FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ
İNFLAMASYON VE ONARIM
İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.?
İnflamatuar reaksiyonların amacı; yaralayıcı faktörlerin etkisini kontrol etmek ve dokuyu tekrar normal durumuna döndürebilmektir.
İyi mi?? Kötü mü???
İnflamasyonun zararlı olduğu durumlarda, ısı ajanları veya ilaç kullanılarak yapılan tedavi, prosesin kontrolü ve fonksiyonların geri dönüşünü kolaylaştırmak amacı ile kullanılır.
İnflamasyona yol açan bazı durumlar travmalar, burkulmalar, kemik kırıkları, yabancı cisimler, kan akımının azalması, bakteri ve fungus enfeksiyonları, yanıklar, otoimmün hastalıklar, romatoid artrit, sistemik lupus eritamatosus, poliomyositis vb.
İNFLAMASYONUN TEMEL İŞARETLERİ ÖDEM KIZARIKLIK SICAKLIK AĞRI FONKSİYON KAYBI
İnflamasyonda 2 önemli olay söz konusudur. Hemodinamik yanıtlar ( kan dolamındaki değişiklikler) Hücresel seviyedeki yanıtlar
İnflamatuar olayın başlaması ve kontrol edilmesinde bazı kimyasal maddeler önemli rol oynar. Bu maddelere mediatörler adı verilmektedir. (norepinefrin, histamin, bradikinin, prostaglandin vb..)
HEMODİNAMİK YANITLAR Yaralanma oluştuğunda 1-2 dakikalık vazokonstruksiyonu vazodilatasyon izler. Vazodilatasyon, kapillerde kan miktarında artışa ve interkapiller basıncın yükselmesine sebep olur.
İnflamasyonda oluşan ilk olay interkapiller hacim ve basınçta artışla sonuçlanan vazodiatasyondur. Vazodilatasyon, kapiller duvara bazı mediatörlerin doğrudan etkisi ile birlikte sıvının dokular arasına çıkışına yol açar.
Erken dönemde, kapiller membranın geçigenliğinde minimal bir değişme sözkonusu olduğundan, protein ve hücreler için geçiş başlamamıştır.
Başlangıçta, ödem sıvısı, erimiş elektrolitleri ve suyu içerir, transudate olarak adlandırılır. Yalnızca birkaç hücre içerir ve spesifik gravitesi 1.012 nin altındadır. Kan hacmindeki artış ve interkapiller basınçtaki artış ile birlikte dilatasyon devam ettiğinde kan hücrelerini de etkileyen daha ileri olaylar başlar.
Kan hücreleri yavaş bir hızda ve kapiller duvara doğru hareket etme ve yapışma eğilimi göstererek akarlar buna marjinasyon adı verilir.
Aynı anda meditörlerin bu sahada serbestleşmesi kapiller duvarların geçirgenliğindeki artışın bir diğer sebebidir. Beyaz kan hücrelerinin marjinasyonu ve kapiller geçirgenlikteki artış, hücrelerin dokuya açılan kapiller delikten sızması kombinasyon olarak gerçekleşir. Hücrelerin damar içinden damar dışına yer değiştirmesine emigrasyon denir.
Bu durumda, kandaki düşük moleküler ağırlıktaki proteinler doku içine sızarlar. Başlangıçtaki ödem sıvısı, proteinler nedeniyle daha kıvamlı, lökositler nedeniyle daha bulanık hale gelir. Spesifik gravite 1.012 nin üzerine yükselir ve sıvı eksuda adını alır.
Genellikle, eksudada yalnızca lökositler görülür, iltihabi reaksiyon çok şiddetli ise kırmızı kan hücreleri de damar dışına sızabilir. Kapillerden sızan sıvının miktarı inravasküler (kapiller) hidrostatik basınç ile intravaskiler onkotik basınç arasındaki farka bağlıdır. Fizyolojik olarak kapillerlerin arteriol sonlanmalarında intravasküler basınç, doku basıncından daha büyüktür. Böylece sıvı, besin maddeleri ve oksijen doku içerisine kolaylıkla girer.
Ven sonlarında, kapillerdeki onkotik basınç, intaravasküler basınçtan daha büyüktür. Sıvı ve atık maddeler kapiller içinde tutulur.
Kapillerlerin bütünlüğündeki herhangi bir basınç değişikliği ödem oluşturur. İnflamatuar reaksiyonda ödeme yol açan bir seri reaksiyon birbirini izler. Uzun süren ödemin mevcudiyeti, özellikle periferik vasküler hastalıklarda olduğu gibi zayıf dolanım sahaları var ise, oksijenlenmenin de azalmasına yol açar. Periferik vasküler hastalıkta ısrarlı ödemin mevcudiyeti iyileşmeyi yavaşlatır.
HÜCRESEL OLAYLAR mm³ deki sayısı % Eritrosit 5.000.000 - Lökosit 6.000 100 Nötrofil 3.300 55 Lenfosit 2.100 35 Monosit 420 7 Bazofil 60 1 Eozonofil 120 2
Lökositler inflamasyonun bütün tiplerinde etkilenirler. Monositler kapillerden doku içine geçtiklerinde makrofaj adı verilen geniş hücrelere dönüşme yeteneğine sahiptirler.
Makrofajlar büyük ölçüde fagositik bir potansiyele sahiptirler, bakteriler ve hücresel atıkların büyük miktarını içine alıp yok edebilirler. Makrofajlar yalnızca dokuda oluşurlar, kanda serbest olarak bulunmazlar.
Nötrofiller hareket halinde olup, bakteri ve diğer hücre atıklarını yok etme özelliğine sahiptirler. Lizozom adı verilen ve kolaylıkla doku içine serbestleşebilen enzimleri içerirler. Bu enzimlerin kemotaktik aktivitesi sonucunda diğer lökositlerin de inflamasyon sahasına gelmeleri sağlanır.
Monositler ve makrofajlar hücre atıklarının büyük miktarını yutma özellikleri nedeniyle temizleyici hücreler olarak bilinirler. Bazofil ve eozonofiller ise daha çok kronik enfeksiyonlarda etkilidirler.
İYİLEŞME VE ONARIM İyileşmede 2 doku etkilenir: Yaralanmış dokunun karakteristik hücresi Konnektif doku hücresi
Hücreler iyileşme yeteneklerine göre 2 gruba ayrılır. En büyük iyileşme potansiyeline sahip olanlara labil hücreler denir. Bu gruba deri, gastrointestinal traktus ve kan hücreleri örnek verilebilir. İkinci grup; stabil hücrelerdir. Bunların iyileşme yetenekleri olmakla birlikte labil hücrelere göre daha yavaştır. Bu grupta; böbrek, karaciğer, kemik hücreleri yer alır.
Permanent hücreler ise iyileşme yeteneğine sahip değillerdir. Sinir hücreleri, iskelet ve kardiak hücreler bu gruba dahildir.
Konnektif Doku Bağ dokusu. Daha özelleşmiş dokuları ve organları destekleyen, bağlayan ya da ayıran veya vücudun ambalaj dokusu gibi hareket eden doku. Konnektif dokunun karakteristik hücresi fibroblastlardır. Osteoblast ve kondroblastlar konnektif dokunun diğer hücreleridir. Konnektif dokunun proteinleri kollojen, elastin ve retikülindir. Vücutta en fazla bulunan proteinler kollajendir.
İyileşmede, konnektif dokunun fibroblastları esas doku hücrelerinin bulunmadığı yere dolarlar. Yaralanmış bölgede fibroblastlar gelişir ve kollajen oluşur. Kolajenin kontraksiyonu ile de skar meydana gelir. Skarın tüm kontraksiyonu birkaç ay alır. Onarımın sonunda ise ne kadar normal hücre ne kadar skar oluştuğu çeşitli faktörlere bağlıdır.
Küçük bir deri kesilmesinde deri hücrelerinin mükemmel iyileşme potansiyeline sahip olmaları nedeniyle skar oluşmaz. Karaciğerdeki bir inflamasyon skar doku oluşumu ile sonlanır. Yaralanma şiddetli ise fibröz doku miktarı karaciğer fonksiyonlarını etkileyebilir.
Sinir dokusu, kalp kası veya iskelet kaslarının yaralanmasından sonraki iyileşmede, skar doku oluşma riski daha fazladır. Skar dokunun hiçbir normal fonksiyonu yoktur.
İNFLAMASYON VE İYİLEŞMENİN DEVRELERİ 1.Devre ; mikrovasküler dilatasyon ve nötrofilik infiltrasyonla başlar, makrofaj oluşumu ve kapiller endotelin proliferasyonu ile devam eder. Bu devre hemen başlar ve 1-2 haftada sona erer.
2.Devre: birinci haftanın ortasında başlar ve ikinci haftada en yüksek derecesine ulaşır. 2. devre fibroblastik infiltrasyon ve kollagen oluşumu ile karakterize olup, bu devrede oluşan doku granülasyon dokusu veya skar adını alır.
3.Devre; 2. devrenin sonunda başlar ve skar kontraksiyonunun başlaması ile hareketlenir. Vaskülarizasyon azalmaya başlar ve kollagenin gerilim kuvveti artar. 1 yıl veya daha fazla devam edebilir.
İnflamasyon çeşitleri Akut (0-2 hafta) Subakut (2-4 hafta) Kronik (4 hafta-..)
İnflamatuar Reaksiyonu Etkileyen Faktörler: Yaş, beslenme durumu, anemi, hormon bozuklukları, diabet, periferik vasküler bozukluk, ilaçlar, açık yara, yaralanma tipi, doku zedelenmesi, ısı ajanları
İnflamatuar reaksiyon hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar ve yetersizliğe yol açıp zarar verirse, durdurmak veya en aza indirmek için tedavi gerekir. İnflamasyonu sıcak soğuk uygulama etkileyebilir.
Akut dönemde; sıcak artırır, soğuk azaltır. Kronik dönemde sıcak azaltır