T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Doç. Dr.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Doç. Dr."

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: Doç. Dr. Ömer CERAN FEBRİL VE AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN OLGULARDA SERUM PROLAKTİN SEVİYESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Yeliz KAYA (İstanbul 2005) 1

2 ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR Bizlere sundukları çalışma ortamı nedeniyle, eski Başhekimimiz Sn. Prof. Dr. Suphi Acar a ve yeni Başhekimimiz Sn. Doç. Dr. Mücahit Görgeç e, Uzmanlık eğitimim süresi boyunca üzerimizden emeği hiç eksik olmayan, birlikte çalışmaktan onur duyduğum, kendisinden mesleki ve bilimsel açıdan çok şeyler öğrendiğim hocam Sn. Doç. Dr. Ömer Ceran a ve yine eğitim sürecimde katkıları bulunan hocam Sn. Dr. Ahmet Özgüner e, Mesleki ve klinik deneyimlerinden yararlanma fırsatı bulduğum, yakın ilgi ve desteklerini her zaman hissettiğim şef yardımcılarım, Sn. Uz. Dr. Serpil Yavrucu ve Sn. Uz. Dr. Asuman Kıral a, Tezimin hazırlık aşamasında yardımlarını esirgemeyen; insani, mesleki ve bilimsel açıdan çok şeyler öğrendiğim tez danışmanım sevgili Uzm. Dr. Nihal Karatoprak başta olmak üzere, mesleki bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, tek tek herbirini tanımaktan mutluluk duyduğum ve özleyeceğim diğer tüm uzmanlarıma, Kendileriyle paylaştığım dört sene içerisinde ilgi, sevgi ve desteklerini her zaman yanımda hissettiğim, bundan sonraki yaşamımda özlemlerini duyacağım tüm asistan arkadaşlarıma ve özellikle tezimin ilk aşamalarında bana olan katkılarını asla unutamayacağım Sn. Dr. Sabri Moğultay a, Yine tezimin oluşumu esnasında laboratuar çalışmalarımda yardımlarını esirgemeyen başta Biyokimya Şefi Uzm. Dr. Sacide Atalay olmak üzere tüm diğer biokimya çalışanlarına, Bu tezin oluşmasındaki yararlarını anmadan geçemeyeceğim kliniğimizin birbirinden kıymetli ve çalışkan tüm hemşire hanımlarına; çalışma ortamımızı rahat, temiz ve güvenli kılarak fiziki şartları titizlikle hazırlayan tüm personelimize ve güvenlik elemanlarımıza, Haklarını asla ödeyemeyeceğim Annem ve rahmetli Babam a... Ve herşeyde emeği olan çok değerli eşim Dr. Kürşad Öz e teşekkürü borç bilirim. 2

3 KISALTMALAR MSS GABA MR EEG RE ILAE OPÇE PDK NIH FK DBT IL INF NSE GEFS+ FSE DG ACTH ACh NMDA camp cgmp PDS EPSP IPSP PRL EKT SFI Merkezi sinir sistemi γ-aminobutirik asit Magnetik rezonans görüntüleme Elektroensefalografi Rolandik epilepsi International League Against Epilepsy Oksipital paroksizmli çocukluk epilepsisi Paroksizmal distonik koreoatetoz National Institute of Health Febril konvulsiyon Difteri-Boğmaca-Tetanoz İnterlökin İnterferon Nöron spesifik enolaz Generalize epilepsi FK ile birlikte Febril status epileptikus Dentat girus Adrenokortikotropik hormon Asetilkolin N-Metil D-Aspartat siklik adenozin mono fosfat siklik guanozin mono fosfat Paroksismal depolarizasyon şifti Eksitan postsinaptik potansiyel İnhibe edici postsinaptik potansiyel Prolaktin Elektro konvulsif terapi Seizue free interval 3

4 İÇİNDEKİLER Giriş... 1 Genel Bilgiler... 3 Tanım Epileptik Nöbet ve Epilepsinin Etiyolojik Tanımlaması Epilepsilerle Karışabilen Paroksizmal Durumlar Febril Konvülsiyon Epileptik Nöbetin Fizyopatoloji Nöbetlerin Hormonlar Üzerine Etkileri Materyal ve Metod Bulgular Tartışma Sonuç Kaynaklar

5 GİRİŞ Fizyolojik olarak epileptik nöbet, paroksismal yüksek frekanslı veya senkronize düşük frekanslı, yüksek voltajlı elektriksel boşalımlar sonucu merkezi sinir sisteminin (MSS) bir parçası ya da tümünün önüne geçilemeyen aşırı aktivitesidir. Farklı etiyolojik nedenlerle MSS'deki değişik tipte nöron gruplarını içine alacak şekilde ortaya çıkar. Aynı anda ve pek çok nöron gruplarının hipersenkron olarak beliren boşalımları, bu elektrokimyasal olaya katılan sinir sisteminin bölgesine göre klinik belirtiler verir. Normalden fazla elektrik aktiviteye sahip bu hücre grubuna "epileptojenik odak" denir. Normal sinir dokusunda deşarjın komşu hücre gruplarına yayılmasını engelleyen kimyasal ve nöral inhibitör yollar, anormal güçlü olan epileptik desarj karşısında etkisiz kalır [1]. Bu nöronların niçin anormal deşarj yaptıkları sorusu hala tam olarak açıklanabilmiş değildir. Kortikal epileptojenik nöronların hipersensitif oldukları, sitoplazmik membran permeabilitelerinin artmış olduğu, kronik olarak böyle kaldıkları bilinmektedir [1,2,3]. Hipertermi, hipoksi, hipoglisemi, hiponatremi, hipomagnezemi, amonyak artışı, tekrarlayan duysal stimülasyonlar bu nöronları aktifleyebilmektedir. Uykuda daha duyarlı odukları (bu dönem nöronların hipersenkronize oldukları dönemdir) bilinmektedir [4]. Konvülsiyonda, belirli bir nöron grubu çeşitli nedenlerden dolayı normalden daha fazla elektriksel aktivite göstermektedir. Bir nöron ile bitişiğindeki nöron arasındaki bağlantıya sinaps denmektedir. Nöronlar arasındaki geçtiği veya geçmesinin engellendiği, inhibe edildiği yer sinapslardır. İstirahat halinde nöron hücre içi negatif olmak üzere -70, -90 mv değerinde bir potansiyel farkına sahiptir. Bu potansiyeli yaratan faktörler hücre zarının Na +, K + ve Cl - gibi iyonlara olan farklı geçirgenliği, hücre içinde bulunan ve zardan geçemeyen negatif yüklü proteinler, diğer büyük iyonların varlığı ve özellikle membranda bulunan aktif Na + -K + pompasıdır. Bu pompa + yüklü Na iyonlarının hücre dışına atılmasına 5

6 neden olur. Hücre dışı pozitif, hücre içi negatif olmak üzere bir istirahat potansiyeli meydana gelir. MSS de nöronlar arasındaki ileti nörotransmitter denilen kimyasal iletici maddelerle olmaktadır. Nörotransmitterlerin presinaptik uçtan salgılanması ile postsinaptik membranda inhibisyon ya da eksitasyon meydana gelmektedir. Presinaptik membrandan salgılanan nörotransmitter postsinaptik zarın Na + geçirgenliğini artırıyorsa nöronda depolarizasyon meydana gelir. Hücre içi ve dışı arasında potansiyel farkı azalır ve meydana gelen impuls nöron boyunca iletilir. Bu nörotransmitterler eksitatör transmitterlerdir. En önemli eksitatör nörotransmitterler GLUTAMAT ve ASPARTAT dır.. Presinaptik membrandan salgılanan nörotransmitterler postsinaptik membran geçirgenliğini Cl - iyonlarına karşı artırıyorsa, Cl - iyonlarının nörona girmesi postsinaptik membranın istirahat potansiyelini artırarak yani hücreyi hiperpolarize ederek uyarılmasına engel olur. Bu nörotransmitterler inhibitör nörotransmitterler olup, en önemlileri γ-aminobutirik asit (GABA), GLİSİN, NORADRENALİN, DOPAMİN, SEROTONİN ve TAURİNDİR. Ca ++ iyonları presinaptik uçta bulunan nörotransmitterlerin sinaptik yarığa boşalmasına neden olur. Sinaptik yarığa boşalan nörotransmitterler postsinaptik membrandaki özel reseptörler ile birleşerek membranın Na +, K +, Cl - iyonlarına karşı geçirgenliğini değiştirir, onların inhibe veya eksite olmasına neden olur. İnhibisyon ve eksitasyon sonunda nöronun iki tarafında bozulan iyon dengesi membranda bulunan aktif Na + -K + pompası ile yeniden sağlanır. Konvülsiyonlarda inhibitör ve eksitatör nörotransmitterler arasındaki denge bozulmaktadır. Nöbetlerin başlamasında eksitasyon fazlalığı değil, inhibisyon azlığı odakta epileptik deşarjlar oluşturmaktadır. 6

7 EPİLEPTİK NÖBET VE EPİLEPSİNİN ETİYOLOJİK TANIMLAMASI: Epilepsi nöbeti; Beyindeki bir ya da birkaç grup sinir hücresinin aşırı deşarjlarına bağlı olarak ortaya çıkan ve klinikte gelip geçici motor, duysal, duyumsal, duygusal, bilişsel ve otonom sıklıkla pozitif, bazen de negatif belirtilerle şekillenen bir durumdur. Herkesin tanıdığı, bedende yaygın kasılma ve çırpınmalarla ve bilinç yitimiyle şekillenen büyük nöbetlerin (grand mal) sıklığı, ağız birleşeği, göz kapağı, kol, bacak gibi sınırlı bölgelerdeki kasılmalar ya da atmalar, görme kaybı ya da ilüzyonları, konuşmada takılmalar, anlık dalmalar gibi küçük nöbetlerden çok daha seyrektir. Epilepsi nöbetleri uygun yaştaki yüksek ateş (febril konvülsiyon), hipoglisemi, hipokalsemi, uzamış senkoplar ve eklampsi gibi geçici nedenler, yatkınlığı olan kişilerde uykusuzluk, açlık ve diğer bazı kolaylaştırıcı durumlarda görülebilir ve koşullar denetlendiğinde yinelenmezler. Epilepsi hastalığı (ya da kısaca, epilepsi) nöbetlerinin tekrarlama eğiliminin bulunduğu kronik bir durumdur. Bu durum idiyopatik, kriptojenik ve semptomatik epilepsiler olarak 3 ana grupta toplanabilir. İdiyopatik epilepsiler, mevcut araştırma yöntemleriyle altta yatan bir nedenin gösterilemediği durumlar olarak kabul edilmektedir. Oysa, son yıllarda genetik bilimindeki yoğun gelişmeler bu tür epilepsilerin kalıtımsal özellikte olduğunu göstermektedir. İdiyopatik epilepsilerin bir kısmı klinik özellikleri açısından iyi tanınmakta, ek olarak günümüzde, büyük ailelerde yapılan genetik çalışmalarla yeni türler tanıtılmaktadır. Kriptojenik epilepsiler, idiyopatik epilepsilerin bilinen özelliklerine uymamaları nedeniyle semptomatik gibi görünen fakat, mevcut araştırma yöntemlerinin gene de etiyolojik bir bilgi vermediği durumlardır. Örneğin, klinik nöbet tipi açısından rolandik bölgenin hastalandığı düşünülen fakat magnetik rezonans görüntülemede (MR) herhangi bir anomali saptanmayan bir tablo, özellikle öncesinde sağlıklı olan 6-9 yaşlarındaki bir çocukta nöbet daha çok uykuda gelip uygun elektroensefalografi (EEG) deşarjları da tabloya eşlik ederse, pekala idyopatik bir epilepsi türü olan sentotemporal dikenli, iyi-gidişli çocukluk epilepsisini (rolandik epilepsi: RE) düşündürebilir. Puberteyle birlikte kendiliğinden kaybolması beklenen bu tür 7

8 epilepside artık tedaviye başlama gereksinimi dahi duyulmamaktadır. Oysa, aynı tablo bebeklik ya da ileriki bir yaşta başlarsa bunun kriptojenik bir epilepsi olduğu ve büyük olasılıkla altta yatan lezyonu MR in göstermediği düşünülür. Bu sefer olay yaşla ilişkili olarak bir serebral mikrodisgenezis, yavaş gelişen bir tümör vb. gibi semptomatik epilepsi çerçevesinde ele alınır. Yine benzer durum RE yaşında başlar, fakat nöbetler sıklıkla gündüz, uyanıkken gelir, ya da başlangıçta sık görülür veya uygun tedaviye yeterli yanıt vermez, veya çocukta öncesinde bazı gelişimsel/nörolojik bozukluklar bulunursa ilk tanımlamada kriptojenik olarak kabul edilebilecek bu tablonun RE olup olmadığı zaman içinde belli olacaktır. Çünkü tıpta her zaman olduğu gibi, bu hastalığın spektrumunda da uç durumlar mevcuttur. Semptomatik epilepsi, belki de tanımı ve anlaşılması en kolay türdür. Bu tabloda yineleyen epilepsi nöbetlerine yol açan yapısal ya da biyokimyasal bir neden vardır. Çok sayıdaki örnekler arasında başta tümör, abse gibi beyinde ilerleyici biçimde yer kaplayan süreçler, geçirilmiş travmalar ya da infeksiyonlar gibi sekel niteliğindeki beyin hastalıkları ve gene sıklıkla yavaş progresyon gösteren kalıtımsal metabolik ve/veya yapısal hastalıklar sayılabilir. Belki, bu noktada vurgulanması gereken bir özellik idiyopatik epilepsilerin, kural olarak, genellikle çocukluk ya da adolesansda başladıklarıdır; 20 li yaşların ikinci yarısıyla birlikte bu olasılık giderek çok azalır. Bir başka deyişle, her yaştaki epilepsi başlangıcında etiyolojik değerlendirme özenle ele alınmalı, fakat erişkin yaşta başlayan bir epilepsi tablosunda olay mutlaka semptomatik gibi düşünmelidir. Epilepsi nomenklatüründe önemli yer almış olan bir kavram da epilepsi sendromu dur. Epilepsi sendromu, başlangıç yaşı, nöbet özellikleri, klinik seyri, EEG bulguları açısından ortak özellikler gösteren durumlar için kullanılmaktadır. Bu kavram etiyolojik bir benzerliği gerektirmez. Örneğin, yaşamın ilk yılında başlayan, klinikte spazmlar ve gelişimde duraklama ya da gerilemeyle şekillenen ve EEG de hipsaritmi olarak tanınan patognomonik bir paterne sahip olan West sendromu beyni etkileyen çok farklı nedenlerle ilişkili olarak görülebilir. Genelde, bu kapsamda etiyolojik tanısı belirlenmiş olan durumlara epilepsi, belirlenmemiş olanlara epilepsi sendromu olarak değinilir. 8

9 Lokalizasyon özellikleri temelinde epilepsiler parsiyel epilepsiler ve jeneralize epilepsiler olarak iki ana başlıkta toplanmaktadır. Parsiyel epilepsilerin nöbet tipleri parsiyel, jeneralize epilepsilerin nöbet tipleri jeneralizedir. Parsiyel nöbet, bir hemisferdeki herhangi bir hücre topluluğunun aşırı deşarjı ile ilişkili olup başlangıç semptomları klinik veya elektroensefalografik olarak o bölgenin işlevsel özellikleri ile ilgilidir. Örneğin, normalde istemli olarak başın sola dönmesinde görev alan sağ hemisferin frontal bölgesinden kaynaklanan epileptik deşarjlar bu işlevin istemsiz olarak gerçekleşmesine yol açarlar. Vizüel korteksten kaynaklanan nöbetlerde de, benzer şekilde, vizüel ilüzyonlar, objelerin görüntüsünde distorsiyonlar, görme kaybı oluşabilir. Epileptik deşarjların çevreye yayılmalarıyla birlikte klinik nöbet paternlerinde de, değişiklikler görülür. Parsiyel nöbetler sırasında bilinç açık kalıyor ve nöbet sonradan anımsanıyorsa basit parsiyel nöbet, nöbet sırasında bilinç bulanıklığı oluyor ya da nöbet sonradan anımsanmıyorsa kompleks parsiyel nöbet adı verilir. İktal deşarjların yayılma potansiyeli nedeniyle klinikteki bir nöbet farklı tiplerin peşpeşe gelmesiyle şekillenebilir. Örneğin, epigastrik bölgede değişik bir duyum gibi duyumsal bir semptomdan oluşan basit parsiyel bir nöbeti bilinç bulanıklığı ve otomatik bazı hareketlerden oluşan kompleks semptomlu parsiyel bir nöbet izleyebilir ve hatta bu tablo yaygın kasılma-çırpınmaların eşlik ettiği bilinç kaybını içeren (grand mal) bir büyük nöbetle sonlanabilir. Böyle bir nöbeti tanımlarken basit+kompleks semptomlu, sekonder jeneralize parsiyel nöbet adı verilir. Bu tür nöbetin parsiyel kabul edilmesinin nedeni başlangıcının fokal oluşudur. Bir nöbet basit semptomla başlayıp kompleks semptomla sürebilir, fakat başlangıcı kompleks semptomlu ise basit semptomla devam etmez. Kompleks parsiyel nöbetlerde bilinç bulanıklığının nedeni epileptojenik deşarjların karşı hemisfere yayılmaları olup, bu sürecin limbik yapıların olaya katılımıyla oluştuğu düşünülmektedir. Klinik ve EEG de, başlangıcından itibaren beynin iki tarafını da aynı anda etkileyen nöbetlere primer jeneralize nöbet adı verilir. Bu tür nöbetlerin en yaygın tanınan örnekleri absans nöbetleri ve primer jeneralize tonik-klonik nöbetlerdir; jeneralize nöbetler tonik, klonik ve atonik biçimlerde de görülebilir. Bir başka deyişle, jeneralize nöbetler ya da jeneralize epilepsiler den söz edildiğinde, gerçekte primer jeneralize durumlar kastedilmekte, sekonder jeneralizasyon gösteren tablolar ise 9

10 parsiyel epilepsiler kapsamında ele alınmaktadır. Eskiden yaygın biçimde kullanılan grand mal ve petit mal terimlerinde bu kriterlerin niteliği olmadığı için çağdaş terminolojide bu tanımların pek yeri kalmamıştır. Yukarıda anlatılanlar özetlenecek olduğunda, epilepsi nöbetleri kısaca parsiyel ve jeneralize olmak üzere iki ana grupta toplanır. Bu özellikten yola çıkarak epilepsiler de lokalizasyonlarına göre parsiyel epilepsiler ve jeneralize epilepsiler olarak iki grupta, etiyolojik özelliklerine göre ise, idiyopatik, kriptojenik ve semptomatik olmak üzere 3 ana grupta toplanmaktadırlar. Tanı, tedavi ve prognostik açıdan önemli yeri olan nöbet ve epilepsiler sınıflandırmalarının Uluslararası Epilepsiyle Savaş Derneği (International League Against Epilepsy: ILAE) tarafından önerilenleri aşağıda kısaltılmış olarak sunulmaktadır: Epilepsi Nöbetlerinin Sınıflandırması :[5] I. Parsiyel Nöbetler: A. Basit Parsiyel Nöbetler (bilinç tutulumu yok) 1. Motor semptomlu 2. Duyumsal ya da duyusal semptomlu 3. Otonomik semptomlu 4. Psişik semptomlu B. Kompleks Parsiyel Nöbetler (bilinç tutulumu var) 1. Başlangıcı basit parsiyel olup sonradan bilinç tutulumu olanlar 2. Bilinç tutulması ile başlayanlar C. Sekonder Jeneralizasyon Gösteren Parsiyel Nöbetler II. Jeneralize Nöbetler: A. Absans Nöbetleri 1. Tipik absans 2. Atipik absans B. Miyoklonik Nöbetler C. Klonik Nöbetler D. Tonik Nöbetler E. Tonik-Klonik Nöbetler F. Atonik Nöbetler 10

11 III. Sınıflandırılamayan Epilepsi Nöbetleri: (Veri yetersizliği, ya da olgunun özelliği içinde nöbetlerin yukarıdaki formlara benzemediği durumlar için geçerlidir. Yenidoğan döneminin çiğneme, pedal çevirme gibi çeşitli nöbet tipleri de şimdilik bu başlık altında ele alınmaktadır.) Nöbetlerin sınıflandırılmasındaki neden, ilgili alanda ortak bir dil oluşturmak ve epilepsilerin tanımlanmalarını aynı dil temeline oturtmaktır. Bu sınıflandırma tanı değeri taşımaz; epilepsilere tanısal yaklaşımda Epilepsiler ve Epilepsi Sendromları Sınıflandırması ndan yararlanılır. Halen kullanılmakta olan böyle bir sınıflandırma 1985 de ILAE ye bağlı Sınıflandırma ve Terminoloji Komisyonu tarafından önerilmiştir [6]. Uluslararası Epilepsi ve Epilepsi Sendromları Sınıflandırması: I. Parsiyel (lokalizasyonla ilişkili) Epilepsi ve Epilepsi Sendromları I.1. İdiyopatik* Sentro-temporal Dikenli iyi-gidişli Çocukluk Epilepsisi (Rolandik Epilepsi: RE) Oksipital Paroksizmli Çocukluk Epilepsisi (OPÇE) Diğer I.2. Semptomatik: Semptomatik epilepsiler lezyonun anatomik lokalizasyonu, nöbet tipleri ve biliniyorsa, etiyolojik faktörler temelinde isimlendirilirler. I.2.1. Basit parsiyel nöbetlerle şekillenen epilepsiler: Frontal lob dan kaynaklananlar Parietal lob dan kaynaklananlar Temporal lob dan kaynaklananlar Oksipital lob dan kaynaklananlar Çeşitli bölgelerden kaynaklananlar Başlangıç yeri bilinmeyenler I.2.2. Kompleks parsiyel nöbetlerle şekillenen epilepsiler: (bilinç bulanıklığı ve sıklıkla otomatizmlerle şekillenirler) Frontal lob dan kaynaklananlar Parietal lob dan kaynaklananlar Temporal lob dan kaynaklananlar Oksipital lob dan kaynaklananlar 11

12 Çeşitli bölgelerden kaynaklananlar Başlangıç yeri bilinmeyenler * Başlangıç yaşları temelinde ele alınan bu epilepsi ve sendromlara son yıllarda yenileri eklenmektedir. Bu konudaki gelişmeler özellikle yenidoğan ve süt çocukluğu dönemi nöbetlerinin video-eeg çalışmaları ve son yıllarda hızla artan epilepsilerde genetik çalışmalarından kaynaklanmaktadır. I.2.3. Sekonder jeneralize nöbetlerle şekillenen epilepsiler: Frontal lob dan kaynaklananlar Parietal lob dan kaynaklananlar Temporal lob dan kaynaklananlar Oksipital lob dan kaynaklananlar Çeşitli bölgelerden kaynaklananlar Başlangıç yeri bilinmeyenler I.3. İdiyopatik ya da Semptomatik Olduğu Bilinmeyenler: (Kriptojenik Epilepsiler) II. Jeneralize Epilepsiler ve Epilepsi Sendromları II.1. İdiyopatik: (başlangıç yaşı sırasıyla) İyi gidişli neonatal konvülsiyonlar İyi-gidişli neonatal familyal konvülsiyonlar Süt çocuğunun iyi-gidişli miyoklonik epilepsisi Çocukluk absans epilepsisi (ÇAE) Juvenil absans epilepsi (JAE) Juvenil miyoklonik epilepsi (JME) Uyanmayla gelen GM nöbetlerle şekillenen epilepsi II.2. Kriptojenik ya da Semptomatik: (başlangıç yaşı sırasıyla) West sendromu: (infantil spazmlar) Lennox-Gastaut sendromu Miyoklonik-astatik epilepsi Miyoklonik absans epilepsisi II.3. Semptomatik III. Fokal ya da Jeneralize Olduğu Anlaşılamayanlar 12

13 IV. Özel Sendromlar Koşullarla ilişkili durumlar: Febril konvülsiyonlar İzole nöbetler ya da status epilepticus Akut bir nedene bağlı nöbetler (eklampsi, hipoglisemi v.b.) EPİLEPSİLERLE KARIŞABİLEN PAROKSİZMAL DURUMLAR Klinikte, birçok hastalıkta olduğu gibi epilepside de tanı büyük oranda iyi bir anamneze dayanır. Tanımlanan nöbet(ler)in epileptik olup olmadığı, epileptik ise, ne tür olduğu, etiyolojik tanı, tedavi ve prognoz açısından meselenin nasıl ele alınması gerektiği yolundaki karar aşamalarında anamnez bilgilerinin yeri, nörolojik muayene verileri ve laboratuar araştırmalarından daha önemlidir. Yanlış olarak epilepsi tanısı alan durumlar gelişmiş merkezlerde dahi %30 lara varan oranlarda bildirilmekte ve bu durumların başında konversiyonlar ve senkoplar gelmektedir. Bu tabloların klasik şekilleri genelde epilepsiyle az karıştırılmakla birlikte atipik çizgiler eklendiğinde tanıda yanılma oranı yüksek olabilmekte, özellikle bu kişilerin EEG lerinde de alışılmıştan biraz farklı non-spesifik bulgular saptanabiliyorsa bu oran katlanarak artmaktadır. Aşağıda non-epileptik paroksizmal olayların kısa bir özeti sunulmaktadır. Psödo-nöbetler: Erişkinde olduğu gibi çocuklarda da görülebilir. Klasikleşmiş adıyla histerik konversiyon olarak bilinen uzun süreli kasılma çırpınma, opistotonik postür, müdahaleye rezistans, ağrıya duyarsızlık, açılırken ağlamalar v.b. semptomlarla şekillenen tablonun dışında çok çeşitli konversif nöbetler ya da psödo-nöbetler görülebilir. Bunlar arasında paroksizmal lokalize hissi ya da motor tutulumlar, kısa süreli uyku/bilinç kaybı atakları ve konfüzyonel tablolar epilepsi ile ayrımda ciddi güçlüklere yol açabilirler. Bu konuda en çok yanıltan durumlar önceden epilepsisi var olan kişilerde sonradan tabloya eklenen psödo-nöbetler olup, bu durum hiç de ender değildir. Bu nedenle epilepsisi olduğu bilinen bir hastada nöbetlerin tedavilere direnç gösterdiği bilgisi alınıyorsa, süregelen nöbetlerin klinik özellikleri dikkatlice yeniden soruşturulmalı ve bunların gerçek epilepsi nöbetleri mi yoksa eklenen konversif durumlar mı olduğu araştırılmalıdır. Gerçek epilepsi nöbetleri içinde psödo-nöbetlere en çok benzeyenleri frontal lob dan kaynaklananlardır. Ayırıcı tanıda nöbetin video- 13

14 EEG kaydının değeri vardır. Bu kapsam içinde özellikle adolesan döneminde ve kızlarda görülen nonepileptik bir durum da hiperventilasyon sendromu dur. Bu tabloda hastalar gereğinden fazla ventilasyonla göğüs ağrısı, baş dönmesi ve dispne yaşarlar. Tabloya psödo-absans nöbetleri ve senkoplar eşlik edebilir. Epilepsiyle karıştırılması bu durumlarda daha da kolaylaşır. Plastik ya da kağıt bir torbaya soluma, atağı sonlandırabileceği gibi tanıya da yardımcı olur. Anoksik nöbetler: Bu nöbetler anoksi ya da hipoksi sonucu korteksin enerji metabolizmasının yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Kalp vurum sayısının 40/dak. nın altına düşmesi, 150/ dak. nın üzerine çıkması, süresi 4 saniyeyi geçen asistol durumu, sistolik basıncın 50 mmhg nın ya da venöz oksijen basıncının 20 mmhg nın altına düşmesi anoksik nöbetlere yol açabilir. Bu tablolarda bilinç kaybı ve postürün çözülmesi temel semptomlardır. Ciddi nöbetlerde dekortikasyon rijiditesi ve/veya opistotonus da oluşabilir. Aşağıda bazıları belirtilen anoksik nöbetlerde aynı hastada birden fazla mekanizma etkili olabilir: Kalp hastalıkları (aort stenozu, hasta sinus sendromu, ventriküler taşiaritmiler, konjenital siyanotik hastalık) Dolaşım sistemi hastalıkları (vazo-vagal senkop, karotis sinus hastalıkları hipervagizm) Senkop ve refleks anoksik nöbetler Valsalva manevrası (soluk tutma nöbetleri, istemli başlatılan senkoplar) Obstrüktif apne (özellikle uyanıkken ve gastro-intestinal reflü ile birlikte) Uzamış ekspiryumla giden soluk-tutma nöbetleri Beyin sapı basıları Refleks senkoplar: Senkop, serebral kan akımında düşmeyle birlikte giden klinik olarak bilinç yitimi ve postüral tonusta çözülme halidir. Kan basıncındaki düşme primer kalp hastalıklarından çok daha fazla periferik vasküler refleks mekanizmalarındaki tutuluma (vazo-vagal senkop) bağlı olarak görülür. Olayın başlangıcında sıklıkla baş dönmesi, güçsüzlük, çevrenin uzaklaşıyor gibi hissedilmesi vardır ve hasta yavaşça yere yığılır. Senkoplar emosyonel uyarımlar, stresli koşullar, ayakta durma postürü, minör ağrılı uyaran varlığı gibi durumlarda sıktır. Bazı kişilerde de, banyo sırasında, saç tarama durumu gibi hallerde, miksiyonda, yani daha spesifik 14

15 uyarımlarla senkop oluşabilir. Bazı antihistamikler de senkop nedenleri arasında sayılabilir. Tipik bir senkobun klinik olarak epilepsi nöbetinden ayırdedilmesi çok güç olmayabilir. Fakat, ciddi senkoplarda oluşabilen ani yere düşme ve bunun sonucu olarak bir travmaya maruz kalma, dil ısırma, idrar kaçırma ve daha da önemlisi, serebral anoksinin uzamasına bağlı olarak (ki, en sık görülen nedeni bayılmakta olan kişinin destekle ayakta tutulmaya çalışılmasıdır) senkobun komplikasyonu anlamında bir epilepsi nöbetinin ortaya çıkması gibi durumlar klinisyene yanlış olarak epilepsi varlığını düşündürebilir. Bu tür durumlarda ayrıntılı ve dikkatli bir anamnezin yeri daha da önem kazanır. Bebekler ve çocuklarda ateşe bağlı olarak senkop görülmesi mümkündür. Bu tablonun da sıklıkla febril konvülsiyon olarak yorumlanması olasıdır. Özellikle atonik bilinç yitimiyle şekillenen ateşli durumlarda bu olasılık gözardı edilmemelidir. Soluk tutma nöbetleri: Bu nöbetlere 5 yaşın altında %4 oranında rastlanmaktadır. Soluk tutma nöbetleri siyanotik ve soluk tipler olarak iki ana başlıkta toplanmaktadır. Siyanotik soluk tutma nöbetleri öfke, ağrı ve korku gibi uyaranlarla oluşur. Bebek önce bağırır ve ardından ekspiryumda nefesini tutarak morarır, bilincini yitirir ve bedeni gevşer. Solunumun geri dönmesine doğru ender olarak bedende bir kasılma olabilir. Görüntünün ürkütücülüğüne karşılık, siyanotik soluk tutma nöbetleri zararsızdır. Mekanizması tam olarak bilinmeyen bu nöbetler sırasında artan göğüs içi basıncı ve azalan venöz dönüşe bağlı olarak hem serebral kan akımında azalma hem de oksijen desatürasyonunun etkili olduğu düşünülmektedir. Renkte solma ile şekillenen ve daha seyrek görülen soluk tutma nöbetleri tek başlarına olabildikleri gibi aynı hastada siyanotik nöbetlerle birlikte de bulunabilirler. Başa gelen minör travmalar başta olmak üzere ağrılı uyaranlar bu tip nöbetlerin başlıca uyaranıdır. Başlangıç sessiz ya da cılız bir ağlama ile olur, ardından yüzde soluklaşma ve bedende kasılma görülür. Olguların çoğunda bu dönemde asistol mevcuttur ki, bu bulgu, hastalarda göz kürelerinin kompresyonu ile de ortaya ç kabilir. İdrar kaçırma seyrek değildir, tonik kasılma sonlanırken 1-2 miyokloni görülebilir. Siyanotik nöbet sırasında EEG de yavaşlama, soluk nöbetin kasılma döneminde EEG de düzleşme ve sonrasında yavaşlama görülür. Soluk tip nöbetlerin epilepsi ile karıştırılması daha kolaydır. 15

16 Uyaranın varlığı temel ayırıcı kriterdir. Soluk tutma nöbetlerinde aileye bilgi verme ve uyarıcı durumların engellenmesini sağlamak genellikle yeterli olur. Kalpten kaynaklanan senkoplar: Bu tür senkoplar oldukça seyrek görülmekle birlikte ölümcül tehlikeye sahip olmaları ve kronik tedaviye gereksinim göstermeleri nedeniyle tanınmaları önemlidir. Senkoplara yol açabilen kalp hastalıkları eforla senkoba yol açabilen aort stenozu, hasta sinus sendromu ve uzun Q-T sendromlarıdır (dominant geçişli Romano-Ward ve resessif geçişli Jerwell-Lange-Nielsen sendromu). Özellikle aile öyküsü ve ailede ani ölümlerin öğrenildiği durumlarda uzun süreli EKG monitorizasyonu ve efor testi yaşam kurtarıcı bilgi verebilir. Akut hiperpne ve siyanoz atakları konjenital siyanotik kalp hastalıklarında görülebilir ve bilinç yitimi, bazen de, vasküler kaynaklı hemiplejilere yol açabilirler. Toksik nedenlere bağlı paroksizmal olaylar: Fenotiazinler ve butirofenonlar başta olmak üzere çeşitli ilaçlarla olan akut zehirlenme tablolarında motor belirtilerden oluşan klinik tablolar görülebilir. Bu tip ataklar sıklıkla distonik özellikte olup, bedende yineleyen kasılmalar, başta ekstansiyon ve opistotonus postürlerinden oluşur. Okülojirik krizler de seyrek değildir. Dikkatli bir anamnez tanıya ulaştırır. Tetani: Sıklıkla hipokalsemi, bazen de normokalsemi durumlarında görülür. Kanda total kalsiyum değerlerinin normal olmasına karşılık iyonize kalsiyum düşük olabilir. Hiperventilasyona bağlı olarak gelişen alkaloz ya da pilor stenozu gibi sık kusmaya neden olan durumlar bu tabloya neden olabilir. D vitamini eksikliği, postoperatif hipoparatiroidizm ve psödohipoparatiroidizm diğer tetani nedenleri arasındadır. Tetaninin klasik klinik tablosu yaşamın 3. ayından önce görülmez. Bu tabloda karpo-pedal spazm, laringospazm ve epilepsi nöbetleri görülebilir. Paroksizmal hareket bozuklukları: Epilepsiden ayırdedilmesi bazen çok zor olan, çoğunlukla ekstrapiramidal natürdeki paroksizmal tablolardır. Paroksizmal kinezijenik koreoatetoz (PKK): Ani bir hareketle ortaya ç kan tek bazen de iki taraflı koreik ya da ballistik hareketlerdir. Sayıları günde 100 e varabilen bu episodların süreleri 1-2 dakikayı geçmez, fakat şiddetli olduklarında kişiyi düşürebilirler. Bilinç tutulumu görülmez. Çoğunlukla kalıtımsal özellik gösteren bu tabloda karbamazepin ya da fenitoine iyi yanıt alınır. Paroksizmal distonik koreoatetoz (PDK): Burada atakları kolaylaştıran etmenler stres, alkol veya kahvedir. PKK ya oranla oldukça ender görülen bu hastalıkta 16

17 ataklar çok seyrek fakat daha uzun sürelidir (10 dak.-saatler). Dominant bir geçişe sahip olan PDK bilinen ilaçlara karşı PKK gibi iyi yanıt vermez, benzodiazepinler kısmen etkili olabilir. Noktürnal paroksizmal distoni: Çoğunlukla erişkinlerde ve hemen hemen her gece görülebilen uyku ile ilişkili koreoatetoid, distonik ve sıçrayıcı istemsiz hareketlerle şekillenen bir tablodur. Frontal lob nöbetleriyle karıştırılması mümkün olan bu hastalıkta karbamazepine yanıtın iyi olduğu bildirilmektedir. Migren: Migren ve epilepsi ilişkileri, benzerlik ve farklılıkları, ortak sendromları vb. yönleriyle nörolojide önemli yer kaplayan konulardan biridir. Burada, epilepsi ile karıştırılabilen migren türlerine kısaca değinmek istiyoruz: Klasik migren: Özellikle görsel semptomlu aura ile başlayan bu migren türünün sıklıkla karıştırılabileceği epilepsi sendromu Oksipital Paroksizmli Çocukluk Epilepsisi (OPÇE) dir. Klasik migren deki görsel semptomlar fotopsi, skotomlar, fortifikasyon spektrumları, renkli lekeler, mikropsi, makropsi, objelerin biçimlerinde distorsiyonlar olabilir. Bunların hepsi OPÇE için de geçerlidir. Ayrıca, erişkinde daha ender olmakla birlikte migren aurası baş ağrısıyla devam etmeyebileceği gibi, OPÇE nin vizüel nöbetleri baş ağrısıyla birlikte ya da ondan hemen önce görülebilir. Aile öyküsünde de birçok ortaklıkların saptanabilmesi nedeniyle tanıda gerçek güçlüklerin yaşanabileceği bu durumlarda EEG nin bilgi verici değeri yadsınamaz. Fakat migrenli kişilerde de bazı yavaşlamaların görülebildiği unutulmamalı, epilepsi tanısı ancak EEG de spesifik bulgularla desteklendiğinde, düşünülmelidir. Her şeye rağmen tanıda kararsız kalmak mümkün olabilir; bu durumlarda tedavisiz izleme tercih edilir. Komplike migren: Atak sırasında nörolojik belirti ve bulguların görüldüğü ve bunların saatler hatta günlerce sürebildiği migren türleridir. Afazinin de bir semptom olarak görülebileceği hemiplejik migren, 3. kraniyal sinir tutulumuyla giden oftalmoplejik migren, ender olarak baziler migren, ve özellikle, konfüzyonel migren epilepsilerle ayırıcı tanıda güçlüklere yol açabilirler. Soruna yaklaşım klasik migrende belirtildiği gibidir. Çocukluğun alternan hemiplejisi: Başlangıç sıklıkla 1. yılda, hatta ilk 6 ay içindedir. Bedenin bazen sağ bazen sol yarısını tutan hemipleji atakları, parsiyel ya da jeneralize tonik kasılmalar, okülomotor tutulmalar, mutizm ve yutma güçlüğü 17

18 episodları ve seyrek olarak epilepsi nöbetleri görülebilir. Ataklar dakikalar, saatler bazen de günlerce sürebilir. Zamanla tablo kalıcı bulgularla ilerleme gösterir ve zihinsel duraklama, gerileme eklenir. Nedeni henüz bilinmeyen bu hastalığın son yıllarda mitokondriopatilerle benzerlikleri üzerinde durulmaktadır. Gece korkuları (pavor nokturnus): Gecenin erken saatlerinde aniden bağırmayla uyanarak korku, endişe, müdahaleye direniş gösterme, çevresindekileri tanıyamama, sorulara yetersiz ya da anlamsız yanıtlar vermeyle şekillenen bir tablodur. Süresi genellikle 5-10 dakikayı geçmez. Sıklığı kişiden kişiye, aynı kişide günden güne değişkenlik gösterebilir. Spontan olarak aylarca görülmediği gibi her gece üstüste görülebileceği dönemler olabilir. Ertesi sabah olay hatırlanmaz. Görülme yaşı arasında olan bu tablo az sayıda kişide adolesansa kadar sürebilir. EEG de uyanmanın yavaş uykunun derin dönemlerinde (III-IV. faz) gerçekleştiği görülür. Benzer, fakat, daha seyrek görülen bir durum rüyaların görüldüğü REM döneminde uyanmayla karakterize olan gece kabusları dır. Somnambulizm (uykuda yürüme): Gene çocukluk döneminde başlayan, adolesansı da içine alabilen bu durum da yavaş uykudan inkomplet bir uyanma ile birlikte yarı istemli, yarı anlamlı davranışlarla şekillenir. Sıklıkla kısa süreli, yatakta oturma ve spontan konuşmalar ya da tuvalete gitme ile sınırlı olmakla birlikte, evin içinde dolaşma, sokağa çıkma hatta balkon ya da camdan atlamaya çalışma gibi uç davranış özellikleri bilinmektedir. Pavor nokturnus ve somnambulizm de ortak bir genetik predispozisyon bildirilmektedir. Uykuyla ilişkili kompleks parsiyel epilepsi nöbetleriyle karışabilen bu tablolarda ayırıcı tanıda en güvenilir bilgi epilepsi nöbetlerinin stereotipik özelliğinin belirginliğidir. Hipnogojik fenomenler: Uyanıklıktan uykuya geçme sırasında yaşanan kısa süreli işitsel, görsel ve propioseptif algılama bozukluklarıdır. Bazen çok rahatsız edici olabilirler ve bu nedenle kişi uyumaktan korkabilir. Narkolepsi tetradının bir semptomu da olabilen bu tablo normal kişilerde yaygın olarak görülmektedir. Epilepsi ile karıştırılması enderdir. Narkolepsi: Narkolepsi, özellikle gün içinde gelen, karşı konulamaz derecede güçlü kısa süreli uyku ataklarından oluşur. Çocuklarda çok ender görülen ve bir erişkin hastalığı olarak bilinen bu tabloda bazı hastaların şikayetlerinin 20 li yaşlardan önce başlamış olduğu öğrenilebilir. Narkolepsi sıklıkla katapleksi ile birlikte bulunur ve 18

19 sendrom narkolepsi-katapleksi sendromu olarak bilinir. Hipnogojik halusinasyonlar ve uyku paralizisi de tabloya eklendiğinde narkolepsi tetradı ndan bahsedilir. Katapleksi, ani oluşan duygulanımla (gülme, heyecan, öfke v.b.) gelen ani kas tonusu çözülmesi halidir. Şiddetli olduğunda hastayı düşürebilir. Uyku paralizileri uyku, uyanıklık arasındaki geçiş dönemlerinde ortaya çıkan ve hastanın kendisinin hissettiği hareket edememe durumudur. Yaygın ya da parsiyel olabilir. Yukarıda değinilmiş olan hipnogojik halusinasyonlar ve uyku paralizileri sendromun daha seyrek rastlanan elemanlarıdır. Narkolepsi-katapleksi sendromunun her bir elemanı epilepsi nöbetleriyle karıştırılabilmekle birlikte bilinçli bir anamnez tanıyı aydınlatır. Ritmik hareketler: Bebekliğin sıkça görülen paroksizmal fenomenlerinin bir grubu özellikle uyku öncesi ya da can sıkıntısı sırasında görülen başın iki yana, öne, arkaya ritmik olarak sallanması halidir. Bu durumlar yaşamın ilk yılında ve normal bebeklerde % 15 oranına kadar bildirilmiştir. Bebekliğin benign miyoklonusu: Bebekliğin ilk aylarında uykuda görülen izole ya da diziler halinde gelebilen miyoklonik atmalardır. Miyokloniler bazen çok şiddetli olabilirler, bazen saatlerce sürebilirler. Bu durumlarda tablo status epileptikus ile dahi karıştırılabilir. 4. ayla birlikte sonlanması beklenen bu tablonun ailesel olanları bildirilmiştir. Benign paroksizmal vertigo: 1-5 yaşları arasındaki çocuklarda görülebilen kısa süreli, ani gelen vertigo ataklarıdır. Süreleri birkaç dakikayı aşmaz. Çocuk sıkıntılı, rengi soluk görünümde, fakat bilinci yerindedir. Atak geldiğinde hasta hareketsiz kalabilir, yere oturabilir, bazen de düşebilir. Atakların sıklığı ayda en fazla birkaç kez olup, çoğunlukla tüm atak sayısı 4-5 i geçmez. Parsiyel epilepsi nöbetleriyle kolaylıkla karıştırılabilen bir hastalıktır. Bebekliğin benign paroksizmal tortikolis i: Paroksizmal vertigoyla ilişkili olduğu düşünülen bir tablodur. Başlangıç sıklıkla 1 yaş içindedir. Baş ataklar halinde bazen sağ bazen sola eğrilebilir. Saatler ya da birkaç gün süren ataklar sırasında bebek sıkıntılıdır, sık kusmalar bulunur. Bazen bedende de eğilme olabilir. Yaşla birlikte tümüyle düzelen bu çocukların bir kısmında sonradan migren geliştiği bildirilmiştir. Benzer bir başka tablo çocuklarda görülen ve sonradan kaybolan kalıtımsal özellikteki tekrarlayıcı ataksi dir. Bu iki tablonun birlikte görülebileceği de bildirilmektedir. 19

20 Aşırı irkilme reaksiyonu: Bebeğin, işitsel, görsel, dokunsal ya da diğer herhangi bir uyarana karşı ani bir korku reaksiyonu şeklinde gecikmiş ve uzamış bir Moro yanıtı tarzındaki reaksiyonudur. Yenidoğan döneminde normal kabul edilebilen bu tablonun sonraki aylarda sürmesi ve artması patolojik olmakla birlikte epilepsi ile karıştırılmamalıdır. Aşırı irkilme reaksiyonu beynin organik hastalıklarında görülebilir. İrkilme Hastalığı ya da hiperekpleksi adıyla bilinen bir tablo da benzer nitelikte olmakla birlikte ailevi özellik gösterir. Bu hastaların bir kısmında aşırı hipertoni ve apne atakları da görülür ve bu durum yüksek hayati risk yaratır. Tedavide klonazepam ya da valproik aside kısmi olumlu yanıt bildirilmektedir. Yukarıda çok özetle değinilen tabloların sayısını arttırmak mümkündür. Günlük pratikte epilepsiler kadar sık olmamakla birlikte, özellikle bebeklik ya da çocukluk dönemlerinde çoğunun hiç de ender olmadığı bu durumların tanınması gereksiz ya da yanlış tedaviden kaçınılması açısından zorunludur. Zaman zaman önemine değindiğimiz anamnez incelikleri yanısıra, tüm paroksizmal hastalıklarda tanıya varmada çok yararlı bir yöntem de atakların video-kameraya alınmasıdır. Alınan bilgide ve/veya araştırmaların sonucunda kuşkulu bir durum olursa tedaviye başlamakta acele etmektense (tıbbi ivedilik yoksa) görüşümüz netleşene kadar hastanın yakından izlenmesi ve belli aralarla yeniden değerlendirilmesi yararlıdır. FEBRİL KONVULSİYON Febril konvulsiyon, ILAE ve National Institute of Health (NIH) e göre şu şekilde tanımlanmaktadır: 3 ay-5 yaş arasında görülen santral sinir sistemi enfeksiyonu ya da akut elektrolit bozukluğu, intoksikasyon gibi tanımlanmış bir neden ve öncesinde afebril konvulsiyon öyküsü olmadan ateşle birlikte ortaya çıkan konvulsiyondur [7,8]. Febril konvulsiyon (FK) en erken 1. ayda, %50 sinde ilk 2 yılda başlamaktadır. En sık ayda görülmektedir. Yedi yaş üstünde nadiren ortaya çıkmaktadır. Ateş 38.5 C nin üstündedir. Konvulsiyon genellikle ateş yükseldikten sonraki 1-2 saat içinde, nadiren 1 saatten önce gelişir, bazen ateş düşerken de görülebilir. Ateş yükseldikten 24 saat sonra konvulsiyon nadiren görülür [9,11]. 20

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı Beyinde bir grup nöronun anormal deşarjına bağlı olarak

Detaylı

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West sendromu Beyinde bir grup nöronun anormal deşarjına bağlı

Detaylı

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK. Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji

KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK. Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji Nöbet? Bilinç bozukluğu ve Motor fenomenler içeren olay. Nöbet... Van Gogh Epileptik nöbet neden olur? İnhibisyon Eksitasyon

Detaylı

FEBRİL NÖBETLER. Doç Dr. Sema Saltık

FEBRİL NÖBETLER. Doç Dr. Sema Saltık FEBRİL NÖBETLER Doç Dr. Sema Saltık FEBRİL NÖBETLER (FN)- TANIM FEBRİL NÖBET (FN): 6 ay- 5 yaş arası çocuklarda, santral sinir sistemi enfeksiyonu veya başka bir etken bulunmaması koşuluyla ateşle birlikte

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER. Doç. Dr. Sema SALTIK

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER. Doç. Dr. Sema SALTIK ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER Doç. Dr. Sema SALTIK NÖBET Bir grup kortikal nöronun aşırı ve senkronize deşarjına bağlı olarak ortaya çıkan ve klinikte gelip geçici motor, duysal, duyumsal, duygusal,

Detaylı

REM UYKU ĠLĠġKĠLĠ PARASOMNĠLER. Dr Selda KORKMAZ 25-26 Ģubat 2012

REM UYKU ĠLĠġKĠLĠ PARASOMNĠLER. Dr Selda KORKMAZ 25-26 Ģubat 2012 REM UYKU ĠLĠġKĠLĠ PARASOMNĠLER Dr Selda KORKMAZ 25-26 Ģubat 2012 REM uyku iliģkili parasomniler; REM uyku davranıģ bozukluğu Tekrarlayan izole uyku paralizisi Kabus bozukluğu REM UYKU DAVRANIġ BOZUKLUĞU

Detaylı

FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı

FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı FK: Hedefler 1. Basit ve Komplike FK ları tanımlamak 2. Etyopatogenetik değerlendirmeyi yapmak

Detaylı

Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa

Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa Nokturnal paroksismal olaylar Jeneralize & parsiyel epileptik nöbetler Parasomniler Normal uyku varyantları

Detaylı

İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ. Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir

İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ. Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir ulyis@yahoo.com SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ *NON-EPİLEPTİK PAROKSİSMAL OLAYLAR İYİ HUYLU NÖBETLER EPİLEPTİK ENSEFALOPATİLER Bu gerçekten

Detaylı

KAVRAM OLARAK EP LEPT K NÖBET VE EP LEPS LER

KAVRAM OLARAK EP LEPT K NÖBET VE EP LEPS LER Eğitimi Etkinlikleri.Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri Epilepsilerde Tan ve Tedavi Sempozyumu 9 Ekim 1998, stanbul, s. 7-21 Sürekli Tıp İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli

Detaylı

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık

MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık MULTİPL SKLEROZ(MS) Multipl Skleroz (MS) genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe en sık yolaçan nörolojik hastalık MS Hasta Okulu 28.05.2013 Multipl skleroz (MS) hastalığını basitçe, merkezi sinir sistemine

Detaylı

Pediatrik Uyku Evrelemesi Ve Yetişkinle Karşılaştırması

Pediatrik Uyku Evrelemesi Ve Yetişkinle Karşılaştırması Pediatrik Uyku Evrelemesi Ve Yetişkinle Karşılaştırması Doç.Dr.Nalan Kayrak Nöroloji ve Klinik Nörofizyoloji İstanbul Cerrahi Hastanesi Çocuklarda Uyku Yapısı Erişkinlerdekinden Farklıdır REM süresi daha

Detaylı

Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz. Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz. Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konuşma akışı Konvülsiyon tanımı ve nedenleri Akut semptomatik konvülsiyonlar Febril

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

Uykuyla İlişkili Hareket Bozuklukları. Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU

Uykuyla İlişkili Hareket Bozuklukları. Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU Uykuyla İlişkili Hareket Bozuklukları Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU ICSD-2 (International Classification of Sleep Disorders-version 2) 2005 Huzursuz bacaklar sendromu Uykuda periyodik hareket bozukluğu Uykuyla

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

Non-Epileptik Paroksizmal Olaylar. Doç. Dr. FARUK İNCECİK Çukurova Üniversitesi, Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı, Adana

Non-Epileptik Paroksizmal Olaylar. Doç. Dr. FARUK İNCECİK Çukurova Üniversitesi, Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı, Adana Non-Epileptik Paroksizmal Olaylar Doç. Dr. FARUK İNCECİK Çukurova Üniversitesi, Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı, Adana Epilepsi ile Karışabilen Tekrarlayıcı Olaylar Sık rastlanır Yanlış TANI!!! Antikonvülzan

Detaylı

Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri. Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN

Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri. Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN Akış 1-Ġlk nöbette tedavi kararı 2-Ġyi huylu epilepsilerde tedavi kararı: Rolandik Epilepsi 3-Ġlaç tedavisinin düzenlenmesı İlk Nöbet - Tanım:

Detaylı

Narkolepsi..Dr.Zerrin.Zerrin Pelin Pendik Devlet Hastanesi Uyku Bozuklukları Birimi

Narkolepsi..Dr.Zerrin.Zerrin Pelin Pendik Devlet Hastanesi Uyku Bozuklukları Birimi Narkolepsi Doç.Dr.Dr.Zerrin.Zerrin Pelin Pendik Devlet Hastanesi Uyku Bozuklukları Birimi Klasik Tanım Gündüz z aşıa şırı uykululuk Katapleksi Uyku paralizisi Hipnogojik halüsinasyonlar Genişletilmi letilmiş

Detaylı

PEDİATRİK ACİL BAŞVURULARININ

PEDİATRİK ACİL BAŞVURULARININ Okulda törende uzun süre ayakta kalmış Kan aldırırken fenalaşmış Sabah kahvaltısını yapmamış Oturduğu yerden kalkarken ani başı dönmüş, tansiyonu düşmüş Ailede ani kalp rahatsızlığından genç yaşta kaybedilen

Detaylı

Nöron uyarı gönderdiğinde nörotransmitterleri barındıran keseciklerin sinaptik terminale göçü başlar.

Nöron uyarı gönderdiğinde nörotransmitterleri barındıran keseciklerin sinaptik terminale göçü başlar. SİNAPS Bir nöronu diğerinden ayıran bir boşluk olduğu, Nöronların fiziksel olarak birleşmediği gözlenmiştir. Sinir uçlarında bulunan bu boşluklarda haberleşme vardır. Nöronlar arası bu iletişim noktasına

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK Açıklama 20082010 Araştırmacı: YOK Danışman: YOK Konuşmacı: YOK TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU VE UYKU Hypnos (Uyku Tanrısı) Nyks (Gece Tanrısı) Hypnos (uyku tanrısı) ve Thanatos (ölüm tanrısı) Morpheus

Detaylı

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği Olgu-1 Olgu-1 12 yaşında, kız Hasta alt bezi raporu için kliniğimize yönlendirilmiş. Değişik 3. basamak merkezler ve üniversite hastanelerinde

Detaylı

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik LAFORA HASTALIĞI Progressif Myoklonik Epilepsiler (PME) nadir olarak görülen, sıklıkla otozomal resessif olarak geçiş gösteren heterojen bir hastalık grubudur. Klinik olarak değişik tipte nöbetler ve progressif

Detaylı

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. DİNLENİM MEMBRAN POTANSİYELİ Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Hücre içi kompartıman ve hücre dışı kompartımanın büyük bölümü elektriksel açıdan nötrdür. Hücre içinde

Detaylı

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN Bilinç İnsanın kendisinin ve çevresinin farkında olma durumu. İç ve dış çevremizde oluşan uyaranların farkında olma durumu. Farklı bilinç düzeyleri

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener Motor Nöron ve Kas Hastalıkları Uzm Dr Pınar Gelener Genel Bilgiler Vücudun herhangi bir bölümünde kas kuvveti azalması: parezi Tam kaybı (felç) : paralizi / pleji Vücudun yarısını tutarsa (kol+bacak)

Detaylı

ICSD3: Parasomniler. Farklar & Yenilikler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa

ICSD3: Parasomniler. Farklar & Yenilikler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa ICSD3: Parasomniler Farklar & Yenilikler Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Nöroloji AD, Manisa Uyku bozuklukları sınıflaması Ortak bilimsel dil kullanmak Standart tanı ve tedavi yaklaşımları için uygun zemin Hastalık

Detaylı

Nöroloji alanında güncel gelişmelerin olduğu konularda seminer Nöroloji Uzmanlık Öğrencileri tarafından sunulur.

Nöroloji alanında güncel gelişmelerin olduğu konularda seminer Nöroloji Uzmanlık Öğrencileri tarafından sunulur. NÖR 23 NÖROLOJİ Dr. Ali Kemal ERDEMOĞLU /1 Dr. Ersel DAĞ /2 Dr. Yakup TÜRKEL /3 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS NOR 7001 MAKALE SAATİ Nöroloji alanında yabancı dergilerde güncel gelişmelere yönelik yayınlanan

Detaylı

İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER

İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY KADIN DOĞUM VE ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER (UZMANLIK TEZİ) KLİNİK ŞEFİ:

Detaylı

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu Ass. Dr. Toygun Tok İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği

Detaylı

Uyku Bozukluklarına Bağlı Oluşan Metabolik ve Kronik Hastalıklar. Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU

Uyku Bozukluklarına Bağlı Oluşan Metabolik ve Kronik Hastalıklar. Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU Uyku Bozukluklarına Bağlı Oluşan Metabolik ve Kronik Hastalıklar Dr. Kemal HAMAMCIOĞLU OSAS ve kardiyovasküler hastalıklar OSAS ve serebrovasküler hastalıklar OSAS ve hipertansiyon OSAS ve şeker metabolizması

Detaylı

Sinir Sistemi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Sinir Sistemi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Sinir Sistemi Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. İnsan Vücudu Üro-genital sistem Sindirim sistemi Solunum sistemi Kardiyovasküler sistemi Endokrin sistem Sinir sistemi

Detaylı

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi Uzm.Dr.İlhan UZ Tetanoz Latince gerilme anlamına gelir. İstemli kasların tonik spazmıyla karakterize akut bir toksemidir. Etken: Clostridium tetani

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım

Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım Konvülziyon (nöbet): Beyindeki nöronların anormal elektriksel deşarjı sonucu oluşan nörolojik fonksiyonel epizottur. Bilinç kaybı, anormal motor aktivite, davranışsal ve

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Dr. Hasan KARADAĞ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Gündüz aşırı uykululukta genel popülasyonun % 4-6

Detaylı

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ Prof.Dr.Ayşe Kılıç draysekilic@gmeil.com AMAÇ Lokomotor sistemin temel yapılarını ve çocuklarda görülen yakınmalarını, öykü, fizik muayene ve basit tanı yöntemlerini öğrenmek

Detaylı

Uyku skorlama-2 (Temel EEG grafo elemanlar)

Uyku skorlama-2 (Temel EEG grafo elemanlar) Uyku skorlama-2 (Temel EEG grafo elemanlar) Dr. Hikmet YILMAZ XVII. Uyku Tıbbı Hekimliği Sertifikasyon Kursu Uyku Tıbbı Teknisyenliği Sertifikasyon Kursu 26 Şubat-2 Mart 2014 Spice Otel, Belek, Antalya

Detaylı

Çocukluk Çağı EEG si : İnteriktal Aktiviteler. Dr. Hasan Tekgül EÜTF Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı 13. Ulusal Çocuk Nöroloji Kongresi 2011 Kapadokya

Çocukluk Çağı EEG si : İnteriktal Aktiviteler. Dr. Hasan Tekgül EÜTF Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı 13. Ulusal Çocuk Nöroloji Kongresi 2011 Kapadokya Çocukluk Çağı EEG si : İnteriktal Aktiviteler Dr. Hasan Tekgül EÜTF Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı 13. Ulusal Çocuk Nöroloji Kongresi 2011 Kapadokya Çocukluk EEG si I. Yenidoğan EEG si : 0-1 ay II. Süt Çocuğu

Detaylı

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar

Detaylı

TANIM ANİ KARDİYAK ÖLÜM ANİ KARDİYAK ÖLÜM (AKÖ) NEDİR? ŞU ANKİ RESÜTASYONDAKİ TANI ALMIŞ KARDİYAK HASTALIĞI OLAN VEYA OLMAYAN KİŞİLERDE KISA

TANIM ANİ KARDİYAK ÖLÜM ANİ KARDİYAK ÖLÜM (AKÖ) NEDİR? ŞU ANKİ RESÜTASYONDAKİ TANI ALMIŞ KARDİYAK HASTALIĞI OLAN VEYA OLMAYAN KİŞİLERDE KISA ANİ KARDİYAK ÖLÜM DR.FERDA CELEBCİ AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ACİL TIP A.D. 01/09/2009 ANİ KARDİYAK ÖLÜM (AKÖ) NEDİR? TANIM TANI ALMIŞ KARDİYAK HASTALIĞI OLAN VEYA OLMAYAN KİŞİLERDE KISA SÜREDE GELİŞEN (GENELLİKLE

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

Nurhak Demir İbrahim Öztura Barış Baklan Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Klinik Nörofizyoloji Bilim Dalı

Nurhak Demir İbrahim Öztura Barış Baklan Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Klinik Nörofizyoloji Bilim Dalı Nurhak Demir İbrahim Öztura Barış Baklan Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı Klinik Nörofizyoloji Bilim Dalı 53 yaş, erkek, lise mezunu, esnaf, evli Yakınma 1: 10 yıldan beri yürürken ayağın

Detaylı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. Hipertansiyon Nedir? Çoğunlukla yüksek kan basıncı olarak

Detaylı

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065 Gençlerde Bel Ağrısına Dikkat! Bel ağrısı tüm dünyada oldukça yaygın bir problem olup zaman içinde daha sık görülmektedir. Erişkin toplumun en az %10'unda çeşitli nedenlerle gelişen kronik bel ağrıları

Detaylı

Patogenez Hastalığın etyopatogenezi tam olarak açıklanamamıştır. Yüksek ateşe bağlı vücut ısısındaki değişiklikler, enfeksiyonun

Patogenez Hastalığın etyopatogenezi tam olarak açıklanamamıştır. Yüksek ateşe bağlı vücut ısısındaki değişiklikler, enfeksiyonun Kitap Bölümü DERMAN Febril Konvülzyonlar Mehmet Açıkgöz Çocuklarda en sık görülen nöbet formu olan febril konvülzyon, 6 ve 60 ay arasındaki çocuklarda vücut sıcaklığının 38oC veya daha yüksek olmasıyla

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 21 Ekim 2016 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 21 Ekim 2016 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 21 Ekim 2016 Cuma İnt. Dr. Nurdan Baydoğan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı

Detaylı

ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29

ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29 Portal Adres ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29 : www.haberahval.com İçeriği : Gündem Tarih : 05.08.2014 : http://www.haberahval.com/engelli-atamasi-suba-03082014.html 1/9 ENGELLI ATAMASI EKPSS

Detaylı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:

Detaylı

HASTAYA YAKLAŞIM. Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı Acil Tıp T p AD Mart 2007

HASTAYA YAKLAŞIM. Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı Acil Tıp T p AD Mart 2007 NÖBET GEÇİREN HASTAYA YAKLAŞIM Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı HrÜTF Acil Tıp T p AD Mart 2007 Konvülsiyon Tanım: Beyindeki nöronlarn ronların n anormal elektriksel deşarj arjı sonucu oluşan nörolojik

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF. EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU Hasta Kitapçığı PROF.DR ARZU YAĞIZ ON POLİOMYELİT (ÇOCUK FELCİ) NEDİR? Poliomyelit, çocukluk çağında görülen

Detaylı

Çocukluk Dönemi Paroksismal Hastalıklar

Çocukluk Dönemi Paroksismal Hastalıklar DR. İLKNUR EROL Çocukluk Dönemi Paroksismal Hastalıklar Migren (epilepsiden 10 kat fazla) Nöbetler Senkop, presenkop Paroksismal dizkineziler Uyku bozuklukları Hiperventilasyon sendromu Çocukluk Dönemi

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14 HEREDİTER SFEROSİTOZ İNT.DR.DİDAR ŞENOCAK Giriş Herediter sferositoz (HS), hücre zarı proteinlerinin kalıtsal hasarı nedeniyle, eritrositlerin morfolojik olarak bikonkav ve santral solukluğu olan disk

Detaylı

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ

SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ Ankara Çocuk Sağlığı Hastalıkları Hemotoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi 2 Amaç Klinik bulguların özellikleri Kalıtsal

Detaylı

Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu

Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu D O K U Z E Y L Ü L Ü N I V E R S I T E S I N Ö R O L O J I A N A B I L I M D A L ı ( D a m l a Ç e l i k, Ö z l e m A k d o ğ a n, N u r h a k D e m i r, U l u

Detaylı

Bradiaritmiler. Sinüs Bradikardisi. Birinci Derece AV blok. Birinci Derece AV blok. Bradisritmiler

Bradiaritmiler. Sinüs Bradikardisi. Birinci Derece AV blok. Birinci Derece AV blok. Bradisritmiler Bradiaritmiler Bradisritmiler Dr. Ali Vefa SAYRAÇ Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı 20/10/2009 Sinüs bradikardisi Birinci derece AV blok (20msn den uzun PR) İkinci derece AV blok

Detaylı

Febril Nöbetler. Dr.Ayşe SERDAROĞLU. Beyni olan herkesin nöbeti olabilir

Febril Nöbetler. Dr.Ayşe SERDAROĞLU. Beyni olan herkesin nöbeti olabilir Febril Nöbetler Dr.Ayşe SERDAROĞLU Beyni olan herkesin nöbeti olabilir Nöbet; Çeşitli nedenlerle beyinde nöronal hücrelerin anormal elektriksel boşalımları sonucu -bilinç değişiklikleri -anormal motor

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Beyin Tümörleri Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Sizde mi Diş Sıkıyorsunuz? Diş sıkma ve gıcırdatma, gece ve/veya gündüz oluşabilen istemsiz bir aktivitedir.

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI Prof. Dr. Aydan Kansu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı 7 y, ~ 1 yıldır karın ağrısı Göbek çevresinde Haftada

Detaylı

DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/ /01/2019) 14/11/2018 Çarşamba

DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/ /01/2019) 14/11/2018 Çarşamba DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/2018-18/01/2019) Saat 12/11/2018 08: 30 10: 20 Pediatri Stajının İşleyişi 13/11/2018 14/11/2018 15/11/2018 16/11/2018 Poliklinik ve servis Poliklinik

Detaylı

Tanımlar. Epidemiyoloji. Patofizyoloji 9/27/2012 ERİŞKİNLERDE NÖBET VE STATUS EPİLEPTİKUS

Tanımlar. Epidemiyoloji. Patofizyoloji 9/27/2012 ERİŞKİNLERDE NÖBET VE STATUS EPİLEPTİKUS 2 Tanımlar ERİŞKİNLERDE NÖBET VE STATUS EPİLEPTİKUS Dr. Savaş Arslan AÜTF Acil Tıp A.D. 06/03/2012 Nöbet: Beyin nöronlarının anormal elektriksel deşarjı sonucu oluşan, anormal nörolojik fonksiyon epizotudur.

Detaylı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler MEME KANSERİ Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler KANSER NEDİR? Hücrelerin kontrolsüz olarak sürekli çoğalmaları sonucu yakındaki ve uzaktaki başka organlara yayılarak kötü klinik

Detaylı

EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM

EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM Prof. Dr. Hayri Ermiş İstanbul Tıp Fakültesi, Kadın Hast. Ve Doğum A.B.D. Perinatoloji B.D. Gebeliğin kriz sıklığına etkisi? Gebelerin 1/3 ünde kriz

Detaylı

Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya

Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Nöroloji A.D. 11. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi 6-10 Kasım 2010, Antalya Modern toplumlarda uykudan alacaklı olmak artık sıradan bir olaydır. Bunun karşılığında

Detaylı

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102 BR.HLİ.102 Serebral Felç (İnme) ve Spastisitede Botoks Spastisite Nedir? Spastisite belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olmasıyla ortaya çıkan

Detaylı

PARASOMNİ. Prof.Dr.E.Esra OKUYUCU MKÜ Tıp Fak, Hatay

PARASOMNİ. Prof.Dr.E.Esra OKUYUCU MKÜ Tıp Fak, Hatay PARASOMNİ Prof.Dr.E.Esra OKUYUCU MKÜ Tıp Fak, Hatay Sunum Plan: Giriş REM/nREM Nedenler Tedavi Parasomniler Uyku, kısmi uyanıklık ya da uykuya geçiş sırasında yapılan anormal hareket ve davranışlardır

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Beyin-Omurilik Arteriovenöz Malformasyonları ve Merkezi Sinir Sisteminin Diğer Damarsal Bozuklukları Hasta Bilgilendirme Formu 5 AVM ler Ne Tip Sağlık Sorunlarına

Detaylı

PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli

PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR. Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli PERİFERİK ARTER HASTALIKLARINDA SEMPTOMLAR Dr. İhsan Alur Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi AD, Denizli PERİFERİK ARTER HASTALARINA YAKLAŞIM NASIL OLMALIDIR? A) ANAMNEZ (ÖYKÜ,

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ N Emiralioğlu, U Özçelik, G Tuğcu, E Yalçın, D Doğru, N Kiper Hacettepe Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Genel Bilgiler Primer

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2017-2018 EĞİTİM YILI DÖNEM IV ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJ EĞİTİM PROGRAMI Eğitim Başkoordinatörü: Doç. Dr. Erkan Melih Şahin Dönem Koordinatörü:

Detaylı

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR?

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? Tuvalet eğitimi döneminde, nörolojik olarak normal bazı çocuklarda yanlış edinilmiş işeme alışkanlıkları neticesinde ortaya çıkan işeme fazındaki

Detaylı

HEMORAJİK İNME. Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD

HEMORAJİK İNME. Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD HEMORAJİK İNME Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD İntraserebral kanamalar inmelerin %10-15 ini oluşturmaktadır. İntraparenkimal, subaraknoid, subdural ve

Detaylı

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ Erhan Çalışıcı, Birgül Varan, Mahmut Gökdemir, Nimet Cındık, Özge Orbay Başkent Üniversitesi Çocuk Sağ.Has.ABD Göğüs ağrısı, çocukluk ve adölesan

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ TANIM:İnsanda yüksek serebral fonksiyonların anatomik ve fonksiyonel özellikleri ile bu fonksiyonların

Detaylı

Çocuklarda Kardiyopulmoner Arrestin Engellenmesi

Çocuklarda Kardiyopulmoner Arrestin Engellenmesi Doç. Dr. Onur POLAT Bu Ünitede; Pediatrik İleri Yaşam Desteğine Giriş Çocuklarda Kardiyopulmoner Arrestin Engellenmesi; Damar Yolu Erişimi Sıvılar ve ilaçlar Defibrilatörler Öğrenim Hedefleri; Pediatrik

Detaylı

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır.

Ayrıca sinirler arasındaki iletişimi sağlayan beyindeki bazı kimyasal maddelerin üretimi de azalır. Alzheimer hastalığı nedir, neden olur? Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır.

Detaylı

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Sinapslar. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi Sinapslar yrd.doç.dr. emin ulaş erdem TANIM Sinaps, nöronların (sinir hücrelerinin) diğer nöronlara ya da kas veya salgı bezleri gibi nöron olmayan hücrelere mesaj iletmesine

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 2 Eylül 2016 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 2 Eylül 2016 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Eylül 2016 Cuma İnt. Dr. Şeyma Bayram KOCAELI ÜNIVERSITESI TıP FAKÜLTESI ÇOCUK SAĞLıĞı VE

Detaylı

Elektrokimyasal İleti II

Elektrokimyasal İleti II Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Elektrokimyasal İleti II Prof. Dr. Cem Şeref Bediz DEUTF Fizyoloji Anabilim Dalı Bu saate neler öğreneceğiz? İmpuls, uyartı, sinyal nedir Hücre zarının elektrokimyasal

Detaylı

Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA)

Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA) www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA) 2016 un türevi 1. JUVENİL SPONDİLOARTRİT/ ENTEZİT İLE İLİŞKİLİ ARTRİT (SPA- EİA) NEDİR? 1.1 Nedir?

Detaylı

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM 9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot

Detaylı

ATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı

Detaylı

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır.

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Fzt. Damla DUMAN MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir. 1822 de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Kuvvetsizlik, spastisite, duyusal problemler, ataksi

Detaylı