DANIŞMAN YAYINLARI : 1 ISBN 975-8302-00-0. Muharrem BALCI, 1952 yılında İstanbul da



Benzer belgeler
EĞİTİMİN HUKUKSALTEMELLERİ. 7. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Tüm Kamu Personeli İçin GYS. Görevde Yükselme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı. Konu Anlatımı + Soru Bankası

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

1: İNSAN VE TOPLUM...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

TBMM DIŞİLİŞKİLER VE PROTOKOL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

DERS ÖĞRETMENİ : SAFİNAS UĞURLU ŞENOL BIYIK

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

İNSAN HAKLARI SORULARI

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

EĞİTİMİN HUKUKSAL TEMELLERİ YRD. DOÇ. DR. MELIKE YİĞİT KOYUNKAYA

Türk Hukukunda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

SONRADAN KONTROL VE RİSKLİ İŞLEMLERİN KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

Danıştayın yürütmesini durduğu konular: 1. Mesai dışı çalışma,

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

İÇİNDEKİLER. ÖN SÖZ... iii GİRİŞ...1 ÖRGÜTLERDE İNSAN KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ...9

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

Çalışmanın devamında Yönetmelik in İş Kanunu na kıyasen farklılık taşıyan maddeleri değerlendirilmiştir:

tarili ve 03 No.lu Senato kararı ile HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ ENGELLĠ ÖĞRENCĠ BĠRĠMĠ YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK MEVZUATI

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK MEVZUATI

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ

İ Ç İ N D E K İ L E R

SPOR HUKUKU 1.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

ÖĞRETMENLERİN HAKLARI VE SORUMLULUKLARI

EĞİTİMLE HUKUKU İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

KAMU YÖNETİMİ. 9.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

YÖNETMELİK YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

Kamu Hürriyetleri (LAW 210) Ders Detayları

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Dr. Esra KATIMAN ULUSLARARASI HUKUK BİREYSEL BAŞVURU PROSEDÜRÜ İÇİNDE MAĞDUR STATÜSÜ

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010

Sosyal Düzen Kuralları

ÖĞRETİDE VE UYGULAMADA ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ BAĞLAYICILIĞI VE İCRASI

KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ SUÇU

Terörle Mücadele Mevzuatı

Kişisel Veri Koruma Hukuku

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

Türk Hukuku nda ve Karşılaştırmalı Hukukta Vicdani Ret

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIFÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ EĞİTİM BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

HASAN KALYONCU ÜNİVERSİTESİ ENGELSİZ ÜNİVERSİTE BİRİMİ YÖNERGESİ

KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULU KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI. HAKKINDA KANUN ileti5176

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

Kaynak Geliştirme ve İştirakler Dairesi Başkanlığı Görev Yetki ve Çalışma Yönetmeliği. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

ŞEFFAF DEVLETTE BİLGİ EDİNME HAKKI VE SINIRLARI

A. Yasa Hükmünün Anlamı

EK 2; İlan Edilen Kadrolara Ait Ders Konu Başlıkları YAZILI SINAV KONULARI. A) Görevde yükselme sınavı için; 1) Ortak sınav konuları

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU TÜZEL KİŞİLER İÇİN ŞİKÂYET BAŞVURU FORMU

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

Eğitimin Ulusal Nitelikli Hukuksal Temelleri by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

HUKUKSAL ETİK (LEGAL ETHICS) DERS NOTLARI

4 Ocak 2004 Tarihli Resmi Gazete Sayı: Başbakanlık Genelgesi 2004/12 Dilekçe ve Bilgi Edinme Hakkının Kullanılması

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMLARI ULUSLARARASI STANDARTLARA UYGUNLUĞUN YORUM İLKELERİ

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

TC. ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

Yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında sendika temsilcisi bulundurulmasını sağladık.

SAĞLIK KURUMLARI MEVZUATI

ULUSLARARASI HUKUK TEMEL METİNLER

ANAYASA MAHKEMESÝ KARARLARINDA SENDÝKA ÖZGÜRLÜÐÜ Dr.Mesut AYDIN*

ÖZÜRLÜLER KANUNU VE İLGİLİ MEVZUAT

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK MEVZUATI

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Sivil Savunma Uzmanı. Sıra No

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

Osmaniye Belediyesi Osmaniye Kent Konseyi Eğitim, Kültür ve Sağlık Meclisi Sayfa 92

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

Transkript:

DANIŞMAN YAYINLARI : 1 ISBN 975-8302-00-0 Muharrem BALCI, 1952 yılında İstanbul da doğdu. 1977 de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ni bitirdi. Halen İstanbul da serbest Avukatlık yapmaktadır. Dizgi : Danışman Kapak : Dördüncü Boyut Baskı-Cilt : Umut Kağıtçılık-Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. 1. Baskı : Mayıs 1998

Muharrem BALCI EĞİTİM ve ÖĞRETİMDE HAKLAR ve YÜKÜMLÜLÜKLER Vatan Cad. Şehit Pilot Mahmut Nedim Sk. No: 15/3 Aksaray İstanbul Tel: (0 212) 524 07 76

İ Ç İ N D E K İ L E R ÖNSÖZ... 11 BİRİNCİ BÖLÜM HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERE GİRİŞ... 19 TANIMLAR... 19 İNSAN HAKLARI VE POZİTİVİST HUKUK... 21 KADÎM HUKUK ÖĞRETİLERİNE GÖRE İNSAN HAKLARI... 21 KANUN DEVLETİ-HUKUK DEVLETİ... 23 ULUSAL (KUTSAL) DEVLETTE İNSAN HAKLARI... 25 BATI DA İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ... 26 TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER... 28 TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GRUPLANDIRILMASI... 28 TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI... 30 EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAKKINDA... 34 TANIMLAMALAR... 34 EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAKKI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 34 NELER YAPILDI... 37 NELER YAPILABİLİR... 39 İKİNCİ BÖLÜM ULUSAL DÜZENLEMELER... 41 YARGI VE DENETİM YOLLARINDA İSTİSNA VE KISITLAMALAR... 42 ANAYASAL DÜZENLEME... 45 1982 ANAYASASI (7.11.1982/ 2709)... 45 KANUNÎ DÜZENLEMELER (KANUNLAR, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER, TÜZÜKLER, YÖNETMELİKLER, GENELGELER)... 71 TANIMLAMALAR... 71 DİLEKÇE VE İDARÎ YARGI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 73 İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU (6 Ocak 1982/2577)... 73 DİLEKÇE HAKKININ KULLANILMASINA DAİR KANUN (1 Kasım 1984/ 3071) 82 DEVLET MEMURLARININ ŞİKAYET VE MÜRACAATLARI HAKKINDA YÖNETMELİK (28 Kasım 1982/8/5743)... 83 DİLEKÇELERİN İŞLEME KONULMASI HAKKINDA BAŞBAKANLIK GENELGESİ (22.1.1993/2)... 86 KAMU GÖREVİ VE GÖREVLİLERİ İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 89 MEMURİN MUHAKEMATI HAKKINDA KANUNU MUVAKKAT (24 Şubat 1913/ 1751)()... 89 DEVLET MEMURLARI KANUNU (14.7.1965/ 657)... 92 ADAY MEMURLARIN YETİŞTİRİLMELERİNE İLİŞKİN GENEL YÖNETMELİK (21 Şubat 1983/6061)... 107

ASLÎ DEVLET MEMURLUĞUNA ATANANLARIN YEMİN MERASİMİ YÖNETMELİĞİ (25 Ekim 1982/8/5483)... 113 MAL BİLDİRİMİNDE BULUNULMASI, RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE KANUNU (19 Nisan 1990/3628)... 114 BAZI KİSVELERİN GİYİLEMEYECEĞİNE DAİR KANUN (3 Kanunuevvel 1934/2596)... 120 ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN (25 Teşrinisani 1341/ 671)... 121 KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN PERSONELİN KILIK VE KIYAFETİNE DAİR YÖNETMELİK (16 Temmuz 1982/8/5105)... 121 DİSİPLİN VE DİSİPLİN CEZALARI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 124 DİSİPLİN KURULLARI VE DİSİPLİN AMİRLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK (17.9.1982/ 8/5336)... 124 MEMURLAR İLE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN DİSİPLİN CEZALARININ AFFI HAKKINDA KANUN (18 Haziran 1992/ 3817)... 130 DEVLET MEMURLARI SİCİL YÖNETMELİĞİ (8.9.1986-86/10985)... 131 DİSİPLİN HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI KONUSUNDA GENELGE (25 Nisan 1983/92)... 137 GÜVENLİK SORUŞTURMASI... İLE İLGİLİ KANUN (26 Ekim 1994/ 4045)... 147 GÜVENLİK SORUŞTURMASI YÖNETMELİĞİ (8 Mart 1990/245)... 148 ÖRGÜTLENME VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 153 DERNEKLER KANUNU (6.10.1983/ 2908)... 153 DERNEKLER KONUSUNDA GENELGE (3 Nisan 1984/76)... 159 OKULLARDA KORUMA DERNEKLERİ VE OKULLARDA KURULACAK VAKIFLARLA İLGİLİ AÇIKLAYICI BİLGİLER... 160 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI OKUL-AİLE BİRLİĞİ YÖNETMELİĞİ (23.6.1983/2141)... 164 ULUSLARARASI NİTELİKTEKİ TEŞEKKÜLLERİN KURULMASI HAKKINDA KANUN (26 Mart 1987/ 3335)... 168 TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNU (6 Ekim 1983/ 2911)... 169 POLİS VAZİFE VE SELÂHİYET KANUNU (4 Temmuz 1934/ 2559)... 179 KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ HAKKINDA KANUN (7 Mayıs 1964/ 466)... 184 İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU KANUNU (5 Aralık 1990/3686)... 186 KAMU GÖREVLİLERİNİN SİYASÎ FAALİYETLERDE BULUNMAYACAĞI HAKKINDA GENELGE (26 Mayıs 1983-50)... 188 KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN SENDİKAL FAALİYETLERİNDE KAMU YETKİLİLERİNCE KOLAYLIK GÖSTERİLMESİNE DAİR BAŞBAKANLIK GENELGESİ (20.11.1997/70)... 189 BASIN KANUNU (15 Temmuz 1950/ 7564)... 192 FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU (5 Aralık 1951/ 5846)... 194 ÇALIŞMA HAYATI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 198 İŞ KANUNU (25 Ağustos 1971/ 1475)... 198 SOSYAL SİGORTALAR KANUNU (17 Temmuz 1964/ 506)... 205 FAZLA ÇALIŞMA TÜZÜĞÜ (27.3.1973-7/6147)... 208 ULUSAL BAYRAM VE GENEL TATİLLER HAKKINDA KANUN (19 Mart 1981/ 2429)... 209 TÜRK BAYRAĞI KANUNU (22 Eylül 1983/2893)... 209 6

MEDENÎ VE CEZAÎ HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLER İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER. 212 TÜRK MEDENÎ KANUNU (17 Şubat 1926/ 743)... 212 TEBLİGAT KANUNU (19 Şubat 1959/ 7201)... 216 TÜRK CEZA KANUNU (13 Mart 1926/ 765)... 218 İL İDARESİ KANUNU (10 Haziran 1949/5442)... 221 MİLLÎ EĞİTİM İLE İLGİLİ GENEL DÜZENLEMELER... 229 TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU (3 Mart 1340/ 430)... 229 MİLLÎ EĞİTİM TEMEL KANUNU (24 Haziran 1973/ 1739)... 229 İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU (12 Ocak 1961/ 222)... 236 AVUKATLIK KANUNU (1136/ 19.3.1969)... 237 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI İLKÖĞRETİM KURUMLARI REHBERLİK VE TEFTİŞ YÖNERGESİ (28.10.1991/2346)... 238 İZİNSİZ EĞİTİM VE ÖĞRETİM FAALİYETLERİ KONULU GENELGE (2 Nisan 1986/4628)... 245 DERS DIŞI EĞİTİM VE ÖĞRETİM FAALİYETLERİ KONUSUNDA GENELGE (27.11.1989/ 2300)... 246 ARAP HARFLERİ İLE TEDRİSAT YAPMAK İÇİN GİZLİ VEYA ALENÎ DERSHANE AÇANLARA DAİR TALİMATNAME (23.12.1931/ 12073)... 251 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TALİM TERBİYE KURULU'NUN 29.6.1960 TARİHLİ KARARI... 251 İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU, MİLLÎ EĞİTİM TEMEL KANUNU, ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ KANUNU, MEB'NIN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN İLE... BAZI KAĞIT VE İŞLEMLERDEN EĞİTİME KATKI PAYI ALINMASI HAKKINDA KANUN (KESİNTİSİZ KANUNU) (16 Ağustos 1997/ 4306)... 251 İLKÖĞRETİM VE ORTAÖĞRETİMDE PARASIZ YATILI VEYA BURSLU ÖĞRENCİ OKUTMA VE BUNLARA YAPILACAK SOSYAL YARDIMLARA İLİŞKİN KANUN (17 Haziran 1982/ 2684)... 252 İLK VE ORTA TEDRİSAT MUALLİMLERİNİN TERFİ VE TECZİYELERİ HAKKINDA KANUN (10 Haziran 1930/ 1702)... 255 ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ KANUNU (5 Haziran 1986/ 3308)... 260 YARDIM TOPLAMA KANUNU (23 Haziran 1983/2860)... 273 GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN (21 Mayıs 1986/ 3289)... 278 YABANCI DİL EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİ KANUNU (14.10.1983/ 2923)... 279 TÜRKİYE'DE ÖĞRENİM GÖREN YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERE İLİŞKİN KANUN (19 Ekim 1983/ 2922)... 280 OKULLARDA ÇIKARILACAK DERGİ, GAZETE VE YILLIKLAR HAKKINDA YÖNETMELİK (19 Nisan 1967/196)... 282 DERS KİTAPLARI VE ÖĞRENCİ DERGİLERİ KONULU GENELGE (27 Ağustos 1993/56)... 284 KURUM YÖNETİCİLERİNİN ATAMA YÖNETMELİĞİ (6.5.1998)... 285 DİSİPLİN VE DİSİPLİN CEZALARINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER... 288 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI DİSİPLİN AMİRLERİ YÖNETMELİĞİ (3.6.1991/ 20890)... 288 İL MİLLÎ EĞİTİM DİSİPLİN KURULLARI YÖNETMELİĞİ (18 Mart 1981/8/2588)... 289 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖĞRENCİ DİSİPLİN KURULU YÖNETMELİĞİ (23 Ocak 1995/20)... 292 7

M.E.B. İLE DİĞER BAKANLIKLARA BAĞLI OKULLARDAKİ GÖREVLİLERLE ÖĞRENCİLERİN KILIK KIYAFETLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK (22.7.1981-8/3349)... 293 CEZA YOLUYLA ÖĞRENCİ DAVRANIŞLARININ DEĞİŞTİRİLİP YÖNLENDİRİLEMEYECEĞİ KONULU GENELGE (19 Mart 1990/4)... 296 ÖZEL ÖĞRETİM İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 299 ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI KANUNU (8 Haziran 1965/ 625)... 299 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ (15 Temmuz 1985/33)... 303 ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARINDA GÖREVLENDİRİLEN PERSONELİN ADAYLIK İŞLEMLERİ İLE SİCİL VE DİSİPLİN AMİRLERİ HAKKINDA YÖNERGE (Tebliğler Derg. 20.11.1995/2443)... 325 ÖZEL ÖĞRETİM KURUMLARININ SÜREKLİ VE DÜZENLİ VEYA KISA SÜRELİ EĞİTİM ETKİNLİKLERİNE İLİŞKİN GENELGE (17.12.1997/99)... 333 ÖZEL EĞİTİM KURUMLARININ ÖĞRENCİ ÜCRETLERİ VE ÜCRETSİZ OKUYACAK ÖĞRENCİ VEYA KURSİYERLER HAKKINDAKİ ESASLAR (23 Mayıs 1997)... 336 DERS ÜCRETLERİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELER... 340 MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖĞRETMEN VE YÖNETİCİLERİNİN ÜCRETLİ DERS SAATLERİNE DAİR ESASLAR (25 Ocak 1986-86/10340).. 340 HUSUSİ İDARELERDEN MAAŞ ALAN İLKOKUL ÖĞRETMENLERİNİN KADROLARINA, TERFİ VE CEZALANDIRILMALARINA VE BU ÖĞRETMENLER İÇİN TEŞKİL EDİLECEK SAĞLIK VE İÇTİMAİ YARDIM SANDIĞI İLE YAPI SANDIĞINA VE ÖĞRETMENLERİN ALACAKLARINA DAİR KANUN (13 Ocak 1943/ 4357). 348 ENGELLİLER VE ÖZEL EĞİTİM İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 350 SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU KANUNU (24 Mayıs 1983/ 2228)... 351 ÖZEL EĞİTİME MUHTAÇ ÇOCUKLAR KANUNU (12 Ekim 1983/2916)... 352 ÖZEL EĞİTİM HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (6 Haziran 1997/573)... 354 YAYGIN EĞİTİM İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 360 HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ YÖNETMELİĞİ (29 Nisan 1963/54)... 360 ZORUNLU İLKÖĞRENİM ÇAĞI DIŞINDA KALMIŞ OKUMA-YAZMA BİLMEYEN VATANDAŞLARIN, OKUR-YAZAR DURUMA GETİRİLMESİ VEYA BUNLARA İLKOKUL DÜZEYİNDE EĞİTİM-ÖĞRETİM YAPTIRILMASI HAKKINDA KANUN (16 Haziran 1983/ 2841)... 366 YÜKSEKÖĞRETİM İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER... 369 YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU (4.11.1981/ 2547)... 369 YÜKSEKÖĞRETİM PERSONEL KANUNU (11 Ekim 1983/ 2914)... 372 POLİS YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU (28 Kasım 1984/ 3087)... 380 BİLİM VE TEKNOLOJİ YÜKSEK KURULU KURULMASINA İLİŞKİN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (4.10.1983/77)... 390 ÖĞRETMEN VE EĞİTİM UZMANI YETİŞTİREN YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA PARASIZ YATILI VEYA BURSLU ÖĞRENCİ OKUTMA VE BUNLARA YAPILACAK SOSYAL YARDIMLARA İLİŞKİN KANUN (15 Haziran 1989/ 3580)... 391 8

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ULUSLARARASI DÜZENLEMELER... 395 LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (Tarih: 24 Temmuz 1923)... 397 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRİSİ (10.12.1948)()... 399 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADINLARIN SİYASAL HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞME... 404 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER EKONOMİK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLARA İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞME... 405 KİŞİSEL VE SİYASAL HAKLARA İLİŞKİN ULUSLARARASI SÖZLEŞME.. 407 MİLLÎ ORGANLARIN STATÜ VE GÖREVLERİNE İLİŞKİN İLKELER... 409 EĞİTİMDE AYRIMCILIĞA KARŞI SÖZLEŞME... 412 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, BİLİM VE KÜLTÜR KURUMU (UNESCO) TÜRKİYE MİLLÎ KOMİSYONU YÖNETMELİĞİ (26 Nisan 1982/8/4568)... 415 İNSAN HAKLARININ VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİNİN KORUNMASINA İLİŞKİN SÖZLEŞME (AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ)... 417 İNSAN HAKLARINI VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMAYA DAİR SÖZLEŞMEYE EK PROTOKOLLER... 431 EK 1 NOLU PROTOKOL... 431 EK 4 NOLU PROTOKOL... 432 EK 6 NOLU PROTOKOL... 432 EK 7 NOLU PROTOKOL... 433 EK 11 NOLU PROTOKOL... 434 AVRUPA İNSAN HAKLARI KOMİSYONU'NUN BAŞVURULARI İNCELEME YÖNTEMİ... 435 AVRUPA İNSAN HAKLARI KOMİSYONU'NA KİŞİSEL BAŞVURU HAKKINDA TEBLİĞ()... 437 AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KOMİTESİ İNSAN HAKLARI ÖĞRETİMİ BİLDİRGESİ (TAVSİYE KARARI)... 438 AVRUPA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ KONFERANSI (AGİK)... 439 HELSİNKİ NİHAİ SENEDİ... 440 PARİS ŞARTI... 442 İSLAM KONFERANSI YASASI()... 444 KAYNAKÇA... 447 DİZİN... 451 9

ÖNSÖZ 21. yüzyılın eşiğinde, eğitim ve öğretim alanında önemli sorunlarla karşı karşıyayız. Bu alandaki en önemli sorunun maddî olduğu kanaati kitlelere hakim kılınmaya çalışılıyor. İşte böyle bir ortamda "eğitim ve öğretimde haklar ve yükümlülükler konusunu işlemek ne kadar anlamlı olacaktır, sorusu hiç de yersiz değildir. Maddî imkanlardan yoksun bırakılmış bir eğitim ve öğretim düzeni bu ülkenin kaderi midir? Ülkemizin ve toplumumuzun geleceğini büyük ölçüde belirleyecek olan eğitim ve öğretim düzenimiz acaba sadece maddî imkansızlıklar sebebiyle mi böylesine dağınık ve güdüktür? Devlet imkanlarından en üst düzeyde nem'alanan çevrelere aktarılan imkanlar eğitim ve öğretime yönlendirilirse sorun çözülebilir mi? Sorun bir imkan sorunu mu, yoksa bir mantalite sorunu mudur? Tüm bu sorulara verilecek cevaplar, konuya doğru yerden yaklaşıp yaklaşmadığımızın tespitinde önemli faktör olacaktır. Kendi kendini yönetme bilincine ulaştırıl(a)mayan bir ulusun kendi içinden, birçok bilim dalında dahiler ve mucitler çıkarmasının, o ulusu mutlu kılmaya yetmeyeceği aşikardır. Bir gün "insan olduğu", "yaradılıştan bazı temel hak ve özgürlüklerinin bulunduğu" gerçeğine ulaşan, hak etmediği halde birçok nimete gark olan mutlu azınlıkların kendisinden daha fazla belirleyici olduğunu fark eden bilim adamlarının, eğitici, öğretici, öğrenici insanların çaresizliği, ancak doğuştan getirdikleri hak ve özgürlüklerinin bilincine vardıkları, bunları kullanmayı bildikleri zaman aşılabilecektir. Aslında hukukçuları da dahil tüm insanlarının, haklarını öğrenme ve kullanma konusunda eğitilmeye ve bilgilendirilmeye muhtaç olduğu bir toplumda yaptığımız bu çalışma, kimilerince ihtiyaç, kimilerince lüks olarak görülebilecektir. Bu konuda akademik düzeyde birçok çalışma yapılması gerekirken, temel hak ve özgürlükleri kendi dışında kalanlar için lüks görenlerin gündem saptırmaları ve insanları yapay gündemlerle oyalamaları sonucu, insanlara ulaşamayan hak ve özgürlüklerimiz ile ilgili bilgiler, bazen kendi temel haklarını dahi kullanmakta zorluk çeken hukukçular elinde asla saklanmamalıdır. Eğitim ve öğretim, insanın kendi özünden kaynaklanan en önemli faaliyet biçimidir. Bu faaliyet biçimi ile, insanın toplumla ilişkisi, insanların karşılıklı etkileşim ve iletişimi sağlanmakta, ayrıca insan ihtiyaçları da yine bu faaliyet sonucu temin edilebilmektedir. Dolayısıyla toplumun sosyal yapısı en başta bu

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER faaliyete bağımlı olmaktadır. Bu derece toplumla iç içe ve etkileyici bir faaliyetin, yaradılıştan insana özgü bir faaliyet türünün, yine bu faaliyeti icra eden insanın en temel hak ve özgürlüklerinden bağımsız düşünülmesi mümkün olmadığı için eğitim ve öğretim ile ilgili temel haklar ve ödevler, bir hukukçu olarak ilgi alanımız dışında kalamazdı. Eğitim ve Öğretimde görev alacak insanımızın, eğittiği ve öğrettiği öğrencilerinden daha alt seviyede teknik imkanlara sahip olduğu veya hiç olamadığı, teknolojiyi tanıyamadığı, toplumun bir parçası olarak toplum içinde var olan ve içinde yaşadığı kesimin haklarını savunmaya yönelik örgütlenmelerin hiç birine sahip olamadığı bir ortamda, bu tarz bir çalışmanın eğitimcilerden beklenmesi de mümkün olamamaktadır. Kaldı ki, eğitimcilerimiz, devlet memuru statüsündeki tüm yönetici ve çalışanlardan daha az eğitim imkanlarına sahiptirler. Herhangi bir yöneticinin yetişmesi ve yöneticilik formasyonu kazanabilmesi için devlet büyük miktarlarda imkan sunup, masraflar yaparken, eğitim ve öğretimle görevli insanlarımıza bu imkanları sunmamakta; bir şekilde bir öğretim kurumuna atanan memuru kendi haline bırakıp, zaman içinde o memuruna yöneticilik görevini de yüklemektedir. Bu şartlarda, eğitim ve öğretimle görevli insanların kendi haklarını öğrenebilme imkanlarının olamayacağı aşikardır. Günümüzde insanlar ve devletler sadece millî mevzuatları ile sınırlı olmaksızın, "Uluslararası Sözleşmeler" ve bunlara bağlı "Denetim Mekanizmaları" ile de bağlı bulunmaktadır. Devletlerin, temel hak ve özgürlükleri, "Kamu Düzeni", "Kamu Güvenliği" ve benzeri ölçütler ve yapay gerekçelerle kayıt altına almaya çalışmalarına karşılık, Uluslararası ve Uluslarüstü Sözleşmeler, kişilere doğal haklarının bir bölümünü sınırlı da olsa vermeye çalışmaktadırlar. Üniversitede akademik kariyer sahibi insanların dahi ulaşmakta zorluk çektikleri Ulusal, Uluslararası ve Uluslarüstü Sözleşmelerin içerikleri, bunlara ilişkin denetim mekanizmaları; bir şekilde Kamu ve Özel Eğitim Kurumları ilgililerine ulaştırılmalıdır. Bu ulaştırma, seminer, konferans, makale, araştırma raporları, kitaplar gibi imkan ve araçlar değerlendirilerek ve oluşturularak yapılabilir. Halihazırda uymakla yükümlü bulunduğumuz birçok kanunî düzenleme, bırakın herkesin anlayacağı dilde ve şekilde olmayı, kanun tekniğine dahi aykırı bir şekilde hazırlanmış ve hazırlanmaktadır. Başta Anayasa olmak üzere bir yamalı bohçayı andıran bu düzenlemelerin kiminin ağdalı hukuk terimleri, kiminin uydurma kavramlarla doldurulmuş olması, her bir düzenlemenin çok farklı yerlerde bulunması nedeniyle ulaşılamaz olması, hukukçuları dahi zor durumda bırakırken, eğitimcilerimizin içinden çıkılmaz "Kanun Labirentleri" içinde sahipsiz bırakılması düşünülmemelidir. Bu yolda yapılacak çalışmalarda hukukçularımızdan istifade edilmesi gerektiği de izahtan varestedir. Eğitim ve öğretim faaliyetlerinden ve eğitim ve öğretim alanında tanınmış haklardan en alt düzeyde, hatta hiç mesabesinde istifade edebilen bir kesimi de burada zikretmek gereklidir. Anayasanın Eğitim ve öğrenim hakkını düzenleyen 42. Maddesi Kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağını belirledikten sonra, maddenin 7. Bendinde, Durumları sebebiyle özel eğiti- 12

ÖNSÖZ me ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri almak görevini devlete yüklemektedir. Yine Anayasanın 5. Maddesi devletin temel amaç ve görevleri içerisinde, İnsanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmayı belirlemiştir. Anayasa bu belirlemeyi yaparken, devlet yöneticilerinin sığınabileceği bir bahaneyi de 65. Maddesinde belirlemiştir: Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde kullanır. Anayasanın koyduğu bu esaslar dikkate alındığında, sağlığı yerinde olan insanlar akla gelmektedir. Halbuki tüm dünya topluluklarında Engelli insanlar için, daha fazla hassasiyet gösterilmektedir. Zira bir ailede dahi bir Engellinin bulunması tüm aileyi etkilemektedir. Toplum bazında düşünüldüğünde, Engelliler, toplumun tamamını yakından ilgilendiren önemli bir topluluğu ifade etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) nün verilerine göre dünya nüfusunun %10 unu, Türkiye nüfusunun %10,8 ini Engellilerin oluşturmasına( ) ve Türkiye de eğitim ve öğretim gören 0-14 yaş grubu gençliğin %14 ü engelli olmasına rağmen, ülkemizde Engellilerin eğitime katılım oranı ancak %2 ler seviyesinde kalmaktadır. Türkiye nin Engelliler ile ilgili durumunu incelediğimizde, devletin ve toplumun ulaştığı standartların seviyesi ortaya çıkmaktadır. Engelliler ile ilgili olarak eğitim-öğretim faaliyetlerinin önemini izah edebilmek için, sağlık ve engelli kavramlarının tanımlarının, tüm toplum bireylerince kavranması gerekli olduğu izahtan varestedir. Sağlığın, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan tam iyilik hali, engelliliğin ise, kişinin kendi iradesi dışında bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sürekli kısıtlılık hali olarak tanımı yapıldığında, sıhhatin ne derece önemli olduğu, engelliliğin ise ne derece zor şartlar altında geçirilen bir hayat olduğu ortaya çıkmaktadır. Konu eğitim ve öğretim olduğunda, kendi iradesi dışında bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden sürekli kısıtlılık halini yaşayan bir Engellinin, toplum fertlerine tanınan her türlü haklardan faydalandırılmasında, daha fazla gayret gerektiği aşikardır. Ancak, kanunî düzenlemeler incelendiğinde, Engellilere tanınan hakların ve kolaylıkların hiç de Engelli tanımına ve realiteye uygun olmadığını Türkiye Engelliler Vakfı (TÜREV)nın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye de 6.010.000 Engelli bulunmaktadır. Bu Engellilerin gruplara göre dağılımı şöyledir: Eğitilebilir Zihinsel Engelliler : 1.200.000 Öğretilebilir Engelliler : 180.000 Uyumsuz Grubu : 600.000 Kronik Hastalar : 600.000 Ortopedik Engelliler : 850.000 Konuşma Engelliler : 2.100.000 İşitme Engelliler : 360.000 Görme Engelliler : 120.000 Toplam : 6.010.000 13

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER görmekteyiz. Engelliler için kapsamlı ve bilinçli bir devlet politikasından bahsetmek, 2000 li yıllara girmek üzere olduğumuz bir dönemde henüz söz konusu değildir. Bu nedenledir ki, alıntıladığımız mevzuat içinde Engelliler ile ilgili hak ve yükümlülüklere ayrı bir önem atfetmek gerekmektedir. Sağlığımızın şükrünü ödemekte yeterli olmasa da toplumumuzun bu yöndeki hassasiyetine bir nebze yardımcı olabilmenin mutluluk vereceğine inanmaktayız. İşte tüm bu düşüncelerimiz; çok geniş bir alanı kapsayan "Haklar ve Ödevler" konusunu, "Eğitim ve Öğretim ile sınırlayarak", toplumun son derece aktif ve verimli bir kesimi olan Engelli-Engelsiz insanlarımıza, öğretmen, öğrenci, eğitimci ve bu alanda faaliyet gösteren yöneticilerimize ulaştırma cüretimize dayanak olmuştur. Hukukun insan için, her şeyden önemli olduğunu, hatta yaşadığı topraklardan da önemli olduğunu ifade edebilmek için Konfiçyüs den bir öykü anlatılır: Konfiçyüs, öğrencileri ile birlikte gezinirken yolda rastladığı bir kadına niçin ağladığını sorar: Kadın, bulunduğu bölgedeki yırtıcı bir kaplandan şikayetçidir ve ailesinden birkaç kişinin hatta kocası ve oğlunun bu kaplan tarafından parçalandığını söyler. Konfiçyüs, kadına, neden başka bir ülkeye gitmediğini sorar: Kadın, yaşadığı topraklardaki devletin insanlara baskı yapmadığını, gidebileceği başka yerlerde baskıya maruz kalıp kalmayacağını bilemediğini söyler. Mitolojik de olsa bu örnek, özgürlüğün, adaletin, bir başka ifadesi ile hak ve hukukun insanlar için ekmek ve su kadar, hava kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyle değiştirilemeyeceğini ifade etmektedir. Daha eski çağlarda insanların kendi ülkelerinde hangi tür kurallarla idare edilecekleri konusunda bilgi sahibi olma arzuları, bu gün daha çok önem kazanmıştır. Ülkemizde, gerek genel eğitim seviyesinin düşük olması, gerekse insanlarımızın gelecek kaygısı ile eğitime yeteri kadar önem verememeleri, insanların en temel hak ve özgürlükleri ile içinde yaşadıkları topluma karşı görevleri konusunda yeterli donanımı sağlayamadıkları gerçeğine bizi ulaştırmaktadır. İnsanımızın, devletin soğuk yüzünü her ilişkide hissetmesi ve her başvurusunda olumsuz karşılanması, bir dilekçe dahi yazamayan aydınların varlığı sonucunu doğurmuştur. Elinizdeki çalışma, mümkün olduğunca teferruata ve şahsî yorumlara meydan vermemeye özen göstererek; eğitim ve öğretimle ilgili uluslararası sözleşmeler ile ulusal kanunî ve siyasî düzenlemeleri tanıtmaya çalışmaktadır. Bu çalışmamız, Ulusal ve Uluslararası Düzenlemelerde, kendi ülkemizdeki insanımızla sınırlı olmak kaydıyla ne tür hak ve ödevler tespit edildiği, bunların nasıl kullanılacağı veya yerine getirileceği, hakları kullanmada ve yükümlülükleri yerine getirmede prosedürün ne olduğu, ne gibi neticeler alınabileceği, konumuza başlık olarak aldığımız ve muhatap okuyucu kesim olarak hedeflediğimiz eğitim-öğretim camiasının ilgisine sunmak üzere hazırlanmıştır. 14

ÖNSÖZ Çalışmamızda, Memurin Muhakematı Hakkında Kanun veya Devlet Memurları Kanunu içinde mütalaa edilebilecek memur tanımı, yargılama usulleri gibi konularda bilgi verme yolu seçilmemiştir. Takdir edilir ki, elinizdeki çalışma genel anlamda eğitim ve öğretim camiası için bir haklar ve yükümlülükler mevzuatının dökümünü, ana hatları ile, okuyucunun istifadesine sunmayı amaçlamaktadır. Daha özel anlamda mevzuat gereği her türlü yargılama usulleri hakkında temel veya açıklayıcı bilgiler, daha özel bir çalışmanın konusu olabilir. Bu konuda da bir çok ilim adamımızın yanı sıra değerli araştırmacı ve yazarlarımızın kıymetli eserleri mevcuttur. Bölüm başlıklarında "Düzenlemeler" ifadesi kullanılmıştır. Ulusal Düzenlemeler, Uluslararası Düzenlemeler gibi. Düzenlemeler in başına Hukuki veya Siyasî ifadeleri konulmamıştır. Bunun nedeni, hukukî veya siyasî anlamda düzenlenen haklar ve ödevlerin hazırlanışında belirleyici olan hukukî veya siyasî amacın, düzenlemeyi yapanlar tarafından çoğu zaman karıştırılmış olmasıdır. Bu nedenle çalışmamızın ilgili bölümlerinde hangi düzenlemenin hukukî, hangisinin siyasî olduğu konusunda bilgi verilmeyerek, bu konudaki belirleme okuyucunun değerlendirmesine bırakılmıştır. Bunun bizden değil, kanun devleti etiği ve kanun yapma tekniğinden kaynaklandığını belirtmeliyiz. Herhangi bir belgenin mutlaka hukukî sonuç doğurması için, o belgenin mutlaka hukukî bir düzenleme olması gerekmediği artık tartışmasızdır. Yapılan ulusal kanunî düzenlemeler ile uluslararası sözleşmelerin çoğu zaman siyasî sonuçlar doğuracak yönde hazırlanmış olması, okuyucunun gözünden kaçmayacaktır. Bu çalışmamızda hukuk adına kanunî düzenlemelere eleştiri getirmekten ziyade, dikkat çekme yolu önemsenmiştir. Elinizdeki çalışmanın dokümanter olmasının yanı sıra, Birinci Bölümde genel anlamda insan hak ve özgürlükleri konusunda kavramsal düzeyde açıklamalara ve konunun eğitim ve öğretim yanını ilgilendiren çeşitli görüşlere de yer verilmiştir. Konuya kavram ve anlam bakımından bir hazırlık olarak düşündüğümüz Hak ve Yükümlülüklere Giriş bölümü, hakkında bilgi verilen ulusal ve uluslararası düzenlemelerin daha iyi kavranmasına yarayacaktır. Ancak, bu bölümde değinilen konular ile ilgili doktriner veya pratiğe yönelik çalışmaların, konunun anlaşılmasında çok büyük katkıları olabileceği, insan temel hak ve hürriyetleri konusunun Hak ve Hürriyetlere Giriş Bölümünde değinilen kadarıyla izah edilmesinin yeterli olamayacağı da açıktır. Çalışmamızın İkinci Bölümünde başta 1982 Anayasası olmak üzere yapılmış tüm ulusal kanunlar içindeki mevcut hükümlerden eğitim-öğretim ile ve eğitim-öğretim görevi ile görevli kişilerle ilgili olanlar seçilmiştir. Bu Kanunlara dayalı olarak çıkarılmış Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik gibi belgelerin içinden de eğitim ve öğretimi yakından ilgilendiren hükümleri aktarılmaya çalışılmıştır. Hacmi çoğaltmamak ve ilginin dağılmaması bakımından mümkün olduğu kadar uzmanların ihtiyacı olan usulî hükümler aktarılmamıştır. Yine İkinci Bölümde Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde veya Başbakanlık ve İlgili Bakanlıklar tarafından çıkarılmış genelgelere de yer vermeye çalışılmıştır. Takdir edilir ki, Millî Eğitimi ilgilendiren tüm düzenlemelerin bu çalışma 15

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER içerisine aktarılması ve irdelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle seçici davranılarak, önemli görülenlerin çalışma içerisine alınması uygun görülmüştür. Üçüncü Bölüm de ağırlıklı olarak Türkiye'nin imzaladığı ve onayladığı uluslararası ve uluslarüstü sözleşmeler ile önümüzdeki yıllarda imzalamak zorunda kalacağı uluslararası ve uluslarüstü sözleşmeleri, yaptırımlarını ve bu sözleşmelerden doğan komisyonlar ve mahkemeler gibi denetim kurumları işlenmeye çalışılarak, bu sözleşmelerden en önemlileri olan Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi ile BM bünyesinde oluşturulan kurumlar ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile bu sözleşmenin oluşturduğu kurumlar geniş bir şekilde aktarılmıştır. Bu tür belgelerde, sadece eğitim ve öğretim ile ilgili hükümler değil, eğitim ve öğretim de dahil bir çok konudaki hükümler okuyucunun bu belgelere her zaman kolaylıkla ulaşamayacağı düşünüldüğü için daha geniş bir şekilde işlenmeye çalışılmıştır. Eğitim ve öğretim hakkı en temelinde insan hak ve hürriyetleri içinde değerlendirildiğinden, uluslararası sözleşmelerin insan hak ve hürriyetlerini ilgilendirenleri seçilmiş ve bu sözleşmelerin tam metinleri verilmeye gayret edilmiştir. Ancak sözleşmelerin, devletlerarası ilişkilerde, devletlere sözleşmenin tatbiki ile ilgili getirdiği usulî yükümlülükleri, konumuz dışı olması ve hacmi arttırmamak düşüncesiyle alıntılanmamıştır. Fakat bu kitapta gereksiz usulî işlemleri aktararak oluşacak hacimden kaçınmak endişesiyle, vermek istemediğimiz mevcut mevzuatı veya daha sonra yapılacak değişiklikleri takip edebilmek için şöyle bir yeni uygulama düşünülmüştür. Elinizdeki kitap, isteyenlere bir bilgisayar disketine yüklenmiş olarak verilecektir. Eksik bırakılan mevzuat veya daha sonra yapılacak değişiklikler, bu disketin ilgili bölümlerine kolaylıkla yerleştirilebilecektir. Bu sayede konuyla ilgili bütün düzenlemelerin bir arada bulunması sağlanmış olacaktır. Böyle bir uygulama herhalde ilk defa yapılmaktadır. Devletlerin, idarenin işlem ve eylemleri karşısında vatandaşlarına tanıdığı haklar ve yüklediği ödevler konusunda takındıkları tekelci tavırlar, bilgi üreten ve aydınlatma görevi üstlenen duyarlı insanları, devlet aygıtını denetlemek üzere sivil toplum örgütleri oluşturmaya sevk etmektedir. Gerçekten de çok önemli bir işlev olarak kamuoyu oluşturma görevi ile donatılmış bazı sivil toplum örgütlerinin bir çok olumlu-olumsuz gelişme karşısında aracı oldukları ve birtakım hakların elde edilmesinde zaman zaman başarılı oldukları görülmektedir. Sivil toplum örgütlerinin eğitim ve öğretim alanında da önemli görevler üstlenebilecekleri beklentimiz ve ümidimiz, bu sivil toplum örgütlerini ve özellikle Memur Sendikalarını daha iyi tanıtma görevini de bize yüklemiştir. Fakat Memur Sendikaları, kanunlardaki çeşitli hükümler gereği, bir ucuyla devlete bağlı dernek statüsünde kurulmak zorunda kalan kurumlardır ve devlete bağlılığı esas alan düzenlemeler ile oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kamu Kurumu niteliğindeki bu ve benzeri kuruluşların, insan hak ve hürriyetleri konularında genel anlamda sadece üyelerini bilgilendirmekle yetinmek zorunda bırakıldıkları görülmektedir. Bu kurumların kendilerine tanınan sınırlar içinde daha fazlasını yapabilmesi mümkün değildir. Kendi üyelerinin haklarını dahi savun- 16

ÖNSÖZ ma sadedinde oldukça sınırlanmış hak ve yetkileri dolayısıyla bu örgütlenmeler çalışmaya konu edinilmemiş, belki ileride yapılacak bir çalışmaya bırakılmışlardır. Eğitim ve Öğretim Camiasında canla başla görev yapan insanımızın, hakları ve yükümlülükleri konusunda çalışmaların yeni olduğu ve mufassal bir çalışmanın henüz bulunmayışı sebebiyle bu çalışmada konunun hukukî temelleri atılmaya çalışılmıştır. Son yıllarda Eğitim ve Öğretim Camiasına yakınlığımız ve danışmanlığını yaptığımız kurumların değerli yöneticilerinin de teşviki ile hazırlamış olduğumuz bu çalışma, bu konuda en az cesaretlenecek kişilerden olmamız nedeniyle her türlü eleştiriye açık ve yapılan uyarıları dikkate alarak geliştirmeye yönelik olacaktır. Çalışmamızın hazırlanmasında önemli katkılarını esirgemeyen Millî Eğitim Bakanlığı Müfettişleri Dostlarımıza, gerek ihtiyaçlarını belirterek, gerekse manevî desteklerini katarak yardımcı olan ve danışmanlıklarını yapmakla onur duyduğumuz Özel Öğretim Kurumlarının değerli Yöneticilerine, eserin redakte işlemini üstlenerek dil konusunda gerekli uyarı ve düzeltmeleri ile yardımcı olan Sayın Dr. Mehmet Sarı ya ve kitabın hazırlanmasında bilhassa insan hakları ve Uluslararası Sözleşmeler ile ilgili bölümde yardımlarını esirgemeyen, konunun uzmanı Sayın Av. Muhammed Akif Erol a, kitabın hazırlanmasında kıymetli mesailerini esirgemeyen Danışman Yayınları çalışanlarına bu vesile ile teşekkürü borç bilirim. 17

BİRİNCİ BÖLÜM HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERE GİRİŞ TANIMLAR Çalışmamıza konu olarak aldığımız eğitim-öğretim faaliyetinin, insanların en temel hak ve hürriyetlerinden olması, insanlar arasında karşılıklı hak ve yükümlülükler doğurması, insan hakları konusunda kısa da olsa malumat vermeyi gerekli kılmaktadır. Eğitim-öğretim alanında Haklar ve Yükümlülükleri konu edinirken, bu hak ve yükümlülükleri, insan ve toplum, insan ve devlet arasındaki ilişkilerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Hak ve Yükümlülükleri düzenleyen yasaların ve sözleşmelerin hükümlerini ve sonuçlarını değerlendirebilmek için asgari düzeyde de olsa insan hakları ve özgürlükleri ile ilgili bilgilenmeye gerek vardır. Öncelikle, toplumumuzda arzu edilmekle birlikte, anlamı en az bilinen ve elde edilmesi hayli güç olan adalet kavramının dayanağı olan iki kavram üzerinde kısaca durmakta yarar vardır: Hak ve Hukuk kavramları. Hak: Arapça bir kavramdır. Bir çok anlamı olmakla birlikte; asıl olan, gerçek, vacib, lazım olan, sabit ve doğru olan, adalet, herkesin meşru selâhiyeti/iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyet, harcanmış emek, pay, hisse, münasip, din, İslamiyet, Kur'an-ı Kerim, vukuu vacip/geleceği şüphesiz olan, kıyamet, müsibet gibi anlamları olduğu dikkat çekicidir. Dikkat çekiciliği, bu anlamlarda bir belirleme, kesinlik, şüphesizlik, en doğru olma özellikleri olmasındandır. Hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde gerçeğin tam kendisi olabilme, ancak gerçeklerin yaratıcısının kudretiyle gerçekleşebilir ki, bu haliyle Hak, tabii/doğal bir kazanımdır. Bu kazanımın en önemli yönü, sadece çalışma ile değil, ilâhî olarak verilmiş olmasıdır. Bu nedenledir ki, insan yaradılışına uygun bir şekilde, hak kın "kutsallığından" söz edilir. Hukuk ise, yaradılışla birlikte bahşedilmiş hakların çoğuludur, tümüdür. Kullanım anlamı olarak da, sadece insana bahşedilen haklar olarak değil, kainatın bir düzen içinde yaratılması ve devamını sağlayan, içinde insanlara yaradılışta verilen hakları da barındıran, kainattaki tüm varlıkların da haklarını içeren yetki ve sorumlulukların tümüne verilen addır. Bu tanımıyla hukuk öncelikle, belirlenmiş, tayin edilmiş ve insanların ve kainatın yönlendirildiği bir kurallar manzumesidir.

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER Hukuku, sadece yaşadığımız sistem içinde uymak zorunda olduğumuz kurallar bütünü olarak görmek isteyenlerce hukuk, devletçe konulan ve toplum hayatını düzenleyen kuralların toplamıdır. Topluluklar halinde yaşayan insanların, kendi aralarında bir düzen ve disiplin oluşturarak yaşamlarını kolaylaştırmaya çalışmaları çok doğal ve gerekli olmakla birlikte, yürürlükteki kanunî düzenlemeleri hukuk sistemi olarak vasıflandırmak, hukuk düzeni ile kanun düzeninin karıştırılmasına neden olmaktadır. Kendisini, Türk Hukuk İlmini Yayma Kurumu olarak tanımlayan ve evvelce de bu adı kullanan Türk Hukuk Kurumu, Hak ve Hukuk kavramlarını açıklamamış, sadece hakkı hukukun çoğulu olarak tarif ettikten sonra, Objektif ve Subjektif Hukuku anlatmaya çalışmıştır. 1 Vardığı son noktada ise, Hukuk nizamını, fertler veya devletler arasında beraberlik (eşitlik anlamında), fertlerle devlet arasında ise devletin üstünlüğü esasına dayandırmıştır. Bu nedenledir ki, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, Hukuk Sisteminin tedvinine memur olanlarca, Hakkın ve Hukukun devletçe tanınan ve sınırları çizilen kavramlar olarak algılanması ve Hukuk sisteminin de bu anlayışla dizayn edilmesi söz konusudur. Hukukun tamamen devlet tarafından ve devlete yön verenlerin inançları doğrultusunda belirlenmesi sonucu, ortaya çıkan yapının Hukuk sistemi olmaktan ziyade, Kanun Sistemi olması kaçınılmaz olmuştur. Çoğu zaman hak ve hukukla karıştırılmakla birlikte, kanun, herkesin uyması için devletin yasama organı tarafından konulan her türlü kaide, emir ve yasaklardır. İhtiyaca göre belirlenir. Belirlemeyi yapanların statüleri, fobileri, eğilimleri, eğitimleri, toplumun ihtiyaçları, kültürleri bu belirlemede rol oynar. Her zaman yanılma ve değişme özelliği gösterebilirler. Hakkı ve hukuku tanzim etmek üzere yapılsalar da, çoğulculuğun gereği ve çoğunluğun etkisiyle toplumun sadece bir sınıfının inanç ve yararlarına hizmet etme olasılıkları yüzünden, amaçlananın tam tersine, zulüm de doğurabilirler. Bu nedenle, ister eğitim ve öğretim alanında olsun, isterse başka bir alanda olsun, haklar ve yükümlülükleri inceleme konusu yaparken, diğer bir ifade ile, haklarımızın ve yükümlülüklerimizin neler olduğu, nasıl kullanılabileceği, nasıl sınırlanabileceği, bireyin devlet karşısındaki konumunun değerlendirmesi yapılırken, insanlara yaradılıştan bahşedilen ile, insanların ellerinden sadır olanları birbirine karıştırmamak gerekmektedir. Aksi halde, hangi alanda olursa olsun insan hakları gündemimizi, 21. yüzyılın eşiğinde insanlığın yöneldiği, pozitif hukuku temel hak ve özgürlükler açısından tabii/doğal haklara ulaştırma yolunu tersine çevirmiş oluruz. 1 Türk Hukuk Lügatı, 3. Baskı, (Ankara, Türk Hukuk Kurumu Yayınları, 1991). 20

HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERE GİRİŞ İNSAN HAKLARI VE POZİTİVİST HUKUK KADÎM HUKUK ÖĞRETİLERİNE GÖRE İNSAN HAKLARI İnsan, birey olarak doğuştan belirlenmiş hak ve özgürlüklere sahip olan varlıktır. Kişilik ise, hukukun bir diğer ifadeyle hukuk sisteminin insana verdiği değerdir. İnsanı birey veya kişi olarak iki ayrı şekilde değerlendirmek, Kadîm Hukuk Öğretisinde iki farklı görüşü ortaya çıkarmıştır. Birincisi, Tabiî Hukuk görüşü, ikincisi Kişisel Haklar görüşü. Her iki görüş de tarih içinde muhtelif dönemlerde uygulama alanı bulmuştur. Batıda ifadesini bulan "Tabii Hukuk Öğretisi"ne göre; birey hak sahibidir ve özgürdür. Özgürlüğü hak sahipliğinden de önce gelir ve doğuştandır. O halde bireyin hak sahipliği tanınmalı, özgürlük durumu hukuksal forma kavuşturulmalıdır. 2 Bu görüş, tarih boyunca var olagelmiş, fakat uygulama alanını çok zor bulabilmiştir. Fransız Devrimi ile bu "Tabii Hukuk Öğretisi"nin toplumlara olanca gücüyle yayıldığı ve etkili olduğu 3 ileri sürülse de, topluma hakim olan burjuva sınıfının haklarının öncelikle teminat altına alınmasıyla bu etki ortadan kaldırılmış, Fransız Devrimi nin göz boyayıcılığı, insanı bir kişi olarak tanımlamakla son bulmuştur. Günümüz Pozitivist Hukukunu doğuran ve geliştiren Kişisel Haklar Öğretisine göre, insan sadece birey değil, toplumun da bir parçasıdır, üyesidir. Hakları ve yükümlülükleri, ilişkide olduğu toplum içinde ve toplum tarafından belirlenir. "Kişisel" bakış açısına göre, hak ancak toplum içinde doğabilir. İnsanı birey olarak değil de, hukukun tanımladığı bir değer olan "kişi" olarak ele aldık mı, artık insana doğuştan bir takım haklar tanımanın da hiç bir anlamı kalmaz.(...) Kişinin insan hakları adına ileri süreceği her istek, devletin imkanlarıyla sınırlanmıştır. Bir hakkın doğal olarak ileri sürülebilmesi, o hakkı karşılayacak imkanlara bağlandı mı, geleneksel anlamda bir haktan söz edilemez. 4 Tarihi seyir içerisinde, hakların toplum/devlet imkanları ile sınırlı olabileceği yaklaşımını ihtiva eden kişisel bakış açısı, zamanla daha ileri gitmiş, birbirine zıt düzenlemeler ve birbiriyle çelişkili uygulamalarla, hak ve hürriyetlerin 2 3 4 M. Semih GEMALMAZ, Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş, (İstanbul, Beta Basım Yay. 1997), s.315. İlhan F. AKIN, Temel Hak ve Özgürlükler, 3. Baskı, (İstanbul, Fakülteler Matbaası 1971), s.109. İlhan F. AKIN, a.g.e., s. 111 21

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER çok kolay kısıtlanabileceği hukuk dışı düzenlemelere meşruiyet kazandırmaya yaramıştır. Pozitivist bir öğreti olan "Kişisel Haklar" görüşü, doğal haklar kavramını yıkmış, ancak onun yerini alacak yapıcı bir düşünce ortaya atamamış, özgürlüğün kökünü sadece iktidarda görmekle, aslında özgürlükler bakımından tehlikeli olabilecek bir yola sapmıştır. 5 Buna karşılık, İnsanların fıtratında var olan, zihninde, idealinde ve gönlünde yaşayan "doğal hukuk", devletlerce yeterince benimsenmese de, insan düşünmeye başladığından beri Doğal Hukuku kendi kişiliğinde saklamış ve geliştirmiştir. 6 Başlangıçta, "insanlar birey olarak yaşayabilmeleri veya toplumdışı kalabilmeleri mümkün olamayacağından, toplumun kurallarına uymak zorundadırlar" görüşünden yola çıkılarak; günümüzde, "Toplumun kurallarını, temsilcisi olan devlet düzenler ve dolayısıyla insanların temel hak ve hürriyetleri devletin tanıdığı kadardır" anlayışına gelinmiştir. Bu tür bir anlayışta özgürlüklerin gerçek anlamda varlığından bahsetmek mümkün değildir. Bu yaklaşım sonucunda kılık-kıyafetten özel hayata, siyasî haklardan medenî hayata kadar tüm alanlar devletin düzenleme sahasına girmektedir. Tarihte, Eski Yunan ve Roma'da da böyle olmuştur. Eski Yunan ve Roma'- da insanlar, sınırlanmamış özgürlük mücadelesi vereceklerine, birbirleri ile uzun yıllar süren savaşlara girişmişler, sonuçta kendilerini bir diktatörün yönetiminde bulmuşlardır. Nitekim çağdaşlık unvanı verilen demokrasi, M.Ö. 560 yıllarına dayanan bir geçmişe sahiptir. İktidar mücadelelerinden bunalan Atina halkının, asker kökenli Pzistrat ı demokratik bir seçimle yönetici olarak seçmesinin akabinde, yöneticinin hayatın her alanını tanzim etme gayretleri sonucu ihtilaller dönemi başlamış, bizzat yönetici Pzistrat, Akropol u zaptederek iktidara el koymuş ve diktatörlüğünü ilân etmiştir. Bir bakıma kendinden sonra gelen Mussolini ve Hitler in babası Pzistrat tır denebilir. Eski Yunan a hükümet darbeleri yoluyla geçen demokrasinin akıbeti, kuruluşundan farksız olmuş, diktatörlerin kurduğu düzen (Demokrasi düzeni) bir buçuk yıl ayakta durduktan sonra yalnız bir rejimin değil ama bütün ülkenin ve ulusun çöküşüne sebep olmuştur. Yunan halkı yalnız huzurunu, yalnız barışı, yalnız gerçek özgürlüğünü kaybetmekle kalmadı, sonunda ahlakını, namusunu, hatta vatanperverliğini bile unuttu. Vatanını düşmana satmakta mahzur görmedi. Romalılar her sitede kapılarını açmaya hazır bir parti buldular ve Eski Yunan, Roma egemenliğine böyle girdi. 7 5 6 7 İlhan AKIN, a.g.e., s.113 Ahmet MUMCU, İnsan Hakları & Kamu Özgürlükleri, (Ankara, Savaş Yayınları, 1994), s. 7. İhtilaller ve Darbeler Tarihi, Trc.: Sabiha BOZDAĞLI, (İstanbul, Cem Yay., 1974), s. 11. 22

HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERE GİRİŞ İşte Eski Yunan da, demokrasi tecrübesinde özgürlük, günümüz tekçi/monist demokrasilerde olduğu gibi, "en yüksek siyasî amaç anlamında değil, en yüksek siyasî son anlamında" 8 algılanmış ve gerçekleşmiştir. KANUN DEVLETİ-HUKUK DEVLETİ Temel hak ve özgürlüklerin gündeme geldiği yerde, bu hak ve özgürlükleri gerek doğal hukuk, gerekse pozitif hukuk açısından düzenleyen, ülkemiz hukuk literatürüne de kazandırılmış kanun devleti/hukuk devleti kavramları çerçevesinde konuya eğilmek de gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında hukuk devleti tanımlanmıştır: "İnsan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet.." 9 Anayasa Mahkemesi 1991 yılında verdiği bir başka karar ile Hukuk Devletini: "Genel anlamda Anayasayla kurulan düzene, hukukun temel kurallarına saygı, bağlılık ve uygunluğu anlatır." 10 şeklinde vasıflandırarak, Hukuk Devleti'nin tanımını "Anayasayla kurulan düzene" endekslemiş ise de: 1992 yılında verdiği bir diğer kararı ile de, yukarıda aktarılan ilk karardaki görüşünü pekiştirmiş ve Hukuk Devletini insan hakları eksenine oturtmaya çalışmıştır: "Hukuk Devleti, insan haklarına saygı duyan ve bu hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran, bu düzeni sürdürmekle kendisini hükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir." 11 Kanun Devleti ise, ulusal ve uluslararası toplumun taleplerine uygun olduğu varsayılan bir takım kuralların anayasalara ve yasalara dercedilmiş olduğu devlettir. Bu tariften de anlaşılacağı gibi, toplumun yönetilmesinde ve adaletin tesisinde ölçüt, kanunları yapanların anladıklarıdır. Kanun devletinin, kanun yapımında mutlaka toplumun taleplerini ön plana koymaları da gerekmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti nin geçtiğimiz çok kısa tarihi içinde zaman zaman bu görüş teyid edilmiştir. Çok küçük bir azınlığın görüş ve talepleri kanun haline getirilmiş, hatta Anayasa Mahkemesi dahi, gerçekte anayasanın ruhuna aykırı 8 9 10 11 İlhan F. AKIN, a.g.e., s. 23. Anayasa Mahkemesi Kararı, 11.10.1963 için Bkz.: İlker Hasan DUMAN, 1982 Anayasasında İnsan Haklarına Saygılı Devlet, (İstanbul, İnkılap Kitabevi, 1997), s. 45. Anayasa Mahkemesi Kararı, 21.6.1991. Anayasa Mahkemesi'nin "Hukuk Devleti" kavramı ile ilgili 21.4.1992 tarihli kararı için Bkz.: Güneş MÜFTÜOĞLU, Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti, (Ankara, Saypa Yayın Dağıtım, 1996), s. 335. 23

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER düzenlemeleri, sırf kanun olduğu veya kendi görüşüne uygun olduğundan uygulamakta bir beis görmemiştir. İşte, kanun devletini hukuk devletinden ayıran en önemli unsur, kanun devletinde, yasaları yapanların taleplerinin anayasal bir norm haline getirilmesidir. Nitekim Anayasanın geçici 15. maddesinde ifadesini bulan 12 Eylül döneminde yapılan kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler ile Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların anayasaya aykırılığının iddia edilememesi, karar alıcıların ve uygulayıcıların aleyhine herhangi bir kanunî takibat yapılamaması; 125. maddede ifadesini bulan, İdarenin eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olması hükmünün hemen sonrasında bu hükme Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şura kararlarının yargı denetimine kapalı olduğu hükmünün ilavesi, Kanun Devleti kavramı içinde değerlendirilebilecek, fakat Hukuk Devleti kavramı ve uygulamalarını içermeyecek tasarruflar olarak dikkat çekmektedir. Hukuk ilmine yıllarını vererek hizmet etmiş iki ilim adamının sözleri Hukuk Devleti-Kanun Devleti ayırımında önemli ölçü olabilir kanaatiyle aşağıya alıntılanmıştır: Paul Valery in yorumu şudur: Her zorba yapayalnızdır. Çünkü ona ilk ihanet edenler daima en yakın dostlarıdır. Bu bir. Her zorba, zorbalığın kısır döngüsünde kendi yarattığı zorbalığına ve kullandığı baskı tekniğine, önünde sonunda yenik düşmeye mahkumdur. Bu iki. Zenon, zorbaya hile yaparak daha derindeki bir doğruyu göstermiştir. O da şudur. Her zorbalık, kuşku ve aldatmacaya dayanır ve bunlarla beslenerek yaşar. Bu üç....evet, tek kral, tek yasa, tek slogan, yüzyılımızın ilk yarısında milyonlarca cana mal olmuştur. Birey yine yapayalnızdır. Tek biçimli insan yaratma iddiasıyla boy gösteren totaliter/tümelci devletler acılar bırakarak tarihe gömülmüşlerdir. 12 Hukuk Devleti, demokrasi ile çok fazla ilişkili bir kavramdır günümüzde. Hatta Hukuk Devletini, demokrasinin gerçekleştirilmesini sağlayan bir mekanizma olarak da görmek mümkün veya Hukuk devletini iyi kurarsanız, bundan demokrasi de doğar diyebiliriz. Demokratlıktan bahsetmek için hukuk devletine sahip olmanız lazım. Hukuk devleti genelde doktrinde, hukuka bağlı devlet olarak tanımlanmaktadır. Yani önceden konulmuş kurallara vatandaşlar kadar devletin de bizzat uyması demektir... Kanunların olduğu her yerde hukuk devleti vardır diyemeyiz. Bir yerde hukuk devletinin olabilmesinin en önemli şartı, o yerde hukukun üstünlüğü nün olmasıdır ve bu ilkeye uyulmasıdır... 13 12 13 Sami SELÇUK, Yargıtay, 4. Ceza Dairesi Başkanı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi nde 10 Mart 1995 günü yaptığı Hukuk devleti başlıklı konuşmasından. Pazar Postası, Sayı. 71. Burhan KUZU, Yeni Şafak Gazetesi, 21.3.1997. 24

HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERE GİRİŞ ULUSAL (KUTSAL) DEVLETTE İNSAN HAKLARI Hakkı, adalet ve doğruluğu temel alan bir ahlak ilkesi ve toplumun yerleşik kurallarından bir kural olarak kabul eden günümüz ulusal devleti, aynı zamanda hakkı, hukuk düzeni tarafından insanlara tanınan bir çeşit yetki olarak tanımlamakta ve kişinin bu yetkiye dayanarak talepte bulunabilme imkanı olarak görmektedir. Ulusal Devlet, Hukuku ve Hukuk Düzenini de, toplum içinde yaşayan fertlerin birbirine eşit hürriyet alanları içerisine girmeye razı olmaları ve karşılıklı hürriyet sınırlarını ihlal etmemeleri koşuluyla ortaklaşa belirlenen bir takım kaideler bütünü ve sistemi olarak tanımlamaktadır. 14 Bu tanımlamalardan yola çıkılarak denilebilir ki, hak ve hukuku, sadece insanların ortaklaşa kararları sonucu oluşturacakları bir düzene indirgemek, topluma hakim olabilecek güçlü unsurların keyfi düzenlemelerine razı olmak anlamına gelmektedir. Bu güne kadar da insanların mücadele ettiği anlayış ve uygulamalar aslında bu tanımlamaların ve sonuçlarının ta kendisi değil midir? Günümüzde, özellikle ulusal düzeyde, "Özgürlüklerin devletçe tanınması ve kullanılmasının düzenlenmesi, onların kolay uygulanabilmesi içindir. Devlet özgürlüklere hukukî biçimini verir, onların ne yolda uygulanacağını gösterir. Ama aslında bunu yaparken özgürlükleri tanıyıp açıkladığı ölçüde kendi iktidarının da sınırını çizmiş olur." 15 denilerek, hak ve özgürlüklerde keyfi sınırlamalara meşruiyet kazandırmaya kadar gelinmiştir. Dikkat edilirse burada, devletçi ve tekçi bir anlayışın izleri vardır. Devlet biçim vermekte, nasıl uygulanacağını göstermekte, bunu yaparken de büyük bir fedakarlık örneği göstererek kendi yetkilerini sınırlamaktadır! Bu belirlemede, devletin anlamı ve fonksiyonlarının yanı sıra, bireyin yaradılışı ve temel hak ve özgürlükleri unutulmuş gibidir. İnsanların en temel hak ve özgürlüklerinin tanınması bir fedakarlık, bir lütuf değil, temel hak ve özgürlüğün doğası gereğidir. Nasıl ki, devlet denilen aygıta birtakım yükümlülüklerin, devletin temel öğesi olan halk tarafından yüklenmesi işin tabiatı gereği ise, devletin de insanların doğuştan getirdiği hak ve özgürlükleri insan tabiatına aykırı olarak sınırlayamaması işin tabiatı gereğidir. Eğer bir hak var ve bunun bir sahibi olacak ise, bu temsilciye değil, öncelikle asile ait olmalıdır. Ancak "kutsal devlet" anlayışında ve uygulamalarında haklara, bir birey kadar, hatta bireyden çok daha fazlasına, devlet sahip olabilmektedir. Bu bakışta haklar ve özgürlükler, devlet lehine bir cezaî sorumluluk söz konusu olduğunda kıymet ifade edebilmektedir. Ulusal/Kutsal Devlet ile ilgili bu önermemizi doğrulayan önemli bir gösterge, bu anlayışta, sorumluluğun, bir yükümlülük olarak değil, sadece cezaî kovuşturmanın bir sonucu olarak görülmesidir. Yükümlülüğün, sorumluluk olarak değerlendirildiği tanımda, "So- 14 15 MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, İdarî ve Adlî Soruşturma Rehberi, (Ankara, MEB, 1996), s. 15. İlhan F. AKIN, a.g.e., s. 21. 25

EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER rumluluk, uyulması gereken bir yargıya, bir kural ya da yetkili üstün verdiği emre uyulmaması üzerine suçlu düşme durumudur" 16 denilerek, bir nevi, sürekli cehennemle korkutan kötü kıssacılar durumuna düşülmektedir. Bu ifadelerde, yükümlülüğün hiçbir ahlakî değeri yoktur. Olay sadece cezaî kovuşturma yönünden değerlendirilebilmektedir. Bu şekilde tanımlama ve düzenlemelerin yer aldığı hukuk düzeninde, kişi hak ve özgürlüklerinin gerçekten tanındığı da iddia edilemez. 1982 Anayasası'nın genel yapısı incelendiğinde; toplumu bireyin, devleti de toplumun önünde tuttuğu açık bir şekilde görülmektedir. Anayasanın başlangıç bölümünün ilk cümlesinde "Kutsal Türk Devleti" ibaresi yer almaktadır. Bu yönüyle 1982 Anayasası, devleti kutsamakla işe başlayan ilk ve tek "Batı Demokrasisi Anayasası dır. Esasen, devletin kutsallığı da Batıdan gelen bir anlayıştır. Batıda devlet kutsallaştırıldıkça dokunulmaz hale gelmiş ve zorbalaşmıştır. Kutsal Devlet, kudsiyetine izafeten her şeyi belirleme yetkisini kendinde görür. Hukuk devletinde ise, devlet, birey ile toplum, toplum ile devlet ve devlet ile birey arasında tarafsız olmak zorundadır. Vatandaşın devlet gibi düşünmeme özgürlüğü olabilmelidir. İşte devlet, yurttaşının bu istekleri doğrultusunda yapacağı hukuki düzenlemeler ile hukuku ve düzeni sağlayabilir. Bir ülkede yürürlükte olan hukukî ve siyasî düzen hakkında en önemli belirti temel hak ve özgürlükler rejimidir. Türkiye'de, temel hak ve özgürlüklerin, bilhassa düşünce özgürlüğünün, düşünceden korkulmasından dolayı sağlanmadığını görmekteyiz: "Oysa düşüncenin tehlikesi olmaz. Ama bizde 'şöyle dersen seni cezalandırırım' diyor. Böyle bir devlet zorbalaşır. Beni devlet istediği biçime sokamaz. Sokmaya kalkıştığı zaman o ben olmam. Kimse kendisi değildir öyle bir devlette. Devlet herkesin kendisi kalmayı oluşturacak bir ortamı hukuk sayesinde kotarabilir." 17 BATI DA İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ İşte insanların, temel hak ve özgürlüklerinin farkına vardıkları ve bunları herkesten önce temsilcilerine karşı kullanmayı düşündükleri ve mücadelesine başladıkları XVI. yüzyıldan bu yana her alanda bir bilinçlenme olgusu yaşanmaktadır. Genellikle Batı da insanların temel hak ve özgürlükleri bir lütuf olarak değil de, yoğun mücadeleler sonucu elde etmelerine karşın, Doğu Toplumları ve 16 17 MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, İdarî ve Adlî Soruşturma Rehberi, (Ankara, 1995), s. 17. Sami SELÇUK, Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı, Yeni Yüzyıl, 21.7.1997 günlü Röportajdan. 26