EFFECTS ON BODY COMPOSITION OF REGULAR EXERCISE IN WOMAN PATIENTS THAT HAVE CARDIO-VASCULAR DISEASE



Benzer belgeler
Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

VÜCUT KOMPOSİZYONU 1

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

Günde kaç saat, haftada kaç gün egzersiz yapılmalı?

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

YAŞLILARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA

ÇOCUKLARDA FİZİKSEL AKTİVİTE VE FİZİKSEL UYGUNLUK PROF. DR. ERDAL ZORBA

PROF. DR. ERDAL ZORBA

Kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Büyük tansiyon 140 mm Hg veya küçük tansiyon 90 mm Hg dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir.

Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir.

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

AEROBİK EGZERSİZ PROGRAMLARININ DÜZENLENMESİ

SAĞLIKLI KALP İÇİN AKTİF YAŞAM

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA

FİZİKSEL AKTİVİTE RİSKLER & YARARLAR. Prof.Dr.Gülfem ERSÖZ

Dr. Öğr. Üyesi Yetkin Utku KAMUK

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

Son yıllarda tüm dünyada mücadelesi yoğun bir şekilde devam eden, uzun süreli enerji dengesizliği sonucunda oluşan ve birçok hastalığın ortaya

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIKLI YAŞAMI DESTEKLEME PROGRAMI. Dr. Metin SABUNCU YALOVA BELEDİYESİ SAĞLIK İŞLERİ MÜDÜRÜ

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

HİPERTANSİYON & EGZERSİZ

VÜCUT KOMPOZİSYONU. Doç. Dr. Ferda GÜRSEL

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir.

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI İNCELER.

FİZİKSEL AKTİVİTE VE AKTİF YAŞAM

İÇİNDEKİLER. Bölüm 1 FİZİKSEL UYGUNLUĞA GİRİŞ. Bölüm 2 FİZİKSEL UYGUNLUK SAĞLIK VE HASTALIK. Bölüm 3 SAĞLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE RİSK SINIFLAMASI

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

KADIN VE EGZERSİZ PROF. DR. ERDAL ZORBA

Kalp Hastalıklarından Korunma

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

Dolaşım Sistemi Dicle Aras

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN SAĞLIK ÜZERİNE YARARLARI Doç. Dr. Ferda GÜRSEL

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

EGZERSİZ VE OSTEOPOROZİS. Dr. Gülfem Ersöz ANKARA ÜNİVERSİTESİ

TANSİYON VE SAĞLIKLI YAŞAM

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

Dayanıklılık ve antrenman

Amaç: Egzersiz programına katılmak üzere gelen bireylerin başlangıçta var olan hastalıklarını ve hastalık risk sınıflamasını öğrenmek

ESNEKLİK GELİŞTİRME VE PROGRAMLAMA

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

KALP KRİZİNDE İLK MÜDAHALE VE STENTLİ HASTANIN YAŞAMI. Uzm.Dr. Selahattin TÜREN Kardiyoloji Bölümü

Okulöncesi Dönemde Beden Eğitimi Çalışmalarının Çocuğun Gelişimine Katkıları:

EGZERSİZ VE TERMAL STRES. Prof.Dr.Fadıl ÖZYENER

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın

EGZERSİZ FİZYOLOJİSİNDE TEMEL KAVRAMLAR

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER

SPORCULAR İÇİN TEMEL BESLENME İLKELERİ

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Çocukların. Büyüme ve Gelişmesinde. Hareketli Yaşamın Önemi

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

DİYABET NEDİR? Özel Klinik ve Merkezler

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

Kilo Kontrolünde Fiziksel Ak1vitenin Önemi. Prof. Dr. Reyhan Çeliker Acıbadem Maslak Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü

SPORCU SAĞLIĞI DOÇ.DR.AYDIN ŞENTÜRK KORKMAZ ATALAY

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

TALASEMİDE OSTEOPOROZ EGZERSİZLERİ

Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle

Büyümekte olan bir çocuk için ATP nin anaerobik yolla üretimi oldukça önemlidir çünkü

GENEL ANTRENMAN BİLGİSİ

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA

YAŞAMBOYU SPOR ve ANTRENMAN BİLGİSİ. HAZIRLAYAN Zekeriya BAŞEKEN Beden Eğitimi Öğretmeni 1

DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR

FİZİKSEL UYGUNLUK VE ESNEKLİK

EGZERSİZDE KALP - DOLAŞIM FİZYOLOJİSİ. Prof. Dr. Fadıl ÖZYENER UÜTF Fizyoloji AD

BÜYÜME VE GELİŞMEDE DÖNEMLER

Endokrin ve Metabolik Hastalıklarda Fiziksel Aktivite ve Egzersiz

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

Çocuk ve adolesanlarla çalışma

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Esneklik. Bir eklemin ya da bir dizi eklemin tüm hareket genişliğinde hareket edebilme yeteneğidir

Kalp Krizini Tetikleyen Durumlar ve Tedavisi. Doç. Dr. Bülent Özdemir Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı

YÜKLENMENİN ÖLÇÜTLERİ ANTRENMAN BİLGİSİ

FAZ I. Değerlendirme Eğitim Fiziksel aktivite Psikososyal yaklaşım. Bileşenler. Tanım. Değerlendirme. Koroner yoğun bakım

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Eskimeyen Yeniler: Nabız Hızı ve Nabız Basıncı

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

DİABETES MELLİTUS VE EGZERSİZ. Dr.Gülfem ERSÖZ

HİPERTANSİYONLU HASTALARA ANKET BİLGİNİZİ ÖLÇÜN

KUVVET ANTRENMANLARININ PROGRAMLANMASI

Bu olumsuzluklar nedeni "günümüzün en fazla zihinleri ve bedeni meşgul eden rahatsızlığı olan "OBEZİTE" meydana gelmektedir.

KAN BASINCI (TANSĐYON) Prof. Dr. Erdal ZORBA

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki

BÜYÜME. Vücudun ya da vücut bölümlerinin boyut olarak artması Yaşamın ilk 20 yılında görülen en önemli biyolojik süreçtir.

ANTRENMANA UYUM DOÇ.DR. MİTAT KOZ. Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı. EGZERSİZ Fizyolojisi. Dr. Sinan Canan

9. Sigarayı bırakma zamanı

Osteoporoz Rehabilitasyonu

Egzersiz sırasında kasların enerji üretimi için daha fazla oksijene ihtiyaç duymaktadır

Antianjinal ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF.

Transkript:

ISSN:1306-3111 e-journal of New World Sciences Academy 2009, Volume: 4, Number: 2, Article Number: 2B0008 SPORT SCIENCES Received: August 2008 Accepted: February 2009 Series : 2B ISSN : 1308-7266 2009 www.newwsa.com Yonca Biçer University of Firat ybicer1@mynet.com Elazig-Turkiye DÜZENLİ EGZERSİZİN KALP DAMAR HASTALIĞI OLAN KADIN HASTALARIN VÜCUT KOMPOZİSYONLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ÖZET Günümüzde sporu profesyonel olarak uygulayanlar dışında sağlık amacıyla yapanların sayısı, ülkemizde spor yapmayanlara oranla oldukça azdır. Sanayileşme ve modern yaşam tarzının sebep olduğu bedensel hareketsizlik her yaş grubundaki bireyleri olumsuz etkilemektedir. Yüksek tansiyon, şişmanlık, kassal zayıflık, postüral bozukluklar ve kalp damar sistemi yetersizlikleri gibi birçok problem çocukluk ve ergenlik dönemindeki dengesiz beslenme, egzersiz yapmama alışkanlıkları ve yaşam koşullarının sonucu olarak gelişmektedir. Vücut yağ oranlarında cinsiyete bağlı farklılıkların olması ve yeterli imkânların olmayışı, çalışsın ya da çalışmasın çok büyük bir çoğunluğunun kendi sağlıkları için ayıracak zaman bulamayışları nedeniyle özellikle bayanlar, erkeklere göre hareketsizlikten doğan olumsuz sonuçlara daha çok maruz kalmaktadırlar. Bu sonuçta, birçok bilim adamını ve araştırmacıyı düzenli egzersizin bayanların bedensel ve ruhsal sağlıklarına etkileri konusunda araştırma yapmaya teşvik etmiştir. Anahtar Kelimeler: Koroner Arter Hastalıkları, Egzersiz, Vücut Kompozisyonu, Spor, Kadın EFFECTS ON BODY COMPOSITION OF REGULAR EXERCISE IN WOMAN PATIENTS THAT HAVE CARDIO-VASCULAR DISEASE SUMMARY Nowadays, it is too few the number of doing sport activities than non-doing sport activities for health in our country. Physical immobility which is caused by industrialized and modern life style effects to the individual negatively. Lots of problems like hiper blood pressure, obesity, muscle weakness, postural defects and disability of cardio-vascular is to occur in period of childhood and adolescence in which has been developed mal-nutrition, non-doing activities and bad life style. Differences in proportions of body fat, inefficient opportunity and no time to exercise for especially, women are much more exposed to negative results related with inactive than men. This station is encouraging to many scientists and researchers for making research. Consequently, they have studied as regards physical and mental health conditions of women for many years. Keywords: Coronary Artery Illness, Exercise, Body Composition, Sports, Woman

1. GİRİŞ(INTRODUCTION) Çoğumuz çeşitli nedenlerden dolayı günlük yaşantımızda hareketsiz bir yaşam biçimini seçer ve böyle bir yaşam biçimi için gerekçeler öne süreriz. Sıklıkla da iş şartlarının yoğunluğu, maddi sorunlar, yetersiz zaman, uygun ortam bulamama, istenmeyen hava şartları gibi bahaneler ile bu durumu açıklamaya çalışırız. Böylece suçluluk duygusunu da belli bir oranda hafifletiriz. Günümüzde, hareket azlığı bir hastalık olarak nitelendirilmekte ve birçok ölümcül hastalıkların sebebi olarak gösterilmektedir. Kalp- Damar hastalıkları bu grubun başını çekmektedir. Elbette ki teknolojinin gelişmesiyle, iş kolaylaştıran aletlerin günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olmasının bedensel hareketsizliğe etkisi büyüktür. Sedanter bir yaşam tarzı ise birçok ciddi sağlık problemlerine neden olmaktadır. Çağın hastalığı olarak nitelendirilen obezite ve kardiyovasküler hastalıklar başta olmak üzere kassal zayıflık, postürel bozukluk, diabet gibi birçok hastalıklar hareketsiz ve sedanter bireylerde daha sık görülmektedir [1 ve 8]. Fiziksel kapasitede 20 li yaşlardan itibaren başlayan azalma, yavaş seyirli de olsa düzenli fiziksel aktiviteye katılanlarda bu çok daha yavaştır. Bilimsel çalışmaların sonuçları da düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin yaşlanma hızını yavaşlattığı şeklindedir. Diğer bir bilimsel bir gerçek ise antrenmanlı 65 yaşandaki bir bireyin 35 yaşındaki antrenmansız ve inaktif bir bireyden çok daha iyi bir fiziksel çalışma kapasitesine sahip olduğudur [23 ve 29]. Bu da düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin, sadece şu anki günlük yaşantımız ve sağlığımız üzerinde değil gelecek yıllardaki yaşamımız üzerinde de olumlu etkileri olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır [23 ve 29]. Fiziksel kapasitenin azalmasına neden olan en önemli faktör modern insan yaşam biçimidir. Modern yaşamın hareketsizliğine rağmen getirdiği rahat yaşam biçimi, sadece yaşamı sürdürmek için yapılan sınırlı aktiviteler fiziksel kapasitenin azalmasına neden olan en önemli ve etkili faktörlerdir. Her ne kadar fiziksel aktivitenin yaşamı uzattığı konusunda deliller yoksa da fiziksel aktivitenin yaşlılıkla oluşacak vücuttaki bazı olumsuz değişikliklerin hızını azalttığı, bir kısım hastalıklardan korunmayı sağladığı ve yaşam kalitesini artırdığı konusunda yeterli bilimsel veri vardır [22 ve 39]. Doğadaki canlıların birincil hedefi basit bir anlamda yaşamlarını devam ettirmektir. Doğadaki diğer canlılardan farklı olarak insanoğlu, yaşamı basit anlamda devam ettirmenin yanında yaşamın kalitesini de artırmaya çalışır. Daha kaliteli bir yaşam biçimi de çalışmayı, üretmeyi ve sağlıklı olmayı gerektirmektedir. Bütün bu basit gerçekler insanın günlük yaşantısındaki hareketliliğinin temelini oluşturmaktadır [22 ve 39]. Düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin sağlıklı ve kaliteli yaşam biçimine olan katkıları nedir? Neden fiziksel aktivite? Bilimsel veriler ışığında bu neden ve katkıları: Koroner arter ve damar hastalılarından korunma, Yüksek tansiyon ve kan kolesterol düzeyinden korunma, Kalp ve akciğerlerin kapasitesini geliştirme, Kas kuvvet ve esnekliğini, eklem hareketliğini geliştirme, Kemik dokuyu güçlendirme, Hastalıklara karşı vücudun savunma mekanizmasını (immun sistem) güçlendirme, Vücut ağırlığını düzenleme ve kontrol etme, Kişinin kendine güvenini artırma, 74

Stresi azaltarak buna bağlı hastalıkları azaltma, Yorgunluk ve ağrı şikâyetlerini azaltma şeklinde özetlenmektedir [22 ve 34]. Koroner arter hastalığı, kalp yetersizliği ve hipertansiyon yaygın kalp-damar hastalıkları arasındadır ve yaklaşık olarak bu kalpdamar hastalıklarının 2/3'ü kalp krizi ile ortaya çıkmaktadır. Koroner arter hastalığının (KAH) en kötü yanı, bir uyarı olmaksızın ortaya çıkması ve ilk kalp atağını geçiren her beş kişiden birinin ani ölmesidir [2 ve 4]. Bu acı manzara, dikkatlice planlanmış önleyici ve rehabilitasyon stratejilerinin gereğini ortaya koymaktadır. İyi planlanmış bir psikolojik ve fiziksel rehabilitasyon programı, kalp-damar hastalığı geçirenleri, aktif ve verimli bir hayat tarzına döndürmede esastır [2, 4 ve 22]. Fiziksel olarak aktif insanlarda koroner kalp hastalığı (KKH) ile ilgili bulgulara daha az rastlanırken; ileri yaşlarda bu tip hastalıklar hafif seyirli olup mortalite hızları anlamlı olarak düşük çıkmaktadır [2, 3 ve 8]. Egzersizin plazma lipid ve lipoproteinleri, kan basıncı ve kalp atım sayısı üzerine olan etkileri ile ilgili genel literatür değerlendirmesi yapıldığında orta ve düşük yoğunluktaki ve yeterli süredeki (en az 6-8 hafta) egzersizlerin vücut ağırlığı ve vücut yağ yüzdesindeki azalmalarla beraber olduğunu göstermektedir [1]. Aerobik egzersizleri sonucu dinlenme kalp atım sayısında düşme ile kalp kasının oksijen ihtiyacı tasarrufu ve bununla kalp faaliyetinin ekonomikleşmesi, HDL-K da artma ve LDL-K da düşme Arterioskleroza karşı yükselmiş koruyucu etkiyi ifade etmektedir [1 ve 32]. Fiziksel aktivitenin koroner damar hastalığı ile olan ilişkisi birçok araştırıcı tarafından incelenmiştir. Bu çalışmalar, düzenli fiziksel aktivitenin kalp hastaları için zararlı değil, tam tersine yararlı olduğunu göstermiştir. Bazı araştırmacılar, fiziksel antrenman ve risk faktörlerinin kontrolü ve kalp damar fonksiyonlarının takip edilmesini gerektiren bir rehabilitasyon programının hem hastaya, hem de ailesine ekonomik ve psiko sosyal yararlar getirmenin yanı sıra (işin hafiflemesi ve iyi hissetme) fonksiyonel kapasitenin artırılmasında da yarar sağlayabileceğini belirtmişlerdir. Bu nedenle, kalp hastalarının fiziksel aktivite programlarına katılmaları önemlidir [21, 24 ve 32]. Zamanla, uygulanan egzersiz programı ve oluşturulan yeni yaşam şekli ile fiziksel kondisyon artmaktadır. Kalp yetersizliği olan hastalarda ise fiziksel aktivite engel olarak düşünülmüştür. Oysa, son yıllarda maksimal kalp hızının %55'i gibi düşük egzersiz programları ile kalp yetersizliği hastalarında performans geliştiği gösterilmiştir [22, 24 ve 32]. Fiziksel egzersiz programı uygulanan hastalarda göğüs ağrısı görülme sayısı azalır. Fiziksel aktivite ile kan basıncı ve kalp frekansında azalma olur ve anjina oluşum eşik değeri yükselir. Fiziksel aktivitenin blokerlerin alımı ile anjina oluşumunu kontrol altına aldığı gösterilmiştir. Egzersiz ile koroner kan akımında iyileşme de anjina pektoris oluşumunu azaltır, kriz alanlarının küçülmesine yardım eder ve dolayısıyla ölüm oranını azaltır [5 ve 7]. Fiziksel egzersizin iskemik kalp hastalığı riskini de azalttığı bilinmektedir [5, 6 ve 7]. Normal kişilerde fiziksel egzersiz ile vasküler ve periferik kondüsyon birlikte artar. Vasküler kondüsyon; vurum hacminde artma, ejeksiyon fraksiyonu ve hızında artma, sol ventrikül kasılma gücünde artma, kalp atım hacminde artma, sempatik tonüs azalması, kalp 75

frekansında azalma ve eritrosit kitlesinde artma şeklinde kendini gösterir. Periferik kondüsyon ise; antrene kaslarda daha iyi bir kanlanma ve kasların oksijen alımında artma, oksidatif kapasite ve oksidatif enzimlerde artma ile ortaya çıkar. Kalp hastalarında santral kondüsyon yavaş ve oldukça uzun zamanda gelişir. Çünkü, kaslardan gelen talep azdır. Kalp hastalarında kondisyonun gelişmesi için uygulanan fiziksel egzersiz programı en az; 6-12 hafta olmalıdır [10 ve 12]. Amerikan Kalp Derneğine göre, fiziksel aktivite programında uygulanan egzersiz frekansı 2-3 kez/hafta olmalı ve her antrenmanın süresi 20-60 dakika arasında değişmelidir. Uygulanan egzersiz yoğunluğu, egzersiz testleri ile tayin edilir. Egzersizde hedef kalp hızı, maksimal kalp hızının %70-80'ine erişecek hızda olmalıdır. Amerikan Kalp Derneğine göre maxvo2'nin %50-80 arasında olması yeterlidir [12]. Daha önce fiziksel olarak aktif olanların, hareketsiz olanlara oranla oluşacak ilk kriz atağını 2-3 kat daha iyi karşılayabildikleri buna en iyi örnektir. Ayrıca hareketsiz bir birey düzenli fiziksel aktiviteye katılan bir bireyden iki katı daha fazla koroner arter hastalığına yakalanma riskine sahiptir. Amerikalı Spor Hekimi ve araştırıcısı Joe Dewalt Eğer düzenli egzersiz yaparsanız kriz geçirme riskinizi %300 azaltırsınız demektedir. Aynı araştırıcı; Eğer siz vaktinizi oturarak geçiren bir bireyseniz geçireceğiniz ilk kriz atağında ilk 24 saat içinde ölme riskiniz %25, önümüzdeki beş yıl için ise bu riskiniz %75 olacaktır demekte ve Eğer düzenli egzersiz yapan biriyseniz ilk 24 saat içinde %25 olan ölme riskiniz sadece %5 e, beş yıl için ise bu riskiniz %75 den %25 e inecektir diye ilave etmektedir. Böyle bir değişim için ise 2-3 ay, haftada üç gün 30 ar dakikalık, orta şiddette bir egzersiz programının yeterli olacağını da vurgulamaktadır [10, 11 ve 12]. Benzer bilimsel örnekleri kalp damar hastalıklarının oluşumunda önemli bir nedeni oluşturan yüksek kan kollestrol ve trigliserid düzeyi, tansiyon, ilerleyen yaşlarda (özellikle menapozdan sonra) sıkça gözlemlenen osteoporoz (kemik doku kaybı) vb. sağlık sorunları için de vermek mümkündür [9 ve 10]. Fiziksel egzersiz etkisiyle sempatik tonus azalır, parasempatik tonus daha güçlenir. Dolayısıyla, kalp kası uyarılma eşik değeri yükselir. Böylece kalp hızı değişkenlikleri artar. Kalp krizi sonrası, ektopik vurularla oluşan ölüm oranının antrenmanlı kişilerde antrenmansız kişilere göre daha da azaldığı gösterilmiştir. Egzersiz kalp hızı değişkenliklerinde blokerlerin etkili olduğu bildirilmektedir [9 ve 12]. Fiziksel aktivite programında hastalara izotonik (aerobik) ve izometrik egzersizler uygulanır. Yıllarca izotonik-aerobik egzersiz uygulanması tercih edilmiştir. İzometrik egzersizlerde, kan basıncındaki yükselmenin getireceği tehlikelerden kaçınılmıştır. Son 10 yıldır izometrik egzersizler de uygulanmaktadır. Gerilme egzersizleri ile hastaların daha rahat gevşedikleri ve bu egzersizi daha çabuk kabullendikleri de gözlenmiştir [13 ve 15]. Fiziksel aktivite ile yağ profilinde iyileşme olur. Haftada 3-4 kez, 20-30 dakika egzersiz yeterlidir. İngiltere'de haftada 15 mil koşma egzersizinin yağ profilini iyileştirdiği gösterilmiştir. Total kolesterol azalırken, HDL-kolesterol artar. Hipertansiyonlu hastaların tedavisinde, hipotansif ilaçların yağ profili üzerindeki ters etkileri göz önüne alınınca; fiziksel egzersizin tedavide daha etkili olduğu, hipertansif hastalarda ölüm ve morbiditeyi azalttığı gösterilmiştir [1 ve 14]. Rehabilitasyon programında, düzenli egzersizin pıhtılaşmayı engelleyen yapıyı azaltarak, koroner hastalıkların tedavisinde önemli 76

rolü vardır. Koroner arter hastalarında ve kalp krizi sonrası ilk yıllarda sıklıkla depresyon gelişir. Kontrollü egzersiz ile: 1- hastanın kendine güveni artar 2-depresyon görülmez. Daha mutlu ve yeni yaşam stilini kabul etmiş hasta tabloları sıklıkla görülmektedir. Egzersiz ile birlikte yapılan gevşeme teknikleri egzersizin etkisini artırır ve çeşitli fiziksel ve dıştan gelen streslerin organizmadaki etkisini azaltır [15, 16 ve 17]. Genç hastalar 3-6 ay sonra stres-test uygulamasında, Bruce protokolü ile 9dk. treadmill egzersizini komplikasyonsuz bitirdiğinde, hastanın eski işine veya modifiye edilmiş işine veya yeni uygun bir işe dönebileceği belirtilmektedir [15 ve 18]. Fiziksel egzersiz programları uygulanan hastalarda seksüel aktivite de düzenlenir. Koroner arter hastalarında miyokard iskemisi ve ritim bozukluğu olmadan günlük iş kapasitesinde egzersiz yapabildiği takdirde aktif seksüel hayata dönebileceği bildirilmektedir [16]. Son yıllarda kontrollü uygulanan egzersiz programlarının, ilk programlara göre ölüm ve morbiteyi %33'lere kadar azalttığı gösterilmiştir [15, 16 ve 18]. Egzersizin zararı yok mudur? Bu soruyu olabilir şeklinde cevaplamak en doğrusudur. Çünkü olabilecek zararlar ve riskleri ortadan kaldırma şansımız vardır. Bu zararlar, egzersizin şiddetini azalttıracak ve egzersizi kestirecek düzeyde olanlar olmak üzere iki başlıkta değerlendirilebilir. Egzersiz kaynaklı aşırı kullanım ve zorlama kaynaklı yaralanmalar bunlar arasında en büyük yeri işgal etmektedir ki egzersiz programının uzman bir kişi tarafından düzenlenmesi bu riski önemli ölçüde azaltacaktır. Diğer önemli ve ciddi sorun ise egzersiz sırasında oluşabilecek kalp ve dolaşım sistemi kaynaklı durumlardır. Egzersize başlamadan önce bir doktor kontrolünden geçmek olanaklar çerçevesinde bir kısım testlerle fonksiyonel kapasiteyi ortaya koymak bu riskleri azaltmak ve ideal egzersiz programını ortaya koymak açısından önemlidir [19, 20 ve 21]. 2. ÇALIŞMANIN ÖNEMİ (RESEARCH SIGNIFICANCE) Düzenli olarak fiziksel aktivitelere katılmak, bireyin değişik hastalıklara yakalanma riskini azaltması yanında fiziksel kapasitemizde sağladığı artış ile iş hayatımızdaki performansımıza, ev içi aktivitelere katılımımıza, boş zamanları değerlendirme kapasitemize de olumlu katkı sağlayacağı bir gerçektir. Artan fiziksel kapasite ve kendine güven duygusunun kişinin günlük üretimine yapacağı olumlu katkı bireyin yaşamdan elde ettiği maddi ve manevi kazançlara olumlu yansıması bu katılımın doğal bir sonucu olacaktır. Böylece, düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin dışa yansıyan en önemli göstergesinin kişinin sahip olduğu yaşam kalitesindeki artış olduğu söylenebilir. 3. NE ÇEŞİT VE NASIL BİR AKTİVİTE YAPILMALIDIR? (WHAT KIND OF AND HOW ACTIVITY SHOULD DO?) Bütün olumsuzluklara ve olanaksızlıklara rağmen yaşamın getirdiği sorunlara göğüs gerebilmenin en iyi yollarından biri fiziksel aktivitelere katılmak veya fiziksel aktif olmaktır. Toplumumuzda bunun bilincine varan bireylerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Bilimsel çalışmaların sonuçları ışığında düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin yaşam süresini uzattığını söyleyebilmek zordur. Buna karşın bilimsel veriler ışığında düzenli yapılan fiziksel aktivitelerin yaşam kalitesini artırdığı rahatlıkla söylenebilir. Daha iyi çalışma kapasitesi, daha iyi uyuyabilme, kendini daha iyi hissetme fiziksel aktivitenin yaşamımıza kazandırdıklarından birkaçıdır. Genelde ritmik tekrarlı ve düzenli yapılan aktivitelerin fiziksel kapasiteyi en iyi geliştirdiği kabul edilir. Kalp-dolaşım sistemi kapasitesini dayanıklılığı, genel kondisyonu en iyi geliştiren 77

aktivite türleri arasında da koşma, yüzme, bisiklete binme, ip atlama ve yürümeyi sayabiliriz [14, 15 ve 23]. Yukarıda sayılan aktiviteler içinde herkesin her yerde, her zaman, en güvenilir, en ucuz ve en kolay yapabileceği aktivite tipi yürümektir. Dolayısı ile fiziksel aktiviteye katılmayı arzulayan veya karar verenlere öncelikle önerilebilecek en ideal aktivite türü yürümektir. Yürümenin diğer bir avantajı da bu aktivite sırasında doğa ile baş başa olabilme şansıdır. Seçeceğiniz yürüme ortamına göre çiçeklerin kokusunu alma, kuşların sesini dinleme ve doğayı seyretme şansını elde edebilirsiniz. Hatta yürürken düşünebilir, hayatınız, işiniz vb. hakkında planlar yapıp, kararlar da alabilirsiniz [14, 15 ve 23]. Genellikle merak edilen sorulardan biri Yürüme fiziksel kapasite artışı üzerine koşma kadar etkilimidir? olmaktadır. Bu soruya verilebilecek yanıt evet olacaktır. Fakat beklenen gelişme koşma kadar hızlı olmayacaktır. En az haftada üç gün düzenli olarak sürdürdüğümüz yürüme programının zaman içerisinde sizi koşmaya kadar taşıyacağı da bir gerçektir [23]. 4. FİZİKSEL AKTİVİTE VE KARDİOVASKÜLER SİSTEM İLİŞKİSİ (PHYSICAL ACTIVITY AND CARDIOVASCULAR SYSTEM CONNECTION) Kardiyovasküler sistemin temel fonksiyonu, doku metabolizması ve bu metabolizma sonucu ortaya çıkan metabolitlerin uzaklaştırılmasını sağlamaktır. Fiziksel egzersiz süresince enerji tüketimi artar ve kan dolaşımında uygun düzenlenme ihtiyacı doğar. Bu değişiklikler nöral, biyokimyasal ve diğer faktörlerin karşılıklı etkileşimi ve kombinasyonu sonucunda oluşur [25 ve 31]. Dokuların metabolik aktivitesiyle doğru orantılı olarak bölgesel kan dolaşımı değişkenlik gösterir. Fakat, organların kan akımı egzersiz yapan kasların metabolik ihtiyacına bağlı olarak değişir. İstirahatte, kardiyak atım hacminin %20'si iskelet kasına dağılırken, egzersiz sırasında kardiyak atımın büyük bölümü (%85'in üzerindeki kısmı) çalışan kaslara doğru yönelir. Kalp atım hacminin en büyük kısmı, oksidasyonun aktif olduğu kas bölgelerine taşınır. Bu farklılık, aktif kas dokusu düzeyinde vasküler sistem düzenlenmesi ile sağlanır. Lokal metabolik koşullar, nöral ve hormonal etkiler sonucu gelişen vasküler regülasyon, kas dışındaki dokulardan kasa olan akımı kontrol eder [31 ve 32]. Dolaşımın egzersiz sırasındaki düzenlenmesi, parasempatik uyarının azalıp sempatik boşalımın maksimal olmasıyla sağlanır. Plazma epinefrin seviyesi artarak, egzersiz yapan kas ve santral sinir sistemine ait olan sirkülasyon dışındaki vasküler yatağın büyük bir kısmı kasılır. Diğer bir önemli vasküler düzenlemenin olduğu bölge ise koroner dolaşımdır. Kalp, istirahatte koroner dolaşımdaki oksijenin %75'ini tutar. Bu yüksek tutulumun sınırlayıcı etkisi dolayısıyla, egzersizde miyokard oksijen ihtiyacı, koroner kan akım hızının 4 kat daha artışıyla sağlanır. Bununla beraber, vazodilatasyon ve koronerlerde diyastolik basıncın egzersiz süresince azalması sonucu vasküler dirençte azalma oksijen tutumunu kolaylaştırır. Bunlara bağlı ortaya çıkan net sonuç; egzersiz süresince arteriyovenöz oksijen farkının artışıdır [25 ve 32]. Fiziksel aktivite süresince hemodinamik cevabın büyüklüğü, egzersizin ve etkilenen kas kitlesinin yoğunluğuna bağlıdır. Sedanter bireylerde, maksimal egzersiz süresince kalbin dakika atım hacmi ortalama dört kat kadar artar, bununla birlikte elit düzeydeki sporcularda sekiz kat artabilir. Egzersiz süresince göğüs içi basınç azalması, mitral kapak açıklığının genişlemesini sağlayarak giderek artan ölçülerde diyastolik hacim artışına neden olur [4 ve 32]. 78

Egzersizin sistemik oksidatif kapasiteyi ve vasküler kan akımını düzenlemesi sonucu arteriyovenöz oksijen farkı artar. Maksimal kalp hızının sporcularda sedanter bireylerden farklı olmaması nedeniyle, kalbin dakika atım hacmi en fazla atım hacmindeki artışla sağlanır. Bundan dolayı, atım hacmini artırma yeteneği egzersize başka bir kardiyak cevaptır. Kalbin dakika atım hacmi ve oksijen tüketimi arasındaki ilişki doğrusaldır. Özellikle maksimal dinamik egzersiz, dakika kalp atım hacminde dört kat, kalp hızında üç kat ve atım hacminde iki kat artışla sonuçlanır. Aktif kas dokusunda kalbin dakika atım hacminin dağılımındaki değişiklik ve bu kasların kapiller yatağından geçen oksijenin tutulumundaki artışın sonucu olarak arteriyovenöz oksijen farkı üç kat kadar artış gösterir [7, 26 ve 31]. Egzersiz durdurulduğunda sempatik aktivasyon kaybolarak parasempatik tonusta artış gelişir. Bununla ilişkili olarak kalp hızı ve kalbin dakika atım hacmi azalır. Vasküler direnç, kaslarda bir süre daha devam eden vazodilatasyon nedeniyle düşük olarak kalır. Sonuçta arter basıncı, egzersiz öncesi basınçtan daha düşük seviyelere düşer. Daha sonrasında, kan basıncı baroreseptör reflekslerle (vücutta kan basıncını düzenlerler) normal seviyelere getirilir [30 ve 31]. Bazı çalışmalar, dayanıklılık antrenmanları sonrasında sol ventrikül kompliyansında artış olduğunu göstermiştir. Artmış parasempatik tonus sonucu gelişen bradikardi kalbin diyastolik dolum zamanını uzatır. Böylece, miyokard lif gerilimini artırarak kontraksiyon işlevini üst limitlere taşır. Bu fizyolojik değişiklikler miyokard fibrillerinde biyokimyasal ve yapısal değişikliklerle gider. Kardiyak miyositlerin solunumsal kapasitesinde artışla ilişkili olarak, laktat dehidrojenaz ve pirüvat kinaz aktivitesi artar. Miyokard hücrelerinin boyutunda, mitekondrilerin sayısında ve her bir lifteki miyofibril çaplarında artış tespit edilir [32 ve 34] Antrenman sonrası hem miyokard kontraksiyonu hem de relaksasyonla kardiyak performans düzelir. Maksimal atım hacmine ulaşılmasıyla birlikte kalbin dakika atım hacmi de artar. Sedanter bireylerin atım hacminin 8 haftalık aerobik egzersiz sonrası arttığı saptanmıştır. Egzersiz bırakıldıktan sonra bu değişikliklerin büyük bölümünün 3 hafta içinde gerilediği ortaya konulmuştur. Bununla birlikte, kronik statik egzersiz periyodu sonrası maksimal oksijen tüketiminde daha az bir artış saptanırken lokal kas gücünde daha fazla bir artış gözlenir [31 ve 32] 5. KORONER ARTER HASTALIĞI NEDİR? (WHAT IS CORONARY ARTERY DİSEASE?) Koroner arter hastalığı kalbin etrafını çevreleyerek kalp kasını besleyen koroner arterlerin tıkanıklığına veya daralmasına verilen addır. Nedeni koroner arterlerin aterosklerozudur (damar sertliği). Ateroskleroz, kan kolesterol düzeyi yüksekliğine bağlı, damar iç duvarında plak oluşarak, kan akımını engelleyici darlık oluşmasıdır. Bu darlık sonucu kalp kasına sunulan oksijen miktarı azalır ve iskemik kalp hastalığı denilen tablo ortaya çıkar [2 ve 4]. Kalp ve damar hastalıkları Türkiye'de ve diğer ülkelerde ölüm ve kalıcı sakatlıklara yol açan yaygın sorunlardır. Türkiye de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide yüksektir (240 mg/dl) [35 ve 39]. Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıkları ilk sıradadır ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şişmanlık, hareketsiz yaşam gibi sorunların düzeltilmesi ile bu ölümler önlenebilir veya geciktirilebilir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarını bir numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir. Kalp ve damar hastalıklarını kolaylaştıran faktörlere kardiyovasküler risk faktörleri adı verilir. Kanda kolesterol ve LDL- 79

kolesterolün yüksek olması hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı daha fazladır [12 ve 32]. 5.1. Koroner Arter Hastalığından Korunma Yolları Nelerdir (What Ways Is Of Protect The Coronary Artery Disease?) Öncelikle sigara içilmemelidir, çünkü sigara en önemli risk faktörlerinden biridir. Yüksek kolesterol düzeyinin koroner arter hastalığı gelişimine direk etkisi olduğundan, kan kolesterol düzeyleri diyetle veya ilaç tedavisi ile normal düzeylere çekilmelidir. Düzenli egzersiz yapılmalıdır. Fazla kilolardan kaçınılmalı, boya göre uygun olan kiloya inilmelidir. Her gün yapılan düzenli yürüyüşlerin koroner arter hastalığından korunmada önemli rolü vardır. Eğer yüksek tansiyon veya şeker hastalığınız varsa bunların kontrol altına alınması önemlidir. Ayrıca stresli yaşantıdan da uzak durulmalıdır [2 ve 5]. 5.2. Koroner Arter Hastalığının Belirtileri Nelerdir (What Are Symptoms Of Coronary Artery Disease?) Hastalığın erken evresinde, koroner damarlarda henüz ileri darlık oluşmamışken, hiçbir bulgu olmayabilir. Hastalık ilerledikçe ve damarın içindeki darlık arttıkça, koroner arterler kalbin oksijen ihtiyacını karşılayamaz hale gelirler ve bu durumda göğüs ağrısı ortaya çıkar. Bu ağrı sıklıkla egzersiz ile ilgilidir. Özellikle yokuş veya merdiven çıkarken veya yemek sonrasında göğüs kemiği üzerinde, sıklıkla sol kola ve çeneye yayılan sıkıştırıcı tarzda bir ağrıdır. Farklı şekillerde de ortaya çıkabilir. Dinlenmekle 5-10 dakikada geçer. Eğer bu ağrı çok şiddetli ise ve daha uzun süre devam ederse kalp krizi olasılığı akla gelmelidir. Yalnız bazen koroner arter hastalığının belirti vermeyebileceği veya ilk belirtisinin kalp krizi olabileceği de unutulmamalıdır [2, 12 ve 32]. 5.3. Koroner Arter Hastaları İçin Egzersiz Rehabilitasyonu (Exercise Rehabilitation For Coronary Artery Disease Patients) Kalp hastaları için egzersizin yararı yeniden keşfedilmekte ve bunun kullanımı kalp yetersizliği olanlar gibi, daha ağır hastalara da uygulanmaktadır. Gösterilmiş yararlarına rağmen, koroner arter hastalığı (KAH) bulunan hastalarda egzersiz az kullanılmaya devam etmektedir. Uygun olan KAH hastalarının yalnızca yaklaşık olarak %5'i egzersiz kökenli kardiyak rehabilitasyon programlarına sevk edilmekte ve standart egzersiz programı nadiren üç ayı geçmektedir [2, 4 ve 5]. KAH hastaları için yapılan egzersiz programına kardiyak rehabilitasyon denmesine rağmen; egzersiz, kardiyoloji yoğun bakım ünitesinden taburcu sonrasındaki yalnızca bir komponenttir. Günümüzde, yeni tedaviler ve maliyet yükü yüzünden KAH akut kalp krizinden dolayı yapılan bir çok hastanede yatış yalnızca bir kaç gün sürmektedir. Kalp krizi ve diğer kardiyak problemlerden dolayı olan daha kısa hastane yatışları, bu hastalar için yoğun bakımı hastaneden, hastane dışına kaydırmıştır [12 ve 32]. Taburcu edilme sonrası yoğun kardiyak bakım programlarının üç temel amacı vardır: Hastanın fonksiyonel kapasitesinin sürdürülmesi veya düzeltilmesi, Hastanın yaşam kalitesinin düzeltilmesi ve Tekrar eden kardiyak olaylarının önlenmesidir. 80

Egzersize ek olarak, kritik rehabilitasyon elemanları içerisinde; serum lipidlerinin yoğun diyet ve farmakolojik tedavisi, sigaranın kesilmesi, aspirin gibi antitrombosit (pıhtılaşmayı önleyen) ajanların rutin kullanımı, warfarin gibi diğer antikoagülanların rutin kullanımı, beta-blokerlerin rutin kullanımı ve azalmış sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (ekoda görülen kalbin kasılma gücü) olan hastalarda anjiotenisin dönüştürücü enzim (ACE hormonu) danışma ve eğitimini de içermektedir. Bazı hekimler, çalışma sonuçları yüzünden artık kalp krizi sonrası rutin ACE inhibitörü kullanımını tavsiye etmektedir. Birkaç problem, bu çalışmanın maksimal olarak tedavi edilen KAH hastalarına uygulanmasını kısıtlamaktadır, bunların içinde %50'den az hastada KAH olması gerçeği, yalnızca %40'ının beta-blokerle tedavi edilmesi, yalnızca %75'inin aspirin alması ve yalnızca %29'unun lipid düşürücü tedavide olması bulunmaktadır [2, 12 ve 32]. Kardiyak oksijen gereksinimi, fiziksel aktivite olmadan miyokard oksijen ekstraksiyonu yüksektir ve istirahatteki arter oksijeninin %70-80'idir. Bu yüzden, fiziksel egzersizin oksijen gereksinimi, primer olarak artmış koroner kan akımı ile karşılanmalıdır [2, 4 ve 5]. Maksimal oksijen alımı veya maxvo2 egzersiz kapasitesinin mükemmel bir ölçütüdür, ancak maxvo2 kişinin uzamış submaksimal egzersiz yeteneğini yeterince gösteremez. Bir hastanın efor toleransını değerlendirirken sadece maxvo2 nin hesaplanması kritik bir kusuru yansıtır. Çünkü, maksimum egzersiz kapasitesinde az sayıda görev yerine getirir. Bununla birlikte, sedanter kişilerde, maksimal kapasite genellikle submaksimal dayanıklılık kapasitesi ile korelasyon gösterir [2 ve 12]. İnaktivite ve düşük egzersiz kapasitesi önemli KAH risk faktörleri olsa da, koroner kalp hastalığı (KKH) olmayan KAH olan hastalar sıklıkla yaş ve cinsiyetlerine göre ortalama aralıkta bulunan egzersiz kapasitelerine sahiptir Bununla birlikte, KKH bulunan hastalarda genellikle azalmış maksimal egzersiz kapasiteleri bulunur; bunun yanında bir azalma miyokardiyal hasarın şiddetine ve derecesine bağımlıdır (bu hasar kardiyak atım volümü artırma yeteneğini azaltır). Benzer şekilde, asemptomatik (şikayeti olmayan) miyokardiyal iskemi hastaları sıklıkla egzersiz dispnesi (nefes darlığı) yüzünden kısıtlanmış durumdadır [12]. Klasik angina pektorisli hastalar, miyokardiyal oksijen gereksiniminin daralmış koroner arterlerin yeterli koroner akım sağlama yeteneğini aşması durumunda ortaya çıkar. Bu varyasyonun büyük kısmından, muhtemelen koroner arterin vazomotor hareketi sorumludur, çünkü koroner arterler çeşitli uyaranlara karşı iç çaplarını değiştirirler. Egzersiz, normal koroner arterlerde arter dilatasyonunu (genişleme) artırırsa da, aterosklerotik koroner segmentlerde vazokonstriksiyona (damar daralması) neden olur. Diğer faktörler içinde egzersizin yapıldığı saat bulunur. Çünkü, koroner arterler sabahları daha fazla konstrikte durumdadır [2, 4 ve 12]. 6. EGZERSİZ TİPİ VE KARDİOVASKÜLER CEVAP (EXERCISE TYPE AND CARDIOVASCULAR ANSWER) Kalbin egzersize uyumu, iskelet kasındaki gibi egzersizin tipine, yoğunluğuna, süresine ve sıklığına bağlıdır. Egzersize kardiyovasküler cevabın en önemli belirleyicisi uygulanan egzersizin tipidir. Genellikle egzersiz dinamik ve statik olarak sınıflandırılır. Dinamik egzersiz büyük kas gruplarında, kas geriliminde değişiklik olmaksızın veya çok küçük bir artış varken kasın sarkomer uzunluğunda değişiklikle sonuçlanan egzersizlerdir (koşu gibi) ve izotonik egzersiz olarak da adlandırılır. Statik egzersiz ise daha küçük kas gruplarında, kas boyunda değişiklik olmaksızın veya minimal değişiklik 81

varken, geriliminde belirgin bir artışın ortaya çıktığı egzersizlerdir ve izometrik egzersiz olarak ta adlandırılır (güreş, halter gibi) [12]. 6.1. Dinamik Egzersiz (Dynamic Exercise) Uzamış dinamik egzersiz sırasında iskelet kası metabolizması ön planda aerobiktir ve oksijen ihtiyacında artış gözlenir. Normal sedanter bireylerde istirahatten maksimal egzersiz düzeyine ulaşıncaya kadar oksijen tüketimi ortalama on kat artış gösterirken, elit düzeydeki sporcularda artış oranı daha da yüksektir. Bunun en iyi göstergesi de, arteriyovenöz oksijen farkının ve maksimal oksijen tüketiminin bu sporcu grubunda daha yüksek bulunmasıdır [2, 12 ve 31]. Akut dinamik egzersiz sırasında, egzersiz yapan kaslardaki artmış vazodilatasyon sonucu total periferik direnç düşer. Ön yükün azalması nedeniyle dakikadaki kalp atım hacmi ve kaslardaki kan akımı artar. Bu değişiklik, ön planda lokal otoregülasyon (yönetici, idari kontrol mekanizması) mekanizmaları sonucu gelişir. Doku metabolizması düzeyinde etki eden lokal faktörler (hipoksemi, asidoz, lokal sıcaklık artışı, elektrolit değişiklikleri, adenozin gibi) vazodilatatör sinir uçlarının uyarılması, artışa neden olarak bu etkiye katkıda bulunur [31 ve 32]. Kaslarda yoğunlaşan bu kan hacmi artışı, yine kasların pompa etkisiyle kalbe olan venöz dönüşü artırır. Bunun sonucunda, sol ventrikülün diyastolik dolumu artar ve ortaya çıkan gerilim artışı Frank-Starling (iletiye tepki cevabı) mekanizmasıyla atım hacminin artışına yardım eder [5 ve 12]. Egzersizin yoğunluğu arttıkça refleks mekanizmalarla katekolamin sekresyonu fazlalaşır (hem adrenal bezden hem sinir terminal uçlarından) ve kalp hızında daha fazla bir artışa neden olur. Böylece, miyokard kontraktilitesinin daha etkin hale gelmesi diyastolik dolum zamanındaki kısalmaya rağmen atım hacmindeki artışı devam ettirir. Sonuçta, kardiyovasküler sistemin cevabı, kas gruplarının kontraksiyonuyla gerçektirilen egzersiz performansının sürdürülmesi için ana belirleyici faktördür [5, 31 ve 32]. 6.2. Statik Egzersiz (Static Exercise) Statik egzersize genel fizyolojik cevap dinamik egzersize benzemesine rağmen, bazı önemli farklılıklar gösterir. Kontraksiyon süresince sarkomer boyunda değişiklik olmaksızın kas içi basınç belirgince artar. Basınçtaki artışı izleyerek kas kan akımında belirgin bir azalma olur ya da kan akımı tamamen durur. Bu nedenle, uzamış izometrik egzersiz sırasında kas kontraksiyonu için gereken enerji anaerobik mekanizmalarla sağlanır [4 ve 32]. Kan basıncındaki artışın büyüklüğü, hem ilişkili kas tansiyonu hem de kas gruplarının kitlesindeki artışla orantılıdır. Ortalama arter basıncındaki artış küçük kas gruplarında süren izometrik kas kontraksiyonu esnasında da kaydedilir. Kan basıncının artması ve venöz dönüşün engellenmesi sonucunda atım hacmi sıklıkla azalır. Aktif kas gruplarının metabolik ihtiyaçlarını karşılayacak kadar olmamakla birlikte, daha yüksek dakika kalp atım hacmi sağlamak için kalp hızı artar [4, 31 ve 32]. İzometrik egzersiz süresince kalbin dakika atım hacmindeki artışın büyük kısmı kalp hızındaki artışın bir sonucudur. Çünkü, kalbin atım hacmi, toparlanma periyodunun hemen başına kadar farkedilebilecek kadar büyük bir artış göstermez. Fakat başlangıçtaki kas kontraksiyonları sonucu venöz dönüşün artmasıyla atım hacmi aynı düzeylerde sürdürülür [2, 31 ve 32]. Sistemik kan basıncı İzometrik egzersiz süresince artar. Bu artış, kas yatağı konstriksiyonunun sonucu olarak yansıyan dalgalarda- 82

ki değişiklikler ve total vasküler direncin artışı nedeniyle olmaktadır [4 ve 32]. Statik egzersiz durdurulduğunda oksijen tüketimi ve kalbin dakika atım hacmi geçici olarak artar. Bu fenomen, uzamış İzometrik kontraksiyon süresince gelişen kas iskemisinin lokal mekanizmaları uyarmasıyla kas yatağında ortaya çıkan vazodilatasyonla ilişkilidir. İskemi sonrası gelişen bu hiperemik cevap, muhtemelen İzometrik egzersiz süresince ortaya çıkan oksijen açığını kapatmaya yöneliktir [2 ve 31]. Kardiyovasküler sistemin egzersize olan uyumunda aktivite yoğunluğu, süresi, bireyin cinsiyeti, hormonal dengesi, genetik yapısı gibi birçok etkileşim içinde olan faktörlerden etkilendiği kabul edilmesine rağmen, uygulanan egzersiz tipinin farklılığı bu cevabın değişkenliğini ortaya koyan en belirleyici unsur olarak görünmektedir[4, 31 ve 32]. 6.3. Egzersiz Programlarının Yapısı ve Pratik Yönleri (Structure and Practice Directions Of Exercise Programs) Egzersiz kökenli çoğu kardiyak rehabilitasyon programının benzer bir yapısı ve egzersiz çalışma şeması vardır. Maksimal egzersiz kalp hızını belirlemek, bazal egzersiz performansını dökümante etmek ve şiddetli kardiyak iskemiyi ekarte etmek için, bunların çoğu bazal bir egzersiz stres testine gerek duyar. Hastalara yakın zamanda revaskülarizasyon (tekrar damarı açma tedavisi) yapılmışsa, test yapılmayabilir ve semptomlar ve algılanan egzersiz hızı antrenman yoğunluğunun yönlendirilmesi için kullanılabilir [25, 28 ve 29]. Egzersiz, kalp krizi veya müdahaleden sonra mümkün olduğunca çabuk başlatılmalıdır. Problemleri komplike olmayan kalp krizi sonrası ve anjioplasti hastaları taburcu sonrası ilk hafta içinde orta derece egzersize başlayabilir ve post-bypass-graft hastaları taburcudan sonraki üç hafta içinde egzersize başlayabilir. Genel olarak, hastalar bazal maksimal kalp hızlarının %70-85'inde olacak şekilde, 20-40 dakikalık sürelerde haftada üç kez egzersiz yapar. Program, 12 hafta veya daha fazla sürer ve hastalar egzersiz esnasında genellikle elektrokardiyografi ile izlenmektedir. Kendi kendine egzersiz yapan egzersiz kökenli iskemi veya anginası olan hastalar, iskemik eşiklerinin altında egzersiz yapmalıdır. Gözetim altındaki bir programda, hastalar angına başlangıcına kadar egzersiz yapabilir. Sublingual veya sprey nitrogliserin, tolere edilen egzersiz yoğunluğunu artırmak için rahatça kullanılabilir; bununla birlikte, bu yaklaşım ev tipi egzersiz için rutin olarak önerilmemektedir [30, 34 ve 35]. 7. EGZERSİZ VE VÜCUT KOMPOZİSYONU (EXERCISE AND BODY COMPOSITION) Egzersizin vücut kompozisyonu üzerine etkileri bilinmektedir. Düzenli egzersiz yapan insanların yağ oranları azalır, kas ve kemik yoğunluğu artar [2, 11 ve 28]. Türkiye de daha önce yapılan çalışmalarda da, vücut ağırlığının ve % yağ değerlerinin yaşa bağlı olarak arttığı, Yağsız vücut kitlesi ağırlığının azaldığı bulunmuştur [14]. Bu yapısal komponentler ölçülebilir birimlerdir. Bir kişinin ideal kilosunu tespit etmek için ağırlık başta olmak üzere, % yağ, yağ ağırlığı ve yağsız vücut kitlesini bilmek gereklidir. Vücutta yağsız vücut kitlesi ile yağın yoğunlukları farklıdır. Aynı boy ve kiloda olan iki kişinin farklı vücut bileşimine sahip olmaları, vücutlarındaki yağ ve kas kitlesinin farklı olması mümkündür [17 ve 29]. Yağsız vücut kitlesi, yağ ağırlığını hesap edebilmek için kişinin bir takım ölçümlerinin yapılması gerekir. Vücut kompozisyonunu 83

hesaplamada kullanılan bir dizi metod vardır. Bunların içerisinde günümüzde yaygın olarak kullanılan metodlar, bioelektrik impedans ve deri altı yağ dokusunu ölçen skinfold kaliper aleti ile derinin ikiye katlanarak ölçümüdür [35]. Vücut kitle indeksi ve özelliklede vücut yağ oranı ölçümü başta obezite, kardiyoloji ve nefroloji olmak üzere birçok klinik bilimlerinde, spor bilimlerinde ve halk sağlığı ile ilgili alanlarda sık olarak bireylerin sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunması amacı ile yapılmaktadır [27 ve 28]. Vücut yağ oranının aşırı oranlarda artması ile karakterize olan obezite ve koroner arter hastalıkları başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde gittikçe büyüyen önemli bir halk sağlığı problemi olmaktadır [27 ve 28]. Bu nedenle vücut kompozisyon bilgileri hayat standardı ve kalitesi açısından önemli ipuçları içermektedir. Koroner arter hastalıkları ve vücut kompozisyonları ile ilgili yapılan çalışmalar gelişen yöntemlerle birlikte önemli bir artış göstermektedir. Dünyanın farklı yörelerinde yapılan çalışmalar vücut kompozisyonunda yağ oranının gittikçe arttığını bunun sonucu olarak da çeşitli sağlık problemlerinde önemli ölçüde artışlar olduğunu göstermiştir [33 ve 37]. Koroner arter hastalıkları ile ilgili sağlık sorunları toplumsal olarak değerlendirildiği gibi bireysel olarak da ele alınmalıdır. Kadınlarda ve gençlerde normal vücut kitle indeks ve kompozisyonu ile ilgili çalışmalar gittikçe önem kazanan noktalardan biri haline gelmektedir [38 ve 40]. İlerleyen yaş ile vücut kitle indeksi artışı normalde görülmekle birlikte bireylerdeki aşırı kilo artışları dikkatle takip edilmesi ve altta yatan nedenlerin de mutlaka araştırılması gereken önemli noktalar olduğu bildirilmektedir [27 ve 29]. Normal vücut kitle indeksine sahip bireylerde yaşam süresi ve kalitesi vücut kitle indeksi yüksek olanlara göre daha iyi durumda bulunmaktadır. Vücut kompozisyonu ve kardiyorespiratuvar durum arasındaki ilişki kadınlarda yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Kadınlarda artan yağ oranına bağlı olarak aerobik sağlamlık ve egzersiz kapasitelerinde azalma gösterilmiştir [6, 9 ve 10]. Yapılan çalışmalar artan vücut yağ miktarına bağlı olarak özelliklede visseral yağ birikimindeki artmada olmak üzere kardiyovasküler risk faktörlerinin artığı gösterilmiştir [10 ve 12]. Araştırmalar sonucunda obezitenin gelişmiş ülkelerde düşük sosyoekonomik düzeylerde, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyoekonomik düzeye sahip kesimlerde daha sık olduğu gösterilmiştir [10, 11 ve 12]. İlerleyen yaşla birlikte erkek ve kadınlarda 50-60 yaşına kadar, her yıl 0.2-0.8 kg yağ artışı olurken aynı zamanda kaslarında deformasyona uğradığı bildirilmektedir. Bayanlardaki fazla yağ oranı kalça ve baldırlarda toplanır. Düzenli yapılan egzersiz deri altı yağ kalınlığının azalmasına ve yağsız kas kitlesinin artmasına neden olmaktadır [10 ve 40]. Fazla beden yağı fiziki etkinliği engelleyici, frenleyici bir özellik taşımaktadır. Gerçek beden yağı fazla olanların dayanıklılık etkinliklerinde daha fazla inaktif dokuyu taşımak zorunda olduklarından diğerlerine göre daha fazla enerji tüketmeleri gerekmektedir. Bu yüzden de çok çabuk yorulmaları doğaldır [10 ve 40]. Yapılan antrenman programlarının beden kompozisyonunda değişikliklere yol açtığı birçok araştırmada bildirilmiştir. Aerobik programlar özellikle yağ ağırlığında azalmalara neden olurken yağsız beden ağırlığında herhangi bir kayba neden olmamıştır. Ağırlık antrenmanı ve kuvvet antrenmanları sonucunda ise yağsız beden ağırlığında artmalar olduğu bildirilmektedir. Araştırmalar, informal aktivitelerin, hızlı yürüme, genel jimnastik gibi. Aerobik kapasitede 84

ve kassal dayanıklılıkta artışlar yaptığını bildirmiştir. Planlanmamış fiziksel aktivitenin, sedanter bireylerde günde yaklaşık 300-800 kalori arasında harcattığı bildirilmektedir [6, 7 ve 14]. Aerobik egzersizlerin vücut kompozisyonunun etkileri ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle düzenli ve kontrollü yapılan egzersizlerin beden yağını azalttığını, yağsız beden ağırlığını artırdığını bildiren çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ancak farklı yaş grupları ve beden yapılarına sahip bireylerin antrenmana verdiği cevaplarda farklılık göstermektedir [6, 7, 39 ve 40]. Ayrıca şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak şişman hastalarda, hipertansiyon, fiziksel aktivite azlığı, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) ve lipid metabolizması gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerine da daha sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörler, şişmanlığın bağımsız etkisini maskeleyebilir. Günümüzde şişmanlık tanım ve sınıflandırmasında vücut kitle indeksi kullanılmaktadır [6 ve 36]. Vücut kitle indeksi(vki) = Vücut ağırlığı (kg)/boy (m) 2 formülü ile hesaplanır. Örneğin: vücut ağırlığı 85 kg, boyu 1.74 m olan bir insanda; Vücut kitle indeksi=85/1.74x1.74=28 dir. Vücut kitle indeksine göre kilo durumu aşağıda özetlenmiştir. < 18.5 Zayıf 18.5-24.9 Normal (sağlıklı) 25-29.9 Fazla kilolu (gürbüz) 30-39.9 Şişman 40 > Tehlikeli şişman (36). 8. KORONER ARTER HASTASI KADINLARIN VÜCUT KOMPOZİSYON DEĞERLENDİRMELERİ VE EGZERSİZ UYGULAMALARIYLA İLGİLİ YAPILMIŞ ARAŞTIRMALAR (BODY COMPOSITION EVALUATIONS OF WOMEN WHO CORONARY ARTERY PATIENT AND RESEARCHES RELATED WITH EXERCISE PRACTICE) Şişmanlığın değerlendirilmesinde sağlık riskleri ve alınan sağlık hizmetlerinde dikkate alınarak erişkinlerde VKİ'in 30 ve üzeri alınabilir. Yaşlı bireyde herhangi bir kronik hastalığın başlangıcı yoksa daha önceden gelen kilonun korunması tavsiye edilmelidir, ancak kronik hastalığın olduğu durumlarda kilo kontrolü tüm klinik tedavilerle birlikte önerilir. Tüm gruplarda yağsız vücut kitlesinin korunması için fiziksel aktivitenin arttırılması ve beslenmenin düzenlenmesi önerilmektedir [16 ve 19]. Yetersizlik veya kronik hastalık öncesi sahip olunan kilonun karşılaştırılması ağırlık kaybının nedeninin ve gidişatının tahmin edilmesini sağlamaktadır. Gerçek ağırlıkla ideal ağırlık karşılaştırılır ki bu da pek çok kaynakta gösterildiği gibi ağırlığın azalması ile yaşam arasındaki ilişkiyi vermektedir [19]. Bedende toplanan yağın dağılımı hastalıklar, dolayısıyla ölüm riskiyle ilişkilidir. Bedenin üst kısmının yağlanmasının, alt bölümlerinin uyluk ve kalça yağlanmasından daha riskli olduğu bilinmektedir. Son yıllarda bu verilere dayanılarak tek başına bel çevresinin ölçülmesi abdominal yağ dağılımının ve sağlığın bozulmasının bir göstergesi olarak kullanılmaktadır. Bel çevresinin kadınlarda 88 cm'yi geçmemesi önerilmektedir. Bel/kalça oranı şişmanlığa bağlı risk tanımlamada önemli yöntemlerden biridir. Kadınlarda >0.80 olması vücut ağırlığının veya vücutta biriken yağ oranının sağlığı olumsuz etkileme riskini arttırmaktadır. Bu değerlerin üstünde olan kişilerde metabolik sendrom kriterlerine girmektedir. Bu da kardiyovasküler sistem hastalıklarında önemli bir 85

risk faktörüdür [18, 19 ve 25]. Yapılan bir çalışmada koroner arter hastası kadınlarda kontrol grubunun egzersiz öncesi ağırlık ölçümü 71.52 kg iken egzersiz sonrası 71.35 kg, bel ölçümü egzersiz öncesi 92.07 cm iken egzersiz sonrası 91.52 cm ve kalça ölçümü ise egzersiz öncesi 113.45 cm iken egzersiz sonrası 112.93 cm seviyelerine düşmüştür. Deney grubunun egzersiz öncesi ağırlık ölçümü 71.84 kg iken egzersiz sonrası 67.65 kg, bel ölçümü egzersiz öncesi 90.41 cm iken egzersiz sonrası 86.62 cm ve kalça ölçümü ise egzersiz öncesi 112,38 cm iken egzersiz sonrası 106.66 cm seviyelerine düşmüştür [39]. Beden kütle indeksini VKI 25-34 yaşları arasında %20-25, 34-44 yaşları arasında %21-26 ve 45-54 yaşları arasında %22-27 arası ise normal kabul edilir. Genel olarak 25 e kadar herkes sağlıklıdır, 25 den sonra herkes hastadır [36]. Yaşla birlikte yağsız vücut kitlesi ve vücuttaki yağ dağılımında önemli değişiklikler olmaktadır. Yaşlılarda kol bacak gibi uzuvlardaki derialtı yağ dokusunda azalma, intra-abdominal yani karın çevresindeki deri altı yağ dokusunda artma ile yağın vücutta dağılımında değişim olmaktadır [26, 27 ve 40]. Kadınlarda vücut yağ oranı erkeklerden daha fazladır ve 45-49 yaşta ortalama %30, 55-59 yaşta ortalama %43'e erişmekte ve daha sonra sabit kalmaktadır. Antropometrik ve BIA yöntemlerinden bu oranlar tahmin edilebilir ancak yaşlılıkta bu tahminlerin doğru olma olasılığı daha da kısıtlıdır. Çünkü yaşa bağlı kaslarda meydana gelen değişim ile yağsız vücut kitlesinde azalma söz konusudur ve bu tüm vücuttaki yağsız bölgeleri etkiler. Tahmin edilen yağlı vücut kitlesinde ki herhangi bir hata vücut kitlesinin niteliğini etkilemekte ve yağsız vücut kitlesi kas oranının yanlış tahminine neden olabilmektedir. Genelde yağsız vücut kitlesi yağlı vücut kitlesinin 2-3 katı olmasına rağmen, yaşla birlikte yağsız vücut kitlesindeki azalmalar yaşlılarda ki yağsız vücut kitlesinin tahmininde hata yapılmasına neden olmaktadır [33 ve 35]. Bir çalışmada 10 haftalık aerobik çalışmalar sonucu vücut yağ oranı %23.19 dan %20.98 e düşmüştür. Yani vücut yağ oranında %12 lik bir azalma bulunmuştur [37]. Bicer ve ark. yaptıkları çalışmada kontrol grubunun egzersiz öncesi BMI ölçümü %29.24 iken egzersiz sonrası %29.19, yağ oranı ölçümü egzersiz öncesi %36.00 iken egzersiz sonrası %35.36 ve yağ kitlesi ölçümü ise egzersiz öncesi 26.11 kg iken egzersiz sonrası 25.57 kg ve kas oranı ölçümü ise egzersiz öncesi %45.41 iken egzersiz sonrası %45.38 seviyesine düşerken, su kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 33.25 kg iken egzersiz sonrası 33.28 kg seviyesine çıkmıştır. Kontrol grubunun egzersiz öncesi BMI ölçümü %28.65 iken egzersiz sonrası %26.86, yağ oranı ölçümü egzersiz öncesi %36.71 iken egzersiz sonrası %32.40, yağ kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 26.77 kg iken egzersiz sonrası 23.28 kg seviyesine düşerken, kas oranı ölçümü egzersiz öncesi %44.30 iken egzersiz sonrası %45.04, su kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 32.32 kg iken egzersiz sonrası 33.09 kg seviyesine yükselmiştir [39]. Aerobik egzersizlerin vücut kompozisyonunun etkileri ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle düzenli ve kontrollü yapılan egzersizlerin beden yağını azalttığını, yağsız beden ağırlığını artırdığını bildiren çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ancak farklı yaş grupları ve beden yapılarına sahip bireylerin antrenmana verdiği cevaplarda farklılık göstermektedir [29, 30 39 ve 40]. Aerobik programlar özellikle yağ ağırlığında azalmalara neden olurken yağsız beden ağırlığında herhangi bir kayba neden olmamıştır. Kerrie, 20 haftalık aerobik antrenmanlar sonucunda şişman kişilerin 86

vücut ağırlığı, yağ ağırlığı ve yağsız beden ağırlıklarında anlamlı değişiklikler gözlemlemediğini bildirmiştir [16]. Bazı araştırma sonuçlarında, araştırmacıların tek tek konuştukları denekler kendilerini son derece mutlu, daha dinamik ve artık eskisi kadar yorulmadıklarını dile getirmişlerdir. Egzersizin kendini iyi hissetme duygusunu geliştirdiği bilinmektedir [39]. Bayan kalp hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada kontrol grubunun kilo, kalça, BMI, kas oranı, su kitlesi, istirahat kalp atım sayısı, egzersiz sonu kalp atım sayısı, süre ve MaxVo2 ölçüm seviyeleri anlamlı bulunmazken bel ölçümü 0.05 derecesinde; yağ oranı ve yağ kitlesi ise 0.01 derecede anlamlı bulunmuştur. Çalışmanın kontrol grubu vücut kompozisyon ölçümlerinde elde edilen anlamlılık düzeylerinin; denekler arasında 1-2 tanesinin kendi kendisine diyet yaparak kilo vermeye çalışmasından kaynaklandığı sanılmaktadır. Çalışmada deney grubuna yapılan tüm vücut kompozisyon ölçümleri oldukça anlamlı bulunmuştur. Kontrol grubu egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası ölçümleri arasında bel, yağ oranı ve yağ kitlesi anlamlı bulunurken, deney grubunun egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası tüm ölçümleri arasında oldukça anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Deney grubunun bazı egzersiz öncesi değerleri yağ oranı ve yağ kitlesi kontrol grubunun egzersiz öncesi aynı değerlerinden daha yüksek olmasına karşılık, egzersiz sonrası bu değerler deney grubunda, kontrol grubundan daha fazla düşüş göstermiştir. Dolayısıyla egzersizin yağ oranı ve yağ kitlesi ile oldukça yüksek bir ilişkisinin olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca kontrol grubunun bel, yağ oranı ve yağ kitlesi ölçümlerinde anlamlı bir farklılık bulmuşlar. Fakat deney grubunun egzersiz sonrası bel, yağ oranı ve yağ kitlesi ve ölçümleri, kontrol grubunun egzersiz sonrası ölçümlerinden yaklaşık iki kat daha fazla düşüş göstermiş, bunu da oldukça anlamlı bulmuşlardır. Vücut kompozisyon seviyelerini ayarlamada birçok etkenin yanında egzersizinde pozitif ve olumlu yönde etkisinin olduğu söylenmiştir [39]. Kan basıncı ve kalp atım sayısı üzerinde yapılan birçok çalışma egzersizin kan basıncını ve kalp atım sayısını düşürdüğünü ortaya koymuştur [18, 19 ve 23]. Kalp atım sayısının egzersize tepkisi ani olur. Atım hızı artar ve steady state duruma ulaşıncaya kadar devam eder. KAS ın yükselmesi kaslara ve kan akışına dolayısıyla oksijen taşınmasını artıran bir araçtır [18, 19 ve 23]. Yapılan bir çalışmada dinlenme KAS ının 59 atım/dk dan küçük olması Mükemmel, 60-69 atım/dk İyi, 70-79 atım/dk Orta, 80-89 atım/dk Zayıf ve 90 atım/dk dan yüksek olması Çok Zayıf olarak belirtilmiştir [4]. Yaşa uygun beklenen max. kalp hızı ile hastanın test sırasında ulaştığı max.kalp hızı arasındaki fark sağlıklı kişilerde 15 atım/dk dan daha azdır. Nabız rezervi kalp hastalarında artmış veya azalmış veya normal olabilir [5]. Bayanlar üzerinde yapılan bir çalışmada submaksimal yürüyüş esnasında kalp atım sayısını incelemişlerdir.16 hafta boyunca haftada 3 kez 1 saatlik çalışma sonucunda ortalama kalp atım sayısı 135-120 atım/dk dan 108-104 atım/dk ya düşmüştür [7]. Benzer bir çalışmada da günün belli zamanların da 62 deneği incelemişler ve aerobik egzersizinin kalp atım sayısını kan basıncını düşürdüğünü bulmuşlardır. Orta şiddette aerobik egzersizin, yaşamın günlük stresleri içerisinde kan basıncını koruyan bir program olduğunu görmüşlerdir [8]. Egzersiz çalışması maxvo2'yi artırır, ancak değişikliğin boyutu kişiler arasında değişmektedir. maxvo2'deki artışlar, egzersizin süre ve yoğunluğunun artması ile daha fazla olursa da, daha zinde ve yaşlı 87

kişilerde daha az olur. 3-12 ay egzersiz yapan sağlıklı kişilerde max'vo2 de %20'lık bir artış olur. MaxVO2'deki ortalama artış %11-56 arasında değişir [14]. Revaskülarizasyon için aday olmayan angina hastaları için egzersiz etkin bir adjuvan tedavi haline gelmektedir. Angina yüzünden egzersizleri sınırlı olan 17 KAH hastası arasında, 12 haftalık bir egzersiz programına katılma ile anginalı sayısı 11 (%611) azalmıştır. Diğer çalışmalarda benzer, ancak daha az dramatik sonuçlar bildirilmiştir [11 ve 18]. Szmedra ve ark. yaş ortalaması 21,0±0,8 yıl olan 7 bayana 6 haftalık koşu bandı egzersizi uygulamışlar.deneklerin antrenman öncesi vücut ağırlıkları 76,8±12,5 kg, antrenman sonrası 75,0±12,0 kg, vücut yağ yüzdeleri antrenman öncesi %33,0±4,00, antrenman sonrası %31,7±3,9, vücut kitle indeksi antrenman öncesi 29,7±9,1 kg/m 2, antrenman sonrası 28,7±8,9 kg/m 2 olarak bulunmuş. Antrenman sonunda, vücut ağırlığında %2,2 lik, vücut yağ yüzdesinde %1,3 lük, vücut kitle indeksinde %3,4 lük bir azalma kaydedilmiş. Bu sonuçların istatistiksel açıdan anlamlı olduğu belirtmişlerdir [34]. Kerrie ve ark. yaptıkları bir çalışmada, yaşları 55 yıl olan menopoz dönemindeki 24 hipertansiyonlu bayanlara 24 hafta süreyle, günde 30 dakikalık orta şiddette yürüme egzersizi uygulamışlar. 24 haftalık egzersiz sonucunda, vücut ağırlığında 1,3 kg azalma kaydetmişlerdir [16]. Carol ve ark. yaşları 24 48 yıl arasında olan 60 erkek ve bayan üzerinde aerobik dans ve koş-yürü egzersizinin performansa etkilerini araştırmışlar. Denekleri iki gruba ayırarak, bir gruba aerobik dans programı, diğer gruba da koş-yürü egzersizini 8 hafta süreyle uygulamışlardır. Çalışma sonunda iki grubunda vücut ağırlığında anlamlı bir farklılık bulamamışlardır [8]. Mertens ve ark. yaş ortalaması 54±9 yıl olan myocardial infarktüs geçirmiş, obez 8 erkek ve 4 bayana 12 aylık, günlük yürüyüş programı uygulamışlar. Egzersiz sonunda bayanların vücut ağırlıkları 70,7 kg dan 65,6 kg ma, vücut yağ yüzdelerinin 38,3 den 35,2 e, vücut kitle indeksi 27,2±1,3 kg/m 2 den 25,2±1,7 kg/m 2 ye, Total- K 5,89 mmol/lden 5,80 mmol/l ye düştüğünü, yağsız vücut ağırlığı ise, 41,6 kg dan 42,2 kg ma yükseldiğini, trigliserit, HDL-K ve LDLK da bir değişiklik kaydedememişlerdir [21]. Amano ve ark. yaptıkları bir çalışmada, obez erkek ve bayanlara 12 hafta süreyle, haftada 3 gün 30dakikalık aerobik egzersiz uygulamışlar. Deneklerin vücut ağırlıkları egzersiz öncesi 74,1±2,6 kg, egzersiz sonrası 70,3±2,9 kg, vücut kitle indeksleri egzersiz öncesi 27,3±0,4 kg/m 2, egzersiz sonrası 25,9±0,5 kg/m 2, vücut yağ yüzdesi egzersiz öncesi %29,6±1,3, egzersiz sonrası %26,6±1,3, yağ kütlesi egzersiz öncesi 21,7±0,9 kg, egzersiz sonrası 18,6±1,0 kg, yağsız vücut ağırlığı egzersiz öncesi 52,4±2,5 kg, egzersiz sonrası 51,7±2,6 kg olarak, egzersiz öncesine göre anlamlı bir azalma olduğunu tespit etmişlerdir [3]. Williams ve ark. bayanlarda değişik antrenman gruplarının fiziksel ve fizyolojik performansa etkilerini araştırmışlar ve bayanları 3 gruba ayırmışlar; 1. grup 25 dk step aerobik, 2.grup step aerobik ve alt üst vücut rezistans egzersiz kombinasyonu, 3. grup 40 dk step aerobik. Çalışma sonunda bütün antrenman gruplarının vücut yağ yüzdelerinde %5 6 oranında azalma kaydetmişler ve sonuçların anlamlı olduğunu belirtmişlerdir [38]. Schaberg-Lorei ve ark. menopoz öncesi ve sonrasındaki bayanların egzersiz programı sonrasında vücut kompozisyonlarındaki değişiklikleri incelemişlerdir. Çalışmaya 35-70 yaşları arasında olan 43 menopoz öncesi 66 menopozlu bayan katılmıştır. Deneklere 24 hafta süreyle haftada 3 gün 60 ar dakikalık yürüme veya jog ile hafif ağırlık 88

egzersizleri yaptırmışlar. Çalışma sonunda egzersizin menopoz öncesi ve sonrası gruplar üzerindeki etkisi arasında anlamlı bir farkın olmadığını ve egzersiz yapan deneklerin yağ oranlarının kontrol grubuna göre anlamlı bir oranda azaldığını belirtmişlerdir [29]. Saçaklı ve ark. 16 obez bayana (ortalama yaşları 35,2±5,2 yıl), 1 ay süre ile kalp atım sayılarının %60-70 i ile bisiklet egzersizi, genel, özel jimnastik ve maksimal kuvvetlerinin %20-40 ı ile ağırlık çalışması yaptırmışlar. Egzersiz öncesi sonrası vücut yağ yüzdeleri 37,8 iken 33,7 ye düştüğünü tespit etmişlerdir [28]. Şentürk ve ark. aerobik antrenmanların orta yaşlı kadınlarda gösterdiği etkilerini araştırmak üzere yaptıkları bir çalışmada, yaşları 40 yıl olan 30 bayana, haftada 3 kez, 60 dakika, 10 hafta süre ile aerobik çalışma uygulamışlar. Vücut yağ yüzdesi 23,19±4,13 den 20,38±3,79 a düştüğünü kaydetmişlerdir [35]. Gert ve ark. yaşları 50 69 yıl arasında olan bayanların fiziksel aktivite düzeyleri ile kardiovasküler risk profilleri arasındaki ilişkiyi incelemişler. Haftada 30 dakikadan az, orta seviyede aktivite yapanların vücut kitle indeksini 27,7 kg/m 2 olarak, 30 dakikadan çok 2 saatten az aktif olanların vücut kitle indekslerini 26,9 kg/m 2, 2 saatten çok 3,5 saatten az egzersiz yapanların 26,9 kg/m 2 ve 3,5 saat ve daha fazla egzersiz yapanların 26,3 kg/m 2 olarak tespit etmişlerdir. Bu çalışmanın sonunda fiziksel olarak aktif olan bayanların sedanterlere göre vücut kitle indeksinin %3,2 daha az olduğunu belirtmişlerdir [12]. Lemure ve ark. bayanlarda farklı antrenman programlarının performansa etkilerini araştırmışlar 16 hafta süreyle bir gruba (n=12) aerobik antrenman, bir gruba (n=12) rezistans antrenman, bir gruba (n=12) aerobik ve rezistans antrenman kombinasyonu uygulamışlar. Egzersiz sonunda aerobik antrenman grubunun trigliserit değerinde anlamlı bir azalma, HDL K de anlamlı bir artma tespit etmişlerdir. Çalışmanın sonucunda aerobik antrenman grubunun lipoprotein lipid profili, kalp-solunum uygunluğu ve vücut kompozisyonunda gelişme sağlanırken, rezistans ve aerobik rezistans grubunda bir değişiklik saptanamadığını belirtmişlerdir [18]. Nicolaas ve ark. yaptıkları çalışmada, yaş ortalaması 34,5±1,1 yıl olan menopoz öncesi bayanlar ile, yaş ortalaması 54,8±2,5 yıl olan menopoz sonrası bayanlarda yürüyüşün serum lipid ve lipoprotein üzerine akut etkisini incelemişler. Yürüyüşün şiddeti %50 MaxVO2 ve %70 MaxVO2 olacak şekilde, her iki grubada uygulamışlar. Sonuç olarak %70 MaxVO2 şiddeti ile yapılan yürüme egzersizinde her iki grubunda LDL-K seviyelerinin düştüğünü, %50 MaxVO2 şiddetinde yapılan yürüme egzersizinde ise, yalnızca menopoz sonrası bayanların HDL-K düzeylerinin yükseldiğini belirtmişlerdir [24]. Nindl ve ark. 31 sağlıklı bayana 6 ay süre ile haftada 5 gün rezistans ve aerobik kombinasyonundan oluşan bir egzersiz programı uygulamışlar antrenman öncesi ve sonrası vücut ağırlık ortalamalarını 66,5-64,8 kg, yağ ağırlık ortalamalarını 24,7-22,1 kg, yağsız vücut ağırlığını 41,8-42,7 kg olarak tespit etmişler, antrenman sonunda vücut ağırlığında%2,2 yağ ağırlığında %10 oranında bir azalma yağsız vücut ağırlığında ise %2,2 oranında bir artış kaydetmişlerdir [25]. Suzuki ve ark. yaşları 20-62 yılları arasında olan 118 i bayan toplam 220 deneğin fiziksel aktivite düzeyleri ve kardiyovasküler fitneslerini belirleyerek koroner arter risk faktörleri ile ilişkisini incelemişlerdir. Deneklerin kardiyovasküler fitnıslarını programlı submaksimal bisiklet ergometresi ile bir haftalık fiziksel aktivite düzeylerini ise deneklerin bellerine taktıkları accelerometre ile tespit etmişlerdir. Kardiyovasküler fitnıs ve fiziksel aktivite seviyeleri düşük olan bayanların vücut kitle indeksleri ile vücut yağ 89

yüzdelerini orta fakat yüksek fitnıs ve fiziksel aktivite düzeylerine sahip olanlara göre anlamlı derecede yüksek bulmuşlardır [32]. Lorei ve ark. yaşları 35-70 yılları arasında olan menopoz dönemine girmemiş (n=43) ve menopoz dönemindeki (n=66) toplam 109 bayana 6 ay süre ile haftada 3 gün her seans 60 dakika olacak şekilde yürüme-jog ve hafif ağırlık egzersizleri yaptırarak vücut kompozisyonundaki değişiklikleri incelemişlerdir. Egzersiz sonrasında menopoz dönemine girmemiş bayanlar ile menopoz dönemindeki bayanların vücut kompozisyonlarının egzersize cevabının benzer olduğunu ve egzersiz grubunun yağ oranlarının sedanter gruba göre daha düşük olduğunu tespit etmişlerdir [20]. Obez genç erkek ve bayanlarda 16 aylık orta şiddetteki egzersizin vücut ağırlığı ve kompozisyonuna etkileri araştırılmış ve egzersiz sonunda kontrol grubunun deney grubuna göre vücut ağırlığı 2.9±5,5 kg, vücut kitle indeksi 1,1±2 kg/m 2 ve yağ kitlesi 2.1±4,8 kg daha fazla tespit edilmiştir. Sonuç olarak uzun süreli orta şiddete yapılan egzersizlerin vücut ağırlığının azaltılmasında etkili olduğu belirtilmiştir [30]. Yaş ortalaması 19,8±0,2 yıl olan genç bayanlara 12 haftalık haftada 5 gün maksimal oksijen tüketiminin %40 ı şiddetinde bisiklet ergometresinde egzersiz uygulatılmış ve egzersiz sonunda vücut kitle indeksi, yağ kitlesi, vücut ağırlığı ve skinfold deri kıvrım kalınlıklarında anlamlı bir azalma kaydedilmiştir [29]. Kilo azaltıcı programlar kadınlarda koroner arter kalp hastalık riskini azaltmaktadır. Sedanter bir yaşam ise vücut ağırlığının aşırı artmasıyla oluşan obezite hastalığının en önde gelen sebeplerinden birisidir. Pek çok araştırma, uzun süre düzenli olarak orta şiddette aerobik nitelikte yapılan egzersizlerin vücut ağırlığını, vücut yağ yüzdesini, vücut kitle indeksini azalttığını bildirmektedir [9 ve 10]. Değişik egzersizlerin lipoprotein ve lipid profiline, kardiyovasküler fitnıs ve vücut kompozisyonuna etkilerini belirlemek amacıyla 16 hafta süre ile yaş ortalaması 20,4 yıl olan 48 sedanter bayanın 12 sine aerobik egzersizi, 12 sine rezistans egzersizi, 12 sine aerobik ve rezistans egzersizi uygulanmış 12 side kontrol grubunu oluşturmuştur. Program sonunda yalnızca aerobik egzersiz grubunun vücut yağ yüzdesi ve trigliserid değerleri anlamlı derecede düşük, HDL kolesterol ise anlamlı derecede yüksek bulunmuştur [19]. Katzmarzyk ve ark. yaşları 17-65 yılları arsında olan toplam 650 erkek ve bayan deneklere 20 haftalık aerobik egzersiz uygulayarak aerobik fitnes, kan lipidleri ve vücut yağ kitlesindeki değişiklikleri incelemişlerdir. Antrenman sonunda deneklerin vücut yağ kitlelerinde %3,3 oranında bir azalma kaydetmişler ve bayanların vücut yağ kitlesindeki değişiklikler ile LDL-K, total kolesterol, total-k/hdl-k lipid değişim indeksleri arasında anlamlı bir ilişki gözlemlemişlerdir [15]. Hareketsiz sedanter bir yaşam tarzı vücut kompozisyonu ve kan lipid profilinde olumsuz değişikliklere neden olmaktadır. Düzenli olarak yapılan egzersizlerin arterioskleroz oluşumunu kolaylaştıran LDL kolesterol düzeyini azalttığı, arterioskleroza engel olan HDL kolesterolü ise arttırdığı belirtilmektedir [1 ve 2]. 283 kadın üzerinde uygulanan bir çalışmada yaş ortalaması 31,8, boy 168,6 cm, kilo 57,5 kg, BMI 20,2 kg/m² ortalamaları arasında olduğu [6], başka bir çalışmada ise, aynı yaş grubunda boy ortalaması 164,5 cm, kilo 59,6 kg, BMI 22 kg/m² bulunmuştur [8]. Spor salonlarında spor danışmanlarının varlığı ve teşvikleri nedeniyle devam edenlerin, egzersiz yapma süresi ve sıklığı uygun düzeyde olabilmektedir. Lider denetimi olmayan ve yeterli egzersiz bilgisi olmayan kişilerde pazar alışveriş yürüyüşleri spor olarak değerlendirildiği için aktivite yüzdeleri yüksek çıkabilmektedir. 90

Ancak süre, sıklık ve yoğunluk incelendiğinde yeterli egzersiz yükünün olmadığı görülmektedir [30, 34 ve 36]. Haftada en az üç gün, 30 dakika yapılan düzenli egzersizlerin, solunum-dolaşım sistemi ve oksijen kullanım kapasitesini artırdığı, vücut kompozisyonunda olumlu değişimler yaptığı bilimsel çalışmalarda belirtilmiştir [1, 3 ve 28]. 9. SONUÇ(CONCLUSION) Sonuç olarak; rehabilitasyon programı içinde kişilerin kondisyonuna uygun olarak yapılan fiziksel aktivitenin pozitif etkileri tekrar gözden geçirilmelidir. Fiziksel aktivite ile miyokard perfüzyonunun iyileşmesi, kollateralizasyonun artması, miyokard iskemisini tetikleyen endotel disfonksiyonlarının düzelmesi, serbest radikal oluşumunun önlenmesi ve antioksidan enzim aktivitelerinin artması gibi olumlu etkiler ile egzersizin uzun sürede kardiyovasküler morbidite ve mortaliteden ölüm oranını azalttığı göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle organik çöküntünün hızlandığı orta yaş ve sonraki dönemlerde yaşam kalitesini yükseltmek ve hastalıklardan korunmak için düzenli olarak aerobik egzersizlerin yapılması önerilmelidir. KAYNAKLAR(REFERENCES) 1. Afghani, A., Abbott, A,V., Wiswell, R,A., Jaque, S,V., Gleckner, C., Schroeder, E.T., and Johnson, C,A., (2004). Central Adiposity, Aerobic Fitness, and Blood Pressure in Premenopausal Hispanic Women. Department of Preventive Medicine, University of Southern California Keck School of Medicine, Los Angeles, CA, USA. Int J Sports Med. Nov;25(8):599-606. 2. Alig, F., Gruner, C., and Muntwyler, J., (2002). Validity of Self-Reported Exercise-İnduced Sweating as a Measure of Physical Activity Among Patients With Coronary Artery Disease. Cardiovascular Center, Department of Internal Medicine, University Hospital, Zurich, Switzerland. Swiss Med Wkly. Dec 14;132(43-44):629-632. 3. Amano, M., Kanda, T., UE., and H., Maritani, T., (2001). Exercise Training and Autonomic Nervous System Activity in Obese Individuals, Medicine Science In Sports Exercise, 33(8):1287 1291. 4. Arant, C,B., Wessel, T,R., Olson, M,B., Johnson, B,D., Reis, S,E., Sharaf, B,L., and Shaw, L,J., (2004). Relationship of Physical Fitness vs Body Mass İndex With Coronary Artery Disease and Cardiovascular Events in Women. Division of Cardiovascular Medicine, University of Florida College of Medicine, Gainesville, FL 32610-0277, USA. JAMA. Sep 8;292(10):1179-187. 5. Black, B., Hung, C., Daub, B., Welsh, R., Quinney, A., and Haykowsky M., (2004). Exercise Training İmproves Overall Physical Fitness and Quality of Life in Older Women With Coronary Artery Disease. Faculty of Rehabilitation Medicine, 2-50 Corbett Hall, University of Alberta, Edmonton, Alberta, Canada, T6G 2G4. Chest. Oct;126(4):1026-31. 6. Bryner, R.W., Ullrich, I.H., Saueres, J., Donley, D., Hornsby, G., Kolar, M., and Yeater, R., (1999). Effects of Resistance and Aerobic Training Combined with an 800 Calorie Liquid Diet on Lean Body Mass and Resting Metabolic Rate, Journal of the American College of Nutrition, 18(2), pp:115-121. 7. Bylica, A., Piwowarska, W., Paradowski, A., Gajos, G., and Gackowski, A., (2003). Characteristics of Coronary Diseases in Women. Klinika Choroby Wiencowej Instytutu Kardiologii Collegium Medicum Uniwersytetu Jagiellonskiego W Szpitalu 91

Specjalistycznym İm. Jana Pawla II W Krakowie. Przegl Lek.;60(12):797-801. 8. Carol, E.G., Julie, S., Mckinney, M.S., Richard, A., and Carleton, M.D., (1992). Is Aerobik Dance an Effective Alternative to Walk Jog Exercise Trainnig, The Journal of Sports Medicine and Physical Fitness, 32(2):136 141. 9. Donelly, J.E., Pronk, N.P., Jacobsan, D.J., Pronk, S.J., and Jakicic, I.M., (1991). Effects of Very-Low Calorie Diet and Physical Training Regimens on Body Composition and Resting Metabolic Rate in Obese Females, Am. J. Clin. Nutr., 54, pp:56-61. 10. Donnelly, J.E., Hill, J.O., Jacobson, D.J., Potteigor, J., Sullivan, D.K., Johnson, S.L., Heelan, K., and Hise, M., (2003). Effects of a 16 Month Randomized Controlled Exercise Trial on Body Weight and Composition in Young, Overweight Men and Women: The Midwest Exercise Trial, Arch.Intern. Med., 163(11), pp:1343-1350. 11. Elosua, R., Molina, L., Fito, M., and Arquer, A., (2003). Response of Oxidative Stress Biomarkers to a 16 Week Aerobic Physical Activity Program and to Acute Physical Activity in Healthy Young Men and Women, Atherosclerosis, 167(2), pp:327-334. 12. Gert, B.M., Mersink, Thomas, Ziese, and Frans, J., (1999). Benefits of Leisure-Time Physical Activity on The Cardiovascular Risk Profile at Older Age, International Journal of Epidemiology, 28:659 666. 13. Glass, J.N., Miller, W.C., Szymanski, L.M., Fernhall, B., and Durstire, J.L., (2002). Physiological Responses to Weight-Loss Intervention in Inactive Obese African- American and Caucasian Women, J. Sport Med. Phys. Fitness, 42(1), pp:56-64. 14. İmamoğlu, O., Altun, P., Çebi, M., and Kishalı, N.M., (1998). Menapoz Öncesi ve Menapoz Sonrası Sedanter Bayanlarda 3 Aylık Egzersizin Vücut Kompozisyonu, Serum Lipidleri ve Lipoproteinleri ve Fiziksel Fitness Üzerine Etkileri. I.Spor Kongresi Hekimliği Bildiri Kitabı. 15. Katzmarzyk, P.T., Leon, A.S., Rankinen, T., and Gagnon, J., (2001). Changes in Blood Lipids Consequent to Aerobic Exercise Training Related to Changes in Body Fatness and Aerobic Fitness, Metabolism, 50(7), pp:841-848. 16. Kerrie, L., Moreau, R., Degarmo, J., Langley, C., Mcmahon, E., T., Howley, D.R., Bassett, JR., and Dixie, L., (2001). Increasing Daily Walking Lowers Blood Pressure in Postmenopausal Woman, Medicine Science In Sports Exercise, 33(11):1825 1831. 17. Launer, LJ., (1994). Body Mass Index, Weight Change and Risk of Mobility Disability in Mid-Aged and Older Women. J. Am. Med. Assoc.; 271:1093-1098. 18. Lemura, L.M. and Amdreacci, J., (2000). Lipit and Lipoprotein Profiles, Cardiovascular Fitness, Body Composition and Diet During and After Resistance, Aerobic and Combination Training in Young Woman, Eur. Journal Appl. Physiology, 82:5 6. 19. Lemura, L.M., VonDuvillard, S.P., Andreacci, J., Klebez, J.M., Chelland, S.A., and Russo, J., (2000). Lipid and Lipoprotein Profiles, Cardiovascular Fitness, Body Composition and Diet During and After Resistance, Aerobic and Combination Training in Young Women, Eur. J. Appl. Physiol, 82(5-6), pp:451-458. 20. Lorei, G.S., Ballard, J.E., Mckeown, B.C., and Zinkgraft, S.A., (1990). Body Composition Alterations Consequent to an Exercise 92