L Action(1893), Conformisme et Révolte Maurice Blondel Sa Vie, Son Œuvre avec un Exposé de Sa Philosophie, 20. Yüzyıl Biyografisi

Benzer belgeler
TOPÇU VE HAREKET FELSEFESİ. Ali Osman GÜNDOĞAN

TOPÇU VE HAREKET FELSEFESİ *

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 1 Sorumluluk-Ahlak-Etik-Etik Teorileri

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

İşyeri Temsilcileri Rehberi

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

V. Descartes ve Kartezyen Felsefe

Doç. Dr. Tülin ŞENER

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

Günün sorusu: Kişisel gelişim nedir?

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

KANT FELSEFESİNDE PRATİK AKLIN ÖZGÜRLÜK POSTULATI

AHLÂK FİLOZOFU OLARAK NURETTİN TOPÇU N

Yakın Çağ da Hukuk. Jeremy Bentham bu dönemde doğal hukuk için "hayal gücünün ürünü" tanımını yapmıştır.

...Bir kitap,bir mesaj!

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK H.A.S. TİC. MES. LİSESİ 1/39

Ruhsal Gelişim, d e n g e d e kalabilmeyi öğrenmek demektir. Brahma Kumaris tarafından hazırlanmıştır.


Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk

İYİ VE KÖTÜ NÜN KÖKENLERİ

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu

PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER

HUKUK VE HUKUK BİLİMİ ÜZERİNE

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FELSEFEYE GİRİŞ DKB

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

Prof.Dr.Muhittin TAYFUR Başkent Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

MÜHENDİSLİK ETİĞİ Emin Direkçi

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları

Temel Yönetim Becerileri 08PG469I

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

ViZYON BELİRLEME ÇALIŞMASI. Hazırlayan: Mustafa YILMAZ- Uzman (PKB)

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

İNSANLARIN NİYETLERİ VE DAVRANIŞLARI SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA DAİMA

EYLEMDE SORUMLULUK VE ÖZGÜRLÜK İLİŞKİSİ

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

Giorgio Colli, Felsefenin Doğuşu / Çev. Fisun Demir Dost Yayınları, Ankara, 2007, s. 94.

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

BİLGİNİN SERÜVENİ Necati Öner Vadi Yayınları, Ankara 2005, 80 s. Yakup YÜCE

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

Düşünce Özellikleri Ölçeği

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

SPOR HUKUKU 1.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

Not. Aşağıdaki Kant la ilgili notlar Taylan Altuğ un Kant Estetiği (Payel Yayınları, 1989) başlıklı çalışması kullanılarak oluşturulmuştur.

9. HAFTA KARAR VERME SÜRECİ

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

GÖKKUŞAĞI KOLEJİ PYP SORGULAMA PROGRAMI

UYGULAMALAI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA Yöntemlerinin Sorumlu Kullanımı

ETİK VE TASAVVUF -Felsefî Diyaloglar-

İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğretim Programı. Fen ve Teknoloji Program ve Planlama Dersi

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Yılmaz Özakpınar İNSAN. İnanan BIr Varlık

(09-11 Mayıs 2016, Ankara) Kıymetli İslam İşbirliği Teşkilatı Üye Ülkeleri Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

PARA, FAİZ VE MİLLİ GELİR: IS-LM MODELİ

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

1. LİDER 2. LİDERLİK 3. YÖNETİCİ LİDER FARKI

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

Transkript:

EYLEM FELSEFESİ Genel olarak ve en geniş anlamında eylem felsefesi, tasarım ve tasvire nazaran eylemin önceliğini ve ilkliğini savunan pragmatizm, hümanizm, aletçilik gibi her türlü doktrine verilen bir isimdir. Bu anlamıyla ele alındığında insan varlığının esasını eylem olarak gören Pascal dan, Descartes ın Cogito sunu eyliyorum o halde varım biçimine dönüştüren ve pratik olanı her türlü teorik olarak kabul edilmiş hakikatten daha üstün gören Fichte ye kadar pek çok filozofun sistemi için eylem felsefesi ifadesi kullanılabilir. Ancak eylem felsefesi, asıl olarak Maurice Blondel in felsefesine verilen bir isim olarak belirginlik kazanmıştır. Blondel in doktrini olan eylem felsefesi, kurucusunun L Action (1893) adlı eserinde ortaya koyduğu bir felsefi sistemdir. Hayatın eleştirisini yapmak ve pratik bir bilim oluşturmak için düşünce ile eylemin ilişkilerini ve bilim ile imanın ve daha otonom bir felsefe ile daha pozitif bir dinin ilişkilerini araştırmak, Onun eylem felsefesinin temel hedefi olmuştur. Bu hedef için asıl araştırma alanı, Zorunlu olanın insan iradesinde gizli bulunan yani irademizde içkin halde olan aşkın bir varlığın eylem aracılığıyla deneyiminin yapılabilmesi ve insanın bu aşkın alan ile olan ilişkisinin araştırılmasıdır. İnsanın doğal olarak yöneldiği doğaüstüne irade ve ruhun eylemiyle ulaşmak ve irade ile eylem sayesinde bu hedefin nasıl gerçekleştirilebileceğini göstermek, eylem felsefesinin asıl amacıdır. Tanrı nın iradesinin her insan iradesinde içerilmiş olduğu gerçeğinden hareketle, Zorunlu Varlık ı araştırmak durumunda olan Blondel, varlıklardan Varlık a kadar yükselir. İnsanı Tanrı ya ulaştıracak olan eylem olduğu için eylemin bir felsefe sorunu olarak araştırılması ve bu araştırma esnasında da insan eyleminin birey, kişi, toplum, insanlık hayatında aldığı şekillerden ahlâk ve oradan da din alanındaki eylemlere kadar onun incelenmesi gerekmektedir. Blondel e göre eylem sorunu kaçınılmazdır ve insan bunu kaçınılmaz olarak çözer; ve bu doğru veya yanlış çözümü, ama iradi ve zorunlu olan çözümü herkes kendi eylemlerine taşır. Bir felsefe sorunu olan eylem, benim hayatımda, doğrudan hakikate bakmak açısından bir olgudur, daha genel ve her şeyden daha sürekli, evrensel bir artarda gelişin ben deki ifadesidir. O, ben siz kendi kendine meydana gelmez. Bir olgudan daha çok bir zorunluluktur. Hatta eylem, bazı durumlarda ben e rağmen kendini gerçekleştirir. Zira yaptığım şeylerle istediğim şeyler arasında bir orantısızlık vardır. Bazen istediklerimi yapıyorum ama bazen de istemediğim şeyleri yapıyor ya da yaptığım şeyleri istemiyorum. Bundan ötürü eylem, bir zorunluluktan ziyade bir vecibe olarak görünür. Buna karşılık hayatımızda önemli bir yere sahip olmasına rağmen salt bilgi bizi asla kımıldatmaya yetmez, çünkü o bizi bütünüyle kavrayamaz. İnsan hayatı üzerinde eylem, bilgiden daha önemli ve etkili bir yere sahiptir. Eylemin bilgiye göre önceliği ve kendisinden kaçış da mümkün olmadığına göre bir eylem bilimine ihtiyaç vardır. Blondel e göre bu bilim, düşünme ve yaşamanın, var oluş sorununun tam bir çözümünü içermeli, pratik bir hayat eleştirisi olmalıdır. Eylem felsefesi filozofuna göre insanı tanımak için onun eylemlerinden yola çıkılmalı, onun eylemlerinin dünyasına girilmelidir. İnsan eylemlerinin dünyası çok zengin ve karmaşık olduğu için soyutlamalar yapan zihin ve zihnin kurduğu bilim, bu dünyayı anlayamaz. Eylemlerin dünyasını anlamanın yolu, bizzat eylemlerin kendisinden hareket ederek bir hayat eleştirisi oluşturmaktır. Eylem, bütün insan davranışlarına kadar yayılmasına rağmen onu kaba bir içgüdü, basit bir refleks olarak anlamak yanlıştır. Çünkü eylemin kaynağında kör ve bilinçsiz olmayan bir

irade bulunur. Eylem felsefesinde irade, eylem ile birlikte merkezi bir yer işgal eder. İradeden anlaşılan da şudur: Blondel e göre bizim irademizde iki taraf bulunur. Bunlardan birisi, bizde doğuştan bulunan ve Tanrı nın lütfu olan iradedir ve isteyen irade olarak adlandırılır. Diğeri de istenilmiş irade olarak adlandırılan bizim kendi cüz i irademizdir. İradi faaliyetin temelinde bulunan irade isteyen, açık bir istemenin nesnesi olan irade de istenilen iradedir. İnsanın amacı, eylemi vasıtasıyla kendi varlığında bulunan iradenin bu iki yönü arasında denge kurmaktır. Eylem, ilkin organik hayatın en alt basamaklarından başlar ve üst basamaklara doğru yükselerek manevi bir hamle niteliğine bürünür. Eylem, ruhi bir fiil olduğu için ruh bedene hâkim olur. Bu şu anlama gelir: Eylem, sadece fenomenler ortasında organik hayat tarafından ortaya konulmuş davranışların bir sistemi değildir. Eylem, güç ile istek arasındaki dengesizlikten doğar. İstek eylemin, eylem de isteğin ötesine geçer. Çünkü gücümüz ile isteğimiz arasında bir orantısızlık ve ikisi arasında bir boşluk vardır. Gücümüz isteğimizden daha aşağıda olduğu için eylem, ikisi arasındaki dengeyi kurmaya çalışır. Bizde Tanrı nın lütfu olarak bulunan irade, eylemlerimizin de kaynağında bulunduğundan bu irade eylemin nedeni olmakta ve Tanrı nın irade ve isteğiyle eylem, bizim kendi gücümüzü aşmaktadır. Eylem, bizden çıkıyor görünse de, onun asıl nedeni biz değiliz demektir. Bu şu anlama gelir: Eylemin bizi ulaştırmak istediği sonsuzluk bizzat eylemde içkindir. Bu durumda eylem, bizdeki sonsuzu, aşkınlığı ifade eden bir fiil olarak ortaya çıkıyor. Bu noktada, eylem felsefesi açısından, özgürlük sorunu kendini gösterir. Çünkü eylemlerimizin kaynağında bulunan ve lütuf durumunda bizde olan iradeden ötürü eylemde bulunuyorsak, özgürlüğümüz de bu kaynağa bağlanmış olmaz mı? Buna rağmen özgür olduğumuzu düşünüyoruz. Oysa Blondel e göre bir insan, ister inansın ister inanmasın, muhakkak surette bir takım dini ve deruni deneyimler yapar. Şayet eylemlerimizin kaynağında sonsuz olanın bir müdahalesi olmasaydı ve eylemler sadece insanın kendi iradesi ve istediğine göre gerçekleşmiş olsaydı, inanmayan bir insanın hiç de dini deneyimler yapması beklenemezdi. Hemen bütün eylemlerimizi anlamlı ve amaçlı olarak düşünen Blondel için bu anlam ve amaç, Tanrı dan dolayıdır. Eylemin en son amacı da, insan ile Tanrı nın sentezini sağlamak suretiyle gerçek imanı elde etmektir. Bu amaca ise çeşitli basamaklardan geçerek ulaşılır. Asıl eylem, birey halinden kişi haline geçmiş insanda ortaya çıkar. Toplum içinde bir kişi olarak eylemde bulunma, bizi biz yapan, bizi oluşturan ve geliştiren bir eylemde bulunmadır. İnsan, sadece belli uyarıcılara belli cevaplar veren bir varlık değildir. Çünkü onun eylemde bulunması bilme, isteme ve var olma arasındaki uyuma göre bir eylemde bulunmadır. Zira bilme, isteme ve var olma eyleme, eylemde onlara bağlanıyor. Dolayısıyla insan eylemini basit bir uyarıcı-davranış formülü biçiminde düşünemiyoruz. Blondel in ifadesiyle eylem, tanımanın, istemenin ve var olmanın arasındaki uyumu aramadır. Var olan eylemde bulunur ve eylemde bulunabilen var olduğunun bilincine varır. Bu bakımdan eylem, insanın özüdür. İnsanın kendini tanıması da eylemde bulunmasıyla mümkündür. Hatta fiil sayesinde kendimizin bile bilmediği kimi iç durumlarımız belirginlik kazanır. İstenilerek yapılan bir fiil, insan iradesini besler, onu genişletir, daha ileriye doğru hamlelerin bir muharriki olur. Bu açıdan da eylem, varlığın yeni bir mükemmelliğe doğru yöneldiği sınıra varlığı taşıyan bir fiil olarak ortaya çıkar. Her eylem, daha mükemmel bir eylemin ortaya çıkmasına zemin hazırlar ve varlığı mükemmelliğe taşır. Bunun içindir ki her eylem mükemmelliğe, daha mükemmel bir eyleme duyulan bir özlemdir. Bu açıdan eylem, bizi büyütür ve bizi kendimizden çıkararak kendimizi aşmamızı sağlar. Eylem sayesinde kendimizi aşmak, eylemin merkezindeki doğuştan iradenin bireyin dışına taşınması demektir. Bir amaç tespit etmeden, sadece eylemde bulunmak için eylemde bulunulamayacağından kendisini arayan irade, kendi bireysel alanının dışına daha yüce bir amaca doğru yönelmelidir.

Çünkü bireysel bilinç, kendisi bilsin veya bilmesin, evrensel bir bilinçtir. Daha mükemmel ve daha tam bir varlık olmak için irade, tek başına kalamaz. Bu durumda irade, kendisinden daha yüksekte olan bir amaca yönelir. Böyle bir amaca yönelme, ilk anda iradeyi toplumun bir üyesi yapar. İrade, bizden daha yüksekte olan toplumun bir üyesi olunca, bizi bireysel hayattan çıkarır, kendimizden başka bir yere bağlar ve kör bir egoizmi bertaraf eder. İnsan, extra-personel bir amaç tespit ederek, yani başkalarını kendisine ve bizzat kendisini de başkalarına duyurmak suretiyle oluşur. Mounier personalizminde kişinin kendi eyleminde bireyciliğini unutup topluma ve dünyaya açılan bir varlık olarak gösterildiği gibi, Blondel de de kişi, kişi üstü bir amaçla kendisini toplum içerisinde gerçekleştirmeye çalışır. Çünkü insan, kendi kendine yeterli değildir; onun başkaları için, başkaları ile başkaları vasıtasıyla eylemde bulunması gerekir. Toplum, kişi durumuna gelmiş insan iradelerinin sistemli bir organizasyonunun sonucudur. Toplumda ortaya çıkan eylemlerin de sosyal bir fonksiyonu vardır. Eylem, toplum aşamasında ilkin aile içinde bir fonksiyona sahiptir. Egoizmin hiçbir izini taşımayan eylem, aile ile ilgili hayatın birliğini sağlama yolunda atılan ilk adımdır. Ancak irade bu aşamada gerçek tatmin ve amaca ulaşamaz. Zira insan iradesi, sırasıyla aynı anda arzu etmiş ve bir çocukta gerçekleşen iki kişinin birleştiği yerde ailenin ortaya çıkmasına, aile ile insanlık arasında tanımlanmış ve insanlık duygusundan önce gelen ama ailevi duygusallığı aşan vatanın ortaya çıkmasına, nihayet köleye, vahşiye, zavallıya, hastaya veya başka bir zayıf varlığa kendini tanımasını öğreten insanlığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Aile hayatına ait olan eylemler, aslında bizim soyumuzu devam ettirmek amacına hizmet etmekle birlikte bu amacı da aşarlar. Çünkü bu eylemler vasıtasıyla ahlâki, sosyal ve dini bilinci geliştirmeyi gerçekleştirmek söz konusudur. Blondel e göre aile, insanı kendisinin temel şartı olduğu kolektif hayata hazırlama mektebine hizmet eden kapalı ve münhasır bir guruptur. Ama ailenin dışında daha geniş olan yurt, eskilerin tabiriyle site vardır. Bu durumda, aileyi aşan bir sosyal eylem biçimi ortaya çıkar. Toplum, kendini oluşturan bireylerin bir toplamı değil, bu toplamın üzerinde ruhi bir yapıdır. Çünkü kişiler, kişi olma durumlarını kaybetmeden diğer kişilerle bir birlik içerisinde bulunurlar. Bu, onların toplumsal dayanışması demektir. Bu dayanışma ve birliği daha iyi korumak için dayanışma ve birliğin bir iradesi kurulur. Bu iradeyi kurmak demek, ruhi bir yapı oluşturmak demektir. Ruhi bir yapı olan toplumda ortaya çıkan eylemlerin de ahlaki bir nitelik taşıması gerekir. Aralarındaki duygu ve düşünce beraberliklerinden, ortak bir geçmişe sahip olmadan ve ideal birliğinden ötürü bazı insanlar bazı olaylar ve kavramlar karşısında aynı tarzda ve ortak eylemde bulunurlar. Onlar, kendi duygu ve düşüncelerini büyük toplumsal ortaklığın merkezinden alırlar ve kendilerini bu merkeze taşırlar. Böylece de millet iradesi teşekkül eder. Milli toplumun kendine has bir substansiyal vinculum u vardır; o menfaatlerin, duyguların, alışkanlıkların ortaklığından kaynaklanmaz. Milli toplum, fenomenlerin düzenini aşan temel bir irade üzerine dayanır. Bu irade sayesinde coğrafya vatan olur. Her millet dünyada bir fikir, bir duygu yaşatmak zorundadır. Bu fikir ve duygu o milletin ruhudur. Bu ruh, vatan ile birleşince ölümsüzleşir ve o milletin bütün bireylerinde ruh ortak hale gelir, bu da ortak bir eylemi doğurur. Ancak bu tür eylemlerin tek amaç olarak kalması düşünülemez. Bunların fonksiyonu, daha etkili eylemlere geçişi sağlamaktır. Blondel, toplumsal hayattaki eylemlerden insanlık alanına geçer. Çünkü ona göre insan, adeta bizzat insanlığa katılmayı ve sadece bir tek iradeyle, insanlık iradesiyle şekillenmeyi ister. İnsanlık iradesiyle şekillenmek demek, başkalarını sevmek ve insanlığı sevmek, eşit

olarak Tanrı yı sevmek demektir. Ancak kişi iradesinin insanlık iradesiyle birleşmesiyle yetinmek de mümkün değildir. Fenomenal alanın aşılması, doğaüstüne yükselişte bizi aşkın eylemin alanına iştirak ettirecek olan ahlâki manzaraların araştırılması gerekir. Amacı, insanda Tanrılığı yaratmak olan ahlâk, bir takım fiiller toplamıdır. İnsan, özü itibariyle ahlâki bir varlıktır. Çünkü eylem, fiil halindeki niyettir. Eylem, sonsuzdan gelir, yine sonsuza döner, mutlaktan mutlaka bir dönüştür. Durum böyle olunca, eylemin metafizik bir amacı vardır ve bizim fonksiyonumuz, içinde yaşadığımız evrensel düzene uymak olduğu kadar bu düzeni aşmayı da gerektirir. Bu düzeni aşmak, sonsuz olana iştirak anlamına gelir. Bize sonsuzu en iyi şekilde hissettiren ibadet fiilidir. İbadet, iradenin olmak istediği şey olması ve eylemin amacına ulaşması için yüce bir çaba olarak ortaya çıkar. İbadet bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın giderilmesi de din vasıtasıyla olur. Blondel e göre kendimizi ilahi varlığa uyarlamak zorundayız. Bu uyarlama, eylemlerimizin beşeri sınırlarının ötesine geçmesi anlamına gelir. Zaten bütün eylemlerimizin kaynağında bir ilk irade bulunur. Bu iradenin hamlesiyle eylemde bulunuyoruz. Bu iradenin eylemi hem kendimizi hem de çevremizi değiştirir. Bir bakıma bu, bizdeki Tanrı iradesinin bizi değiştirmesi, bizi şekillendirmesidir. Düşünmeyi bir eylem, eylemi hem kendimizi hem de çevremizi değiştirmek olarak gören Blondel e göre eylemde bulunmak ile var olmak da aynı anlama gelmektedir. Var olmayı Tanrı ile birlikte var olmak, düşünmeyi Tanrı yı düşünmek, istemeyi de sonsuzu istemek biçiminde niteleyen eylem felsefesi filozofu, bu üçü arasındaki uyumu arar ve bu uyumun tam olarak dini alanda ve dini eylemlerde gerçekleşebileceğini düşünür. Eylem felsefesi filozofu Blondel e göre eylem, insan ile Tanrı nın bir sentezidir. Bu sentezi ne tek başına insan ne de tek başına Tanrı kurabilir veya kurulmuş olan sentezi yok edebilir. Sentezin yok olması, insanı Tanrı ya ulaştıran eylemin ortadan kalkması, daha da açıkçası insanın varlığının tehlikeye düşmesi anlamına gelir. Çünkü sentezin bozulması, bizdeki istenilen iradenin isteyen ve gerektiren iradeyi reddetmesi demektir. Yani insanın kendindeki Tanrı yı inkârı demektir. Bunun anlamı şudur: kendindeki iradeleri eşitlemek suretiyle kendi kendine eşit olmak isteyen insan, bu eşitliği elden kaçıracağı gibi mutlaktan mutlaka dönüş olan eylemin de mutlak ile olan ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Böylece kendini aşan amaçların önünü tıkayacak olan insan, eğer sentezin devamını sağlayacak olursa kendi varlığımız ile doğaüstü alan arasındaki mesafeyi aşacak ve eyleminin kendisi ile Tanrı sı arasında bir köprü olduğunu görecektir. Eylem sayesinde ilahi ve lütufkâr bir düzene uymak suretiyle Tanrı ya yükselen insan, kendi eyleminin kendisini aştığını, beşeri olanla ilahi olanın birleştiğini, aşkınlığın kendi eyleminde içkin olarak bulunduğunu anlar. Pragmatizmin her türünde eylem, başarı üzerine etkili araçları saptamak olan salt teknisyen bir akıl tarafından gemlenmiş olmasına rağmen eylemden salt insancıl olan başka amaçlar çıkaran Blondel, bütün söylenenlerden de kolayca çıkarılabileceği gibi, alt amaçlardan daha yüksek amaçlara tırmanarak Biricik Zorunlu olanı, aşkınlığın içkin halde bulunduğu eylem ile ortaya çıkarır. Onun yaptığı şey, istenilen irademizi isteyen irade düzeyine yükseltmek, bunu yapabilmek için de sonsuzu istemek. Çünkü sonsuzu istemeden sonsuzca istemek mümkün değildir. Sonsuzca ancak sonsuz olan istenebilir. Eylem sorunu ile Tanrı sorununu birleştiren Blondel, ne kadar bayağı olursa olsun, hiçbir eylem yoktur ki, içerisine ilahi varlık konulmuş olmasın, hiçbir eylem yoktur ki, bir tapınma doğurmasın der ve Tanrı, düşüncelerimle eylemlerimin yapmacık bir aksedişi olmak şöyle

dursun, düşündüğüm ve yaptığım şeyin tam ortasında bulunuyor diye de ilave eder. Çünkü ben O nun çevresinde dolaşıyorum, düşünceden eyleme, eylemden düşünceye geçmek için, yine benden bana gitmek için, her an O na başvuruyorum. Öyleyse Tanrı, öyle bir varlıktır ki, hem insanın dışında ve fevkinde ama aynı zamanda insana içten müdahale eden Mutlak tır. Varlıklardan Varlık a doğru yaptığı soruşturmada ve eylemin analizinde iman sürecini ve bu sürecin bir iç dinamizmini bulan Blondel, Tanrı nın varlığı konusunda bir takım diyalektik ispatların geçerli olduğunu, ancak akıl ile iman arasında bir zıtlık yerine bir uyum bulunduğunu düşünür. Akıl ile iman, adeta bir madalyonun iki yüzü gibidir. Ruhi varlığımızın amaçladığı sonsuzluğa ve Mutlak Varlık a açık olan tek yolun eylem yolu olduğunu bize gösteren Blondel in eylem felsefesinin temel özelliği, bir kendini aşma felsefesidir. Varoluşsal bir yöntem kullanmakla birlikte, varoluşun özden önce geldiğini düşünen varoluşçu filozoflardan ayrılan Blondel, bireyi mutlaklaştıran bireycilikten, aklı imana zıt gören ve akla değer tanımayan fideizmden tamamen farklı bir noktada bulunur. İradeci bir filozof olmakla birlikte Onu, Schopenhauer in iradeciliğiyle de karıştırmamak gerekir. Çünkü Schopenhauer de irade, kör ve bilinçsizdir ve hiçbir amacını gerçekleştirme imkânına sahip değildir. Dolayısıyla kurtuluş, bu iradenin inkârında aranır. Oysa eylem felsefesinde irade, bilhassa isteyen irade, eylemin kendisinden kaynaklandığı sonsuzluğa iştirakin ve eylemimize sınır koyan engellerin ortadan kaldırılmasının biricik şartıdır. Kaynaklar Maurice Blondel, L Action(1893), Paris, 1950. Nurettin Topçu, Conformisme et Révolte, Paris, 1934. Jean Lacroix, Maurice Blondel Sa Vie, Son Œuvre avec un Exposé de Sa Philosophie, Paris, 1963. Roger Garaudy, 20. Yüzyıl Biyografisi, çev., Ahmet Zeki Ünal, Ankara, Fecr Yayınevi, 1998. André Lalande, Vocabulaire technique et critique de la philosophie, Paris, 2002.