SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK COMMUNICATION JULY 2010 Volume 6 Number 3



Benzer belgeler
SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK COMMUNICATION JULY 2010 Volume 6 Number 3

Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi Erciyes İletişim (ISSN ) Sahibi Prof. Dr. Hamza ÇAKIR

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ. Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü

ULUSLARARASI 9. BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ KONGRESİ

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

Siyaset Psikolojisi (KAM 318) Ders Detayları

SAĞLIKTA İLETİŞİM DR. İLKER TELLİ SAĞLIK-DER GENEL MERKEZ

ÖZGEÇMİŞ. Yardımcı Doçentlik Tarihi: 1999 Doçentlik Tarihi: 2012

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

EPİSTEMOLOJİK İNANÇLAR ÜZERİNE BİR DERLEME

Buse Erturan Gökhan Doğruyürür Ömer Faruk Gök Pınar Akyol Doç. Dr. Altan Doğan

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

İlköğretim Matematik Öğretmeni Adaylarının Meslek Olarak Öğretmenliği

Siyasal İletişim Kampanyası (PR 432) Ders Detayları

Reklam Tasarımı ve Uygulamaları I (PR 421) Ders Detayları

Farklı Kütüphane Türlerine Yönelik Pazarlama Stratejileri

Beden Eğitimi Öğretmenlerinin Kişisel ve Mesleki Gelişim Yeterlilikleri Hakkındaki Görüşleri. Merve Güçlü

Dersin Grubu. Dersin Kodu. Yarıyıl. Dersin Adı. Bölüm Zorunlu. 1 1 PSY101 Psikolojiye Giriş-I. Bölüm Zorunlu. 2 2 PSY102 Psikolojiye Giriş-II

FARKLI BRANŞTAKİ ÖĞRETMENLERİN PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK DÜZEYLERİNİN BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ. Abdulkadir EKİN, Yunus Emre YARAYAN

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

HALKLA İLİŞKİLERE GİRİŞ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. İletişim Bilimleri/Radyo Marmara Üniversitesi 2010

ÖZGEÇMİŞ. Doktora Tezi/S.Yeterlik Çalışması/Tıpta Uzmanlık Tezi Başlığı ve Danışman(lar)ı:

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

Bir başka benzer model ise DAGMAR dır. Tüketicinin benzer aşamalardan geçtiğini varsayar.

Halkla İlişkiler. Uygulama Alanları. Barış Baraz Hakan Yılmaz

SAĞLIK NEDİR? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ);

Popüler Kültür ve Medya (PR 335) Ders Detayları

İletişim Kuramı. Umut Al BBY 166, 28 Şubat 2014

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

ULUSLAR ARASI 9. BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ KONGRESİ

İletişim Kuramı. Umut Al BBY 166, 22 Şubat 2018

Medya Metin Yazarlığı (PR 427) Ders Detayları

Doç.Dr. Yavuz CABBAR Dr. Mustafa Kemal TOPCU

LocRef. Yerel Yönetim Reformları Uluslararası Karşılaştırma. Yerel Yönetim Reformları Uluslararası Karşılaştırma. LocRef

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi. Yrd. Doç. Dr. H. Coşkun ÇELİK Arş. Gör. Barış MERCİMEK

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI, TARİHÇESİ VE İLİŞKİLİ OLDUĞU ALANLAR

Örgüt Politikaları ve Çalışma Koşulları (PR 423) Ders Detayları

Ortaokul Öğrencilerinin Sanal Zorbalık Farkındalıkları ile Sanal Zorbalık Yapma ve Mağdur Olma Durumlarının İncelenmesi

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi SBF Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Program Yeterlilikleri TYYÇ Yaşam Bilimleri Temel Alanı Yeterlilikleri

Standart Eurobarometer 76. AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU Sonbahar 2011 ULUSAL RAPOR TÜRKİYE

Araştırma Notu 14/163

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği nin

Araştırma Notu 16/191

Prof. Dr. Recep ŞAHİNGÖZ Bozok Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Yozgat/2013. viii

Araştırma Metodları ve İletişim Becerileri (MMR 501) Ders Detayları

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

22. Baskı İçin... TEŞEKKÜR ve BİRKAÇ SÖZ

HALKLA İLİŞKİLER: TEORİK ÇERÇEVE...

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Bilgisayar ve İnternet Tutumunun E-Belediyecilik Güvenliği Algısına Etkilerinin İncelenmesi

Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological Study of Religion, London and Toronto: Associated University Press, 1989.

İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü

Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Eğitim Bağlamında Oyunlaştırma Çalışmaları: Sistematik Bir Alanyazın Taraması

Eğitim Yönetimi ve Denetimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı (5 Zorunlu Ders+ 6 Seçmeli Ders)

DERNEK YÖNETİMİ. Prof. Dr. Ümran SEVİL İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği Başkanı. Yrd. Doç. Dr. Ayça GÜRKAN Dernek Genel Sekreteri

HALKLA İLİŞKİLER HALKLA İLİŞKİLERDE İMAJ VE SOSYAL SORUMLULUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENLERİNİN LABORATUVAR KULLANIMI VE TEKNOLOJİK YENİLİKLERİ İZLEME EĞİLİMLERİ (YEREL BİR DEĞERLENDİRME)

3-6 Yaş Grubu Çocukların Medyaya Erişiminde Aile Profilleri: Anne Babalar Engel mi, Yoksa Rehber mi?

İÇİNDEKİLER. Önsöz... iii Giriş Birinci Bölüm ÖRGÜTSEL PSİKOLOJİYE GİRİŞ

I. Bölüm REKLAM(CILIK) Advertising. Doç. Dr. Olgun Kitapcı

PSİ PSİ362 Doç.Dr. Hacer HARLAK. UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999)

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

International Journal of Progressive Education, 6(2),

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

Avrupa hastanelerinde

Sütlüce YERLEŞKESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ. Halkla İlİşkİler Bölümü Görsel İletİşİm Tasarımı Bölümü Medya ve İletİşİm Sİstemlerİ Bölümü Reklamcılık Bölümü

Halkla İlişkiler ve Reklamcılıkta Eleştirel Yaklaşımlar (PR 332) Ders Detayları

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

Pazarlamanın Önemi. Toplumsal açıdan önemi. İşletmeler açısından önemi. Para Uzmanlık Pazar - 1. BBY 465, 6 Ekim 2015

Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi. Yrd. Doç. Dr. H. Coşkun ÇELİK Arş. Gör. Barış MERCİMEK

İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

HEDEF KİTLE. Faaliyetleri ile kurumu olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesi olası kitleye hedef kitle diyoruz.

HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

HALKLA İLİŞKİLER FAALİYETLERİNİN SAĞLIK HİZMETİ ALANLAR VE ÇALIŞANLAR TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ HASTANELERİ ÖRNEĞİ

ÖZGEÇMİŞ. : Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü

ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ ZORUNLU GÖÇLER, SÜRGÜNLER VE YOL HİKAYELERİ: ULUPAMİR KIRGIZLARI ÖRNEĞİ

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Gazetecilik I (PR 491) Ders Detayları

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİRİMİ ÇALIŞMALARI

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Kampanya Planlama (PR 325) Ders Detayları

Seminer (PR 403) Ders Detayları

İLETİŞİMDE TASARIM TASARIMDA İLETİŞİM KONULU ULUSLARARASI KATILIMLI SEMPOZYUM VE SERGİ GERÇEKLEŞTİ

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

Transkript:

SELÇUK İLETİŞİM JOURNAL OF SELCUK COMMUNICATION JULY 2010 Volume 6 Number 3 SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ TEMMUZ 2010 Cilt 6 Sayı 3 ISSN 1302-2865

Sahibi Prof. Dr. Halûk Hâdi SÜMER Editör Prof. Dr. Ahmet KALENDER Editör Yardımcısı Arş. Gör. Dr. Ahmet TARHAN Yayın Kurulu Prof. Dr. Halûk Hâdi SÜMER Prof. Dr. Ahmet KALENDER Doç. Dr. Caner ARABACI Prof. Dr. Birol AKGÜN (Selçuk Ü.) Prof. Dr. Korkmaz ALEMDAR (Gazi Ü.) Prof. Dr. Burhan AYKAÇ (Gazi Ü.) Prof. Dr. Esra BİRYILDIZ (Marmara Ü.) Prof. Dr. M. Naci BOSTANCI (Gazi Ü.) Prof. Dr. Özden CANKAYA (Galatasaray Ü.) Prof. Dr. Yalçın DEMİR (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Uğur DEMİRAY (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Ahmet DURMAZ (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Müge ELDEN (Ege Ü.) Prof. Dr. Suat GEZGİN (İstanbul Ü.) Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ (Gazi Ü.) Prof. Dr. H. İbrahim GÜRCAN (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Nurettin GÜZ (Gazi Ü.) Prof. Dr. Metin KAZANCI (Ankara Ü.) Prof. Dr. Mehmet KESİM (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Mehmet KÜÇÜKKURT (Gazi Ü.) Danışma Kurulu Kapak Tasarımı Yrd. Doç. Dr. A. Gani ARIKAN Baskı Selçuk Üniversitesi Basımevi Yazışma Adresi Prof. Dr. Ahmet KALENDER S.Ü. İletişim Fakültesi Kampus 42079 KONYA Tel: 0.332. 223 36 71 Faks: 0.332.241 01 87 e-posta: kalender@selcuk.edu.tr Prof. Dr. Aydemir OKAY (İstanbul Ü.) Prof. Dr. Ayla OKAY (İstanbul Ü.) Prof. Dr. Aydın Ziya ÖZGÜR (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Seyide PARSA (Ege Ü.) Prof. Dr. Filiz Balta PELTEKOĞLU (Marmara Ü.) Prof. Dr. Nurdoğan RİGEL (İstanbul Ü.) Prof. Dr. Şerif ŞİMŞEK (Selçuk Ü.) Prof. Dr. Nazmi ULUTAK (Anadolu Ü.) Prof. Dr. Çağatay ÜNÜSAN (Selçuk Ü.) Prof. Dr. A. Haluk YÜKSEL (Anadolu Ü.) Doç. Dr. Muhittin ACAR (Hacettepe Ü.) Doç. Dr. M. Bilal ARIK (Erciyes Ü.) Doç. Dr. Aytekin CAN (Selçuk Ü.) Doç. Dr. Ahmet Yalçın KAYA (Selçuk Ü.) Doç. Dr. Abdullah KOÇAK (Selçuk Ü.) Doç. Dr. Başak SOLMAZ (Selçuk Ü.) Doç. Dr. Mustafa ŞEKER (Selçuk Ü.) Selçuk İletişim hakemli bir dergidir. Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlanır. Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Selçuk İletişim Dergisi, TÜBİTAK/ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı nda yer almaktadır.

İçindekiler Abdullah Koçak - Yasin Bulduklu 5-17 Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programlarını İzleme Motivasyonları Erhan Eroğlu 18-33 Örgütsel İletişimin İşgörenlerin Duygu Gösterimlerinin Yönetimine Olan Etkisi Banu Terkan 34-55 Kadın Örgütlerinin İnterneti Alternatif Medya Olarak Kullanımı Üzerine Bir İnceleme Haldun Narmanlıoğlu 56-67 İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında Albay Çiçek Olayı Elif Engin - Gül Şener 68-75 Predicting the Image of Turkey and the Prime Minister Erdoğan Through Content Analysis of National News Media Coverage of Davos Incident Aytekin Can - Faruk Uğurlu 76-84 Gölgesizler Filmi ve Edebiyat Sinema İlişkisi Üzerine Sabah Derya Yüksel 85-99 Sinemada Ulusal Kimliğin Pekiştiricisi Olarak Kadınlar Şenay Yavuz 100-110 Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Kurumsal İmaj ve Satın Alma Kararı Üzerindeki Etkileri Tuğçe Gürel 111-122 Kurumsal Sosyal Sorumlulukta Yeni Yaklaşımlar ve Tartışılan Konular B. Pınar Özdemir - 123-136 Durumsal Kriz İletişimi Teorisinin Türk Eczacılar Birliği Melike Aktaş Yamanoğlu (TEB) Örnek Olayı Çerçevesinde İncelenmesi Filiz Tiryakioğlu - Dilek Top 137-146 Sayfa Tasarımı ve Kurumsal Kimlik Oluşturma: Türkiye deki Ulusal Gazetelerin Birinci Sayfaları Üzerine Bir Araştırma Hasret Aktaş 147-166 İnternet Reklam Türlerinde Uygulayıcılardan Kaynaklanan Sorunlar ve Bir Sınıflandırma Önerisi Işıl Karpat Aktuğlu - 167-183 Küresel Reklam Stratejilerinin Belirlenmesinde Kültürel Ayşen Temel Eğinli Farklılıkların Önemi Gürsel Yaktıl Oğuz 184-195 Güzellik Kadınlar İçin Nasıl Vaade Dönüşür: Kadın Dergilerindeki Kozmetik Reklamları Üzerine Bir İnceleme M. Nejat Özüpek 196-205 Belediyelerin Halkla İlişkiler Çalışmalarında İnternet Kullanımı: Büyükşehir Belediyeleri Web Siteleri Üzerine Uygulamalı Bir Çalışma Hüsamettin Akar 206-215 Halkla İlişkilere Farklı Bir Yaklaşım: İlişki Yönetimi Zübeyde Süllü 216-228 Siyasal Halkla İlişkiler Sürecinde Hesabı Verilebilirlik 229 Yayın Kuralları

Editörden Temmuz 2010 sayımızdan merhaba. Her sayımızda olduğu gibi, bu sayımızda da zengin bir içerikle karşınızda olmaktan mutluyuz. Öncelikle bu sayımıza katkı sağlayan, hakemlerimize, danışma kurulunda yer alan hocalarımıza ve makale yazarlarına teşekkür ediyoruz. Temmuz 2010 sayımızda 17 makale yer aldı. Bunlardan ilkinde Abdullah Koçak ve Yasin Bulduklu; ülkemizde üzerinde çok çalışılmayan yaşlıların televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonlarını ele alıyorlar. Yazarlar, Konya da yaşayan 50 yaş üstü 306 kişiyle yaptıkları anketin bulgularını makalelerinde değerlendiriyorlar. İkinci makalede Erhan Eroğlu; işgörenlerin duygusal emeklerine yoğunlaşarak, örgütsel iletişimle olan ilişkisini ele alıyor. Üçüncü makalede Banu Terkan; kadın örgütlerinin interneti alternatif bir medya olarak nasıl kullandıklarını ele alarak, iki kadın örgütünün internet sitesini içerik analiziyle inceliyor ve bulgularını sunuyor. Dördüncü makale Haldun Narmanlıoğlu na ait. Yazar, son dönemlerde kamuoyunu çok meşgul eden Albay Dursun Çiçek olayıyla ilgili internet sitelerinde yer alan haberlere okuyucuların yazdığı yorumları analiz ediyor. Beşinci makalede Elif Engin ve Gül Şener; yine son dönemlerde kamuoyunu oldukça meşgul eden Davos olayıyla ilgili 4 ulusal gazetenin haberlerini içerik analizine tabi tutuyor. Yazarlar, bu gazetelerin yayın politikaları çerçevesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın imajının nasıl farklılaştığını ortaya koymaya çalışıyorlar. Altıncı makalede Aytekin Can ve Faruk Uğurlu; sinema ve edebiyat ilişkisini ele alarak, Gölgesizler filmi bağlamında konuyu inceliyorlar. Yedinci makale Sabah Derya Yüksel e ait. Makalede iki film örneğinde, ulusal kimliğin kadınlar tarafından nasıl pekiştirildiği ele alınıyor. Sekizinci makalede Şenay Yavuz; İstanbul daki dört üniversitede öğrenim gören öğrencilerden elde ettiği verileri yorumlayarak, kurumsal sosyal sorumluluğun satın alma kararı üzerindeki etkisini analiz ediyor. Dokuzuncu makalede Tuğçe Gürel; kurumsal sosyal sorumluluk anlayışında ortaya çıkan yeni gelişmeleri tartışıyor. Onuncu makale B. Pınar Özdemir ve M. Aktaş Yamanoğlu na ait. Yazarlar, ülkemiz kamuoyunu oldukça meşgul eden ilaç alanındaki yeni düzenlemeler karşısında Türk Eczacılar Birliği nin girişimlerini Durumsal Kriz İletişimi Teorisi bağlamında değerlendiriyorlar. Onbirinci makalede Filiz Tiryakioğlu ve Dilek Top; ulusal gazetelerin birinci sayfalarının öğrenciler tarafından tanınılırlığını araştırarak, sayfa tasarımı ve kurumsal kimlik konusuna eğiliyor. Onikinci makale Hasret Aktaş a ait. Aktaş, internet reklam türlerindeki sorunları analiz ederek, yeni bir sınıflandırma önerisi sunuyor. Onüçüncü makalede Işıl Karpat Aktuğlu ve Ayşen Temel Eğinli; Mc Donald s reklamları örneğinde, reklam stratejilerinin belirlenmesinde kültürel farklılıkların önemi üzerine yoğunlaşıyorlar. Ondördüncü makalede Gürsel Yaktıl Oğuz; kadın dergilerinde yer alan kozmetik reklamlarını inceleyerek, bunların nasıl bir kadın imgesi vaad ettiklerini ortaya koyuyor. Onbeşinci makalede M. Nejat Özüpek; Büyükşehir belediyelerinin web sitelerini halkla ilişkiler amaçlı nasıl kullandıklarını analiz ediyor. Onaltıncı makale Hüsamettin Akar a ait. Yazar, halkla ilişkilerde son dönemlerde önem kazanan ilişki yönetimini ele alıyor. Son makalede Zübeyde Süllü, siyasal halkla ilişkiler sürecinde hesap verilebilirlik kavramına odaklanıyor. Makaleleri beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz. Bir sonraki sayımız Ocak 2011 de görüşmek dileğiyle. Sağlıcakla kalın.

SAĞLIK İLETİŞİMİ: YAŞLILARIN TELEVİZYONDA YAYINLANAN SAĞLIK PROGRAMLARINI İZLEME MOTİVASYONLARI * Abdullah Koçak ** Yasin Bulduklu *** ÖZET Sağlık ve iletişim kavramlarını yan yana getiren sağlık iletişimi, akademik çevrelerin son yıllarda çokça ilgilenmeye başladıkları disiplinler arası bir alandır. Son 30 yılda özellikle Amerika da adından sıkça söz ettiren sağlık iletişimi alanına ülkemizde de son yıllarda bir yöneliminin olduğu görülmektedir. Alan, kitle iletişim araçları üzerinden sağlık mesajlarının verilmesinin yanı sıra sağlık hizmetlerinin sunumu ve tüketimi, hasta doktor iletişimi, gibi geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Sağlık iletişimini konu edinen bu araştırma yaşlıların televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Anahtar sözcükler: Sağlık iletişimi, yaşlılar, sağlık programları, HEALTH COMMUNICATION: THE VIEWING MOTIVATIONS OF HEALTH PROGRAMS ON TELEVISION BY ELDER PEOPLE ABSTRACT Health communication, which brings together these two concepts: health and communication, is an interdisciplinary field that academic environment has begun very interested in recent years. It is also seen an orientation in our country to health communication field that its name has been spoken rather frequently especially in America in last 30 years. The field includes a wide range as patient-doctor communication, presentation and consumption of health services in addition to give health messages by mass media. This research treating health communication, aims at display the viewing motivations of health programs on television by elder people Keywords: health communication, elders, health programs GİRİŞ Dünya sağlık örgütünce sadece hastalık ve sakatlıktan yoksunluk hali değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik içinde olma hali (Fişek 1983: 1, Calman 1998: 4; Cirhinlioğlu 2001: 15, Baltaş 2004: 34, Wexler 2007: 2, Polan ve Taylor 2007: 4) olarak tanımlanan sağlık, kişinin devredemediği ve ikamesi mümkün olmayan en temel insan hakkıdır. İletişimin belki de en gerekli olduğu ve üzerinde ciddi düzeyde etkide bulunabileceği alan şüphesiz sağlıktır. Bireylerin, içinde yaşadıkları topluluğun yapısına ve şartlarına göre, gündelik yaşamda sağlık olgusuna ilişkin anlam paylaşımı ve bildiklerini birbirlerine aktarmaları sağlık iletişiminin konularının başında gelmektedir. Sadece bireyler arası bilgi aktarımı değil, aynı zamanda kitle iletişim araçları üzerinden de iletilen mesajlar bireysel ve toplumsal sağlığın üzerinde ilk elden etkilidir. Bireyin aldığı iletiyi yorumlama yetisi, sağlık davranışının şekillenmesi üzerinde bir etkide bulunabileceği gibi, sağlık bakımının sunum kalitesi ve alınan sağlık hizmetinden elde edilecek doyum algısı üzerinde de etkili olmaktadır. Sağlık iletişimi uygulamalarının temel amacı bireyin sağlık davranışının istenilen yönde değiştirilmesi yoluyla bireysel ve toplumsal sağlığın geliştirilmesidir. Sağlık iletişimi bireysel ve toplumsal sağlığın geliştirilmesine katkı sağlayan önemli bir araçtır. Sağlık konusunda sadece iletişim stratejileri kullanılarak hedef izleyici kitlesinin bir sağlık sorununa ve bu sorunun çözümüne ilişkin farkındalığının artırılması mümkündür. Sağlık sorunlarında iletişim araçları kullanılarak, bireyin istenilen hareket yönünde güdülenmesi, mevcut olumlu sağlık davranışına ilişkin bilgi * Bu makale, 4. Uluslar arası Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Sempozyumu nda bildiri olarak sunulmuştur. ** Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi *** Dr, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 ve tutumunun pekiştirilmesi, sağlık hizmetlerine talep yaratılması ve hizmet kalitesinin artırılması gibi sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bireyler, gündelik yaşamlarında pek çok sağlık iletisine çeşitli mecralardan maruz kalmaktadırlar. Eczane vitrinleri, bilboardlar, broşürler, radyo, gazete, dergi, internet ve televizyon bu mecralardan bazılarıdır. En etkili sağlık iletişim aracı ise şüphesiz televizyondur. Son zamanlarda sayıları giderek artan televizyon sağlık programları izleyenlerine sağlık bilgisini sözlü ve görüntülü olarak aktarmakta ve onlar üzerinde bazı etkilere neden olmaktadır. Türkiye de ulusal bazda yayın televizyon kanallarının programları incelendiğinde, 20 ayrı televizyon kanalında sağlıkla ilgili bağımsız 24 ayrı program olduğu görülmektedir. Bu programların süresi de yarım saat ile 2,5 saat arasında değişmektedir. Ayrıca bu programların çoğunluğunun hafta içi günlerin tamamında yayınlandığı görülmektedir. Gündüz saatlerinde televizyonda yayınlanan bu programların 50 yaş ve üzerindeki ve kadın izleyiciler tarafından daha yoğun tüketildiği görülmektedir. Pek çok kaynakta birbirinden farklı şekilde tanımlanan yaşlılık, genel olarak 60 yaş üstü bireyler olarak kabul edilmekte, yaşlılık sınıflandırması ülkelerin içinde bulunduğu koşullar, sağlık güvence sistemleri, doğuştan yaşam beklentisine göre, değişiklik göstermektedir. Yaşlılığın sosyal boyut kazanması ise, onun algılanış biçiminde meydana gelen değişimle ilişkilidir (Koçak ve ark 2009: 1). Yaşlılığın hem bireyleri hem de toplumları ilgilendiren doğal bir süreç olduğu göz önüne alındığında, yaşlılığın yalnızca kronolojik yıllar üzerinden değerlendirilebilecek bir olgu olmadığı açıkça görülmektedir. Biyolojik, sosyal, kültürel, psikolojik ve ruhsal süreçler yaşlılığı anlamlandırmada önemli bir role sahiptir. Günümüzde yaşlılıkla ilgili yapılan çalışmalarda geleneksel görüşlerin değişmekte olduğu ve yaşlılığın; sosyal yönleriyle ele alınıp incelendiği görülmektedir (Cohen 2002: 600). Yaşlı insanların boş vakitlerini geçirmekle ilgili yapılan araştırmalarda ise, medya kullanımının önemli bir aktivite olduğu görülmektedir. Yaşlıların diğer yaş grupları gibi zamanlarının önemli bir bölümünü kitle iletişim araçlarını kullanmaya harcaması, medyanın popülaritesi ve kültürel etkisi, medyanın insanların ilişkilerini etkileyebilmesi ve diğer boş zaman aktiviteleri üzerinde belirleyici bir rolü olması, araştırmacıların konuya olan ilgisini daha da arttırmıştır (Pecchioni ve ark. 2005: 227, Robinson ve Skill 1995: 359, Nussbaum ve ark. 2000: 64). Araştırmacılar (Graney ve Graney 1974: 89, Robinson ve Skill 1995: 369, Chory-Assad ve Yanen 2005: 184, Hilt ve Lipschultz 2004: 58, Burnett 1991: 34) yaşlı insanların kitle iletişim araçlarına yönelmelerinin boş zamanlarını doldurmada temel bir aktivite olduğunu belirtmektedirler ve medya kullanımının yaşlılar açısından önemli olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu araştırma da temel olarak ele alınan sağlık iletişimi kavramının daha net anlaşılabilmesi için konuyla ilgili kavramsal çerçeve aşağıda sunulmaktadır. 1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. Sağlık Davranışı ve Sağlık Davranışı Modelleri Sağlık davranışı, bireyin sağlığa ilişkin olarak var olan eylemlerini kapsar ve bireyin geçmiş deneyimleri, toplumsal kültür ve çevresel unsurlara göre şekillenir. Sağlık davranışı, bireyin öznel standartlarına, toplumsal ve çevresel etmenlere bağlı olarak mevcut davranışının pekiştirilmesi, geliştirilmesi veya değiştirilmesi şeklinde gerçekleşir. Görüldüğü üzere sağlık iletişim programlarının temel amacı bireyin sağlık davranışı üzerinde bir etkide bulunmaktır. Etkili bir sağlık iletişimi programı için bireyin davranışlarının ve bu davranışların nasıl değiştiğinin bilinmesi zorunluluktur. Bu bağlamda sosyal psikolojiden uyarlanan bazı sağlık davranışı modellerinde kısaca söz etmek yerinde olacaktır. - Sağlık İnanç Modeli (Health Belief Model): İlk olarak 1950 li yıllarda geliştirilmiş akut ve kronik hastalıklarda hastaların tedaviye verdikleri yanıt ve hastalıkların önlenmesi doğrultusunda şekillendirilmiş, sağlık davranışını açıklamaya ve tahmin etmeye çalışan bir yaklaşımdır (Bennett ve Hodgson 1992: 23, Curtis 2000: 11). Sağlık İnanç Modeli, bireyin sağlığına yönelik bir tehdit algıladığında, daha önce yaşadığı bir sağlık durumuna ilişkin deneyimlerine istinaden sağlığını koruma yönünde hareket ettiği ve bu tehdide karşı koruyucu sağlık davranışı gösterdiği varsayımına daya- 6

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) nır. Kişiler, kendilerinin bir hastalığa yakalanacağına ve hastalığın bazı ciddi sonuçları olacağına, yapılacak bazı uygulamaların hastalığa duyarlılığı veya neden olacağı zararları azaltacağına, bu uygulama ya da eylemin faydasının maliyetinden fazla olacağına inanırlarsa, hastalıkları anlama ya da önleme çarelerini araştırmaktadırlar (Çam ve Bilge 2007: 217, Çınarlı 2008: 129). - Nedenli Eylem (Reasoned Action) ve Planlanmış Davranış (Planned Behavior): Fishbein ve Ajzen tarafından davranışlar, niyetler ve tutumlar arasındaki ilişkiyi açıklamak amacıyla geliştirilmiştir. Modele göre; özel bir davranışı yapma olasılığının belirleyici unsurları, bireyin motivasyonel özellikleridir (akt. Montaño ve Kasprzyk 2008: 68-69). Buna göre davranışın, ortaya çıkmasında iki varsayım söz konusudur: bunlardan ilki, davranışa yönelik var olan inançlar ve tutumlardır; her bir inanç, bir öz değerlendirmenin sonucunun güçlü veya hafif şekilde hissedilmesi ile bağlantılı olarak ortaya çıkar. Bireyler bir davranışı gösterme sürecinde birbiriyle bağlantısız pek çok inanışa sahip olabilirler. Davranış, inanışlar, tutumlar ve algıların bir toplamıdır. Davranış üzerinde etkili olan ikinci unsur, kişisel normlardır; kişisel normlar, bireylerin belirli bir davranışı göstermeleri durumunda diğerlerinin ne düşüneceği konusuna verdiği önemin öznel olarak algılanmasıdır (Redding 2000: 183). Planlanmış Davranış Kuramı, Nedenli Eylem Kuramının varsayımlarını kabul etmenin yanı sıra insanların mantıklarıyla hareket ettiklerini varsaymaktadır. Bireylerin mevcut bilgilerini ve onların gösterdikleri davranışlarında ortaya çıkan açık veya örtülü anlamları açıklamaya çalışmaktadır. Teoriye göre niyetler veya davranışlar, kişinin doğası, toplumsal etkinin bir yansıması ve kontrol mekanizmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Ajzen 2005: 117). - Sosyal Biliş Teorisi (Social Cognitive Theory): Sosyal Biliş Teorisi sağlık davranışının saptanmasında bireysel faktörlerin ötesine geçerek, çevresel ve sosyal faktörleri de göz önünde bulundurmaktadır. Davranış, çevresel ve sosyal faktörlerle bilişsel süreçlerin etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Redding 2000: 184, McClelland ve Rees 2000: 70, Gard 2000: 70). Kurama göre insanlar, sadece tepkisel organizmalar değil aynı zamanda kendilerini, içinde yaşadıkları gruplarını, çevrelerini düzenleyebilen ve çevresini yansıtan, kendi iç güçlerinden ve çevresel faktörlerden de etkilenen varlıklardır. İnsanlar, içinde yaşadıkları toplumsal sistemin hem üreticisi hem de ürünü konumundadırlar. İçerisinde yaşadıkları sisteme uyum sağlamak amacıyla kendilerini değiştirir ve geliştirirler. İnsanlar geniş bir sosyo-kültürel etkiler ağı içinde yaşamaktadırlar. Bireyin psiko-sosyal unsurlarının yanı sıra çevresel unsurlar ve bireyin yakın çevresi onun davranışlarının değişmesi ve gelişmesi üzerinde etkili olmaktadır (Bandura 2001: 121). - Korunma Motivasyonu Teorisi (Protection Motivation Theory): Bireyde mevcut bir sağlık tehdidi hakkında korku oluşturmak suretiyle belirli bir davranışı göstermesi yönünde güdüleme anlayışına dayanan bu teori, sağlık riski ve bu riskin sonuçları hakkında tehditler kullanarak, olumlu sağlık davranışı geliştirme amacı taşımaktadır (Gorin 2006: 41, Murphy ve Bennett, 2002: 33). Televizyonlarda sıklıkla şahit olduğumuz sigara içen ve içmeyen kişilerin akciğerlerinin gösterilmesi korku yaratma çabasına örnek olarak verilebilir. 1.2. Sağlık İletişimi ve Sağlık İletişimi Düzeyleri Sağlıkta ve hastalıkta, iletişim insan deneyimlerinin en hayati boyutunu oluşturmaktadır. Hiçbir insani olgu hastalık ve sağlık kadar temel nitelikte değildir ve hiçbir olgu bizim iç dünyamızdaki isteklerimizi, arzularımızı bu denli etkilemez. İnsanın vücudu, zihni ve içinde yaşadığı toplum arasında kurulan ilişki bu dinamikleri harekete geçirici niteliktedir. Sağlık iletişimi de bu ilişkinin kurulmasında anahtar rol oynamaktadır (Ratzan 1994: 225, Babrow ve Mattson 2003: 39, Mittelmark 2007: 98). Sağlık iletişimi, sağlığın geliştirilmesi maksadıyla bireyler arasında sağlıkla ilgili olarak oluşan, etkileşim ve işlemlere iletişim kavram ve kuramlarının uygulanmasıdır (Tabak 2003: 29, Schiavo 2007: 5). Healthy People 2010 sağlık iletişimini, önemli sağlık sorunları hakkında, kamunun, bireylerin ve kurumların bilgilendirilmesi, etkilenmesi ve harekete geçirilmesi sanat ve tekniği şeklinde tanımlamaktadır (Parrott 2004: 751, Schiavo 7

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 2007: 5). Sağlık iletişimi, bugün hastalıkların önlenmesi, sağlığa ilişkin önemli bazı noktaların savunulması, sağlık hizmetlerinin üretilmesi ve pazarlanması, sağlık hizmeti tüketicilerinin tedavi süreçleri, tedavi seçenekleri ve sağlık bakım kalitesi ile ilgili olarak bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gibi çeşitli prensipleri sıklıkla kullanmaktadır. Aynı zamanda sağlık bilgisine erişimde bilgisayar temelli yeni teknolojilere erişimin yaygınlaştırılması, bu yeni teknolojilerin etkili kullanımı ve eşit erişim imkanının sağlanması gibi konularda sağlık iletişiminin kapsamı içerisinde yer almaktadır. Bir sağlık sorununa ve sorunun çözümüne ilişkin farkındalık yaratma ve bilgi sağlama, olumlu sağlık davranışı hakkında bireyleri güdüleme, sağlık hizmetlerinde etkinliği artırma gibi bazı unsurlar sağlık iletişimin hedefleri olarak sayılabilir. Sağlık iletişimi, bireysel ve toplumsal sağlığın geliştirilmesinde ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılmasında önemli rollere sahiptir. Bireysel ve toplumsal düzeyde farkındalık yaratarak hastalıkların önlenmesi, sağlık eğitimi ve sağlığın korunması yoluyla sağlığın geliştirilmesine katkıda bulunan sağlık iletişimi çeşitli düzeylerde gerçekleşmektedir. Bu düzeyler: Hekim Hasta İletişimi: Hekim ile hastanın yüz yüze, aracısız ve karşılıklı etkileşimini içeren iletişim düzeyidir. Sağlık iletişimi alanında etkileşim çoğunlukla yüz yüze gerçekleşmekte, davranışsal değişim amacı taşımaktadır. Hastanın sağlık hizmetini alması sırasında hekim tarafından verilen direktifleri dinlemesi, hekimin hastaya rahatsızlığa ilişkin detayları açıklaması, tedavi sürecinin bu paylaşım sırasında yönlendirilmesi ve iki taraf arasında u yolla bir güven ağının oluşumu, sağlık iletişiminin bu boyutuyla ilişkilidir. Grup İletişimi: Sağlık iletişiminde öğrenme, tutum değişikliği, benimseme ve uygulama süreçleri çeşitli büyüklüklerdeki gruplarda oluşmaktadır. Özellikle ortak karar alma durumlarında grupsal özellikler ve grup iletişimi önemlidir (Tabak 2003: 45). Gruplar, sağlık iletilerini kendi üyelerine aktarabilmekte, sağlığın geliştirilmesine yönelik çabalarla üyelerinin yaşam biçimini değiştirebilmektedirler. Bu gruplara örnek olarak belirli bir hastalığı olan bireylerin oluşturmuş oldukları LÖSEV, diyaliz ve diyabet hastalarının kurmuş oldukları dernekler verilebilir. Bu gruplar, kendi üyesi olan hastalara yardım ve dayanışma anlamında desteklerde bulunurlarken, verdikleri mesajlarla hem grup içinde bireysel, hem de toplumsal sağlık bilincinin oluşmasında etkin rol oynamaktadırlar. Kitle İletişimi: Sağlık konusundaki iletişim, teknolojinin de hızlı deviniminin bir sonucu olarak büyük oranda kitle iletişim araçları üzerinden yapılır duruma gelmiştir. Sağlığa ilişkin bir sorunun kamuoyuna duyurulması, istenilen bir sağlık davranışının geniş kitlelere benimsetilmesi, kitle iletişim araçları üzerinden yürütülecek kampanya ile mümkündür. Bireyler arası sağlık iletişimi, kitle iletişim araçları üzerinden yürütülen kampanyalara göre bazı önemli avantajlara sahip olmasının yanında geniş kitlelerin hedeflendiği kampanyalarda olanakları çoğunlukla sınırlıdır. Özellikle televizyonun ve sonrasında internetin hızla yaygınlaşması, sağlık bilgisinin bu mecralardan elde edilmesini kolaylaştırmıştır. Bugün artık sağlık iletişimin en önemli boyutu kitle iletişim araçları üzerinden gerçekleşen sağlıksal etkileşimdir. Milio (1986) kitle iletişim araçlarının, sağlık davranışını, bireysel ve toplumsal olmak üzere iki düzlemde etkilediğini belirtmiştir. Ona göre; bireysel düzlemde bu araçlar, sağlığa ilişkin tutum ve davranışların pozitif veya negatif yönde değişimini tetikleyebilmektedir. Toplumsal düzlemde de politika yapıcıların, sağlık sorunlarından haberdar olma seviyelerini ve hızını artırabilmekte ve kamusal sağlığın geliştirilmesine ve değiştirilmesine katkı sağlayabilmektedir (akt. Brown ve Walsh-Childers 2002: 453). Kitle iletişim araçları, tek başına sağlık davranışının değiştirilmesi üzerinde doğrudan etkili olmayabilir. Ancak, bu araçlar üzerinden yürütülen sağlık kampanyaları, bireylerin farkındalığının yaratılmasını ve sağlık sorunlarına ilişkin gündemin yapılandırılmasını sağlayabilecek nitelik taşımaktadır (Ratzan 1994: 224, Wallner1997: 22, MacDonald 1998: 110). Özellikle toplumsal bir sağlık riski hakkında tasarlanan sağlık kampanyasında hedeflenen sağlık davranışının ortaya çıkması üzerinde, kitle iletişim araçlarının oldukça etkili olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur. 8

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) 1.3. Sağlık İletişim Modelleri 1990 lı yıllar sağlık bakım hizmetlerinin sunumunda yeni gelişmelerin yaşanması ve diğer endüstrilerden uyarlanan tekniklerin ışığında bazı yaklaşımların gelişmesine sahne olmuştur. Sağlık iletişiminin henüz gelişmekte olan bir disiplin olması nedeniyle literatürde fikir birliği edilmiş yaklaşımlardan söz etmek oldukça güçtür. Genel olarak sosyal psikolojinin davranış modellerinin ve iletişim disiplinin bazı yaklaşımlarının sağlık iletişimine uyarlanmış olduğu ve bu uyarlamalara sağlık iletişimi yaklaşımları adı verildiği göze çarpmaktadır. Bu modellerden bazıları; Retorik Model: Sözlü veya sözsüz mesajlar yoluyla alıcının zihninde kaynak tarafından hedeflenmiş anlamların oluşturulması süreci olarak tanımlanmaktadır (Tabak 2003: 42). Craig (1999), Retorik Yaklaşımı ikna edici söylemin, işlevsel bir sanat olarak iletişim sürecinde kullanılmasıdır şeklinde tanımlamıştır. Bilimsel teori ve ses bilimi üzerine dayanan yaklaşım, söylemin ve metinlerin içeriklerinin sağlık iletişiminde etkin biçimde kullanılması üzerinde yoğunlaşmaktadır (akt. Ratzan 2001: 211). Semiyotik Model: İşaretler ve işaret sistemleri kullanılarak özneler arası bir anlam paylaşımı olarak iletişimi kuramlaştırır. Model, odak noktasını nesnelerden ilişkilere doğru kaydırmakta; bireysel işaretler ve anlamların doğası yerine, diğer bireylerle ilişkilerde işaretler ve işaretlerin anlamları gibi konuları sorunsallaştırmaktadır. Özneler arası yaklaşımla iletişimcilerin paylaştığı ilişkiler ağının genişletilmesi ile uğraşan yaklaşım, işaretler aracığıyla sağlık iletişiminde sunulan içeriklerin dikkat uyandıracak şekilde yapılandırılmasına aracılık eder özelliktedir. Diyet yaparak vücudun inceleceğine yönelik bir reklamda dönüşümün gösterilmesi sağlık iletişiminde bu modelin kullanımına örnek olarak verilebilir (Babrow ve Mattson 2003: 49). Fenomenolojik Model: Fenomenolojik Model, işaretlerin özneler arası anlamlan kazanmasında önemli olan unsurun bireyin deneyimleri olduğunu ileri sürmektedir. Retorik söylem kadar, stratejik işaretlerin ve iletişimin ustaca ve amaçlı yapılandırılmasının zorunlu olduğunu savunmakta, iletişimi bilinç aramayı amaçlayan bir aydınlanma çabası olarak tanımlamaktadır (Babrow ve Mattson 2003: 49). Fenomenolojik Yaklaşıma göre bireyin edindiği tecrübe kendisinin çevresiyle olan etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Olayların temel özelliklerinin sübjektif deneyimlerle gözlenmesi ve betimlenmesini amaçlayan bir yaklaşımdır. Sibernetik Model: Davranışın kaynağını, işlevsel olarak yürütülen gündelik yakın ilişkiler ve var olan durumlardan ortaya çıkması muhtemel beklentiler oluşturmaktadır (Edwards 1992: 239). Craig e göre (1999) Sibernetik gelenek, karmaşık olan sistemlerin düzenlenmesi, çevresel dış faktörlerin etkilerinin uysallaştırılması veya artırılması yanında çevresel geri bildirimleri de kapsamaktadır. Modelde bir sistem ve onun var olduğu çevresi birlikte bir süper sistemi oluşturur ve bu yüzden çevresel etki bilginin işlenmesi sürecinin önemli unsurlarındandır. Bu geleneğe göre; iletişim stratejileri, toplumsallık ve toplumsallığa aykırılık arasındaki gerilimlere de etkili bir şekilde uygulanabilirler. Sosyo-psikolojik Model: Model, beklentiler ve belirsizlikler arasındaki günümüze özgü gerilimleri azaltıcı nitelik taşımaktadır. Sosyopsikolojik gelenek, yaygın olan duyguların yanında görünmeyen yönleri de sağlık iletişimi uygulamaları bağlamında irdelemekte ve yaygın olarak kabul edilmiş fikirler bağlamında, ortaya çıkan görüşlere de dikkati çekmektedir. Bu modele göre iletişim, bireysel inançların, duyguların ve yargıların etkilediği bir süreçtir. Model toplum içindeki her bir bireyin birbirini etkilediğini de varsayar (Babrow ve Mattson 2003: 50-51). Sosyo-kütürel Model: Modelde iletişim kavramı, bireyin içinde yaşadığı toplumu, grubu veya kendi herediter-kültürel unsurlarını da içine alan ilişkilerini ve etkileşimini ifade etmektedir. İnsan yaşamsal süreçte içerisinde bulunduğu gruplarla etkileşiminin bir sonucu olarak o topluluğun niteliklerini benimsemek durumundadır. Her ne kadar bu durum, toplumsallaşma sürecinin bir sonucu gibi görünmekteyse de, sağlık iletişiminin bakış açısından durum bazı farklılıklar arz etmektedir. Birey, seçme olanağı bulunmaksızın doğumuyla bir- 9

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 likte kendisini içerisinde bulduğu toplumsal katmanların, sağlık ve hastalık tanımlarının veya yorumlarının içinde bulmaktadır. Özellikle gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerin eğitim seviyeleriyle paralel olarak, kültürel etkenlerin sağlık üzerindeki etkisi, inanışların ve değerlerin de katkısıyla bir artış (olumlu veya olumsuz yönde) gösterebilmektedir. Sağlık iletişimi bu yapılar göz önünde bulundurularak yapılandırılmalıdır. Eleştirel Yaklaşım: Eleştirel geleneğe göre iletişim, söylemsel bir sürecin yansıması şeklinde ortaya çıkmaktadır. İdeolojik uygulamalar ve materyaller çoğunlukla toplumsal söylemin bozulmasına, çarpıtılmasına ve gerçek iletişimin engellenmesine neden olmaktadır. Toplum, kimliklerin tanımlanması ve bireysel rollerin sınırları konusunda genel olarak kabul edilebilir davranışların sınırlarını çizmiş durumdadır. Bireyler arası iletişim ve kitle iletişimi başta olmak üzere iletişimin diğer biçimleri, uygulandıkça gelenekselleşen bu kurallar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Eleştirel gelenek tüm bu geleneksel çerçeveye tepki olarak ortaya çıkmıştır ve bir nevi egemen ideolojilere başkaldırı niteliği taşımaktadır. Eleştirel teorisyenler ve araştırmacılar, iletişimi saptıran, egemen ideolojileri ve materyalist uygulamaları açığa çıkarmak uğraşındadırlar. Craig (1999) sağlık iletişiminin farklı türden gerilimler ve Eleştirel Yaklaşımla yüksek düzeyde ilişkili olduğunu ileri sürmektedir (akt. Babrow ve Mattson 2003: 53). Eleştirel gelenek sağduyunun yaygınlaştırılması (güç ve zenginliklerin sürdürülmesi, özgürlük, eşitlik, ve akıl gibi değerlerin tartışılması, haberdar edilmesi ve anlaşılması) ve çoklu ortak söylemlere karşı çıkılması (geleneksel sosyal düzen hem doğal ve hem de mantıklıdır; bilim ve teknoloji objektiftir gibi söylemler) noktasında oldukça önemlidir. Bu muhalif söylem, sağlık uygulamaları ve sağlık bakım kuruluşları ile olan ilişkilerde de etkilidir. 2. METODOLOJİ Yaşlıların televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonlarını ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma iletişim araştırmalarında izleyici etkinliğini öne çıkaran ve kullanım motivasyonlarının belirlenmesini sağlayan kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı nın kavramsal çerçevesinde gerçekleştirilen betimleyici bir araştırmadır. Araştırmanın verileri 2010 yılı içerinde Konya da yaşayan 50 yaşından büyük ve tesadüfi olarak seçilen toplam 306 kişiden yüz yüze görüşme tekniği ve soru formu yardımıyla toplanmıştır. Kullanılan soru formu, beş kısımdan oluşmaktadır. Bunlar; katılımcıların sağlık durumlarının tespitine yönelik sorular, televizyon izleme ve sağlık programlarına olan ilgilerinin saptanmasına yönelik sorular, televizyonda yayınlanan sağlık programlarıyla ilgili yargılar, sağlık programlarının izlenme motivasyonları ve katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine ilişkin sorulardır. Araştırma, zamanlarının büyük bir kısmını televizyon başında geçiren yaşlıların sağlık programlarına ilgisini ve izleme motivasyonlarını ortaya çıkarması açısından önemlidir. Televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonları ile ilgili ölçeğin hazırlanmasında daha önceleri yapılan araştırmalarda kullanılan ifadeler temel alınmış ve literatür taraması sonucunda yeni ifadeler eklenerek 35 ifadeden oluşan ölçek oluşturulmuştur. Ölçekteki ifadeler iki ayrı uzmana yüzey geçerliliği için inceletilmiş ve öneriler ışığında gerekli düzenlemeler yapılarak 30 kişi üzerinde önteste tabi tutulmuş ve sonuçlar analiz edilmiştir. Ön-test verilerinin analizi sonucunda güvenilirlik değeri düşük olan ifadeler ölçekten çıkarılmış ve 26 maddeden oluşturulan ölçek soru formunda uygulamaya konulmuştur. 3. BULGULAR VE YORUM 3.1. Görüşülen Kişilerin Sağlık Durumları ve Televizyon İzleme Davranışları Araştırma bulguları temel olarak yaşlıların medya kullanım alışkanlıkları hakkında bilgiler vermiştir. Öncelikle katılımcılara sürekli ilaç kullandığı ya da tedavi olduğu bir hastalığının olup olmadığı sorulduğunda katılımcıların % 58,8 i sürekli ilaç kullandığını ya da tedavi olduğunu belirtmiştir. Sağlığı tehdit edici alışkanlık noktasında katılımcıların % 20,9 u sigara kullandığını % 4,2 si alkol ve sigara kullandığını ifade ederken % 74,8 i sağlını tehdit 10

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) edici alışkanlığı olmadığını belirtmiştir. Yine katılımcıların % 88,6 sı son bir yıl içerisinde sağlık kuruluşlarına gitmişlerdir. Sonuçlardan da görülebileceği gibi görüşülen kişilerin sağlık açısından sorunları bulunmakta dolayısıyla sağlık konusuyla yakından ilgilenmektedirler. Tablo 1. Görüşülen Yaşlıların Genel Sosyo-Demografik Özellikleri Frekans Yüzde (%) Kadın 151 49,3 Cinsiyet Erkek 155 50,7 Eğitim Düzeyi Eğitimsiz (okur-yazar) 27 8,8 İlkokul 129 42,2 Ortaokul 31 10,1 Lise 64 20,9 Üniversite 55 18,0 Medeni Durum Evli 260 85,0 Bekar 5 1,6 Boşanmış 5 1,6 Eşi ölmüş 36 11,8 Kimle yaşıyor Yalnız 21 6,9 Eşi ve çocukları ile birlikte 196 64,1 Eşiyle birlikte 56 18,3 Diğer 33 10,8 Çalışma Durumu Halen çalışıyor 103 33,7 Emekli 96 31,4 Hiç çalışmadı 107 35,0 TOPLAM 306 100,0 N En az En çok Ort. Std. Sapma Yaş 306 50 84 58,60 7,80 Gelir 306 285 10000 1553,48 1254,60 Sağlıkla ilgili bilgilerin temel olarak alındığı kaynak ile ilgili çoklu cevap verilen soru incelendiğinde doktorlar katılımcıların % 90,8 i tarafından temel kaynak olarak belirtilmiştir. Televizyon ise doktorlardan sonra % 50,7 oranıyla ikinci sırada gelmektedir. Sağlık çalışanı bir tanıdık % 28,8, internet % 13,4 ve gazete % 6,2 oranında sağlık bilgisi alınan kaynaklardır. Bilgi alınan kaynak noktasında cinsiyetler arasında anlamlı farklılıklar bulunmaktadır. Doktordan bilgi alanların % 51,8 i erkeklerden % 48,2 si kadınlardan oluşurken, televizyondan sağlık bilgisi alanların % 41,9 u erkeklerden % 58,1 i kadınlardan oluşmaktadır. Kadınlar erkeklere göre televizyondan daha fazla sağlık bilgisi almaktadır. Televizyonda yayınlanan sağlık programları izlenme sıklığında; her gün izleyenler % 16,3, haftada 2-3 gün izleyenler % 15,4, haftada 1 gün izleyenler % 3,6, konusu ilgisini çekerse izleyenler % 7,2 ve denk geldiğinde izleyenler % 57,5 oranındadır. Sonuçlar katılımcıların yarıdan fazlasının düzenli olmadan kanallar arasında dolaşırken sağlık programına rastladığında izlediğini belirtmektedir. Ancak düzenli olarak izleyenlerin oranının da düşük olmadığı belirtilebilir. Cinsiyet açısından sağlık programlarının kadınlar tarafından daha sık izlendiği görülmektedir. Kadınların % 19,9 u her gün, % 17,2 si haftada 2-3 gün sağlık programlarını izlediklerini belirtirken erkeklerin % 12,9 u her gün, % 13,5 i ise haftada 2-3 gün izlemektedir. Sağlık ile ilgili konular televizyonda yayınlanan sağlık programlarında % 59,5, haber bültenlerindeki sağlık haberlerinde % 19,3, kadın programlarındaki sağlık bölümlerinde % 10,1, alternatif tıp ile ilgili programlarda % 9,2 ve diğer programlarda % 2,0 oranında izlenmektedir. Katılımcıların ortalama televizyon izleme süresi ile ilgili istatistikler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir; 11

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 N En az En çok Ort. Std. Sapma TV izleme süresi (dakika) 306 60 600 256,57 125,92 Tablodan, 1 saat ile 10 saat arasında değişen televizyon izleme süresinin olduğu görülmektedir. Katılımcıların ortalama televizyon izleme süresinin ise 4 saatin üstünde olduğu görülmektedir. Bu sonuçlar televizyon izleme süresi ile ilgili yapılan önceki araştırmalarla paralellik göstermektedir. 3.2. Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programlarıyla İlgili Düşünceler Kitle iletişim araçları içerisinde en yaygın kullanılan televizyonda yayınlanan sağlık programları hakkında katılımcıların düşüncelerini öğrenmek amacıyla oluşturulan ve sağlık programlarıyla ilgili tutum ifadeleri içeren soruya verilen yanıtlar aşağıdaki tabloda gösterilmektedir. Tablo 2 de yer alan ve sağlık programları ile ilgili ifadeler içerisinde en yüksek katılımın % 75,5 oranıyla sağlıklı yaşam için yararlılar ifadesine olduğu görülmektedir. İkinci sıradaki yargı ise % 73,9 oranı ile oldukça değerli bilgilere yer veriliyor ifadesidir. Toplum sağlığı için oldukça önemli işlevleri var yargısına katılım % 64 olarak gerçekleşmiştir. Tablonun katılım düzeyleri en yüksek olan ilk üç ifadesi göz önüne alındığında sağlık programı izleyicilerinin, sağlık programlarından bilgi gereksinimlerini karşıladıkları, yararlı buldukları ve verilen bilgilere önem verdikleri görülmektedir. Çalışmaya katılan izleyiciler, programlara konuk olarak çağrılan uzman hekimlerin ameliyat veya muayene ücretlerinin fazla olduğu yargısına da yüksek düzeyde katılım göstermişlerdir. Bu ifadeye katılım oranının yarıya yakın (% 44,4) olması ve katılmadığını ifade edenlerin oranı ise sadece % 19,3 olması, hekimlerin bu programlar aracılığıyla reklam yaptığına yönelik görüşün (% 34) fazla olmasının bir sonucu olarak görülebilir. Konuşulanları anlamadığını ve kullanılan dilin karmaşık olduğunu belirtenlerin oranı % 41 olarak belirtilmiştir ki buna göre katılımcıların belirli oranda konuşulanları kavrayabildikleri yorumu yapılabilir. Tablonun en düşük katılım ve en yüksek katılmama (% 43,2) oranının, Sıkıcı bir üslupla hazırlanıyor ifadesine olduğu görülmektedir. Ayrıca katılımcıların % 63,4 ünün programlara konuk olan uzman hekimlerin alanında en iyi hekimler olduğuna inanmaları, verilen bilginin doğruluğuna olan inancı ve bu programlara yüklenen sorumluluğu arttırır özelliktedir Tablo 2. Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programları ile İlgili Düşünceler (%) Bence televizyonlardaki sağlık programları / programlarına Tamamen katılıyor Katılıyor Ne katılıyor ne katılmıyor Katılmıyor Hiç katılmıyor. Sıkıcı bir üslupla hazırlanıyor. 10,8 20,6 25,5 30,1 13,1 Oldukça değerli bilgilere yer veriliyor. 28,1 45,8 15,7 7,8 2,6 Sağlıklı yaşam açısından yararlılar. 33,0 42,5 16,0 6,2 2,3 Toplum sağlığı için oldukça önemli işlevleri var. 29,1 35,0 23,5 8,5 3,9 Konuk olan hekimlerin muayene veya ameliyat ücretleri fazladır. 22,2 22,2 36,3 13,1 6,2 Konuk olan hekimler sadece reklam yapıyorlar. 13,4 20,6 29,7 24,5 11,8 Konuk olan uzmanların kullandığı dili çok karmaşık/anlaşılmaz buluyorum. 15,0 26,1 25,5 22,9 10,5 Genellikle konusunun en iyisi olan uzmanlar çağrılırlar. 27,5 35,9 21,2 9,8 5,6 12

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) 3.3. Sağlık Programlarını İzleme Motivasyonları Televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonları ile ilgili ölçek 26 ifadeden oluşmaktadır. Uygulama sonrası bu 26 ifade faktör analizine tabi tutularak, televizyonlardaki sağlık programlarının izlenmesine yönelik faktör yapıları ortaya konulmuştur. Güvenilirlik analizi ölçeğin oldukça güvenilir olduğunu göstermektedir (,9073). Analiz sonucunda varimax rotasyonlu, özdeğeri (eigenvalue) 1 den büyük ve minimum yükleme büyüklüğü,30 kriterleri uygulanarak, sağlık programları izleme motivasyonlarındaki toplam varyansın % 52,31 ini açıklayan 5 faktör çözümü (alt boyutu) elde edilmiştir. Elde edilen faktör boyutları t-puanı formatında değişken olarak kaydedilmiş ve bağımsız değişkenlerle (cinsiyet, yaş kategorileri, eğitim düzeyi, sağlık durumu) ilişkileri t-test ve ANOVA analizleri aracılığıyla test edilmiştir. Tablo 4. Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programlarını İzleme Motivasyonlarına Yönelik İfadelerin Faktör Yüklemeleri (Principal Components, Varimax Rotation) (N=306) Sağlık Programlarını izliyorum çünkü.. ORT. SS Enformasyon Daha önce hakkında bir şeyler bilmediğim pek çok hastalık ve sağlık bilgisini bu programlardan öğrendim/öğreniyorum. Sağlık ve tıpla ilgili pek çok teknolojik yeniliği yada gelişmeyi televizyondaki sağlık programlarından öğreniyorum 3,81,90,676 3,81,91,652 Sağlığımı koruma ve geliştirmede yararlı bilgiler sunuyorlar 3,92,85,595 Benimle ilgili olmasa da, ileride başıma gelirse bilgim olsun diye izliyorum Benim veya yakınlarımın rahatsızlıkları hakkında çok şey öğreniyorum. Çevremdekilerle konuşamadığım konuları bu programlarda ele alıyorlar ve ben bu bilgileri sağlık programlarından öğrenebiliyorum. 3,74,97,582 3,85,91,573 3,47 1,11,569 Sağlık ile ilgili önemli bilgiler veriyorlar. 4,16,79,543 Kişisel sağlık bilgimi artırdıklarını düşünüyorum. 3,84,85,525 Sağlık programlarında verilen bilgileri daha inandırıcı buluyorum. 3,30 1,09,488 Bu programlara doktorlardan daha çok güveniyorum. 2,33 1,18,484 Destek / Paylaşma Arkadaşlarımla birlikte takip ediyoruz ve sonra üzerinde konuşuyoruz Hastalığı olan yada hastalığın üstesinden gelen kişileri görünce kendimde güç hissediyorum (şimdiki hastalığımı yada ileride hasta olduğumda bende yenebilirim diye düşünüyorum) Diğer insanlarla sağlık hakkında diyalog kurmama olanak sağlıyor. Çevremde sağlık konularını konuşacak kimse yok ve bu programları izlerken sanki ben kendi derdimi anlatıyormuşum gibi hissettiğim oluyor. Benim için bu programlar önemli olduğundan çoğunlukla verilen önerileri uyguluyorum. Farkındalık Benim durumumda olan insanlar görmek bana manevi destek sağlıyor. 3,75 1,08,688 3,72 1,05,597 3,21 1,09,595 3,09 1,15,585 3,16 1,09,537 FAKTÖRLER 1 2 3 4 5 3,49 1,11,772 Sağlığımın kıymetini anlamama olanak sağlıyor 3,78,98,703 13

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 Bu programlar sayesinde tıbbın geldiği seviyeyi görüyorum ve kendimi daha çok güvende hissediyorum 3,62 1,08,531 Konuyla ilgili verilen örneklerde zaman zaman sanki beni anlatıyorlarmış gibi hissediyorum. 3,28 1,13,408 Alışkanlık Televizyondaki sağlık programlarını izlemek benim için sosyal bir aktivitedir. 3,01 1,11,734 İlk izlediğimden bu yana sağlık programını/programlarını izlemek bende bir alışkanlık oldu. 2,87 1,12,730 Sağlığımı korumak adına yaptığım işlerden birisi sağlık programlarını izlemektir. 2,97 1,12,695 Kişisel Fayda Diğer bilgi kaynaklarıyla kıyaslandığında televizyondaki uzman konuklar daha anlaşılır türde bilgiler veriyorlar. 3,65,99,665 Bu programlar sayesinde ben sağlığa zararlı bazı alışkanlıklarımı bıraktım (sigara, alkol, yemek yeme alışkanlıkları, vb.). 2,60 1,27,547 Sağlık ve sağlığa ilişkin bilgilerin benim hayatımda oldukça önemli bir yeri olduğundan izliyorum. 3,68,96,545 Çoğunlukla sağlığa zararlı alışkanlıklar üzerinde duruyorlar ve böylelikle yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunuyorlar. 3,75,99,543 Özdeğer (Eigenvalue) 3,97 2,82 2,34 2,24 2,23 Açıklanan Varyans (Variance explained) (%) 52,31 15,28 10,85 8,99 8,60 8,59 Güvenilirlik (Cronbach s alpha),907,843,839,788,767,706 İlk faktör, Enformasyon olarak adlandırılmıştır. Görüşülen yaşlı insanlar için sağlık programlarını izleme motivasyonu olarak en önemli görülen faktördür. Bu faktör altında 10 ifade yer almaktadır. İfadelerin ortalama değerlerinin yüksek standart sapma değerlerinin ise düşük olması bu faktörü önemseme yönünde homojen bir yapı olduğunu göstermektedir. Katılımcılar sağlık ile ilgili bilgilerini arttırmak ve sağlığa ilişkin gelişmelerden haberdar olmak ihtiyacı ile televizyonda yayınlanan sağlık programlarını takip etmektedir. Enformasyon faktörü 3,97 özdeğeriyle, tek başına toplam varyansın % 15,3 ünü açıklamaktadır. Faktör altında toplanan maddelerin güvenilirliği de oldukça yüksek çıkmıştır (,8430). Enformasyon faktörüne kadınlar ve erkeklerin birbirine yakın oranda önem verdiği görülmektedir, dolayısıyla cinsiyet kategorileri arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark bulunmamaktadır (t=,315; sd= 304; p=,753). Benzer şekilde enformasyon faktörüne verilen önemde yaş kategorileri arasında (F=,904; sd= 4; p=,462) ve kronik hastalığı olan ve olmayan arasında da anlamlı fark bulunmamaktadır (t=,252; sd= 304; p=,802). Eğitim kategorileri arasında ise istatistiki olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (F= 2,30; sd= 4; p=,050). Eğitim kategorileri içerisinde ilkokul eğitimliler ile üniversite ve üstü eğitimliler arasındaki fark anlamlıdır. İlkokul eğitimliler üniversite ve üstü eğitimlilere göre bu faktöre daha fazla önem vermektedir. İkinci faktör Destek / Paylaşma olarak adlandırılmıştır. Bu faktör altında yer alan ifadelerin özellikle rahatsızlığı olan bireylerin kendi durumlarında olan diğer bireyleri görüp moral destek bulma gereksinimiyle sağlık programlarını izlediklerine yönelik olduğu görülmektedir. Destek/ paylaşma faktörü 5 ifadeden oluşmakta ve toplam varyansın % 10,85 ini açıklamaktadır. Faktörün güvenilirlik değeri,8386 dır. Bu faktöre verilen önem noktasında sosyo demografik değişkenlerdeki kategorilerin birbirine yakın değerler aldığı görülmektedir. Dolayısıyla destek/paylaşma faktörü ile cinsiyet (t=,344; sd= 304; p=,731), yaş (F=,575; sd= 4; p=,681), eğitim düzeyi (F= 1,38; sd= 4; p=,239) ve sağlık durumu (t=,934; sd= 304; p=,351) değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. Sağlık programlarını izleme motivasyonu olarak ortaya çıkan üçüncü faktör Farkındalık olarak adlandırılmıştır. Faktördeki ifadeler kişinin kendi sağlığının öneminin farkına varmasına yöneliktir. 4 ifadeden oluşan faktörde en yüksek ortalamayı Sağlığımın kıymetini anlamama olanak sağlıyor ifadesi almıştır. 14

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) Farkındalık faktörü toplam varyansın % 8,99 unu açıklamaktadır. Güvenilirlik değeri ise,7877 dir. Faktör ile cinsiyet (t=,691; sd= 304; p=,490) ve yaş kategorileri (F=,785; sd= 4; p=,536) arasında anlamlı ilişki bulunmamaktadır. Öte yandan eğitim düzeyleri (F= 3,48; sd= 4; p=,009) ve sağlık durumuna (t= 2,28; sd= 304; p=,023) göre farklılıklar bulunmaktadır. Eğitimsizler ile lise ve üniversite eğitimliler arasında anlamlı bir fark bulunmaktadır. Eğitimsizler lise ve üniversite eğitimlilere göre farkındalık faktörünü daha fazla önemsemektedir. Sağlık durumu açısından bakıldığında kronik hastalığı olanlar olmayanlara göre farkındalık faktörünü daha fazla önemsemektedir. Sağlık programlarının izlenmesinde öne çıkan dördüncü faktör alışkanlıktır. Üç ifadeden oluşan faktördeki ifadelerden Televizyondaki sağlık programlarını izlemek benim için sosyal bir aktivitedir ifadesi bu programların bir sosyal aktivite olarak izlendiğine vurgu yapmaktadır. İlk izlediğimden bu yana sağlık programını/programlarını izlemek bende bir alışkanlık oldu ifadesi ise sağlık programlarının gerek içerik gerekse sunum özellikleriyle insanlara kendini izlettiğini göstermektedir. Ayrıca bu tür programları izlemek sağlığı korumak adına yapılan iyi bir iş olarak da değerlendirilmektedir. Alışkanlık faktörü toplam varyansın % 8,60 ını açıklamaktadır. Güvenilirlik değeri de,7673 tür. Alışanlık faktörü cinsiyet kategorilerine (t= 2,19; sd= 304; p=,029) göre anlamlı farklılıklar göstermektedir. Kadınlar erkeklere göre sağlık programlarını daha fazla alışkanlıktan dolayı izlemektedir. Eğitim düzeyleri (F= 2,15; sd= 4; p=,075), yaş kategorileri (F=,988; sd= 4; p=,414) ve sağlık durumu (t=,498; sd= 304; p=,619) açısından ise bu faktörde anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Son faktör ise Kişisel Fayda olarak adlandırılan ve,7055 güvenilirlik değeriyle toplam varyansın % 8,59 unu açıklayan faktördür. Bu faktör altında televizyondaki sağlık programlarından elde edilen bilgilerden faydalanma yer almaktadır. Kişisel fayda faktörüne verilen önem noktasında cinsiyet (t=,002; sd= 304; p=,998), yaş (F= 1,42; sd= 4; p=,228), eğitim (F= 2,15; sd= 4; p=,075) ve sağlık durumu (t=,216; sd= 304; p=,829) açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. SONUÇ Son yıllarda iletişim ve sağlık kavramlarını yan yana getirmeyi amaçlayan pek çok bilimsel araştırma, sağlık iletişimi nin iletişim biliminin bir alt disiplini olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sağlık iletişimi genel olarak, bireyler arasında sağlığa ilişkin oluşan, etkileşim ve işlemlere iletişim kavram ve kuramlarının uygulanması olarak tanımlanabilir. Sağlık iletişimi, tıbbi bakımın kalitesini ve başarı derecesini önemli düzeyde etkileyen, bireysel ve toplumsal sağlığın gelişmesine katkı sağlayan stratejiler bütünüdür. Önemli sağlık sorunları hakkında bireylerin bilgilendirilmesi, toplumsal sağlığa ilişkin kararların alınmasında sıklıkla kullanılmaktadır. Ayrıca sağlık bakım politikalarının oluşumu üzerinde etkili olan sağlık iletişimi, hastalıkların önlenmesinde, sağlık hizmetlerinin üretilmesinde ve pazarlanmasında, sağlık hizmetini alan bireylerin tedaviyle ilgili süreçleri ve sağlık bakım kalitesi hakkında bilgilendirilmesinde ve eğitilmesinde sıklıkla kullanılmaktadır. Çalışma betimleyici bir alan araştırmasıdır. Bu çalışmada yaşlıların televizyonda yayınlanan sağlık programlarını izleme motivasyonları sağlık iletişimi bağlamında ve kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı çerçevesinde ele alınmıştır. Araştırmaya katılanların % 58,8 inde sürekli ilaç kullandığı ya da tedavi olduğu bir rahatsızlık olduğu görülmektedir. Ayrıca katılımcıların % 88,6 sı son bir yıl içerisinde sağlık kuruluşlarına gitmiştir. Dolayısıyla görüşülen kişiler sağlık programlarına ilgi duyan kişilerden oluşmaktadır. Doktorlar ve televizyon en çok sağlık bilgisi alınan kaynaklardır. Erkekler doktorlardan, kadınlar ise televizyondan daha fazla sağlık bilgisi aldığını belirtmektedir. Televizyonda yayınlanan sağlık programları sıklıkla izlenmektedir (her gün ve haftada 2-3 gün izleyenlerin oranı % 31,7). Ayrıca, Televizyondaki sağlık programları yararlı bulunmakta ve bilgi alınan önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Televizyonda yayınlanan sağlık programlarının izlenme motivasyonlarını ortaya koymayı amaçlayan ölçek yaşlıların beş temel nedenle bu programları izlediklerini göstermektedir. Bu faktörler; enformasyon, destek/paylaşma, 15

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 farkındalık, alışkanlık ve kişisel faydadır. Bu beş faktör yaşlıların sağlık programlarını izleme motivasyonlarının % 52,3 ünü açıklamaktadır. Öncelikle sağlıkla ilgili gelişmeler, tıptaki son yenilikler hakkında bilgi sahibi olmak ve sağlık risklerinden haberdar olmak gereksinimiyle sağlık programlarının izlendiği görülmektedir. Bunu özellikle rahatsızlığı olan bireylerin kendi durumlarında olan diğer bireyleri görüp moral destek bulma gereksinimleri takip etmektedir. Kişilerin kendi sağlığının öneminin farkına varmalarını sağlaması açısından da bu programlar önemli görülmektedir. Bir alışkanlık olarak izlendiği düşünülse de, bu programlardan elde edilen bilgilerin kişisel fayda için kullanılması kişilerin yaşam kalitesini arttırmasına yardımcı olmaktadır. İnsanların televizyona kolay erişimi bilgi gereksiniminin karşılanması noktasında insanlara kolaylıklar sunan bir araç olması televizyonun sağlık bilgisinin kaynaklarından birisi olarak görüldüğünü göstermektedir. Özellikle tedavi altında olan bireyler tedavi aldıkları rahatsızlığa ilişkin olarak verilen bilgilere daha çok ilgi göstermekte, kendi durumda bireyleri görmek onlara moral desteği sağlamaktadır. Özetle televizyonda sağlık programlarının izlenmesi bir doyum arama ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Yaşlılar için televizyon izlemenin son derece önemli bir aktivite olduğu pek çok araştırmada ortaya konulmuştur. Bu çerçevede televizyonlardaki sağlık programlarının, yaşlıların sağlıkla ilgili doğru bilgiler almasında dolayısıyla hayat kalitelerinin arttırılmasında son derece önemli bir rolü olduğu görülebilmektedir. Bu sonuç bu tür programlar içinde bir sorumluluk doğurmaktadır. Bireylere doğru bilgilerin aktarılması ve yönlendirilmesi bir sosyal sorumluluk olarak görülmelidir. KAYNAKLAR Ajzen I (2005) Attitudes, Personality and Behavior, (2nd. Edition), McGraw-Hill, NY. Babrow S A ve Mattson M (2003) Theorizing About Health Communication, In, T.L Thompson, A. Dorsey, K.I. Miller, R. Parrott (Eds.), Handbook of Health Communication, Lawrence Earlbaum Associates, NJ, pp. 35-61. Baltaş Z (2004) Sağlık Psikolojisi Halk Sağlığında Davranış Bilimleri, (2. Basım), Remzi Kitabevi, İstanbul. Bennett P ve Hodgson R (1992) Psychology and Health Promotion, In R. Bunton & G. Macdonald (Eds.), Health Promotion Disciplines, Diversity, and Developments, (2nd Edition), Routledge, London. pp.22-39. Brown J D ve Walsh-Childers K (2002) Effects of Media on Personal and Public Health, In Bryant & D. Zillmann (Eds.), Media Effects Advances in Theory and Research, Lawrence Erlbaum Associates, London, pp. 453-488. Burnett J J (1991) Examining The Media Habits of the Affluent Elderly, Journal of Advertising Research, October/November, 33-41 Calman K C (1998) The Potential for Health: How to Improve the Nation s Health, Oxford University Pres, Oxford. Chory-Assad R M ve Yanen A (2005) Hopelessness and Loneliness as Predictors Of Older Adults Involvement With Favorite Television Performers, Journal of Broadcasting & Electronic Media, 49 (2), 182-201. Cirhinlioğlu Z (2001) Sağlık Sosyolojisi, Nobel Yayınevi, Ankara. Cohen H L (2002) Developing Media Literacy Skills to Challenge Television s Portrayal of OlderWomen, Educational Gerontology, 28 (7), 599-620. Curtis A J (2000) Health Psychology, Routledge, NY. Çam O ve Bilge A (2007) Ruh Hastalığına Yönelik İnanç ve Tutumlar, Anadolu Psikiyatri Derg, 8 (3), 215-223. Çınarlı İ (2008) Sağlık İletişimi ve Medya, Nobel Yayınevi, Ankara. Edwards J R (1992) A Cybernetic Theory of Stress, Coping, and Well-being in Organizations, Academy of Management Review, Vol: 17, pp.238 274. Fişek N H (1983) Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. 16

Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık (5-17) Gard P R (2000) A Behavioural Approach to Pharmacy Practice, Blackwell Publishing Ltd. U.K. Gorin S S (2006). Models of Health Promotion, In, S. S. Gorin & J.Arnold (Eds.) Health Promotion in Practice, Jossey-Bass A Wiley Imprint, San Francisco, pp.21-66. Graney M J ve Graney, E E (1974) Communications Activity Substitutions in Aging, Journal of Communication, 24 (4), 88-96. Hilt M L ve Lipschultz J H (2004) Elderly Americans and the Internet: E-Mail, TV News, Information and Entertainment Websites, Educational Gerontology, 30 (1), 57-72, Koçak A, Terkan B ve Balcı, Ş (2009) Yaşlıların Medya Kullanım Alışkanlıkları ve Motivasyonları, Nisan 2009, TÜBİTAK Projesi MacDonald T H (1998) Rethinking Health Promotion A Global Approach, Routledge, London. McClelland C ve Rees L (2000) A Foundation for Health Promotion in Pharmacy Practice, In, P. Gard (Eds.) A Behavioural Approach to Pharmacy Practice, Blackwell Publishing Ltd. Oxford, pp.59-90. Mittelmark M B (2007) Shaping the Future of Health Promotion: Priorities for Action, Health Promotion International, 23 (2), 98-102. Montaño D E ve Kasprzyk D (2008) Theory of Reasoned Action, Theory of Planned Behavior, and Integrated Behavioral Model, In K. Glanz, B. K. Rimer ve K. Viswanath (Eds.), (4.th Edition), Health Behavior and Health Education Theory, Research, and Practice, Jossey-Bass A Wiley Imprint, San Francisco, pp. 67-96. Murphy S ve Bennet P (2002) Psychology and Health Promotion, In R. Bunton and G. Macdonald (Eds) Health Promotion Disciplines, Diversity, and Developments, Routledge, London, pp.31-52. Parrott R (2004) Emphasizing Communication in Health Communication, Journal of Communication, 54 (4), 751-787. Pecchioni L L, Wright K B ve Nussbaum J F (2005) Life-Span Communication, LWA, Mahwah. Polan E U ve Taylor D R (2007) Journey Across the Life Span Human Development and Health Promotion, Third Edition, F. A. Davis Company, Philadelphia. Ratzan S C (2001) Health Literacy: Communication for the Public Good, Health Promotion International, 15 (3) Oxford University Pres, GB, pp.207-214. Redding C A, Rossi J S, Rossi R S, Velicer W F ve Prochaska J O (2000) Health Behavior Models, The International Electronic Journal of Health Education, V:3, Special Issue, pp.180-193. Robinson J D ve Skill T (1995) Media Usage Patterns and Portrayals of the Elderly, Coupland, J. ve Nussbaum, J. F. (Eds) Handbook of Communication and Aging Research, LEA, Mahwah, pp: 359-391. Schiavo R (2007) Health Communication From Theory to Practice, A Wiley Imprint, San Francisco. Tabak R S (2003) Sağlık İletişimi, 2. Baskı, Literatür Yayınları, İstanbul. Wallner F (1997) Searching for Common Ground in A Local Media Campaign, New South Wales Public Health Bulletin, 8 (4). Wexler B (2007) Health and Wellnes Illness Among Americans, Thomson Gale, Texas. 17

ÖRGÜTSEL İLETİŞİMİN İŞGÖRENLERİN DUYGU GÖSTERİMLERİNİN YÖNETİMİNE OLAN ETKİSİ Erhan Eroğlu * ÖZET Bu çalışma duygusal emek kavramı konusunda yürütülmüştür. 1983 yılında Arlie Russell Hocshchild tarafından kaleme alınan The Managed Heart: Commercialization of Human Feelings Yönetilen Kalpler: Duyguların Ticarileştirilmesi adlı kitapta ilk kez dile getirilen duygusal emek; çalışanın kurum tarafından belirlenen duyguları sergilemesi, duygularını istendik yönde yönetmesi anlamını taşımakta idi. Hocschild ın çalışmasından bu yana duygusal emek, çok sayıda disiplinin araştırma konusu olmuş; sosyoloji, yönetim, iletişim gibi disiplinlerin katkılarıyla geliştirilmiştir. Bu çalışmada duygusal emek kavramı açıklanmış, kavrama getirilen temel yaklaşımlar, duygusal davranış kuralları, duygusal emeğin boyutları ve sonuçları literatürde yapılmış ampirik çalışmalardan örneklerle ortaya konulmuştur. Duygusal emek kavramının örgütsel iletişim alanının önemli bir parçası olduğundan hareketle aralarındaki ilişkiye değinilmiştir. Anahtar sözcükler: Duygusal emek, örgütsel iletişim, iş tatmini, tükenmişlik, duygusal gösterim kuralları EFFECTS OF ORGANIZATIONAL COMMUNICATION ON THE MANAGEMENT OF THE LABORS EXPRESSING THEIR EMOTIONS ABSTRACT This study has been conducted on emotional labor. The term has been uttered in 1983 for the first time in the book The Managed Hearth: Commercialization of Human Feelings by Arlie Russle Hocschild. It meant the workers expressing their feelings inflicted by the organization and managing those in the desired way. Ever since Hoschild launced the term, emotional labor has been an issue for a number of disciplines and fields like sociology, management, communication and so forth have a lot to do in the improvement of it. In this study, the term emotional labor has been defired and clarified with the basic approaches to it, emotional display rules, the dimensions and results of empirical studies on emotional labour. As the term is an important part of organizational communication major, its place in communication discipline has been analyzed. Keywords: Emotional Labour, organizational communication, job satisfaction, burnout, emotional display rules GİRİŞ 1990 lı yılların başlarından bu yana örgütsel yaşamın duygusal yönüne artan bir ilgi söz konusudur. Yıllar önce Hawthorne Araştırmaları ile başlayan İnsan İlişkileri Akımı akademisyenleri iş görenlerin hisleri konusuna ilgi göstermişlerdir. Kısa zaman öncesine kadar bu araştırmalar, iş görenlerin tatmin düzeylerinin ortaya çıkarılması ile sınırlı kalmıştır. Son zamanlarda ise çalışmalar duyguların kurumlardaki yeri üzerine yoğunlaşmakta, çalışma yaşamında duyguların önemi sıkça rastlanan araştırma konuları arasındaki yerini almaktadır. Günümüzde duygular örgütsel ilişkilerin içine nüfuz etmekte ve bu ilişkilerin bir parçası olarak kabul görmektedir. Örgütlü ilişkilerde duygusal iletişimin önemi müşterilerin kurumlar açısından odak noktası haline gelmesine ve hizmet sektöründeki hızlı büyümeye dayanmaktadır. Her geçen gün artan sayıda kişi hizmet sektörünün istihdam alanına kabul edilmektedir. 2008 yılı Mart ayı TUİK verilerine göre Türkiye de çalışan nüfusun % 49,4 ü hizmet sektöründe çalışmaktadır. Hizmet süreci boyunca sektör çalışanları en önemli bileşen kabul edilen müşteri, tüketici, hasta, yolcu, konuk, öğrenci vb. ile artık çok daha yakın bir etkileşim içine girmektedirler. * Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi

Örgütsel İletişimin İşgörenlerin Duygu Gösterimlerinin (18-33) Bu yakın etkileşim çalışanların iletişim süreci boyunca duygularını da işlerinin bir parçası olarak yönetmeleri yönündeki beklentilerin artmasına sebep olmaktadır. İş görenlerin duygularını gösteren davranışlarını, çalıştıkları kurumların bekledikleri ve belirledikleri yönde sergilemeleri olarak tanımlanan duygusal emek (emotional labour) özellikle hizmet sektörünün ayrılmaz bir parçası gibidir. Kimi zaman hasta, kimi zaman öğrenci, kimi zaman müşteri, kimi zaman ise konuk adını alan paydaş, iş görenin sunduğu hizmetten yararlanmak niyetinde olan, bu nedenle iş gören ile karşılıklı iletişim içinde bulunan kişidir. Çalışmanın bütününde duygusal emeğin gösterim sürecinde yer alan bu iki tarafı nitelemek için iş gören ve paydaş kavramları kullanılacaktır. İş gören paydaş etkileşiminde sözlü ya da sözsüz iletişim içeriği kurumlar tarafından belirlenmekte ve gerek işe alım sürecinde gerekse örgütsel sosyalleştirme sürecinde örgüt kültürü ile iş görene benimsetilmeye çalışılmaktadır. İş görenlerden paydaşlarla empati kurmaları, belirlenen rolleri sergilemeleri, hissetmeseler ya da çok daha farklı duygular içinde olsalar dahi istendik davranışlar göstermeleri, uygun iletişim biçimini uygulamaları beklenmektedir. Duygusal emeğin yoğun olduğu bu durum, paydaşlar açısından kuruma karşı bağlılık, hoşnutluk, memnuniyet ve sadakat duygularını yaratırken; iş görenler açısından üst düzeyde çaba, fazladan fiziksel ve duygusal performans, duygusal çelişkiler, yıpranma ve hatta tükenme anlamlarına gelmektedir. Kurum tarafından uygun bulunan duygusal davranışın sergilenmesi isteği örgütsel iletişimin hem iç hem dış ilişkisel ağına yönelik olarak gerçekleşmektedir. Yönetim tarafından bu tür beklentiler kurum içi ilişkilerde de karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada kurum içi ilişkiler boyutuna değinilmemiş, iş gören paydaş ilişkisi ile örgütsel iletişim ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. İş görenin duygusal davranışlarını, sözlü ve sözsüz iletişim tarzını yönetmesi olarak duygusal emek kavramı, kavrama yönelik temel yaklaşımlar, duygusal emeğin boyutları, duygusal davranış kuralları, örgütsel iletişim içinde duygusal emeğin yeri, duygusal emek yoğun iş görenlerin karşılaştıkları sonuçlar, Türkiye de ve dünyada yürütülmüş ampirik çalışmalar bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. 1. DUYGUSAL EMEK Duygusal emek kavramı ilk olarak 1983 yılında Hocschild tarafından kaleme alınan The Managed Heart: Commercialization of Human Feeling (1) adlı eserde ele alınmıştır. Duygusal emek (emotional labour), iş gören tarafından duyguların jest ya da mimikler yoluyla ifadesinin gözlemlenebilecek şekilde yönetilmesi olarak tanımlamaktadır (Hocschild 1983: 7). Yazara göre duygusal emek, iş görenin çalıştığı kurum tarafından belirlenen kuralları uygulama sürecinde, paydaşa en iyi şekilde hizmet verebilmek için uygun duygunun hissedilmesi ve aktarılması zorunluluğudur. Paydaşlarla birebir iletişim halinde olan iş görenlerin duygu gösterimlerini kurum tarafından belirlenen standartlara uygun hale getirmeleri ve bu süreçte harcadıkları çaba duygusal emek olarak adlandırılmaktadır. Paydaş ile birebir etkileşim halinde olan bu iş görenlerin kurumun yüzü olduğu kabul edilmektedir. Duygusal emek bu nedenle araçsaldır, çünkü duyguların yönetimi bir başka kişinin yararı içindir. Meslek grupları içinde sosyal hizmetli, kreş görevlisi, doktor, avukat, öğretmen, satış temsilcisi, çağrı merkezi çalışanı, hemşire, polis, tahsildar, garson, turizm sektörü çalışanları gibi iş görenler bireyler arası etkileşimi sık ve yoğun olan çalışanlardır ve paylaşım içinde oldukları kişilerin duygusal durumlarına etkide bulunabilmek için çaba harcamaktadırlar. Ancak bu etkiyi yaratmak için sürekli bir duygu danışmanı ile yan yana olmadıklarından kurumları tarafından belirlenmiş kuralları ve paydaşların beklentilerini göz önünde bulundurarak kendi duygularının denetimlerini kendileri yaparlar (Hochschild 1983: 153). Bugün birçok iş kolu için duygusal emek bir gereklilik olarak görülmektedir. Kurumlar çok çeşitli paydaşları ile olan ilişkilerini uzun süre koruyabilmek için duygusal emek içeren iletişim tarzları benimsemektedirler (Anleu ve Mack 2005: 596). 19

Selçuk İletişim, 6, 3, 2010 Kavram ortaya atıldığı günden bu yana çok sayıda çalışmaya ilham kaynağı olmuş, çeşitli değişkenler ile olan ilişkisi incelenmiş, psikolojik ve fiziksel etkilerinin neler olduğu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bazı araştırmacılar garsonlar, uçuş görevlileri (Murphy 1998: 499-535), çağrı merkezi çalışanları (Shuler ve Syper 2000: 50-89), gemi personeli (Tracy 2000: 90-128) gibi meslek gruplarını dâhil ettikleri örnek olay incelemeleri yapmışlardır. Öte yandan yapılan diğer çalışmalar; duygusal emek sürecini açıklamaya yönelik model geliştirme girişimleri (Hocschild 1983, Asforth ve Humphrey 1993: 88-115 Grandey 2000: 95-110, Kruml ve Geddes 2000 8-49, Morris ve Feldman 1996: 986-1010, Rafaeli ve Sutton 1987: 23-37), duygusal emeğin öncelleri (cinsiyet, iş gerekleri, izlenme ile ilişkisi), duygusal emeğin boyutları (duygusal emeğin gösterim sıklığı, duygu çeşitliliği, duygusal uyumsuzluk), duygusal emeğin sonuçları (tükenmişlik, iş tatminsizliği) konularını içermektedir. Kavramın açıklanmasına yönelik ilk yaklaşım Hochschild tarafından ortaya konulmuş, daha sonra Ashforth ve Humprey, Morris ve Feldman ve Grandey kendi yaklaşımlarını geliştirmişlerdir. Aşağıda bu dört temel yaklaşımın ayrıntılarına yer verilmiştir. 1.1. Hochschild Yaklaşımı Hochschild (1983: 7) duygusal emeği, duyguların ifadesinin jest ya da mimikler yoluyla dışarıdan gözlemlenebilecek şekilde yönetilmesi olarak tanımlamaktadır. Yazara göre birçok meslek dalı bireylerin duygularını yöneterek önceden belirlenmiş kalıplar dâhilinde müşterilere sunmalarını gerektirmektedir. Bu meslekleri icra edenler için ise duyguları, çalışma yaşamlarının önemli bir parçası olmakta; sarf ettikleri duygusal emek iş yerindeki performanslarını doğrudan etkileyen bir faktör halini almaktadır. Bugünün dünyasında duygusal emekten bahsedilmesinin temelinde yatan sebep, iş görenlerin duygu ifadelerinin kendi inisiyatiflerinde olmaktan çıkarılıp bir takım kaidelere bağlanmış olması ve bireylerin işyerinde sarf ettikleri emeğin önemli bir kısmının duygularıyla ilgili olmasıdır (Hochschild 1983: 3-9). Hochschild, çalışmasında Delta Havayolları nın hostes eğitim merkezindeki kurslara katılarak hosteslerin duygusal emek süreçlerini inceleme çalışmasından bahsetmektedir. Eserde eğitim merkezinde hostes adaylarına sürekli gülümsemeleri için telkinde bulunulduğu, hosteslerin ise gülümsemelerinin kendilerine ait olmadığına yönelik sık sık şikâyet ettikleri belirtmektedir (Hochschild 1983: 8). Hochschild müşteriler ile birebir etkileşim içinde bulunan çalışanları tiyatro aktörlerine benzetmiştir. Yazar izleyicileri müşteri, aktörleri de hizmet çalışanları olarak görmektedir. Bu bakış açısıyla, aktörlerin oyunun gerektirdiği rolü izleyenlere içten, samimi ve doğal olarak aktarmaları, istendik kimliğe bürünmeleri gerekmektedir. Ancak bu şekilde izleyenler oyunun gerçekliğine ve yapmacıksızlığına inanmakta ve oyun, oyun olmaktan çıkıp gerçeğin sahneye yansıması haline dönüşmektedir. Benzer şekilde hizmet çalışanları da uygun duygunun karşı tarafa aktarılması sırasında gerçek duyguları üzerinde bir kontrol ve denetim mekanizması kurmaktadırlar. Oyuncuların bu davranışlarına rol yapma adı verilirken, hizmet çalışanlarının davranışları duygusal emek olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda çalışanlar sadece görevleri dâhilinde olan işleri yerine getirmekle kalmaz ruhsal ve fiziksel olarak da güç sarf ederler. İş görenler işlerinin bir parçası olarak duygularını da yönetmek zorundadırlar. Bu durum kurum içinde yaşanan çeşitli olaylara reaksiyon olarak gösterilen duygudan farklıdır. Burada duygu bir iş gerekliliğidir. Örneğin uçuş görevlileri bir yolcu ile konuşurken zaten gülümsemektedirler. Dahası, uçuş görevlilerinin aksi bir yolcuyu ikna etmeye çalışırken ya da kötü bir ruh halinde kendilerini hiç de iyi hissetmezken de gülümsüyor olmalarıdır (Zapf 2002: 238). Hochschild (1983: 35-42) bu durumu iki farklı davranış türü betimleyerek açıklamıştır. Bunlardan ilki, yüzeysel davranma (surface acting ), diğeri ise; derinlemesine davranma (deep acting) dır. Yüzeysel davranma iletişim süresince içsel olan duygu ile dışsal olan davranışın uyumsuzluğu olarak tanımlanmaktadır. 20