PSİKOLOJİNİN KONUSU Psikoloji insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır. İnsan merak eden, öğrenme ihtiyacında olan bir varlıktır. Hem kendini hem de kendi dışındaki dünyayı anlamak ister. Elde ettiği bilgiler de onun çevresine uyumunu kolaylaştırır. İnsan yalnızca çevresini, dış dünyayı değil, kendisi ile ilgili olayları da merak eder. İnsan nedir? sorusuna cevap arar. Bu sorunun cevabını aslında bildiğini zanneder. Oysa insan hakkında bilgimiz düşündüğümüzden de azdır. İnsan, felsefenin, dinlerin, antropoloji, etnoloji, biyoloji, sosyoloji gibi çeşitli alanların konusu olmuştur. İnsanı inceleyen alanlardan biri de psikolojidir. Psikoloji, insanın neden, niçin ve nasıl davrandığını araştırır.
Psikoloji psyche (Nefes, ruh, zihin) ve logos (düzenli söz, bilgi) kelimesinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Kelime anlamı ruh bilgisidir ancak değişik tanımlar verilmesine rağmen o, en genel anlamında organizmanın davranışlarını inceleyen pozitif bir bilimdir. Organizma: Geniş anlamıyla her türlü canlıdır. Psikolojinin organizma teriminden anladığı hayvan ve insandır. Psikolojinin asıl amacı insanı incelemektir. Bazı nedenlerle (deney aracı olarak, insan davranışlarıyla karşılaştırmak amacıyla) hayvanlar da psikolojinin konusu olmuştur. Davranış: Organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen tüm etkinlikleridir. Yürümek, koşmak, ağlamak gülmek, yemek, içmek, bisiklete binmek, saz çalmak, konuşmak gibi eylemler birer davranıştır. Bu davranışlar doğrudan doğruya gözlenebilir. Rüya görmek, öğrenmek, hayal kurmak, düşünmek, duygulanmak gibi bazı davranışlar da dolaylı olarak gözlenebilir; rüyanın anlatılması, düşüncenin konuşmayla açıklanması gibi.
İşte bu davranıştır dediğimiz; insanların yapıp etmeleri, davranışın gözlenebilir yanıdır. Davranışın ortaya çıkması için insanın zihninden birşeylerin (düşünme, problem çözme, duygulanma anlama algılama vb.) geçmesi gerekir. İşte bu işlemlere zihinsel oluşumlar adı verilir. Bilim: Evrenin veya olayların bir kısmını konu olarak ele alıp deneysel yöntemlerle inceleyerek yasalara ulaşmaya çalışan etkinlik alanıdır.bu yolla elde edilen ürüne bilimsel bilgi denir. Bilgi; öğrenme, araştırma ya da gözlem yoluyla edinilen verilerdir. Süje(özne); bilen, bilmek amacı ile konuya yönelen varlık, yani insandır. Obje(nesne); bilmek amacıyla öznenin kendine yöneldiği şeydir.
PSİKOLOJİNİN AMAÇLARI Her bilim dalının bir amacı vardır. Örneğin fiziğin amacı farklı olayları en genel yollarla matematik ifadelerle açıklayan doğa yasalarını ya da temel ilkelerini ortaya çıkarmaktır. Psikolojinin de amacı organizmanın özellikle insanın davranışlarını inceleyerek genel yasalara varmaktır.bu nedenle psikolojide Öğrenme nedir? Davranış nedir? Zekâ nedir? Yetenek nedir? Gibi sorular sorarak araştırma alanı ile ilgili kavramlara açıklık getirir.
İnsan Davranışlarını Tanımlama Psikolojinin temel kavramları ve süreçleri hakkında bilgi vererek,bireyin kendi duygu,düşünce ve davranışlarının altında yatan nedenleri daha iyi anlamasına yardım eder. Bireyin kendi sorunlarına bilimsel açıdan yaklaşabilmesini sağlar.psikoloji doğrudan gözlenebilen davranışlardan çok dolaylı olarak gözlenebilen yani zihin oluşumu olan davranışları konu edinir. Üzülmek, sevinmek, öfkelenmek gibi zihinde oluşan iç yaşantılar, bedene yansıyan yanları ile dolaylı olarak gözlenebilir.üzülen biri durgunlaşır, ağlayabilir.psikoloji sadece dıştan kolayca gözleyebileceğimiz davranışları değil,bu davranışların ortaya çıkmasında rol oynayan zihinsel oluşumları da inceler. İnsan Davranışlarını Anlama Ve Açıklama Her bilim dalının belirli çalışma alanı vardır. Psikolojinin çalışma alanı insan davranışlarıdır. İnsan davranışlarının ne olduğunu nasıl olduğunu niçin olduğunu araştırmak araştırma sonuçlarından hipotez yasa teorilere varmak psikolojinin görevidir.
İnsan Davranışlarını Önceden Kestirme Davranışların nedenlerini ortaya koyduktan sonra benzer durumlarda benzer davranışların ortaya çıkacağını önceden tahmin edilebilmesidir. İnsan bir canlı olarak çevresine uyum sağlamak ister. Psikoloji de elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak onun davranışlarını açıklayabilir önceden kestirebilir kontrol edebilir. Böylece insana çevresine uyum sağlamasında yardımcı olabilir. İnsan Davranışlarını Etkileme Ve Denetleme Bütün bilimlerin ulaşmaya çalıştığı en son amaç,inceledikleri alanları etkilemek ve kontrol altında tutmaktır.örneğin;hangi yerlerde ve ne zaman sel felaketinin olacağı önceden tahmin edilebilirse felaketin önüne geçilebilir,geçilemese bile ortaya çıkabilecek zararlar azaltılabilir,önlenebilir.psikoloji alanında da insan davranışlarını etkilemek ve kontrol etmek en son amaçtır.ancak davranışların önceden kestirebilmesi kolay olmadığı gibi etkilenmesi ve kontrol edilmesi de kolay değildir.
PSİKOLOJİDE YAKLAŞIMLAR Psikoloji konularına duyulan ilginin, ilkel insanın kendi iç yaşantısı ve davranışlarının nedenlerini sorgulaması ile başladığı söylenebilir.
Wilhelm Wundt, psikolojinin felsefeden ayrı, bağımsız bir bilim dalı haline gelmesini sağlayan alman psikologdur.leipzig kentinde ilk psikoloji laboratuvarını kurması ile deneysel bir bilim dalı olma özelliği kazanmıştır.bu laboratuvarda psikolojinin ele aldığı duyum, algı, öğrenme, unutma gibi konular, fizik olayları gibi incelemeye çalışılmıştır.
Psikolojinin Öncüleri Ve İlk Psikoloji Akımları Psikoloji laboratuvarlarında yapılan çalışmalar, psikolojinin felsefeden ayrılıp bağımsız bir bilim olmasına yardımcı olmuştur.psikolojide bazı filozofların görüşleri etkili olmuş ve sistem veya ekol olarak adlandırılan psikoloji akımlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ekol; okul,akım,çığır demektir.belirli alanlarda belirli yöntem ve görüşleri benimseyenlerin oluşturduğu birlik ya da düşünce akımlarıdır.
Yaklaşım; incelenen konuya bakış biçimleriyle birbirinden ayrılan ana doğrultulardan her biridir. Psikolojide yaklaşımlar, davranış kavramının farklı tanımlarının yapılması sonucunda ortaya çıkmıştır. Ekoller genellikle tek yanlı görüşlerdir.incelemek istedikleri konuyu temel öğeler açısından ele alırlar. 1800 lü yılların sonunda ilk bilimsel çalışmalar, zihinsel süreçleri açıklamak için iç gözlem yöntemini kullanan yapısalcılık akımı ile başladı.daha sonra işlevselcilik ve bütünlük psikolojisi ortaya çıktı.
Yapısalcılık; Wilhelm Wundt ve onu izleyenlere yapısalcılar denir.çünkü onlar zihinsel süreçlerin karmaşık yapısını, yalın zihin elemanlarına ayırarak incelemeye çalışmışlardır. Yapısalcıların iç gözlem içe bakış dediği inceleme, kişinin kendi kendini gözlemesi ve karşılaştığı uyaranlara ilişkin duyumlarını bildirmesi esasına dayanır. Bu anlayışta olanlara göre psikolojinin amacı, bilincin karmaşık yapısını çözümlemek, zihnin en yalın elemanlarını araştırmak ve bunların arasındaki ilişkileri bularak yasalar halinde ifade etmektir.
İşlevselcilik; yapısalcılardan yaklaşık 20yıl sonra, onların görüşlerini tatmin edici bulmayan William James ve John Dewey gibi filozof ve eğitimcilerin temsil ettiği görüşe denir.bu akıma göre bilincin ne olduğunu bilmekten çok, ne için olduğunu yani, bilincin işlevini bilmek önemlidir.çünkü, işlevselcilere göre insan davranışlarını anlamak için yalnızca bilinç olaylarını çözümlemek yeterli değildir.bilinç incelenmelidir; ancak insanın çevresine uyumunda yardımcı olacak öğrenme gibi uyum davranışlarının da incelenmesi gereklidir. Bu ekolün amacı iç oluşumların insan yaşamındaki önemini belirtmek ve bu oluşumların karşılaşılan çeşitli uyum sorunlarının çözümüne nasıl yardımcı olduğunu açıklamaktır. Yöntem olarak iç gözlemden yararlanmışlardır.
William James John Dewey
Bütünlük psikolojisi; bütün,biçim,yapı anlamına gelir. Gestalt psikolojisine bütünlük psikolojisi de denir. Özellikle algı konusunda çağdaş anlayışın öncüsü olan bir ekoldür.temel ilkesi Bütün, parçaların toplamından öte bir şeydir. şeklinde özetlenebilir. Bütünlük psikolojisi, psikolojik olayların parçalanamaz bir bütün ya da biçim olduğunu savunur. Gestaltçılar, algı ve bellek konusunda araştırmalar yapmışlardır.bu araştırmalarında iç gözlem, gözlem ve deney yöntemini kullanmışlardır. Bu akımın kurucular ve başlıca temsilcileri Wolfgang Köhler, Koffka ve Wertheimer dir. Öğrenme, problem çözme, düşünme gibi konularda genişletilmiştir.
Koffka Wolfgang Köhler Wertheimer
DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM (BİHEVYORİZM) Temsilcileri John B. Watson, İvan Pavlov, B.F. Skinner dir Strüktüralizme bir tepki olarak doğmuştur. Bundan dolayı insanın iç yaşantılarıyla ilgilenmezler. Bu yaklaşıma göre psikolojinin konusu gözlenebilen, ölçülebilen ve deneye tabi tutulabilen insan davranışları olmalıdır. İç bakış metodunu reddederler. Bunlara göre psikolojinin metodu deney ve gözlem olmalıdır. Bihevyoristler, doğuştan getirilen hiçbir özelliği kabul etmezler. Her şeyin sonradan eğitim yolu ile kazanıldığını söylerler. Bu yaklaşıma U-T yaklaşımı, yani Uyarıcı- Tepki yaklaşımı da denir. Davranışçılar, özellikle şartlanma yoluyla öğrenme konusunda deneyler yapmışlardır.
Psikodinamik Yaklaşım (Psikanalizm, Derinliğine Psikoloji) Temsilcisi Sigmund Freud dur. Bilinç, bilinçaltı, libido, savunma mekanizmaları, id, ego, süperego gibi kavramları psikolojiye kazandırmıştır. Freud a göre psikolojinin konusu bilinçaltı olmalıdır. Ona göre davranışların asıl kaynağı bilinçaltıdır. İnsan doğuştan getirdiği güdüleri farkında olmadığı duyguları, heyecanları, davranışları bilinçaltına atar.
Bu yaklaşıma göre, insan davranışlarını, kişiliğini anlayabilme şu üç kavrama bağlıdır: İD (ALT BEN,İLKEL BENLİK) EGO (BEN) SÜPER EGO (ÜST BEN)
İd (alt ben, ilkel benlik): İnsanın biyolojik yanıdır. Hoşlanma ilkesine dayanan, hemen doyurulmak isteyen içgüdülerin yer aldığı yandır. İd dürtü, ihtiyaçları, istekleri karşılamak ister. Ego (ben): Kişiliğin zaman içinde gelişen olgunlaşan bir parçasıdır. İnsanın psikolojik yanıdır. Bireyin ne olduğu, ne olmak istediği, nerede ne zaman davranması gerektiğini belirler. Süper-Ego (üst ben): Bireyin toplumsal yanıdır. Toplumun değer yargılarının, normlarının benliği etkilemesi sonucu oluşan benlik ülküleri ve vicdan denen iki bölümü vardır. Bilinçaltına atılan ve insanı rahatsız eden durumdan kurtulmak için, bilinçaltına atılan şeylerin bilinç alanına çıkarılması gerekir. Hipnoz ve telkin, serbest çağrışım, rüya analizi yoluyla bilinç alanına çıkarılabileceğini savunan Freud, bu yolla hastanın iyileşeceğini söylemiştir. Davranış, daima içten gelen bir dürtü sonucu meydana gelmektedir. Freud a göre iki temel güdü vardır: Libido (Cinsellik) ve Saldırganlık
Hümanist (İnsancı) Yaklaşım Bu yaklaşımın asıl temsilcileri Carl Rogers ve Abraham H. Maslow dur. Bu yaklaşıma göre, insanın doğumla başlayan ve ömür boyu süren temel gereksinmeleri var-dır. Bunlar besin gibi doğal olanlar yanında güven, sevgi, saygı gibi ruhsal ve toplumsal ihtiyaçlardır. Bu temel ihtiyaçlar ayrı ayrı doyum ararlar. Doyumsuzluk, insan kişiliğinin bütünleşmesini olumsuz yönde etkiler. İnsanların algılamaları kendilerine göredir. Algılamada iç faktörlerin yanında kişinin o andaki duygularının, ihtiyaçlarının, inançlarının, geçmiş yaşantılarının etkisi vardır. İnsan davranışlarını anlamak için onun yaşantısını bilmek gerekir. Bu da kişiyi içten anlamakla sağlanır. Kişiyi içten anlamak ise onun iç dünyasına girmeyi, çevresine onun görüşleri açısından bakmayı gerektirir. Metod olarak sezgiyi kullanır. Deneysel yöntemi yetersiz bulurlar. Felsefeye bir yaklaşma söz konusudur.
Bilişsel Yaklaşım Temsilcisi Jean Piaget dir (1896 1980). Biliş sözcüğü insanın dünyayı tanıma ve anlamaya yönelik etkinlikleri anlamına gelir. Bu yaklaşıma göre, insanın davranışlarını ve ruhsal bozukluklarını anlamak için bilinç, dikkat, algı, bellek ve düşünce gibi bilişsel işlevleri incelemek gerekir. İnsan bu işlevleri diğer insanlardan farklı olarak yorumlar ve kullanır. Piaget ye göre, insanın bilişsel (zihinsel) gelişimi düzenli bir sıra izler. Örneğin bir çocuk nasıl önce emekler, sonra yürürse; aynen onun gibi önce heceleri birleştirip konuşmayı başarır, somut cisimleri anlar, sonra soyut kavramlara, genellemelere ulaşır.
Biyolojik Yaklaşım Temsilcisi Adolf Meyer dir. Bu yaklaşımı benimseyenlere göre davranışın kaynağında karmaşık sinirsel süreçler vardır. Bu süreçleri düzenleyici merkez de beyindir. Davranışları biyolojik nedenlerle açıklamaya çalışırlar. Mayer e göre bazı davranışların nedeni, havanın ısısındaki ya da nemindeki değişiklikler (çevresel) olabilir. Bunlar zamanla insanın biyolojik yapısını etkiler. Bazı davranışların nedeni beynin değişik bölgelerinin işlevleridir. Bazı davranışların nedeni de iç salgı bezlerinin kana az ya da çok salgılanmasıdır.