Gülnur Acar Savran Sivil Toplum ve Ötesi Rousseau, Hegel, Marx dipnot yayınları
Elinizdeki kitabın, Rousseau ve Hegel'in sivil topluma yaklaşımlarını ele alan ilk iki kısmı, 1983 yılında tamamlamış olduğum doktora tezimden kaynaklanıyor. Marx'm sivil toplum eleştirisinin sergilendiği üçüncü kısmı ise sonra kaleme aldım. Ancak, bu üçüncü kısımda yer alan düşüncelerin bir bölümünün, özet halinde de olsa, doktora tezimin değişik kısımlarında dile getirilmiş olduğunu da belirtmek gerekiyor. Bu çalışmanın hazırlanması sırasında bana çeşitli biçimlerde yardımcı olan üç kişiye özel olarak teşekkür etmek istiyorum: En başta, 1976-1981 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde asistan olarak görev yaparken, çalışmalarımı sürdürebilmem için bana, YOKöncesi üniversitesinde bile genç asistanlara tanınmayan olanakları sağlayan Prof. Dr. Bedia Akarsu'ya; ayrıca, kitabın ilk iki kısmının oluşmasında beni kuramsal olarak yönlendiren Istvân Meszâros'a; ve nihayet, bütün çalışma süresince bana her türlü destek ve dayanışmayı veren, yazdıklarımı saür satır benimle tartışan dostum Chris Arthur'a... Gülnur Acar Savran Yazarın notu: Rousseau ve Marx'tan yapılan alıntıların, söz konusu yazarların Türkçe'ye çevrilmiş olan yapıtlarında yer aldığı durumlarda Türkçe çevirilerden yararlandım; ancak yer yer değişiklikler yaptım. Gerek genel gerekse alıntılara ilişkin göndermelerde Türkçe metne referansı "T" harfi ile gösterdim.
İçindekiler GİRİŞ 9 I. KISIM ROUSSEAU VE SİVİL TOPLUM Bölüm 1 DOĞA DURUMU ÖĞRETİSİ: HOBBES VE LOCKE 29 Locke: Doğal "Toplum" 33 Hobbes: Doğal İnsan 43 Bölüm 2 ROUSSEAU VE DOĞA DURUMU 55 Olumsuzlama ve Eleştirinin Olanaklılığı 55 "Birlik" ve Eleştiri Perspektifi 70 Bölüm 3 ROUSSEAU'NUN ELEŞTİRİSİ 77 Rousseau'nun Eleştiri Konusunun Çerçevesi 79 İnsan/Yurttaş İkiliğinin Eleştirisi 90 Doğal ile Toplumsalın "Sentez"i 109
Bölüm 4 ROUSSEAU'NUN SINIRLARI 115 Soyut Yasa 118 Rousseau'nun Ütopyasında İktisat 123 II. KISIM HEGELVE SİVİL TOPLUM Bölüm 5 HEGEL'İN AYDINLANMA VE ROUSSEAU ELEŞTİRİSİ 141 Hegel'in Ampirizm ve Biçimcilik Eleştirisi 141 Ampirizm Eleştirisi 145 Biçimcilik Eleştirisi 151 Ampirizm ile Biçimciliğin Birliği 158 Hegel'in Rousseau Eleştirisi 163 Soyut Olumsuzlama ve Rousseau'nun Soyut Tümeli 165 Rousseau'nun Bireyciliği 167 Hegel'in Aydınlanma ve Rousseau Eleştirilerinin Birliği 171 Bölüm 6 HEGEL'İN "DOĞAL" VE "DOLAYIM" KAVRAMLARI 177 "Doğal" Kavramının İkili Anlamı 177 Hegel'in "Doğal" Kavramının Taşıdığı İki Anlam Arasındaki İlişki 191
Bölüm 7 SİVİL TOPLUMUN ELEŞTİRİSİ VE ELEŞTİRİNİN SINIRLARI 199 Sivil Toplumun Eleştirisi 200 Eeleştirinin Sınırları: Meslek Birliklerinin ve Zümrelerin Dolayım Nitelikleri 219 Hegel'in Eleştirel-Olmayan Gerçekçiliği 231 Bölüm 8 HEGEL'İN DOLAYIMLARININ SORUNLU NİTELİĞİ VE BUNUN HEGEL'İN ONTOLOJİSİNDEKİ KÖKLERİ 237 Hegel'in Dolayımlarınm Dönüştürücü- Olmayan Niteliği 238 Hegel'in Ontolojisi'nde Doğanın Statüsü 248 III. KISIM MARX VE SİVİL TOPLUMUN AŞILMASI Bölüm 9 MARXTN SİVİL TOPLUM ELEŞTİRİSİ 263 Sivil Toplumun 'Anatomisi' 263 Burjuva Bireysellik Biçiminin Eleştirisi 282 Bölüm 10 MARXTN ELEŞTİRİSİNİN ONTOLOJİK TEMELİ 293 Emek ve Doğa-Tarih Birliği 293 Toplumsallık ve Tarihsellik 312
Bölüm 11 TOPLUMSAL BİREY 331 Emek ve Özgür Faaliyet 331 "Toplumsal Olan" ve "Bireysel Olan" 349 Sonuç ROUSSEAU VE HEGEL'E KISA BİR DÖNÜŞ 359
GİRİŞ "Sivil toplum" kavramı Eduard Bernstein'ın yapıtındaki savunusundan ve Gramsci'nin düşüncesinde oynadığı önemli rolden sonra gündemden neredeyse hiç düşmedi. Bu gelişmenin Baü'daki tarihçesi 1970'li yılların başına kadar uzanıyor. Baü'daki tartışma sürecinde, kavram gelişmiş kapitalist ülkelerin dışına taşan bir yaygınlık kazandı ve çeşitli azgelişmiş ülkelerin aydınları arasmda da belli bir anlayışın kilit kavramı haline geldi. Sivil toplum kavramım gündeme getirenlerin Bernstein ile ortak bir yanları var: Bernstein gibi onlar da bu kavrama olumlu değerler yüklüyor ve sivil toplumu ulaşılacak bir model olarak görüyorlar. Bu modeli savunanların anlayışlarının temelinde, devletin müdahalesi dışında kalmış ve bireylerin kendi kendilerini yönlendirebildikleri bir alan olarak tanımlanan bir sivil toplum yatıyor. Böyle tanımlanmakla, savunucularının gözünde, sivil toplum demokratik yapıların ve demokrasi mücadelesinin alanı haline geliyor. Sivil topluma, ulaşılacak bir amaç olarak bakan çok genel bir anlayışın varlığını bir kez saptadıktan sonra, bir yandan gelişmiş kapitalist ülkelerde, öte yandan azgelişmiş ülkelerde bu amacın tanımlanış biçimi arasında bir aynım yapmak olanaklı. Ban'da sivil toplumun yeniden gündeme gelişi Av-
10 Sivil Toplum ve Ötesi ro-komünizmin kendine özgü sosyalizm projesi bağlamında oldu. Devletin etki alanını mümkün olduğunca daraltarak, devletle doğrudan yüzleşmek yerine, sivil toplum kurumlarını geliştirerek geleceğin ön-biçimlerini oluşturmaya dayalı bir projeydi bu. Bu görüşe göre, bireylerin kendi yaşamlarım yönlendirmeleri ve kendilerini doğrudan ilgilendiren her alanda kararlara katılımları sivil toplumun sosyalizm projesi açısından taşıdığı önemli bir potansiyeldi. Bu potansiyelin sosyalist, katılıma bir demokrasi pratiğine dönüştürülmesi olanaklıydı. Bireysel özgürlükler ve kitlesel katılım alam olmasının yanı sıra, sivil toplumun sosyalizme doğru açılımları bağrında taşıyan bir alan olarak görülmesine dayanak oluşturan başka bir gelişme de, son kırk yıldır Batı'da ortaya çıkmış olan yeni toplumsal hareketlerdi: Bu anlayışa göre, feminizm, eşcinseller hareketi, barış hareketi, anti-nükleer hareket, çevrecilik, ırkçılığa karşı mücadele gibi, tabam sımfsal olmayan ama çeşitli baskı biçimlerini sorgulayan hareketler sivil toplum içinde ortaya çıkmışü. Büyük ölçüde sivil toplumun eşitlik ilkesinden kaynaklanan bu hareketler baskıcılığa karşı olma nitelikleriyle geleceğe yönelik hareketlerdi. Sivil toplum bu anlamda da sosyalist bir toplumun tohumlarını bağrında taşıyordu. Ne var ki, sivil toplumun gelişmesini sosyalizmin kuruluşunun bir parçası olarak gören bu anlayışın tarihçesi, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki özgül bir gelişmeyle birlikte örüldü: "Refah devleti" dönemi kapanmış ve bu dönemde gerek sağda gerekse solda egemen ideoloji haline gelmiş olan devletçilik yerini, her tür devlet müdahalesinden "özgürleşmiş" bir piyasa savunusuna bırakmıştı. Kapitalizmi yönetmenin en "ussal" biçimi üzerine süren tarüşmalarda kimileri piyasa mekanizmasının ve bireyciliğin has alanı olarak sivil toplum
Giriş 111 kavramına başvurmaya yöneldi. Bu çerçevede, sivil toplumu bir model olarak benimsemenin anlamı değişiyor, olaya giderek daha az sosyalizmin kuruluşu ve giderek daha çok kapitalizmin iyi işlemesi açısından bakılıyordu. Sivil toplum kavramı azgelişmiş ülkelere bu ikiliği bağrında taşıyarak girdi. Özellikle de, uzun yıllar boyu askeri diktatörlükler alanda yaşamış olan toplumlar, sivil toplumu kurma projesinin bu muğlaklaşmış anlamı için çok uygun topraklardı: Bu ülkelerde solun bir bölümü, askeri diktatörlüklerin baskıcı devletleri karşısında sivil toplumun, piyasa mekanizmasına dayanan bireysel özgürlüklerini savunmayı üstlendi. Bu bağlamda, sivil toplumun gelişmemiş ya da olgunlaşmamış olması ile bu ülkelerde sık sık kurulan diktatörlükler arasmda doğrudan bir bağlanü olduğu ileri sürülüyor ve diktatörlüğe karşı mücadele ile sivil toplumun kurulması projesi iç içe giriyor. Sivil topluma yine olumlu değerler yükleniyor ama bu kez sorun gelişmiş kapitalist ülkelerdeki olgun sivil toplum düzeyine erişmek olarak konuyor. Ancak bu ülkelerdeki kimi solcu aydınlar sivil toplumu bir model olarak benimsemenin sınırlarını bu kadar dar tutmaktan yana değiller. Bu sivil toplum modelinde, vurgu piyasa ilişkileri ve ussal bir kapitalizmden çok, bireyin ve çeşitli toplumsal grupların devlet karşısındaki özgürlük alanlarının genişletilmesi üzerinde. Kısacası, azgelişmiş ülkelerde ve gelişmiş kapitalist ülkelerde farklı itkilerle benimsenmiş olmakla birlikte, sivil topluma olumlu değerler yükleyen genel bir anlayışın dünya çapında yaygınlaşüğı söylenebilir. Ayrıca, bu anlayışın, hem sosyalizme geçişe, hem de ussal ve "özgürlükçü" bir kapitalizmi kurmaya ilişkin boyutları içermekten kaynaklanan ikili niteliği de, aynı biçimde, genel bir olgu.
12 Sivil Toplum ve Ötesi Avro-komünizmin, sosyalist toplumun tohumlarım sivil toplumda atma perspektifi için ana tarihsel kaynak Gramsti'nin yeniden yorumlanarak kullanılan yapıtı. Bu İtalyan sosyalistinin sivil toplum ile "hegemonya" kavramı arasında kurduğu bağlantının yorumundan hareketle Avro-komünistler sivil toplum kavramım genel bir sosyalist mücadele çerçevesine yerleştirdiler. Bu Gramsci yorumuna göre, Batı'da sosyalizmi kurmanın yolu, artık, sosyalistlerin sivil toplumun çeşitli kurumlanm dönüştürmelerinden ve böylece sivil toplumda kendi ideolojik hegemonyalanm kurmalarından geçiyordu. Nihai hedef, devletin bu giderek genişleyen sivil toplum içinde erimesini sağlamakü. Bu, Batı'da gerekliydi çünkü Batı toplumlannda (Doğu toplumlarından farklı olarak) sivil toplum kurumlan güçlü ve gelişkindi. Dolayısıyla, sivil toplum görmezlikten gelinerek hiçbir şey başarılamazdı. Bu Gramsci yorumu sadece Avro-komünistlerin işine yaramakla kalmadı. Azgelişmiş ülkelerde kimi sol aydınlar bu tahlili mantıksal sonuçlarına götürdüler: Azgelişmiş ülkelerde, tam da, devlet aşırı güçlü, sivil toplum da güdük ve cılız olduğu için, sosyalizme geçişin çocuksu ve romantik bir düş olarak kalmaması, öncelikle sivil toplumun güçlendirilmesine bağlıydı. Sonuç olarak, Gramsci'nin "sivil toplum" ve "hegemonya" kavramları ile bu bağlamda kurduğu Doğu/Batı karşıtlığı, hem Batı toplumlarında, hem azgelişmiş ülkelerde sivil toplumun yüceltilmesine ve devlet karşısında bu alanın güçlendirilmesine, genişletilmesine dayalı bir stratejinin yaygınlaşmasına yol açtı.