Romanda Mekân Kavramı Concept of Place in Novel



Benzer belgeler
2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

TÜRKÇE ÖRETMEN ADAYLARININ KONUMA KAYGILARINA LKN BR NCELEME A STUDY ON SPEECH ANXIETY OF TURKISH LANGUAGE TEACHER CANDIDATES Esra LÜLE MERT

KATILIMCI YEREL YÖNET M ANLAYI INDA. H.Burçin HENDEN. Özet. Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN:

Metin Edebi Metin nedir?

BOSAD Boya Sanayicileri Dernei TÜRK BOYA SEKTÖRÜ. Dünya Boya Ticaretindeki Gelimeler

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

AB Uyum Sürecinde Türkiye nin Rekabet Gücü lerleme Raporu Üzerine Tespitler

Kübra YILMAZ, Yudum HACIOĞLU, Kadri ŞAHİN, Abdülkadir Arslan

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

TÜS AD YÖNET M KURULU BA KANI ARZUHAN DO AN YALÇINDA IN GLOBAL L DERL K FORUMU AÇILI KONU MASI. 11 Mayıs 2007 Bahçe ehir Üniversitesi, stanbul

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

T.C. BÜYÜKÇEKMECE BELEDYES

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

Dousan Boru Sanayi ve Ticaret A Tarihli Faaliyet Raporu. irket Merkezi Erzincan Sivas Karayolu 14 Km Pk 74 Erzincan

GÜNLÜK (GÜNCE)

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi. Güz 2012 Fall 2012

ÖRGÜTLERN SOSYAL SORUMLULUKLARI:KAVRAMSAL BR ÇÖZÜMLEME. Kürad YILMAZ ÖZET

Türkiye de Ekonomik Aktivite çinde Yabancı Sermaye Payı

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

Taıt alımlarının ette tüketim endeksi kapsamında izlenmesi hakkında bilgi notu

,$( -./(,$( 0$0$ (,$(

Kurumsal Yapısı, Yasal Çerçevesi ve Göstergeleriyle Ula tırma Sektörü

LKÖRETM OKULLARINDA GÖREV YAPAN YÖNETC VE ÖRETMENLERN ÖRENEN ORGANZASYONA LKN ALGILARI

tarafından hazırlanan bu iyeri yönetmelii tüm irket çalıanları için geçerlidir.

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi Issn: Cilt: 2 Sayı: 3 Haziran 2011

ÖRETMEN ADAYLARININ ALGILADIKLARI LETM BECERS DÜZEYLERNN NCELENMES

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

stanbul, 11 Ekim /1021

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

Sanatsal bir yaklaşımla bir yaşam stili sunan Meram Park Villaları ile tasarım ve fonksiyonelliğin mimari bütünlükle birleşimine şahit olacaksınız

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

RAN SLÂM CUMHURYET ANKARA BÜYÜKELÇS SAYIN FROOZ DAWLATABAD LE RÖPORTAJ. Kırmızı Çizgi dergisinde yayımlanan bu röportajı

TOPLUMSAL TEMSİLİYET

Beykoz Belediyesi Yarışması

Yazılım Süreç yiletirmede Baarı Faktörleri

! " #$!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

ÖRGÜTLERDE GÖREN ETM ÜZERNE BR ALAN ARATIRMASI

e.t.t.e tüketim endeksi

3. 27 I C C' C C (V B ' C ') C DC. EM1 Modeli I B C E (V B ' E ') E' r E ' I E

BÜLTEN. KONU: Mükelleflerin zahat (Özelge) Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik Yayınlanmıtır.

DI TCARET HADLERNDEK DEMN CAR LEMLER DENGES VE GSYH ÜZERNE ETKLER ( )

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

BOYASAN TEKSTL SANAY VE TCARET ANONM RKET Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU 31 MART 2010 TBARYLE

PORTER MODEL: ULUSLARARASI REKABET ÖZLEM ÖZ ODTÜ LETME BÖLÜMÜ

ETK LKELER BANKACILIK ETK LKELER

!" # $%!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

! "!! # $ % &'( )#!* )%" +!! $ %! + ')!

3. YÜZEYSEL SULARDAN SU ALMA

r i = a i + b i r m + i

Puslu Manzaralar. Yazar Volkan DURMAZ Cuma, 16 Ağustos :35 - Son Güncelleme Cuma, 16 Ağustos :44 1 / 9

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI

Tekstil Finansal Kiralama Anonim irketi

salıklı ve kaliteli bir yaam sürdürebilmesi amacıyla enerji depoladıı bir mekandır. Konut, insan varlıının en etkili güvencesidir (Ören ve Yüksel,

Metropol Bölge ve Yönetiim

John LYE** Çev.: Adem ÇALIKAN***

üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır. Çevre Düzeni Planı;10) (Deiik -

1-Zihinsel kazanýmlar 2-Duyuþsal kazanýmlar 3-Bedensel kazanýmlar

KTSAD LETMELRE DAHL MENKUL KIYMETLERN DEERLEMES. Bülent AK Ba Hesap Uzmanı

TÜRKYE OTOMOBL SPORLARI FEDERASYONU

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

HAYAL ETTİĞİNİZ ULAŞIM, KONFOR, KALİTE, ESTETİK ve GÜVEN ARTIK HAYATINIZDA

TEA TÜRKYE ELEKTRK LETM A.. GENEL MÜDÜRLÜÜ

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

03. En Muhtemel Sayı (EMS) Yöntemi (5 li EMS) EMS Yönteminde Dilüsyon Kavramı

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei

Durum böyle olmakla birlikte, özet çeviri metninin okuyucuların gerçekten yararlanabilecekleri i levsel bir doküman oldu u ku kusuzdur.

Dinlerin Rengi Renklerin Dili

Innovations in Mathematics Curricula of Elementary Schools-I: Objective, Content and Acquisition

MAT223 AYRIK MATEMATİK

1946 BELEDYE SEÇMLER VE BU SEÇMLERDE KADIN SEÇMENLERN DURUMU. Kadir EKER ÖZET

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi

DELTA MENKUL DEERLER A..

Yahut İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ

Özel t üket im t alebinin izlenmesinde kart lı alıveri: Yeni bir tüketim endeksi önerisi. (e.t.t.e) Er can Tür kan. (ercan. turkan@tcmb. gov.

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

haline gelmitir (Dicigil, 2007: 92). Tüm dünyada olduu gibi Türkiye de de obezite yaygınlıının arttıı bilinmektedir (Tam ve Çakır, 2012: 37).

KALE RF Geçi Kontrol Ünitesi

MATEMATK ÖRETMNDE BULMACA ETKNLNN ÖRENC BAARISINA ETKS

ARACI KURUMUN UNVANI :DELTA MENKUL DEERLER A.. Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU

Dexter Filkins (2008). The Forever War, New York: Vintage Books. Ahmet Hakan ÖZKAN *

Bu dönemde daha önce belirttiim gibi yatırımlarımızla ilgili almı olduumuz kararlarımızın yanı sıra;

Yazılım Takımlarında Baarı

BAKALDIRAN KADININ DRAMI: KURBAN

Transkript:

Romanda Mekân Kavramı Concept of Place in Novel Mehmet Bakır ENGÜL * Özet Roman, modern zamanların bir anlatı türü olarak hayatı bir bütün halinde kuatma iddiasında olan bir edebi türdür. nsanın sahip olduu tüm duyguları bünyesinde barındıran ve zamanla bireyin hikâyesini daha çok odaa alan bir anlayıı ifade eder. ster gerçek ister kurgusal olsun, insan veya baka herhangi bir nesne, var olabilmek için bir mekâna ihtiyaç duyar. nsanlık deerlerinin oluması ve bunların farkına varılmasıyla, mekânın insan zihninde bir anlam kazanmaya baladıı görülür. Mekân kavramı da, romanın geliim sürecine uygun bir seyir takip ederek, romanda zamanla önemli bir yer igal etmeye balar. Mekânın romanın temel unsurlarından olması, hem romanın sadece olaya dayalı bir karakterden uzaklamasına yardımcı olmu; hem de hayatın sahnesi konumundaki kiisel ve toplumsal yönünün kefedilmesini salamıtır. Mekânın varlıı ile insanın yaamı arasındaki paralellik, deiik biçimlerde romana yansır. Kimi yerde romanın sesli bir tanıı; kimi yerde ise roman kiisinin fiziksel ve ruhsal sınırlarını ortaya koyan bir aktör konumundadır. Bu çalımada, mekân kavramının tarihi süreç içinde geçirdii anlamsal karılıklar ve roman öncesi anlatılarda ve romanda ifadelendirilme biçimleri üzerinde durulmutur. Anahtar Kelimeler: roman, kurmaca, mekân, tasvir Abstract Novel, as the modern time s narration type, is a literary type which claims to surround life holistically. It expresses a perception which owns the whole emotions that people have and a perception which focuses on the story of time and individual. Whether it is real or fictional, a person or another object needs place in order to exist. It is seen that place starts to gain meaning in people s mind with the help of the occurrence of the humanity norms and with the help of their perception. The concept of place starts to occupy an important place in novel by following a proper route in accordance with the novel s development process. The fact that place is the basic element of novel has both provided the novel to get away from a character that is only based on the event and both provided its personal side that is to be discovered. The parallelism between the existence of the place and the people s life reflects into the novel in different types. Sometime it is a talky witness of the novel and sometimes it is in place of an actor who displays the physical and spiritual limits of the character of the novel. In this study, the ambiguities which the concept of place has had in the historical process and the forms of the expression of place in the prenovel narrations and in the novels have been emphasized. Key Words: novel, fictitious, place, descriptive narration Giri Arapça kevn kökünden türeyen mekân kelimesi yer, mahal, ev, oturulan yer anlamlarına gelir (Develiolu, 1992, s. 721). Ayrıca bulunulan çevre, ortam, yaanan dünya ve kainat anlamlarını da içer(ir) (Göka, 2001, s. 8). [M[ekân, ngilizce deki space sözcüünün karılıı olan ve Türkçe metinlerde zaman zaman, Uzam ve Uzay olarak kullanılan ve her iki kavramı da kapsayan anlamıyla da kullanılabilir (Akbal Süalp, 2004, s. 89). nsanın günlük yaamı tamamen mekânla bir etkileim ilikisi içinde ilerler. [E]vimiz bizim dünya köemizdir. Bizim ilk evrenimizdir (Bachelard,1996, s. 32). nsan, mekâna ait çizgide ev, i, elenme gibi fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarını giderir. nsanın evrene hâkim olma mücadelesi, tamamen mekânla ilgili bir süreçtir. Tüm mücadeleler ve savalar, özünde mekâna hâkim olma dürtüsünün bir sonucudur. Mekânın, aynı zamanda iktidar mücadelesinin de alanı olduu görülmektedir. Bu noktada vatan, özünde insanın kendisine ait, kendisini güvende hissettii ve sınırları belirlenmi kocaman evi hükmünde olan bir mekândır. Doa insanın kendi kültürel varlıını belirlemesinde baat bir rol oyna(r). Doanın her türlü etkisinden uzaklaabilmek için, barınma gereksinimi duyan insan kendisine bir kulübe ina e(der). Bu bilinçli yer yapımıyla kendisini doadan ayırıp onun karısında kültürel bir varlık olarak türüne özgü yeni bir duru belirlemeye bala(r) (Orali, 2006, s. 65). nsanın iç dünyasında yaadıı dönüümler, yaadıı yerde de karılık bulmalıydı. Mekânla bireyin ilikisi, yaanılan corafya ile örtük bir düzlemde ilerler. * Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Örencisi, mehmetsengul13@hotmail.com

529 Böylece mekânlar, insan hayatının/kiiliinin ayrılmaz bir parçası olarak karımıza çıkarken; insan da mekâna yeni boyutlar kazandırarak hâkimiyet alanını geniletmi olur. Yani [i]nsan, içinde yer aldıı mekânı algılayan, kendi konumunu bu yapı içinde belirleyen ve kendisine bu çevre içinde hareket alanı salayabilen bir bilinç ve görü yeteneine sahiptir (Yazıcı, 2002, s. 269). Kır/kent ayrıması temelinde kaba bir tasnif, insanların yaam alanlarıyla ilgili köklü farklılıkları da ifade eder. ehirleri, dier yerleim birimlerinden ayıran tek özellik kalabalık nüfusları deildir. ehirler köylere göre daha örgütlü bir toplumsal hayatın yaandıı, kamu otoritesinin güçlü olduu, resmi ve gayri resmi tüm kurumların daha fazla geliip, bürokratikletii birimlerdir. Ekonomik faaliyetler, ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri gibi tarım dıı alanlarda younlamıtır (Karatepe, 1996, s. 301). nsan faktörü, yaam alanlarında belirleyici unsur olarak karımıza çıkar. Kentlerde, insanın doaya keyfi müdahalesi, doal yaamın kendi içindeki dengesinde sapmalara neden olur. Kırsalda ise insanın doaya müdahalesi sınırlıdır. Doa ile uyumlu yapılama ve doa ile uyumlu bireyler, kırsal yaamın temel özelliklerindendir. Dolayısıyla mekânların varlık sebepleriyle oluum biçimleri, onların kimlikleri olarak okunabilir. Mekânların varlıkları ile hacimleri arasında var olan denge, farklı ekillerde oluur. Dini, ekonomik, entelektüel ve çeitli eitim ve kültür mekânlarına yakınlık gibi faktörler, ehirlerin olumasında ve ekillenmesinde önemli görevler üstlenen unsurlar olarak karımıza çıkar. Toplumların kendi imgelerine ilikin bilgi edindikleri en dolaysız kaynak kentlerdir. Bir kentin en anıtsal yapıtlarında göze çarpan mimari özelliklerden, kaldırım talarına ya da çeitli ilevlere göre semtlerin daılımından, trafiin akıına kadar her ey onun görüntüsünü çizer (Belge, 1990, s. 1). nsan, yaadıı mekânla anlam kazanan bir varlıktır. Mekânın fiziksel yapıdan beslenen dokusu, insana da rengini vermektedir. nsan-mekân ilikisi, insanın mekâna karı sorumlu bir birey olmasını da gerektirir. nsanda var olan mekânla ilgili aidiyet duygusu, köklü ve güçlü bir kaynaı iaret etmektedir. Bireyin kendisini mekânda görmesi ve oradan beslenmesi, onun da mekânla birlikte ölümsüz olma arzusunun bir sonucudur. ehir deiimin bir temsilcisidir (Haydar, 1991, s. 59). Mekânda gözlenen deiim, aynı zamanda toplumsal deiimin de ifadesidir. Toplumsal deiimler, mekândan insana doru kendisini daha güçlü bir ekilde hissettirir. Kültürel dokunun kendisini yaayarak gösterdii mekânların baında, ehirlerin parçası olan mahalleler gelmektedir. Deien yaam biçimleri, mahalle kültürünü yok etme noktasına getirmitir. Fert olmayı, ferdiyeti idrâk etmeyi, herkesi tepeleyebilecek bir hürriyet sahası gibi addeden modern insanlar için mahalle bir sosyal cenderedir. Orada saygıyla karılanması gereken deerler, kurallar ve davranı kalıpları vardır. nsanlar orada kalpleri ve yüzleri birbirine dönük yaarlar. çinde yaadıkları fizikî doku, onlar için bir hâtıra parçasıdır, sıradan bir mekân deil. Mahallenin görünürde bir merkezi yoksa da ekseni vardır: Mahallenin büyüü, mahallenin nâmusu, mahallenin câmii, mahallenin öhreti vardır ve her biri görünmez eksenleri etrafında fizikî ve beerî dokusuyla mahalleyi yörüngede tutarlar (Alkan, 1996, s. 206). Mahalleye ait sıralanan var olusal doku, geleneksel kültürün hâkim olduu, deerlerin ön plana çıktıı bir mekân görüntüsüdür. Bu doku, insanın kendisi ve gelecek nesillerin yaama biçimini belirleyen inançlarının tam bir tezahür alanı olmaktadır (Cansever, 1996, s. 374). Deiim, kültürel alt yapının salam olduu algısını veren mahalle gibi kendi içinde simetrik bir hiyerariye dayalı yerlerde, daha aır bir ekilde gerçekleir ve mekân algısı da daha güçlü bir kimlie bürünür. Bu türden bir kimlik algısı, birey ve mekân arasında aidiyet kaynaklı bir bütünlemeye iaret eder. Modern kültürün egemen olduu yerlerde yaayan bireylerde ise mekânla bu ekilde bir aidiyet ilikisi göze çarpmaz. Frederick Jameson ın [g]ündelik yaamımızı, ruhsal deneyimlerimizi, kültürel dilimizi belirleyen zamansal kategoriler deil mekânsal kategorilerdir sözleri, insan-mekân ilikisinin birbirini nasıl beslediine göndermede bulunmaktadır (Jameson dan akt. Ayman, 2006, s.152). Mekân olgusu, insanın sosyolojik ve psikolojik algısı hakkında derin fikirleri barındırmasıyla da öne çıkmı olmaktadır. 1. Dou ve Batı Algısında Mekân ehirlerin oluumu, kendi içindeki çevresel artlardan beslenen gerekçelere dayanır. Kimi ehirler, sınırlı sayıda yapının bulunduu yerlerde kurulurken, kimisi de bazı kiilerin belirledii yerlerde kurulmutur. Kamuya ait önemli binaların yerini gösteren hazır bir plan olmaksızın, bir ehrin oluturulmasından bahsetmek olanaksızdır (Serjeant, 1992, s. 122). ehirlerin büyümesi ve gelimesi, her zaman aynı hızda gerçekleememektedir. Çeitli iç ve dı sebepler, corafi konum, ihtiyaçların temini ile ilgili artlar, ehirlerin büyümesi ve gelimesini dorudan etkileyen faktörlerdir. ehirlerin kimliklerinin olumasında baskın tek bir unsurdan söz etmek olanaklı deildir. ehir tasarımı zamana ait bir sanattır (Lynch den akt. Armaan, 1997, s. 7). Özellikle tarihi bir dokuya sahip

530 olan ehirler, çok farklı kültürel dokuları özünde barındırır. Farklı medeniyetlere ev sahiplii yapmı stanbul ve Kurtuba ehirleri, buna örnek verilebilir. Her iki ehirde de -ister Dou-Batı, ister slam- Hıristiyan medeniyeti denilsin- birbirinden farklı köklü medeniyetlerin etkisi görülebilir. Yeniça balarındaki Avrupa ehircilii ile Türk ehircilii arasındaki en önemli fark, bize göre, ehir halkının kendi ehirlerinin sorunları karısındaki tutumlarını biçimlendiren sistemde düümlenir. Sistemin Türklerdeki ekli, tarihsel süreklilikten de kuvvet alarak dinsel ve ekonomik temeller üzerinde yükselir. Avrupa nın sistemi ise, yeni bir çaın balayıının açık iaretlerini de yansıtan, toplumsal açıdan, yeni bir filizlenme hareketidir. Bu filizlenmeyi de öncelikle ekonomik etkenler hazırlayıp biçimlendirmitir (Cezar, 1996, s. 276 277). Roma-Hıristiyan Katolik Kilisesinin merkeziyetçi/hükmedici yapısı, insanı seyreden bir konumda tutarak, daha kolay kontrol etmeyi amaçlar. Türk-slam kültüründe ise, ferdiyetçi yapı ve mahremiyet olgusu ev i kutsal bir noktaya taır. Türk evlerinde, odaların çok amaçlı kullanılabildii ve iklimsel artlara göre kendisini dönütürebildii görülür. Paris caddelerinin her iki yanını çevreleyen apartman dizilerinde birim evin ahsiyetinin yok oluu, katılıma imkân vermeyen yapısına karılık bir Osmanlı-Türk ehrinde her evi ayrı ayrı oluturan, yücelten idrak, inanç ve çözümlemenin derin farkı konuyu anlamaya imkân veren iki temel örnektir (Cansever, 1992, s. 92 93). slam dünyasının Batı dünyası karısında uramı olduu yenilgiler, mekân algısına da yansımıtır. Yenilgiler ve yaanan yozlama, slam mesken mimarisi(ni), mahalle ve ehir yapısı(nı) da çöküntüye ura(tmıtır) (Cansever, 1998, s. 16). Özellikle ev tipinde yaanan deiim, toplumsal hayatta yaanan deiimin en belirgin ifadesi olarak karımıza çıkar. Konak hayatından apartman hayatına kayıımız, Batılılama sürecimizin özetidir adeta. 2. Roman Öncesi Anlatılarda Mekân Destan, vakanın ileni biçimi itibari ile romanın atası kabul edilir. nsanın meydana getirdii ilk edebi tür olarak kabul edilen destanlarda, mimari mekânların kimileri, her zaman tam anlamıyla düsel olmular ve düsel kalmılardır (Tümer, 1995, s. 67). Kimileri de somut olarak ina edildikleri halde günümüze kalamayan kalıntılarından dolayı onlar da soyut/düsel mekânlar olarak kabul edilebilir. Destanlarda önemli olanın olay olması, mekânın olaya sadece sahne görevi gördüünü ve olayın olaandılıını destekleyen formlarda ilendiini ortaya koymaktadır. Mekân, genellikle blok halinde karımıza çıkar. Destanın dıa dönük karakteri, mekânın sınırsız bir bütün olarak ilenmesini salamıtır. Bu bütünlük içinde mekân, destan için önemli bir unsur olmaktan uzaktır. Efsaneler de mekânı, destan gibi düsel bir formda karımıza çıkarır. Günümüzde da, orman, maara gibi kimi mekânsal kavramların kutsal anlamlarla yüklü bulunmaları, efsane ve menkıbelerde geçmelerinden dolayıdır (Elçin, 1993, s. 315). Masal, bilinmeyen bir yerde, bilinmeyen ahıslara ve varlıklara ait hâdiselerin mâcerâsı, hikâyesi eklinde tanımlanabilir (Elçin, 1993, s. 369). Bilinmeyen bir yer, mekânın masallarda tamamen hayali bir unsur durduunu gösterir. Yani mekân, gerçek bir varlıa sahip deildir. smi geçen mekânlar da, destandaki gibi sadece sahne ilevi görmektedir. Mekânlar arası geçiler, olaylarla balantılı olarak çok hızlı bir ekilde gerçekleir. Vaka ve kahramanın marifetlerinin ön planda olması, geriye kalan unsurlardan olan mekânın teferruat olması sonucunu dourur. Roman öncesi anlatılarda mekân, hemen tamamiyle muhayyel dir ve mekâna kazandırılan anlam ve ilev, olayın sahnesi olmanın ötesinde deildir (Tekin, 2003, s. 132). Adı geçen mekânlar, somut olarak algılanan/bilinen yerler deil, hayalen yaratılmı nitelikteki yerlerdir. Mekân, okurun veya dinleyicinin hayal gücünün zenginliine paralel olarak, birbirinden farklı algılarda karılık bulmu olur. Bu bakı ve algılayı, tamamen dönem insanının hayat felsefesiyle ilgilidir. Bilimin ve aklın öne çıkmaya balamasıyla, mekân algısı da deiime urar. Daha somut, daha hayatın içinden bir tür olan roman, yapısına uygun yeni mekân algısıyla karımıza çıkar. Roman öncesi metinlerde mekân, roman kahramanlarının hayatlarında önemli bir yer igal etmez. Üzerinde yaanılan ve geçilen veya engel olarak görülen çevresel bir alan olarak karımıza çıkar. Mekân unsuru, kurguyu diri bir ekilde desteklemekten uzaktır. Genellikle olay aırlıklı olan roman öncesi türler, sürükleyicilik unsuru çerçevesinde, sanatsal kaygılardan ziyade, etkileyicilik unsurunu ön plana alan bir yapıya sahip olduklarından, mekân ve mekânda bulunan nesneler ve kiiler arasında organik bir ilikiden söz edilemez.

531 3. Roman ve Mekân Antik Yunan da sanat nedir? sorusuna, ilk olarak Platon (427 347) cevap verir. Platon, idealar âlemi adını verdii felsefî anlayıında, tabiatta var olan her eyin, aslında idealar âleminin yansımasından ibaret olduunu söyler. Sanat, eer yaadıımız dünyanın olgularından, yaadıımız hayatları taklit ederek ortaya çıkmısa, aslında sanat taklidin taklidini sunmu demektir. Platon, asıl gerçekliin ancak zihin yoluyla kavrayabileceimiz idealar dünyasında mevcut bulunduunu belirtir (Kolcu, 2008, s. 14). dealar âlemi, gerçeklik âlemidir, yaadıımız âlem ise onun yansımasından ibaret olan kopyalardır. Sanat eserlerinde gördüümüz, doadır, insandır, hayattır ve sanatçı eserinde bize bunları yansıtır; bir ayna tutar dünyaya sanki (Moran, 2007, s. 17). Nesneler ve onların varlıklarıyla ilgili ileri sürülen görüler, sanatın mekânsal anlamlarıyla da ilgilidir. Daha çok ideal bir yaam ve mekân ile ilgi olan bu öngörüler, sanat eserlerinin mekân kavramı içindeki anlamını ortaya koymaktadır. Roman kentsel bir olgudur. Kentlilik belli bir yaam ve davranı biçimi içerir. Örnein, zaman bilinci, kentlilik yaamında, köylülük yaamından daha çok gelimitir (Kongar, 1981, s. 37). Mekân algısı, kentlinin yaamında parçalar halinde, ilevsel halde bulunurken; köylülük yaamında blok halinde bulunur. [T]oplum bir bütündür ve eer köy den söz ediliyorsa kent var olduu içindir (Ünsal, 1981, s. 26). Mekân algısı açısından bakıldıında, köy/kent yaamlarının birbirinden beslenen derinlikli yapısı örnein göç, köyden kente doru fiziksel bir akıı ifade ederken, kentten köye doru da nostaljik duygusal bir akıın varlıı kendisini hissettirmektedir- arasında sürekli ve hareketli bir iliki olduu görülebilir. Gerçek hayat ile romanın ortaya koyduu kurgusal hayat arasında, tıpatıp bir örtüme beklemek bir yanılgıdır. Umberto Eco, kurmaca dünyalar gerçek dünyanın asalaklarıdır der (2009, s. 99). Edebiyat, alternatif hayatlar sunabildii ölçüde baarılı olmu kabul edilir. Sanat eseri yaamı yorumlamalı, idealletirmelidir. Veya tümüyle baımsız bir baka dünya yaratmalıdır (Demir, 1989, s. 120). Her roman, tamamen yazarın kiisel duyu, düünü ve algılayı biçimine göre farkını ortaya koyar. Romanlar, bir ihtiyaçtan doup bir ilevi yerine getiriyorlar. Hayali kiiler, gerçein boluklarını doldurup onları bize yorumlarlar (Butor, 1995, s. 300). Bu, kurmacanın bir parçası olan mekânda da aynı düzlemde ilerler. Mekân, gerçekten besleniyorken gerçekle örtümek zorunda deildir. nsan hayalinin algılayabilecei ölçekteki mekânların oluturulması, yazarın yetenei ile ilgili bir durumdur. Romanlar, geçmiin bugünkü hissedilen varlıı ile artık diledikleri gibi oynayabilirler. ehre, onun duvarlarına, meydanlarına, sokaklarına istedikleri tarihsel anlamı yükleyebilirler (Furrer, 2000, s. 30). Stendhal (1783-1842), Kırmızı ve Siyah ta (1833), romanı yol boyunca gezdirilen bir aynaya benzetir. Bu düünü biçimi (Yansıtma kuramı), mekânın romanda fazlasıyla önemli bir unsur olduunu ortaya koymaktadır. Romanın insanla, insanın yaadıı çevreyle, insanın hayalleriyle ilgili bir tür olduu düünüldüünde insanın yaadıı mekânın da, romanda belirleyici öelerden biri olması gerektii söylenebilir. Bugüne kadar, mekân unsurunun bulunmadıı bir romanın yazılamamı olması da bunu göstermektedir. Mekân, romanda ifade edilen yaama can verir, derinlik kazandırır. Belki de mekân, yazında yaamın hammaddesi, topraıdır (Dener, 1995, s. 73). Çünkü hayat gibi roman da, kurgusal gerçeklik çerçevesinde zamandan ve mekândan baımsız bir tür deildir. Mekân çerçevesinde oluturulan dünyanın gücü, romanın gücü olarak yansır. Romanın mekânla ilikisi aynı zamanda romanın tarihle, gerçeklik-kurmacayla ve zamanda yaanan deiimle ilikisi de demektir. Çünkü mekân, olayın geçtii tarihsel zamanı ve kiilerin sosyal durumunu belirlemek ilevi taır (nci Elçin, 2003, s. 13). Roman, corafi deeri olan mekânların geçmite nasıl algılandıı ve deerlendirildiini, zaman içinde ne ölçüde deiime uradıını kavramamızı salar (Tümertekin, Özgüç, 2002, s. 95). Mekân, roman kiilerinin kiiliklerinin belirlenmesinde, dönemin ve roman kiilerinin kültürel ve ekonomik yapısını yansıtmada, yazarın sanattan beklentileriyle ve sanatsal gücüyle ilgili olarak kendisini belli eder. Aslında mekân, roman kiileri üzerinde fiziksel, toplumsal ve psikolojik olarak fazlasıyla etkilidir. Mekân, olayın dili olma özelliini kazanır (Kolcu, 2006, s. 23). Yazar, olay veya durum eksenli roman yapısını yansıtırken önemli ölçüde mekânın gücünü kolaylatırıcı unsur olarak kullanır. Mekân, sadece olay ve hareketleri deil, zihni plândaki yansımaları, sosyal ve kültürel hayattaki deiim ve farklılıkları da sergileyen bir çevre, atmosferdir (Zambak, 2007, s. 2). Klâsik roman, hikâye ve tiyatrolarda, olayın sahnesi olmaktan öte bir deer taımayan mekân, romantikler, -özellikle- realist ve natüralistlerde çok daha önem kazanmıtır (Çetili, 2004, s. 77). Mekân, hem gerçek dünyayı hem de kurmaca dünyayı çevresel olarak kuatır. nsanın iç dünyasında yaadıı fırtınalar, çevresiyle çeliik bir karakterde sunularak güçlü bir mekân retorii oluturulabilir. Ya da roman kiisinin içinde bulunduu fiziksel ve ruhsal durum, yaanan anla uyumlu bir

532 mekân retoriiyle, güçlü bir ekilde ifade edilebilir. Mekânın ifade edilmesindeki üslup, olay ile mekân arasında kurgunun salamlıını öne çıkarabilecek önemli bir unsurdur. Mekân, romanda öncelikle sahne görevi görür. Bunun dıında [r]omancı mekân unsurunu: a) olayların cereyan ettii çevreyi tanıtmak, b) roman kahramanlarını çizmek, c) toplumu yansıtmak, d) atmosfer yaratmak cihetinde kullanabilir ve o, olayları ekillendirirken bunlardan birini devreye soktuu gibi, birkaçını da dikkate alabilir (Tekin, 2003, s. 129). Romancı, mekâna dayanarak oluturduu dünyayı gerçekçi kılmak endiesi taır. Kurguda mekân, okuyucunun dikkatini gerçek dünya çizgisine yaklatıran temel unsurdur. Mekân sayesinde, kurgusal dünya görünürlük kazanmı olur. Okur, mekân üzerinden ifade edilen vakaya veya duruma kendi bakıını yansıtma imkânı bulur. Romancının oluturduu dünyayı kendine göre yorumlama ve zenginletirme yoluna gider. Romancı, aktarmak istedii dünyayı okurun bilinçaltına kodlar. Bunu yaparken siyasal bir üslûp takınmak zorunda kalmamı olur. Güzellik duygusunu vermek isteyen yazar da okuru, kendisiyle birlikte sezgisel bir yolculua çıkarmı olur. [C]anlının dı dünya ile algısal ilikisi, sınırsız miktardaki uyaranlardan duyumsayabildikleri üzerine kurgulanır. Bu yüzden her canlının algıladıı dı dünya farklıdır. Her canlı için yapılacak dı dünya tarifi, aynı zamanda o canlının algıladıı dı dünyayı algılayabilme yetenek ve potansiyelinin tarifi, bir baka ifade ile o canlının tarifidir (Kahveciolu, 2008, s. 145). Yazarların mekâna yaklaım biçimlerinde de, kiisel farklılıklar belirleyici bir rol oynar. Örnein stanbul, Murathan Mungan için bir hüzünken, Orhan Pamuk için bir gizdir. Kürat Baar, stanbul a özlemin yaandıı yer olarak bakar; ehre ilikin her ey onu bu duyguya geri döndürür. Metin Kaçan ise, Batıdaki dier metropollerde olduu gibi, suçların yaandıı, insanlar arasında farklı dengelerin kurulduu stanbul daki kenar mahallelere deinir (Dener, 1995, s. 74). Yazar, algı dünyasında oluturduu mekân retoriini, okurun algısına da aynı ekilde yerletirmi olur. Okur, yazarın zihnine kodladıı mekân algısıyla çevreyi/çevresini deerlendirmekten kendisini kurtaramaz. Romanın hayatı yansıtma biçimi, romancının algısından/öncelemelerinden süzülerek okura ulamı olur. Okur, tecrübelerinden de faydalanarak oluturulan bu dünyanın anlam kazanmasına yardım eder. Demek ki yazarın, kurgu ve okur üzerinden mekânı ilevsel kılması bilinçli bir eylem olarak karımıza çıkar. Okur, [g]özucuyla pencereden dıarı baktı mı akan kentleri, aaçları, çiçekleri görebilmeli. Kompartımanın kokusunu duyabilmeli, ya da pencereden gelen temiz havayı solumalı. Yaamalı içinde. Kimi kez tiyatro, kimi kez de sinema izler gibi. Ya da oyunculardan biri olmalı okurken (Okyay, 2000, s. 83). Mekân, romanda fon olmaktan öte vaka ve kiiler üzerinde, belirleyici/yönlendirici temel unsurlarından biri olarak karımıza çıkmı olur. Mekâna yüklenen anlam ve mekânın ileniindeki younluk, yazardan yazara farklılık gösterir. Mekânın roman içindeki önemi ve alacaı ekil, yazarın öncelemeleri ve sanata bakıı ile ilgilidir. Bazen de aynı yazarın farklı eserlerinde, mekânın önem derecesi deimektedir. Aslında, mekânın daha çok romanın içeriine göre ekil alan bir yapısı olduunu söylemek daha doru olacaktır. Olay aırlıklı romanlarda/bölümlerde mekân, geni bir çerçevede geçer. Farklı ekillerde genileyerek, romanın ileyiine yardımcı olur. Psikolojik yönün aır bastıı romanlarda/bölümlerde ise mekân, darlaır. Darlatıı ölçüde derinlik kazanır. Roman kiilerinin psikolojik yapılarına göre yeni anlamlar ve ilevler yüklenir. Roman kiilerinin konumlarına ve ruhsal durumlarına göre duraan bir mekân retorii karımıza çıkar. Yazar, kimi yerde mekânı sembolik bir kimlie büründürebilir. Hatta romanda mekânın sembolü aarak, kiilik kazandıı da görülebilir. Mekân, roman kiisinin kiiliinin olumasında temel belirleyen olur. Peyami Safa nın (1899 1961) Fatih-Harbiye (1999) romanında, Fatih ve Harbiye semtleri kültürel bir kimlii, hayat felsefesini belirtir. Fatih semti, içinde yaayanlarla beraber muhafazakâr bir kimlii, Harbiye ise içinde yaayanlarıyla beraber alafrangalıı temsil eder. Mekân, kimi yerde sevenleri ayıran bir kimlikle karımıza çıkar. Bu da entrikanın gelimesine olanak salar (Kıran, Kıran, 2000, s. 241). Farklı ehirlerde bulunma, herhangi bir sebeple sevgilinin bulunduu yere gidememe, mekânsal bir ayrılıktır. Sevgililer arasında bulunan da deniz gibi objeler de ayrılıın ifadesidir. Bunlar, aynı zamanda mekânsal ayrılıın da gösterenleridir. Mekânın kavumalarda veya birlemelerde rol oynaması ise kurgudaki temel unsurlardan biridir. Roman kiilerinin ister bilinçli ister tesadüfî olarak karılamaları, tanımaları hep mekânsal bir karılıa sahiptir. Yolculuk esnasında, bir gösteride, toplantıda karılamalar, ister bilinçli ister bilinçsiz olsun, mekân unsurunun belirginlik kazanarak ön plana çıkmasıyla ilgilidir. Bu mekânlar, gerçek hayatta var olan yer adları olabildii gibi,

533 uydurma isimler de olabilir. Yani bir eserin mekânı hem gerçek hem kurmaca olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, romanın mekânları gerçekte var olsun veya olmasın kurmaca dırlar (Narlı, 2002, s. 100). Mekânın romanda görülme biçimi, çeitli tasniflerin yapılmasını gerektirir. Romanın kurgusuyla ekillenen mekân, roman kiileri ve okur üzerinde bazen genileyerek bazen de darlaarak karımıza çıkabilir. Mekân, kurgunun gidiatına göre açık/geni ve kapalı/dar; kapsayan, kapsanan da olabilir. Belli kiilere ait olan alanlar ve kamuya ait olan alanlar eklinde de karımıza çıkabilir. 3.1. Somut Mekânlar Gerçek hayattaki gibi karılıı olan mekânlardır. Roman kiileri de, gerçek hayatta olduu gibi, gündelik yaamlarını devam etmek için bir mekânda bulunmak zorundadırlar. Bu mekânlar, ilevlerine göre farklı ekillerde karımıza çıkar. Görünür olması ve roman kiisinin içinde/üzerinde hareket etmesi mekânın, romanda ilevselliini ortaya koymaktadır. 3.1.1. Açık/Geni/Dı Mekân Daha çok olay aırlıklı romanlarda karımıza çıkan, [o]lay örgüsünün üzerine asıldıı bir vestiyer ilevi üstlenen bu tür mekânlar, corafi nitelikte bir güzergâh olmaktan öteye geçemezler (Korkmaz, 2007, s. 403). Macera romanlarında ve polisiye romanlarda, aksiyon önemli bir unsurdur. Aksiyonun oluum ve geliimi, geni mekânları gerektirir. Geni mekân, olaylar arasında balantı kurulması ve kahramanların hareketleri için imkân salar. Roman kiisinin geni mekânda sahip olduu hareket kolaylıı, olayın geni bir alana kaymasını da salamı olur. Tarihi romanlarda kurgu, genellikle açık mekânlarda ilerler. Genellikle geçmite bir mekânda balayıp farklı mekânlara doru genileyen bir yapı arz eder. Anlatılan tarihi olay, dönem ve toplumsal yapı, geni bir corafyaya ihtiyaç duyar. Kimi zaman, tarihi mekânlarda yaanan kırılmalar bu yolla ifade edilmek istenir. Ülke, kır, deniz, da, ehir, park gibi geni alanlar, roman kiilerinin mekâna baımlı kiiler olmasını engellemi olur. Ancak bu geni mekânlar, kendi içinde de birbirlerine göre genileyip darlaabilir. Mesela, bölge ülkeye göre dar bir mekânken, kente göre geni bir mekândır. Geni mekânlar, roman kiilerinin daha sosyal, aktif, toplum içinde varlıklarını hissettirebilme özelliklerini de açıa çıkarır. Tam tersi durumda, yani geni mekânları sevmeyen roman kiilerinin geni mekâna çıktıklarında çekingen veya korkak tavırlar takındıkları mekân diliyle ifade edilmi olur. Roman kiisinin iç dünyasında yaadıı çeliki, uygun mekânsal karılık da bulamayınca derinlemi olur. Dıa dönük kiiler, geni mekânlarda kendilerini daha rahat hissederler. Dıa dönük kiilerin amaçları ve kiilikleri arasında görülen uyum, onların geni mekânlarda kendilerini daha kolay gerçekletirme/ifade etme imkânı salar. Mekânın ifadesi, kiisel özelliklere göre ekil deitirirken, uyum ve çeliki, romanın gücünü ve okurun algısını diri tutmu olur. Mekân ve kiiler arasında tutturulamayan uyum veya çeliki okurun, romanla ilgili mekân algısında çözülmeye sebep olur ve romanın gücünü azaltır. 3.1.2. Kapalı/Dar/ç Mekân Kapalı mekânlar, ev, konak, apartman, okul, dükkân, otel gibi yerlerdir. Psikolojik romanlarda daha çok karımıza çıkan kapalı mekânlar, dorudan kii ve kiilikle ilgilidir. Kapalı mekânlarla özdeleen tipler, kendi iç dünyalarında yaayan, toplumsal ilikilerinde çeitli arızalar gösteren özelliklere sahiptirler. Kii, kendisini ait gördüü kapalı mekânda daha rahat ve özgürdür. Kapalı mekândaki her nesne veya her köe, onun kiiliinin bir parçası olur. Yusuf Atılgan ın (1921 1989) Anayurt Oteli (2006) romanının kahramanı Zebercet ile Zebercet in ilettii otel arasında böyle bir iliki vardır. Oteldeki nesneler ile Zebercet arasında duygusal bir ilikiden söz edilebilir. Zebercet, kendisini otelle özdeletirir ve kendisini otel dıında bir yerde sınırlandırılmı hisseder. Hâkimiyet duygusu, otelde karılık bulur. Varlık sebebi olan otel, onun gücünü/varlıını gösterebildii/hissedebildii tek yerdir. Bu romanın en önemli baarısı da mekân ve roman kiisinin bütünleen yapısı, kiinin ruh dünyasında yaadıı çatımanın mekânda karılık bulmasıdır denebilir. Geni mekânların sadece üzerinden geçilen veya durulan ama kiilik üzerinde çok belirleyici olmayan özellii, kapalı mekânlarda dönüerek kurgunun ileyiindeki temel unsurlardan olur. Kapalı mekândaki her parça ve köe, mekânın ileni biçimi, olay ve kiiler üzerinde etkiye sahip bir pozisyon alır. Türk romanında özellikle yalı, kök, konak, apartman, yazlık gibi kapalı mekânlar, genellikle sosyal deiimlerin, kültür farklılıklarının, ekonomik durumların simgesi olarak kullanılmı ve ilevsel unsurlar olarak ilenmitir (Çetin, 2006, s. 137).

534 3.1.3. Genel Mekânlar Romanın yapısının dayandıı temel mekân retorii, genel mekânlardır. Herkese açık olan bu mekânlar, romanda diyalogların gerçekletii yerlerdir. Kurgunun çatallatıı, düümlendii yerler olarak karımıza çıkar. Genel mekânlardır hastane, okul, dershane, lokal, lokanta gibi yerlerdir. Kamusal alanlar olarak ifade edilebilecek olan bu mekânlar, roman kiilerinin toplumsallama/ma ölçütlerini de açıa çıkarır. Toplumla ne kadar uyumlu bir yaamın ortaya konulabilecei bu mekânlarda açıa çıkar. Kiisel ve toplumsal çatımaların en iyi yansıtıldıı yerler olan genel mekânlar, kiisel farklılıkların da ifade edilmesinde kolaylık salar. Genel mekânların baarılı bir kompozisyonla sunulduu romanlar, kurgudaki ilikiler aını da iyi bir ekilde ifade etmi olur. 3.1.4. Özel Mekânlar Ev, mutfak, bahçe gibi, belli bir kiinin veya ailenin kullanımında olan mekânlardır. Kiiler ile bu türden mekânlar arasında bir bütünsellemeden söz edilebilir. Kiisel farklılıklar veya psikolojik boyutlar, daha çok bu tür mekânlarda karılık bulur. Farklılıkların ortaya konulması, romancının yeteneini de ortaya koymu olur. Özel mekânlar, roman kiisinin dinlendii veya kendisini sorguladıı yerlerdir. Her parça ve her köenin önemli olduu bu tür mekânlarda tasvir, önemli bir unsurdur. Nesnelerin durduu yerden, duru biçimlerine kadar her ayrıntı bir göndermede bulunur. Özel mekânların kullanım ve dizayn biçimleri, kiilerin dünya görülerini de yansıttıı unutulmamalıdır. Romancı, en fazla insan-mekân ilikisini özel mekânlarda ortaya koyar. 3.2. Soyut Mekânlar Anlatılarda somut mekânlar, genellikle kurgunun gerçekletii yer olarak varlıını ortaya koyar. Soyut mekânlar ise, roman kiilerinin hayalleri, özlemleri, beklentileri ve dini inanıları ile açıa çıkar. Ütopik, fantastik ve metafizik ölçütlerde ele alınabilir. Roman kiisinin reel dünyada yaadıı problemler, onu bir açmaza doru sürükler. Kii, problemlerin olmadıı bir dü ülke hayal etmeye balar. Bu yerde, onun reel dünyada yaadıı çatıma hallerine rastlanmaz. Her ey, onun arzuladıı bir boyut kazanır bu mekânda. Kii, reel dünyanın sıkıntılarından uzakta, kendine ait mutlu bir dünya kurar. Gerçek dünyada karılıı olmayan bu yer, ütopiktir. Okur, roman kiilerinin yaadıı problemleri yaamısa o da kendisini bu kurgusal dünyada daha mutlu hissedecektir. Okur da kendinden bir eyler katarak, kendi ütopik dünyasını oluturur. Genellikle iyi insanlar ve güzel eylerle dolu olan bu mekânların reel dünyada bir karılıı yoktur. Kiinin kendisini daha çok bireysel olarak gerçekletirdii mekânlardır. Fantastik romanlarda daha çok karımıza çıkan fantastik mekânlar da, reel dünyada karılık bulmaz. Daha çok fantezilerin gerçekletii mekânlar olarak karımıza çıkar. Fantastik mekânlar, her ne kadar reel dünyada karılık bulamasa da, kurgu dünyasında olayın gerçekletii yer olarak karımıza çıkabilir. Hayalde üretilen bu yerler, roman kiisinin soyut planda bulunduu mekânı ifade eder. Bir de dinlerin referanslarıyla karımıza çıkan metafizik mekânlar romanlarda karılık bulur. Dinî referanslara balı olan/olmayan kiilerin, ölümden sonra içine konulacaklarına inanılan cennet ve cehennem bu türden mekânlardır. Dinî romanlarda daha çok karımıza çıkan bu mekânlar, yine kaynaını dinden alarak oluturulur. Kiinin dinî kurallara balılıının veya karı çıkıının karılıı olarak sonsuza kadar mutlu olacaı veya mutsuz olacaı bu mekânlar, youn tasvirlerle karımıza çıkar. Bazen de kiilerin yaadıı youn dinsel ve duygusal anlar, metafizik bir karakterde sunulabilir. 4. Romanda Tasvir Tasvir, anlatıda olayın geçtii mekânın özelliklerinin belirtilmesi ve roman kiilerinin fiziksel, ruhsal özelliklerinin ifade edilmesi eklinde tanımlanabilir. Bir romanda kiiler ve mekânlarla ilgili bilgiler, tasvir yoluyla aktarılır. Genel olarak kiilerle ilgili yapılan tasvire portre ; kiinin dı görünüünü aktaranlara fiziksel portre ; iç dünyasını aktaranlara da ruhsal portre adı verilir. Eserin bütünü dikkate alınarak mekânda görülen deiikliklerin deeri üzerinde durmak, itibarî yapının husûsiyetlerini nakledilen vaka zincirinin gelimesini ve anlatma biçimini daha iyi kavramamıza yardım edebilir (Akta, 1998, s. 48). Romanların geneline bakıldıında, mekân tasvirine dayalı girilerle karılaılır. Olayın aktarımında da mekân tasviri, kurgu üzerinde belirleyici bir rol oynar. Ayrıca romanın vaka zamanıyla ilgili olarak da mekân, bir ilev yüklenir. Romanda bahsedilen dönemin bir göstergesi

535 olarak da karımıza çıkar. Dönemin yaam tarzı veya estetik anlayıı hakkında fikirler içerir. Romanda mekân, olaylar dizisini ve karakteri etkiledii ölçüde bütünün bir parçasıdır (Stevick, 2004, s. 264). Çünkü mekân tasviri, bize roman kiilerinin yapabileceklerinin de bir çeit sınırını verir. Yapılabilecekler, ancak mekânın izin verecei sınırlarda gerçekleecektir. Örnein, Yakup Kadri nin (1889 1974), Yaban (2001) romanında, kiilerin olumsuz karakterde olması, adeta mekânın doal bir sonucudur. Issız, pis, kuru mekândaki insanların iyi olması beklenemez. Bu romanda mekân, olay ve kiiler üzerindeki temel belirleyen unsur olarak vardır. Tasvir, edebiyat akımlarının özelliklerine göre farklılık gösterir. Roman kiisi ve olay üzerinde, akımın özelliklerine göre varlıını hissettirir. Kimi edebi akımlarda gerçee uygun tasvirler yapılırken; kimilerinde ise roman kiisinin ruhî yapısını yansıtan bir karaktere sahiptir. Yani yazar, okur üzerinde uyandırmak istedii etkiye yöre bir yol izleyerek, tasvir yapar. Bu, romanın gerçekliini yansıtacak biçimde olabildii gibi, yazarın duygularını yansıtacaı bir düzlemde de ilerleyebilir. Bu da, tasvir edilen objeler üzerinde, yazarın veya anlatıcının bakı açısının ne denli önemli olduunu göstermektedir. Bu amaçla, romantizmin etkisinde eser veren sanatçıların mekân algılarının sübjektif ve realist ve natüralist çizgideki sanatçıların objektif mekân algıları üzerinde durularak, bu edebi akımların mekâna yaklaım biçimleri verilmeye çalıılacaktır. 4.1. Romantiklerde Tasvir nsanın tüm deerlerin kaynaı olarak kabul edildii romantizm, 19. yüzyılda görülmeye balar. 1798 den 1832 ye kadar uzanan zaman içinde en büyük eserlerini vermi olan romantik akım (Kantarcıolu, 2009, s. 94) Tanrı merkezli evren anlayıından, insan merkezli evren anlayıına geçii ifade eder. Deerlerin kaynaı ve ölçüsü olarak kabul edilen insan, duyguları ile ön plana çıkmalıdır. nsanın duygularından baımsız düünülmesi, eksik ve yanlı bir anlayı olarak görülür. Romantik sanatkâr, eserinde ifade edecei gerçei duyuları, duyguları, zekâsı, aklı, sezgisi ve hayal gücüyle; yani bütün benliiyle kucaklamaya çalıır (Çetili, 2008s. 72). Gerçein romantik eserlerdeki yansıması, reel gerçekliin ötesinde, yazarın hayal dünyasından beslenen bir görünümdedir. Yaratıcı hayal gücü, romantizmin temel kavramlarından biridir. Hayal dünyası, gerçein gözle görülmeyen taraflarını açıa çıkaracak temel unsur olarak görülür. Tabiatın muhteem güzellikleri, insan muhayyilesinin sonsuz ilham kaynaı olarak algılanır. Oluturulan tabiat/mekân, gerçek bir tabiat/mekândan ziyade, tasarlanmı bir tabiat/mekândır. Yani tabiat/mekân, olduu gibi deil, olması gerektii gibi tasvir edilir. Romanda verilmek istenen duygu ile tasvir arasında bir bütünlük göze çarpar. Öznel bir tasvir anlayıı olarak karımıza çıkan bu yaklaım biçimi, okuyucuda bazı duyguların uyanması amacıyla yapılmı mekân tasvirlerini içerir. Verilmek istenen duygu, mekândan beslenerek/mekânla örtüerek daha çarpıcı ve kalıcı bir forma dönümü olur. Romantik romancılar, içe dönük ve pasif bireyler olan roman kiilerinin, mekânla uyumlu ve çevrelenmi olan psikolojik yapılarını/dünyalarını, mekândan sübjektif olarak beslenerek daha hayatın içinden bir gerçeklik anlayııyla ve insanı tüm özellikleri ile bir bütün olarak ele aldıkları iddiasındadırlar. Romantizm, bu özellikleriyle sıfatların ve sanatlı söyleyiin öne çıktıı bir edebi akım olarak da karımıza çıkar. Haarat Yataı, Paris teki bütün hırsızların, çapulcuların barındıı yerdi. Burası sanki bir laımdı. Sabahleyin bütün pisliini, irençliini ehrin içine akıtıyordu, akam bu pislik, bu irençlik, yine dönüp dolaıp burada toplanıyordu. Türlü kötü huylu insanlar, dilenciler, serseriler bakentin sokaklarına buradan yayılmaktaydılar. Burası bir arı kovanıydı sanki. Günlük nafakalarını elde eden bütün bu aaılık insanlar geceleyin yine burada buluuyorlardı. Aralarında kimler yoktu ki! Çingeneler, aforoza urayıp kiliseden kovulmu papazlar, okul kaçakları, her milletten: talyan, spanyol, Alman serserileri, her dinden: Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, dinsiz kopuklar hep buradaydılar. Bunlar kırmızı boyalarla kollarına, bacaklarına korkunç yaralar yapıyorlardı. Gündüzleri dilenip, geceleri haydutluk ediyorlardı. Sözün kısası, burası sanki bir tiyatronun koskocaman giyinme odasıydı. Tanrı nın günü Paris kaldırımları üzerinde oynanmakta olan dilencilik, fuhu ve cinayet komedyasında rol alan bütün aktörler burada soyunup, burada giyiniyorlardı (Hugo, 2009, s. 65). Tarafımızdan italik olarak yazılan kısımlar, romantik bir eserde anlatıcının edebi esere ne denli müdahalede bulunabildiini göstermektedir. Anlatıcı, okura tasvir edilen yer ve o yerdeki insanlarla ilgili, direkt olarak yönlendirici bilgiler vermekte ve anlatacaklarına/söyleyeceklerine okuru yönlendirici bir ekilde zemin oluturmutur. Böylece romanda verilmek istenen duygu ile tasvir, birbirinden beslenmi olmaktadır.

536 4.2. Realist ve Natüralistlerde Tasvir Fransız ihtilali ile beraber zirveye çıkan bilim; batılı insanın algısında sanatla beraber kutsallamaya ve dinin yerini almaya balar. Objektiflik ve bilimsellik, hayatın ve varlıın tümünü çevreleyen tek ölçü olur. Realizm de bu dönemlerde görülmeye balayan; gerçek anlamına gelen; insanı, hayatı ve tabiatı olduu gibi yansıtma amacında olan ve 19. yüzyılın ortalarına doru ilkeleri belli olmaya balayan bir edebiyat akımıdır. Romantizmin romantikliine ve lirizmine tepki olarak ortaya çıkan realizm, 19. yüzyılın son çeyreine doru yerini, birçok özellikleri ortak olan natüralizme bırakır. Sokaa ayna tutma, felsefesinden yola çıkan realist ve natüralist sanatçılar, hiç üphesiz ki, gerçei yansıtmak için iyi bir gözlemci olmak gerektiinin farkındadırlar. Gözlemin önemi, mekânın ilerlik kazanmasını salamı ve mekân tasvirleri, realist/natüralist metinlerin ayırt edici özellii olmutur. Roman kiisi, toplumun belli bir sınıfının özelliklerini taıyan herhangi bir birey olarak karımıza çıkar. Roman kiisi, ait olduu toplumsal sınıfın genel özelliklerini taıyan, onların psikolojik yapılarını ortaya koyan, yaadıkları akı, ıstırabı, sıkıntıları ortaya koyan bir tiptir. Realizm, kiinin yaadıı mekânsal gerçeklii psikolojik boyutuyla da ele alan ve mekânın kii üzerindeki etkilerini, kiide meydana getirdii deiiklikleri de ortaya koyan bir gerçeklik anlayıına sahiptir. Realistler, söz konusu insanı ele alırken, natüralistler gibi, insan gerçeini bilimin verileri ile sınırlamazlar. nsanın hâldeki gerçei kadar yakın gelecekteki ideallerine de yer verirler (Çetili, 2008, s. 85). Natüralizm, realizme göre daha fazla pozitivist unsurları içinde barındıran bir anlayıı ifade eder ve insan gerçei, pozitif bilimle sınırlandırılır. nsanın kiisel özellikleri, manevi dünyası ve psikolojisi, natüralizmde bir karılıa sahip deildir. Realizmde insan, ruh ve beden bütünlüüyle varken, natüralizmde insan daha çok, bedeniyle vardır. Dolayısıyla insan, tamamen yaadıı mekânla özdeleerek ve onun bir ürünü olarak karımıza çıkar. Her eyin en ince ayrıntısına kadar tasvir edildii bu akımların temel kaygısı, okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırmaktır. Realist ve natüralist romancılar, tasvirde daha çok, ahlakî ya da ideolojik bir kaygı gütmeyip, olanı olduu gibi verme, hem de tarafsız bir pozisyonda verme yolunu tercih ederler (Salık, 2002, s. 151). Anlatıcının duygularının yer almadıı realist ve natüralist romanlarda, insanın ve hayatın iyi, kötü; olumlu, olumsuz tarafları bir bütün halinde ele alınmıtır. Olumsuz olarak algılanan kumarhane, meyhane ve genelev gibi mekânların da romanlarda hayatın bir gerçei olarak bolca ilendii görülür. Roman kiisinin baktıı, bulunduu yer ve gördüü nesneler, kiinin ve kiinin bulunduu toplum hakkında dorulayıcı bir bilgi kaynaı olarak görülmektedir. Tuladan örülmü ön duvarı ile Charles ın evi yolun tam karısında idi. Küçük yakalı bir palto, bir gem, kara meinden bir kasket kapıdan girer girmez hemen göze çarpıyordu. Yine köede, hâlâ çamurla kaplı bir çift tozluk vardı. Yemek yiyip, oturdukları oda sa taraftaydı. Üst yanında solgun çiçeklerden bir çelenkle süslü kanarya sarısı bir kâıt bulunuyordu. Bu kâıt ilk bakıta fazla gergin olmayan bezinin üstünde pır pır titriyor, düecekmi gibi bir izlenim veriyordu. Kırmızı eritle çevrilen perdeler, pencereleri süslüyordu. öminenin pervazı üstünde, yumurta biçimli küreler altında Hipokrat balı bir duvar saati görülüyordu. Koridorun öte tarafındaki oda genç doktorun muayene ve hasta kabul odasıydı. çi oldukça sadeydi. Altı ayak geniliindeki bu odada bir masa, üç iskemle ve bir koltuk bulunuyordu (Flaubert, 2007, s. 33 34). Realizmin en önemli eseri kabul edilen Madame Bovary den (2007) alıntıladıımız bu kısımdaki tasvir, anlatıcının duygularını yansıtacak bir ifade içermemektedir. Mekân, gerçek hayatta karılaılan herhangi bir yer dir. Bu alıntıdaki gibi ayrıntılı yapılan tasvir, gerçeklik duygusunun okura aktarılmasında temel unsur olarak görülmütür. Sonuç nsanın ve zamanın konumlandıı her olgu, mekânla sınırlanmak durumundadır. Düünmek, uyumak, konumak gibi yaptıımız tüm eylem ve içinde bulunduumuz durumlarımızın karılık gelmek zorunda olduu iki eyden ilki zamansa, öteki de mekândır. Bireysel ve toplumsal farklılıkların oluum süreci, tamamen mekânla ilgili bir olgudur. Corafya, insanın dilini, rengini, milliyetini kısmen de hayata bakıını yansıtır. Yani insanın sonradan deitirmeye gücünün yetmedii veya müdahalede bulunamadıı kimi olgular, mekânla beraber anlam kazanan ve ekillenen deerlerdir. nsanın varlık, kimlik ve benlik duygusu kazanmasında belirleyici olan mekân, insanlık tarihinin balangıcından itibaren, fiziksel anlamda milletlerin ayrımasında ve güçlenmesinde önemli bir güç olarak karımıza çıkar. Corafyaların günümüzde kimi kültürel kimliklerle anılmasını salayan unsurlardan biri de dinî kimliklerdir. Corafyalara egemen olan dinsel kimlikler, dinin referanslarından ve hayatı okuma biçiminden aldıkları ekillerle de mekânda karılık bulur. Bu yüzden dou ve batı algısında mekân, farklı okuma biçimleriyle karımıza çıkar. Douda mekânda ilevsellik önemli iken, batıda mekânın simgesel karılıı, güçtür.

537 Mekândaki büyüklük ve azamet insanları bastırmalı ve onlarda itaat duygusu gelitirmelidir. Mekânlar da bu anlayılara göre ekillenerek, dönüerek geliimini sürdürür. Mekân, her ne kadar roman türü ile beraber, anlatılarda gerçeklik kazanmaya balamısa da, roman öncesi anlatılarda da yer bulmaktadır. Modern romanla beraber anlatıların asli unsuru olmaya balayan mekân, efsane, destan gibi kimi anlatılarda parçalanmadan karımıza çıkar. Düsel mekân tasavvurunun hâkim olduu dönemlerde, mekân, sadece vakanın gerçekletii yer eklindedir. Somut bir karılıa sahip deildir. Masal gibi anlatılarda da bilinmeyen bir yer de meydana gelen olaylar, nesnel dünyayla her hangi bir baa sahip deildir. Mekân, bu tür anlatılarda sahne görevi görmenin ötesinde bir ileve de sahip deildir. Zamanla bilim dünyasında görülen gelimelere paralel olarak, mekân da romanla birlikte ilevsel bir karaktere kavuur. Sanatın mahiyeti ile mekânın anlamı üzerindeki tartımaların aynı zaman dilimine denk geldii görülür. Antik Yunan da sanatın mimesis (taklit/yansıtma) olduu ortaya konulur. Sanatçının, idealar alemi ndeki gerçeklie ait kopyanın sadece kopyasını aktardıı ortaya konur. Yani sanat, yaanan gerçek hayata sadece ayna tutmaktadır. Roman da kent yaamıyla beraber anlam kazanan, ekillenen ve oradan beslenen bir türdür. nsanın yaadıı açmazlar, hissettii arzular hep romanda karılık bulur. Romanın gerçek hayata olan yakınlıı, insana yeni anlayılar ve estetik bir dünya sunu biçimi, onun edebi bir tür olarak ne kadar önemli olduunu ortaya koymaktadır. Yaayan ve var olan her eyin mekânda karılık bulması ve bunun üzerinde düünülmesi, zamanla roman türünde mekânın ilevsel olarak kullanılmasını salamıtır. nsan hayatında mekânın igal ettii yer, ister somut ister soyut düzeyde olsun, her zaman önemli bir yer igal etmitir. nsanın ait olduu mekân, o insanın kimliinden iaretler taır. Sahip olduu estetik yaantı, ait olduu toplum, deer yargıları bir anlamda yaadıı mekânda ifadesini bulmaktadır. Roman da, tüm kurgusallıına ramen, gerçek hayata benzerliinden beslenerek mekânı bünyesine taır. Mekânın ortaya konulma biçimi, aynı zamanda onun ilevini de açıa çıkarır. Açık mekânlar, olay aırlıklı polisiye roman ve macera romanı türlerinde karımıza çıkar. Daha çok dıa dönük sosyal tiplerin kendilerini gerçekletirdikleri mekânlardır. Kapalı mekânlar ise, psikolojik roman türünde ve sosyal olmayan roman kiilerinin vücut bulduu mekânlar olarak karımıza çıkar. Genel olarak roman kiisi ile mekân olgusu arasında ortaya konan baarılı bir uyum veya çatıma, romanın baarısında bir ölçü olarak kabul edilebilir. Aynı ekilde mekânın ileni ve algılanı biçimi, farklı edebi akımların olumasında da bir ölçü olarak karımıza çıkar. Nesnellik ve öznellik penceresinden yansıyan tasvir algısı, romantizm, realizm ve natüralizmde kendi özelliklerine göre deiir. Romantizm lirizmini, santimantalizmini yansıtmak için öznel bir tasvirle; realizm ve natüralizm de gerçeklik algısıyla örtümek, gerçeklii deitirmeden ve dönütürmeden olduu gibi vermek adına, nesnel bir tasvir anlayııyla okurun karısına çıkar. Romantikler, roman kurgusunda yaananları veya verilmek istenenleri, olayla uyumlu bir noktaya çekmek ve derinletirmek amacıyla öznel bir tasvir anlayıını benimserken; realist ve natüralistler ise, gerçei olduu gibi yansıtmak, olay veya durumun atmosferini olduu gibi vermek amacıyla youn bir tasvir anlayıını benimserler. KAYNAKÇA AKBAL SÜALP, Z. Tül (2004). Zamanmekân, stanbul: Balam Yayıncılık. AKTA, erif (1998). Roman Sanatı ve Roman ncelemesine Giri, stanbul: Akça Yayınları, ALKAN, A. Turan (1996). Mahalle Ed. Vecdi Akyüz, Seyfettin Ünlü, slam Geleneinden Günümüze ehir ve Yerel Yönetimler 2, stanbul: lke Yayınları, s. 205 207, ARMAAN, Mustafa (1997). ehir, Ey ehir, stanbul: z Yayıncılık. AYMAN, Zehra (2006). Bellek Mekânı Olarak Sınır ve Ötekilik: Kars ehri, Toplum ve Bilim, S. 107, s. 145-189. BACHELARD, Gaston (1996). Mekânın Poetikası, (çev.: Aykut Derman), stanbul: Kesit Yayıncılık. BELGE, Taciser, (1990). Roman ve Kent, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, stanbul: stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. BUTOR, Michel (1995). Arayı Olarak Roman 20. Yüzyıl Edebiyat Sanatı, (hzl.: Hüseyin Saliholu), Ankara: mge Kitabevi, s. 297 302. CANSEVER, Turgut (1996). Osmanlı ehri (Ed. Vecdi Akyüz, Seyfettin Ünlü), slam Geleneinden Günümüze ehir ve Yerel Yönetimler 1, stanbul: lke Yayınları, s. 205 207. CANSEVER, Turgut (1998). stanbul u Anlamak, stanbul: z Yayıncılık.

538 CANSEVER, Turgut (1992). ehir ve Mimarî, stanbul: Aaç Yayıncılık. CEZAR, Mustafa (1996). Türkler ve ehirleri (Ed. Vecdi Akyüz, Seyfettin Ünlü), slam Geleneinden Günümüze ehir ve Yerel Yönetimler 1, stanbul: lke Yayınları, s. 271 279. ÇETN, Nurullah (2006). Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara: Edebiyat Otaı. ÇETL, smail (2004). Metin Tahlillerine Giri/2 Hikâye-Roman-Tiyatro, Ankara: Akça Yayınları. ÇETL, smail (2008). Batı Edebiyatında Edebî Akımlar, Ankara: Akça Yayınları. DEMR, Yalçın (1989). Filmde Zaman ve Mekân Üzerine, Anadolu Üniversitesi Açıköretim Fakültesi Yayınları, s. 119 128. DENER, Aytanga (1995). Yazında Mekân, Kuram 7, stanbul Ocak, s. 73 79. DEVELOLU, Ferit (1992). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara: Aydın Kitabevi. ECO, Umberto (2009). Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti, (çev.: Kemal Atakay), stanbul: Can Yayınları. ELÇ, Handan nci (2003). Roman ve Mekân Türk Romanında Ev, stanbul: Arma Yayınları. ELÇN, ükrü (1993). Halk Edebiyatına Giri, Ankara: Akça Yayınları. FLAUBERT, Gustave (2007). Madame Bovary, (çev. Mustafa Bahar), stanbul: skele Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. ti. FURRER, Priska (2000). Mekânın Anlamlandırılması ve Tarihsel Romanda Tarih Bilinci, (çev.: nci Tuna), Tarih ve Toplum, S. 198, Haziran, s. 27 32. GÖKA, enol (2001). nsan ve Mekân, stanbul: Pınar Yayınları. HAYDAR, Gülzar (1991). ehirlerin Ruhu, stanbul: nsan Yayınları. HUGO, Victor (2009). Notre Dame nin Kamburu, Çev. Mustafa Bahar, stanbul: skele Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. ti. KAHVECOLU, Hüseyin (2008). Mekânın Üreticisi veya Tüketicisi Olarak Zaman, Zaman-Mekân, Yayına Haz: entürer, Aye, Ural, afak, Berber, Özlem, Uz Sönmez, Funda, stanbul: YEM Yayın, s. 142-149. KANTARCIOLU, Sevim (2009). Edebiyat Akımları Platon dan Derrida ya, stanbul: Paradigma Yayıncılık. KARATEPE, ükrü (1996). ehirler Sahibini Arıyor Ed. Vecdi Akyüz, Seyfettin Ünlü, slam Geleneinden Günümüze ehir ve Yerel Yönetimler 2, stanbul: lke Yayınları, s. 301 311. KIRAN, Zeynel-Aye (2000). Yazınsal okuma Süreçleri, Ankara: Seçkin Yayınları. KOLCU, Ali hsan (2006). Öykü Sanatı, Erzurum: Salkımsöüt Yayınevi. KOLCU, Ali hsan (2008). Edebiyat Kuramları Tanım Tenkit Tahlil, Erzurum: Salkımsöüt Yayınevi. KONGAR, Emre (1981) Köy Romanı-Kent Romanı Üzerine, Bilim ve Sanat, S. 2, ubat, s. 37. KORKMAZ, Ramazan (2007). Romanda Mekânın Poetii, Edebiyat Ve Dil Yazıları (Mustafa sen e Armaan), Ed. Ayenur Külahlıolu slam, Süer Eker, Ankara: Yayınevi Belirtilmemi, s. 399-415. MORAN, Berna (2007). Edebiyat Kuramları ve Eletirisi, stanbul: letiim Yayınları. NARLI, Mehmet (2002). Romanda Zaman ve Mekân Kavramları, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (Journal of Social Sciences), C.5., S. 7, Mayıs, s. 91-106. OKYAY, Leylâ Ruhan (2000). Öyküde Mekân, Adam Öykü 28. Mayıs-Haziran, s. 83 89. ORAL, Meral (2006), Yalnızlıın Mekânsal Topografyası, Bellek, Mekân, mge, Prof. Dr. Nilüfer Kuruyazıcı ya Armaan, stanbul: Multilingual Yayınları, s. 65-78. SALIK, aban (2002) Kurmaca Âlemin Kurmaca Sözcüklerinden Romanda Zaman-Mekân-Tasvir, Hece Türk Romanı Özel Sayısı, S. 65/66/67, Mayıs-Haziran-Temmuz, s. 130 163. SERJEANT, R. B (1992) slâm ehri, (çev.: Elif Topçugil), stanbul: Aaç Yayıncılık. STEVCK, Philip (2004). Roman Teorisi, (çev. Sevim Kantarcıolu), Ankara: Akça Yayınları. TEKN, Mehmet (2008). Roman Sanatı 1 (Romanın Unsurları), stanbul: Ötüken Neriyat. TÜMER, Gürhan (1995). Mimarlık-Yazın likileri (Dü, Dil ve Mimari Yapıt), Kuram, S. 7, Ocak, s. 65 70. TÜMERTEKN, E, Özgüç, N (2002). Beeri Corafya nsan Kültür Mekân, stanbul: Çantay Kitabevi, s. 90 102. ÜNSAL, Artun (1981). Köy Romanı-Kent Romanı Çıkmazı, Bilim ve Sanat, S. 1, Ocak, s. 26. YAZICI, Nermin (2002). Halikarnas Balıkçısı nın Eserlerinde Tabiat, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ZAMBAK, Ferda (2007). Türk Romanında Mekân, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Mula: Mula Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.