İLKÖĞRETİME HAZIRLIK ve İLKÖĞRETİM PROGRAMLARI Editör: Ayla Oktay Murat Aşıcı Gülden Uyanık Balat Ümran Korkmazlar Coşkun Küçüktepe Ayla Oktay Özgül Polat 2. Baskı
Uzun yıllar okul öncesi eğitimciler küçük çocukların eğitimini onların ihtiyaçlarından yola çıkarak ve bir sonraki öğretim basamağını pek dikkate almadan gerçekleştirdiler. Bu durum zaman zaman ilköğretime uyum konusunda bazı sıkıntılara neden olsa da pek önemsenmedi denilebilir. Buna karşılık Okul öncesi eğitimden yararlanma oranı arttıkça, okul öncesi ve ilköğretim arasındaki bağlantısızlık çocuklar, öğretmenler, aileler hatta okullar açısından bazı sorunlar yarattı. Bugün İlköğretime hazırlık pek çok ülkede okul öncesi eğitimin temel amaçlarından biridir. Okul öncesinde çocuğa kazandırılanlar onun ilköğretimdeki başarısı ve uyumu için de temel oluşturur. Birbirinden kopuk bir okul öncesi ve ilköğretimin gerçekten başarı sağlaması çok güçtür. Bu açıdan pek çok ülkede okul öncesi eğitim kurumları, özellikle okul öncesi eğitimin son yılında bir sonraki ve aynı zamanda ilk programlı eğitim-öğretim aşaması olan ilköğretimle işbirliği içindedir. Burada her iki tarafın da birbirlerinin amaçlarını anlaması ve çocuğun eğitimini çevreyle uyumlu bir şekilde ve devamlılık içinde yerine getirmesi gerekliliği ön plana çıkmıştır. Geçmişteki Öğretmen yetiştirme programlarında okul öncesi öğretmen adayları yalnızca okul öncesi çağ çocuğunu ve okul öncesi eğitimin temel konularını öğrenirlerken, sınıf öğretmenlerinin bilgi ve beceri kazanacakları konular yalnızca 6-12 yaş çocukları ve onlara uygulanacak programların içerikleri ile sınırlıydı. Kısaca programlar herkesin kendi konusunu iyi öğrenmesini sağlamak üzere hazırlanmıştı. Oysa son 15-20 yılda tüm dünyada okula hazır oluş, okula geçiş daha genel bir ifade ile okul olgunluğu konusu giderek önem kazanmaya başlamıştır. Çocuğun bir sonraki öğretim basamağını başarabilmesi için gerekli ön yeterliliklerin kazandırılması okul ve yaşam başarısını etkilemesi açısından her geçen gün daha fazla önem kazanmaya başlanmıştır. Okul öncesinin önemi ve çocuğa sağlayacağı yararlar konusu artık tartışmasız herkes tarafından kabul görmektedir. Buna ek olarak artık belirli yeterliliklerle programlı öğretime başlamanın başarıyı arttırdığı da herkesçe kabul edilmektedir. Öyleyse birbirinin beklentilerini ve başarı kriterlerini bilen bir okul öncesi ve ilköğretim öğretmeninin başarıya ulaştırma konusundaki katkıları, yetişecek öğretmenlerin her iki yönden de birbirlerinin alanlarını ve yöntemlerini tanımaları ile mümkün olabilir. İlköğretime Hazırlık dersleri programlara bu amaçlarla konulmuştur. Paralelinde sınıf öğretmenliği programlarına da Okul Öncesi Eğitim
dersinin konulması her iki tarafın da birbirinin alanlarını tanıyarak işe başlamaları ve çocukları bütünlük ve devamlılık içinde ele almaları açısından önemlidir. İlk defa Marmara Üniversitesi Okul Öncesi Eğitim programlarına seçmeli ders olarak konulan bu dersin, artık bütün okul öncesi programlarda yer almış olmasının son derece yararlı olacağı kanısındayız. Bu kitap planlanırken gerek okul öncesi gerekse ilköğretim alanında temel amaçlar ve ilkeler yönünden farkındalık ve bilinç uyandırabilecek konuların seçimine özellikle dikkat edilmiştir. Yazar kadrosu oluşturulurken de özellikle daha önce bu konuda çalışması olan meslektaşlarımızın gruba katılması için çaba sarf edilmiştir. Bir anlamda kitap okul öncesi eğitimcilerle ilköğretim uzmanlarının işbirliği ile ortaya çıkmıştır. Fakültelerde bu dersin verilişi sırasında aynı işbirliğinin yapılabilmesinin dersin amaçlarına ulaşmasını kolaylaştıracağını düşünüyoruz. Tüm yazarlarımıza kısa süre içinde bilgilerini toparlayarak kitabın tamamlanmasına katkılarından dolayı teşekkür ederim. Yrd. Doç. Dr. Özgül Polat Planlama aşamasından itibaren ve özellikle içeriğin oluşturulmasına önemli katkı sağlamıştır. Bunun için kendisine ayrıca teşekkür etmek isterim. Kitabın basımını kısa zamanda başarı ile gerçekleştiren Pegem Akademi Yayıncılık ve yayınevinin değerli yöneticisi Sayın Servet Sarıkaya ya ve böyle bir kitabın hazırlanması ile ilgili fikrini benimle paylaşan değerli meslektaşım Prof. Dr. Belma Tuğrul a şükranlarımı sunarım. Prof. Dr. Ayla Oktay Şubat 2010, Göztepe/İstanbul
Eğitim Fakültelerindeki öğretmenlik programlarından biri olan Okul Öncesi Öğretmenliği Programının zorunlu derslerinden biri olan İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları dersi için hazırlanan bu kitabın ilk baskısı 2010 yılında yapılmıştı. Aradan geçen zamanda Türk eğitim sistemi ciddi bir yapısal değişiklik geçirdi Kamu oyunda 4+4+4 diye tanınan sitem 2012 eğitim -öğretim yılından itibaren uygulamaya konuldu.ayrıca eğitim yaşının yasal olarak 66 aya,isteğe bağlı olarak da 60 aya kadar indirilmesi söz konusu oldu. Yine bu süre zarfında Türkiye genelinde uygulanan Okul Öncesi eğitim programında da bazı değişiklikler ve düzenlemeler yapıldı. Bütün bunlara ait bilgilerin geleceğin öğretmen adaylarına ulaştırılması gerekiyordu. Bu nedenle 1. Bölüme yeni hazırlanan okul öncesi eğitim programı ile ilgili bilgiler eklendi, ilkokul programındaki değişiklikleri içeren 5. Bölüm yeniden düzenledi,değişen ve eklenen dersler metine eklendi. 7. Bölüme de bazı eklemelerle birlikte, yeniden düzenleme yapıldı. Kitabımızın bu haliyle Öğretmen adaylarına değişen duruma uyum sağlamaları için daha fazla ipucu vereceğine inanıyoruz. Not: Türk Eğitim sisteminde son yapılan değişiklik okul sistemimizi ilkokul, orta okul ve lise olmak üzere üç ayrı parçaya ayırmış bulunmaktadır. Ancak ilkokul ve orta okul için yasal ifade halen İlköğretim olduğu için ve Eğitim Fakültesindeki ders adında bir değişiklik olmadığı için biz de kitabımızın adındaki ilköğretim sözcüğünde bir değişikliğe gitmedik. Editör Prof.Dr.Ayla Oktay Kasım 2013, İstanbul
1. Bölüm: Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretimin Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi Prof. Dr. Ayla OKTAY: Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi 2. Bölüm: İlköğretime Hazır Oluş ve Hazır Oluşu Etkileyen Temel Faktörler Prof. Dr. Ayla OKTAY: Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi 3. Bölüm: Okul Öncesinde Dil ve Okuryazarlık Eğitimi Doç. Dr. Murat AŞICI: Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı 4. Bölüm: Okul Öncesi Eğitim Programlarında İlköğretime Hazırlık Yrd. Doç. Dr. Özgül POLAT: Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitim Ana Bilim Dalı 5. Bölüm: İlköğretim ve Temel Özellikleri Öğrt.Gör.Dr. Coşkun KÜÇÜKTEPE: Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Ana Bilim Dalı 6. Bölüm: İlköğretime Geçişte Okul, Öğretmen ve Anne Babalara Düşen Görevler Yrd. Doç. Dr. Özgül POLAT: Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitim Ana Bilim Dalı 7. Bölüm: İlköğretime Hazır Bulunuşluğun Değerlendirilmesi Doç. Dr. Gülden Uyanık BALAT: Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Öğretmenliği Ana Bilim Dalı 8. Bölüm: Okul Öncesi Dönemde Öğrenme Güçlüğü Prof. Dr. Ümran KORKMAZLAR: İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları A. B. Dalı Emekli Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ayla OKTAY Okul öncesi eğitimin çocuğun yaşamındaki yeri ve önemini kavrayabilme İlköğretimin çocuğun yaşamındaki yeri ve önemini kavrayabilme Okul öncesi eğitimin amaçlarını kavrayabilme Okul öncesi eğitimin temel ilkelerini kavrayabilme Okul öncesi eğitim programının özelliklerini kavrayabilme İlköğretim programının özelliklerini kavrayabilme Okul öncesi eğitim ve ilköğretim programı arasındaki ilişkiyi kavrayabilme Okul öncesi eğitim ve ilköğretimin çocuğun yaşamındaki yeri ve önemi Okul öncesi eğitimin amaçları ve temel ilkeleri Okul öncesi ve ilköğretim programları arasındaki ilişki Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
İlköğretime Hazırlık ve İlköğretım Programları 0 6 yaşlar çocuğun gelişim hızı ve öğrenme kapasitesinin en yüksek olduğu kritik yıllardır. Bu yıllarda temeli atılan beden sağlığı ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda aynı yönde gelişmesi şansı daha yüksektir. Çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği gözlenmiştir Bu dönem, çocuğun kendi kendinin farkına varmaya başladığı ve aynı zamanda diğer insanlar ve toplumsal kurallarla ilk karşılaşmanın gerçekleştiği sosyalleşme dönemidir. Çocuk sosyalleşme ile ilgili ilk temel davranışları ailede geliştirir, daha sonra yaşamına giren okul öncesi kurum ve ilköğretim kurumlarında bu kazanımlarını pekiştirir. Kısacası okul öncesi yıllar, çocuğun ilerideki hayatını etkileyecek önemli bir dönemdir. Okul öncesi eğitim; çağdaş ve ekonomik toplumun gerektirdiği duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, karşılaştığı problemlere çözümler ve alternatifler üretebilen, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, sahip olduğu potansiyeli maksimum düzeyde, yeteneklerini de en iyi şekilde kullanabilen, kendi kendini denetleyebilen bireyler yetiştirebilmeyi amaçlamaktadır. Bu özellikler aynı zamanda çağdaş insanın profilini de oluşturmaktadır. Bu nedenle evde verilen eğitimin desteklenmesi için kurumsal eğitim de gerekmektedir. (Oktay, Unutkan, 2006). Aile, anaokulu ve ilköğretim birbirini tamamlayan etkileri ile çocuğun kişiliğinin oluşmasında, gelecekteki eğitim hayatına ve yaşama hazırlanmasında son derece etkin rol oynarlar. Bu açıdan aile ile işbirliği, kurumlara ulaşılabilirlik ve kurumların verdiği eğitimin devamlılığı son derece önemlidir. Yapılan araştırmalar, okul öncesi eğitim almış olan çocukların ilköğretime daha kolay uyum sağladıklarını ve okul öncesi eğitim almamış olan çocuklara göre daha başarılı olduklarını göstermektedir (Kaytaz, 2005; Bekman ve Gürselel, 2005). Okul öncesi dönem çocuğun ileriki yıllardaki başarılarını ve eğilimlerini de etkiler. Çocuğun ev ve okul ortamında karşılaştığı fırsatlar onun gelecekteki ilgile-
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretimin Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi rinin de temelini oluşturur. Bu fırsatların zenginliği çocuğun kendini tanıma olasılıklarını da arttırarak, gelişmiş ve geliştirilmeye açık yönleri ve özellikleri hakkında hem kendisine hem de ailesine ve eğitimcilere ipuçları verir. Bir anlamda ileride edinilecek kariyerle ilgili ilk izlenimler de bu dönemde edinilir. Bu dönemde yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir: Çocukları tanıma, Çocuklarda meslek bilinci oluşturma, Çocukları izleme, Çocukların gelişim dosyasının oluşturulması (tüm gelişim alanlarının yanı sıra mesleki gelişimi de içeren bilgi ve görüşler vb.), Mesleki oyunlara programda yer verme, Meslekleri tanıtma çalışmaları çocukların çok yönlü gelişmesine katkı yaptığı gibi, gelecekte meslek seçiminde yardımcı olacak bir alt yapının ve ön becerilerin oluşmasına da destek olur. Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun çok yönlü gelişimini hedefleyen programlara sahip eğitim kurumlarıdır. Bu kurumlar, aynı zamanda çocuğun bir sonraki eğitim-öğretim kademesine hazır oluşuna da yardım eder. İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken birçok husus vardır. Bunlardan bazıları aşağıdaki gibi özetlenebilir: Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak, Çocuğa verilen eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen göstermek, Demokratik eğitim anlayışının var olduğu bir eğitim ortamı sunmak, Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi vermek, Eğitimde çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek öğrenmesine olanak sağlamak, Oyunu, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak kabul etmek, Eğitimde çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun öğretmen tutumunu sergilemek, Çocuğa öz denetim kazandırmayı hedeflemek, Grup kurallarını hep birlikte oluşturmak,
İlköğretime Hazırlık ve İlköğretım Programları Sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma davranışlarını özendirmek, Çocuğun çevresindeki çocuk ve yetişkinlerle olumlu ilişkiler kurmasını teşvik etmek, Uygulanan programlarda çocukların ihtiyaçlarına göre esneklik yaratmak, Okul öncesi dönemde verilen eğitim ile çocukların bağımsız davranışlar göstermelerini desteklemek, Programlarda mutlaka aile katılımına yer vermek, Programları hazırlarken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra okulun, ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özelliklerini dikkate almak. İlköğretim, anayasal olarak devletin vatandaşlarına sağlamak zorunda olduğu, vatandaşların da çocuklarının yararlanmasını sağlamakla yükümlü olduğu bir eğitim-öğretim kademesidir. Bu dönemde alınan eğitim-öğretimin, bireyin kendini tanımasına ve geliştirmesine, ülke sorunlarına duyarlı, iyi bir vatandaş olabilmesine yardımcı olması ve ileri eğitime hazırlaması gerekmektedir. İlköğretim, yetişkin hayatında alacağımız görevler için hazırlanmamızda temel oluşturan bir kurumdur. Bu kurumda kazandığımız bilgiler, daha sonraki öğretim yaşamımızdaki başarımızı da büyük ölçüde etkiler. Yine bu kurumda öğretmen ve yaşıtlarımızla kurduğumuz ilişkilerin olumlu ya da olumsuz oluşunun, daha sonraki katılacağımız öğretim basamaklarında davranışlarımızı da etkilemesi kaçınılmazdır. İlköğretime başlamak, çocuğun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biridir. İlkokul evden ilk kez ayrılan çocuğun, günün büyük bir bölümünü yeni arkadaş ve yeni yetişkinlerle geçirdiği evden farklı bir ortamdır. Çocuk ilk kez programlı öğretimin gerektirdiği etkinliklere katılmak, belirli bir disiplin planı dahilinde kurallara uymak, öğretmenin talimatını yerine getirmek ve daha da önemlisi okuma-yazma, aritmetik vb. konuları öğrenmek gibi görevlerle karşı karşıyadır. Bu bakımdan ilkokul birinci sınıf, yaşam boyunca kullanacağımız okumayazma, aritmetik gibi temel beceriler kazandırmak ve gelecekte okumaya karşı tutumumuzu yönlendirmek açısından en önemli basamaklardan biridir (Oktay- Unutkan, 2003).
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretimin Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi Günümüzde çocukların yaşamındaki en önemli değişim, çocukların eskiye oranla daha erken yaşta evden kurum bakımına geçiyor olmalarıdır. Kadınların tam gün iş yaşamına girmelerindeki artış nedeni ile daha fazla çocuk henüz bir yaşına gelmeden gündüz bakım merkezlerine gönderilmektedir. Bu durum ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte (çok az ülkede Finlandiya da olduğu gibi üç yıllık doğum izni vardır), hemen tüm endüstri sonrası toplumlarda çocuklar bir şekilde -tam gün, haftanın belirli günlerinde- grup eğitiminden yararlanmaktadırlar. Bu erken geçiş, bebeklik döneminde çocukların gelişmeleri, ihtiyaçları ve hakları konusunu radikal bir şekilde yeniden düşünmemizi gerektirmektedir. İngiltere dahil pek çok ülkede küçük çocuklar için açılan kurumların hepsi eğitim bakanlıklarının denetimine verilmiştir. Bu nedenle çocuklar tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar uzun süre eğitimin içindedirler (Broker, 2008, s.4). Bu durum aynı zamanda erken çocukluk eğitimi ile zorunlu eğitim arasındaki devamlılığı sağlamak açısından da önemlidir. Belçika, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Portekiz gibi ülkelerde eğitim sistemi üç yaşın üstündeki çocuklara erken çocukluk eğitimi sağlamakta önemli rol oynadığı için kurallar, fonlar ve programlar böyle bir eğitim sistemine uygun olarak hazırlanır. Bununla birlikte politikalar ve imkanlar üç yaşın altındaki çocuklar ve okul dışı aktiviteler için farklı kurumsal yönetimlerin uygulanmasına olanak vermektedir. İsveç te erken çocukluğun tümü eğitim sisteminin içinde zorunlu okullaşma ile birlikte ele alındığı ve yaşam boyu öğrenmenin ilk evresini temsil ettiği için bu dönemdeki hizmetlerde bakım ve eğitimin birleştirilmesi konusunda giderek artan bir toplumsal anlayış oluşmuştur. İtalya ve İngiltere gibi başka ülkelerin de bu modeli izleyeceklerine dair pek çok işaret vardır (Neuman, 2006, s.9). Türkiye de son yıllarda yapılan çalışmalarla bunu gerçekleştiren ülkelerden biri konumundadır. Özellikle üç yaş öncesi bakım ve eğitim hizmetlerini üstlenen Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında yürütülen çalışmalar tüm hizmetlerin denetiminin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmasını sağlayacak şekilde sürdürülmektedir. Her ülkede hizmetin sağlanma şekli bir diğerinden farklıdır. Birinci modelde çocuklar yaşa göre gruplanırlar, buna genelde okul modeli denilir. İkinci model ise aile modeli diye adlandırılır. Bu modelde farklı yaş grubundan çocuklar bir arada bulunur. Yunanistan, İspanya, Fransa, İrlanda ve İngiltere gibi ülkeler aynı yaştaki çocukların gruplandığı okul modelini benimserken; Danimarka, Almanya, Finlandiya, Norveç, İsveç gibi ülkelerde aile modeli daha yaygındır. Belçika, İtalya, Hollanda ve Portekiz gibi bazı ülkeler ise her iki modeli de kullanırlar. Yaşa
İlköğretime Hazırlık ve İlköğretım Programları göre gruplanan modelde çocuklar daha ilköğretime başlamadan önceki birkaç yıl aynı çocuk grubu ile bir arada olurlar. Bu da, anne babalara zaman içinde eğitimcilerle ve diğer çocuklarla ilişki kurma fırsatı verir. Birçok ülkede okul öncesi eğitim kurumlarıyla ilköğretim arasındaki devamlılığı sağlamak ve uyumu kolaylaştırmak için öğretmenler, öğrencileri ile birlikte zaman zaman üst sınıflara veya gruplara gitmek için özendirilirler (Neuman, 2006). Bu tür ortamlarda ilköğretime başlayan çocuklar pek fazla sorun yaşamadan öğrenme programına katılmayı başarabilirler. Çocuğun evden anaokuluna veya evden ilköğretim okuluna gidişi ile anaokulundan ilköğretime gidişi oldukça farklı süreçlerdir. Okul öncesi kuruma giderek ilköğretime başlayan çocuklar için okul oldukça tanıdık olsa da, okul öncesi ortamlar ve programlarla ilköğretim arasındaki benzerliğin az olduğu durumlarda, çocuk tıpkı ilk defa evden okula gelen bir çocuk gibi sorun yaşayabilir. Zira iki kurum arasındaki farklar çocuğu yeni katılacağı ortamın koşullarına yeterince hazırlamaz. Çocuklar okula geçmişe göre çok daha erken yaşlarda başlasalar da, programlı öğretinin temel basamağı sayılan ilköğretime başlama hâlâ insan yaşamındaki en önemli olaylardan biridir. Çocuk okula başlarken o zamana kadar içinde yaşadığı ev ortamından farklı bir ortama girer, bu farklı ortamda artık annesi, kardeşleri ve ailesindeki yakınlar değil, hayatında ilk defa gördüğü bir öğretmen, yabancı yetişkinler ve henüz isimlerini bile bilmediği yaşıtı çocuklar vardır. Gününü onlarla birlikte geçirmek ve öğretmenin söylediklerini yapmak zorundadır. Canı istediği zaman değil, zil çaldığında oynamasına izin verilmektedir. Üstelik oynamak için öteki çocuklara ihtiyacı vardır, çünkü burada kendi oyuncakları yoktur. Zil çaldığında yeniden sınıfa girmesi, öğretmenin öğrettiği şeyleri öğrenmesi beklenmektedir. Burada kendisine artık okumayı-yazmayı, sayı saymayı, soru sormayı ve sorulara cevap vermeyi öğreneceği söylenmiştir. Gün boyu öğrendiklerini pekiştirmesi için bir de evde ödev yapması gerekmektedir. Öğretmeni akşamları hangi saatte yatması, hangi saatte kalkması gerektiğini, yemeklerini ve kahvaltısını belirli bir zaman içinde yapması gerektiğini belirtmiştir. Öyle günün her saatinde televizyon seyretmesi de artık olası değildir (Brooker, 2008). Kısacası okula başlamakla birlikte günlük yaşamın ritmi neredeyse tamamıyla değişmiştir. Kendisinden buna uyum sağlaması, başarılı olması beklenmektedir. Yapılması gereken pek çok işi vardır. Bunların hepsini tek başına başarabilmek hiç de kolay değildir, ailesinin özellikle anne-babasının desteğine çok ihtiyacı vardır.
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretimin Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi Bu dönemi gerekli tutum, davranış ve bilgileri doğru bir şekilde kazanarak geçiren çocuklar ileri öğretim kademelerinde de daha başarılı olma şansına sahiptir. Geçmişte okul öncesi eğitimle ilköğretim arasında gerek öğretmen tutumları, gerekse program ve fizik ortam ve donanım açısından mevcut olan farklılıkların ve öğrenci, öğretmen ve veli açısından yaşanan sorunların üstesinden gelinebilmesi için bazı adımların atılmasının önemi tartışılamaz. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ve özel okul öncesi eğitim kurumlarının yönetim, eğitim, kuruluş, görev ve işleyişi ile ilgili esas ve usulleri düzenleyen yönetmeliğe göre okul öncesi eğitimin amaçları ve temel ilkeleri şunlardır: Okul öncesi eğitimin amaçları, Türk Millî Eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak; Çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak; Onları ilköğretime hazırlamak; Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak; Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmasını sağlamak (MEB, 2006). Okul öncesi dönem yaşamın temelidir. Bu dönemde öğrenme hızı çok yüksektir. Bir yaş grubunun genel gelişim özellikleri o yaş grubundaki tüm çocuklar için ortaktır; ancak her çocuğun kendine özgü olduğu da unutulmamalıdır. Okul öncesi eğitim bazı temel ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkeler şunlardır: Okul öncesi eğitim çocuğun gereksinimlerine ve bireysel farklılıklara uygun olmalıdır.
İlköğretime Hazırlık ve İlköğretım Programları Okul öncesi eğitim çocuğun psikomotor, sosyal-duygusal, dil ve bilişsel gelişimini desteklemeli, özbakım becerilerini kazandırmalı ve onu ilköğretime hazır duruma getirmelidir. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların gereksinmelerini karşılamak amacıyla demokratik eğitim anlayışına uygun eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Etkinlikler düzenlenirken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra çevrenin ve okulun olanakları da göz önünde bulundurulmalıdır. Eğitim sürecinde çocuğun bildiklerinden başlanmalı ve deneyerek öğrenmesine olanak tanımalıdır. Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarında gereken önem verilmelidir. Okul öncesi dönemde verilen eğitim ile çocukların sevgi, saygı, işbirliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma duygu ve davranışları geliştirilmelidir. Eğitim, çocuğun kendine saygı ve güven duymasını sağlamalı, ona öz denetim kazandırılmalıdır. Oyun bu yaş grubundaki çocuklar için en uygun öğrenme yöntemidir. Tüm etkinlikler oyun temellidir. Çocuklarla iletişimde, onların kişiliğini zedeleyici şekilde davranmamalı, baskı ve kısıtlamalara yer verilmemelidir. Çocukların bağımsız davranışlar geliştirmesi destelenmeli, yardıma gereksinim duyduklarında yetişkin desteği, rehberliği ve güven verici yakınlığı sağlanmalıdır. Çocukların kendilerinin ve başkalarının duygularını fark etmedi desteklenmelidir. Çocukların hayal güçleri, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerileri, iletişim kurma ve duygularını anlatabilme davranışları geliştirilmelidir. Programlar hazırlanırken aile ve içinde bulunan çevrenin özellikleri dikkate alınmalıdır. Eğitim sürecine çocuğun ve ailenin etkin katılımı sağlanmalıdır. Okul öncesi eğitimde çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitim programı düzenli olarak değerlendirilmelidir.
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretimin Çocuğun Yaşamındaki Yeri ve Önemi Okul öncesi eğitimde değerlendirme sonuçları çocukların, öğretmenin ve programın geliştirilmesi amacıyla etkin olarak kullanılmalıdır (MEB, 2006). İnsan yaşamının temelini oluşturan okul öncesi dönemde eğitimin nasıl verildiği, çocuğun sağlıklı gelişimi bakımından önemlidir. Burada önemli olan çocuğun evde, okulda ya da sokakta eğitilmesi değil, eğitim sürecinde hangi ilkelerden yararlanıldığıdır. Okul öncesi eğitimin ilkelerini, bazı düşünürlerin görüşlerinden olduğu kadar bu dönemin eğitiminde denenmiş ve yararı kanıtlanmış olan uygulamalardan da çıkarmak olanaklıdır. Okul öncesi eğitimin evrensel ilkelerinin belirlenmesinde Aristo, Quantilianus, Comenius gibi eski çağlarda yaşamış düşünürler ile Dewey, Montessori, Fröbel, Steiner, Piaget, Vygotsky gibi çağımız eğitimcilerinin görüşleri etkili olmuştur. Her ülkenin evrensel ilkelerden yararlanarak kendisi için gerekli olan temel ilkeleri ortaya koyması olanaklıdır. Burada okul öncesi eğitimin evrensel prensipleri başlığı altında alanın öncülerinin ortak görüşlerinden yararlanılmış, ayrıca Türkiye için özel önemi olduğu düşünülen ilkelere de yer verilmiştir. Her çocuğun aileden aldığı kalıtım özellikleri farklı olduğu gibi içinde yaşadığı aile ortamındaki deneyimleri de birbirinden farklıdır. Bu nedenle hiç bir çocuk diğerine benzemez. Dünyaya gelen her bebek, gelişim yönünden kendisi ile yaşıt bebeklerle bazı ortak özelliklere sahip olabilir. Ancak çocuklarla (özellikle okul öncesi dönemi çocuğu) ilgilenen herkesin bilmesi gereken şey her çocuğun kendi öğrenme hızı, stili ve büyüme hızının bulunduğu, olaylara yaklaşımında kendi özel kalıplarına sahip olduğu ve kendine özgü bir kapasitenin bulunduğu dur (Read ve diğerleri, 1987). Kalıtım ve aile ortamının farklılıkları yüzünden çocuk bazen bulunduğu duruma uymakla zorlanabilir. Bunun için de eğitimin çocuğun gereksinimlerine uygun, ondaki farlılıklara saygılı bir rehberlik olması gereklidir. * Bu kısım, Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem, Okul Öncesi Eğitimin İlke ve Yöntemleri (2006) kitabının Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Gereksinimleri ve Okul Öncesi Eğitimin Temel İlkeleri adlı bölüm ve Ne Yapıyorum? Neden Yapıyorum? Nasıl Yapmalıyım? Kitabının Çocuğun Temel İhtiyaçları ve Okul Öncesi Eğitimin Temel İlkeleri bölümü esas alınarak oluşturulmuştur.