ETİK: BİR YAPTIRIM MI, BİR UMUT MU? * Betül ÇOTUKSÖKEN Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü



Benzer belgeler
T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı

Değerler Ekim Page 2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı Adalet Meslek Etiği Dersleri

BÜRO YÖNETİMİ ve YÖNETİCİ ASİSTANLIĞI PROGRAMI - TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM YETERLİLİKLER ÇERÇEVESİ İLE PROGRAM YETERLİLİKLERİ İLİŞKİSİ

GÜNÜMÜZDEN GELECEĞE FELSEFE VE FELSEFE AÇISINDAN ÜNİVERSİTE KAVRAMI. Betül ÇOTUKSÖKEN

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Çocuğunuz ne kadar zeki?

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

ÖĞRENME ALANI: BİREY VE TOPLUM

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 1 Sorumluluk-Ahlak-Etik-Etik Teorileri

1.Yönetim ve Yönetim Bilimi. 2.Planlama. 3.Örgütleme. 4.Yöneltme. 5.Denetim. 6.Klasik Yönetim. 7.Neo-Klasik Yönetim. 8.Sistem ve Durumsallık Yaklaşımı

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ANAYASA MAHKEMESİ KARAR GEREKÇELERİNİN BAĞLAYICILIĞI SORUNU

Teori (saat/hafta) SHO Anlatım, Tartışma, Beyin Fırtınası, Rapor Hazırlama ve Sunma, Kuruluş İnceleme ve Rapor Hazırlama

Türkiye de çocuk, çocuk olmak ve. Türkiye de Çocuk Çalışmaları Konferansı , ODTÜ Emrah Kırımsoy

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008

TYYÇ-SİY. BİL. & ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAM YETERLİKLERİNİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

İKTİSAT YÜKSEK LİSANS PROGRAM BİLGİLERİ

T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE LİSANS PROGRAMI Bahar Yarıyılı. 2. yıl 4. yarıyıl Lisans Zorunlu

Ek 1. Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) ve Europass Dil Pasaportu:

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

DANIġTAY BAġKANLIĞI NA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIGI NA

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN GELİŞİMİ VE TANIMI DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN UYGULAMA ALANI EĞİTİM KURUMLARINDA DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

SOSYAL HİZMET BİLİMİNE GİRİŞ VİZE SORULARI

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

I. GİRİŞ II. UZAK HEDEFLER

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (2012) Stratejik Plan. Ankara: ASPB

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

T.C. ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı DAĞITIM YERLERİNE

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Çocuk Politikası FERAY SALMAN İNSAN HAKLARI ORTAK PLATFORMU

DERS PROGRAMININ UYGULAMA ESASLARI

I. GİRİŞ II. UZAK HEDEFLER. Üçüncü sınıf ders programının hedefleri:

Manisa İl merkezinde Yaşayan Kadınların Aile İçi Şiddete İlişkin Görüşleri, Deneyimleri ve Etkileyen Faktörler

Danışman Olarak Hemşire

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

BALIKESİR TABİP ODASI EYLÜL 2016 ETKİNLİK RAPORU

PSİKOLOJİK REHBERLİK BÖLÜMÜ DANIŞMANLIK VE. Gamze EREN Anaokulu Uzman Psikoloğu

KİTAPÇIĞIN HAZIRLANMA AMACI

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI ve YARATICI DÜŞÜNME

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

TYYÇ-SİY. BİL. & ULUSLARARASI İLİŞ. YÜKSEK LİSANS PROGRAM YETERLİKLERİNİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ÇOCUK HAKLARI

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarýyýl T+U Saat Kredi AKTS HUKUKA GİRİŞ LAW

Kayıtdışı İstihdama Dair Yanıtlanmayı Bekleyen Bazı Sorular

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

Klinik ve Araştırmada Etik. Prof. Dr. Sibel ERKAL İLHAN

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ YASASI SONRASI DÖNEMİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Duyum ve Algı II (PSY 306) Ders Detayları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ORTAOKULU DÜŞÜNME EĞİTİMİ DERSİ 8. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

TTYÇ/ Temel Alan Yeterlilikleri/Program Temel Öğrenme Çıktıları İlişkisi. PROGRAM YETERLİLİKLERİ (Sosyal ve Davranış Bilimleri)

AVRASYA UNIVERSITY. Ders Tanıtım Formu

Karar Verme Psikolojisi (PSY 314) Ders Detayları

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

ARAZİ KULLANIM PLANLAMASI

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Duyum ve Algı I (PSY 305) Ders Detayları

Temel Alan Yeterlilikleri (Doğa Bilimleri, 8. Düzey, Doktora)

Nisan Tedarikçi Davranı Kuralları

YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE SON 10 YILDA YAŞANAN GELİŞMELER BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULU 2010

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

Transkript:

ETİK: BİR YAPTIRIM MI, BİR UMUT MU? * Betül ÇOTUKSÖKEN Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Seçenekli düşünme, iki seçenek söz konusu olduğunda, düşünene hem o hem o, ne o ne o, ya o ya o olanağını verir. Öyleyse başlıkla ilgisi içinde daha somut olarak belirtelim: Etik hem bir yaptırım 1 hem bir umut mu, etik ne bir yaptırım ne bir umut mu, etik ya bir yaptırım ya da bir umut mu? Öncelikli olarak soralım: Etik nedir, etik olmayan nedir? Etik-insan ya da etik-birey/kişi ilişkisi nasıl bir ilişkidir? Etik nasıl bir insanda/kişide kendini gösterir? Etik ya da ahlak felsefesi her felsefe disiplini ve felsefenin bizzat kendisi gibi, bir düşünme biçimi, bir bilme türü ve bunun sonucunda da ortaya çıkan bir bilgi türüdür. Etik; insan-insanın kendisi, insan-insan, insan-insan olmayan daha ayrıntılı olarak da insan-dünya, insan-bilgi ilişkisinde ortaya çıkan bir düşünme/bilme bağlamıdır. Etik ya da ahlak felsefesi, insan eylemlerinin, insan ilişkilerinin görünürlüğünü dikkate alan; ancak eylemlerin ve ilişkilerin görünürlüğüyle yetinmeyen; görünürlüğe eşlik eden, görünürlüğün arka planında olan ama aslında hep geleceğe uzanan gereksinimlerin, çıkarların, arzuların, isteklerin, değerlerin, niyetlerin, amaçların, erdemlerin söz konusu görünürlükle ilişkisini ve aynı zamanda eylemleri, ilişkileri yönlendiren, eylemlere eşlik eden dil kullanımını da özellikle hesaba katan bir düşünme ve bilme bağlamıdır. Etik bir yandan olanı çözümler, öte yandan da olması gerekeni imler. Ancak tüm insan eylemlerinin ve insan ilişkilerinin de insanlararası toplumsal-tarihsel-kültürel nitelikli belirlemelerin (kavramların, değerlerin, değer yargılarının, niyetlerin, amaçların ve yukarıda sayılanların hepsi) etkisi altında oluştuğu, hemen hemen hiçbir zaman boşlukta olmadığı dikkate alınırsa, her bir insanın içine doğduğu; içinde, büyük ölçüde edilgin bir biçimde yer aldığı toplumda çoğun geçerli olan davranış ya da eylem ilkeleri, değerler dizgesi, insan-toplum gerçekliğinin somut yüzü olarak kendini göstermektedir. Bu noktada da ahlak, daha doğru bir deyişle, toplumsal ahlak kendi doğallığı içinde bireyi kuşatmaktadır. Toplumsal, tarihsel, kültürel kuşatma altında olan bireyler de çoğun, bu kuşatmanın dışına çıkamamakta, bir yandan bu 1 Türk Dil Kurumu nun yayımladığı Türkçe Sözlüğe göre yaptırım : 1. Yaptırma işi. 2. huk. Kanun, ahlak gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlama, müeyyide anlamına gelmektedir. yaptırım gücü. Kanun, ahlak gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlayan güç. Burada çok tartışmalı noktalar vardır. 1

bağlamdaki toplumsal özellikle aileye ilişkin beklentiler, umutlar, yaptırımlar, neredeyse bireyin seçmesine, tercihlerine, karar verme, değerlendirme edimine tümüyle hükmetmekte; öte yandan da böyle bir ortamda farkına varılan ve karşılanmayı/giderilmeyi bekleyen gereksinimlerle değerler, çoğun değer yargıları çatışmakta, bireyler kişi olamamakta, daha kısa bir anlatımla da eylemlerle, eylem-değer ilişkileri etik bağlama, ahlak bilgisi/ahlak felsefesi bağlamına bir türlü taşınamamakta; insan eylemleri ve ilişkileri üzerinde yeterince düşünülememektedir. Bu belirlemelerden de anlaşıldığı gibi, asıl dikkat çekilmesi gereken nokta, bireyin kişi olabilmesinin olmazsa olmaz koşulunun, kişinin kendisiyle olan ilişkisini bilme edimi üzerinden kurmasının gerekliliğidir. Birey, kendisiyle olan ilişkisini, salt duygusal nitelikli, sezme, inanma vb. edimler üzerinden kurup, düşünme ve bilme edimine yer açmıyorsa; bu durumda kendini tanıma, durum değerlendirmesi yapabilme, sonunda da sorumluluk alabilme gibi bir noktaya ulaşması olsa olsa rastlantıya kalmıştır. Ancak baştan beri ya da öteden beri bilme edimiyle daha çok yaşama dünyasına yönelen, toplumsal olarak benimsenmiş, hiçbir biçimde eleştirilmeyen yaşama çerçeveleriyle olan bağını zaman zaman gözden geçiren, çeşitli düzlemlerdeki varolanı, bilme edimiyle mercek altına alan, varolana mesafe kazanabilen toplumlarda, toplumsal nitelikli ahlakla etik arasındaki uzaklığın daha az olduğunu ileri sürebiliriz. Varolanı nesneleştirme, olup biteni sorun olarak görebilmede daha bilinçli adımlar atmış olan toplumlarda bilginin 2 artık bir umut olmaktan çıkıp, erişilebilir bir bağlam olduğunu, toplumsal ilişkilerde olsun, insan/birey-toplum insan-toplum-kurum ilişkilerinde olsun, çoğun bilgi bağlamlı ilişki kurma, hatta çoğun ilişkileri yasal nitelikli yaptırımlar halinde somutlaştırma öne çıkabilmektedir. Öyle ki insanın yeryüzündeki özel yerinin anlaşılmasıyla birlikte, bilginin de insan dünyasındaki özel yeri daha çok anlaşılmaya başlamaktadır. Artık şunu da söyleyebiliriz: İnsan, yeryüzündeki özel yerini bilgi sayesinde kazanmıştır. Ama tam da bu noktada sormadan edemiyoruz: Çeşitli yollardan edinilen bu bilgiler nasıl kullanılıyor? Burada da çok büyük sıkıntıların olduğunu görmezlikten gelemeyiz. İşte hem bu sıkıntıları görmek hem de bunun da ötesinde, yaşama dünyasına durum ve sorumluluk kavramları eşliğinde bakabilmek, ama bunları da etik değerler eşliğinde içeriklendirerek dikkate almak, her duruma ve üstlenilecek sorumluluklara ilişkin çözümlemeler yapmak, kişi olabilen, eylemleri ve ilişkileri 2 Bilgi derken de Althusser in, Foucault nun, Badiou nun baskı altına alıcı bilgisinden söz etmiyorum. Bilgi derken burada üzerinde durulan, nesnesi olan, gerekçelendirilebilen, değişime açık olan bir varolanlar alanıdır. Bilgide tekille tümel buluşurlar. Bilme tekili tümelin altına koyma işlemidir. 2

konusunda kendisine etik olanı rehber/kılavuz edinen insanın görevidir. Bu evreye/evrelere ulaşabilmede de insan-varlık bilgisinin (antropontolojinin) temel kalkış noktası olduğunu ileri sürerek, yeni bağlantılarımızı kurabilir, etiğin elbette hem umut hem de yaptırım olabilmesinin yollarını araştırabiliriz. Şimdilik şu kadarını söylemekle yetinelim: Bir bakıma insanların çoğunun eylemlerini, ilişkilerini yöneten toplumsal ahlakla etik arasındaki uçurumu kapatabiliriz. Bu noktaya gelebilmeyi birkaç örnekle ortaya koymaya çalışacağım. Örnekleri oluştururken kuracağım çerçeve odak noktasına; eylemde bulunan, çok farklı ilişkileri olan özneyi alacak. Burada da birtakım önbelirlemelere gereksinim olduğunun farkındayım. Bu önbelirlemeler şimdiye değin bu konularda düşünürken, yazıp çizerken, kendilerinden hareket ettiğim, gözlemlerime dayalı, kuramsal olanla eylemsel olanın buluşma noktaları, antropontolojik belirlemelerdir: 1- Her bir insan toplumsal-tarihsel-kültürel bir varlıktır. 2- Her bir insan birey olarak toplumla, tarihle, kültürle olan ilişkisinde tekil-tümel birlikteliğidir. 3- İnsanın tekil-tümel birlikteliği olduğunun en açık göstergesi dildir/söylemdir. 4- Her insan farkına varsın ya da varmasın aynı zamanda bireydir. 5- İnsan birey olarak, toplumla ve her türlü varolanla bağlantısı içinde kişidir. 5- Toplumun siyasal olarak örgütlenmesiyle birlikte de yurttaştır. 6- İnsan yukarıda belirlenenlerle bağlantısı içinde özel-toplumsal-kamusal alanda yaşayan bir bireydir/kişidir/yurttaştır. 7- İnsan toplumsal-tarihsel-kültürel nitelikli özel-toplumsal-kamusal alan içine doğar. 8- İnsan tüm eylemlerini bu nitelikli dünya ortamında gerçekleştirir. 9- Tüm kavramlarımızı, ne türden olursa olsun varolanlara, kısaca dünyaya yönelirken, kendilerinden yararlandığımız kavramlarımızı, bilme çerçevelerimizi, toplumsal-tarihselkültürel nitelikli özel-toplumsal-kamusal alan içinde kurarız. 10- Bu kurmada bilgi olanla-bilgi olmayanın, dil kullanımının payının ne denli büyük olduğunu kestirebilmek hiç de zor olmasa gerek. Bu temel belirlemelere, kalkış noktalarına dayalı olarak, toplumsal ahlak-etik-hukuk ayırımlarını yeniden yapmak gerekmektedir. Ancak bunu yaparken bu kez somut örneklerden yola çıkacağımı da belirtmek isterim. 3

1. Örnek: 08 Şubat 2012 de basın-yayın organlarında şöyle bir haber önsıralarda yer aldı: Obezite Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık, Türkiye nin Beslenme Raporu nu açıkladı. Türkiye deki obez sayısının 22 milyon olduğu, süt tüketiminde ülkemizin kişi başına 26 lt süt tüketimiyle, en alt sıralarda yer aldığı vb. sonuçların belirlendiğini dile getirdi. Hepimiz biliyoruz ki, beslenme konusu toplumsal-tarihsel-kültürel ve elbette ekonomik hazır bulunuşluğun neredeyse tümüyle etkisi altında. Hepimiz bir kez düşünelim: Beslenme de içinde olmak üzere, kendimizle, diğer insanlarla, nesnelerle olan ilişkimizi ne üzerinden, nasıl kuruyoruz? Durum çok açık: Alışkanlıklarımız, önyargılarımız, duygularımız (duygular elbette önemli ama nereye kadar?), sezgilerimiz (sezgiler de önemli ama nereye kadar?), gereksinimlerimizi karşılamada, gidermede birinci sırada çoğun yer alıyor. Sorunları bulgulamada (keşfetmede), çözümlemede ve çözmede çoğun geleneksel olanı, hatta bilgi dışı olanı dikkate alma alışkanlığının her zaman gündemde olduğunu ileri sürebiliriz. Yaşamın, yaşama dünyasının farklı görünümlerini mercek altına alma, çözümleme, nesneleştirme, olup bitene bilme edimiyle yönelme, durum çözümlemesi yapabilme ve bu aşamaların hepsinde bilme edimini, bilgiyi işe koşma büyük önem taşıyor. Yine aynı örnekten hareketle, beslenmeyi, yemek yemeyi bir haz, damak tadı, lezzet konusu yapmada ölçütlerimiz neler? Bu noktada çok yalın belirlemelerden yola çıkarak, yeme-içme nesneleriyle olan ilişkimizi haz, damak tadı, lezzet ve bunlara dayalı mutluluk üzerinden yalnızca kurduğumuzda ve çok dikkatli düşündüğümüzde, bu bağlamda karşılaştığımız sorunlar hiçbir şekilde bireysel olarak kalmayacak, haz vb. düşkünlüğünün toplumsal ve kamusal sonuçları da olacaktır. Eğer yeme içme edimlerimiz salt toplumsal alışkanlıklarla belirlenirse, her şeyden önce sağlıklı yaşama hakkımızı kendimiz çoğun koruyamayacak, kısa ya da uzun erimde karşılaşacağımız sağlık sorunları, kamu kaynaklarının büyük bir bölümü de bu haz düşkünlüğünün etkisiyle oluşan hastalıkları sağaltmada kullanılacaktır. Felsefi antropoloji ve antropontoloji, insanın önceden gören ve tavır takınan bir varlık olduğunu, insansal fenomenlerden yola çıkarak ortaya koyuyor. Öyleyse kendini merkez yapmaktan kaçınan/kaçınması gereken 3 insan, bu konuda da öngörülü olabilir. İnsanın dünya (yaşama dünyası, insanın dünyası) ile olan bağını bilgi üzerinden kurması durumunda, bu türden bilgiyi şu belirlemelerle daha açık bir duruma getirebiliriz: 3 Max Scheler e, Hartmann a bakılabilir bu noktada. 4

1- İnsanın yeryüzündeki özel yerine ilişkin bilgi 2- İnsanın değerinin bilgisi 3- İnsanın durum çözümlemesi yapabilen tek varlık olduğuna ilişkin bilgi 4- İnsanın sorumluluk alan tek varlık olduğunun bilgisi 5- Etiğin en somut görünümü olarak insan hakları bilgisi 6- Hukuk bilgisi Son iki bilgi türü, şimdilik yaygınlığı açısından bir umut gibi görünüyor; ancak yaptırım noktasına tam olarak taşındığında ve yaşama dünyasına aktarıldığında, sorunun yanıtlarından biri verilmiş olacaktır. Etik aynı zamanda yaptırımdır. 2. Örnek: Çocuk işçiler konusu 4 kavramsal olarak ve özellikle durum saptaması çerçevesinde ele alınmıştır. Özetle bu çalışmada varolan durumun toplumsal ahlakla ilgili yanı dikkate sunulmuş, 4 21 Haziran 2011 günü İstanbul Valiliği nde sunulan, Betül Çotuksöken ile Bergen Coşkun un hazırladığı İnsan Hakları Açısından Çocuk İşçiliği başlıklı çalışma. TEMEL KAVRAMLAR EŞLİĞİNDE DURUM SAPTAMASI: Çocuk kimdir? Çocuk ve aile Özel alan (Sorunlar tam da burada başlıyor!) (Anket sonuçları) Çocuk ve toplum Toplumsal alan Çocuk ve okul Kamusal alan Çocuk algısı: Geleneksel/yerel Alışkanlıklar, değer yargıları eşliğinde Bilgisel/bilgiye dayalı Çok farklı bilgiler, değerler eşliğinde Çocuğu anlamaya yönelik bilgisel boyut: Çokdisiplinli yaklaşım İnsan olarak çocuk Felsefi antropoloji/antropontoloji Psikoloji Gelişim Psikolojisi Pedagoji Çalışan çocuk olgusu Çocuğu kim çalıştırıyor? Aile/yakın çevre Gerekçe nereden kaynaklanıyor? Geleneksel tutumlar Gereksinimler Yoksulluk Özenme Çalışan çocuk olgusunun boyutları: Ekonomik boyut Toplumsal boyut: Göç vb. olgular Psikolojik boyut Eğitim boyutu Kültür boyutu Hukuksal boyut İnsan hakları boyutu İnsan Hakları Boyutu Uluslararası Düzey: Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi (1924) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi (1959) 5

ardından konunun, toplumsal ahlak, etik ve buna bağlı olarak da hukuk yanı dile getirilmeye çalışılmıştır. Buna göre, kişilerden, aile bireylerinden, ana-babalardan, toplum bireylerinden etikhukuk bağlamlı davranmaları beklenmektedir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989) (Türkiye 1990 da imzalıyor, 1994 te yürürlüğe giriyor.) Yasal durum/hukuksal boyut- Ulusal Düzey NE YAPMALI? Çocuk algısını değiştirmek: Çocuğu: Hakları tanınacak Hakları korunacak Hakları geliştirilecek bir insan olarak görmek Çocuğa: İnsanın değerinin bilgisiyle yaklaşmak Çocuğu: Araç olarak istismar etmemek Çocuğu: Kişi olarak, onurlu bir varlık olarak algılamak Çocuğun çalışıyor olmasını bir sorun olarak görmek Çocuk işçiliğinin yol açtığı sorunları insan hakları boyutunda değerlendirebilmek Bu sorun hangi haklarla doğrudan bağlantılı? (Çünkü haklar bir bütündür.) Sağlıklı yaşama hakkı Güvenlik hakkı Eğitim alma hakkı Yaşamboyu eğitim alma hakkı Hukuksal durumun gözden geçirilmesi ve konuya ilişkin mevcut mevzuatın çok iyi anlaşılması, doğru değerlendirilmesi Konuya ilişkin duyarlılıkların sürekli olarak insan hakları boyutunda ele alınması Bu doğrultuda: Medya Yerel Yönetimler Kent Konseyleri İlgili Bakanlıklar Okullar Sivil Toplum Kuruluşları Meslek Odaları sürekli kampanyalar yürütmelidir, projeler yapmalıdır. Konulan hedeflerin (2016 ya kadar bu sorunun tümüyle ortadan kalkmasının sağlanması) hayata geçirilmesi için çaba gösterilmesi SONUÇ: Çocuk işçi olgusunu bir insan hakkı ihlali olarak görmek Bu konudaki duyarlılıkları çoğaltmak Soruna bilgiyle Ahlak bilgisi (etik: felsefi bilgi) Hukuk Biyoloji bilgisi Psikoloji bilgisi Ekonomi bilgisiyle yaklaşmak Alınacak önlemleri: Zamana yaymak: Kısa erimde yapılacak olanlar Orta erimde yapılacak olanlar Uzun erimde yapılacak olanlar İşbirliği etiğine dayalı olarak kurumlararası iletişimi rasyonel hale getirmek ve sürdürülebilir kılmak 6

3. Örnek: Yine toplumsal ahlak-etik-yasa-hukuk eksenli bir örnek. Şöyle bir gazete haberi üzerinde durabiliriz: Anlaşmalı boşanmaya yargı tokadı! Anayasa Mahkemesi, 'anlaşmalı boşanmayla' haksız kazanç elde edenlere geçit vermedi. Anayasa Mahkemesi, boşanmış görünüp babasından maaş alan dulları yakından ilgilendiren bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, boşandığı halde eski eşiyle yaşamaya devam ederek haksız kazanç elde edenlere engel olan 5510 sayılı yasanın 56. maddesini hukuka uygun buldu. Bu düzenleme, babasından maaş almak için boşandıktan sonra eşiyle yaşayan dul kadınların maaşının kesilmesini öngörüyor. Anayasa Mahkemesi kararı ile babasından maaş alan boşanmış kadınların listesini çıkaran Sosyal Güvenlik Kurumu'nun eli daha da güçlendi. Babası ölen yüzlerce evli kadın babasından dul maaşı alabilmek için "hülle boşanma" yoluna gidiyor. Eşinden resmi olarak ayrılan bu kadınlar, imam nikâhı ile aynı evde yaşamaya devam ediyor. Kâğıt üzerinde dul oldukları için de SGK'ya başvurarak maaş talep edebiliyor. Kurum da, dul maaşı bağlamak zorunda kalıyor. Bunun önüne geçebilmek için, sosyal güvenlik reformu kapsamında 5510 sayılı yasanın 56. maddesine, "Ölen sigortalının hak sahiplerinden, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar geri alınır." hükmü konuldu. SGK'nun tespitlerinde, kişilerin boşandıktan sonra aynı çatı altında, karı-koca olarak beraber yaşamaya devam ediyor, bu kişilerin adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde de aynı adreste bulundukları görülüyordu. İl müdürlükleri özel ekiplerle anlaşmalı boşananları takibe alıyor. 5 İlk bakışta böyle bir durumda kişilerin etik davranmadıkları ileri sürülebilir. Ancak bu doğru bir değerlendirme olabilir mi? Kamu böyle bir karar alırken toplumsal ahlakın dar kalıpları, yaptırımları içine kendini sıkıştırmıyor mu? sorusunu sormak gerekmez mi? Duruma; özgürlük, sorumluluk, sosyal politika üretme konusundaki ölçütler, bireylerin yeterliliklerinin oluşturulmasındaki ölçütler ve toplumun bu yeterlilikleri çağdaş bir düzeye çıkarma konusundaki tutumu, yaşanan ekonomik zorluklar, toplumdaki kadın algısı açısından bakılabilir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, her bir birey, özel-toplumsal-kamusal alanda yaşar. Bu alanlar, yaşananlar dikkate alındığında, yer yer toplumsal ahlakla, yer yer etikle yer yer de hukukla çerçevelenir. Ancak ilişkilerde en ağır basanı toplumsal ahlaktır. Etik bu noktada çoğun bir umut olarak kendini gösterir. Toplumsal ahlak ise güçlü bir yaptırım alanıdır ve üstelik çoğu zaman keyfiliği de içinde taşır; burada çoğun keyfiliğin yaptırımı söz konusudur. Etik söz konusu 5 Sabah Gazetesi, 30 Nisan 2011. 7

olduğunda eyleyenden beklenen kendisiyle ilişkisi, başkalarıyla ilişkisi, kendi eylemleri ve başkalarının eylemleri üzerinde düşünebilmesidir; çözümleme, yorumlama yapabilmesidir. Özellikle kendisiyle ve eylemleriyle ilişkisinde özerk, başka bir deyişle, kendi yasasını kendisi koyabilecek durumda olabilmesidir. Bu durumda; eylemleriyle, ilişkileriyle onların ardındaki normlar, ilkeler, değerler, niyetler, erdemler arasındaki ilişki ve dil/söz edimleri arasındaki ilişki üzerinde düşünen kişiler özerk bir biçimde, özerk olarak etiği bir yaptırım olarak değerlendirirler. Aynı kişiler başkalarının da böyle bir değerlendirmede bulunmasını umut ederler ya da beklerler. Etiğin yaptırımsal gücü erginleşmiş insan için söz konusudur. Bu insanlar/kişiler toplumsal ahlaka göre eyleyenleri gördükçe de bir umut olabilir etik. Öyleyse etik özerk bireyler, başka bir deyişle kişiler için ancak bir umut ve yaptırım olur; öyle olmayanlar içinse ne umuttur ne de yaptırım. Öyle olmayanlar ancak toplumsal ahlakı umut ve yaptırım bağlamı olarak algılayabilirler ve toplumsal ahlakı sürekli olarak besleyip büyütürler, yeniden üretirler. Kant ın Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı yapıtından alacağımız bir paragraf bu bağlamda çok anlamlı görünüyor: Kendisini ve eylemlerini yargılayabilmek için her akıl sahibi varlığın, istemesinin bütün maksimleri aracılığıyla kendini genel yasa koyucu olarak görmesini gerektiren bir akıl sahibi varlık kavramı, ona bağlı olan çok verimli bir kavrama, bir amaçlar krallığı kavramına götürür. Krallık derken ise, çeşitli akıl sahibi varlıkların, ortak yasalar aracılığıyla kurulan sistematik birliğini anlıyorum. Şimdi yasalar amaçları, genel-geçerlilikleri açısından belirlediklerinden, akıl sahibi varlıkların kişisel farklılıkları, aynı şekilde de özel amaçların her türlü içeriği soyutlanırsa, sistematik bir şekilde birbirine bağlanmış tüm amaçları (kendileri amaç olarak akıl sahibi varlıkları olduğu kadar, bunların her birinin kendine koyabileceği amaçları da) kapsayan bir bütün, yani yukarıdaki ilkelere göre olanaklı olan bir amaçlar krallığı düşünülebilir. 6 Öyleyse etik bağlamda yaptırım ve umudun birlikte gittiğini yeniden ileri sürebiliriz. 6 Kant, I. (1982) Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi /Grundlegung zur Metaphysik der Sitten, çev. İoanna Kuçuradi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 74, s. 51-52. 8