VİTAMİNLERİN İNSAN SAĞLIĞINDAKİ ÖNEMİ. Prof. Dr. M. Emel Tüfekçi Alphan



Benzer belgeler
C vitamini (Askorbik asit)

Vitaminlerin yararları nedendir?

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

Yağda eriyen vitaminlerden biridir. Retinoidler adı verilen kimyasal bileşik ile, provitamin A karotenoidleri adı verilen kimyasal moleküller vitamin

4.Sınıf Fen Bilimleri

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler

ĐÇERĐK. Vitamin B6 Formları. LOGO Tarihsel Bakış. Yapısal Formüller. 4 Piridoksin Piridoksal Piridoksamin Piridoksal-fosfat

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Suda eriyen vitaminler Organizma için fazla olanı atılır Yağda eriyen vitaminler Depo edilir.

Vitamin metabolizması bozukluklarında laboratuvar. Prof.Dr.Dildar Konukoğlu

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

Vitaminlerin Sınıflandırılması. Vitaminler. Suda Çözünen Vitaminler. Yağda Çözünen Vitaminler. C ve B vitaminleri. A,D,K,E vitaminleri

VİTAMİNLER ERZURUM İBRAHİM HAKKI FEN LİSESİ

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

Yağlar ve Proteinler

PROSPEKTÜS. Multimix Pediatrik Şurup, dengeli oranlarda bir araya getirilmiş bir multivitamin kombinasyonudur.

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

YETERLİ DENGELİ BESLENME

B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirir. Yumurta akında bulunan

VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup

MEGADYN FİLM TABLET KULLANIM KILAVUZU. Her film tablet, boyar madde olarak; Arriavit Brown M 5.68, Opalux Brown AS 9075 içerir.

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ

PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL

Besin Öğeleri. 1.Proteinler. 2.Yağlar. 3.Karbonhidratlar. 4.Mineraller. 5.Vitaminler. 6.Su

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD

Vitamin D Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan AÜEF Farmakognozi ABD

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

E vitamininin kimyasal adı Tokoferol dur E vitamini etkinliği gösteren alfa, beta ve gama tokoferoller ve tokotrienoller denilen moleküller vardır En

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

PROSPEKTÜS BECOVİTAL YUMUŞAK KAPSÜL

VİTAMİNLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

Suda eriyen vitaminler. Vücutta kullanılması TİAMİN (B 1 VİTAMİNİ)

Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları. Süreyya ÖZCAN

* Yapılarında C, H, O bulunur. Bazılarında C, H, O dan başka N, P, S bulunur.

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -2- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır.

Bir gün içerisinde tüketilmesi gereken gıdalar beslenme planına göre düzenlenir.

Gıdalar ve Güzellik Ananas Armut Avokado Balık Balkabağı Biber Böğürtlen Brezilya fıstığı Çilek Elma

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

Kimler Vitamin Almalı ve Nasıl Kullanmalı?

ADIM ADIM YGS-LYS 14. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK MADDELER 8- VİTAMİNLER

Tarihte bugün (27 Eylül) 1908: İlk Ford T Modeli üretildi; 1998: Google kuruldu

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

ENERJİ METABOLİZMASI

Beslenme Dersi sunusu

DECAVİT Pronatal Film tablet

ÜNİTE 8 Vitaminler. Amaçlar. İçindekiler. Öneriler

14. Hafta: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI Biyotin (B7 Vitamini) Biyotin Siyanokobalamin (B12 Vitamini)

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm HİJYEN ve SANİTASYON İkinci Bölüm GIDA HİJYENİ, TANIMI ve ÖNEMİ Üçüncü Bölüm PERSONEL HİJYENİ

Hücre zarının yapısındaki yağlardan eriyerek hücre zarından geçerler.fazlalıkları karaciğerde depo edilir.

PROTEİNLER. -Proteinlerin Yapısında Bulunan Elementler. -Aminoasitler. --Kimyasal Yapılarına Göre Amino Asitlerin Sınıflandırılması

M. (arpa şekeri) +su S (çay şekeri) + su L.. (süt şekeri)+ su

Canlıların enerji kazanabilmeleri için beslenmeye gereksinimleri vardır.

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

11. SINIF KONU ANLATIMI 29 ENDOKRİN SİSTEM 4 BÖBREK ÜSTÜ BEZLERİ (ADRENAL BEZLER)

İŞÇİLERDE, SPORCULARDA VE YAŞLILARDA BESLENME

SAĞLIKLI BESLENME. Beslenme BESİN ÖĞELERİ. Beslenme karın doyurmak veya doydurmak demek değildir. Besin maddesi

DENGELİ BESLENME NEDİR?

ÜNİTE 1 ÇOCUK BESLENMESİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER BESLENME I. Yrd. Doç. Dr. Aynur AYTEKİN

İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN SAĞLIKLI BESLENME BESİN ÖGELERİ

B5 VİTAMİNİ. (Pantoteneik Asit)

HİPERLİPİDEMİ TEDAVİ KILAVUZU VE YAŞAM TARZI ÖNERİLERİ

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Hangi vitamin ne işe yarar?

Vitaminler organik maddeler

BESLENME. Doç. Dr. Ferda Gürsel

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı

Vit B3, NIACIN, Nikotinik asit. Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD

Enjeksiyonluk Çözelti Veteriner Vitamin

Hangi vitamin hangi besinlerde var?

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

KULLANIM KILAVUZUNDA BULUNACAK BİLGİLER

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

OBEZİTE CERRAHİSİNDEN SONRA KALSİYUM, B1 ve B2 VİTAMİNİ ALIMININ ÖNEMİ

PROSPEKTÜS BECOVİTAL ŞURUP

BESİN ÖĞELERİ VE İNSAN VÜCUDUNDAKİ İŞLEVLERİ

ÜNİTE 1 ÇOCUK BESLENMESİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER BESLENME I. Yrd. Doç. Dr. Aynur AYTEKİN

2) Kolekalsiferol (D 3)

PROSPEKTÜS. Farmakodinamik Özellikleri: Ferrevit Pronatal Film Tablet; 12 vitamin, 4 mineral ve 3 oligo-element içeren bir multivitaminmultimineral

Tiroid problemleri kemik yoğunluğunda azalmaya sebep olabilir, kalsiyum ve D vitamini içeren bir diyet emilimi kolaylaştırır.

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ?

Transkript:

VİTAMİNLERİN İNSAN SAĞLIĞINDAKİ ÖNEMİ Prof. Dr. M. Emel Tüfekçi Alphan VİTAMİNLER Vitaminler, vücudun normal metabolizması için küçük miktarda gerekli olan ve vücudun hücrelerinde yapılamayan organik bileşiklerdir. Vitaminler, vücutta, büyüme-gelişme, enerji harcama ve yeni dokuların yapımı için kullanır. Diyetle yeterince alınmadığı zaman, özgün metabolik bozukluklara neden olabilirler. Vücudun vitaminlere olan gereksinimi, yaş, büyüme hızı, egzersiz düzeyi ve hamilelik gibi faktörlere göre değişiklik gösterir. Her vitamin, vücutta özel bir enzim sistemiyle ilgili olup, kendine özgü fonksiyona sahiptir. Bazı B grubu vitaminleri, enzimlerin koenzim veya prostetik grubunu oluştururlar. Vitamin nedir? Vücudumuz, ihtiyacı olan her şeyi kendisinin yapabildiği komple bir makinedir. Vücudumuz, sadece vitaminleri kendisi yapamaz, bu yüzden vitaminlerin, yenilen besinlerle alınması gerekir. Vitaminler, vücuda enerji vermeyen, fakat bir çoğu enerji elde edilmesinde görevleri olan, çok az miktarlarına gereksinim duyulan ve yokluklarında vücudun çalışmasında aksaklıkların oluştuğu besin öğeleridirler. Vitaminler, karbon, oksijen vb. çeşitli elementlerden oluşan organik bileşiklerdir. Vücut, ihtiyacı olan vitaminleri besinlerden alabilir, değişik yiyeceklerde, değişik vitaminler vardır. Besinlerdeki vitaminler, diğer besin öğeleri ile birlikte bulunduklarında vücutta daha etkin çalışırlar. Bugün bilinen vitaminlerin çoğu, 1900 lü yılların ilk yarısında keşfedilmişlerdir. İlk kez, 1911 yılında Londra daki Lister Enstitüsü nde çalışan Polonyalı kimyacı Casimir Funk, pirinç kabuğundan elde ettiği molekülün yapısında amin bulunduğunu ve canlıların yaşamı için elzem olduğunu görmüş ve vital amin (yaşam için gerekli amin) deyimini kullanılmıştır. Daha sonraları bu deyim, vitamine dönüşmüştür. Önceleri (1906-1913), bilim adamları, vitaminleri fiziksel özelliklerine göre (suda ve yağda erime) A ve B diye gruplaştırılmıştır. Vitaminler, bulunuş sıralarına veya vücut çalışmasındaki görevlerini tanımlayan kelimelerin baş harflerine göre harflerle adlandırılmışlardır. 1932-1948 yıllarında, kimyasal yapılarının gösterilmesi ile kimyasal isimleri de belirlenmiştir. Vitaminleri tanımlamak için iki özelliğinin olması gereklidir. Vitamin; karbonhidrat, protein ve yağ olmayan yaşamsal, organik bir madde olmalıdır ve özel metabolik fonksiyonları yapabilmesi için sadece küçük miktarlarda olması veya yetersizliğinde oluşan hastalıkları önlemesi gereklidir. Vücutta yaşamı sürdürecek miktarlarda üretilememesi ve besinlerle alınması gereklidir. Sağlıklı bir kişinin her gün ihtiyaç duyduğu vitaminlerin tamamı miligram veya mikrogram düzeyinde ölçülebilecek kadar az miktarlardadır ve bir çay kaşığını bile doldurmaz. Vitaminlerin Fonksiyonları, Her vitaminin özel metabolik görevleri olmasına karşın genel fonksiyonları;1) Koenzimlerin komponenti, 2) antioksidan özellikleri 3) gen ekspresyonlarını etkileyen 1

hormonlar 4) hücre membranlarının komponenti ve/veya gözlerde ışığa duyarlı rodopsin molekülünün bir komponenti (vitamin A). 1. Metabolizma: Enzimler ve koenzimler Vitaminlerden türeyen koenzimler, bazı enzimlerin ayrılmaz parçasıdırlar, enzimler olmadan metabolik reaksiyonlar katalize edilemez. Örneğin; B vitaminleri (tiamin, niasin ve riboflavin) koenzimlerin bir bölümünü oluştururlar. Bu koenzimler, enerji metabolizmasında, glikoz, yağ asitleri ve amino asitleri metabolize eden enzimlerin yapısında bulunurlar. 2. Doku yapısı ve koruma Bazı vitaminler, dokularda ve kemiklerin yapısında bulunurlar. Örneğin; Vitamin C, deride, ligamentlerde ve kemiklerdeki yapısal bir protein olan kollajenin sentezinde görevlidir. Vitaminler, hücre yapılarını korurlar ve serbest radikallerin neden olabileceği hasarları önlerler. 3. Yetersizliklerinde oluşan hastalıkları önlerler Herhangi bir vitamine bağlı yetersizlik oluştuğu zaman, o vitaminin spesifik fonksiyonuna bağlı olarak hastalık ortaya çıkar. Örneğin; klasik vitamin eksikliği olan Skorbüt, vitamin C eksikliğinden kaynaklanır. Skorbüt, normal kan basıncı ile kapillerlerin yıkımına bağlı olarak eklemlerde ve diğer dokularda kanama ile karakterize olan hemorajik bir hastalıktır ve bu hastalıkta bütün semptomlar, kapiller duvarlardaki kollajenin üzerindeki C vitamininin rolü ile ilişkilidir. İnternal membranları parçalayarak ölüme yol açabilen bu hastalık, eski zamanlarda İngiliz askerlerinde belirlenmişti. Gelişmiş ülkelerde, bugün, skorbüt görülmez, fakat vitamin C eksikliği, düşük gelirli popülasyonda malnütrisyonla birlikte görülebilir (Tablo 6). Vitaminlerin sınıflandırılması Vitaminleri başlıca iki grupta inceleyebiliriz. Bunlar; Yağda eriyen vitaminler Suda eriyen vitaminler Yağda eriyen vitaminler, vücudun yağ dokularında ve karaciğerde depolanırlar. Vücudun ihtiyacı olana kadar, yağ dokusunda beklerler. Kullanılacakları zaman, özel taşıyıcılar sayesinde gerekli yerlere giderler. Vitamin A, D, E ve K, yağda eriyen vitaminlerdir. Gereksinimden fazla alınırsa, vücutta birikim olur ve toksik etkileri gözlenebilir. Suda eriyen vitaminler farklıdırlar. Suda eriyen vitaminler vücutta depolanmazlar, vücutta kullanılmadığı zaman idrarla atılırlar, vücutta birikmezler. Bu yüzden, bu vitaminler her gün gerektiği kadar alınmalıdır. Suda eriyen vitaminler; C vitamini ve büyük bir grup olan B Grubu vitaminler dir. B 1 (tiamin), B 2 (riboflavin), niasin, B 6 (piridoksin), Folik Asit, B 12 (kobalamin), Biotin ve Pantotenik Asit tir. 1.Yağda eriyen vitaminler 1.1) A VİTAMİNİ Suda erimez, kolay okside olur. Isıya dayanıklıdır. Hayvansal dokularda; retinol yapısında (en çok karaciğer, süt, süt yağı, yumurta sarısında), bitkilerde; karoten 2

şeklinde (havuç, domates, kayısı, portakal ve ıspanak gibi yeşil ve sarı renkli sebze ve meyvelerde) bulunur. Vitamin A nın ön maddeleri, vücutta üç şekilde metabolik aktivite gösterir; retinol (alkol), retinal veya retinaldehid (aldehid) ve retinoik asid (asid). Retinol genellikle, yağ asidine esterifiye olur ve retinil palmitat adını alır. Retinil esterler, besinlerde proteinlerle kompleks halde bulunurlar. Vitamin A nın bu aktif formu, sadece hayvansal ürünlerde bulunur. Vitamin A nın bitkilerde bulunan şekli karotenlerdir (A provitamini). Karotenler, vücutta retinoidlere dönüşür. Besinlerde A vitamini aktivitesi gösteren çok çeşitli karotenoidler vardır. En önemlisi β-karotendir. β-karoten intestinal mukoza hücrelerinde vitamin A ya dönüşür. Karotenoidlerin emilimi, proteinlerle kompleks halinde olmalarına, diyetteki yağın tipi gibi değişik diyet faktörlerine bağlı olarak çok değişkenlik gösterir (%5-50). β-karotenin % 90 ı retinil palmitat şeklinde karaciğerde depolanır. Karotenoidler ayrıca yağ dokusunda depolanabilirler. Vücudun, 1 mcg retinole, 12 mcg diyetle alınan β-karotene, 2mcg supleman şeklinde alınan β- karotene ihtiyacı vardır. Bazı kaynaklarda, Vitamin A gereksinimi, International Unit (IU) şeklinde de belirtilebilir. Bir IU vitamin A, 0.3 mcg retinole veya 0.6 mcg β- karotene eşdeğerdir. Vücuttaki Fonksiyonları Vitamin A nın vücuttaki fonksiyonları aşağıdaki gibi sıralanabilir. 1. Görme Vitamin A nın kimyasal ismi retinol dur, çünkü en büyük fonksiyonu gözdeki retina ile ilgilidir. Aldehid formu olan Retinal, rodopsin adı verilen retinal hücrelerdeki ışığa duyarlı pigmentin bir parçasıdır. Rodopsin, gözün, değişik ışık durumlarına ayarlanmasına olanak vererek, özellikle gece görmesini sağlar. Ilımlı düzeydeki bir vitamin A eksikliği, gece körlüğü, karanlığa adaptasyonun yavaşlaması veya saydam körlüğe neden olabilir. Vitamin A benzeri bileşikler -karotenoidler, lutein ve zeaksantin- özellikle, yaşa bağlı maküler dejenerasyonu önleyebilir. 2. Doku Dayanıklılığı ve İmmün Sistem Retinoik asit ve retinol gibi diğer retinoidler, sağlıklı epitel dokunun sürdürülmesi için, vücudu saran dokuların korunması (örneğin; deri ve burun, boğaz, gözler, gastro intestinal sistem, ve genito üriner sistemin iç mükoz membranı). Bu dokular, infeksiyonların primer bariyeridir. Vitamin A, aynı zamanda bir antioksidandır ve bakteriyel, parasitik ve viral saldırılara karşı koymak için immün hücre cevabının üretimi için de önemlidir. 3. Büyüme Retinoik asid ve retinol iskeletin büyümesinde ve yumuşak doku büyümesinde rolü olan protein sentezi ve hücre membranlarının stabilizasyonunda etkilidir. Kemiklerin matrikslerinde, Gastro intestinal sistemdeki eskimiş hücrelerin yerine yenilerinin konulması işlemi, yeterli A vitamini almakla mümkün olabilir. A vitamini Yetersizliği Yeterli A vitamini alımı, gözle ilgili iki hastalığı önler: Birincisi Kserozis; veya gözlerde, kaşıntı, yanma ve kızarma şeklinde kendini gösteren göz kapaklarındaki 3

inflamasyon, İkincisi; Kseroftalmi; veya ciddi eksikliğin neden olduğu körlük. Diyetle alınan vitamin A eksikliği, tüm dünyada, çocuklarda körlüğe neden olabilir. Eksiklik belirtileri, doğrudan vitamin A nın fonksiyonları ile ilişkilidir. Bu nedenle, diyetle alınan vitamin A eksikliği, epitel ve immün sistem bozukluklarına yol açar. Genç sıçanlarda A vitamini eksikliği, büyümenin duraklamasına, zayıflamalarına ve sonunda ölümlerine neden olur. A vitamin yetersizliğinde, gece körlüğü dışında, gözde kuruluk, kuru ve sert deri, diş çürümeleri, büyümede gerilik de olabilir. A vitamini yetersizliğinin anemi (kansızlık) ile ilgisi olduğu bildirilmiştir (Tablo 6). Vitamin A eksikliğinin göstergeleri Subklinik vitamin A durumunu belirlemek için pratik biyokimyasal metotlar bulunur, fakat hemen hepsinde bazı kısıtlılıklar mevcuttur. Her metot, toplumda eksikliği belirlemek için yararlıdır fakat, bu göstergelerden herhangi birisi kesin değildir veya hastalığın varlığı ile ilgili olarak sayısal bir sonuç vermez. Bütün bu göstergelerde halen kısıtlılıklar olmasına rağmen toplumun değerlendirilmesinde serum vitamin A (serum retinol) biyokimyasal gösterge olarak kabul edilir. Sadece düşük düzeylerdeki kan seviyesi (<0.35 µmol/l), korneal hastalık prevalansı ile ilişkilidir. 0.35-0.7 µmol/l değerleri subklinik eksiklik için belirlenmiş olmakla birlikte, 0.70 ile 1.05 µmol/l arasındaki değerlerde de subklinik eksiklik halen bulunabilir. Bu nedenle, 0.5 ile 1.05µmol/l değerleri arasında kan değerleri olanlar da eksiklik belirtileri içinde değerlendirilmelidir. Tablo 1. 71 aylık çocuklarda ve annelerinde subklinik Vitamin A Eksikliği göstergeleri (7) Gösterge Eksiklik belirtilerini kesme noktası Gece körlüğü (24-71 aylık) %1 gece körlüğü hikayesi raporu Biyokimyasal Anne-sütü retinol 1.05 µmol/l / ( 8 µg/g süt yağı) Serum retinol 0.70 µmol/l Relatif doz yanıtı %20 Değiştirilmiş relatif doz yanıtı Oran 0.06 Kaynakları A vitamini (retinol) kaynakları: Balık, yumurta, karaciğer, süt, süt yağı, peynir. Beta karoten kaynakları: Havuç, kayısı, bal kabağı, kavun, şeftali gibi sarı renkli, ıspanak, brokoli, maydanoz, dereotu, roka, tere gibi yeşil renkli sebze ve meyvelerdir. A vitamini kaynağı olan besinler, yağla birlikte alınırsa, A vitamininin etkinliği artar. Havucu, zeytinyağlı havuç salatası şeklinde yemek, iyi bir seçim olacaktır. 75 gram karaciğer; 7 günlük gereksinmeyi, 1 adet yumurta; günlük gereksinimin % 32 sini, yarım adet havuç; günlük gereksinimin % 67 sini ve 1 porsiyon yeşil yapraklı sebze yemeği; 2 günlük A vitamini gereksinimini karşılar. Genellikle bebeklere A vitamini kaynağı olarak önerilen 10 gram tereyağı, günlük gereksinimin yalnızca % 10 unu karşılar. Bu nedenle, doymuş yağ içeriği yüksek olan tereyağının bebeklere yedirilmesi uygun değildir. 4

A Vitamini Gereksinimi Her yaşta A vitamini ihtiyacı farklıdır. Tablo 3 te yaş gruplarına göre belirlenmiş A vitamini gereksinimleri gösterilmektedir. Yalnız bitkisel yiyeceklerle beslenen bir yetişkinin A vitamini gereksinimi için, retinolün 6 katı, yani 4500 mcg karoten alması gerekir. Toksisitesi Sürekli olarak, gereksinimin üzerinde alınırsa, eklem ağrıları, uzun kemiklerde kalınlaşma, deride kalınlaşma, saç dökülmeleri gibi belirtiler görülebilir. Aşırı A vitamini alınması karaciğerde hasara dolayısıyla portal hipertansiyona ve ascitlere veya abdominal bölgede sıvı birikimine yol açabilir. Yetişkinlerde toksisite, günde 3000 mcg alınması ile oluşabilir. Eksiklik belirtileri dünyada aşırı alımdan daha yaygındır ve aşırı alım ABD de genellikle, suplementlerle ve zenginleştirilmiş besinlerle alınmasına bağlıdır. Toksisite belirtileri, genellikle, karotenoidlerle değil, vitamin A ön maddelerinin aşırı alımıyla oluşur. Diyetle alınan karotenoidlerin emilimi, yüksek seviyelerde doza bağlıdır., Aşırı beta karoten alımı, deride geçici sararma yapar, fakat toksik etki göstermez. Beta karoten suplemanları vücutta, oksidatif hasara, hücre bölünmesine ve vitamin A nın diğer formlarının tahribatına neden olacak konsantrasyonlara ulaşabilir. Eğer A vitamini depoları yeterli ise, gebelikte ek olarak A vitamini alınmasına gerek yoktur. Vitamin A, fetüste, kranio fasial, merkezi sinir sistemi, kardiyovasküler ve timik malformasyonlara neden olabilir. Gebeler bu konuda uyarılmalıdırlar (Tablo 7). 1.2) D VİTAMİNİ Vücut dokularındaki D vitamini ön öğelerinin (7 dehidrokolesterol) güneş ışınları ile deride sentezlenen D vitamini, böbrekte ikinci defa hidroksillenerek aktif D vitaminine (kalsitriol) dönüşür. 1922 de raşitizmin, vitamin D nin doğal kaynağı olan balık yağı ile tedavi edildiğinde keşfedildi ve yanlışlıkla vitamin olarak sınıflandırıldı. Vücudun deri gibi farklı bir bölgesinde yapılıp, kemikler gibi başka bir bölgesinde etkili olmasından dolayı, D vitamini hormon olarak da düşünülmektedir. Fonksiyonları 1. Kalsiyum ve Fosforun emilimi ve kemik mineralizasyonu Kalsitriol, fizyolojik olarak kalsiyum ve fosfor metabolizmasını kontrol eden tiroid hormonu kalsitonin ve paratiroid hormonu gibi iki hormonla aktive olur. Kalsitriol; 1) kalsiyum ve fosforun intestinal hücre emilimi, 2) kalsiyum ve fosforun böbreklerde reabsorbsiyonu ve 3) trabeküler kemiklerden kalsiyum ve fosforun osteoklastik taşınması gibi kan kalsiyum ve fosfor konsantrasyonlarını yükselten mekanizmaları stimüle eder. 2. Osteoporoz Tedavisi 5

Spontan kırıklara ve kırılabilir kemiklere yol açan kemik yoğunluğunun kaybı ile karakterize olan klinik olarak osteoporozisi tedavi etmek için kullanılan, kemiklerden kalsiyum ve fosforun rezorbsiyon hızını kalsitriol regüle eder. D vitamininin vücuttaki görevi ve yetersizliğinde görülen hastalıklar nelerdir? Kalsiyum ve fosforun kana emilimi ve taşınması ile ilgili görevlerinden dolayı D vitamini eksikliğinde iskelet sisteminde hastalıklar görülür. Bu hastalıklar; raşitizm, osteomalasi ve osteoporoz dur (Tablo 6). 1. Raşitizm: Kemiklerin gelişme ve büyüme dönemlerinde gözlenir. Kemiklere kalsiyumun çökememesi sonucu kemikler yumuşar, kemik uçları genişler (büyüme yerleri), dişler geç ve bozuk çıkar, fontanel geç kapanır. İlk süt dişlerinin gecikmesi, genellikle anne karnında iken, annenin kalsiyum ve D vitamini yönünden eksik beslenmesi nedeniyle oluşur. Çocukların güneşe çıkartılması, sadece yüz, el, kol gibi vücut yüzeylerinin direkt olarak 10-20 dakika güneş görmesi, D vitamini sentezi için yeterlidir. 2. Osteomalasi: Yaşlılarda görülür. Raşitizmin, erişkinlerde gelişen tipidir. Vücuttaki kalsiyum, fosfor oranı bozulur, kalsiyum azalır. Sık doğum yapanlarda ve dengesiz beslenenlerde daha çok oluşur. 3. Osteoporoz: Kemiğin mineral yoğunluğunun azalmasıyla kırılabilir duruma gelmesi. Menapozda vücuttan kalsiyum atımı hızlanır. Bu, kemik kütlesinin kaybını hızlandırır. Eğer kişi çocukluk ve gençlik döneminde yeterince kalsiyum almazsa, kemik zaten zayıf olduğundan, kırılma riski daha da artar. Bu duruma osteoporozis denir. Osteoporozisin oluşumundaki diğer faktörler; kalıtım, etnik farklılıklar, cinsiyet, yaş ve antiasit, kortizon gibi ilaçlar, D vitamini yetersizliği, aşırı protein ve fosfor alımı, hareketsizlik, sigara, alkol, aşırı tuzlu yeme alışkanlığı ve aşırı zayıflıktır. Kaynakları Vitamin D nin en iyi besinsel kaynağı yağlı balık ve mayadır. Diğer hayvansal kaynaklı yiyeceklerde çok az bulunur. Bazı ülkelerde, süt ve yağlar, D vitamini eklenerek zenginleştirilmiştir. Ülkemizde de son zamanlarda D vitamini ile zenginleştirilmiş ürünleri bulmak mümkündür. Vitamin D nin en iyi kaynağı güneşten gelen ultraviyole ışınları ile deride sentezlenmesidir. Bunun için de günde 10-20 dakika süre ile yüz ve ellerin direkt olarak güneşe tutulması yeterlidir. D Vitamini Gereksinimi D vitamini gereksinimi 0-3 yaş arasında artar. Yiyeceklerle karşılanamadığı için, ek olarak D vitamini vermek gerekir. Alkoliklerde, böbrek yetersizliği olan kişilerde, güneşi az bölgelerde yaşayanlarda veya güneşten yararlanamayan kapalı giyinen kadınlarda gereksinim artar (Bakınız Tablo 3 ). Toksisite Fazla alınan D vitamini, özellikle bebeklerde toksiktir. Hipervitaminozis D, böbrek ve akciğer gibi yumuşak dokularda kalsifikasyon ve kırılabilir kemikler gibi semptomlarla kendini gösterir. Kolekalsiferolün yüksek miktarlarda alınması, bebeklerde kan kalsiyum konsantrasyonlarının yükselmesi ve bebeklerin ve yetişkinlerin böbrek nefronlarındaki kalsiyum depolarının yükselmesi ve böbrek fonksiyonlarının zarar görmesi ile sonuçlanabilir. Örneğin; bebeklerin, zenginleştirilmiş sütlerle vb. besinlerle beslenmeleri ve suplemanlar verilmesi, aşırı miktarlarda kolekalsiferol almalarına yol açabilir. Bir bebeğin, günde sadece, 5 mcg kolekalsiferole ihtiyacı vardır. Yağlı balıkları ve zenginleştirilmiş sütleri çok fazla tüketen, ilaveten vitamin D 6

içeren suplemanları alan kişiler, vitamin D toksisitesi riski altında olabilirler (Tablo 7). 1.3) E VİTAMİNİ E vitamini, tokoferoller adı verilen ve her biri farklı düzeyde aktivite gösteren maddelerden oluşur. Bu nedenle tokoferol ölçümleri sıklıkla mg alfa tokoferol eşdeğeri üzerinden belirlenir. Yağda eriyen bir vitamin olduğu için E vitamininin emilmesi için, diyette yağ ve safra salgısına ihtiyaç vardır. Vücuttaki Fonksiyonları Hücreleri, oksijen moleküllerinin zarar vermesinden koruyan, kuvvetli antioksidan bir vitamindir. Kanser, kalp hastalıkları ve yaşlılık döneminde ortaya çıkan katarakt, oksidasyon ile oluşan hücre hasarı sonucunda oluşur. E vitamini, C vitamini ve selenyum gibi diğer antioksidanlarla birlikte çalışarak bazı kronik hastalıklara karşı vücudu korur. E vitamini, A vitamininin emilimine yardımcı olur ve A vitaminini, okside olmaktan koruyarak etkinliğini artırır. Yağ asitlerinin oksidasyonunu önler. Kasları onarır. E vitamini Yetersizliği Bitki ve hayvan dokularında yeterince bulunduğundan, insanlarda yetersizlik belirtilerine sık rastlanmaz. Doğal yiyeceklerden oluşan bir diyetle yeterli E vitamini alınır. Tavuklarda ve laboratuar hayvanlarında E vitamini eksikliğinde çeşitli hastalıklar oluşur. Son yıllarda E vitamini yetersizliğinin, insanlarda da özellikle prematüre bebekler ile yağ emilim bozukluğu olan kişilerde sinir sisteminin etkilenebildiği gösterilmiştir. E vitamini, LDL kolesterol oksidasyonunu önlediğinden, kalp- damar hastalığı riskini azaltır. Yetişkinlerde ve çocuklarda, vitamin E durumu ile ilgili biyokimyasal kanıtlar çok azdır. Avrupa ülkelerinde toplanan bulguların meta analizinde, vitamin E nin plazma konsantrasyonlarının α-tokoferolün 25-30 µmol/l ve üzerinde olduğu zaman optimum alım anlamına gelebileceğini göstermiştir. Bununla birlikte, bu bulguya dikkatle yaklaşılmalıdır. Plazma vitamin E konsantrasyonları, vitamin E alımını veya doku rezervlerini yansıtmaz, çünkü, vücuttaki tokoferolün sadece %1 i kanda bulunabilir ve sirküle edilen miktar, sirküle edilen lipidlerle direkt ilişkilidir; bununla birlikte, 2.25 den (µmol/mmol olarak hesaplanmıştır) daha büyük olan lipidlerle standardize edilmiş vitamin E konsantrasyonlarının (örneğin; α-tokoferol-kolesterol oranı) tatmin edici vitamin E durumu olduğuna inanılır. Kaynakları E vitamini en çok soya, mısırözü, pamuk yağı ve ayçiçek yağı gibi bitkisel yağlarda, salata soslarında, margarinlerde ve bu yağlarla işlem görmüş besinlerde bulunur. Buğday özü, tam tahıl ürünleri, fındık, fıstık, ceviz gibi sert kabuklu meyvelerde ve susamda da E vitamini vardır. Yeşil yapraklı sebzelerde az miktarlarda E vitamini vardır. Genellikle, doymamış yağlardan zengin besinler, E vitamini için de iyi kaynaktır. Bitkisel yağların, fındık, fıstık, ceviz gibi sert kabuklu meyvelerin içinde bulunan E vitamini bu besinlerin içindeki doymamış yağları oksidasyona karşı korur. E vitamini, besinlere koruyucu olarak da eklenir. Kızartma yağlarında, ısı etkisiyle E vitamininde kayıplar oluşur. 7

E vitamini Gereksinimi 9-11 yaşları arasındaki kızlar ve erkekler için önerilen Günlük Besin Öğeleri Alım Miktarı (RDA) 11 mg alfa tokoferol eşdeğeridir. Diğer yaş gruplarındaki E vitamini gereksinimi 5-15 mg arasında değişir (Tablo 3). Fazla alınırsa, bazı hormonların metabolizmasını bozabilir ve kanamalara yol açabilir. Toksisite Besinlerden kaynaklanan α-tokoferolün insanlarda toksik etkisi bilinmemektedir. Supleman olarak alınan α-tokoferolün 1000 mg/gün düzeyinde aşırı alımı ile vitamin K aktivitesi ve kanın pıhtılaşması arasında ilişki bulunabilir. 1.4) K VİTAMİNİ 1929 yılında, bir biyokimyacı olan Henrik Dam, bütün lipidleri çıkararak beslediği tavuklarda hemorajik bir hastalığı keşfetti. Dam, bunun, tavukların besinlerinden çıkarılan bilinmeyen bir lipid faktöründen kaynaklandığı hipotezini öne sürdü. Dam buna koagulasyon vitamin veya vitamin K adını verdi, hala bu şekilde kullanılmaktadır. Dam daha sonra, K vitaminini alfalfa dan izole etmesi nedeniyle fizyoloji ve tıp alanında Nobel ödülü kazanmıştır. Dam tarafından başlangıçta alfalfadan ve bitkilerden izole edilen major formu, phylloquinone dur. Phylloquinone, vitamin K nın diyet formudur. Menaquinone, intestinal bakteriler tarafından sentez edilen ikinci formudur. Menaquinone, alınması gereken günlük vitamin K nın yarısını oluşturur. Menadione vitamin K nın sentetik prekürsörüdür, fakat, toksik etkisi nedeniyle diyet suplemanı olarak kullanılması FDA tarafından yasaklanmıştır. Fonksiyonları Vitamin K nın vücutta iki fonksiyonu vardır: Kanın pıhtılaşması ve kemik gelişimi. 1. Kanın pıhtılaşması Vitamin K nın en iyi bilinen fonksiyonu kanın pıhtılaşması sürecidir. Vitamin K, normal kan konsantrasyonunu sağlayan 11 kan pıhtılaşma etmeninden dördü için elzemdir. Tanımlanan Vitamin K ya bağlı faktörlerden birincisi, protrombindir (pıhtılaşma faktörü II). Phylloquinone, aşırı antikoagulan ilaçların dozlarının etkileri için bir antidottur ve genellikle belirli tipteki hemorajinin kontrolü için kullanılır. Çünkü, bu yağda çözünen vitamin, safra varlığında emilir, ince barsaklara safra salgılanması durumunda kanın pıhtılaşması için gerekli zaman uzar. Safra tuzları, vitamin K yoğunluğu ile verildiği zaman kanın pıhtılaşma zamanı normale döner (3,4). 2. Kemik gelişmesi Vitamin K nın son zamanlarda keşfedilen fonksiyonu kemik gelişimi ile ilgilidir. Kemiklerdeki en çok bulunan ikinci protein olan osteokalsinin sentezi için vitamin K gereklidir. Vitamin K, osteokalsinin glutamik asid kalıntılarını modifiye ederek kalsiyuma bağlı glutamik asid kalıntısı formuna dönüştürür. Kanı pıhtılaştıran proteinlerdeki gibi, osteokalsin kalsiyumu bağlar. Kanı pıhtılaştıran, proteinlerdekine benzemeyen, kemik kristalleri formuna dönüştürülmesidir. K vitamini Eksikliği İnsanlarda, K vitamini eksikliğine rastlanmaz. Eksiklik, kan pıhtılaşması ile ilgili malabsorbsiyon veya intestinal bakteriler tarafından vitamin K nın sentezlenememesi gibi klinik durumlar dışında mümkün değildir. Örneğin bebeklerin barsak florası gelişmediğinden ve kan pıhtılaşma etmenleri yetersiz olduğundan; yenidoğanın hemorajik hastalığını önlemek amacıyla, göbek kordonu kesildiğinde, phylloquinone tüm bebeklere verilir. Uzun süreli antibiyotik kullanımı durumunda ince barsaklarda K 8

vitamini üreten barsak bakterilerinin yok olması sonucunda yetersizlik oluşabilir (Tablo 6) Kaynakları K vitamini, D vitamini gibi vücut tarafından sentezlenebilen bir vitamindir. K vitamininin organizmadaki sentez yeri ince barsaklardır. K vitamini hayvansal ve bitkisel yiyeceklerin çoğunda bulunur. En zengin kaynakları; ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzelerdir. Ayrıca, süt ve ürünleri, et yumurta, tahıllar, sebzeler ve meyveler az miktarlarda K vitamini içerirler. Gereksinimi Değişik yaş gruplarına göre K vitamini gereksinimleri, Tablo 3 de gösterildiği gibidir. Bebeklerde yeterli K vitamini düzeylerini sağlamak için yenidoğanlara K vitamini enjeksiyonu yapmak gerekir. Gebelik ve emziklilik dönemlerinde ek K vitamini önerilmez. Aşırı kanama, doğum, yaralanmalarda, barsak florası bozulduğunda, uzun süreli antibiyotik kullananlarda, kronik ishalde gereksinme artar. Tablo 2. K vitamini bulunan besinler (6) K vitamini Besinler Ölçü (mcg) Ispanak (çiğ) 240 gram 400 Brokoli (çiğ) 240 gram 205 Lahana (çiğ) 240 gram 145 Yumurta 1 adet 25 Buğday 30 gram 25 kepeği Buğday özü 30 gram 10 Süt 240 gram 10 Çilek 120 gram 10 Portakal 1 orta boy 5 Toksisite Yüksek doz K vitamini tüketimi durumunda herhangi bir bulguya rastlanmamakla birlikte, bu konu hala araştırılmaktadır (Tablo 7). Kanı sulandırıcı veya antikoagulan ilaç kullanan bireylerin K vitamini tüketimi kontrol altında tutulmalıdır. Fazla alım durumunda kan pıhtılaşması, olması gerekenden daha hızlı gerçekleşebilir. Antikoagulan ilaç alan hastalar, diyetisyenlere yönlendirilerek, diyetlerindeki vitamin K dan zengin besinlerin azaltılması sağlanmalıdır (Tablo 2) 9

Tablo 3. Yağda Eriyen Vitaminlerin (A,D,E,K) Yaşlara Göre Gereksinimleri (9,10,11,14) Yaş grupları Vitamin A (9) RDA (µg/gün) Vitamin D (10) AI (µg/gün) Kaynak No:10 Vitamin E (11) RDA (mg α-te/gün) Vitamin K (9) AI (µg/gün) Bebekler 0-6 ay 400 5 4 2 6-12 ay 400 5 5 2.5 Çocuklar 1-3 yaş 300 5 6 30 4-8 yaş 400 5 7 55 Erkekler 9-13 yaş 600 5 11 60 14-18 yaş 900 5 15 75 19-50 yaş 900 5 15 120 51-70 yaş 900 10 15 120 70 yaş 900 15 15 120 Kadınlar 9-13 yaş 600 5 11 60 14-18 yaş 700 5 15 75 19-50 yaş 700 5 15 90 51-70 yaş 700 10 15 90 70 yaş 700 15 15 90 Gebelik 18 yaş 750 5 15 75 19-50 yaş 770 5 15 90 Emziklilik 18 yaş 1200 5 19 75 19-50 yaş 1300 5 19 90 RDA: Recommended Daily Intake (Önerilen günlük miktar) AI: Adequate Intake (Yeterli alım) 2) SUDA ERİYEN VİTAMİNLER 2.1) C VİTAMİNİ (ASKORBİK ASİT) Bir monosakkarit türevidir. 6 karbonlu basit şekerlere benzer. Vitaminlerin en dayanıksızıdır. Çabuk okside olur. Bitkilere uygulanan kesme, soyma ve ezilmelerde vitamin kaybı olur. Suda çok kolay erir. Pişme suyuna geçer. Pişme suyu atılırsa veya sebzeler tuz ile ovulup sıkılırsa vitamin kaybı çok olur. 10

Fonksiyonları Vitamin Canin, vücutta çeşitli kritik fonksiyonları vardır. C vitamini, antioksidan olarak hastalıklara karşı koruyucu, enzimlerin kofaktörü olarak, pek çok metabolik ve immünolojik aktivitelerde rolü vardır. Bağ Dokusu Askorbik Asit, bağ dokularından olan kollajenin sentezinde görev alır. Kollajen, mezodermal orijinli dokularda, bağ dokuları (ligamentler, tendonlar, kemik matriksi ve birlikte tutmaya yarayan çapraz bağların ve dokulara gerilme gücü veren) ve bağlayıcı dokuları içeren mezodermal orijinli diğer dokular (örneğin; kartilaj, dişlerin dentini, ve kapiller duvarlar) için özellikle önemlidir. Hücre ribozomunda kollajen ön proteini sentezlendikten sonra gerçek kollajen özelliği gösterebilmesi için bileşimindeki prolin ve lizin amino asitlerinin kollajen prolin hidroksilaz enzimi aracılığı ile hidroksiprolin ve hidroksilizine dönüşmesi gerekir. Bu enzimin tepkimeyi yürütebilmesi için askorbik asidin yardımı ve oksijen gereklidir. C vitamininin bu tepkimedeki fonksiyonu, enzim molekülündeki demirin indirgenmesi ile ilgilidir. Askorbik asidin bulunduğu ortamda, kollajen ve bağ dokuları gelişimi hızlanır. Kapiller duvarları ve kan damarlarının yapısını sağlamlaştırarak yaralanmalara karşı korunmasında önemli olan kollajenin sentez edilmesi, askorbik asidin rolüne bağlıdır. Genel Vücut Metabolizması Adrenal bezler, beyin, böbrek, karaciğer, pankreas, timus ve dalak gibi metabolik olarak daha aktif olan vücut dokularında yüksek miktarlarda C vitamini bulunur. Adrenal bezlerdeki askorbik asid, bez, stimüle edildiği zaman kullanılır. Adrenalin stimüle edildiği zaman kullanılan askorbik asid nedeniyle, stres durumunda askorbik asid ihtiyacı artar. Bir çocuğun aktif olarak büyüdüğü dönemde, yetişkinlerden daha fazla askorbik aside ihtiyacı olur. Aşağıdaki dönüşme reaksiyonlarında enzimlerle birlikte, askorbik asid de gereklidir. (1) Nörotransmitterlerin birbirine dönüşümünde (dopamin in norepinefrin e) (2) Yağ asidlerinden enerji oluşumunu sağlayan bir mitokondriyal yağ asidi transportu olan Karnitinin sentezinde, (3) Tirozin ve fenilalaninin katabolizmasında ve (4) Bazı biyolojik olarak aktif nöral ve endokrin peptitlerin matürasyonunda. Ayrıca, askorbik asid, demir eksikliği anemisini önleyen hemoglobin üretiminde biyolojik olarak aktif olan nonhem demirin (bitkisel kaynaklı demir), hem formuna dönüştürmek yoluyla, vücuda emilmesine yardımcı olur. Yeterli düzeyde alınan C vitamini, bitkisel besinlerden alınan nonhem demirin emilimini 2-4 kat artırabilir. İhtiyaçları olan demiri bitkisel besinlerden sağlamak durumunda olan vejeteryanların aldıkları C vitamini düzeyine dikkat etmeleri gerekir. Genel olarak askorbik asidin klinik ihtiyaçları, yaraların kapanması, ateş ve infeksiyonların iyileşmesi ve büyüme periyodu ile ilişkilidir. Antioksidan Fonksiyonu Bir antioksidan olarak beta karoten ve Vitamin E nin fonksiyonuna benzer bir şekilde askorbik asid, vücudu, kanser ve kalp hastalıklarının gelişme riskini arttırıan serbest radikal hasarlarından koruyucu olarak görev yapar. C vitamininin en önemli farkı, vücut sıvılarında serbest radikallere karşı savaşmasıdır. Yetersizliği 11

Askorbik asid eksikliğinin belirtileri; doku kanamaları (örneğin; kolay yaralanmalar, hemorajiler), kemik ve eklem kanamaları, kemiklerin kırılmalarına karşı hassasiyet oluşur, yara kapanması gecikir ve diş etlerinde şişme, kanama, diş kaybı şeklinde görülür. Aşırı C vitamini eksikliğinde skorbüt hastalığı görülür. C vitamini eksikliği Ülkemizde hafif ve orta derecede görülebilir (1) (Tablo 6). Kaynakları C vitamini kaynakları; sebze ve meyvelerdir. Bunlar, ülkemizde her mevsim bulunan yiyeceklerdir. Ancak, hazırlama ve pişirme sırasında oluşan kayıplar, eksikliğe neden olur. En çok, maydanoz, şalgam yaprağı, asma yaprağı, yeşil biber, kara lahana, karnabahar, ıspanak, çilek, portakal, limon greyfurt, mandalina, şeftali, domates, taze fasulye ve patateste bulunur. 1 günde yenilen 2 adet portakalla gereksinim rahatlıkla karşılanır. Gereksinimi C vitamini gereksinimi, günde kadınlarda 75 mg, erkeklerde 90 mg dir. Ayrıca hızlı büyüyen çocuklarda, gebe ve emziklilerde gereksinim artar. Sigara içmek, vücutta oksidatif stresi arttırır ve vücutta serbest radikallerin artmasına yol açar. DRI; komitesi, sigara içenlere 35 mg/gün fazla askorbik asit alımını önermektedir. Enfeksiyon, yanık ve ameliyatlarda 5-10 kat daha fazla miktarda verilebilir. Tablo 5 te C vitamininin yaşa göre gereksinimleri verilmiştir. Toksisite Sağlıklı insanlar için Askorbik asidin en yüksek alım düzeyi 2000 mg/gün dür. Suda eriyen vitaminlerin aşırı tüketilmesi sonucunda idrarla atıldığı bilinir, fakat, 2000 mg/gün ün üzerinde alınan askorbik asit idrarla daha az atılır ve gastrointestinal bozukluklara ve ozmotik diyareye neden olur. Tıp Enstitüsü, ABD de C vitamininin yüksek düzeyde alımının popüler olması nedeniyle, askorbik asidin toksik etkileri ile ilgili daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. 2.2) B 1 VİTAMİNİ (TİAMİN) Tiamin, büyüme ve metabolizma için gerekli olan karbonhidratlardan enerji oluşumunda ve yağ depolarındaki yağların sentezi için gerekli enerji metabolizmasında görevi olan bir koenzimin, tiamin pirofosfat ın (TPP) bir komponentidir. Antiberiberi etmeni de denir. Suda kolay erir. Aside dayanıklıdır fakat, yüksek ısıya duyarlıdır. Yiyeceklerin pişme suyuna geçer. Besinlerin, yüksek sıcaklıkta pişirilmemesi ve sularının dökülmemesi gerekir. Yiyeceklerle alınan tiamin ince barsakta emilir. Karaciğere ve diğer dokulara taşınır. Fonksiyonları 1. Gastro intestinal sistem Diyetle alınan tiaminin eksikliği, iştahsızlık, sindirim zorluğu, konstipasyon ve gastrik hidro klorik asidin azlığı yanında, mide kas tonüsünün yetersizliğine bağlı olarak gelişebilen mide problemlerine yol açabilir. Düz kas hücrelerinin ve sekresyon bezlerinin çalışabilmesi, ihtiyaç duydukları enerjinin sağlanması ile mümkündür. Enerji temini için de tiamin gereklidir (3,4). 2. Sinir Sistemi Merkezi sinir sistemi için glikozdan enerji sağlanması çok önemlidir. Yetersiz tiamin alınması, reflekslerde azalmaya, apatiye, yorgunluk ve bitkinlik, irritabiliteye neden olur. Eğer tiamin yetersizliği sürerse, sinir irritasyonları, ağrı ve karıncalanma veya hissizlik duyuları sonucunda felçlerin gelişmesine kadar gidebilir. 12

3. Kardiyovasküler sistem Sürekli enerji yetersizliği, kalbi zayıflatır ve en sonunda yetersizliğe götürür. Damar duvarlarındaki düz kasların zayıflamasıyla birlikte kan sirkülasyonu da etkilenir. Zayıflamış venlerin, kanın kalbe akımını zorlaştırması, dilate olmasına ve alt ekstremitelerde sıvı birikimine yol açar. Tiamin Yetersizliği Tiamin yetersizliğinin hafif belirtileri, iştahsızlık ve yorgunluktur. Klinik olarak, sinir ve sindirim sistemi bozuklukları görülür. Tiamin yetersizliğinde, alt ekstremitelerde ödem, kalp büyümesi, kalp yetmezliği gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Özellikle Asya ülkelerinde, tiamin eksikliği, temel olarak kardiyovasküler ve sinir sistemini etkileyen beriberi (polinevritis) hastalığına yol açabilir. Endüstrileşmiş ülkelerde, tiamin eksikliği, tiamin yönünden fakir beslenme ve alkolizm sonucunda oluşabilir. Alkol, tiaminin absorbsiyonunu çeşitli yollarla inhibe eder. Alkole bağlı tiamin yetersizliği, Wernicke ensefalopatisi olarak adlandırılan, mental uyanıklığı, kısa dönem hatırlamayı ve kas koordinasyonlarını etkileyen ve beyinin zayıflaması ile kendini gösteren bir bozukluğa neden olur. (Tablo 6). Kaynakları En zengin kaynakları; karaciğer ve diğer sakatatlar, kurubaklagiller ve tahıllardır (buğday, çavdar, mısır, pirinç). Ceviz, fındık, fıstık, süt ürünleri, yumurta, et ve sebzelerde daha az miktarlarda bulunur. Tahıllardaki tiamin, tohumların dış kısımlarında ve embriyolarında yoğundur. Öğütülme esnasında kepeği ayrılan beyaz unlarda tiaminin %65-90 ı kaybolmuştur. Pirincin, dışındaki sarı kısımları (kabuk) ayrıldığı için tiamin de atılmış olur. Ancak bulgurun kepeğinden atılmaz. Çünkü, kaynayan bulgurun iç kısmına emilir. Yemeklerin pişme suları atılırsa, tiamin kaybı artar. Gereksinimi Tiamin doğrudan enerji ve karbonhidrat metabolizması ile ilişkilidir. Sağlıklı kişilerde, RDA nın tiamin için önerisi erkekler için 1,2 mg/gün ve kadınlar için 1.1 mg/gün dür. Çocuklar, daha az tiamine ihtiyaç duyarlar. Çocuklar için yeterli alım (AI) 0.2 mg-0.3 mg/gündür. Tablo 5 te yaşlara göre belirlenmiş gereksinimleri görebilirsiniz.tahıla dayalı beslendiği için Türk toplumunda tiamin yetersizliği pek görülmez. Enfeksiyonlar, gebelik ve emziklilik ve alkolizm gibi enerji metabolizmasının hızlandığı durumlarda tiamin ihtiyacı artar. Toksisite Fazla alınan tiamin böbrekler yolu ile atıldığından, toksisite ile ilgili herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. 2.3) B 2 VİTAMİNİ (RİBOFLAVİN) Thiaminden daha fazla sıcağa dayanıklıdır. Işığa ve alkaliye çok duyarlıdır. Riboflavinin en iyi kaynaklarından biri olan sütün, cam şişeler yerine, karton kutularda saklanması ışıktan zarar görmesini önler. Fonksiyonları 13

Riboflavin ismi kimyasal yapısından kaynaklanır. Süt, karaciğer, yumurta ve yeşil bitkilerde bulunan riboflavin, sarı-yeşil floresans pigment veren riboz adı verilen bir şeker içerir. Riboflavin enerji üretiminde ve doku-protein yapımı için gerekli flavin adenin dinükleotid ve flavin mono nükleotid koenzimlerinin bir bölümünü oluşturur. Riboflavin bir antioksidan enzim olan glutation peroksidaz için elzem olan bir faktördür. Organizmada triptofan amino asidinden niasin oluşumuna yardımcı olur Riboflavin eksikliği Riboflavin yetersizliğinde biyokimyasal ve fiziksel olmak üzere çeşitli belirtiler görülür. İdrarla atım 40 mcg/24 saat idrarın altına düşer. Eritrosit glutatyon redüktaz (EGR) aktivitesi artar. Riboflavin yetersizliğinin klinik bulgularının başında; deride kuruma ve çatlama ile dilde kırmızı renk özellikle dudak, burun ve göz kenarlarındaki yaralar gelir. Bunun dışında, göz damarlarında genişleme, yanma, görme zorluğu, sinir sistemi bozuklukları riboflavin yetersizliğinin belirtilerindendir. Ağır malnütrisyonu görülen kişiler dışında riboflavin eksikliğine pek rastlanmaz. Yetersizliğinde, mikroplara karşı antikor oluşumunda, azalma olur. Nadir riboflavin eksikliği hastalığı durumuna genel olarak ariboflavinosis adı verilmiştir. Ariboflavinosis in belirtileri, dokularda inflamasyon ve yıkım ve yaraların geç iyileşmesi (küçük yaralanmalar bile kolayca kötüleşebilir ve iyileşemez). Kaynakları Kaliteli protein içeren diyetlerde riboflavin yeterli miktarda bulunur. En zengin kaynakları; süt ve süt ürünleri, karaciğer, böbrek, et ve benzeri besinlerdir. Zenginleştirilmiş ekmek ve diğer tahıl ürünleri, yumurta, mantar ve yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, avokado) ile fındık, fıstık vb. sert kabuklu meyveler de az miktarlarda riboflavin sağlarlar. Gereksinimi Günlük gereksinimin belirlenmesinde; idrar ve eritrositlerdeki riboflavin düzeyi ve klinik belirtileri iyileştiren miktarlar esas alınmıştır. Riboflavin gereksinimi diyetin bileşimine göre değişmektedir. Diyette kaliteli protein yeterli olduğu zaman yetişkinlerde günlük 0.6-0.8 mg düzeyinde alınan riboflavin, yetersizlik belirtilerini önlemektedir. Tiamin gereksiniminde olduğu gibi, riboflavin gereksinimi de (RDA) enerji ihtiyacına göre belirlenir. Yetişkin erkeklerde günlük gereksinim 1.3 mg, kadınlarda ise 1.1 mg olarak belirlenmiştir. Gebe ve emzikli kadınların gereksinimi biraz daha fazladır. Tablo 5 te yaşlara göre belirlenen riboflavin gereksinimleri verilmiştir. Düşük kalorili diyetlerde, en az günde 1.2 miligram alınmalıdır. Ülkemizde okul çağı çocukları, askerler ve kadınlarda eksikliği görülmektedir. Riboflavin ışığa karşı duyarlı olduğu için, yiyecekler uzun süre ışıkta bekletilirse ve sebzelerin pişme suları atılırsa vitaminin bir kısmı kaybolur. Toksisite Besinlerden veya supleman olarak aşırı alınan riboflavinle ilgili herhangi bir yan etki rapor edilmemiştir. 2.4) NİASİN (Vitamin B 3 ) (Nikotinamid, Nikotinik Asit) Sıcaklığa, ısıya ve oksidasyona dayanıklı olan niasin, yiyeceklerde, serbest olarak veya proteinlere bağlı olarak bulunur. Mısıra dayalı diyetle beslenenlerde pellegra hastalığı görülebilir. Çünkü niasinin ön maddelerinden biri olan triptofan mısırda yetersizdir. Pellegra, yoğunlaştırılmış maya ile tedavi edilebilmiştir. Pellegrayı önleyici 14

bu etmene Pellegra Preventive (pellegrayı önleyen) anlamında PP adı verilmiş, daha sonra niasin olarak isimlendirilmiştir. Elzem aminoasitlerden triptofandan, niasin elde edilir. Fonksiyonları Niasin iki koenzimin bir bölümünü oluşturur. Niasin içeren koenzimlerden birisi olan nikotinamid adenin dinükleotid in (NADH) rolü; riboflavin ve tiamin içeren koenzimlerde olduğu gibi, yağlardan, karbonhidratlardan ve proteinlerden enerji oluşturmasıdır. Diğer niasin içeren koenzim nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (NADPH), vücutta kalsiyum mobilizasyonunu ve DNA onarımını sağlar. Yetersizliği Niasin eksikliği, zayıflık, iştahsızlık, hazımsızlık, vücutta yanma hissi, halsizlik gibi belirtilerle ve deride simetrik yaralar ve sinir sisteminde görülen bozukluklarla kendini gösterir. Güneşe maruz kalan deri alanlarında, koyu, pullu dermatitler oluşur. Uzun süren niasin eksikliği, konfüzyon, apati, oryantasyon bozukluğu, ve nörit ile sonuçlanan merkezi sinir sistemi hasarları oluşabilir. Sinir sistemi hasarlarının bu belirtileri, kronik alkolizmde de görülür. Niasin eksikliği hastalığı, dört D (Dermatit, Diyare, Demans ve Death-ölüm) ile karakterize olan pellegra dır. Tedavi edici dozlarda niasin verildiği zaman pellegra semptomları iyileşir. Pellegra nın, ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, temel besinleri mısır (niasinden fakir) olan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa nın bazı bölgelerinde yaygın olduğu belirtilmiştir. Sadece 1900 ile 1940 yılları arasında ABD nin güney bölgesinde yaşayan 100.000 den fazla insan pellegradan hayatını kaybetmiştir. Pellegra, endüstrileşmiş ülkelerde artık görülmemekle birlikte, Hindistan, Çin ve Afrika nın bazı bölgelerinde hala rastlanabilir. Triptofanın niasine (60 mg triptofandan 1 mg niasin oluşur) dönüşümünün bozulmasında pellegrayı andıran dermatitis, ışık duyarlığı ve psikiatrik değişiklikler oluşur. Hastalık niasin verilerek iyileştirilir. Diyetle alınan protein yetersizliğinde oluşan üriner metabolitlerin profilinin değişmesinde, muhtemelen triptofanın niasine dönüşümünde oluşan değişikliklerin rolü vardır. Niasin son yıllarda, kolesterol düşürücü bir etmen olarak da kullanılmaktadır. 50 mg/gün ve daha yüksek dozlarda verilen niasinin, kardiyovasküler hastalıkların risk faktörlerinden olan total kolesterolle birlikte, LDL-kolesterolü ve trigliseridleri düşürücü etkileri olduğu bildirilmiştir. Tedavi edici dozlarda verilen niasinin yan etkileri, toksisite belirtileri ile benzerdir (Tablo 6). Kaynakları Et ve benzeri besinler, niasinin en zengin kaynaklarıdır. Niasin yönünden zengin yiyecekler; maya, karaciğer, böbrek, yürek, et, balık, ceviz, fındık, fıstık vb. kurubaklagiller, bulgur, süt ve yumurtadır. Yiyeceklerin kaynatma suyu atılırsa, niasin kaybı olur. Ülkemizde, kurubaklagiller ve bulgur çok tüketildiği için, pellegra hastalığı nadiren görülür. Gereksinimi Yaş, enerji ihtiyacını etkileyen büyüme, gebelik ve laktasyon, hastalık, doku travmaları, vücut yapısı ve fiziksel aktivite gibi faktörler, niasin gereksinimini belirler. Vücut, triptofan aminoasidinden niasini yapabildiği için, niasin gereksinimi, niasine eşdeğer (NE) olarak belirlenmelidir. Yaklaşık, 60 mg triptofandan 1 mg niasin yapılır, 15

böylece, 60 mg triptofan, 1 NE olarak düşünülmelidir. Besin Önerileri Rehberinde (Dietary Recomended Intake-DRI), niasin gereksiniminin 14 yaş ve üzerindeki erkekler için 16 mg NE/gün, kadınlar için 14 mg NE/gün olarak belirtilmiştir. Yaşlara göre NE gereksimler, Tablo 5 te verilmiştir. Son zamanlarda yayınlanmış rapora göre, ABD de besinlerden alınan niasinin ortalama olarak erkeklerde 28 mg NE/gün, kadınlarda 18 mgne/gün olduğu bildirilmiştir. Gebelikte laktasyonda, fazla alkol kullananlarda ve diyetlerinde mısırı çok tüketenlerde, niasin gereksinimi artar. Toksisite Tiamin ve riboflavinin yüksek düzeyde alımlarının tersine, aşırı niasin alınması ile fiziksel yan etkiler oluşabilir. Günde 35 mg ın üzerinde niasin alınmasıyla, deride kızarıklıklar oluşabilir. Besinlerle alınan niasinle ilgili herhangi bir yan etki gözlenmemiştir. Yan etkilerin, niasinin supleman olarak alınması veya niasinle zenginleştirilmiş besinlerin tüketilmesi ile ortaya çıktığı belirlenmiştir. İlk belirtiler, yüzde, kollarda ve omuzlarda, yanma, sızlama ve kaşıntı ile birlikte görülen kızarıklıklardır. Bu reaksiyonlar, niasinin tedavi edici dozlarını alan hastalarda da oluşur. (Tablo 7). 2.5) B 6 VİTAMİNİ (PRİDOKSİN) Vitamin B 6 (Pridoksin) suda erir. Isıya karşı duyarlıdır. Asit ve alkalilere dayanıklıdır. Hayvansal kaynaklı yiyecekler, örneğin; mamalar ve kahvaltılık tahıllar, yüksek ısıda, sıvı olarak hazırlanırsa B 6 vitamini % 50 oranında kayba uğrar. Vitamin B 6 piridoksin, piridoksal, piridoksamin ve onların aktive edilmiş fosfat formları gibi altı bileşikten oluşan bir grubu içerir. Fosforlanmış bileşiklerden ikisi piridoksal 5 fosfat ve piridoksamin 5 fosfat gibi koenzimlerdir. Piridoksinin ismi, yapısındaki piridin halkasından kaynaklanır. Fonksiyonları Vitamin B 6, protein metabolizmasında ve amino asitleri içeren pek çok hücre reaksiyonlarında elzem rolü vardır. Beyinde ve merkezi sinir sistemindeki nörotransmitter sentezinde de Vitamin B 6 nın rolü vardır. Suda eriyen vitaminlerin çoğunun tersine, vitamin B 6 özellikle kaslarda olmak üzere vücudun pek çok dokusunda yaygın olarak depolanır. Vitamin B 6 amino asid emiliminde, enerji oluşumunda, hemoglobinin hem bölümünün sentezinde ve triptofandan niasin oluşumunda görev alır. Linoleik asidin araşidonik aside dönüştürülmesinde, protoporfirin sentezinde, kükürtlü amino asitlerin metabolizmasında (homosisteinin, sisteine dönüşmesinde), böbreklerde, okzalat taşlarının oluşumunun önlenmesinde de rolü vardır (1). Vitamin B 6 koenzimleri, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında da kullanılırlar. Bağışıklık sistemi için de gereklidir. Yetersizliğinde lenfoid dokuda bozulma, antikor oluşumunda azalma, nötrofil işlevinde azalma görülür. 16

Yetersizliği Vitamin B 6 yetersizliğinde biyokimyasal ve klinik belirtiler ortaya çıkar. Biyokimyasal belirtilerin başında triptofandan metabolizmasındaki bozukluk gelir. Vitamin B 6 yetersizliğinde, idrarda ksantürenik asit atımı artar. Kan ve idrarda vitamin B 6 ve idrarda 4-piridoksik asit miktarları azalır. Metioninden oluşan homosistein, sisteine dönüşemediği için kanda düzeyi yükselir (homosisteinemi) ve idrarla homosistein atılır. Hemoglobin miktarında azalma görülür (mikrositik hipokromik anemi). Glikolattan glisin yapımı engellendiği için böbreklerden okzalat atımı artar. Yetersizliğinde, mental sarsıntı görülür. Ayrıca, depresyon, mide bulantısı, deride yağlanma ve çatlama bulgular arasındadır. Bebekler için, anne sütündeki ve uygun olarak hazırlanmış formulalardaki B 6 vitamini miktarı yeterlidir. Yetersizliğinde, merkezi sinir sistemi bozukluğuna bağlı konvulsiyonlar, hipokromik anemi ve deride pellegraya benzer yaralar görülür. Ülkemizde, okul çağı çocuklarında görülen aneminin demir yetersizliği kadar, vitamin B 6 yetersizliği ile de ilgili olabileceği bildirilmiştir (Tablo 6). Kaynakları Vitamin B 6 besinlerde yaygın olarak bulunur. Tahıllar, özellikle zenginleştirilmiş tahıllar, tam buğday unu, karaciğer, böbrek ve diğer etler, balık, bulgur, pirinç gibi yiyecekler B 6 vitamini yönünden zengindir. Süt ve ürünleri, yumurta ve sebzelerde daha az miktarlarda bulunur. Gereksinimi Vitamin B 6 amino asit metabolizmasında rolü olduğu için, gereksinimi, protein alımı ile doğrudan ilişkilidir. RDA, 50 yaş üzerindeki sağlıklı erkekler ve kadınlarda günlük vitamin B 6 alımını 1.3 mg/gün olarak belirlemiştir. Yaşlılarda, gebelikte, laktasyonda ve oral kontraseptif kullananlarda ihtiyaç artar. Tablo 5 te yaşlara göre belirlenmiş vitamin B 6 gereksinimlerini görebilirsiniz. Vitamin B 6 tahıla dayalı diyetle beslenenlerde, hazırlama ve pişirme esnasında oluşan kayıpların önüne geçilirse, yeterli olabilir. Toksisite Besinlerle aşırı miktarlarda alınan B 6 vitamininin yan etkileri görülmemiştir fakat, yüksek miktarlarda supleman olarak alınması, kontrolsüz davranışlar ve sinir hasarına neden olabilir. Supleman kesildiğinde bu belirtilerde iyileşme görülür (Tablo 7). 2.6) FOLİK ASİT (FOLAT) Fonksiyonları Folat ismi Latince yaprak anlamına gelen Folium dan gelir, çünkü folatın önce koyu yeşil yapraklı sebzelerde olduğu bulunmuştur. Beslenmede, folat, bitkisel ve hayvansal kaynaklarda bulunan fiterolglutamik asit ten türemiş büyük bir sınıftan oluşur. Folat, folik asidin karboksilat anyonu gibi spesifik bir molekülün de adıdır. Folik asidin en stabil formu olan folik asit, besinlerde çok nadir bulunur fakat, bu formu, supleman olarak ve zenginleştirilmiş besinlerde kullanılır. Vücuttaki folat, 17

tetrahidrofolat a (THF) dönüşür ve koenzim olarak kullanılır. THF, timidilat sentetaz enzimi ile birlikte DNA sentezinde rol alır. Folik asitin vücut çalışmasındaki işlevi tek karbon metabolizması ile ilgilidir. Tek karbon, folik asit yardımcı enzimleri aracılığı ile belirli moleküllere taşınarak, nükleik asitlerin yapımı ve bazı amino asitlerin birbirine dönüşmesi sağlanır (örneğin; serin amino asidinin glisine, sisteinin metionine dönüşmesi). Bu tepkimeler, nükleik asitlerin ve kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımı ile ilgilidir. Böylece folik asit yardımcı enzimi, kan hücrelerinin yapımı ve hücre çoğalması için gerekli olmaktadır. Ayrıca, bağışıklık sisteminde lenfositlerin işlevleri ve antikor oluşumu için gereklidir. Folik asidin aktif şekli, tetrahidrofolik asittir, ışık ve oksidasyona duyarlıdır. Yemeklerin pişme suyu atılırsa vitamin kaybı olur. Yetersizliği Primer folat yetersizliğinde özellikle gebelikte ortaya çıkan bir anemi olan megaloblastik anemi görülür. Kemik iliğinde megaloblastik değişiklikler oluşur. Folik asitten yetersiz beslenen gebe kadınların bebeklerinde Nöral Tüp Defekti ve sakat doğum görülür. Folattan yetersiz beslenen insanların kan homosistein düzeyinin yüksek olduğu, bunun da koroner kalp hastalığı veya yaşa bağlı bazı nörolojik hastalıklar için risk oluşturduğu bilinmektedir. Yapılan bir çalışmada, yaşlılarda her gün uygulanan folik asit suplemantasyonunun plazma homosistein seviyelerini etkili bir şekilde düşürdüğü belirlenmiştir. Üç yaşından küçük çocuklarda demir eksikliğinden sonra, folik asit eksikliğine bağlı anemi, önemli sorun yaratır. C vitamini eksikliğinde de, folik asit etkin şekline dönüşemez ve dolayısıyla folik asit eksikliğine neden olur (Tablo 6). Kaynakları Folat, pek çok besinde bulunur. En zengin kaynakları; yeşil yapraklı sebzeler, portakal suyu, kurubaklagiller, karaciğer ve diğer iç organ etleridir (Tablo 4). Çeşitli besinleri içeren sağlıklı bir beslenme ile doğal yollardan folatın alınması çok önemlidir. 1998 yılından beri, ABD de FDA, Nöral Tüp Defektlerinin oluşumunu önlemek için bütün üreticilere, beyaz unun, pirincin, mısır ürünlerinin, kahvaltılık ürünlerin, ekmeğin, folatla zenginleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu taleple, ABD de nöral tüp defekti nedeniyle hastaneye yatışların %21 oranında azaldığı bildirilmiştir. DRI nın, gebe kadınların çeşitli beslenme ile doğal besinlerden sağlanan folik asitle birlikte, supleman olarak veya zenginleştirilmiş besinlerle alınması gerektiği konusunda önerileri vardır. Yaşlıların vitamin B 12 yi supleman olarak alması gerektiği konusunda da öneriler vardır. Gereksinimi Pişirme ile folik asitte kayıplar oluşur. Özellikle yeşil yapraklı sebzelerin kısa sürede ve az suda pişirilip, pişirme suyunun atılmaması gerekir. Normal bir diyetle, günlük gereksinme karşılanabilir. Yetişkinlerde normal olarak günde, 400 mikrogram folik asit almak yeterlidir. Metabolizma hızının arttığı durumlarda (hipertiroidi), büyüme çağında, gebelik ve emziklilikte ve kan kaybında gereksinim artar ve normal diyet yeterli olmayabilir. Gebelikte 600 mikrogram/gün, emziklilikte 500 mikrogram/gün alınması gerekir. Gebelikte folik asitin preparat şeklinde verilmesi uygun olabilir. Tablo 5 te yaşlara göre belirlenen folat gereksinimleri verilmiştir. Tablo 4. Folattan zengin besinler 18

Besin Ölçü Folat (mcg) Karaciğer 100 gram 276 Ispanak (haşlanmış) 125 gram 130 Kuru Fasulye 100 gram 125 Mercimek 100 gram 107 Buğday Özü (ruşeym) 60 gram 80 Avokado ½ adet 55 Portakal 1 orta 45 boy Ekmek (folatla 1 dilim 40 zenginleştirilmiş) Tam buğday ekmeği 100 gram 30 Yer fıstığı 30 gram 30 Marul 3 15 yaprak Süt (kaymağı alınmış) 250 gram 15 Toksisite Besinlerden alınan folatla ilgili hiçbir negatif bulguya rastlanmamıştır. Bununla birlikte, supleman veya zenginleştirilmiş ürünleri kullanarak alınan fazla folik asitin problemlere neden olabileceği konusunda bazı kanıtlar vardır. Supleman olarak alınacak folik asitin de 1000 mcg/gün ü geçmemesi şeklinde öneriler de vardır. 2.7) B 12 VİTAMİNİ (KOBALAMİN) Pernisyöz anemi, 1926 yılına kadar tedavisi olanaksız bir hastalık olarak bilinmekteydi. Dr. Minot ve Dr. Murphy, çok miktarda karaciğer yedirerek pernizyöz anemiyi iyileştirdiklerini rapor etmişlerdir. Rickes ve arkadaşları, 1948 yılında, karaciğerden kırmızı renkli kristal bir öğe ayırdıklarını açıklamışlar ve buna vitamin B 12 adını vermişlerdir. Vitamin B 12 suda ve alkolde erir. Isı ile kayıplar oluşur. B 12 vitamininin etkin olabilmesi için, mide mukozasından salgılanan intrinsik faktöre gereksinme vardır. B 12 vitamini intrinsik faktör ile birlikte ince barsaktan emilir. İnce barsaktaki emilme bozuklukları, ilaçlar, barsak parazitleri, emilimi engeller. Fonksiyonları Vitamin B 12 biyolojik olarak syanokobalamin etkinliği gösteren korrinoid türevlerinin jenerik adıdır. Beslenmede, biyolojik aktif iki koenzim türevi metilkobalamin ve deoksiadenosilkobalamin, bütün kobalamin türevleri için kullanılır. Ticari formu siyanokobalamindir. Vitamin B 12 nöral myelin zarlarının sentezi için elzemdir. Kobalaminin ismi, kobalaminin corrin halkasının ortasındaki bir element olan kobalttan türetilmiştir. Metilkobalamin,THF nin katalize ettiği, metionin sentetaz ve serinhidroksimetiltransferaz enzimlerini katalize etmek için gereklidir. Böylece, THF metilkobalamin ile birlikte;1)kan homosistein düzeylerinin düşürülmesinde ve indirekt olarak da gen ekspresyonunda, 2)Hemoglobinin içeriğinde bulunan hem in sentezi için gerekli olan glisin amino asidinin sentezinde görev alır. Deoksiadenosilkobalamin, tek karbon atom sayısına sahip olan yağ asitlerinin metabolizması için gerekli olan mitokondriyal bir enzim olan metilmalonil-koenzim A mutaz ın koenzimidir. 19

Yetersizliği Bazı insanlarda hem genetik olarak, hem de tıbbi nedenlerle B 12 vitamini yetersizliği sonucunda pernisyöz anemi gelişir. Çünkü bu bireylerin mide duvarlarında intrinsik faktör yetersizdir. Mide sindirim sekresyonlarından birisi olan intrinsik faktör, vitamin B 12 nin intestinal hücrelerden emilmesi için gereklidir. İntrinsik faktörün ve hidroklorik asidin hasara uğradığı gastrointestinal bozukluklarda, oluşan B 12 vitamini yetersizliği, B 12 vitamini enjeksiyonu ile tedavi edilir. Eksikliğinde, anemi, yorgunluk, yaralı ağız ve dil, dilde düzleşme, amonere, sinirlerde hasar, ve deride hassasiyet oluşur. Eğer tedavi edilmezse, geri dönüşü olmayan sinir hasarları oluşabilir. Anemiyi önlemek ve tedavi etmek amacıyla ek folat alındığında B 12 vitamini yetersizliği maskelenebilir ve hatta ilerleyebilir. Kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin yapısı bozulur, sayısı azalır. Sinir sistemi bozuklukları artar. B 12 vitamini yeterince alınamazsa veya emilimi engellenirse, eksikliği ortaya çıkar. Karaciğer ve böbrek hastalıklarında vitamin B 12 deposu azalabilir. Mide ve barsak hastalıklarından sonra 3-5 yıl içinde B 12 eksikliğine bağlı anemi görülebilir. Hiç hayvansal kaynaklı besin tüketmeyen veganlar ve bebekleri B 12 vitamin yetersizliği riski taşırlar. Bu durumda şiddetli anemi ve geri dönüşsüz sinir hasarı oluşabilir. Yaşlılar da yetersizlik riski altındadırlar. B 12 vitamini ile zenginleştirilmiş besinleri tüketmek veya supleman olarak bu vitamini almak, yaşlılarda yetersizliği önleyebilir (Tablo 6). Kaynakları B 12 vitamini en çok hayvansal kaynaklı yiyeceklerde bulunur. B 12 vitamini, besinlerde, proteine bağlıdır. Bütün diyetle alınan B 12 vitamininin orijini, otobur hayvanların gastrointestinal sistemlerindeki bakterilerdir. İnsanların barsaklarındaki bakteriler de B 12 yi sentezlerler, fakat bunların biyoyararlılığı yoktur. En zengin kaynakları, sığır eti ve tavuk karaciğeri, yağsız et, midye, istiridye, ringa balığı ve yengeçtir. Gereksinimi Aslında B 12 vitamini normal insan metabolizması için günde birkaç mikrogram düzeyinde ihtiyaç duyulan bir vitamindir. Normal bir diyetle ihtiyaç karşılanabilir. RDA, 19 yaş ve üzeri kadın ve erkekler için günlük gereksinmeyi 2.4 mcg olarak belirlemiştir. Gebelikte ve laktasyonda gereksinim biraz artar. Kanıtlar, 50 yaşın üzerindeki insanların %10-30 unda besinlerden alınan B 12 vitamini emiliminin azaldığını göstermiştir. Bu nedenle, DRI, 50 yaş üzeri kadın ve erkeklerin B 12 vitamini için özel bir öneriye ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden B 12 vitamini ile zenginleştirilmiş besinleri veya supleman almaları önerilmektedir (3,6). Bitkisel yiyeceklerle beslenen (vejetaryen) emziren annelerin bebeklerine, ek olarak B 12 vitamini verilmelidir. Tablo 5 te yaşlara göre belirlenen B 12 vitamini gereksinimleri verilmiştir. Toksisite Besinlerden, ihtiyaçlarından daha fazla B 12 vitamini alan veya supleman kullanan sağlıklı kişilerde, aşırı B 12 vitaminininden kaynaklanan yan etkiler gösterilmemiştir. Bu yüzden bu vitaminin aşırı tüketiminden kaynaklanan toksik etki için belli bir miktar belirlenmemiştir. 20