Tedavi Amaçlı Kullanılan Bazı Bitkilerin Kullanım Alanları ve Antimikrobiyal Aktivitelerinin Belirlenmesi İçin Kullanılan Metodlar



Benzer belgeler
Kahramanmaraş İlinde Yetişen Bazı Ağaç Türlerinin Antimikrobiyal Aktivitelerinin Araştırılması

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 8(2) KSU. Journal of Science and Engineering 8(2)-2005

Materyal ve Yöntemler. Materyal

Ülkemizde Yaygın Kullanımı Olan Kekik (Thymus vulgaris) Bitkisinin Antimikrobiyal Aktivitesi

KLİMALARDA ÜREYEN BAKTERİLERE BİTKİSEL YAĞLARIN ETKİSİ

Lavanta, Ada Çayı, Kekik ve Papatya Ekstrelerinin Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması

ARDIÇ ve KÜF (BİYOLOJİ)

Patlıcan (Solanum melongena L.) Kurusunun Antimikrobiyal Aktivitesinin Araştırılması

TÜBİTAK-BİDEB Lise Öğretmenleri (Kimya,Biyoloji,Fizik,Matematik) Proje Danışmanlığı Eğitimi LİSE-1 ÇALIŞTAY 2011 KEPEZ/ÇANAKKALE TEMMUZ-2011

ETKİN MADDE. Bir müstahzarın etkinliğini temin eden madde veya maddelerdir.

Biyofilmler; mikroorganizmaların, biyotik veya abiyotik yüzeylere adhezyonu sonrasında oluşturdukları glikokaliks olarak da adlandırılan

Bitki Uçucu Yağlarının Antimikrobiyal Özellikleri 1

Bazı Meyve Sularının Antibiyotiklerle Sinerjitik Etkileri. Çiğdem Aslan, Hatice Nur Halipçi, Metin Dığrak*

YABANCI DİL BİLGİSİ Yabancı Dil / Derecesi KPDS ÜDS TOEFL IELTS

Sartoria hedysaroides Boiss. & Heldr. Ekstrelerinin Antimikrobiyal Aktivitesinin Belirlenmesi

P. furfuracea (L.) Zopf var. furfuracea ve Parmelina tiliaceae (Hoffm.) Ach. Liken Ekstraktlarının Antimikrobial Aktivitesi

GRUP YAŞAM İKSİRİ TÜBİTAK BİDEB LİSE ÖĞRETMENLERİ-FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ, MATEMATİK- PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI (LİSE-4 [ÇALIŞTAY 2014])

STANDARDİZASYON KURUMLARI VE TÜRKİYE

1.5 Kalite Kontrol Bölüm Fiziksel Kalite Kriterleri Bölüm Mikrobiyolojik Kalite Kriterleri Mikrobiyal Kontaminasyon

Doğal Bileşikler ve Yeni İlaçların Keşfindeki Önemi

TÜBİTAK BİDEB LİSE ÖĞRETMENLERİ-FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ, MATEMATİK PROJE DANIŞMANLIĞI EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI (LİSE-4 [ÇALIŞTAY 2014]) GRUP ADI: SERA

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans Biyoloji Çukurova Üniversitesi. Doktora Biyoloji Leicester/UK

Minimum Bakterisidal. Prof.Dr.Ayşe Willke Topcu Mart 2010, Aydın

Bazı Meyve Ekstraktlarının Antibakteriyal ve Antifungal Aktiviteleri

Numuneden 10 gr tartılır, 90 ml BPW üzerine eklenerek stomacher de (stomacher yoksa elde) homojen hale getirilir. Bu, 1/10 luk ilk dilusyondur.

MAIA Pesticide MultiTest

TÜBİTAK-BİDEB Lise Öğretmenleri (Kimya, Biyoloji, Fizik, Matematik) Proje Danışmanlığı Eğitimi Çalıştayı LİSE-1 ÇALIŞTAY 2011 GRUP NİKOTİN

KARANFİL YAĞININ ANTİ-BAKTERİYEL VE SERBEST RADİKAL TUTUCU ANTİ- OKSİDAN ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Akreditasyon Sertifikası Eki (Sayfa 1/5) Akreditasyon Kapsamı

BOR BİLEŞENLERİ KULLANARAK ANTİMİKROBİYAL HİJYENİK YÜZEYLER VE ÜRÜNLER ELDE EDİLMESİ

BITTIM SABUNU NUN ANTİMİKROBİYAL AKTİVİTESİ

Sorunlu Mikroorganizmalar, Sorunlu Antibiyotikler ve E Test. Prof.Dr.Güner Söyletir Marmara Üniversitesi, İstanbul

Fesleğenin (ocimum bacilicum) Antibakteriyel Etkisinin Araştırılması. Grup Ege

DİSTİLEX NANO TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ

EÜFBED - Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi Cilt-Sayı: 6-2 Yıl:

RUS BUĞDAY AFİTLERİNE KARŞI BİYOLOJİK KORUMA

ADAPAZARI TİCARET BORSASI ÖZEL GIDA KONTROL LABORATUVARI ANALİZ LİSTESİ. Analiz Adı Ürün Deney Metodu

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

Punica granatum Linn. (nar) bitkisinin antibakteriyel etkisinin araştırılması. Antibacterial activity of Punica granatum Linn.

Listeria monocytogenes in Asit Dirençli Türlerinin Benzalkonyum Klorür Direnci ve Biyofilm Oluşumu. Emel ÜNAL TURHAN, Karin Metselaar, Tjakko Abee

ANTİFUNGAL DİRENÇ ve ANTİFUNGAL DUYARLILIK TESTLERİ

Asidik suyun özellikleri. Alkali suyun özellikleri. ph > 11 ORP < -800mV Cl içermez. ph < 2,7 ORP < 1100mV Cl derişimi: ppm

GIDA PATOJENLERİNİN BİYOKONTROLÜNDE YENİ YAKLAŞIM: BAKTERİYOFAJ UYGULAMALARI

T.C. NİĞDE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOLOJİ ANA BİLİM DALI

Ekstraksiyon Teknolojisi. 3. Hafta

Arş.Gör. ÖZLEM SULTAN ASLANTÜRK

Rezene Ve Adaçayı Uçucu Yağlarının Antimikrobiyal Aktivitesi Üzerine Bir Araştırma

Pektin, metil grupları içeren galakturonik asit polimeridir. Mikrobiyal yıkım ile, pektik asit, metanol, d- galakturonik asit e çevrilir.

Hatice YILDIRAN. Gıda Mühendisi BURDUR İL MÜDÜRLÜĞÜ

KOD TANIM 2018 BİRİM FİYAT AÇIKLAMA CEV.MBL.0001 Mikrobiyolojik Numune Alınması, Taşınması ve Muhafazası

Tüketime Sunulan Çeşitli Gıda Gruplarının Bacillus cereus ile Kontaminasyonu, Korelasyonu ve Halk Sağlığı Üzerine Etkilerinin Araştırılması 1

Mikrobiyal Gelişim. Jenerasyon süresi. Bakterilerde üreme eğrisi. Örneğin; (optimum koşullar altında) 10/5/2015

ÇANAKKALE BOĞAZI NDAKİ DENİZ YOSUNLARININ ANTİBAKTERİYEL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ. GRUP-ANTİ Ceren KUZNEK Belgin SERT Fatma OĞUZ

Gıda Patojenlerine Karşı Cyclamen mirabile Hildebr. Kök Özütlerinin Antimikrobiyal Aktivitesi Üzerine Bir Çalışma

Enfeksiyon odaklarından izole edilen Gram negatif ve Gram pozitif bakterilerde antimikrobiyal duyarlılık sonuçları

Biyofilm nedir? Biyofilmler, mikroorganizmaların canlı/cansız yüzeye yapışmaları sonucu oluşan uzaklaştırılması güç tabakalardır.

Antimikrobiyal tedavide yeni yaklaşım: Doripenem. İn vitro Veriler. Prof.Dr.Güner Söyletir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul

LUCILIA SERİCATA LARVALARI VE SALGILARININ YARALARDAKİ BAKTERİLERE ETKİSİNİN İN-VİVO VE İN-VİTRO OLARAK ARAŞTIRILMASI

7. BÖLÜM MİKROBİYAL GELİŞİM

Determination of Antimicrobial Activity of Tyhme and Black Cumin Seed Essential Oils Against Some Clinical Isolates

ELAZIĞ BÖLGESİ BAL VE PEKMEZLERİNİN ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİ

GIDA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ

Doğuakdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi nde Yetiştirilen Biberlerin (Capsicum annuum L.) Antimikrobiyal Aktivitesinin Araştırılması*

ATIKSULARDA FENOLLERİN ANALİZ YÖNTEMİ

ANTIMICROBIAL ACTIVITY OF HONEY AND PROPOLIS COLLECTED IN MUŞ AND BİTLİS REGION

Caucasian Journal of Science

Enzimlerinin Saptanmasında

GIDALARDAKİ M.O LARIN KONTROLÜNDE 4 TEMEL İLKE UYGULANIR

Çanakkale bölgesinde yetişen hypericum perforatum (sarı kantaron) bitkisinden bazı uçucu türlerin ekstraksiyonu. Dilek ULUDAĞ Esra ŞEROĞLU Hülya EREN

Bingöl Yöresinde Toplanan Bal ve Propolisin Antimikrobiyal Etkisi Üzerinde in vitro Araştırmalar

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir?

BAL ÜRETİM SÜRECİNDE KRİTİK KONTROL NOKTALARININ BELİRLENMESİ, SEKONDER KONTAMİNASYON KAYNAKLARININ

Laboratuar ortamındaki kullanımı

Çocuk ve Yetişkin Üriner Escherichia coli İzolatlarında Plazmidik Kinolon Direnç Genlerinin Araştırılması

BİTKİSEL ÇAYLAR. Prof. Dr. Gülçin SALTAN İŞCAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ FARMAKOGNOZİ ANABİLİM DALI. Prof. Dr. G.

ÇOKLU TÜP FERMANTASYON YÖNTEMİ İLE TOPLAM KOLİFORM TAYİNİ. Koliform Bakteri Grubunun Tanımı

GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI UZAKTAN EĞİTİM ÖNLİSANS PROGRAMLARI DERS PLANI GIDA KALİTE KONTROLÜ VE ANALİZİ ÖNLİSANS PROGRAMI

Propolisin Mikobakterilere Karşı in-vitro Etkinliğinin Araştırılması

Akreditasyon Sertifikası Eki (Sayfa 1/6) Akreditasyon Kapsamı

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Y. Lisans Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü

Gıdalardaki Pestisit Kalıntıları. Dr. K.Necdet Öngen

ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ

ÖZGEÇMİŞ. 2- Kahramanmaraş Afşin-Elbistan Kömür Havzasının Paleofloristik Yönden Incelenmesi Çenet, M., KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006.

AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI UZAKTAN EĞİTİM ÖNLİSANS PROGRAMLARI DERS PLANI GIDA KALİTE KONTROLÜ VE ANALİZİ ÖNLİSANS PROGRAMI


BEEBOOK & BAL ARISI (Apis mellifera L.) MİKROFLORASI

Metschnikowia pulcherrima Türü Mayaların İzolasyonu ve Pulcherrimin in Antimikrobiyal Aktivitelerinin Araştırılması. Prof. Dr.

GIDA KAYNAKLI HASTALIKLAR. Gıda orijinli hastalıklar gıda zehirlenmesi gıda enfeksiyonu olarak 2 ana gruba ayrılır.

SALMONELLA ARANMASI. a. GENEL ÖZELLİKLERİ

Akreditasyon Sertifikası Eki (Sayfa 1/10) Akreditasyon Kapsamı

Akreditasyon Sertifikası Eki (Sayfa 1/7) Akreditasyon Kapsamı

TEKNİK ŞARTNAME. Ürünün çalışması için gerekli(üretici firmanın önerdiği agar ve brothların hepsi) besiyerleri

Öğrenim Durumu. Verdiği Dersler

Rahim ağzı kanseri hücreleri doku kültürü mikroskopik görüntüsü.

GIDALARDA ÖNEMLİ MİKRO ORGANİZMALAR: Gıdalarda önem taşıyan mikroorganizmalar; bakteriler, funguslar (maya-küf) ve virüslerdir.

MİKROBİYOLOJİ LABORATUARINDA SIK KULLANILAN BAZI BESİYERLERİNİN HAZIRLANMASI VE MUHAFAZASI

BAKTERİLER YELLERİNİN BELİRLENMES RLENMESİ. Page 1

Ġ.Ü. MÜHENDĠSLĠK FAKÜLTESĠ ÇEVRE MÜHENDĠSLĠĞĠ BÖLÜMÜ MĠKROORGANĠZMALARIN ASEPTĠK TRANSFERĠ VE ÇĠZGĠ EKĠM

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları

Transkript:

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 12 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 Tedavi Amaçlı Kullanılan Bazı Bitkilerin Kullanım Alanları ve Antimikrobiyal Aktivitelerinin Belirlenmesi İçin Kullanılan Metodlar Sevil TOROĞLU, Menderes ÇENET Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü. Kahramanmaraş ÖZET: Bu derlemede, bitkilerin antimikrobiyal aktivitelerini belirlemek için kullanılan metodlar ve bitkilerin türleri ile bitkilerin içeriğinin bu metotların belirlenmesinde önemli rol oynadığı üzerinde durulmuştur. Bitkilerin antimikrobiyal aktivitelerinin belirlenmesinde uçucu yağ veya ekstraktları kullanılmaktadır. Bitkilerin antimikrobiyal aktiviteleri disk difüzyon veya dilüsyon testleri yapılarak belirlenmektedir. Bitki uçucu yağ ve ekstraktlarının kimyasal bileşenlerinin anlaşılması için ekstraksiyon ve yapı tayin yöntemleri kullanılmaktadır. Antimikrobiyal aktivite gösteren bitkiler gıdalarda koruyucu madde, tıbbi amaçlı, anti-helmintik, anti-fungal olarak ve bitki zararlılarına, yabancı otlara karşı mücadelede kullanılmaktadır. Bitkilerin antimikrobiyal aktivitelerinin farklı olmasından ve ilaçlarla meydana getirdiği yan etkilerinden bahsedilmiştir. Ayrıca, tedavi amaçlı kullanılacak olan bitkiler ve bitkisel ürünler kesin bir şekilde test edilmeden kullanılmamalıdır. Özellikle bitkilerin antibiyotiklerle ve diğer ilaçlarla birlikte kullanılmadan önce test edilmesi gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu konuda son zamanlarda yapılan çalışmalar özetlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bitki ekstraktı, Uçucu yağ, Antimikrobiyal etki, Kullanım alanları, Yan etkiler. The Methods Used To Determine Antimicrobial Activity Of The Plants And Their Application Area ABSTRACT: In this review, the methods used to obtain the antimicrobial activities of plants, we have worked on application area of the essential oils and extracts obtained. Essential oil or extract are used to determine antimicrobial activities of the plants. Antimicrobial activities of the plants were performed by disc diffusion or dilution tests. Extraction and structure detection methods are used to understand chemical constituents of essential oils and extract of plants. The plants having antimicrobial activity are used for conservator substance on food, medical purposefully, antihelmintic, anti-fungal and for against plant harmful and weed. Differentiation of the antimicrobial activities of plants and side effects when used together with antibiotics were discussed. Furthermore, plants and plants products used for medical treatment could not be applied before tested clearly. Specifically, the necessity of testing was emphasized prior to use of plants together with antibiotics and other drugs. We have summarized the recent works on this subject. Key Words: Plant extract, Essential oil, Antimicrobial effect, Application area, Side-effects. GİRİŞ Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli bitkiler yıllardan beri halk arasında çay, baharat ve tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde bitkisel zenginlik; üç fitocoğrafik bölgenin kesiştiği bölgede bulunması, Güney Avrupa ile Güneybatı Asya floraları arasında köprü olması, pek çok cins ve seksiyonun orjin ve farklılaşım merkezlerinin Anadolu oluşu, muhtemelen ekolojik ve fitocoğrafik farklılaşma ile ilgili olarak tür endemizminin yüksek oluşu gelmektedir (Tan, 1992). Yurdumuzda 9000 e yakın farklı doğal bitki türü bulunmaktadır ve bunların %30 u endemiktir. Buna rağmen bu bitki zenginliğinden yeterince faydalanılamamaktadır (İlçim ve ark., 1998). Bitkilerin mikroorganizmaları öldürücü ve insan sağlığı için önemli olan özellikleri 1926 yılından bu yana laboratuvarlarda araştırılmaktadır (Vonderbank, 1949; Dığrak ve ark., 1999). Dünya Sağlık Örgütü nün (WHO) araştırmalarına göre tedavi amaçlı kullanılan tıbbi bitkilerin sayısı 20.000 civarındadır (Kalaycıoğlu ve Öner, 1994). Doğada tabii olarak yetişen bazı bitki ekstraktlarının ve uçucu yağlarının bakterilere olduğu kadar, mantarlara karşı da antifungal aktivite gösterdiği yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir. Uçucu yağlar, bitkilerden yada bitkisel droglardan, su veya su buharı distilasyonu ile elde edilen, normal koşullarda sıvı, bazen donabilen uçucu, kuvvetli kokulu ve yağımsı karışımlardır (Tanker ve Tanker, 1990). Uçucu yağlar, farklı bileşenleri içeren kompleks karışımlar olduklarından biyolojik etkileri yönünden de farklılık göstermektedir. Etki dereceleri içerdikleri etken maddenin özelliğine bağlı olarak değişiklik gösteren pek çok uçucu yağın, antimikrobiyal özelliğe sahip olduğu belirtilmektedir (Bağcı ve Dığrak, 1997). Droglarda selüloz, nişasta, pektin, protein, şeker v.s. gibi tedavi yönünden etkisiz maddeler yanında çok az miktarlarda bile, farmakolojik etkilere sahip bileşikler de bulunmaktadır. Bu bileşiklere etkili madde (müessir madde) ismi verilmektedir (Baytop, 1999). Bugüne kadar uçucu yağlarda 2000 den fazla kimyasal bağlantının bulunduğu gösterilmiştir ki, bunların en önemlileri terpenler, fenilpropanlar vs.dir. Ayrıca çok sayıda su buharında uçucu olan azot ve kükürt içeren bileşiklerin varlığı da görülmüştür. Bu maddeler fizyolojik etkileri nedeni ile bazen bireysel veya toplu halde terapide kullanılmaktadır (Ceylan, 1987). Uçucu yağlar ve izokinolin alkaloidi gibi bazı kimyasal maddelerin bazı bakteri ve mantar türleri üzerinde antimikrobiyal etkilerinin olduğu bilinmekle birlikte, son yıllarda pekçok bitki türü denenmektedir. Uçucu yağların Labiatae, Rosaceae, Compositae, Myrtaceae gibi bazı familyalara ait türlerde bulunduğu, buna karşılık Pinaceae, Cupressaceae familyası üyeleri gibi

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 13 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 Gymnospermler de de reçine ile beraber bulunduğu belirtilmektedir (Bağcı ve Dığrak, 1997). Bilinen tüm antibiyotiklere direnç geliştirmekte olan bakterilerde, ilaç dirençliliği artmakta ve yayılmaktadır. Bu nedenle ilaçlara alternatif olarak tibbi bitkilerin kullanılması önerilmektedir ve bazı geleneksel bitkiler antimikrobiyaller olarak kullanılmaktadır (Abaskal ve Yarnell, 2002). UÇUCU YAĞ VE DİĞER BİTKİ KİMYASALLARIN ELDESİ Bitki Uçucu Yağlarının Ekstraksiyonu Bitki örneklerinin laboratuarda teşhisi yapıldıktan sonra uçucu yağları Neo-Clevenger cihazı kullanarak 3 (Başer ve ark., 1998) veya 6 (Torres ve ark., 1997) saatte hidrodistilasyon ile elde edilmektedir. Bu aletin Avrupa ve İngiliz (British) farmakopisine göre iki farklı tipi vardır. Uçucu yağların elde edilmesi bitkideki uçucu yağ miktarı ve cinsine, bitki kısmına göre değişik yöntemlerle elde edilmektedir. Bugün başlıca dört yöntem kullanılır. 1- Anfloranj yöntemi 2- Tüketme yöntemi 3- Mekanik yöntem 4- Distilasyon yöntemi 1-Anfloranj yöntemi (yağ ekstraksiyonu) Bu yöntem genellikle materyaldeki uçucu yağı az olan kıymetli droglar için kullanılmaktadır. Genellikle taze materyal ile çalışılmaktadır. Taze materyal, özellikle çiçekler ince bir yağ sürülmüş cam plaklar üzerine konur. Birkaç saat veya gün sonra konulan çiçeğin uçucu yağını alan cam plaket üzerine sürülmüş yağdan alkol ekstraksiyonu ile elde edilmektedir. Bu yöntem ancak parfümeride çok önemli olan, fakat drogtaki oranı düşük olan uçucu yağların elde edilmesinde ekonomik olabilmektedir. Diğer bir anfloranj yöntemi ise drogun maserasyona kısa olarak bırakılması ve daha sonra 5-80 C de bu yöntemin uygulanması ile yapılan sıcak anfloranj yöntemidir. Günümüzde gül, karanfil uçucu yağların elde edilmesinde kullanılmaktadır (Ceylan, 1987). 2-Tüketme yöntemi Bu yöntemde, genelde bir organik çözücü ile sokselet prensibine dayanarak droglardan yağ elde edilmektedir. Materyal uçucu yağı kolaylıkla çözebilen bir organik çözücü (hekzan, alkol, eter) ile kısa bir müddet temasta bırakılmaktadır. Bu esnada uçucu yağ, sabit yağ, mum, boya maddeleri v.s. gibi organik çözücülerde çözünebilen maddeler organik çözücüye geçer. Süzülerek alınan organik çözücü vakumda tamamen uçurulur. Sabit yağları ve mumlarıda taşıyan bu renkli maddeye eğer taze materyalden elde edilmişse konkret, kurutulmuş materyalden elde edilmişse rezinoit adı verilmektedir. Elde edilen konkret yada rezinoit uçucu yağ yanında kokulu olmayan maddeleri de içermektedir. Uçucu yağ, etanol yada sulu etanol ile tüketilir. -15 C bir süre, genellikle bir gece bekletilir, çöken kısımlar soğukta çözündükten sonra, çözücü vakumda uçurularak uçucu yağ elde edilir. Bu yöntemle elde edilen uçucu yağa absolü denir (Ceylan, 1987; Baytop ve Başer, 1995). 3-Mekanik yöntem Bazı uçucu yağlar distilasyon yöntemi ile bozulmaktadır (limon esansı, bergamat esansı). Bu gibi yağların elde edilmesi için sıkma yada benzeri mekanik yollar uygulanır. Limon esansı elde edilirken meyve üzeri yeterince keskin ve çıkıntılı bir kesenin iç çeperinde yuvarlanır, böylece uçucu yağ taşıyan salgı cepleri parçalanmış olur. Keseye düşen yağ damlaları sonradan toplanır. Bir çok narenciye esansı bu yöntemle elde edilir. Bazen narenciye kabukları sünger arasında sıkılarak salgı ceplerinin ezilmesi ve çıkan uçucu yağların sünger tarafından emilmesi sağlanır. Sonradan sünger sıkılarak akan sıvının üzerinde toplanan uçucu yağ alınır (Ceylan, 1987; Baytop ve Başer, 1995). 4-Distilasyon yöntemi a-su distilasyonu: Kurutulmuş olan ve kaynatılmakla bozulmayan bitkisel materyal ile çalışılıyorsa seçilir. Materyal distilasyon aygıtına yerleştirilir ve bütün uçucu kısımlar yani uçucu yağ, su toplama kabında yoğunlaşana kadar ısıtılır ve distile edilir (Douissa ve ark., 2005). b-su ve buhar distilasyonu: İster kuru ister taze bitki olsun, ısıdan bozulan maddeler varsa uygulanır. Kuru materyalden hareket ediliyorsa drog önce toz edilir, sonra su ile örtülerek maserasyona bırakılır. Bu maserattan su buharı geçirilmek suretiyle uçucu kısımlar ayrılır. Taze materyalden hareket ediliyorsa uzun süre maserasyona gerek yoktur. Su buharı genellikle başka bir yerde elde edilir ve bir boru aracılığı ile su-drog karışımı içine yöneltilir. Böylece ısı ile parçalanma olasılığı ortadan kaldırılmış olur. Distilattaki yağ tabakası sulu tabakadan ayrıldıktan sonra ya olduğu gibi yada temizlendikten sonra satışa çıkarılır. c-doğrudan doğruya buhar distilasyonu: Taze materyale uygulanan yöntemdir. Bitki canlı olduğundan ve yeterince su taşıdığından bu yöntemde su ile maserasyona bırakma gereği yoktur. Bitkisel materyal toplanır, kesilir, tel sepet yada benzeri kaplar içine konularak distilasyon kazanına yerleştirilir. Basınç ile taze bitki parçalarına yöneltilen buhar, yağ damlacıklarını da sürükleyerek toplama kabına gelir (Ceylan, 1987;Baytop ve Başer, 1995)). Soxhlet İle Bitki Ekstraksiyonu Bitki örnekleri laboratuvara getirilerek önce teşhisleri yapılır ve steril şartlarda parçalanarak 20 g örnek (Dığrak ve ark., 1999) veya 30 g örnek (Erdoğrul, 1999) 150 ml çözücü (Merck, Darmstadt) içerisinde Soxhlet cihazına yerleştirerek 24 saat ektraksiyona tabi tutulur.

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 14 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 Ekstraksiyonda çözücü olarak aseton, metanol, kloroform (Dığrak ve ark., 1999), etil asetat (Erdoğrul, 1999) kullanılırken, bazende Petrol eter, Diklorometan, Diklorometan:Metanol (9:1), Metanol (Nostro ve ark., 2000) kullanılmaktadır. Alzoreky ve Nakahara, (2003) tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise, aseton, Diklorometan: Metanol (1:1), Dietil eter, Petrol eter, DMSO (Dimetiylsulfoxide), BM (Buffered metanol: %80 metanol ve %20 5mM Sodyum fosfat buffered salin (PBS), 155mM NaCl, ph 7.4) kullanılmaktadır (Alzoreky ve Nakahara, 2003). Elde edilen ekstrakt döner buharlaştırıcıda (Rotary evaporator) 1 ml kalıncaya kadar 30 ºC (Alzoreky ve Nakahara, 2003) veya 40 ºC de (Nostro ve ark., 2000) buharlaştırılır. MİKROBİYOLOJİK VE ANTİMİKROBİYAL ETKİ DENEME METODLARI Bitki Uçucu Yağlarından veya Ekstraktlarından Antibiyotik Disklerin Hazırlanışı Bu yöntemlerden uygun olan birisiyle çıkartılan bu uçucu yağlardan veya ekatraktlarından mikropipet ile 6 mm çapındaki boş steril antibiyotik disklere (Schleicher & Shüll No: 2668, Germany) (Collins ve ark., 1989; Bradshaw, 1992; Dülger ve Gonuz, 2005) emdirilir. Uçucu yağlardan 0.1 100 µl emdirilirken (Dığrak ve ark., 1999), ekstraktlardan ise 30 µl veya 50 µl emdirilmektedir (Erdoğrul, 1999). Bazen bu miktar 150-200 µl ye kadar çıkabilmektedir. Karşılaştırma yapmak amacıyla kontrol olarak standard antibiyotik diskleri kullanılır. Mikroorganizma türleri Araştırmada patojen olan çeşitli mikroorganizmalar kullanılır. Bu mikroorganizmaların suşları ve suş no ları farklı olabilir. Bunlardan bazıları, Micrococcus luteus LA 2971, Bacillus megaterium NRS, Bacillus brevis FMC 3, Enterococcus faecalis ATCC 15753, Pseudomonas pyocyaneus DC 127, Mycobacterium smegmatis CCM 2067, Escherichia coli DM, Aeromonas hydrophila ATCC 7966, Yersinia enterocolitica AÜ 19, Staphylococcus aureus Cowan 1, Streptococcus faecalis DC 74 bakterileri, Saccharomyces cerevisiae WET 136 ve Kluvyeromyces fragilis DC 98 mayaları (Dığrak ve ark., 1999) veya Klebsiella pneumoniae ATCC 13883, Proteus vulgaris ATCC 13315, Pseudomonas aeruginosa ATCC 9027, Serratia marcescens ATCC 19980, Bacillus subtilis ATCC 6633, Listeria monocytogenes ATCC 7644, Staphylococcus aureus ATCC 6538P, Clostridium sporogenes ATCC 10404 bakterileri ile Candida albicans ATCC 10239 mayası (Ünver ve ark., 2005), Aspergillus niger ATCC 16404 küf mantarı (Nostro ve ark., 2000) kullanılır. Kullanılan besiyerleri Antimikrobiyal aktivite testi için Müeller-Hinton Agar (MHA, Oxoid) (bakteri için) ve Sabouraud Dextrose Agar (SDA) (maya ve mantar için) (Bağcı & Dığrak, 1996) veya Tryptone Soya Agar (Oxoid) (bakteri için) ve Sabouraud Dextrose Agar (maya ve mantar için) (Oxoid) (Nostro ve ark., 2000) kullanılır. Bakterilerin aktivasyonu için ise, Bakteri suşları Nutrient Broth (Difco) a, maya suşlarıda Sabouraud Dextrose Broth (Difco) a aşılanarak (Bağcı & Dığrak, 1996) veya Tryptone Soya Broth (Oxoid) (bakteri için) ve Sabouraud Liquid Medium (Oxoid) (maya ve mantar için) (Nostro ve ark., 2000) kullanılır. Mikroorganizma kültürlerinin hazırlanması ve disk difüzyon testi Bakteri suşları Nutrient Broth (Difco) a aşılanarak 37±0.1 C de, maya suşlarıda Sabouraud Dextrose Broth (Difco) a aşılanarak 25±0.1 C de 24 saat süreyle inkübe edilir. Sterilize edilmiş ve 45-50 C ye kadar soğutulmuş Müeller-Hinton Agar (MHA, Oxoid) ve Sabouraud Dextrose Agar (SDA) belirtildiği şekilde hazırlanan bakteri (10 6 adet/ml) ve maya (10 5 adet/ml) (Bağcı ve Dığrak, 1996) veya bakteri (10 8 adet/ml) ve maya (10 7 adet/ml) (Nostro ve ark., 2000) suşlarının buyyonlarda ki kültürleri ile %1 (0.01 ml) oranında aşılanarak tüp çalkalayıcıda çalkalandıktan sonra 9.0 cm çapındaki steril petri kutularına steril pipetler ile 15 ml dağıtılır. Besiyerinin homojen bir şekilde dağılması sağlanır (Bağcı ve Dığrak, 1996). Katılaşan agar üzerine bitki yağları emdirilmiş diskler hafifçe bastırılarak aralarında 2 cm kalacak şekilde yerleştirilir. Bu şekilde hazırlanan petri kutuları 4 C de 2 saat bekletildikten sonra bakteri aşılanan plaklar 37±0.1 C de 24 saat, maya aşılanan plaklar 25±0.1 C de 48 saat inkübe edilir (Bradshaw, 1992; Collins ve ark., 1989; Dığrak ve ark., 1999). Süre sonunda besiyeri üzerinde oluşan inhibisyon zonları mm olarak değerlendirilir. Çalışmalar 3 paralel olarak yürütülür. Standart antibiyotik diskleri karşılaştırma yapmak amacıyla kontrol diskleri olarak kullanılır. Dilüsyon testi Disk testinin yerine Minimal İnhibitör Konsantrasyonu (MIK) test prosedürü kullanılabilir. Bu test belirlenmiş koşullar altında [( ph 6.6, sıcaklık 2 ºC- 15 ºC ve 10 2 10 5 cfu/ml (Mejlholm ve Dalgaard, 2002)] standardize edilmiş inoküle edilecek bakterilerin üremesini inhibe etmek için gerekli olan bir uçucu yağın konsantrasyonunu belirler. Bu yarı otomatik mikrotiter metod küçük hacimli broth içinde çözülen ve miktarı belirlenmiş uçucu yağ kullanılarak ölçülür. Minimal İnhibitör Konsantrasyonu (MIK) denilen nokta mikrobiyal üremenin olmadığı, açık gözüken en son broth kuyucuğudur. Minimal İnhibitör Konsantrasyonu (MIK) bize in vivo olarak bakterileri inhibe etmek için gerekli olan uçucu yağın miktarını verir ve hasta için gerekli olan en az miktarı ölçmeye yardım eder. İlave olarak, bakterisidal etkiler, uçucu yağ içermeyen katı besiyeri üzerine üremenin gözükmediği açık renkteki brothun kültürü yapılarak tahmin edilebilir. Sonuçta, kontrole göre bakteri kolonilerinin %99.9 unun yok olduğu konsantrasyon Minimal Bakterisidal

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 15 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 konsantrasyonu (MBC) olarak belirlenir (Brooks ve ark., 1995). Minimal İnhibitör Konsantrasyonu nda (MIK) dilüsyon testleriyle, içlerinde denenecek ucuçu yağın, ekstraktın veya kemoterapötiğin geometrik olarak faktör 2 ile dilüsyonu yapılan besiyerlerine denenecek suştan ekim yapıldıktan sonra inkübasyonu izleyerek üremenin olmadığı en düşük konsantrasyon (mg/l) saptanır. Üç farklı dilüsyon testi vardır: Agarda dilüsyon testinde uçucu yağ, ekstrakt veya kemoterapötik içeren jeloz besiyerlerine denenecek suşlardan nokta ekimler yapılır (Nasar-Abbas ve ark., 2004). Buyyonda mikrodilüsyon testinde sulandırmalar, mikropleytlerin, 50 veya 100 µl buyyon içeren çukurcuklarında yapılır (Fazeli ve ark., 2004; Acevedo ve ark., 2005). Buyyonda makrodilüsyon testindeyse sulandırmalar 2 ml buyyon içeren tüplerde gerçekleştirilir. Üreme inhibisyon zonu çapıyla log 2 MIK arasında doğrusal bir ilişkinin olması bu testin çıkış noktasıdır (Küçüker ve ark., 1997). Bitki Ekstraktlarının Saflaştırılması Süre sonunda besiyeri üzerinde oluşan inhibisyon zonları mm olarak değerlendirilir. Etkenlik gösteren bitki ekstraktları TLC (Thin Layer Chromotography) ve Kolon Kromotografi yöntemleri ile ayrıştırılır ve saflaştırılır. Daha sonra, yağlarda veya ekstraktlarda var olan her bir komponentin antimikrobiyal etkinlikleri tekrar denenir (Nostro ve ark., 2000). Bitkilerin Kimyasal Yapısının Araştırılması Bitkilerin kimyasal yapısı için temel analitik kimyada kullanılan ekstraksiyon ve yapı tayin yöntemleri kullanılır. Bunun için GC, GC-MS, LC-MS, HPLC, NMR ve diğer cihazlar kullanılmaktadır. Yağ bileşenleri sandardlara göre bibliyogyafyada rapor edilen Kováts Indices e göre kıyaslanarak (Torres ve ark., 1997) veya Wiley GC-MS Library kullanarak ortaya çıkartılır (Başer ve ark., 1998). UÇUCU YAĞ VE DİĞER BİTKİ KİMYASALLARININ KULLANIM ALANLARI a-gıdalarda koruyucu madde olarak kullanılmaları Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gıda kaynaklı hastalıklar halen önemli bir problemdir. Hastalık olaylarının 81 milyonda 6 milyonu gıda kaynaklı olup, sadece Amerika da yılda 9000 den fazla sayıda insan gıda kaynaklı patojenlerden ölmektedir (Mead ve ark., 1999). Salmonella spp., Listeria monocytogenes ve Campylobacter jejuni zehirlenme olaylarından sorumlu önemli patojenlerdendir (Mead ve ark., 1999). Gerçekte, gıda zehirlenmesi koruyucu yöntemler kullanılmasına rağmen halen hem tüketicileri ve hem de gıda endüstrisini tehdit etmektedir. Buna rağmen tüketicilerin, koruyucu içeren gıdaların güvenliği konusunda endişeleri vardır. Bu nedenle, gıda kaynaklı hastalık olaylarının azaltılması için daha yeni ve daha etkili tekniklere artan bir şekilde ilgi vardır. Bitkiler gibi doğal kaynaklardan elde edilen antimikrobiyal maddelerin gıda güvenliğini yüksek oranlarda korumayı başardığı araştırılarak bulunmuştur (Alzoreky ve Nakahara, 2003). b-tıbbi amaçlı olarak kullanılmaları Yüzyıllardan beri yerli bitkiler çeşitli hastalıkların, enteritlerin tedavisinde tıbbi amaçlı olarak kullanılmıştır (Essawi ve Srour, 2000; Özer ve ark., 2001). Uçucu yağlar, bileşenleri farklı olan kompleks karışımlar olduklarından, biyolojik etkileri yönünden de farklılık gösterirler. Etken maddelere göre etkileri değişmekle birlikte pek çok uçucu yağ; antimikrobiyal, karminatif, koloretik, sedatif, diüretik, antispazmodik gibi etkilere sahiptir (Maksimović ve ark., 2005). Yeşil çay ekstraktının %60 dan fazla, biber, havuç ve ıspanak ekstraktlarının ise %40-60 oranında antimutajenik etkiye sahip oldukları belirtilmiştir (Bunkova ve ark., 2005). Bununla beraber uçucu yağların bazı yan etkileri de bulunmaktadır (Şarer, 1991; Leal-Cardoso ve Fonteles, 1999). Sarmısak, tarçın, köri, hardal, fesleğen, zencefil ve diğer bazı bitkiler antimikrobiyal özellikler gösterdikleri belirtilmektedir (Marino ve ark., 1999). Ayrıca aromatik bitkilerin uçucu yağı, ki bunların çoğu Labiatae familyasına ait olup, antimikrobiyal aktiviteye sahip oldukları gösterilmiştir (Elgayyar ve ark., 2001). Örneğin, Fesleğen, defne, karanfil, kekik ve biberiyenin uçucu yağının L. monocytogenes ve diğer patojenlere karşı bakterisidal aktivite gösterdiği bulunmuştur (O Gara ve ark., 2000). İnsanlar bu tür bitkileri doğadan toplayarak veya satın alarak, değişik amaç ve şekillerde kullanmaktadırlar (Baytop, 1999). Çin chives ve cassia nın et, süt ve meyve sularının depolanması sırasında Escherichia coli ve diğer bakterilerin sayısını indirdiği bulunmuştur (Mau ve ark., 2001; Alzoreky ve Nakahara, 2003). Akgül ve ark. (1989) nane, kimyon, rezene ve defne uçucu yağlarının Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa, Proteus vulgaris, Bacillus subtilis i engellediğini belirtmişlerdir. Yarnell ve Abascal, (2004), sıtma hastalığında kullanılan ilaçlara karşı gelişen dirençliliği yok etmede ve ayrıca sıtma hastalığının tedavisinde Cinchona spp, Artemisia annua, Artemisia absinthium, Artemisia vulgaris, Cochlospermum planchonii, Cochlospermum tinctorium, Jatropha curcas, Gossypium hirsutum Euphorbia lateriflora Khaya grandifolia gibi bitkilerin kullanılması önermişlerdir. Acevedo ve ark. (2005), Lepechinia caulescens in anti- Vibrio cholerae aktivitesi gösterdiğini belitmişlerdir. Helicobacter pylori, gastrik mukozada kolonize olan Gram negatif, sarmal şekilli, mikroaerofilik bir bakteridir (Warren, 1983). İnsanlarda gastroduodenal hastalıklarından sorumlu en önemli patojenlerinden birisidir. Gastroduodenal hastalıkları geliştiren H. pylori nin yok edilmesinde antibiyotiklerin kullanılması, bu antibiyotiklere karşı hızlı bir şekilde dirençlilik kazanmalarına yol açmıştır. Bundan dolayı in vitro ve in vivo denenen bazı uçucu yağların etkisi araştırıldığında; in vitro olarak yağların %1 lik konsantrasyonda

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 16 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 kullanıldığında H. pylori nin çoğalmasını tamamen inhibe ettiği bulunmuştur. Örneğin Cymbopogon citratus (lemongrass) ve Lippia citriodora (lemon verbena) uçucu yağlarının % 0.01 lik konsantrasyonda ph 4.0 ve 5.0 da H. pylori ye karşı bakterisidal etki gösterdiği bulunmuştur. Farelerde yapılan in vivo çalışmalarda ise, lemongrass la muamele edilen farelerin midesindeki H. pylori nin yoğunluğu, muamele edilmeyenlere oranla önemli derecede düşüş olmuştur. Bu çalışma ile H. pylori ye karşı dirençlilik gelişimini önlemede uçucu yağların kullanılabileceğini, yeni ve güvenli bir anti-h. pylori ajan olabileceği ileri sürülmüştür (Ohno ve ark., 2003). Leal-Cardoso ve Fonteles (1999) bitkilerin uçucu yağlarının antimikrobiyal etkileri üzerinde geniş bir araştırma yapmışlardır. Çalışmada uçucu yağların farmakolojik ve terapötik etkilerini incelemiş, özellikle kas kontraksiyonunda uçucu yağların etkilerinin olduğunu belirtmişlerdir. c-anti-helmintik olarak kullanılmaları Parazitlerin hayvana vereceği zararlar genellikle hayvanın besleme seviyesine bağlıdır (Lunn ve ark., 1988). Yaşama payı seviyesinde beslenen hayvanlar enfeksiyonlara daha hassastırlar (Niezen ve ark., 1996). Yaşama payı seviyesi üzerinde beslenen hayvanlarda ise, parazitlere karşı daha dayanıklı ve parazitlerin açacağı zararları daha kolay bir şekilde önleyebilmektedirler. Sindirim sisteminde bulunan parazitlerin kontrol edilmesi için genellikle antihelmintik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaç artıklarının hayvansal ürünlerde görülmesi, tüketicileri düşündürmektedir (Jackson, 1993). Bu yüzden, parazitlerin sayılarını ve etkilerini azaltan bitki türlerinin rasyona katılması, bu ilaçların kullanımını azaltmaktadır. Örneğin; Lantana camara (Ada çayı) sindirim sistemindeki parazit ile nematotlarının kontrolünde önemli bir bitki olduğu bilinmektedir (Chandel ve Metha, 1990). Eucalyptus türleri keçilerde antihelmintik etkiye sahip (Bennet- Jenkins ve Bryant, 1996), Culicoides impunctatus (Diptera:Ceratopogonidae) (Trigg, 1996a), Anopheles gambiae ve Anopheles funestus karşı insectisid (Trigg, 1996b) olduğu bildirilmektedir. Ayrıca Artemisia türlerininde insanlar tarafından antihelmintik olarak kullanıldığı bildirilmektedir (Ramezani ve ark., 2004; Setzer ve ark., 2004). d-anti-fungal olarak kullanılmaları Diğer taraftan toprağa, suya, havaya ve canlılara olumsuz etkisi olmayan zararsız doğal bitki ekstraktlarından elde edilen maddeleri kullanarak patojen fungusa karşı etkili olan bitki türleri ve bu türlerin içerdikleri etken maddeler tespit edilmesi, dünyada tüm ülkelerin yoğun bir şekilde üzerinde çalıştığı biyolojik mücadele yöntemlerinden birisidir. Maya benzeri mantarlara karşı yapılan çalışmalarda, Cyclamen (C. coum ve C. mirabile) türlerinden elde edilen saponozoitlerin etkili olduğu (Çalış ve ark., 1996), Scabiosa rotata köklerinden elde edilen ham saponozoit fraksiyonlarının antifungal etkinliklerinin olduğu rapor edilmiştir (Panayır ve Baykal, 1996). Fraksiyonlara yönelik bioassay kullanılarak kurutulmuş ve toz haline getirilmiş Viscum album un gövde ve yapraklarınında önemli antifungal aktivitelerinin olduğu (Ergun ve ark., 1996), Berberis crategina DC bitkisinden elde edilen berberin alkoloidi ve ekstrelerinin güçlü antifungal aktiviteye sahip olduğu tespit edilmiştir (Özkal ve Ertürk, 1996). Akasya kabuğu, palamut ekstraktı, mazı tozu, Salvia aucheri, Phlomis bourgei, Smyrnium olusatrum, Astragalus schizopterus, Salvia viridis, Parmelia furfurace, Myritus communis, Eugenia caryophyllata, Pinus brutia, Juniperus oxycedrus, Abies cilicica, Cedrus libani ve Pinus nigra nın yaprak, reçine, gövde kabuğu ve kozalaklarının, antimikrobiyal aktivitelerinin olduğu, ayrıca bu çalışmalarda mazı tozu, akasya kabuğu, Pistacia terebinthus, Quercus infectoria nın galleri ve yapraklarının ekstraktı antifungal aktivite gösterdiği (Dığrak ve ark., 1999) tarafından rapor edilmiştir. Patojen bir fungus olan Phytophthora capsici L., biber (Capsicum annuum L.) yetiştirilen dünyanın bir çok ülkesinde ve Türkiye de önemli ürün kaybına yol açmaktadır (Goodwin, 1997). Phytophtora capsici üzerinde yapılan çalışmalar, dünya literatürleri incelendiğinde, Yegen ve ark. (1992), Thymbra spicata, Satureja thymbra nın uçucu yağlarının, Carbendazim ve Pentachlornitrobenzene gibi fungisidlerden daha etkili olduğunu rapor etmişlerdir. Mullerriebau ve ark. (1995) tarafından, Thymbra spicata, Satureja thymbra nın uçucu yağlarından başka Salvia fruticosa, Laurus nobilis, Mentha pulegium, Inula viscosa, Pimpinella anisum, Eucalyptus camaldulensis, Origanum minitiflorum un Phytophthora capsici ye karşı fungal toksisite gösterdiği ve bu toksisitenin uçucu yağlardaki farklı fenolik fraksiyonlarından kaynaklandığı bildirilmiştir. e-bitki zararlılarına ve yabancı otlara karşı kullanılmaları Kültür bitkilerinin hastalık ve zararlılardan korunması, böylece kaliteli ve artan dünya nüfusunun beslenme ihtiyacını karşılayacak düzeyde ürün elde edilmesi amacıyla hastalık etmeni olan çeşitli zararlılar ve yabancı otlara karşı çeşitli mücadele yöntemleri geliştirilmiştir. Bunların başında kimyasal savaş gelmekte, bunu kültürel ve biyolojik savaş yöntemleri izlemektedir. Tarım alanlarında yoğun olarak kullanılan pestisit, gübre ve bitki büyüme düzenleyicilerinin tarımsal ürünler üzerinde bıraktıkları kalıntılardan, toprağa, suya, havaya, ve diğer canlılara olumsuz etkilerinden mümkün olduğunca uzak kalmak amaçlanmaktadır. Bunun yanında, bitkinin ve toprağın verimliliğini ve direncini arttırıcı ve diğer canlılar için zararsız doğal bitki ekstraktlarından elde edilen maddeleri kullanmak biyolojik savaş yöntemlerinin amaçlarından birisidir (Türküsay ve Onoğur, 1998).

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 17 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 BİTKİ YAĞLARININ ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN FARKLI OLMASI Çalışmalar çeşitli bitki yağlarının antimikrobiyal etkilerinin farklı olduğunu göstermektedir. Dülger ve ark. (1999), bu durumun, bitkinin sahip olduğu kimyasal kompozisyonundan, kullanılan mikroorganizma türünden, bitki ekstraksiyonu yapılıyorsa ekstraksiyonda kullanılan maddeden ve yöntemdeki farklılıklardan kaynaklanabileceği belirtmişlerdir. Mikroorganizmaların çeşitli kemoterapotik maddelere karşı duyarlılıklarının suştan suşa bile farklılık gösterdiği uzun zamandan beri bilinmektedir (Gürgen, 1946). Abascal ve Yarnell (2002) ilaçlara alternatif olarak geleneksel antimikrobiyal özellik gösteren bitkilerin kullanılabileceğini belirtmişlerdir. Bununla beraber ilaç dirençliliğini indirgeyebilmek içinde antibiyotiklerle bitkilerin kombine kullanılmasına dikkat çekmişlerdir (Bu kişiler anti-dirençlilik aktivitesinin 4 ana mekanizmasının şu şekilde olduğunu açıklamışlardır: a) Bitkiler mikrobları öldürmek için ilaçlarla sinerjik olarak aktive gösterebilir. b) Bitkiler antibiyotikleri degrade eden bakteriyal enzimleri inhibe edebilir. c) Bitkiler antibiyotikleri uzaklaştıran dirençli bakteriyal suşların akıtma pompaları nın hareketini inhibe edebilirler. d) Mikrobiyal adhesyona engel olmadır ki buda sinerjistik veya katkısal hareketin bir örneği olarak isimlendirilir. Bitkilerin ve bitki bileşenlerinin çoğunluğunda bu mekanizmaların her birisi için kanıt bulunduğu belirtilmiştir) (Abascal ve Yarnell, 2002). Çay (Camellia sinensis) methicilline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) u da içeren çeşitli patojenik mikroorganizmalara karşı antimikrobiyal aktivite için ciddi potensiyal yararlar sağladığı; Betalactam antibiyotiklerle kombine kullanıldığında sinerjistik etki gösterdiği belirtilmiştir (Abascal ve Yarnell, 2002). BİTKİ VE BİTKİ ÜRÜNLERİNİN İLAÇLARLA MEYDANA GETİRDİĞİ YAN ETKİLER Bitkiler koruyucu ve tedavi amaçlı olarak eskiden beri insanlar tarafından kullanılmaktadır. Üretenler ve ticaretini yapanlar için bu bitkilerin güvenilirliği ve etkili olup olmadığı çok önemli değildir. Gerçekten de bunların yan etkileri ve ilaçlarla birlikte kullanıldığında meydana gelebilecek ilaç etkileşimleri tam olarak bilinmemektedir. Bitki ve bitki ürünlerinin tedavi ve herhangi bir hastalığın önlenmesinde kullanılırken ilaçlarla beraber kullanıldığında potansiyel ilaç etkileşiminin ve yan etkilerin meydana gelebileceğine dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Cupp, 1999). Antibiyotiklerle günlük olarak alınan bazı yiyecek ve yiyeceklere ilave edilen baharatlardaki maddelerin etkileşime geçerek istenmeyen yan etkilere ve etkiliğin azaltılmasına neden olduğu belirtilmektedir (Anonymous, 2002). İlaç olarak kullanılan bitkilerden toksik etkili olanların alınımı doktor önerisi ile yapılması gerektiği belirtilmektedir (Özer ve ark., 2001). Örneğin; yüksük otu (Digitalis sp.), köpek üzümü (Solanum nigrum), güzel avrat otu (Atropa bella-donna), haşhaş (Papaver somniferum) gibi. Doktor önerisine ihtiyaç bulunmadan birçok tıbbi bitki (papatya, adaçayı, nane, limon otu gibi) hemen her evde hafif rahatsızlıkların iyileştirilmesinde ilaç olarak kullanılmaktadır. Genellikle kontrolsüz ve yanlış kullanma sonucunda sağlığa zarar veren durumlar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan önemli hastalıkların tedavisinde yanılgıya düşmemek için mutlaka doktor önerisine ve tedavisine ihtiyaç vardır (Özer ve ark., 2001). SONUÇ ve ÖNERİLER Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli bitkiler yıllardan beri halk arasında çay, baharat ve tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Ancak, bakterilerde antibiyotik dirençliliğinin artmasına karşılık antimikrobiyal özellik gösteren bitkilere ve bitkisel ürünlere karşı direnç kazandığı görülmemektedir. Özer ve ark., (2001), sentetik olarak üretilen ilaçlar, bitkilerdeki herhangi bir aktif maddenin izole edilmesi (diğerlerinden ayrılması) suretiyle yapıldığını ve bu nedenle hastalık etmenleri sade bir yapısı bulunan sentetik ilaçlara karşı kısa zamanda dayanıklı ırklar oluşturarak ilaçları etkisiz hale getirebildiğini belirtmektedirler. Buna karşılık; bitkilerdeki aktif maddeler diğer maddelerle birlikte komplex (karışık) bir yapı oluşturduklarından hastalık etmenlerinin bu yapıyı çözerek dayanıklı ırklar oluşturması daha zor olmaktadır. Böylece; bitkisel kökenli ilaçlara karşı hastalık etmenleri ırk oluşturma olanağı çok zor olmaktadır. Çok zaman bitkisel kökenli ilaçların patojenlere (hastalık etmenlerine) karşı etkinliği az, fakat kullanılma süresi daha uzun olmaktadır (Özer ve ark., 2001). Nascimento ve arkadaşlarının yapmış oldukları bir çalışmada ise, sadece ampicillin ve/veya chloramphenicol ve/veya tetracycline antibiyotiklere dirençli oldukları tespit edilmiş olan S. aureus ve Shigella türlerine ait bakterilerde kekik, nar, karanfil, oğulotu ekstraktları kullanarak dirençlilik genlerinin yer aldığı plasmidlerin yok edilmesiyle dirençliliğin kaybolduğunu belirtmişlerdir (Nascimento ve ark., 2000). Bu yüzden antibiyotiklere alternatif olarak bitkilerin ve bitkisel ürünlerin geleneksel antimikrobiyaller olarak kullanılmaları önerilmektedir. Aynı zamanda sentetik kökenli maddelerin yan etkilerinin daha fazla olması nedeniyle bitki ve bitkisel ürünlerin kullanılması bu yönden avantajlıdır (Nakipoğlu ve Otan, 1992). Çay, baharat olarak ve tedavi amaçlı kullanılan bitkilerden elde edilen uçucu yağlarda, mikroorganizma türlerine göre farklı antimikrobiyal aktivite gözlenebilir. Bitki uçucu yağlarının antimikrobiyal aktivitesi test edilen mikroorganizma türüne göre farklılık gösterebilmektedir. Test edilen uçucu yağın konsantrasyon miktarı da antimikrobiyal aktivite üzerinde etkili olmaktadır. Antimikrobiyal etkinin, uçucu yağ taşıyan bitkinin ekolojik şartlarına, plantasyon veya doğal form olmasına bağlı olarak değiştiğini söylemek mümkündür. Fakat daha detaylı ve özellikle uçucu yağ bileşenlerinin veya

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 18 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 ana gruplarının saf olarak elde edilerek mikroorganizmalar üzerinde test edilmesi ile elde edilecek sonuçlar daha da aydınlatıcı olacaktır. Türkiye mevcut bitkisel çeşitliliği yönünden oldukça dikkate değer ve zengin bir floraya sahiptir. Ülkemizin mevcut bitki potansiyelinin, çeşitli endüstri sahalarında kullanımı, dünyada yapılan çalışmalar genel olarak değerlendirildiğinde çok önemli olabileceği görülebilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de son yıllarda doğal zenginliklerin yavaş yavaş tükenmesi ve ekonomik olarak girilen çıkmazlar, doğal ürünlerin çok amaçlı kullanılmalarını zorunlu kılmıştır. KAYNAKLAR Abascal, K., Yarnell, E. 2002. Herbs and Drug Resistance. Potential of Botanical in Drug-Resistant Microbes. Alternative & Complementary Therapies, Part: 1, 237-241. Acevedo, J.G.A., Lopez, J.L.M., Cortes, A.M., Bores, A.M.G., Cortes, G.M., Castro, I.P. 2005. In vitro anti-vibrio cholerae activity of essential oil from Lepechinia caulescens. 76 (1): 104-107. Akgül, A., Kıvanç, M. 1989. Sensitivity four foodborne moulds to essential oils from Turkish spices, herbs, and citrus peel. Journal of the Science of Food and Agriculture, 47: 129-132. Alzoreky, N.S., Nakahara, K. 2003. Antibacterial activity of extracts from some edible plants commonly consumed in Asia. International Journal of Food Microbiology, 80: 223-230. Anonymous.2002. How to Avoid Antibiotic Interaction. Consumer Reports on Health, 14:7. Bağcı, E., Dığrak, M. 1996. Antimicrobial activity of essential oils of some Abies (Fir) species from Turkey. J. Flavour Fragrance, 11: 251-256. Bağcı, E., Dığrak, M. 1997. Bazı Göknar türleri uçucu yağlarının in vitro antimikrobiyal etkileri. Tr. J. of Biology, 21: 273-281. Başer, K.H.C., Kürkçüoğlu, M., Aytaç, Z. 1998. Composition of the Essential Oil of Salvia euphratica Montbret et Aucher ex Bentham var. euphratica from Turkey. Flavour and Fragrance Journal, vol 13: 63-64. Baytop, T., Başer, K.H.C. 1995. On essential oils and aromatic waters used as medicine in İstanbul between 17 th. and 19 th.centuries K.H.C. Başer (ed.): Flavours Fragrances and Essential Oils Proceedings of the 13 th. International Congress of Flavours, Fragrances and Essential Oils, (15-19 October) İstanbul. Baytop, T. 1999. Türkiye de Bitkiler İle Tedavi, Geçmişte ve Bugün. İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, İstanbul, 550s. Bennet-Jenkins, E., Bryant, C. 1996. Novel sources of anthelmintics. International Journal for Parasitiology, 26: (8/9) 937-947. Bradshaw, L.J. 1992. Laboratory of Microbiology. 4 th edn. pp. 435. USA. Saunders College Publishing, Printed in USA. Brooks, G,F., Butel, J.S., Ornston, L.N., Jawetz, E., Melnick, J.L., Adelberg, E.A. 1995. Medicinal Microbiology. Twentieth Edition. pp. 656. Appleton & Lange, Norwalk, Connecticut, Printed in USA. Bunkova, R., Marova, I., Pokorna, Z., Lojek, A. 2005. Analysis of Plant Extracts Antimutagenicity Using the Ames Test and the Cytogenetic Analysis of Peripheral Blood Lymphocytes. Food Science and Technology International. Vol.11, No.2, 107-112. Ceylan, A. 1987. Tıbbi Bitkiler II (Uçucu Yağ İçerenler), Ege Üniversitesi Yay. Yayın no: 481, İzmir, 188 sayfa. Chandel, Y.S., Metha, P.K. 1990. Nematicidial properties of leaf extract of wild sage. Indian Journal of Agricultural Science, 60(11): 781-790. Collins, C.H., Lyne, P.M., Grange, J.M. 1989. Microbiological Methods. 6 th edn, pp. 410. Butterworths, London. Cupp, M.J. 1999. Herbal Remedies: Adverse Effects and Drug Interactions. Clinical Pharmacology, 1245-1254. Çalış, İ., Yürüker, A., Şatana, M.E., Tanker, N., Alaçam, R., Demirdamar, R., Sticher, O. 1996. Cyclamen coum ve C. mirabile den elde edilen saponozitler ve antimikrobiyal, uterokontraktif etkileri. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı, A.Ü. Eczacılık Fakültesi, Ankara, 22-24 Mayıs. Dığrak, M., İlçim, A., Alma, M.H. 1999. Antimicrobial activities of several parts of Pinus brutia, Juniperus oxycedrus, Abies cilicia, Cedrus libani and Pinus nigra. Phytotherapy Research, 13: 584-587. Douissa, F.B., Hayder, N., Chekir-Ghedira, Hammami, M., Ghedira, K., Mariotte, A.M., Dijoux, M.G. 2005. flavour and Fragrance Journal. 1-3. Dülger, B., Ceylan, M., Alıtsaous, M., Uğurlu, E. 1999. Artemisia absinthium L. (Pelin) un Antimikrobial Aktivitesi. Tr. J. Biology, 23: 377-384. Dülger, B., Gonuz, A. 2005. Antibacterial activity of the endemic Hypericum kazdaghensis. 76 (2): 237-239. Elgayyar, M., Draughon, F.A., Golden, D.A., Mount J.R. 2001. Antimicrobial activity of essential oils from plants against selected pathogenic and saprophytic microorganisms. J. Food Prot, 64: 1019-1024. Erdoğrul, Ö.T. 1999. Bazı Bitki Ekstraktlarının Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması. Biyoteknoloji Dergisi XI. Kükem- Biyoteknoloji Kongresi Özel sayı, 23(2): 97-100. Ergun, F., Deliorman, D., Şener, B., Özçelik, B., Abbasoğlu, U. 1996. Viscum album L. ekstrelerinde antifungal aktivite araştırılması. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı, A.Ü. Eczacılık Fakültesi, Ankara, 22-24 Mayıs. Essawi, T., Srour, M. 2000. Screening of some Palestinian medicinal plants for antibacterial activity. J. Ethnopharmacol. 70: 343-349.

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 19 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 Fazeli, M.R., Amin, G., Ahmadian Attari, M.M., Ashtiani, H., Jamalifar, H. 2004. Antimicrobial effects of five Iranian popular medicinal plants on some intestinal bacteria. Iranian Journal of Pharmaceutical Research. 2:67-68. Goodwin, S. B. 1997. The population genetics of Phytophtora. Phytopathology, 462-472. Gürgen, A.R. 1946. Türkiye nin Önemli Eterik Yağları Üzerine Araştırmalar. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü dergisi. 6(2): 301-303. İlçim, A., Dığrak, M., Bağcı, E. 1998. Bazı Bitki Ekstraktlarının Antimikrobiyal Etkilerinin Araştırılması. Tr. J. of Biology, 22: 119-125. Jackson, F. 1993. Antihelmintic resistance - the state of play. British Veterinary Journal, 149(2): 123-138. Kalaycıoğlu, A., Öner, C. 1994. Bazı bitki ekstraktlarının antimutajenik etkilerinin Amest- Salmonella test sistemi ile araştırılması. Tr. Botany., 18: 117-122. Küçüker, M.A.,Tümbay, E., Anğ, Ö. 1997. Tıbbi Mikrobiyoloji. (Kayser, F.H., Bienz, K.A., Eckert, J., Lindenmann, J.), 8.baskı. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd.Şti. Sf:556. Leal-Cardoso, J.H., Fonteles, M.C. 1999 Pharmacological Effects of Essential Oils of Plants of the Northeast of Brazil. Acad Bras Cienc., 71(2) : 207-13. Lunn, P.G., Northrop, C.A., Wainwright, M. 1988. Hypoalbuminemina in energy malnourished rats infected with Nippostrongylus brasiliensis. Journal of Nutrition, 118(1): 121-127. Maksimović, Z.A., Dordević, S., Mraović, M. 2005. Antimicrobial activity of Chenopodium botrys essential oil. Fitoterapia. 76: 112-114. Marino, M., Bersani, C., Comi, G. 1999. Antimicrobial activity of the essential oils of Thymus vulgaris L. measured using a bioimpedometric method. J.Food Prot., 62: 1017-1023. Mau, J.L., Chen, C.P., Hsieh, P.C. 2001. Antimicrobial effects of extracts from Chinese chive, cinnamon and corni fructus. J. Agric. Food Chem., 49: 183-188. Mead, P.S., Slutsker, L., Dietz, V., McCaig, L.F., Breese, J.S., Shapiro, C., Griffin, P.M., Tauxe, R.V. 1999. Food related illness and death in the United States. Emerg. Infect. Dis., 5: 607-625. Mejlholm, O., Dalgaard, P. 2002. Antimicrobial effect of essential oils on the seafood spoilage microorganism Photobacterium phosphoreum in liquid media and fish products. Letters in Applied Microbiology. 34 (1): 27-31. Mullerriebau, F., Berger, B., Yegen, O. 1995. Chemical composition and fungitoxic properties to phytopathogenic fungi of essential oils of selected aromatic plants growing wild in Turkey. Journal of Agricultural and Food Chemistry, 43(8): 2262-2266. Nakipoğlu, M., Otan, H. 1992. Tıbbi Bitkilerin Flavonidleri, Anadolu, J. Of AARI, 4 (1): 70-93, MARA, İzmir. Nasar-Abbas, S.M., Halkman, A.K., Al-Haq. 2004. Inhibition of Some Foodborne Bacteria by Alcohol Extrakt of Sumac (Rhus Corıarıa L.). 24 (2): 257. Nascimento, G,G,F., Locatelli, J., Freitas, P,C., Silva, G,L. 2000. Antibacterial Activıty Of Plant Extracts And Phytochemıcals On Antibiotic-Resistant Bacteria. Braz.J. Microbiol. Oct./Dec. Vol.31, No.4. ISSN 1517-8382. Neizen, J.H., Charlestan, W.A.G., Hodgson, J., Mackay, A.D., Leathwick, D.M. 1996. Controlling internal parasites in grazing ruminant without resource to anthelmintics. Approaches, Experience and Prospects, 26(8/9): 983-992. Nostro, A., Germano, M.P., D Angelo, V., Marino, A., Cannatelli, M.A. 2000. Extraction methods and bioautography for evaluation of medicinal plant antimicrobial activity. Lett. Appl. Microbiol., 30: 379-384. O Gara, E., Hill, D.J., Maslin, D.J. 2000. Activities of garlic oil, garlic powder, and their diallyl constituents against Helicobacter pylori. Appl. Environ. Microbiol., 66: 2269-2273. Ohno, T., Kita, M., Yamaoka, Y., Imamura, S., Yamamoto, T., Mitsufuji, S., Kodama, T., Kashima, K., Imanishi, J. 2003. Antimicrobial Activity of Essential Oils against Helicobacter pylori. Helicobacter, 8:3. pp. 207. Özer, Z., Tursun, N., Önen, H. 2001. Yabancı Otlarla Sağlıklı Yaşam (Gıda ve Tedavi). Ankara. 4Renk Yayınları. 133 Sf. Özkal, N., Ertürk, K.İ. 1996. Berberis crataegina DC. Bitkisinden elde edilen berberin alkaloidi ve ekstrelerinin antimikrobiyal aktiviteleri. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı, A. Ü. Eczacılık Fakültesi, Ankara, 22-24 Mayıs. Panayır, T., Baykal, T. 1996. Scabiosa rotata Bieb. Bitkisi üzerinde farmakognezik araştırmalar. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı, A. Ü. Eczacılık Fakültesi, Ankara, 22-24 Mayıs. Ramezani, M., Fazli-Bazzaz, B.S., Saghafi-Khadem, F., Dabaghian, A. 2004. Antimicrobial activity of four Artemisia species of Iran. Fitoterapia. 75: 201-203. Setzer, W.N., Vogler, B., Schmidt, J.M., Lehy, J.G., Rives, R. 2004. Antimicrobial activity of Artemisia douglasiana leaf essential oil. Fitoterapia. 75: 192-200. Şarer, E. 1991. Uçucu yağların biyolojik etkileri ve tedavide kullanımları, 9. Bitkisel ilaç hammaddeleri toplantısı, bildiriler kitapçığı, Eskişehir. Tanker, M., Tanker, N. 1990. Farmakognozi. Cilt.2. Ankara Üniv. Eczacılık Fakültesi Yayınları. Yayın No:65, Ankara. Tan, A. 1992. Türkiye de Bitkisel Çeşitlilik ve Bitki Genetik Kaynakları, Anadolu J. of AARI 2: 50-64, MARA, İzmir. Torres, M.E., Velasco-Negueruela, A., Pérez-Alonso, M.J., Pinilla, M.G. 1997. Volatile Constituents of

KSÜ. Fen ve Mühendislik Dergisi, 9(2), 2006 20 KSU. Journal of Science and Engineering 9(2), 2006 Two Salvia Species Grown Wild in Spain. J.Essent. Oil Res., 9: 27-33. Trigg, J.K. 1996a. Evaluation of a eucalyptus-based repellent against Culicoides impunctatus (Diptera:Ceratopogonidae) in Scotland. 12 (2 Pt 1): 329-330. Trigg, J.K. 1996b. Evaluation of a eucalyptus-based repellent against Anopheles spp. in Tanzania. 12 (2 Pt 1): 243-246. Türküsay, H., Onoğur, E. 1998. Bazı bitki ekstraktlarının in vitro antifungal etkileri üzerine araştırmalar. Tr. J. of Agriculture and Forestry, 22: 267-271. Ünver, N., Kaya, G.İ., Öztürk, H.T. 2005. Antimicrobial activity of Sternbergia sicula and Sternbergia lutea. 76 (2): 226-229. Vonderbank, H. 1949. Ergebnisse der Chemotherapie der Tuberculose. Pharmazie, 4: 198-207. Warren, J.R. 1983. Unidentified curved bacilli on gastric epithelium in active chronic gastiritis. Lancet, 1:1273-1275. Yegen, O., Berger, B., Heitefuss, R. 1992. Zeitschrift fur pflanzankrankheiten und pflanzenschutz-journal of Plant Disease and Protection, 99(4): 349-359. Yarnell, E., Abascal, K. 2004. The Leading Publisher in Biotechnology. Alternative & Complementary Therapies Part 2: Vol. 10, No. 5: 277-284.