Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya
Modern toplumlarda uykudan alacaklı olmak artık sıradan bir olaydır. Bunun karşılığında ise uyanıklıktaki performans düşüklüğünün bedeli hem sosyal hem de finansal ve yaşamsal açılardan bazen pek yüksek olabilir.
Uyanık olmaktan kasıt nedir? Uyanık olmak 1-Endojen ve kararlı bir alertness düzeyine, 2-Normal bir bilişsel kapasiteye sahip olmaktır. (Dinges, 2002)
Uyku; -Vücudun belli bölgelerinin rejenerasyonu (istirahat) -Beynin (nöronlar, sinapslar, vs) rejenerasyonu -Bellek -Diğer sistemlerin (immun, endokrin, vs) düzgün çalışması
Uyku deprivasyonunun nörokognitif sonuçları; -Mikro-uykular -Dikkat isteyen işlerde bozulma -Bilişsel yavaşlama -Reaksiyon zamanında uzama -Yakın bellek modalitelerinde performans düşüklüğü (özellikle çalışma belleği) -Öğrenme güçlüğü -Divergent düşünce bozukluğu -..
Karmaşık bilişsel işlevler söz konusu olduğunda: a- Kabaca bakıldığında UD dan etkilenmemiş gözükürler (Horne, 2000) b- Özellikle bir çok veriyi biraraya getirip belli kurallar temelinde sonuca varmak, eleştirel düşünmek gibi konvergent zihinsel beceriler sağlamdır c-işlevler daha divergent olduklarında ise (esnek düşünmek, değişen bilgiyi sindirmek, yeni bilgiler ışığında stratejileri güncellemek, risk almak, içgörü, vs) UD nun belirgin bir performans düşüklüğüne yol açtığı görülür.
Uyku Deprivasyonunun Nörokognitif sonuçları; -Mikro-uykular -Dikkat isteyen işlerde bozulma -Bilişsel yavaşlama -Reaksiyon zamanında uzama -Yakın bellek modalitelerinde performans düşüklüğü (özellikle çalışma belleği) -Öğrenme güçlüğü -Divergent düşünce bozukluğu -..
Halen devam etmekte olan çalışmalar UD ile bozulan bilişsel becerilerin prefrontal korteks ile ilişkisine dikkat çekmektedirler. Bu bölge bilindiği üzere yürütücü işlevlerle ilgilidir. Dikkat, çalışma belleği ve divergent düşünme kabiliyetindeki bozulmalar prefrontal korteksin UD dan en fazla etkilendiğini gösterir.
PET çalışmaları UD sırasında tüm kortikal ve subkortikal yapıların glukoz metabolizmasında global bir azalma göstermiştir. Denekler özellikle dikkat ve çalışma belleğindeki performans düşüklüğüne bağlı olarak yürütücü işlevlerde aksamalar göstermeye başladıklarında ise PFC, talamus ve posterior parietal asosiyasyon kortekslerine spesifik olmak üzere glukoz uptake inde azalma daha da belirginleşir.
EEG ve UP spektral analizi çalışmaları da aynı PET çalışmaları gibi UD nun özellikle çalışma belleği ve dikkat ile ilgili bölgelerin fonksiyonlarında aksamalara yol açtığını işaret etmektedir.
Uyku Deprivasyonunun Nörokognitif sonuçları; -Mikro-uykular -Dikkat isteyen işlerde bozulma -Bilişsel yavaşlama -Reaksiyon zamanında uzama -Yakın bellek modalitelerinde performans düşüklüğü (özellikle çalışma belleği) -Öğrenme güçlüğü -Divergent düşünce bozukluğu -..
Uyku Deprivasyonu nun (UD) doğal sonucu olan uyku baskısı genel olarak dikkat ve diğer bilişsel işlevleri etkileyecektir. Testler sırasında araya giren istem dışı mikro-uykular sonucu pas geçmelere sıkça rastlanır. Burada yazarlar uyanıklık hali kararsızlığından söz etmektedirler. Ancak mikro-uykular arasında ve onlardan tamamen bağımsız olarak da beynin bilgi işleme hızında belirgin bir düşüş mevcuttur.
2 hipotez öne sürülmüştür; -Uyanıklık hali kararsızlığı, -Beynin özel bölgelerinin etkilenmiş olması
Akut Total Uyku Deprivasyonu Kronik Parsiyel Uyku Kısıtlanması
Günlük yaşamda en sık görülen uyku deprivasyonu türü olmasına rağmen kronik parsiyel uyku kısıtlanmasının bilişsel işlevlere etkileri ile ilgili çok az sayıda çalışma vardır. Olan çalışmalarda da bilişsel yozlaşmanın birikici tarzda geliştiği gözlenmiştir. Ayrıca kısıtlanma arttıkça bilişsel bozukluğun da artıyor olması ilginçtir. Tüm bu gözlemlerden yola çıkarak bir genelleme yapmak, pratik sonuçlar çıkarabilmek şimdilik zor gibi gözükmektedir. Yine de.
Kronik parsiyel uyku kısıtlanmasına ilişkin ilk deneysel çalışmalara göre min. 4 gün üst üste 7 saatten az süren bir uykunun (hangi uyku? Hangi saatler arasında?) olumsuz etkileri kümülatif bir şekilde gelişir ve sonunda kişide bir takım davranış kusurları belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlar. Konu ile ilgili en kapsamlı çalışmalardan biri (Van Dongen, 2003) Sleep dergisinde yayınlanmıştır.
14 günlük uyku limitasyonu uygulanmıştır. TIB 4, 6, ve 8 saatlik uykular oluşturulmuş ve nöro-kognitif bulgular 1, 2 ve 3 günlük total uyku deprivasyonu gruplarınınkiler ile karşılaştırılmıştır. Sürekli EEG kaydedilmiş ve spektral analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Deneklere 7.30 ile 23.30 arasında 2 saatte bir testler verilmiştir. 3 günlük total uyku deprivasyonu grubu uyku kısıtlanması gruplarının her 3 ünden de daha kötü bulunmuştur.
Sekiz saatlik grup normalmiş ve TIB 4 saat olan grupta ise 2 haftanın sonunda dikkat, çalışma hafızası, vs gibi alanlarda saptanan defisitler 2 günlük total uyku deprivasyonu grubu ile eşdeğer olarak saptanmıştır. Yukarıdaki bulgulara paralel olarak TIB 6 saat olan test grubu sonuçları da bir gecelik total uyku deprivasyonu grubu ile benzerlik göstermekteymiş.
EN KÖTÜ Total 24 saat.48 saat 72 saat Parsiyel 8 saat (TIB) 6 saat 4 saat (2 hafta) EN İYİ (normal)
Erişkinde uyku 7 saatin altına düştüğü ve bu durum devam ettiği sürece bilişsel defisitler kümülatif bir şekilde ortaya çıkmaya başlarlar. Ancak, normal uyku ne kadar bireysel bir kavram ise uyku limitasyonu ve buna beynin cevabı kavramları da o kadar bireyseldir. Uyku deprivasyonunun bilişsel etkilerini genellemek mümkün değildir. Büyük bir olasılıkla bu kişilerarası değişkenlikler yapısal (kalıtsal?) bir duyarlılığın sonucudur.
Hangi deprivasyon? (deney protokolları) Hangi bilişsel fonksiyon? (testler) Hangi mekanizmalar? (nasıl ayırt edilecek) Kişisel farklılıklar
Kişisel faklılıklar deneyden önceki uykuların özelliklerinden bağımsız olarak (1 hafta öncesinden başlamak üzere) oldukça sistematik bir şekilde ortaya çıkmakta idiler. Diğer bir deyişle uykusuzluğa dayanıklılığın kişiden kişiye değişik olması bir trait özelliğindeydi.
Birkaç yıl önce New York Columbia Üniversitesi ndeki araştırıcılar çalışma belleğinde UD sonrası gelişen fonksiyonel defisitin TMS ile geri döndürülebileceğini ve yalnızca UD na nörokognitif cevabın değil, aynı zamanda TMS a da cevabın bir trait niteliğinde olduğunu gösterdiler.
UD nun etkilediği nöral ağların aktivitesi nöral rezerv in özelliklerinin dışlaşmasıdır.bu rezerv ne kadar yüksek kapasitede olursa UD nun sonucunda nörokognitif performans düşüklüğü o kadar az olacaktır. TMS uygulaması ise henüz bilmediğimiz bir mekanizma ile UD dan sonra çalışma belleğinde fonksiyonel aksama gösteren devrelerde yapay olarak nöral rezervi fasilite ederek nöral ağ aktivitesinde bir artışa yol açmaktadır.