Ne içindeyiz zamanın ne de büsbütün dışında



Benzer belgeler
JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Güzel Bir Bahar ve İstanbul


2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (19 Aralık Şubat 2017)

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

Rollerimiz, toplumdaki sistemlerin işlemesini sağlar.

Metin Edebi Metin nedir?

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

Etkinliğin konusu öğretmen tarafından bir soruyla açılır: Sizin düşmanınız var mı? Düşmanı olan birini tanıyor musunuz?

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Üslup Edebiyatın En Gizemli Meselesi. Cumhuriyet Kitap için Nursel Duruel in soruları ve Murat Gülsoy un yanıtları

Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang Verlag, 185 sayfa

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ ( 18 Aralık 09 Şubat 2018 )

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

Kahraman Kit Misafirlikte

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (18 Aralık Ġubat 2018)

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Aralık Şubat 2018)

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (08 Aralık Ocak 2015 )

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

KAVRAMLAR TUTUMLAR BECERİLER

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

Ferit Edgü nün Eserlerinde Kafkaesk Dünya

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ


Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Hikaye Anlatımı Atölyesi

Bayram Taşcı ya yazarlık kariyeri ve kitabı hakkında bir takım sorular sorduk.

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (26 Mart-04 Mayıs 2018)

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

KAVRAMLAR TUTUMLAR BECERİLER

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ÇOCUĞUMUN OKUMA ALIġKANLIĞINI VE DÜġÜNME BECERĠSĠNĠ DESTEKLĠYORUZ

Meslekleri Tanıtma Kulübü

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. ( 07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Sinirbilimsel Yaklaşımlar

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

Amat Ihsan Oktay Anar

Kahraman Kit Misafirlikte

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

Mantıklı Düşünme aktifken bilim ve matematik gündemdedir, yani ölçer, hesaplar, karşılaştırır, olasılıkları tahmin etmeye çalışırız.

EDEBÎ ESERLERDE ZAMAN 1

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

PYP Veli Bülteni SAYI: 4 1

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

ÜMİT GRACE SEYMUR İLE HAYATIN GİZEMLİ MİMARI, CENİN ADLI KİTABI ÜZERINE RÖPORTAJ

2016 EYLÜL MUSTAFAKEMALPAŞA / BURSA T.C. MUSTAFAKEMALPAŞA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİL VE ANLATIM DERSLERİ UYGULAMA SINAVI YÖNERGESİ

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (16 Aralık Ocak 2014)

REHBERLİK BİRİMİ ÇOCUKLARDA PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

manzaraadalar.com.tr

KİMİMİZ İÇİN AKIL YOLUYLA, BAZEN DUYGULARIMIZLA, BAZILARIMIZ İÇİN YETENEKLERİN MARİFETİYLE, BİR KISMIMIZ İÇİN BİLGİNİN LİDERLİĞİNDE,

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İnsan Yalnızlar İçinde Yalnızdır

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

TÜRK DİLİ II KISA ÖZET KOLAYAOF

Orhan benim için şarkı yazardı

Transkript:

Ne içindeyiz zamanın ne de büsbütün dışında Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler adlı öykü kitabıyla gündeme gelen yazar Murat Gülsoy ile söyleşi. Şebnem Atılgan NTV-MSNBC 4 Aralık İkinci kitabı Bu Kitabı Çalın ile 2001 Sait Faik Öykü Ödülü nü kazanan Gülsoy yeni öykülerinde, kahramanı olan yazara kelimelerin işaret ettiği bir başka alem in kapılarını aralatıyor. İnceden inceye kendini belli eden bir ironi, zekice kurgulanmış bir olay örgüsü ve gündelik yaşamın içine gizemi ustalıkla sokan bir anlatımla usta bir anlatıcı olduğunu kanıtlıyor. Murat Gülsoy Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler adını verdiği öykü kitabı ile bir kez daha okurla buluşuyor. Yazar, ikinci kitabı Bu Kitabı Çalın ile 2001 Sait Faik Öykü Ödülü nü kazanmıştı. Gülsoy yeni öykülerinde, kahramanı olan yazara kelimelerin işaret ettiği bir başka alem in kapılarını aralatıyor. Yazdığı hikayelerin arkasında yaşamını sürdürmeye çalışan bir yazar... ve o yazarın öykülerinde yarattığı bir kahraman: Gazeteci Cem. Yazarın ustalıklı kurgusu içinde anlatılan her şey hayatın anlamını çözmeye çalışan bir yazarın, kendi yarattığı kahramanı ile yeni bir hayat arayışının -yeni öyküler arayışının- metinleridir. Yazar Murat Gülsoy, yazma yolculuğunun, içerdeki görüntüleri aktarır okura. Sondan başlatılan öyküler -okur ve yazar için- birer pazl oyunu gibidir. Murat Gülsoy, bu oyunu, kahramanın kahramanı olan Cem e oynamaktan da çekinmez. Kitabın ilk bölümünde yazılan kimi metinler, yazarın kahramanının kalem aldığı birer öyküdür. Gerçekten vardırlar. Kimi metinler ise yazarın yalnızlığı ile gerçek hayatın kırılganlığı arasında yaşadıklarıdır. Ve elbette birtakım edebi izler taşırlar; yazın macerasına yakından tanık olduğumuz yazar ve yazarın kahramanı Cem in usta edebiyatçılara öykünmemesi de mümkün değildir: Kafka, Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Bilge Karasu, Adalet Ağaoğlu, Sait Faik, Ömer Seyfettin, Sevgi Soysal, Ferit Edgü, Tomris Uyar. Öyküler ile gerçeklikler arasındaki ayrımı fark etmeyi ise okura bırakır yazar Murat Gülsoy. Tüm bu öyküler içinde keyifli olan tek kişi vardır: Okur. Ne yazarın kahramanı, ne de kahramanının kahramanı olan Cem, sancılarını yaşadığı yeni öykülerini kaleme almadan rahat edemeyecektir. Belki de kendisi de yazar olduğunu için, yazar Murat Gülsoy, kahramanına yol göstermeye karar verir ve kahramanını önce yaşlı doktor Vedat Bey le, ardından da Tanpınar ın mezarı ile karşılaştırır. Sonrada kahramanına şöyle düşündürtür : (...) Daha önceleri hep yanlış yolda yürüdüğümü, edebiyatı sentetik bir şey sanma gafletinde bulunduğumu, kurgunun içinde kaybolduğumu, Sakal-ı Şerif hikayesinin çıkmaza girmesinin nedeninin de bu olduğunu içim burkularak, aslında pili çoktan bitmiş teybime kaydetmeye çalıştım. Oysa yapmam gereken hayatımın gizli simetrisini çözmeye çalışmaktı. Yazdıklarım ve yaşadıklarım arasındaki mesafeyi aşabileceğim bir yere çekmeliydim benliğimi. (...) Ancak her şeyi olduğu gibi yazarsam, bir yazıcı gibi davranırsam hayatımı ve bir türlü

yakalayamadığım anlamı kavrayabileceğimi hissediyordum. Edebiyat benim uydurduğum bir şey değildi. Orada bir yerde vardı ve birbirinden farklı görünen ama özünde aynı olan bir hikayeyi anlatan kitaplarda kendini sürdürüp duruyordu. Bedenim, nasıl ki hücrelerimdeki genlerin geleceğe taşınmasında aracılık ediyorsa, kalemim de büyük bir hikayenin sürekliliğine hizmet ediyordu. Hem bu anda, hem de bu anın dışında var olan o büyük hikaye... İnceden inceye kendini belli eden bir ironi, zekice kurgulanmış bir olay örgüsü ve gündelik yaşamın içine gizemi ustalıkla sokan bir anlatım. Murat Gülsoy, yeni kitabında usta bir anlatıcı olduğunu kanıtlıyor. SÖYLEŞİ Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler in kahramanı bir yazardır. İlk bölümde bu yazarın kaleme aldığı öyküleri, ikinci bölümde ise bu öyküleri nasıl yazdığını-yazma sürecini- okuruz. Yazarımız bir kitap projesi üzerine düşünmekte ancak uzun süredir tek bir satır bile yazamamaktadır. Bir öykü kitabı olmasına karşın, iki bölüm birleştiğinde roman gibi de okunan bir kitap Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler. Bu yönüyle de diğer öykü kitapların arasında farklı bir yerde duruyor. Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler kurgusunun farklılığı ile daha önceki kitaplarımdan başka bir yerde duruyor. Onu farklı bir yere koyan sadece içeriği değil, benim kitabı yazma sürecim. Önceki kitaplarımda farklı zamanlarda ve farklı hislerle yazdığım öyküleri bir araya getirmiştim. Bu Kitabı Çalın ın da kendine özgü bir kitap bütünlüğü vardı, özellikle ilk ve son öyküsünde kitabın kendisine iki ayrı açıdan gönderme yapılıyordu. Farklı alımlama biçimlerine anıştırma yapılıyordu. Oysa, Alemlerin Sürekliliği ve Diğer Hikayeler de kitabın bütününü düşünerek yazdım öyküleri ve ana hikayeyi. Bu anlamda yazma süreci bir romanın yazma sürecini andırıyordu. Diğer Hikayeler bölümündeki öyküler kitabın parçalarını oluşturdu. Kitabın tamamı ise Alemlerin Sürekliliği bölümünde kendini belli ediyor. Kitabın ana kahramanı, Alemlerin Sürekliliği nin anlatıcı-yazarı. Uzunca bir süredir yazma sıkıntısı çeken yazarımız ölüm döşeğindeki yaşlı akrabasını ziyaret etmeye başlar ve onunla geliştirdiği dostluktan etkilenir. Yazarın aklında çoktandır yazmak istediği fakat artık beceremeyeceğini düşündüğü için bir tarafa bıraktığı bir kitap projesi vardır: Topkapı Sarayı ındaki kutsal emanetler bölümünün soyulmasını ve çalınan Sakal-ı Şerif (Hz Muhammed in sakalı) dolayımında genetik kopyalamayı konu alan bir kitaptır bu. Çeşitli nedenlerden dolayı bu kitabı yazamaz. Bu dönemde dostluk etmeye başladığı ölüm döşeğindeki Vedat Enişte hem iyi bir edebiyat okurudur hem de zamanının ünlü kalp uzmanı doktorlarından biridir. Onunla yaptığı görüşmeler (ve tabii kendi gündelik yaşamında karşılaştığı kimi olaylar) kahramanımız yazara yeni hikayeler yazdırtır. Kitabın ilk bölümünde okurun tüm bu yazma sürecinden habersiz olarak okuduğu hikayelerdir bunlar. Bazılarının kahramanları yine yazarlardır... Yazarımız daha ilk öyküsünde (Kasiyer) karşımıza bir yazar kahraman çıkarttır. Üstelik anlatılanlar da yine yazma sürecidir. Başka bir yazma süreci... Öykülerde karşımıza çıkan yazar kahramanlar yazdıkları ile birtakım irdelemelerde bulunurlar: Edebiyat etiği, Türk edebiyatı ile hesaplaşma... İlk öykünün (Kasiyer) anlatıcısı yine bir yazardır. Edebiyat etiğini tartışmak üzere kaleme almıştır Kasiyer i. Gerçek bir aşk hikayesi yazmak için büyük bir kitapçıda kasiyer olarak çalışan bir kızla ilişki kuran bir yazarı eleştirirken edebiyatın gerçek yaşamla ilişkisini sorgulayan ve bunu farklı bir üslup içinde yapan yazar kuşkusuz kitabın asıl kahramanı, anlatıcısı olan yazar değildir. Bu ilk hikayede yazar kahramanlar kendiliğinden çoğalırlar. İkinci (Hüt Hüt Kuşu) ve beşinci (Vazgeç) hikayelerin kahramanları da yazarlardır. Farklı kuşaklardan yazarlardır bunlar. Belki de aynı yazarın hayatının farklı dönemlerinde geçmektedir hikayeler, bunu

bilmiyoruz. Hüt Hüt Kuşu nun kahramanı olan yazar komşusunun oğlunun edebiyat ödevine yardım ederken Türk edebiyatı ile öznel bir hesaplaşmaya girer. Vazgeç te ise, karısını aldattığı için her şeyini kaybetmiş eski bir yazarın hayatı ile hesaplaşmasını Kafka nın kısa bir öyküsünü yeniden (defalarca) yazarak yaptığına tanık oluruz. Gazeteci Cem ise (S.O.S. adlı öykü) Alemlerin Sürekliliği bölümünün asıl yazarının Sakal-ı Şerif projesi için yaratmış olduğu fakat o kitabı yazamadığı süre içersinde başka hikayelerin kahramanı olarak kendi kaderini belirlemiş bir karakter. Bu öyküler oyun gibi. Öyküler birbirine bağlandıkça kurmaca çoğalıyor. Öyküler gerçek yaşama da uzak değiller. Yazar öykülerinin dünyasını yaratırken, bir yandan da gerçek yaşamına devam eder. Acaba kurgu ve oyun (bu öykülerde) arasında bağlantı mı var? Kurmacanın kendisi başlı başına bir oyundur. Kurallarını yazarın tanımladığı zihinsel bir oyun. Okuyucu olarak bizler elimize bir kitabı aldığımızda böyle bir oyun oynayacağımızı biliriz. En doğal, en içten, en saf görünen edebiyat yapıtları bile bir mimariye, kendine özgü bir kurguya sahiptir. Bu edebiyatın / kurmacanın doğasından kaynaklanır. Bir edebiyat metni yaşamın tamamen dışında, kendi alanında var olur. Bu alan dilin kendisidir. Dile getirilen hayat edebiyattır ancak artık yaşanan bir hayat değil anlatılan bir hayattır. Üstelik edebi yapıtların kimileri bize yaşamı, çoğunluğu da bize kendi ruhumuzu hatırlatır. İşin büyülü yanı da budur. Kurmaca bir yapıtın içinde kendimizi bulmamız. Dilin içinde ruhumuzu bulmamız. İlk bölümle yetinebilirdin. Hepsi de tek başına birer öykü. Neden ikinci bölümü ekledin? Kitap benim için bir bütündü. Örneğin Tanpınar ın bir hikayesini devam ettirmeye çalışırken (Geçmiş Zaman Elbiseleri) yapmaya çalıştığım yine edebiyat aleminin (isterseniz geleneğinin diyelim) sürekliliği meselesine bakıyordum. Edebiyat bana göre bir gerçeklik araştırması alanı. Nasıl ki bilim maddenin doğası üzerine çalışır, edebiyat da dil ile kurduğumuz gerçekliği irdeler. Öyküler yazan birinin neden yazdığı sorusuna bir cevaptır bu kitabın kurgusu. Yazan kişinin kafasından geçenler, kendi gündelik yaşamının, yaşam görüşünün yazdıklarına nasıl yansıdığının bir araştırmasıdır yapmaya çalıştığım. O nedenle de okurla tüm bu süreçleri paylaştım. İçinden yazdığım edebi çizginin paylaşmamak gibi bir seçeneği de yok zaten. Ayrıca her metin kendi okurunu biçimlendirir. Metnin okuyucuya nasıl hitabettiği önemlidir. Sevgili Okuyucu diye açıkça sesleneni de vardır, onu yok saydığı izlenimi veren anlatım biçimleri de... Ancak hepsinde -kimi zaman yazarının bile farkında olmadığıbir sesleniş vardır. Bu sesleniş metnin okurunu nasıl çağırdığıdır. Her metin okuyanı kendi dünyasına bu şekilde davet eder ve içine alır. Benim yakalamaya çalıştığım ve yakaladığımı sandığım an elimden kaçıp giden içtenliktir. İçtenlikli olmaya çalışan bir çağrıdır. İçtenlik dilin içinde, kurgunun içinde eriyip gider ve yazarı en nihayetinde yalnız bırakır. Yazmanın yalnızlığı çoğaltan yüzüdür bu. Yazdıkça insanlara seslendikçe yalnızlaştığını hisseder yazan kişi. Yazmanın bir tutkuya dönüşmesi bu içtenlik / yalnızlık kısır döngüsünün kendisidir. Okuyucuya ne kadar yaklaşmaya çalışırsa yazar bu kısır döngü o derece hızlanır. Hüt Hüt Kuşu n da birtakım kitaplardan yapılan alıntılar var. Alıntılar, öykünün kurgusu içinde yer alıyor. Hüt Hüt Kuşu nun da bir öykü olduğunu düşündüğümüzde ki ikinci bölümde yazarın bu öyküyü nasıl yazdığını da okuyoruz, alıntıların hem yazar hem de okur için yol gösterici özelliği var gibi... O alıntılar, onların üzerine kahramanın ürettiği düşünceler, o düşünme zamanı, o gece... hepsi kurgunun parçaları doğal olarak. O öykünün yazılmasının ardında

bellek ve edebiyat arasındaki bağın irdelenmesi de var. Okuyoruz, bir çok kitabı, romanı, öyküyü okuyoruz ve sonra da hızla unutuyoruz. Unutmak insan belleğinin bir özelliği. Daha önce okuduğumuz kitaplardan oluşan bir kitaplığın önünde zaman geçtikçe başka birine dönüşürüz. Hem okuduklarımız bizi etkiler ve dönüştürür; hem de dönüşmüş olan belleğimiz nelerden etkilendiğini unutarak yaşamına devam eder. Benliğimiz, unuttuklarımızın toplamı gibidir. Hüt Hüt Kuşu nun bana düşündürttüğü bir başka mesele de son dönem moda olan postmodern yazma biçiminin samimiyetsizliği. Alıntılar, göndermeler, epigraflar, anıştırmalar, parodiler bu yazma biçiminin göstergeleri olarak algılanıyor. Oysa bunların hepsi Cervantes den beri edebiyatta var olan anlatım biçimleri. Teknik meselelerin edebiyatın önüne geçmesinden hoşlanmıyorum. Yazarın, bu teknikleri sergilemek için metin üretmesini çiğ bir davranış olarak görüyorum. Bir yazarın üstü örtülü de olsa, Bakın benim ne marifetlerim var, ne kadar zeki ve yetenekliyim demesinin edebiyat pratiği ile özellikle de yaratıcı yazarlıkla bağdaşmadığını düşünüyorum. Yazarlık (yazılı metin üretmek) bir meslek olabilir, oysa yaratıcı yazarlık bir süreçtir. Kişinin her aşamasında piştiği, olgunlaştığı, kendine ve hayata dair bir şeyler keşfettiği bir süreç. Bir entelektüel-ruhsal yolculuktur yaratıcı yazarlık. Bu anlamda Hüt Hüt Kuşu postmodern anlatım biçimleri ile naif bir hesaplaşmadır. Bazı öykülerin sonunda edebiyatın yüceleştirildiğini okuyoruz. (...) Hiç tanımadığım o genç kadın ile bambaşka hayatlar yaşarken aynı metinleri okuyup zevk aldığımı fark edip bir kez daha edebiyatın ne muhteşem bir büyü olduğunu anlıyorum... Ne dersin? Evet, öykünün kahramanı alıntıların yapıldığı yapıtları ararken, metinlerin ve kendi hayatının içinde yaptığı yolculuk sırasında heyecanlanır, edebiyatı neden sevdiğini anlar. O metinleri okuyup sevmiş olan hiç tanımadığı biri ile edebiyat üzerinden çok özel bir dünyayı, bir yaşantıyı paylaştığını keşfeder. Edebiyatın kalbinde duran şey her ne ise ona dokunmuş gibidirler. Kitap okuyan birini gördüğüm zaman hissettiğim duygudur bu. Bir kitabın sayfaları arasında yolculuk eden insan yanına sadece ruhunu alabilir, belki o yüzden masumlaşır okuyan insan. Öyküler arasında diğerleri ile bağlantı kuramadığım bir tek Bunak oldu. Tek başına çok iyi bir öykü. Ama ne yazarın hayatı ne de Cem in yaşadıkları ile bağlantı kuramadım. Bunak ta benim görmediğim ne var? Alemlerin Sürekliliği nin anlatıcı yazarı Vedat Enişte yi ziyaretleri sırasında Diğer Hikayeleri yazmaktadır. Vedat Enişte edebiyata meraklı bir doktordur. Genç bir tıp öğrencisiyken Sherlock Holmes u okuyup etkilendiğini, Holmes un ayrıntılardan yola çıkarak vakayı çözümlemesine hayran kaldığını anlatır. Bunları dinleyen yazarımız Bunak adlı öyküde bir psikiyatrın vakayı nasıl çözümlediğini anlatmayı dener. Daha sonra Vedat Enişte ye bu öyküyü okuduğunda nasıl bir tepkide bulunacağını merak etmektedir. Bunak adlı öyküdeki bir başka izlek de baba-oğul ilişkisidir. Vedat Enişte nin sohbetleri sırasında yazarın babasını küçümsediğini düşündürtmesi de Bunak daki bu izleğe hizmet eder. Tabii baba-oğul izleğinin bir de kitabın bütününü oluşturan süreklilik meselesine göndermesi vardır ki bu en çok S.O.S. adlı öyküde belirginleşir. Kitaptaki öyküler arasında birden çok bağlantı, akıp giden birden çok izlek bulmak mümkün. Belki de bunları yazan kişinin dile getirmesi çok da doğru değil ama sorularınız beni bunları açıklamaya itti. Açıkladıkça kitabın devam ettiği hissine kapıldığımı söylemeliyim. Tanpınar ın dizeleri ve şu satırlar: Ancak her şeyi olduğu gibi

yazarsam, bir yazıcı gibi davranırsam hayatımı ve bir türlü yakalayamadığım anlamı kavrayabileceğimi hissediyorum. Edebiyat benim uydurduğum bir şey değildi. Orada bir yerde vardı ve birbirinden farklı görünen ama özünde aynı olan bir hikayeyi anlatan kitaplarda kendini sürdürüp duruyordu. Bedenim, nasıl ki hücrelerimdeki genlerin geleceğe taşınmasında aracılık ediyorsa, kalemim de büyük bir hikayenin sürekliliğine hizmet ediyordu. Hem bu anda, hem de bu anın dışında var olan o büyük hikaye... Bu satırlar bana iki şeyi düşündürttü zaman (bu öykülerde devamlılık olarak) ve kurgu... Bir yazar olarak zaman sana ne ifade ediyor? Zaman, ölüm ve süreklilik arzusunu akla getiriyor. Zaman, tüm güvendiğimiz ve sevdiğimiz şeyleri birer birer elimizden alır. Yakınlarımızı, ailemizi, dostlarımızı, bedenimizi ve en kötüsü de belleğimizi... Bizlerden geriye kalanlar hikayelerdir. Tanpınar ın çok sevilen dizeleri (ne içindeyim zamanın / ne de büsbütün dışında) neyi anlatır? Bir kendinden geçiş anını mı? Bir tür ölümsüzlüğü mü? Tanpınar ın mezartaşına da yazılmış olan bu dizelerin bana göre çok somut bir anlamı vardır. Tanpınar bir insan olarak çoktan yok olup gitmiştir. Onu yaşayan, nefes alan, yazan, düşünen bir insan yapan dokuları, hücreleri çoktan parçalara ayrılmıştır. Fakat onun yazmış olduğu bir metni okurken Tanpınar yeniden var olur. Zihnimizde bizi çağıran sesini duyarız. Artık yaşadığımız zamanın içinde değildir kuşkusuz ama zihnimizde sesi yankılandığına göre büsbütün zamanın dışında da sayılmaz. Diğer tüm yazarlar gibi. Bir öykü ya da bir kitap yayınlandıktan sonra hızla yazarından uzaklaşmaya başlar. Yazarın zihninin, iç dünyasının bir parçası olmaktan çıkarak başka bir alemin içinde yerini alır. Bunu çok yazardan duymuşsunuzdur. His aynıdır. Yazılan her şeyin ait olduğu o alem, insanlığın toplu olarak kurduğu bir hayal alemidir, edebiyatın kendisidir, bizlerden geriye kalan, zamana karşı direnen biricik yaşamımızdır.