Alzheimer Hastalığı. Epidemiyoloji. Tûba Gül YAZICI, Hüseyin A. ŞAHİN. Risk faktörleri. Prevalans



Benzer belgeler
ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

Demans ve Alzheimer Nedir?

DEMANS ya da BUNAMA olarak bilinen hastalık

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır.

ALZHEİMER HASTALIĞINA BAKIŞ. Uzm. Dr. Gülşah BÖLÜK NÖROLOJİ BİLECİK DH 2015

18.Esri Kullanıcıları Toplantısı 7-8 Ekim 2013 ODTÜ-ANKARA

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İSTATİSTİK, ANALİZ VE RAPORLAMA DAİRE BAŞKANLIĞI

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar

Demansta Klinik Bulgular

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF.

Alzheimer hastalığı nedir, neden gelişir Bozulan mekanizmalar nachr ve nörodejenerasyonla ilişkisi tedavi girişimleri ve sonuçları

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği

2014

İki Nörodejeneratif Hastalıkta Zihin Kuramı Becerileri ve İşlevsellik Düzeyinin karşılaştırılması: Alzheimer ve Parkinson Hastalığı

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

ALZHEİMER HASTALIĞINDA MRG KANTİTATİF ATROFİ ANALİZLERİ İLE NÖROPSİKOLOJİK TANI TESTLERİ İLİŞKİSİ UZMANLIK TEZİ DR. SELAHATTİN GÜR

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER

DEMANS Neden ve mekanizmalar üzerinden bir gözden geçirme. Demet Özbabalık Adapınar

Dr. Yasemin HOŞGÖREN ALICI. Gölbaşı Hasvak Devlet Hastanesi 53. Ulusal Psikiyatri Kongresi Ekim 2017, Bursa

DSM-V e göre alttipler

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 3. sınıfın sonunda;

Edip TOSUN Farmasötik Kimya Anabilim Dalı. Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Kadir Özden YERDELEN

İLAÇ ARAŞTIRMALARI VE FARMASÖTİK KİMYA (ENDÜSTRİDE İLAÇ ARAŞTIRMALARI)

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

Alzheimer Hastalığı Tedavisinde Preklinik

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

Omurga-Omurilik Cerrahisi

REM UYKU ĠLĠġKĠLĠ PARASOMNĠLER. Dr Selda KORKMAZ Ģubat 2012

Aducanumab antikorunun Alzheimer hastalarında Aβ plaklarını azaltması

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması

T.C Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Klinik Şefi: Uz. Dr. Mecit Çalışkan

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

ÇeĢitli Evrelerdeki Alzheimer Hastalarına Bakım Veren Yakınlarındaki Bakıcı Yükü ve Depresyonun KarĢılaĢtırılması

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

NÖROMUSKÜLER HASTALIKLAR

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

GERİATRİ DR. HÜSEYİN DORUK

BUNAMA (DEMANS) NEDİR?

Alzheimer Hastalığı ve Beslenme

Baskı Mart, Bu yayının telif hakları Düzen Laboratuvarlar Grubu na aittir.

T.C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ ECZACILIK FAKÜLTESĠ ALZHEIMER HASTALIĞI VE TEDAVĠSĠNDE KULLANILAN ĠLAÇLAR. Hazırlayan Bihter ERDOĞMUġ

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji. Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir

GERİATRİK HASTAYA YAKLAŞIM

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

TFD Nö rölöjik Fizyöterapi Grubu Bu lteni

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzman Dr. M. Yelda TAN

This information (23) on X-linked genetic disorders is in Turkish X bağlantılı Genetik Hastalıklar (İngilizce'si X-linked Genetic Disorders)

NÖROBİLİM ve FİZYOTERAPİ

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Metformin Güncelleme Beyin Fonksiyonuna Etkileri

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya

SUNUŞ. Kitabın faydalı olması dileklerimizle, Sevgi ve saygılarımızla.

DERLEME REVIEW ARTICLE

Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Yasemin ELİTOK. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Pediatrik Hematoloji-Onkoloji BD, Erzurum

Psikofarmakolojiye giriş

Santral Sinir Sistemi Farmakolojisinin Temelleri. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

KANSER İSTATİSTİKLERİ

Acil servislerde sağlık çalışanlarına şiddet. Dr. Mustafa ilker EDEBALİ Antalya eğitim ve araştırma hastanesi psikiyatri kliniği

Parkinson hastalığı beyindeki hücre dejenerasyonu (işlev kaybı ile hücre ölümü) ile giden bir nörolojik

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D

ALZHEİMER HASTALIĞI TEDAVİSİ & BİRİNCİ BASAMAKTA YAKLAŞIM

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

TALASEMİDE OSTEOPOROZ EGZERSİZLERİ

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Ana Bilim Dalı, Antalya. Demans, bilişsel (kognitif) kapasitenin edinsel ve ilerleyici kaybı şeklinde

Demansta görüntülemenin rolü Dr.Ercan Karaarslan Acıbadem Üniversitesi

Geriatrik depresyon tedavisinde idame EKT

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Dr.Adalet ARIKANOĞLU DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ

Bu amaçları yerine getirebilmek için genetik danışmanın belli basamaklardan geçmesi gerekir. Bu aşamalar şunlardır:

Unutkanlıktan Bunamaya

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Ders Yılı Dönem-V Nöroloji Staj Programı

Transkript:

Alzheimer Hastalığı Tûba Gül YAZICI, Hüseyin A. ŞAHİN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı, Samsun Alzheimer hastalığı (AH) ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce, ilerleyici zihinsel işlev bozukluğu ve davranış değişikliği yakınmaları ile hastaneye yatırılıp beş yıl boyunca izlenen ve ölümü ardından otopsisi yapılan Auguste D. isimli hastadan elde edilen verilere dayanılarak tanımlanmıştır. Auguste D. nin beyin dokusunun mikroskopik incelemesinde görülen nörofibriler yumaklar ve senil plaklar hastalığın tanı kesin koydurucu patolojik belirleyicileri olarak kabul edilmiştir. Hastalık, o günlerden bu yana, Auguste D. yi izleyen ekipte yer alan Alois Alzheimer ın adıyla anılagelmiştir. 1 Sinir sisteminin anatomisi ve fizyolojisine ilişkin bilgi birikiminin yıllar içinde artması, elektronörofizyolojik, nöropsikolojik, genetik ve nörogörüntüleme tekniklerindeki muazzam gelişmeye rağmen AH hala gizemini korumaktadır; hastalığın nedeni belirsizdir, kesin tedavisi yoktur, hasta yaşarken kesin tanı koymayı mümkün kılacak bir yöntem geliştirilememiştir, kesin tanı patolojik incelemeyi gerektirmektedir. Dahası, patolojik incelemede tanı koşulu, bir asır önce ortaya konduğu gibi, nörofibriller yumak ve senil plakların varlığının gösterilmesidir. Bu yazıda AH nin genel özellikleri gözden geçirilecektir. Epidemiyoloji Prevalans Yaşlı populasyonda görülen nörodejeneratif demansların en sık nedeni AH dir. Tüm demansların 2/3 sinden sorumludur. Altmış beş yaş üzerindeki kişilerdeki AH prevalansı %10 civarındadır. Prevalans, yaş arttıkça yükselmekte ve 85 yaş üzerindekilerde %45 e ulaşmaktadır. 2 İstanbul un Kadıköy ilçesinde gerçekleştirilen Türkiye Alzhemier Hastalığı Prevalansı Çalışması nda 70 yaş üzerindekiler arasında AH prevalansının %11 olduğu saptanmıştır. Bu prevalans değerine göre Türkiye de 250-300 bin AH li hasta olduğu varsayılmaktadır. 3 Ortalama yaşam süresinin uzamasına bağlı olarak AH li hasta sayısının giderek artacağı bir gerçektir. ABD de 2050 yılında 50 milyon AH li hasta olacağı öngörülmektedir. Öte yandan prevalans çalışmalarının ortaya çıkardığı bir sonuç da AH başlangıcını 5 yıl erteleyebilmenin hastalık prevalansını yarıya indireceğidir. 4 Risk faktörleri Yaş AH için en önemli ve değiştirilmesi mümkün olmayan risk faktörü yaştır. Yaş arttıkça AH ye yakalanma olasılığı artmaktadır. Altmış beş yaşın üzerinde her beş yılda bir prevalans iki katına çıkmaktadır. Doksanlı yaşlardan sonra AH prevalansının plato çizdiği ileri sürülmekte ise de hastalığın görülme sıklığının artmaya devam ettiğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. 3,4 Genetik özellikler AH nin çoğu sporadik olarak geçer. Genetik geçişli AH, tüm olguların sadece %5 kadarını oluşturmaktadır. Presenilin 1 (kromozom 14), presenilin 2 (kromozom 1) ve amiloid prekürsor protein (kromozom 21) genlerindeki mutasyonlar hastalığın dominant geçişinden sorumlu genlerdir. Her üç protein de işlevleri yeterince bilinmeyen transmembran proteinleridir. Bu proteinleri kodlayan genlerdeki mutasyonlar A-beta amiloid metabolizmasını bozarlar ve hastalığın 60 lı yaşlardan önce başlamasına yol açarlar. Geç başlangıçlı AH olgularında saptanan genetik özelliklerden biri apolipoprotein E (APO E) gen (kromozom 19) mutasyonudur. APO E kolesterol metabolizmasında rolü olan bir serum proteinidir. APO E geni 3 allelik formda bulunur; ε2, ε3 ve ε4. Normal kişilerde alel dağılımı ε3 %70, ε4 %20 şeklindeyken, AH li grupta ε4 iki kat fazla (%40) bulunmaktadır. APO E gen mutasyonu, diğer üç gen mutasyonu gibi hastalığın mutlak ortaya çıkışına yol açmayıp, ortaya çıkma olasılığını artıran bir risk faktörü gibi davranmaktadır. Zira, bu mutasyonu taşıyan bireylerin hepsinde AH ortaya çıkmadığı gibi, bu mutasyonu taşımayan bireylerde AH görülebilmektedir. Epidemiyolojik çalışmalar, yukarda sözü edilen mutasyonlardan bağımsız olarak, birinci derecede akrabalarında AH olan bireylerde, AH gelişme olasılığının, akrabalarında AH olmayan bireylere göre 2 kat fazla olduğunu göstermiştir. Birinci derece akrabalarda AH li olgu sayısı arttıkça risk daha da artmaktadır. 5 Eğitim Düşük eğitim düzeyi AH ye yakalanma olasılığını artırmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksek olmasının hangi mekanizma ile AH den koruyucu bir etkiye sahip olduğu bilinmemektedir. Demans tanısında kullanılan tanı testlerinin, eğitim düzeyinden etkilenmesi, dolayısıyla yük- 48

sek eğitimli kişilere demans tanısı koymanın zor olması söz konusu değildir. Eğitim düzeyinin yüksek olmasının, demans sürecinin erken evrelerinde, kognitif bozukluğun günlük yaşama olası etkilerini telafi edecek stratejilerin geliştirilebilmesini kolaylaştırması, bu nedenle de belirtilerin günlük yaşama etkilerinin geç ortaya çıkmasına yol açması mekanizmalardan biri olarak önerilmiştir. 3-5 Cinsiyet Cinsiyetin AH riski açısından öneminin ne olduğu tartışmalı bir konudur. Çoğu çalışmada AH nin kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla görüldüğü gösterilmişse de, bu, her prevalans ve insidans çalışmasının ulaştığı bir sonuç değildir. Kaldı ki kadınlarda AH olasılığının yüksek olduğunu ileri süren çalışmalarda bu farkın neden kaynaklandığı da yeterince ikna edici bulunmamaktadır (eğitim düzeyleri, kadınların uzun ömürlü olmaları, kardiyovasküler hastalıkların etkisi vs). 3-5 Kafa travması Çalışmaların çoğu, çok fazla bir tartışmaya yol açmayacak derecede tutarlı olarak, kafa travmasının AH riskini artırdığını göstermektedir. Kafa travmasının ne yolla AH ye yol açtığı biyolojik mekanizması kesin bilinmemektedir. Ancak, travmanın nöronal hasara yol açtığı, bunun Aβ amiloid birikimini artırdığı, bunların da daha sonra amiloid plaklara dönüştüğü, gerek hayvan gerekse de insan çalışmalarında gösterilmiştir. 3-5 Kardiyovasküler hastalıklar Çok sayıdaki araştırma vasküler sistemi bozan hastalıkların AH gelişim riskini artırdığını ortaya koymuştur. Ancak bu çalışmalara dâhil edilen hastaların vasküler demansdan ne derecede sağlıklı ayrılmış olduğu kuşkuludur. 3-5 Depresyon Özgeçmişinde depresyon öyküsü bulunanlarda AH gelişim riski, depresyon öyküsü olmayanlara göre daha fazladır. AH li hastalarda depresyon, hastalığın her döneminde görülmesine karşın erken evrelerde daha belirgindir. Bunun, demans belirtilerinin farkında olunmasından mı ileri geldiği yani reaktif bir depresyon mu olduğu yahut depresif durumun AH belirtilerinden bir mi olduğu yeterince açık değildir. Bununla birlikte depresyon ve demans ayrımının yapılmasının önemi açıktır. Depresyonun özellikle de dikkati, buna ikincil olarak da belleği bozucu etkilerinin olduğu unutulmamalıdır. Erken evre AH de ise bellek, dikkatten bağımsız olarak bozulur ve bu muayene ile ortaya konulabilir. 3-5 Koruyucu faktörler Epidemiyolojik çalışmalarda AH başlangıcını geciktiren ya da hastalığa yakalanma olasılığını azaltan faktörler de gösterilmiştir. Östrojen kullanımı Menopoz sonrası östrojen kullanan kadınlarda, kullanmayanlara göre AH gelişim oranı daha azdır. Bu durum, kullanılan östrojen dozu ve süresi ile de ilişkilidir. Östrojen dozunun artması ve kullanım süresinin uzaması AH gelişim riskini daha da azalmaktadır. Östrojenin bu etkilerinin mekanizması, sinir büyüme faktörü üzerine etkisi ve APO E düzeylerini düşürmesine bağlanmaktadır. Ancak ilaç östrojenlerin neden AH tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar vermediği, östrojenler ve AH arasındaki ilişkinin görünenden daha karmaşık olduğunu düşündürmektedir. 3-5 Antiinflamatuvar ilaçlar Antiinflamatuvar ilaçların AH den koruyucu etki gösterdiklerine ilişkin veri, romatizmal-inflamatuvar hastalıkları için anti-inflamatuvar ilaç kullanılan bireyler arasında AH görülme sıklığının, bu ilaçları kullanmayanlara göre daha az olması gözlemine dayanmaktadır. Bu durum anti-inflamatuvar ilaçların amiloid plak etrafında gelişen inflamatuvar reaksiyonu önlemelerine bağlanmaktadır. 3-5 Antioksidanlar ve statinler Antioksidan ilaçların hücre ölümünü engelleyerek nöronlar üzerinde koruyucu etkileri olduğu düşünülmektedir. E vitaminin, AH lilerde hastalığın ilerleme hızını kestiğine ilişkin gözlemler bulunmaktadır. Ancak bu çalışmalar ikna edici kanıtlar sunmaktan uzaktır. Statin kullanan bireyler arasında da AH prevalansı, kullanmayanlara göre daha az bulunmuştur. Bu etkinin statinlerin, kolesterolun, amiloid plak oluşum sürecine etkilerini engellemesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. 3-5 Klinik Özellikler AH kliniğinin en önemli özelliği sinsi başlayıp yavaş seyirli olmasıdır. Hastalardan ya da yakınlarından öykü alınırken, yakınmaların başlangıç zamanının, örneğin vasküler demansın tersine, net olarak söylenemediği dikkat çekicidir. Belli belirsiz başlangıç, yaşlılıkta unutkanlığın normal olduğu gibi yanlış bir inanışla birleşince, hastaların hekime başvuru zamanını geciktiren bir etken olmaktadır. AH nin seyrinde yakınma ve bulguların şiddetine göre klinik tablo erken, orta ve ileri olmak üzere üç evreye ayrılabilir. Erken evrede akın bellek bozukluğu ve yeni bir bilginin öğrenilmesinde güçlük önemli bir özelliktir. Eşyaların yerlerini karıştırmak, konuşmaların tekrarlanması, isim unutkanlıkları, soruların tekrar tekrar sorulması, alışveriş listesinin unutulması, yemek yaparken tencerenin ocakta unutulması, anahtarın evde unutulup dışarı çıkılması, konuşurken kelime bulma güçlükleri, bulaşık makinesi, cep telefonu gibi kullanımı, kısmen de olsa, karmaşık olan cihazların kullanımının öğrenilememesi, varsa hobilerin gerçekleştirilmesinde güçlükler hastalığın bu evresinin genel özellikleridir. Yeni bir bilgi öğrenme kapasitesi çok kısıtlı hale gelmiştir. Yer-yön bulma güçlüğü çok belirgin değildir. Akıl yürütme becerileri etkilenmiştir. Davranışsal sorunlar pek görülmez. Bu 49

evrede yakınmalar günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkilese de bağımsızlık korunmuştur. Sosyal aktiviteler katılımda, kişisel bakımda sorun yaşanması beklenmez. Nörolojik muayenede patolojik bulgu saptanmaz. Mental muayenede belleğin kayıt fazı genellikle korunmuş, geri çağırma ve tanıma fazı bozulmuştur. Dikkat ve planlama, akıl yürütme bozukluğu şeklinde hafif yürütücü işlev bozukluğu yanı sıra kelime bulma güçlüğü ile karakterize dil bozukluğu saptanabilir. Yakınmaların farkında olan bazı hastalarda reaktif depresyon gelişebilir. Orta evrede, başlangıç belirtilerinin ağırlaşması ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlığın, çoğu işlevde, kaybı söz konusudur. Yeni bir bilgi öğrenme tamamen durmuştur. Var olan bilgi de, geriye dönük bir kronolojik seyirle, kaybolma sürdürmektedir. Ev dışında tek başlarına dolaşamazlar. Dışarı çıktıklarında kaybolmalar görülebilir. Alışveriş, parasal işleri çekip çevirmede ciddi sorunlar yaşanır. Giyinme-soyunma, elbise değiştirme, banyo yapma ya da zamanlamasına karar vermede, tuvalet gereksinimlerinin karşılanmasında ciddi yardım gerekir. Yemek yerken döküp saçma görülebilir. Dilsel işlevlerdeki bozulmalar, tutarlı bir sohbeti sürdürmeyi olanaksız kılacak düzeye ulaşmıştır. Zaman oryantasyon bozuklukları, gece-gündüz ayrımının bozulması, hava kararmasının hemen ardından yatmaya gitme davranışı baş göstermiştir. Bu evrede psikiyatrik belirtiler de ortaya çıkar. Ajitasyon, yerinde duramama, kendiliğinden ya da yemek yerken yahut banyo-tuvalet sırasında yardım ederken yardımcıya fiziksel müdahale, suçlayıcı davranışlar, şüphecilik başlıca belirtilerdir. İleri evrede, hastanın en temel günlük yaşam aktivitelerini dahi sürdürmeleri bir başkasının yardımını gerektirmektedir. Beslenme, yıkanma, giyinme tamamen bağımlı hale gelmiştir. Sosyal ortamlarda çıkarmakta da sorunlar olabilir. Zihinsel işlevler en alt düzeye iner; bellekte sadece parçacıklar kalmıştır. Yakın akrabalarını gördüğünde tanıyamaz. Hatta hasta aynada kendisini bile tanıyamayabilir. Konuşmaları anlamsız kelimeler ya da sesler çıkarma düzeyindedir. Niyetlerini ifade etmeleri neredeyse olanaksızlaşır. Sfinkter kusuru belirgindir. Sıklıkla bezlenmeleri gerekir. Tekrarlayıcı, amaçsız motor davranışlar ortaya çıkabilir. Evrenin sonuna doğru hastalar yatağa bağımlı hale gelirler. Fokal nörolojik muayene bulguları gelişebilir. Myokloni, refleks canlılığı, ekstrapiramidal bulgular, epileptik nöbetler bu evrede olağandır. Yatak yarası enfeksiyonları, akciğer embolisi veya enfeksiyonu, üriner enfeksiyon, beslenme bozukluklarının yarattığı komplikasyonlar başlıca ölüm nedenlerini oluşturur. 6 Nöropatolojik Özellikler Demans sendromlarına tanısal yaklaşımda, özellikle son yıllarda, klinisyenin elini güçlendiren çok çeşitli teknolojik araç-gereçler geliştirilmiş olmasına karşın, AH nin kesin tanısını hasta yaşarken koyabilmek olası değildir. Kesin tanı biyopsi/otopsi materyalinde karakteristik lezyonların gösterilmesi ile konulur. Nöron sayısında azalma, sinaptik kayıp, nörotik dentritik uzantılarda küçülme, granülovaküoler dejenerasyon, gliozis, amiloid plaklar (AP) ve nörofibriller yumaklar (NFY), giruslarda atrofi, sulkuslarda genişleşme yaygın olarak karşılaşılan bulgulardır. 7,8 Bu bulgulardan AP ve NFY lara, ortaya çıkış yerleri ve yayılım tarzlarıyla klinik tablonun ilerleyiş biçimini iyi yansıttıklarından daha fazla yer verilecektir. Bu arada demansı çağrıştıran yakınma veya bulgusu olmayan, kognitif açıdan tamamen normal yaşlı bireylerle, AH dışı nörodejeneratif sendromların çoğunda her iki lezyonun da görülebileceğini belirtelim. Amiloid plaklar: AP lerin temel yapısını Aβ peptidi oluşturur. Aβ peptidi, bir ucu hücre içinde diğeri hücre dışında olmak üzere hücre zarını enlemesine geçen Aβ prokürsor proteinin (AβPP), çözünür olmayan parçalarıdır. AβPP nin işlevi yeterince bilinmemektedir. AβPP metabolizması α, β, γ sekretaz olmak üzere üç enzim tarafından gerçekleştirilir. α-sekretazlar Aβ peptidini orta noktalarından keserler ve böylece hücre dışında, çözünebilir olan APP parçası ortaya çıkarırlar. β ve γ sekretazlar tarafından ortaya çıkan ürünler ise çözünürlüğü olmayan, amiloid plakların oluşumunda rol oynayan hücre dışı parçalardır (Şekil 1). Amiloid plakların, içerdikleri Aβ peptidinin yapısı ve toksisite potansiyeline göre bazı türleri vardır: diffüz, kompakt ve nöritik plak. Diffüz plaklar, toksik etkisi çok sınırlı olan ya da olmayan plaklardır. Pre-amiloid plaklar olarak kabul edilirler ve demansı olmayan yaşlı bireyler de sıklıkla bulunurlar. Diffüz plaklar çeşitli nedenlerle (inflamasyon, serbest radikallerin etkisi, oksidatif stres vs.) kompakt plaklara dönüşebilirler. Kompakt plaklar toksik etkilidir ve nöron dejenerasyonuna yol açarlar. Nöritik plaklar, dejenere olmuş Aβ peptid içeren dentrit ve akson parçalarından oluşan ve çoğu nörofibriller yumak da içeren oluşumlardır. Hem kompakt hem de nöritik plaklar AH li hastalarda yaygın olarak bulunur. Toksik olup olmama potansiyeline bakılmaksızın, plaklar, serebral korteksin limbik yapılarından ziyade neokortikal bölgelerinde yerleşme eğilimindedirler. Bir başka ilgi çekici bulgu da, AH ile ilgili genetik mutasyonların tümünün amiloid plak oluşumunu mekanizmaları ile ilintili olmasıdır. 7,8 Nörofibriller yumaklar: NFY ların temel yapısını fosforilize tau proteinleri oluşturmaktadır. Tau, mikrotübüllere bağlıdır ve mikrotübüllerin stabilizasyonunda, hücre iskeletinin bütünlüğünün korunmasında, aksonal trans- Şekil 1: Amiloid plaklar 50

portta önemli rol oynar. AH sürecinde tau, haddinden fazla fosforile olur ve mikrotübüllere bağlanma kapasitesi azalır. Bağlanmayan tau proteini, çift sarmallı lifler halinde hücre içine çökerek NFY ları oluştururlar (Şekil 2). Akson ve denritik çıkıntılarda bulunan NFY lar nöropil iplikler olarak adlandırılırlar. Bu lezyonlarda amiloid plaklar da yer aldığında nöritik plak ortaya çıkmış olur. Hücre içi oluşumlar olan NFY lar hücre içine artık sığmayacak derecede biriktiğinde hücreyi parçalarlar ve hücre dışına yayılırlar. Bunlara hayalet yumak adı verilir. 7,8 Görünür bir zihinsel işlev bozukluğu olmayan, altmışını geçmiş her bireyde NFY bulunmaktadır. Amiloid plaklarda olduğu gibi NFY ların dağılım özelliklerinin kendine özgü tarzı vardır. Bu tarz, aynı zamanda, normal yaşlılıktan AH sürecine geçişi ve hastalığın klinik olarak erken evreden ileri evreye doğru nasıl evrildiğini de yansıtmaktadır. Aynı yaşta fakat demansı olan bir bireyde NFY sayısı daima artmıştır. NFY ların ilk görüldükleri yer entorihinal-transentorihinal korteks bölgesidir. Zamanla hipokampus-amigdala, parahipokampal girus, inferiyor temporal girus, fusiform girus, posteriyor paryetal ve prefrontal korteksler ile en nihayet primer motor-duysal alanlar ekseninde yayılırlar. NFY ların, neredeyse değişmez tarzda, limbik-paralimbik-heteromodal neokortikal eksende seyir özelliklerini sistematik olarak inceleyen ve böylece AH nin patolojik evrelemesini de yapan Braak ve Braak tır. 9 Seksen beş otopsi olgusunu gümüş boyama yöntemleriyle inceleyen Braak ve Braak, tüm süreci 6 evreye ayırdılar. Evre I ve II nin erken AH yi, evre III ve IV nin orta evre AH yi, evre V ve VI nın ileri evre AH yi temsil ettiğini ileri sürmüşlerdir (Şekil 3). Braak ve Braak otopsi yaptıkları olguların klinik bilgileriyle patolojik bulguları arasında ilişki kurmamışlardır. Böylesi bir ilişki Şekil 2: Nörofibriller yumak Mesulam tarafından yapılmıştır. Mesulam, klinik verileri bilinen yüzün üzerindeki olgunun otopsi bulgularından hareketle NFY ların zamanda ve mekânda dağılım özelliklerine göre AH yi düşük limbik, yüksek limbik, düşük neokortikal ve yüksek neokortikal olarak evrelere ayırmıştır (Şekil 4). 8 Nörobiyokimyasal Değişikler AH deki nöropatolojik süreç birçok nörotransmitter sistemi etkiler. Bu nörotransmitterler arasında klinik tablo ile en yakın ilişkisi kurulanı asetilkolindir. Asetikolin bellek ve dikkat devrelerinin sağlıklı işlemesi için kritik önemi olan bir nörotransmitterdir. Beynin asetilkolinerjik innervasyonu bazal önbeyin bölgesinde kümelenmiş nöron grupları tarafından sağlanmaktadır. Mediyal septal çekirdek (Ch1) ve diyagonal bandın vertikal bacak içindeki çekirdekleri (Ch2) hipokampusun, diyagonal bandın horizontal bacak içindeki çekirdekleri (Ch3) olfaktör bölgenin, Meynert in bazal çekirdekleri (Ch4) ise tüm korteksin ve amigdalanın kolinerjik innervasyonu sağlamaktadırlar. AH sürecinde tüm kolinerjik çekirdekler etkilenmişse de patolojinin en belirgin olduğu yer Ch4 grubu kolinerjik çekirdeklerdir. AH sürecinde zihinsel işlev bozukluğu ile kolinerjik innervasyon kaybı, aşağı yukarı, paralel seyreder. Kolinerjik innervasyon azaldıkça zihinsel bozukluk derinleşir. Kortikal kolinerjik kayıp, nöropatolojik lezyonların dağılım tarzını andırır; tüm hastalık seyri boyunca limbik ve paralimbik bölgeler kolinerjik innervasyon kaybından en erken ve en belirgin derecede etkilenen yapılardır. Primer duysal-motor alanların kolinerjik kaybı çok geri plandadır. 10 AH de, beynin serotonerjik innervasyonunu sağlayan dorsal rafe çekirdeğinde, noradrenerjik innervasyonunu sağlayan lokus seruleus çekirdeğinde ve dopaminerjik innervasyonunu sağlayan subtansiya nigra çekirdeğinde etkilenme görülmektedir. Dolayısıyla bu nörotransmitterlerin de düzeylerinde azalma görülmektedir. Bu nörotransmitter eksiklikleri, zihinsel işlev bozukluğundan çok psikiyatrik belirtiler (serotonin ve noradrenalin) ile geç dönemde ortaya çıkan ekstrapiramidal belirtilerden sorumludurlar. Tedavi AH nin kesin tedavisi yoktur. Günümüzde kullanılan tedaviler hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmaya yö- Şekil 3: Alzheimer hastalığını evreleri Şekil 4: Sekizinci kaynaktan alınmıştır (s. 482). 51

neliktir. NFY ve AP oluşumunu engelleyen ya da var olanları ortadan kaldıran tedavi uygulaması bulunmamaktadır. Güncel tedavi, hastalık sürecinde kolinerjik innervasyon kaybı olması gerçeğinden hareket ederek, kolinerjik rezervin desteklenmesine dayanmaktadır. Bu amaca yönelik olarak asetilkolinesteraz inhibitörleri (donepezil, rivastigmin ve galantamin) tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Kolinesteraz inhibitörlerine ek olarak NMDA reseptör antagonisti memantin de AH tedavisinde kullanılır. Memantinin, aşırı glutamaterjik uyarımla hücreyi apopitoza götüren süreci baskılayarak etki gösterdiği varsayılmaktadır. Asıl nöropatolojik sürecin devam etmekte olduğu göz önüne alınırsa bu ilaçların sınırlı klinik etkileri olacağı açıktır. Gözlemler de bu düşünceyi doğrular niteliktedir. AH seyrinde, orta ve ileri evrelerde mood değişiklileri ve/veya psikotik belirtiler gibi psikiyatrik sorunlar da sıklıkla baş gösterir. Bu durumlarda antidepresan ya da antipsikotik ilaçlardan yararlanılabilir. Fakat her psikiyatrik belirtide ilaç tedavisinin gerekmeyebileceği, hasta veya çevresindekiler için kısıtlayıcı ya da tehlike yaratan durumlar söz konusu olduğunda ilaca başvurulmasının daha uygun olacağı unutulmamalıdır. 11 Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. Bick KL. Alzheimer hastalığının başlangıç öyküsü. Çeviri Editörü; Gürvit İH. Alzheimer Hastalığı. Yelkovan Yayıncılık; 2001: 1-10. Gürvit Hİ. Demans sendromu, Alzheimer hastalığı ve Alzheimer dışı Demanslar. Bahar SZ ve Öge AE, editörler. Nöroloji. 1. baskı. İstanbul, Nobel Tıp Kitabevleri 2004: 367-415. Gürvit H, Emre M, Tinaz S, ve ark. The prevalence of dementia in an urban Turkish population. Am J Alzheimers Dis Other Demen. 2008; 23(1): 67-76. Bickel H, Kurz A. Education, occupation, and dementia: the Bavarian school sisters study Dement Geriatr Cogn Disord. 2009; 27(6): 548-556. Rocca WA, Hofman A, Brayne C ve ark. The prevalence of vascular dementia in Europe: facts and fragments from 1980-1990 studies. EURODEM-Prevalence Research Group. Ann Neurol. 1991: 30(6): 817-824. Şahin HA. Alzheimer hastalığını klinik belirtileri ve seyri. Türkiye Klinikleri 2009; 2(1): 31-35. Selko DJ. The molecular pathology of Alzheimer s disease. Neuron. 1991; 6:487-498. Mesulam M-M. Aging, Alzheimer s Disease and Dementia: Clinical and Neurobiological Perspectives. In: M.-Marsel Mesulam (ed): Principles of Behavioral and Cognitive Neurology, New York, Oxford University Press, 2000 (2nd edition): 439-522. Braak H, Braak E. Neuropathological stageing of Alzheimer-related changes. Acta Neuropathol. 1991; 82(4): 239-259. Mesulam M-M. Behavioral Neuroanatomy. In: M.-Marsel Mesulam (ed): Principles of Behavioral and Cognitive Neurology, (2nd edition), New York, Oxford University Press, 2000: 1-120. Waldemar G, Dubois B, Emre M ve ark. Recommendations for the diagnosis and management of Alzheimer s disease and other disorders associated with dementia: EFNS guideline. Eur J Neurol. 2007; 14(1): 1-26. 52