Serum seruloplazmin düzeyi: Wilson hastalığında selatör tedaviden etkileniyor mu? Aile taramasında değeri nedir?



Benzer belgeler
Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD Olgu Sunumu 16 Şubat 2018 Cuma

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara

Akut ve Kronik Hepatit B Aktivasyonunun Ayrımı. Dr. Murat Kutlu Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Akut Hepatit B ve Kronik Hepatit B Reaktivasyonu Ayrımı. Dr. Şafak Kaya SBÜ Gazi Yaşargil SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

2 G.Ç, 20 yaşında erkek hasta, öğrenci, Çanakkale ŞİKAYETİ: Yok. HİKAYESİ: 6 ay önce akne vulgaris karaciğer enzim yüksekliği ALT 4 kat, AST kat

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

Hepatit Hastalığı Gebelikten Etkilenir mi?

Dahiliye Konsültasyonu için Altın Öneriler: En Sık Görülen On Olgu Örneği Asıl Deniz alt Güney başlık Duman stilini düzenlemek için tıklatın Marmara

Hepatit C. olgu sunumu. Uz. Dr. Hüseyin ÜÇKARDEŞ Bilecik Devlet Hastanesi

VAY BAŞIMA GELEN!!!!!

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu. Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

Wilson Hastalığı. Wilson Hastalığı (WH) Wilson Hastalığı (WH) Hastalığın Prezentasyonu. Hastalığın Prezentasyonu

Hepatit B Virüs Testleri: Hepatit serolojisi, Hepatit markırları

Kronik Hepatit B Tedavisi Zor Olgular

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

HBsAg KANTİTATİF DÜZEYİ İLE HEPATİT B nin KLİNİK- VİROLOJİK-SEROLOJİK DURUMU ARASINDAKİ İLİŞKİ *

OLGU SUNUMU. DOÇ. DR. VUSLAT KEÇİK BOŞNAK Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.

SİSTİNOZİS KAYIT SİSTEMİ VERİ ALANLARI (*) ile belirtilen alanların doldurulması zorunludur. Hasta Demografik Bilgileri

AKUT VİRAL HEPATİT TEDAVİSİNDE ORAL ANTİVİRALLERİN YERİ DOÇ.DR.MUSTAFA KEMAL ÇELEN DİCLE ÜNİVERSİTESİ SAPANCA

YENİ DİYABET CHECK UP

BİRİNCİ BASAMAKTA AKILCI LABORATUVAR KULLANIMI

Epstein-Barr virüs enfeksiyonlarında trombosit parametrelerinin değerlendirilmesi

IL28B genotip tayini kronik hepatit B hastalarında oral antiviral tedavi cevabını öngörmede kullanılabilir mi?

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

AMİNO ASİT, KANTİTATİF (PLAZMA, İDRAR)

HEMODİYALİZ HASTALARINDA PROKALSİTONİN VE C-REAKTİF PROTEİN DÜZEYLERİ NASIL YORUMLANMALIDIR?

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

Topaloğlu R, ÖzaltınF, Gülhan B, Bodur İ, İnözü M, Beşbaş N

Canan Albayrak, Davut Albayrak Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Hematoloji Bölümü, Samsun

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Pediatri, Ankara, Türkiye 2. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatrik Endokrinoloji, Ankara, Türkiye 3

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

Malnutrisyon ve İnflamasyonun. Hasta Ötiroid Sendromu Gelişimine imine Etkisi

DEKSAMETAZON SÜPRESYON TESTİ

SÜT ÇOCUKLARINDA UZUN SÜRELİ PERİTON DİYALİZİNİN SONUÇLARI

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

GEBELİK KOLESTAZI. Prof. Dr. Filiz Yanık Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Perinatoloji Bilim Dalı

HCC de Tarama, Tanı ve Profilaksi

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.

Diyabetin bir komplikasyonu : Yağlı karaciğer hastalığı. Prof. Dr. Kürşad Ünlühızarcı Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı

[RABİA EMEL ŞENAY] BEYANI

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

Kronik Hepatit B Tedavisinde Zor Vakaların Yönetimi. Uz. Dr. Eyüp Arslan

Alkol-Dışı Yağlı Karaciğer Hastalığı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yrd.Doç.Dr. Özgür Günal Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

DETAYLI KADIN CHECK- UP

TRANSAMİNAZ YÜKSEKLİĞİ

NEFROTİK SENDROMLU ÇOCUKLARDA MDR 1 CEVABIN BELİRLENMESİNDE ROLÜ

OLGU SUNUMU. Dr. Ziya Kuruüzüm. DEÜTF Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

MENOPOZ. Menopoz nedir?

STEROİDE DİRENÇLİ NEFROTİK SENDROM OLGULARINDA SİKLOSPORİN TEDAVİSİ: 12 AYLIK TAKİP

Halis Akalın, Nesrin Kebabcı, Bekir Çelebi, Selçuk Kılıç, Mustafa Vural, Ülkü Tırpan, Sibel Yorulmaz Göktaş, Melda Sınırtaş, Güher Göral

Akut Hepatit C Tedavisi. Dr. Dilara İnan Akdeniz ÜTF, İnfeksiyon Hastalıkları ve Kl. Mikr AD, Antalya

KRONİK HEPATİT C. Olgu Sunumu

PEG-IFN ALFA 2B /RİBAVİRİN /BOSEPREVİR KOMBİNASYONU İLE TEDAVİ EDİLEN KHC OLGUSU

GERİATRİK HEMODİYALİZ HASTALARINDA KOMORBİDİTE VE PERFORMANS SKORLAMALARININ PROGNOSTİK ÖNEMİ; TEK MERKEZ DENEYİMİ

HCC de Profilaksi, Erken Tanı, Tarama ve Tedavi Yaklaşımı

Nutrisyonel Vitamin B12 Eksikliği Vakalarında Oral B12 Tedavisi

lanması Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı

KRONİK BÖBREK HASTASINDA (HBV) TEDAVİ PROTOKOLU NASIL OLMALIDIR?

Dr. Nilay HAKAN Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Tıp Fak. Neonatoloji Bilim Dalı Perinatal Medicine Nisan 2017, İZMİR

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK NEFROLOJİ VE ROMATOLOJİ B.D. ÇOCUK NEFROLOJİ DERNEĞİ PATOLOJİ KURSU KASIM, 2016

Tıkanma Sarılığı. Yrd. Doç. Dr. Zülfü Arıkanoğlu

KRONİK HEPATİT B (Olgu Sunumu) Dr. İlkay Karaoğlan Gaziantep Ün. Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hst. Ve Kl. Mik. AD.

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı Eğitim yılı

HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Karaciğerde ve anne karnındaki bebeğin plasentasına yapılan bir proteindir. Doğumdan sonra miktarı düşer. Bkz: 4 lü test. Kandaki miktarı ölçülür.

Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür.

Sebahat Usta Akgül 1, Yaşar Çalışkan 2, Fatma Savran Oğuz 1, Aydın Türkmen 2, Mehmet Şükrü Sever 2

Alkolik Hepatit. Dr. Fatih Tekin. 29 Eylül 2017 İstanbul

SEVELAMER HEMODİYALİZ HASTALARINDA SERUM ELEKTROLİT DÜZEYİ, METABOLİK VE KARDİOVASKÜLER RİSKLERİ VE SAĞKALIMI ETKİLER

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı

Marjinal Canlı Donörlere Yaklaşım. Dr. Elif Arı Bakır Dr. Lütfi Kırdar Kartal EAH Nefroloji Kliniği

Alpha-Fetoprotein. (AFP-L3) ve Des-Gamma. Protrombin (DCP) in Hepatosellüler. ndaki Yerleri; Türk Hasta Grubunda Đlk

DOÇ. DR. GÜNAY ERTEM S. B. Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Polikistik Böbrek Hastalığında Yeni Tedavi Yaklaşımları

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

RA Hastalık Aktivitesinin İzleminde Yeni Biyobelirteçler Var mı? Dr. Gonca Karabulut Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ

Prof Dr Sabahattin ALTUNYURT Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD

HEMODİYALİZ HASTALARINDA KORONER ARTER KALSİFİKASYON PROGRESYONU VE OSTEOPROTEGERIN / RANKL

Bilinen, 5000 den fazla fonksiyonu var

Prof.Dr. Oktay Ergene. Kardiyoloji Kliniği

HEPATİT DELTA Klinik Özellikler, Tanı ve Tedavi. Prof. Dr. Mustafa Kemal ÇELEN Diyarbakır

Meme ve Over Kanserlerinde Laboratuvar: Klinisyenin Laboratuvardan Beklentisi

TAM KAN SAYIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

Çalışmaya katılan hasta sayısı: 7601 (7599 hastanın datası toplandı)

Transkript:

AKADEMİK GASTROENTEROLOJİ DERGİSİ, 2002; 1 (2): 86-91 Serum seruloplazmin düzeyi: Wilson hastalığında selatör tedaviden etkileniyor mu? Aile taramasında değeri nedir? Serum ceruloplasmin levels in Wilson disease: Diagnostic value and the effect of chelation therapy Kadir DEMİR, Çetin KARACA, Sabahattin KAYMAKOĞLU, Sadakat ÖZDİL, Dinç DİNÇER, Ziyaettin DURAKOĞLU, Fatih BEŞIŞIK, Yılmaz ÇAKALOĞLU, Atilla ÖKTEN İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı, İstanbul Giriş ve amaç: Serum seruloplazmini, akut faz reaktanlar ndan biridir. Bu durum, özellikle hepatik formdaki Wilson hastal ğ tan s nda, serum seruloplazmin düzeyinin kullan m n zorlaşt r r. Ayn zamanda şelatör tedavi s ras nda serum düzeylerinde azalma da görülebilir. Gereç ve yöntem: Bu çal şmada 34 Wilson hastas nda (15 hepatik, 6 nöropsikiyatrik, 4 hepatonörolojik ve 9 asemptomatik) başlang ç seruloplazmin seviyesinin tan da değeri ve tedavi seyrindeki değişiklikleri değerlendirilmiştir. Serulopazmin seviyesi radyal immunodiffüzyon tekniği ile, başlang çta ve şelatör tedavinin en az 6. ay ndan sonra ölçülmüştür. Hastalar n ortalama yaş 20±9.6 y l (7-46 y l) ve ortalama takip süresi 36±25 ay (6-75 ay) idi. Bulgular: Tüm grupta, tedavi öncesi düşük serum seruloplazmin seviyesi (< 20 mg/dl) %76.5 (26 hasta) ve ortalama serum seruloplasmin düzeyi 13.1±6.8 mg /dl (3.2-26.9 mg/dl) idi. Tedavi seyrinde, düşük serum seruloplasmin düzeyi hastalar n % 94 ünde (32 hasta, p=0.421) ve ortalama serum seruloplazmin düzeyi 9.4±4.4mg /dl (3-23.9, p< 0.003) idi, anlaml azalm şt. Serum seruloplazmin düzeyi 7 hastada (3 hepatik, 2 hepatonörolojik, 2 asemptomatik) anlaml azal rken sadece 1 hastada (hepatik form) anlaml olarak artt. Sonuç: Bu sonuçlarla, düşük serum seruloplazmin düzeyi Wilson hastal ğ tan s ve aile taramas nda en iyi testlerden biri olmas na rağmen, normal serum seruloplazmin düzeyi tan y ekarte ettirmez. Bu hastalar n çoğunda şelatör tedavi seyrinde seruloplazmin düzeyleri anlaml olarak azalmaktad r. Tan aşamas nda, serum seruloplazmin düzeyi normal ise, şüpheli vakalarda bozulmuş bak r metabolizmas n n göstergesi diğer bir test ile yap lmal d r. Anahtar sözcükler: Wilson hastalığı, seruloplazmin, şelatör tedavi. Background and aims: Serum ceruloplasmin level is an acute phase reactant. It may be difficult to determine its value in the diagnosis of Wilson s disease, especially in the hepatic form and serum ceruloplasmin levels may be decreased by chelation therapy. The aim of this study was to determine its diagnostic value and to evaluate whether there is a change in serum ceruloplasmin level with chelation therapy. Materials and methods: Serum ceruloplasmin levels of 34 patients with Wilson s disease (15 hepatic, six neurologic, four hepatoneurologic and nine asymptomatic) were measured by radial immunodiffusion at the time of diagnosis and at least six months after the beginning of therapy. The mean age at diagnosis was 20±1.65 years (range 7-46 years) and the mean duration of follow-up was 45.2±43.8 months (range, 6-75 months). Results:In the whole group, a low serum ceruloplasmin level (< 20 mg/dl) was found in 76.5 % (26) of patients and the mean serum ceruloplasmin levels were 13.1±6.8 mg /dl (range, 3.2-26.9 mg/dl) at baseline. However, low serum ceruloplasmin level was found in 94% (32, p=0.421) of patients and mean serum ceruloplasmin levels were decreased to 9.4±4.4mg /dl (range; 3-23.9, p< 0.003) during therapy. The serum ceruloplasmin level was decreased in seven pts (three hepatic, two hepatoneurologic and too asymptomatic) and only one low serum ceruloplasmin level increased during therapy. Conclusions: Although determination of the serum ceruloplasmin level is suggested to be the most useful screening test for Wilson s disease, a normal serum ceruloplasmin level does not exclude the disease. Serum ceruloplasmin levels in such patients may be decreased during chelation therapy. Even if the serum ceruloplasmin level is normal at the time of diagnosis other laboratory parameters suggestive of impaired copper metabolism should be evaluated in patients with a suspected diagnosis Wilson s disease. Key words: Wilson s disease, ceruloplasmin, chelation therapy. G R fi Wilson hastalığı (WH), ilk kez 1916 yılında, nörolog Samuel Alexander Kinnier Wilson tarafından karaciğer sirozu ile birlikte familyal, progresif lentiküler dejenerasyon olarak tarif edilmiştir (1). Günümüzde WH nın, bakır metabolizmasında bozukluğa bağlı, otozomal resessif geçişli metabolik bir karaciğer hastalığı olduğu bilinmektedir. Prevalans 30.000 canlı doğumda 1, insidens milyonda 15-30 olarak tahmin edilmekte, sorumlu genin sıklığının % 0.3-0.7, heterozigot taşıyıcılığın ise % 1'den az olduğu bilinmektedir (2-4). Primer genetik defekt 13. kromozomun uzun kolunda, P tipi ATPazlardan, ATPaz 7B genindeki mutasyonlardır (5-8). ATPaz *Bu çalışma; 8. Uluslararası Wilson Hastalığı ve Menkes Hastalığı Konferansında (2001) ve 4. Ulusal Hepatoloji Kongresinde (2001) sunulmuştur.

Serum seruloplazmin düzeyi: Wilson hastalığında selatör tedaviden etkileniyor mu? Aile taramasında değeri nedir? 7B, membranlarda bulunan ve katyon transportu ile ilgili bir enzimdir; başlıca karaciğer, böbrek ve plasentada bulunsa da kalp, beyin, akciğer, iskelet kası ve pankreasta da gösterilmiştir. WH geninde 200'den fazla mutasyon tarif edilmiştir, ancak vakaların yaklaşık % 40'ında His 1069 Gln mutasyonu bulunmaktadır (9,10). Mutasyonların farklılığı, değişik hücrelerde ve düzeylerde bakır transportunu etkilemektedir. Bu durum, farklı klinik tabloların oluşmasında muhtemel neden olarak düşünülmektedir (11-13). Gen mutasyonları karaciğerde bakırın safraya ekskresyonunu bozarak, başta karaciğer olmak üzere beyin, kornea gibi dokularda bakır birikimine ve organ disfonksiyonlarına neden olmaktadır (2,12,13). Seruloplazmin, serumda bakırın % 90 ının bağlı bulunduğu ve oksidaz aktivitesi ile özellikle demir metabolizmasında da önemli rol oynayan bir proteindir (2,13). WH nda seruloplazmin geninde mutasyon ve aposeruloplazmin sentezinde yetersizlik yoktur; ancak aposeruloplazmine bakırın katılması, yani holoseruloplazmin yapımı bozulmuştur. Seruma geçen aposeruloplazminin hızlı yıkımı da, serum seruloplazmin düzeylerinde düşüklüğe neden olur (2,14,15). Hepatik formdaki hastalarda serumda % 40 lara varan normallik tarif edilse de, genel olarak hastaların ancak % 15 dolayında normal bulunur (4,16-20). Seruloplazmin aynı zamanda akut faz reaktanı olarak karaciğerde sentez edilir, bundan dolayı enflamasyonun varlığında serum düzeylerinde artış gözlenebilir (13). Bu çalışmada; WH tanısı konulmuş 34 hastada, serum seruloplazmin düzeylerinin tanısal değeri ve şelatör tedavi seyrindeki değişimi araştırılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmaya İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Gastroenterohepatoloji Bilim Dalı na, Ekim 1994-Ocak 2001 tarihleri arasında başvuran ve WH tanısı konulan 34 hasta alındı. Wilson hastalığı tanısı indeks vakalarda serum seruloplazmin düzeyi (<20 mg/dl), idrar bakırı (100 mg/24 saat), nörolojik bulgular (distoni, disartri gibi ekstrapramidal sistem bulguları), Kayser Fleischer halkası ve karaciğer doku bakırı (>250 mg/gr kuru ağırlık) kriterleri araştırılarak en az iki kriterin varlığında konuldu. Seruloplazmin düzeyi normal ve KF halkası olmayanlarda, 24 saatlik idrar bakırı 100 mg'ın üstünde ise ve kolestatik karaciğer hastalığı yoksa WH tanısı kondu. Hastaların tümünde diğer kronik karaciğer hastalığı nedenleri ekarte edildi. Gerektiğinde D-penisillamin yükleme testi yapıldı. Test 12 saat arayla (0. ve 12. saatlerde) verilen 600 mg D-penisillamin ile birlikte toplanan 24 saatlik idrarda yapıldı, >500 mg/24 saat veya bazalin 10 katına ulaşan değerler pozitif kabul edildi. Tüm hastalar 8th Uluslararası Wilson Hastalığı ve Menkes Hastalığı Konferansında, Çalışma Grubunun önerdiği tanı kriterlerine göre (ekte sunulmuştur) kesin WH tanısı almakta idi. D-penisillamin tedavisine, günde bölünmüş dozlarda 600 mg (nörolojik bulgusu olanlarda 300 mg) olarak başlandı, yan etki görülmeyenlerde haftalar içinde kupriürezin 1000mg/gün üzerine yükselten doza ulaşıldı. Genellikle nörolojik bulgusu olmayanlarda 1200 1500 mg/gün dozu yeterli bulundu. D-penisillamin tedavisi sırasında artan nörolojik bulgular nedeniyle iki, nefrotik sendrom gelişmesi (membranoproliferatif glomerulonefrite bağlı) nedeniyle bir hastaya benzer dozlarda Trientine tedavisi uygulandı. Başvurusu sırasında, sadece hepatomegali, splenomegali veya karaciğer enzimlerinde yükseklik olanlar "hepatik", sadece nörolojik bulguları olanlar "nörolojik", her ikisinin varlığında ise "hepatonörolojik" ve aile taramasında tespit edilen semptomu olmayanlarda "asemptomatik" klinik form olarak değerlendirildi. Hastalar başlangıçta 15 günde bir, sonrasında ise giderek açılan aralar ile en fazla 6 ayda bir vizite çağrıldı. Her hastada ilk görüldüğünde, dahili muayene ve nörolog tarafından nörolojik muayenesi, oftalmolog tarafından "slit lamp" ile Kayser-Fleischer halkası-"sunflower" katarakt yönünden göz muayenesi yapıldı. Biyokimyasal testleri, viral ve otoimmun hepatit göstergeleri, serum seruloplazmin düzeyi ve 24 saatlik idrarda bakır düzeyi analiz edildi. Bu üç parametrenin negatif kaldığı bir hastada, şüphe devam ettiği için D-penisillamin yükleme testi yapıldı ve sonrasında idrar bakırının artışı ile tanı konuldu (16). Bu hastada, karaciğer biyopsisinde bakır içeriği 250 mg/ g üzerinde idi. Karaciğer biyopsisi yapılan 16 hastada karaciğer bakır içeriği tayin edildi. Hastaların tekrarlanan vizitlerinde fizik muayenenin yanısıra, kan biyokimyası (şeker, ürik asid, AST, ALT, ALP, GGT, total protein, albumin, tam kan sayımı), tam idrar tahlili (pro- AG 87

DEMİR ve ark. Tablo 1. Hastalar n tan konulduğunda klinik, demografik ve laboratuvar özellikleri Total Hepatik Nörolojik Hepato-nörolojik Asemptomatik p** N (%) 34 15 (44) 6 (18) 4 (12) 9 (26) Cins, E (%) 18 10 3 3 2 >0.05 (53) (67) (50) (75) (22) Tan yaş,y l 20±9.6 22±9 22±10 16±4 18±12 >0.05 (aral k) (7-46) (12-40) (13-41) (12-22) (7-46) KayserFleischer halkas, n(%) 25 11 6 4 4 =0.057 (74) (73) (100) (100) (44) Seruloplazmin,mg/dl (aral k) 13±6.8 14±6 8±4 17±8 14±8 >0.05 (3-27) (6-23) (3-16) (7-25) (7-27) İdrar bak r, µg/24 saat (aral k) 449±541 614±743 564±344 169±96 221±76 >0.05 (76-2324) (104-2324) (246-1071) (76-284) (121-323) İdrar bak r (>100µg/24 saat) n(%) 33 15 6 3*** 9 >0.05 (97.1) (100) (100) (75) (100) Karaciğer bak r içeriği*,µg/gr kuru ağ.(aral k) 728±401 698±328 406±5 403±42 976±434 >0.05 (355-1751) (413-1063) (403-410) (355-435) (382-1751) * Karaciğer bak r 16 hastada (gruplara göre 4,2,3,7 hastada) çal ş lm şt r.**"one-way ANOVA" testi ile, *** idrar bak r <100µg/24 saat olan hastada D-penisillamin yükleme testi pozitif idi. teinüri, hematüri) ve bakır göstergelerinden günlük idrar bakırı, serum seruloplazmin ve serum bakır düzeyleri bakıldı. Serum seruloplazmin düzeyi bazal ve tedavinin en az 6. ayı veya sonrası değerler ile karşılaştırıldı. Biyokimyasal tetkiklerden serum protein elektroforezi REP otoanalizörü; alkalen fosfataz, total bilirubin ve total protein kolorimetrik; AST, ALT ve GGT ise kinetik yolla DAX 72 otoanalizörü (Techiccon, Bayer Diagnostics) ve kan sayımları H2 (Techicon, Bayer Diagnostics) otoanalizöründe yapıldı. Karaciğer biyopsileri Menghini tekniği ile Hepafix 1.6 (Braun, Germany) iğneleri kullanılarak yapıldı. Alınan örnek bölünerek, bir parçası formalin içinde fikse edildi ve Patoloji Anabilim Dalı nda haematoksilen-eosin boyası ile boyanarak değerlendirildi. Diğer parça ise Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı, Eser Elementler Laboratuvar ına, doku bakır içeriğinin tayini için özel cam kaplar içinde gönderildi. Serolojik testlerden HBsAg, anti-hcv ve otoantikorlar ticari kitleri kullanılarak ELİSA ile tayin edildi. Serum seruloplazmin düzeyi radyal immunodifüzyon, 24 saatlik idrarda bakır atomik absorpsiyon ve karaciğer bakır içeriği de atomik absorpsiyon spektroskopik olarak test edildi. İstatistiki değerlendirilmeler SSPS for Windows 10 paket programı kullanılarak, sürekli değerler eşlenmiş-t testi, nominal değerlerde ki-kare testi ile yapıldı. Dekstriktif değerler ortalama±1standart sapma olarak verildi. "p<0.05" ise anlamlı olarak değerlendirildi. SONUÇLAR Çalışmaya alınan 34 hastanın ort.yaşı : 20±9.6 yıl (7-46 yıl), 18 i erkek (%52.9) idi. Tanı 24 hastaya semptomları nedeniyle başvurusu sonrası ve 10 hastaya da aile taraması sonrası konuldu. Aile taraması sırasında bir hastada nörolojik bulgu (yavaş konuşma ve tremor) saptandı. Hastalar 36±25 ay (6-75 ay) izlendiler. Başvuru sırasında, klinik olarak 24 indeks hastanın 15 i hepatik (%62), 5 i nörolojik (%21) ve 4 ü hepatonörolojik (%17) formdaydı. Öykülerinde indeks 24 vakanın 4 ünde kardeşlerden birinin daha önce sebebi bilinmeyen karaciğer sirozundan kaybedildiği öğrenildi. Ebeveynlerde akraba evliliğine beş ailede (%21) rastlandı. Kayser-Fleischer halkası 25 hastada (%73.5), düşük serum seruloplazmin düzeyi (<20 mg/dl) 26 hastada (%76.5) ve yüksek idrar bakırı AG 88

Serum seruloplazmin düzeyi: Wilson hastalığında selatör tedaviden etkileniyor mu? Aile taramasında değeri nedir? Tablo 2. Serum seruloplazmin düzeylerindeki, tedavi s ras nda gözlenen kantitatif değişim Total Hepatik Nörolojik Hepato-nörolojik Asemptomatik p** N 34 15 6 4 9 Bazal SC,mg/dl 13.1±6.8 13.5±6.1 8.5±4.3 17.2±8.2 13.5±8.1 >0.05 (3.2-26.9) (6-23) (3-16) (7-25) (7-27) Tedavi sonras SC,mg/dl 9.4±4.4 9.7±5.2 7.9±2.1 10.6±4.7 9.5±4.5 >0.05 (3-23.9) (5-23.9) (3.2-12.2) (7-16.9) (7-20) P* 0.003 0.034 0.715 0.109 0.144 *eşlenmiş t-testi, **one-way ANOVA test (>100mg/24 saat) 33 hastada rastlandı. Düşük olan idrar bakırlı hastada D-penisillamin yükleme testine pozitif yanıt alındı. Karaciğer bakırı 16 hastada bakılabildi, hepsinde değerler, tanı için yeterli olan 250 mg/gr.kuru ağırlık düzeyin üzerinde idi. Değerler, klinik formlara göre tablo 1-4 de özetlenmiştir. TARTIfiMA Seruloplazmin geni 3. kromozomda bulunur ve WH nda bu gende herhangi bir defekt gözlenmez, ancak % 90dan fazla vakada serum düzeylerinde düşüklük gözlenir. Bundan dolayı, uzun yıllar Kayser-Fleischer halkası ile birlikte aile taramalarında kullanılan yegane laboratuvar tetkiki olmuştur. Bugün seruloplazmin metabolizmasının iyi bilinmesi ve yapılan araştırmalarda hepatik form Wilson hastalarında % 40 lara varan oranda normal değerler ile karşılaşılması tek başına yeterli olmadığını düşündürmektedir. Seruloplazmin hepatositlerde aposeruloplazmin olarak sentezlenir ve Wilson gen ürünü, ATP 7B varlığında bakır ile birleşerek seruloplazmin (holoseruloplazmin) oluşur, serumda bakırın büyük bölümünü bağlayarak periferik dokulara taşır. WH nda seruloplazmin oluşamayacağı için, serumda bulunan bileşik daha çok aposeruloplazmindir, seruloplazmin düşük miktarda tespit edilir. Seruloplazmin, karaciğerde yapılan birçok protein gibi, akut faz reaktanıdır. İnflamasyonda, gebelik veya ekzojen östrojen kullanımlarında serum düzeyi artar. Bundan dolayı inflamasyon ile seyreden karaciğer hastalıklarında serumda düzeylerinde artış gözlenir (13). Seruloplazminin hemen en önemli fizyolojik fonksiyonlarından bir de oksidaz aktivitesidir ve seruloplazminde mevcuttur, aposeruloplazminin böyle bir aktivitesi yoktur. Serum seruloplazmin düzeyleri iki yöntemle ölçülür. Oksidaz aktivitesini ölçen enzimatik yöntemler ile seruloplazmin düzeyi belirlenirken; immunolojik yöntemlerde (radiyal immunodiffüzyon gibi) hem seruloplazmin hemde aposeruloplazmin düzeyleri birlikte ölçülür. Literatürde çalışmalarda seruloplazmin düzeylerindeki fark, ölçüm yöntemlerinin benzer olmaması ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Biz çalışmamızda radiyal immunodiffüzyon yöntemini kullandık. Normal seruloplazmin düzeyi (>20 mg/dl) vakalarımızın % 23 ünde mevcut idi. Tablo 3. Serum seruloplazmin düzeylerindeki, tedavi s ras nda gözlenen kalitatif değişim Total Hepatik Nörolojik Hepato-nörolojik Asemp-tomatik p* N 34 15 6 4 9 Bazal SC (< 20mg/dl), n (%) 26 12 6 2 6 >0.05 (76.5) (80) (100) (50) (66.7) Tedavi sonras SC (<20 mg/dl),n (%) 32 14 6 4 8 >0.05 (94.1) (93.3) (100) (100) (88.8) p* 0.421 1.00 - - 0.333 *Ki-kare testi AG 89

DEMİR ve ark. Tablo 4. Hastalarda şelatör tedavi s ras nda serum seruloplazmin düzeyleri bazal SC* tedavi sonras Önemli Klinik form*** (mg/dl) SC (mg/dl) değişiklik** MS 25 11.7 EVET HEPNEU HE 7 7.0 H MB 8 7.0 N STB 7 7.0 HEPNEU MK 20 10.0 EVET H ASY 16 12.2 N GG 18 7.0 H BB 9 7.0 H AM 3 7.0 N HS 23 7.0 EVET H FD 7 7.0 H AC 13 8.3 H MK 12 8.1 H BO 6 5.0 H NG 19.6 19.6 H DE 7 7.0 N SG 17 23.9 EVET H YG 10 7.0 N SS 23 7.7 EVET H YD 8 7.0 H GZ 9 10.5 H YC 14 7.0 HEPNEU MB 23 16.9 EVET HEPNEU NG 7 7.0 N OE 7 7.0 S IB 18 7.0 S FY 7 12.0 S NU 7 7.0 S TG 20 20.0 S TG 22 11.7 EVET S SS 27 7.0 EVET S SS 7 7.0 S TC 12 10.5 H SD 7 7.0 S * serum seruloplazmin düzeyi ** tan y etkileyecek değişikliğin varl ğ *** H: hepatik, HEPNEU: hepatonörolojik, N: nörolojik, S: semptomsuz Bu oran benzer yöntemle seruloplazminin değerlendirildiği Steindl ve ark.larının (17) çalışması ile uyumlu olmasına rağmen; bir çok çalışmadaki orandan fazladır (4,18-21). Bu farklılığın ölçüm yöntemi ile ilgili olduğu aşikardır. Klinik formlar arasında çalışmamızda fark hem kalitatif hem de kantitatif olarak tespit edilmedi. Çalışmamızın esas amacı, hastaların başvurusunda veya aile taramasında seruloplazmin düzeyinin değerlendirilmesi ve bunun şelatör tedavinden etkilenip etkilenmediğinin araştırılması idi. WH nda şelatör tedavi ile ancak 3-6 ay sonra klinik düzelmenin başladığı bilindiğinden, hastalarda ikinci seruloplazmin düzeyleri olarak tedavinin 6. ayı veya sonrasında bakılan değerler göz önünde bulunduruldu. Tedavi seyrinde serum seruloplazmin düzeylerinde anlamlı düşüklük gözlendi (p=0.003). Seruloplazmin düzeylerinde azalma her klinik formda tespit edilmesine rağmen, sadece hepatik formda istatistiki olarak anlamlı idi (p= 0.034). Hepatik formdaki hastalarda, bazal seruloplazmin düzeyleri 13.5±6.1 mg/dl den, tedavi sırasında 9.7±5.2 mg/dl e azalırken (p=0.034); hepatik inflamasyonun göstergesi olarak alınan serum ALT değerleri de 76.2±54.5 U/L den, 45±25.4 U/L e geriledi (p=0.04). Ancak serum ALT ve seruloplazmin düzeyleri arasında pozitif bir korelasyon olmasına rağmen; bu ilişki istatistiki olarak anlamlı değildi (p>0.05). Çalışma grubundaki hasta sayısının azlığının buna neden olduğu düşünüldü. Semptomatik hastalarda, WH düşünüldüğünde bakır metabolizması göstergeleri genellikle hep birlikte değerlendirilmektedir. Serum seruloplazmin düzeyleri yanısıra serum bakırı ve/veya 24 saatlik idrar bakırı da bakılmaktadır. Esas sorun aile taramasında, asemptomatik vakaların tanınmasıdır. Bu durum WH nda erken tanının ve tedavinin prognozu doğrudan etkilemesi nedeniyle son derece önemlidir. Bilim Dalımızda 1994 den öncesi aile taramasında; Kayser- Fleischer halkası ve serum seruloplazmin düzeyleri bakılmaktaydı. Bu dönemde Wilson sirozu olan bir hastanın aile taramasında Kayser- Fleischer halkası olmayan ve serum seruloplazmin düzeyi normal olan kız kardeşi yaklaşık 4 yıl sonra subfulminan karaciğer yetersizliği ile başvurduğu hastanemizde kaybedildi. Çalışmamızda 10 hastaya aile taramasında tanı koyduk, ancak bunlardan birinde nörolojik bulguların varlığı nedeniyle asemptomatik hasta sayımız dokuz idi. Asemptomatik hastalarda Kayser Fleischer halkası % 44 ve düşük seruloplazmin düzeyi de %67 oranındaydı. tedavi sonrasında ise oran %89 a yükseldi. Tüm grupta da %76.5 den, % 94.1 e yükseldi. Tedavi sonrası oranlar literatür ile daha uyum göstermekteydi (4,18-21). Gerek indeks vakaların tanısında gerek aile taramasında asemptomatik hastalarda, tanıda D-penisillamin yükleme testi ile beraber 24 saatlik idrar testi % 100 duyarlı bulundu (Tablo 1), bu literatür ile uyumlu idi (22). Son yıllarda yapılan çalışmalar sonrasında, günümüzde idrar bakır düzeyleri tanıda giderek artan sıklıkla kullanılmaktadır. Sonuç olarak, normal serum seruloplazmin düzeyleri Wilson hastalığında % 20 dolayında AG 90

Serum seruloplazmin düzeyi: Wilson hastalığında selatör tedaviden etkileniyor mu? Aile taramasında değeri nedir? rastlanabilir. Şelatör tedavinin seyrinde bu oran % 5 e gerilemektedir. Bunda karaciğerde inflamasyonun gerilemesi rol oynaması en olası neden gözükmektedir. Normal serum seruloplazmin düzeyi gerek Wilson hastalığı tanısında, gerekse aile taramasında tek başına veya Kayser Fleischer halkası ile birlikte yeterli bulunmamalı, şüpheli vakalarda, mutlaka 24 saatlik idrarda bakır düzeyi gibi, diğer bir bozulmuş bakır metabolizması göstergesi de araştırılmalıdır. KAYNAKLAR 1. Wilson SAK. Progressive lenticuler degeneration: a familial nervous disease associated with cirrhosis of the liver. Brain 1912; 34: 295-301. 2. Loudianos G, Gitlin JD. Wilson s disease Sem Liv Dis 2000;20:353-64. 3. Zucker SD, Gollan JL. Wilson's disease and hepatic copper toxicosis. Ed: Zakim L, Boyer TD. Hepatology: a text book of liver disease, 3rd ed. Philadelphia: Saunders; 1996. 1405-39. 4. Gollan JL, Gollan TJ. Wilson disease in 1998: genetic, diagnostik and therapeutic aspects. J Hepatol 1998; 28 (suppl.1): 28-36. 5. Frydman M, Bonne-Tamir B, farrer LA et al. Assignment of the gene for Wilson s disease to chromosome 13: Linkage to the esterase D locus. Proc Natl Acad Sci USA 1985;82:1819-21. 6. Petrukhin K, Fischer SG, Pirastu M et al. Mapping, cloning and genetic characterization of the region containing the Wilson disease gene Nat Genet 1993; 5: 338-43. 7. Tanzi RE, Petrukhin K, Chernov I et al. The Wilson disease gene is a copper transporting ATPase with homology to the Menkes disease gene. Nat Genet 1993; 5: 344-50. 8. Bull PC, Thomas GR, Rommens JM et al. The Wilson disease gene is a putative copper transporting P-type ATPase similar to the Menkes disease gene. Nat Genet 1993; 5: 327-37. 9. Pyeritz RE. Genetic heterogeneity in Wilson Disease: lessons from rare alleles. Ann Int Med 1997; 127: 70-1. 10. Shah AB, Chernov I, Zhang HT et al. Wilson disease gene (ATP7B): population frequencies, genotype-phenotype correlation, and functional analyses. Am J Hum Genet 1997; 61: 317-28. 11. Schilky ML. Identification of the Wilson's disease gene: clues for disease pathogenesis and potential for molecular diagnosis. Hepatology 1994; 20: 529-33. 12. Riordan SM, Williams R. The Wilson s disease gene and phenotypic diversity. J Hepatol 2001;34:165-71. 13. Cox DW, Roberts EA. Wilson disease. Ed: Feldman M, Friedman KS, Sleisenger MH. Gastrointestinal and Liver Disease. 7th edition. by Saunders, China. 2002;volume 2:1269-77. 14. Schilsky ML, Sternlieb I. Overcoming obstacles to the diagnosis of Wilson's disease. Gastroenterology 1997; 113: 350-3. 15. Hung I, Gitlin JD. Wilson s disease. Ed. Bircher J, Benhamou JP, McIntyre N, Rizetto M, Rodes J. Oxford textbook of Clinical Hepatology. by Oxford University Press, Honkong. 2000;volume 2:1375-8. 16. Yarze JC, Martin P, Munoz SJ et al. Wilson's disease: current status Am J Med 1992; 92: 643-54. 17. Steindl P, Ferenci P, Dienes HP et al. Wilson's disease in patients presenting with disease: a diagnostic challenge. Gastroenterology 1997; 113: 212-8. 18. Stremmel W, Meyerrose KW, Niederau C et al. Wilson disease: clinical presentation, treatment, and survival. Ann Int Med 1991; 115: 720-6. 19. Woods S, Colón VF. Wilson's disease. AFP 1989; 40: 171-8. 20. Sternlieb I. Perspectives on Wilson's disease. Hepatology 1990; 12: 1234-9. 21. Schoen RE, Sternlieb I. Clinical aspects of Wilson's disease. Am J Gastroenterol 1990; 85: 1453-7. 22. Da Costa CM, Baldw n D, Portman B et al. Value of urinary copper excretion after penicillamine challenge in the diagnosis of Wilson's disease. Hepatology 1992; 15: 609-15. AG 91