E VİTAMİNİ Hazırlayan: E VĐTAMĐNĐ Ender BOZANTA HAZIRLAYAN:ENDER BOZANTA E VİTAMİNİ Besin Kaynakları Absorbsiyon, Transport ve Doku Dağılımı E Vitamini ve Ateroskleroz E Vitamini Eksikliği Besinlerle Alınımı Son Yayınlanan Makaleler 1 2 BESİN KAYNAKLARI E vitaminin en iyi kaynakları; soya,mısırözü, pamuk ve ayçiçek yağları gibi bitkisel yağlardır. Margarin, salata sosları, yağlı tohumlar, susam ve buğday özü (germ) gibi yağ içeriği yüksek besinler de E vitamininin iyi kaynaklarıdır. Yeşil yapraklı sebzeler daha az miktarlarda E vitamini içerirler. GÜNLÜK GEREKSİNİMİ E vitamini besinlerde yaygın olarak bulunduğundan ve özellikle,günlük besinin önemli bir miktarını oluşturan hububat türleri(buğday ve ondan hazırlanan besin maddeleri gibi)bu vitamini içerdiklerinden, erişkinlerde dengesiz bir diyet bile günlük gereksinimi karşılayabilmektedir. Düşük E vitamini diyeti beyin ve perifaral dokularda alfa tokoferol seviyelerinin daha da düşmesi ile sonuçlanırken E vitamininden zengin diyetle önemli ölçüde yükselme görülmüştür. Bulgular sebze ve meyvelerle beslenmelerin iyi bilinen antioksidanlara ilave olarak beyin fonksiyonları için önemli olduğunu doğrulamaktadır. Günlük gerekli miktarı vücut ebatlarına.ve beslenmede bulunan uzun zincirli yağların oranına göre değişmektedir. Yenilen rafine yağlar,yağda kızartılmış yiyecekler ihtiyacı arttırmaktadır. En önemli kaynak tohum yağlarıdır (nebati yağlar). Ekmek ne kadar esmer ise o kadar çok E vitamini ihtiva eder. Zeytinyağı, iyi bir E vitamini kaynağı... 3 4 Alfatokoferol için 1mg.1.49 IU (enternasyonel ünite) kabul edilmektedir. Tablo 1: E vitamini için günlük önerilen miktarlar ABSORBSİYON ve TRANSPORT Kİ İ ASGARİ(IU) ÖNERİLEN(IU) BEBEKLER 5--7 30 ÇOCUKLAR 8--12 30 ERKEK 12--15 30--50 KADIN 12 50--100 GEBELER 15 100 EMZİRENLER 18 100 Olumlu etkiler nedeniyle ilaç şeklinde alındığında önerilen günlük doz 400 600 IU dir. Bu ihtiyaca göre 800 1600 IU a kadar çıkabilir. 1600 IU nin üstündeki dozlarancak doktor kontrolü ile 5 kullanılmalıdır. E vitamini trigliserid ve kolesterol gibi diğer nonpolar lipidlerle aynı şekilde emilmektedir. Karaciğerin ürettiği safra, tokoferolleri diğer yağda çözünebilen bileşiklerle birlikte misellere katarak emülsiyon haline getirir ve böylelikle emilimi kolaylaştırmaktadır. Asetat ve süksinat gibi α-tokoferol esterleri lipazlar tarafından hidroliz edilir (lipazı pankreas üretir) ve serbest α-tokoferol olarak emilmektedir. Lipaz ve safra üretimini destekleyen yemek yağlarının alınması E vitamininin emilimi için zorunludur. E vitamininin suda çözünen bir biçimi olan TPGS, kendi misellerini oluşturur ve lipaz veya safra tuzlarının yardımı olmaksızın emilmektedir. 6 1
Tokoferoller ince bağırsaktan emilip bağırsak duvarında üretilen şilomikronlardaki lenf içine salgılanmaktadırlar. Lipoprotein lipazları şilomikronları hızla katabolize eder ve küçük bir miktar tokoferol, şilomikron kalıntılarından diğer lipoproteinlere veya dokulara transfer edilebilmektedirler. Bu sırada E apolipoproteini, şilomikron kalıntılarına bağlanır. Karaciğerin spesifik E apolipoprotein reseptörleri bulunduğundan, şilomikron kalıntılarının çoğunu tutar ve temizler. Kalıntılardaki tokoferoller çok düşük yoğunluklu lipoproteinlere (VLDL) salgılanır ve plazma yoluyla sirkülasyonu sağlanır. VLDL, lipoprotein lipaz tarafından, plazma tokoferollerinin büyük bölümünü taşıyan ve onları kolayca yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) ile değiştiren düşük yoğunluklu lipoproteinlere (LDL) hidroliz edilmektedir. HDL'deki tokoferoller plazma tokoferolünü karaciğere geri getiren sirkülasyon esnasında şilomikron kalıntılarına kolayca geri transfer olmaktadır. 7 E vitamininin emilimi LCAT(lecithin cholesterol acyltransferas) VLDL(very low density lipoprotein HDL(high density IDL(intermediate density FC(free cholesterol) LDL(low density LPL(lipoprotein lipase) 8 Tokotrienollerin emilimi tokoferollerinkine benzemektedir. Fakat bunların taşınması ve dokulardan alımı, α- tokoferolünkinden farklı görünmektedir. Tokotrienoller şilomikronun temizlenmesiyle plazmadan kaybolur ve trigliseridlerle birlikte yağlı dokuda birikir. DOKU DAĞILIMI Vitamin E karaciğer ve yağ dokularında depo edilmektedir. Ayrıca böbrek, kalpte, kaslarda ve böbrek üstü bezi kabuğunda depolanmaktadır. Depolama miktarı yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Yaş ile depolama kapasitesi artmakta, ayrıca dişi hayvanların birçok organlarının erkeklere göre daha yüksek miktarda vitamin içerdiği bulunmuştur. Bütün hayvanlarda vitamin E miktarının hipofizde, adrenal- bezlerde ve uterusta yüksek olduğu görülmektedir. Vitamin E vitamin A nın tersine plasentada da depo edilmektedir, ancak fötüsa transferi çok sınırlı olup, yeterli değildir. Hücre içerisinde ise tokoferol mitokondri, mikrozom ve lizozomlarda konsantre olmaktadır. Kolesterolün vücutta taşınması 9 10 E VİTAMİNİ ve ATHEROSCLEROSİS Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşmaktadır. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir. Aterom, damarın yüzey tabakası kalınlaşmış büyük bir alanının ortasında bulunan, yumru gibi, yumuşak sarımsı bir birikimdir. Arter lümenine yakın noktalarda makrofajlardan oluşmaktadır. Bunun altında bazen kolesterol kristalleri ve ilerlemiş lezyonların tabanında kireçlenme (kalsifikasyon), hatta bazen kemikleşme de olabilmektedir. Ateroskleroz, ateromların, içi yumuşak, dışı sert yapısından dolayı Yunanca athero- (lapa) ve -sclerosis (sertleşme) sözcüklerinden türetilmiştir. 11 Aterojenezde endotel bozulmasının aşamaları. 12 2
Lipid hipotezi Kan plazmasında bulunan LDL endotelin içine sızıp oksitlendiği zaman kalp hastalığı için risk oluşturmaktadır. LDL oksidasyonuna etki eden karmaşık biyokimyasal reaksiyonlar zinciri vardır, bunlar en çok, endotelde bulunan serbest radikallerden kaynaklanmaktadır. Damar duvarının hasar görmesi, bir yangı tepkisi doğurmaktadır. Bir akyuvar türü olan monositler kandan gelip arter duvarının içine girer, ayrıca trombositler de duvara yapışır. Ardından, monositler değişime uğrayıp makrofaj olur, bunlar da oksitlenmiş LDL'yi içlerine alarak zamanla "köpük hücre"lere dönüştürmektedir. Böyle adlandırılmalarının nedeni sitoplazmaların içinde çok sayıda kesecik (vezikül) ve yüksek miktarda lipit birikmesidir. Mikroskop altında lezyon artık bir yağ çizgisi olarak görünür. Köpük hücreler sonunda ölür ve bu yangı sürecini daha da yaygınlaştırmaktadır. Ateromdaki kolesterolün kaynağı LDL'dir. Dokulardaki kolesterolü karaciğere geri taşıyan HDL miktarı az ise bu LDL birikiminin başlattığı süreç daha da hızlanır. Köpük hücreleri ölünce içlerindeki kolesterol ve diğer lipitler ateromda birikmeye başlar. Köpük hücreleri ve trombositler düz kas hücrelerinin hareketini ve çoğalmasını teşvik eder; düz kas hücrelerinin yerine kollajen gelir ve bu hücreler de köpük hücrelerine dönüşür. Lipit birikintileri ile damarın intima tabakası arasında koruyucu bir fibröz örtü oluşur. 13 Ateroskleroz-E Vitamini Đlişkisi:Bazı insanlardaki LDL (düşük dansiteli kolayca okside olabilirken, bazılarında bu duruma daha seyrek rastlanmaktadır. Kolay oksidasyonun söz konusu olduğu insanlarda koroner arter sklerozu riski belirgin şekilde artmaktadır. Hayvan deneylerinde açıkça ortaay konmuş olduğu gibi, lipid oksidasyonu arterioskleroz oluşmunda önemli bir rol oynamaktadır. Gerçekleştirilen bazı çalışmalarda da bununla uyumlu olarak, koroner kalp hastası bireylerin lipid süperoksitlerinin yüksek düzeyde olduğu gösterilmiştir. Diğer taraftan "angina pectoris" hastalarında antioksidan etkili E vitamini (a-tokoferol) düzeylerinin düşük olduğu saptanmıştır. Đsveçli araştırmacılar, LDLnin oksidasyon eğilimi ile koroner skleroz arasındaki muhtemelen ilişkiyi ortaya koymak amacıyla bir araştırma yürüttüler. Rastlantısal olarak çalışmaya alınan, yaş ortalaması 40 olan ve daha önce miyokard enfarktüsü geçirmiş 35 erkek hastaya koroner anjiyografi uygulandı ve bu hastalardaldlnin oksidatif olaylara yatkınlığı in vitro olarak belirlenmeye çalışıldı. Sonuçta, LDL oksidasyonu ne kadar çabuk gerçekleşiyorsa, koroner sklerozun da o derece belirgin olduğu görüşüne varıldı. 14 SONUÇ OLARAK: E vitamini, LDL nin oksidlenmesini önlemektedir. LDL'nin damar intima matrisinde oksitlenmesi (oxldl) aterom oluşumunun ilk adımıdır. Endotel hücrelerinin oxldl tarafından uyarılması kandaki monositlerin seferber olup damar duvarına girmesine neden olmaktadır. Monositlerin makrofajlara değişimi ve kümelenmiş oxldl'nin Avcı Reseptör (Scavenger receptor') tarafından bu hücrelerin içine alınması sonucu köpük hücreler meydana gelmektedir. Damar düz kas hücrelerinin uyarılması bunların harekete geçmesine ve çoğalmasına neden olur. Doku Faktörü (Tissue Factor, TF), düz kas hücreleri ve makrofajların yüzeyinde belirir ve birikmiş fibrin'in fibrinojene dönüşmesine neden olur. 15 16 1920'lerin başlarında yapılan bir gözlem, sonradan E vitamini diye adlandırılan bir beslenme faktörünün, farelerde fetus emilimini önlemek için gerekli olduğunu ortaya koydu. Sonradan onun erkek hayvanlarda normal üretkenlik için gerekli olduğu ortaya çıkarıldı. Son olarak E vitamini eksikliği birçok patolojik durumla ilişkilendirildi. E vitamini eksikliği her hayvanda başka etki göstermektedir. Tavşan ve maymunların erkeklerinde kısırlık, hindilerde kanama, maymunlarda hemolitik anemiye sebep olmaktadır. EKSİKLİĞİ Kanatlıların yumurtalarında yavrunun gelişmesi için bu vitamine ihtiyaç vardır. Yetersiz olursa kuluçka oranı düşer. Horozların dölleme yeteneği azalır. Vitamin E bakımından yetersiz beslenen civcivlerde: Beyin yumuşaması görülür. Hayvan başını tutamaz, öne, arkaya, sağa- 17 sola bükülür. Ayaklar gerilip bükülür Doğada ve besinlerde oldukça bol olan E vitamini eksikliği insanlarda çok az görülmektedir. Çok az sayıda rapor insanlarda E vitamini yetersizliğini bildirmektedir. Günde yalnız 2-3 mg tokoferol 1-2 yıl süre ile verilirse yetişkin insanlarda E vitamini yetersizliği semptomları (eritrositlerde peroksidatif hemoliz) gözlenmektedir. Kalıtsal E vitamini yetersizliği olan hastalarda yürümede zorluk, konuşamama, ilerleyen beden hareketleri bozukluğu (ataxia) gibi şiddetli nörolojik semptomlar rapor edilmiştir. Yağla yetersiz beslenmelerde nöromuskular bozukluklar 10-20 yıl sonra, çocuklarda yetersiz beslenmelerde belirtiler çok daha kısa sürede görülmektedir. Erken doğan bebeklerde E vitamini eksikliğine bağlı olarak hemolitik anemi görülür. E vitamini yağda eriyen bir vitamin olduğu için sindirim esnasında yeterince yağ alınamadığı zaman E vitamini eksikliği görülür ki, bu da kandaki eritrositlerin ömrünün kısalmasına yol açmaktadır. E vitamini eksik olan kimselerin eritrositleri bazı oksidan maddelere karşı dayanıksızıdr. Vitamin E yetersizliğinin immün sistemi üzerinde etkili olduğu rapor edilmiştir. 18 3
FAZLALIĞI Fazlalığının zararlı bir etkisi bu güne kadar gösterilmemiştir. Çünkü diğer yağda eriyen vitaminler kadar depolanmazlar. Gereğinden fazla alınanlarda birkaç gün içerisinde dışkı ve idrarla vücuttan uzaklaştırılmaktadırlar. Çok yüksek dozları bulantı ve ishal yapabilmektedirler. Hayvan deneylerinde yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, kasları zayıflattığı, alyuvar sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür. Düzenli E vitamini kullananlarda doz günde 1200 IU yi geçtiğinde immun sistemin baskılandığı gözlenmiştir. Halbüki düşük dozlar immun sistemi güçlendirici etki sağlamaktadır. Yiyecek BESİNLERLE ALINIMI Tereyağ 2--3 Margarin 15 Sıvı Yağlar 75 Tavuk 2--3 Yumurta 15 Kırmızı Et 2--3 Fasulye 15 Tahıllar 70-80 Sebze meyve 150 100 gr.da IU 19 20 Oral alınan tekoferol genellikle iyi absorbe edilir. Yağlar ve safra tuzları, diğer yağda eriyen vitaminlerde olduğu gibi vitamin E nin absorbsiyonunu kolaylaştırır. Tokoferoller ince bağırsakta safranın yardımıyla emülsiyon haline gelir ve sonra absorbe olurlar. Maksimum absorbsiyon vitamine sindirim sistemine alendıktan birkaç saat sonra görülür. Bozulmuş yağlar vitamin E yi oksidasyona uğratarak bozulmasına neden olur, mineral yağlar ise bu vitaminin absorbsiyonunu engellemektedir. Vitamin E plazmada beta lipoproteinlere bağlı olarak taşınmaktadır. Tokoferol safra ile nispeten küçük miktarlarda atılır. Yüksek dozda tokoferol verildikten sonra insan idrarında metabolitleri [2-(3-hidroksi-3-metil-5- karboksi pentil)-3,5,6-trimetil hidrokinon ve tokoferolün gama laktonu] izole edilmiştir. 10 mg tokoferol karışımı (% 43 α, % 45 β+γ ve % 12 δ- tokoferol ratlara verildikten sonra α-tokoferol=100 olarak kabul edildiğinde tokoferollerin depolanmalarının ve absorbe edilmelerinin tesir derecelerine göre değiştiği dikkati çekmektedir. Bu şekilde bir sıralama yapılacak olursa; α>β>γ>δ olduğu görülmektedir. 21 Accepted 15 July 2008 Sıçanlarda E vitamini hippokampus ve Serebellum gelişimini etanole bağlı Oksidatif stress ve apoptosise karşı korur. 22 Tayland meyvelerinde bulunan Beta- karoten, lykopenve alfa Tokoforel içeriklerinin tayini Uygulanabilir in vitro şartlarda A ve E vitamininin bazı ticari sütlerde biyoerişilebilirliğinin tayini Accepted 22 July 2008 23 Accepted 18 July 2008 24 4
Resim görüntülenemiyor. Bilgisayarınızda resmi açmak için yeterli bellek olmayabilir veya resim bozulmuş olabilir. Bilgisayarınızı yeniden başlatın ve sonra dosyayı yeniden açın. Kırmızı x yine görünürse, resmi silip yeniden eklemeniz gerekebilir. 08.11.2008 11 June 2008 25 26 KAYNAKLAR http://tr.wikipedia.org/wiki/e_vitamini http://www.ibnisina.org/dergi/haziran01/3.doc www.interbilim.8m.com/serbestrad.htm Hekimlikte oksidatif stres ve antioksidanlar (Yılmaz DÜNDAR, Recep ASLAN) www.sciencedirect.com www.eisai.co.jp 27 5