FİNANSAL YÖNETİM MALİYE BÖLÜMÜ (2015/16 BAHAR DÖNEMİ DERS NOTLARI)

Benzer belgeler
FİNANSAL YÖNETİME İLİŞKİN GENEL İLKELER. Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ

2012/3.DÖNEM SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI FİNANSAL TABLOLAR VE ANALİZİ 2 Aralık 2012-Pazar 13:30-15:00 SORULAR

FİNANSAL YÖNETİM-I KISA ÖZET KOLAYAOF

Finansal Yönetim Yabancı Kaynak Maliyeti. Arş. Gör. Yasin Erdem ÇEVİK Gazi Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü. Finanslama Politikası


Finansal Yönetim Giriş

GENEL İŞLETME. Dr. Öğr. Üyesi Lokman KANTAR

FİNANSAL HESAPLAMALAR

FİNANSAL YÖNETİM ÇALIŞMA SERMAYESİ

- MALİ ANALİZ - 1.Dönen varlıkların toplam tutarı ile kısa vadeli yabancı kaynakların toplam tutarı arasındaki farka ne ad verilir?

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE EKONOMİK VE FİNANSAL SİSTEM İKİNCİ ÜNİTE PARANIN ZAMAN DEĞERİ

1. HAFTA (FİNANSAL PAZARLAR) Prof. Dr. Yıldırım B. ÖNAL

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

İşletmenin Fonksiyonları. İşletmenin Fonksiyonları Finansman Fonksiyonu. Finansman Kavramı. Finansman Kavramı. Finansman İnsan Kaynakları.

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ ÜNİTE FİNANSAL YÖNETİM VE FONKSİYONLARI 1. GİRİŞ... 19

SERMAYE PİYASASI ARAÇLARI

BANKA KREDİLERİ EĞİLİM ANKETİ

Tahvil Yatırımında Risk Anapara ve Faizin Ödenmeme Riski

FİNANSAL YÖNETİM I KISA ÖZET KOLAYAOF

Finansal Piyasalar ve Bankalar

SERMAYE PİYASALARI VE FİNANSAL KURUMLAR

Alternatif Karşılaştırma Metotları

Temel Finans Matematiği Örnek Soru Çözümleri Sayfa. 1 Eylül 2009

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

ARACI KURUMLARIN KONSOLİDE MALİ TABLOLARI

FİNANSAL SİSTEM VE FİNANSAL PİYASALAR

TEORİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Banka Bilançosunun Özellikleri Pazar, 26 Aralık :24

A MUHASEBE KPSS/1-AB-PS/ Kayıtlarında nâzım hesapları kullanan bir işletmenin, 1. I. Amortisman ayrılması

31 Aralık 2012 Tarihinde Sona Eren Hesap Dönemine Ait Finansal Tablolar ve Bağımsız Denetim Raporu

ISL303 FİNANSAL YÖNETİM I

Bölüm 1 Firma, Finans Yöneticisi, Finansal Piyasalar ve Kurumlar

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

A. BİLANÇO DİPNOTLARI Gedik Yatırım Menkul Değerler Anonim Şirketi A tipi Hisse Fonu ( Fon ) nun bilanço dipnotları aşağıda sunulmuştur.

İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 1 40

Mali Analiz Teknikleri

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

BANKA DIŞI FİNANS KESİMİNİN GELİŞİMİ VE GELECEĞİ DR. GÜRMAN TEVFİK KURUMSAL YATIRIMCI YÖNETİCİLERİ DERNEĞİ

1. Temel Finansal Kavramlar. 2. Finansal Analiz ve Planlama. 3. Yatırım ve Çalışma Sermayesi. 4. Fizibilite Etüdleri- Yatırım Kararının Alınması

Vahap Tolga KOTAN Murat İNCE Doruk ERGUN Fon Toplam Değeri ,49 Fonun Yatırım Amacı, Stratejisi ve Riskleri

Finansal Sistem ve Bankalar. 1. Bankacılık İşlemleri ve Banka Türleri. 2. Dünya da ve Türkiye de Bankacılığın Gelişimi

değildir?

Elbistan Meslek Yüksek Okulu Bahar Yarıyılı

KISA VADELİ YÜKÜMLÜLÜKLER

Finansal Amaç, Finans Fonksiyonu, Finansal Çevre 3 38

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI ULUSLARARASI KARMA EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2005 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

Bölüm 1 (Devam) Finansal Piyasalar & Kurumlar

HEDEF GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI ANONİM ŞİRKETİ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

OSMANLI YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş. E-ŞUBE DE BONO İŞLEMLERİ

Aegon Emeklilik ve Hayat A.. Dengeli Emeklilik Yatırım Fonu İstanbul

ÜNİTE:1 Finansal Yönetim ve Fonksiyonları. ÜNİTE:2 Finansal Sistem, Finansal Piyasalar, Finansal Araçlar ve Kurumlar. ÜNİTE:3 Paranın Zaman Değeri

MMC GAYRİMENKUL VE MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ DEĞERLEME RAPORU

OYAK EMEKLİLİK A.Ş. LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU 30 EYLÜL 2007 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

FİNANSAL PİYASALAR VE KURUMLAR. N. CEREN TÜRKMEN

ZİRAAT PORTFÖY YÖNETİMİ A.Ş. 01 OCAK HAZİRAN 2014 DÖNEMİNE AİT YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2005 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

KÜÇÜK İŞLETMELERDE FİNANSMAN İŞLEVİ VE YENİ FİNANSAMAN YÖNTEMLERİ. Öğr. Gör. Aynur Arslan BURŞUK

Finansal Yatırım ve Portföy Yönetimi. Ders 5

ORAN ANALİZİ 8. VE 9. HAFTA

Bölüm 1. Para, Banka ve Finansal Piyasaları Neden Öğrenmeliyiz?

İçindekiler Sınırlı Denetim Raporu Ayrıntılı Bilanço Ayrıntılı Gelir Tablosu Fon Portföy Değeri Tablosu Fon Toplam Değeri Tablosu Mali Tabloları

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK YATIRIM VE YATIRIM PROJELERİ

YATIRIM. Ders 19: Menkul Kıymet Analizi. Bahar 2003

Varant nedir? Varantların dayanak varlığı ne olacak? İlk uygulamada borsa endeksleri ve dolar/tl olacak.

KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1) NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 9)

Rapor N o : SYMM 116 /

Prof. Dr. Güven SAYILGAN Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KARMA BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU

2015/1.DÖNEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI FİNANSAL YÖNETİM 29 Mart 2015-Pazar 17:00

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. GRUPLARA YÖNELİK BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2009 TARİHİ İTİBARİYLE FİNANSAL TABLOLAR

1. BÖLÜM: FİNANSAL YÖNETİM VE FİNANS KESİMİ

Zaman tercihinden dolayı paranın zaman değeri her zaman söz konusudur. Parayı şimdi yada gelecekte almanın tercihi hangisi daha avantajlı ise ona

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2005 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

BEŞİNCİ BÖLÜM: İŞLETMENİN FALİYETLERİNE KAYNAK BULMA. Yararlanılan Kaynaklar 1. FİNANS YÖNETİMİ

Rapor N o : SYMM 116/

31 Aralık 2011 Tarihinde Sona Eren Hesap Dönemine Ait Finansal Tablolar ve Bağımsız Denetim Raporu

EK MALİ TABLOLAR-2 3. HAFTA NAKİT AKIM TABLOSU NET İŞLETME SERMAYESİ DEĞİŞİM TABLOSU

HALKA ARZ FİYAT TESPİT RAPORUNA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU

OYAK EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 30 HAZİRAN 2007 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

2016 Yılı Menkul Kıymet Gelirlerinin Vergilendirilmesi

FİNANS FONKSİYONU VE FİNANSAL YÖNETİM

Finans Matematiği. Paranın zaman değeri Faiz kavramı Gelecek ve Şimdiki Değer Anüiteler İskonto

9. DERS : IS LM EĞRİLERİ: MALİYE VE PARA POLİTİKALARI

İşletme Finansmanı İÇİNDEKİLER. BİRİNCİ BÖLÜM İşletme Finansmanına Giriş 1 28

FİBA EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. STANDART EMEKLİLİK YATIRIM FONU NA AİT PERFORMANS SUNUŞ RAPORU

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT-KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

MALİ ANALİZ TEKNİKLERİ. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finansman Anabilim Dalı

ÜNİTE 4: FAİZ ORANLARININ YAPISI

Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan EROL un

Halka Arz Tarihi 07/11/2008 Portföy Yöneticileri. Fon Toplam Değeri 527, Fonun Yatırım Amacı, Stratejisi ve Riskleri

OYAK EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 MART 2007 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2009 TARİHİ İTİBARİYLE FİNANSAL TABLOLAR

BANKA KREDİLERİ EĞİLİM ANKETİ EKİM - ARALIK 2012

Yrd. Doç. Dr. Eşref Savaş BAŞCI

GENEL MUHASEBE. Duran Varlıklar-Mali Duran Varlıklar. Yrd. Doç. Dr. Serap DURUKAN KÖSE Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

TACİRLER PORTFÖY DEĞİŞKEN FON (ESKİ ADIYLA TACİRLER MENKUL DEĞERLER A.Ş. A TİPİ DEĞİŞKEN FONU)

ÜNİTE:1. Para ve Finansal Sistem ÜNİTE:2. Mali Varlık Fiyatlarının Belirlenmesi ÜNİTE:3. Finansal Kurumlar ve Piyasalar ÜNİTE:4

Tahvil Türleri. O Hamiline ve Nama Yazılı Tahviller. O Sabit Faizli ve Değişken Faizli Tahviller

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş. ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU 31 ARALIK 2008 TARİHİ İTİBARİYLE MALİ TABLOLAR

Transkript:

FİNANSAL YÖNETİM MALİYE BÖLÜMÜ (2015/16 BAHAR DÖNEMİ DERS NOTLARI) Sayfa1

BİRİNCİ BÖLÜM FİNANSAL YÖNETİMİN GENEL KAPSAMI I. TEMEL KAVRAMLAR VE FİNANS FONKSİYONU A. FİNANS VE FİNANSIN TEMEL ALANLARI İşletmelerin amaçlarına ulaşabilmesi ve ekonomik hayatiyetlerini sürdürebilmeleri için tüketicilerin arzu ettiği özelliklere sahip mal ya da hizmeti üretmeleri ve işletmeye fon sunanlara (yatırımcılarına) yeterli düzeyde getiri sağlamaları gereklidir. Bu ise temel işletme fonksiyonları olan üretim, pazarlama, yönetim ve finans fonksiyonlarının koordinasyonu ile gerçekleşebilir. Ek olarak, işletmelerin başarı ya da başarısızlıklarında alınan finansal kararların özel bir önemi vardır. Finansal yönetim prensipleri dikkate alınmaksızın verilen kararlarla bir işletmenin başarılı olması mümkün değildir. Genel anlamda finans; kişi ya da kurumların faydalanabileceği para, fon ya da sermayeyi ifade eder. Finansman ise; kişi veya kurumların ihtiyaç duyduğu para, fon ya da sermayenin sağlanması olarak anlaşılır. Ancak, genel kullanımda iki kavram arasındaki bu ince farklılık fazla dikkate alınmaz ve birbirlerinin yerine eş anlamda kullanılır. Finansal yönetim ise, 20. Yüzyıl başlarında, işletme ekonomisinin ayrı bir dalı olarak ortaya çıkmış ve ödeme araçlarının sağlanması şeklinde anlaşılmıştır. Ancak, 1950 lerden itibaren finansal yönetimin boyutları bu geleneksel görüşü aşmıştır. Çünkü bu yıllardan sonra, fonların, alternatif yatırımlara veya kullanım yerlerine daha etkin ve sistemli bir şekilde tahsisi, ekonomik kalkınma ve rekabet artışı ile birlikte, önem kazanmıştır. Böylece, modern finans anlayışı, finansal piyasalara ilişkin faaliyetlerde ortaya çıkan özel problemler üzerine yoğunlaşmıştır. Buna göre finansal yönetim, işletme için ihtiyaç duyulan fonların uygun şartlarla sağlanmasının yanı sıra, bu fonların etkin kullanımını ve bu alandaki başarının denetimini de kapsamaktadır. Sonuçta, iktisattan ayrılarak gelişen ve diğer disiplinlere göre daha kısa geçmişe sahip finansal yönetim, işletme yönetiminin önemli bir parçası haline gelmiştir. Sayfa2

Finansın bağlı olduğu iki disiplin iktisat ve muhasebedir. İktisat, emek ve sermaye gibi kıt kaynakların tahsisi ile ilişkilidir. Finans ise iktisadın özel bir alanını oluşturan kıt finansal kaynakların tahsisi ile uğraşır. Aynı zamanda, finansal kararların alınması işletme muhasebe sisteminin sağlaması gereken bilgiyi gerekli kılar. Ancak, bilgi her zaman uygun biçimde olmayabilir. Dolayısıyla, finansal yöneticiler muhasebecinin verdiği raporları yorumlayabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Bu bağlamda finans, işletme yönetimi kapsamında, ekonomi prensip ve yaklaşımlarının karar verme ve problem çözmede kullanılmasıdır. Esas olarak finans, yatırım (fonların kullanımı) ve finansman (fonların sağlanması) kararlarının alınma sürecinde, işletme yönetimine, önemli teori ve araçlar sunmaktadır (Canbaş ve Vural, 2010, s.3). Bir disiplin olarak finansın; finansal yönetim, finansal piyasalar ve kurumlar ile finansal yatırımlar olmak üzere üç alt bölümü (alanı) bulunmaktadır. Finansal yönetim, şirketlerin finansal yönetimine ve esas itibariyle işletmedeki bütün finansal kararlarla ilişkilidir. Bu nedenle, işletme finansı olarak da adlandırılır. Burada temel problem, fonların nasıl elde edileceği ve nasıl kullanılacağıdır. Açık ifadeyle, finansal yönetim, işletme için ihtiyaç duyulan fonun belirlenerek, elde edilmesini ve yönetilmesini ifade eder. Örneğin, yeni bir yatırımın yapılması, aktiflerin yenilenmesi, kredi alınması, borçlanma aracı ya da hisse senedi ihracı, başka bir şirketle birleşme ya da satın alma, çalışma sermayesi yönetimi gibi konular finansal yönetim kapsamında ele alınır. Diğer bir ifadeyle, finansal yönetim, işletme faaliyetlerinin ortaya çıkardığı fon akımlarının, güvenli, dengeli ve verimli bir şekilde yönetilmesi ile ilgilidir. Finansal piyasalar ve kurumlar; makro düzeyde finansal piyasaların işleyişi ve bu piyasalarda fon akışına aracılık yapan finansal kurumların fonksiyonlarına ilişkin konuları kapsar. Bu çerçevede, finansal kurumların risk odaklı yönetimi, sermaye yeterliği, kamusal ve kurumsal düzenlemeleri, bunların yapılandırılması ve etkilerinin incelenmesi, fon maliyetlerinin belirlenmesi gibi konular yer alır. Finansal yatırımlar; finansal varlık yatırımları ile ilgili konuları kapsar. Bu çerçevede, genel konular; finansal piyasaların işleyişi, menkul kıymetlerin fiyatlandırılması, finansal piyasa ve finansal varlıklarda risk- getiri ilişkisi ile riskin yönetilmesidir. Esas itibariyle de, başta hisse senedi ve tahvil olmak üzere, bütün menkul kıymetlerin değerlemesi, ayrıca, türev piyasa işlemlerini kapsamaktadır. Sayfa3

B. FİNANSAL YÖNETİMDE TEMEL POLİTİKALAR (KARARLAR) İşletmelerin faaliyete geçmesi, sonrasında hayatiyetlerinin devamı ve büyümeleri çeşitli varlıklara sahip olmalarına ve bu varlıkların elde edilmesinde kullanılacak fon kaynaklarının uygunluğuna bağlıdır. Bu kapsamda, finans fonksiyonu veya işletme finansı; işletme için gerekli olan kısa, orta ve uzun vadeli fonları en uygun şartlarda ve miktarda elde etmeye ve işletme varlığının sürekliliğini sağlamak için bu fonları etkin olarak kullanmaya yönelik kararlardır (Usta; 2012, 21). Bu kararlar; kısaca yatırım ve finansman (finanslama) kararları olarak bilinir. Finansal yönetici (finans yöneticisi); bir işletmede, finans fonksiyonunu yerine getirmekle görevli olan kişi veya ekiptir. Yani, işletmenin yatırım ve finanslama kararlarından sorumlu olan kişidir. Finans yöneticisi, yukarıda ana hatlarıyla açıklanan üç alanla ilgili faaliyet gösterir. Bilgi ve becerisini, firma değerini artırmak için kullanır. Firma değeri, şirket hisse senetlerinin piyasa fiyatı ile borçlarının değerinden oluşur. Bu durumda finans yöneticisi, aldığı finansal kararların firma değeri üzerine etkilerini analiz etmek durumundadır. Finansal yönetimin kapsamı, işletme bilançosunun aktif ve pasifi ile ilişkilidir ve işletme bilançosu, finans fonksiyonunun genel yapısını gösterir. Bu nedenle, bilanço yapısının göz önünde bulundurulması, aşağıda ana hatlarıyla açıklanacak olan temel politikaların daha kolay anlaşılmasında yardımcı olacaktır. AKTİF (VARLIKLAR) 31/ 12/ 20. Tarihli X İŞLETMESİ BİLANÇOSU I. DÖNEN VARLIKLAR (Cari Aktifler) I. YABANCI KAYNAKLAR Kasa, Hazır değerler Alacaklar Stoklar II. DURAN VARLIKLAR Maddi Duran Varlıklar ( sabit varlıklar) Maddi Olmayan Duran Varlıklar PASİF (KAYNAKLAR) Kısa vadeli yabancı kaynak ( Cari Pasif) Uzun vadeli yabancı kaynak II. ÖZKAYNAKLAR Sermaye Yedekler TOPLAM AKTİF TOPLAM PASİF Sayfa4 1. Finansal Yöneticinin Finansal Kararlardaki Rolü İşletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için oldukça geniş çeşitlilikte reel varlıklara ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu varlıkların önemli bir bölümü, makine, teçhizat, bina gibi maddi varlıklardan, diğer bölümü de marka ve patent gibi maddi olmayan varlıklardan oluşur. Her

durumda bu varlıklar için bir ödemenin yapılması gereklidir. İşletmeler, ihtiyaç duyulan paranın elde edilmesi için, bu reel varlıkların ortaya çıkardığı nakit üzerinde hak sahipliğini gösteren finansal varlık veya menkul kıymet çıkarmak durumundadırlar. Finansal yöneticilerin faaliyet alanı, işletmenin reel varlıkları ile işletmenin nakit sağladığı finansal piyasalar arasında yer alır. Diğer ifadeyle, işletme bilançosunun aktif ile pasifi tarafı arasındadır. Finans yöneticisinin rolü, aşağıdaki gibi bir çizimle daha açık bir biçimde gösterilmeye çalışılmıştır. ( 2 ) ( 1 ) Şirket faaliyetleri ( Reel varlıklar) Finans Yöneticisi ( 4a ) Sermaye Piyasaları (Finansal varlıkları ellerinde tutan yatırımcılar) ( 3 ) ( 4b ) Çizim: 1. 1: Sermaye Piyasası ve Şirket Faaliyetleri Arasındaki Nakit Akışı Kaynak: Brealey, Myers and Markus, Çev., Bozkurt, Arıkan ve Doğukanlı, 2007, s.8 Kaynak: Yukarıdaki akış şeması, şirket ile finansal piyasalar arasında çift yönlü bir nakit akışı bulunduğunu göstermektedir. Finans yöneticisi de çift yönlü akımın düzenleyicisi olarak yer almaktadır. Çizimde, nakış akış düzeni, sıralı oklarla ifade edilmiştir. Akım (1), şirket, finansal varlık ihracıyla yatırımcılardan nakit (fon) sağlıyor; Akım (2), nakit şirket faaliyetlerine yatırılıyor; Akım (3), şirket faaliyetlerinden nakit elde ediliyor; Akım (4a) elde edilen nakdin bir kısmı yeniden varlıklara yatırılıyor Akım (4b) Şirkete fon sağlayanlara, nakit geri dönüyor. Yukarıdaki çizim, finans yöneticisinin iki temel problemle karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Birincisi, işletme ne miktarda ve hangi tür varlıklara yatırım yapacaktır? Bu sorunun çözümü, işletmenin yatırım ya da sermaye bütçelemesi kararına göre şekillenir. İkincisi, yatırım için gerekli nakit nasıl elde edilecektir? Bunun çözümü ise işletmenin finanslama Sayfa5 kararına bağlı olarak ortaya çıkacaktır.

Sayfa6 2. Yatırım Kararları Yatırım kararları, finans yöneticisinin en önemli kararlarıdır. Bu kararlar, işletmelerin faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan ve bu nedenle elde edilmesi gereken kısa veya uzun vadeye sahip reel veya finansal varlıklarla ilişkilidir. Finansal yönetim, kısa ya da uzun vadeli bakış açısına yanı anda sahip olmayı gerektirir. Yatırım kararlarında göz önünde tutulması gereken temel unsur, yatırılan sermayeden elde edilecek faydanın, geleceğin belirsizliği nedeniyle risk içermesidir. Yatırımdan beklenen getiri hesaplanırken, risk derecesinin de göz önünde bulundurulması gereklidir. Yatırımdan elde edilecek nakit akışında vadenin uzun olması belirsizliği ve dolayısıyla riski artıracaktır. Uzun vadeli varlıklara yatırım kararı (sermaye bütçelemesi kararları), yatırım kararlarının en önemlisini oluşturur. Çünkü bu kararlar, işletmenin başarısında ya da başarısızlığında temel noktadır. Sermaye bütçelemesiyle ilgili isabetli kararlar işletme başarısında önemli rol oynayacağı gibi, yanlış verilmiş kararlar işletme için büyük zararlara yol açacaktır. Finansal yönetimle ilgili kaynaklarda, konuya ilişkin olarak Ford ve Boeing şirketlerine ait iki temel örneğe yer verilmektedir(brealey, Myers and Markus, Çev., Bozkurt, Arıkan ve Doğukanlı, 2007, s.8-9). Sermaye bütçelemesi konusunda geçmişte yapılan en büyük hatalara örnek olarak, Ford Şirketinin 1955 yılında üretmeye karar verdiği Edsel adlı otomobil modeli verilmektedir. Şirketin, bu model için iki yıldaki harcamasının çeyrek milyar dolar olduğu ve bu rakamın, bir tüketici malı için rekor sayılabilecek bir yatırım tutarı olduğu belirtilmektedir. Şirket, bu modelde; güce, krom kaplamaya ve çok sayıda göstergeye yoğunlaşmıştır. Otomobil piyasaya sürüldüğünde, tıkırtı ve stop etme gibi problemlerin varlığı görülmüştür. Ayrıca, tüketici tercihlerinin göz ardı edilmiş olmasının da modelin başarısızlığında rol oynamıştır. İlk yatırım tutarına ek olarak, üretim sırasında da 200 milyon dolar daha kaybedildiği belirtilmektedir. İkincisi ise yukarıdaki örneğin tam tersi olarak, Boeing in başarısına ilişkindir. Boeing, 757 ve 767 tipi jet uçaklarının üretimi için 3 milyar dolarlık bir yatırım yapmıştır. Bu yatırım tutarı, o zamandaki şirket öz sermayesinin 2 katından daha fazladır. Ancak, 1992 tarihi itibariyle bu yatırımdan sağlanan kümülatif kar 6 milyar doları aşmıştır. Sermaye bütçelemesi kararlarının başarısı, genelde değer olarak ölçülmektedir. İyi yatırım projeleri, maliyetlerinden daha yüksek değere sahiptir. Bu tür projelerin hayata geçmesi, şirketin değerini ve dolayısıyla hissedarların servetini artırır. Ancak, bugün yapılan yatırımlardan sağlanacak fayda, gelecekteki bir zamanda ortaya çıkacaktır. Bu nedenle finans yöneticisi,

sadece sağlanacak faydanın büyüklüğüyle değil, şirketin bu faydayı elde etmek için ne kadar süre beklemesi gerektiğiyle de ilgilidir. Bir yatırım kendisini ne kadar kısa sürede öderse o kadar çok değerlidir. Sermayenin uzun vadeli varlıklara yatırılmasının yanı sıra, kısa vadeli varlıklara da dönüştürülmesi gereklidir. Kısa vadeli yatırım kararları, işletmenin günlük faaliyetlerine devam edebilmesi ve üretimin kesintisiz sürdürülebilmesi için gerekli görülen varlıkları kapsar. Bu varlıklar, dönen varlıklar olarak bilançoda yer alarak, Nakit, nakit benzerleri, alacaklar ve stoklardan oluşur. Kısa vadeli yatırım kararları kapsamında, nasıl bir satış politikası izleneceği, ne miktarda stoklama yapılacağı, günlük faaliyet ve olağandışı durumlarda ihtiyaç duyulacak nakdin ne miktarda olacağı gibi soruların finans yöneticisi tarafından cevaplanması gereklidir. Bu tür varlıkların hangisine, ne kadar, ne zaman yatırım yapılması gerektiği, yönetimi ve finansmanı, çalışma sermayesi yönetimi kapsamındadır. 3. Finansman (finanslama) Kararları Finansman kararları, işletme faaliyetlerinin yürütülmesinde kullanılacak reel varlıklar için gerekli fon tutarının belirlenmesi ve bu fon ihtiyacının nereden, nasıl ve ne zaman karşılanacağı konusundaki kararları içerir. İşletmeler, finanslama ihtiyacı duyduklarında, kar payı ödemesi veya belli bir faiz ödeme vaadiyle, yatırımcıların fonlarını işletmeye aktarmalarını isteyebilir. Böylece şirket, reel varlıklarını öz sermaye sağlamak ya da borçlanmak (yabancı kaynakla) suretiyle finanse etmiş olur. Şirketin hisse senedini satın almak suretiyle, şirkete öz sermaye sağlayan yatırımcı şirketin ortağıdır. Diğerinde, şirketin borçlanma senedini alarak, şirkete borç veren yatırımcı, şirketin geri ödeme yapmakla yükümlü olduğu kreditörüdür. Uzun vadeli finanslama bileşiminin seçimine genelde sermaye yapısı kararı denilmektedir. Çünkü sermaye kavramı, şirketin uzun vadeli finanslama kaynaklarını ifade etmektedir. Bu uzun vadeli kaynakların sağlandığı piyasalar da sermaye piyasası olarak adlandırılmaktadır. Ortak alma veya borçlanma temel ayrımı içerisinde, sonsuz sayılabilecek varyasyonlar bulunmaktadır. Kısa veya uzun vadeli borçlanmaların kredi kurumlarından kredi kullanılması veya finansman bonosu, tahvil gibi borçlanma araçlarının ihracı yoluyla tasarruf sahiplerinden fon sağlanması mümkündür. Ayrıca, borçlanmanın yerli para veya döviz cinsinden olması gibi seçeneklerin de göz önünde bulundurulabilir. Sonuç itibariyle, işletmenin niteliği, ekonomik ve Sayfa7

diğer şartların uygunluğuna bağlı olarak, çeşitli finansman seçeneklerinden en düşük maliyete ve sahip olanın seçilmesi gereklidir. Öz kaynak ve yabancı arasındaki temel farklılık, borçlanma yoluyla fon sağlanmasının işletmeye faiz şeklinde sabit bir yük getirmesidir. Bu sabit yük, işletmenin kar veya zarar etmesine bağlı olarak değişmeyecektir. Baştan belirlenmiş bir geri ödeme planı çerçevesinde, borçlanılan anapara ile birlikte geri ödenmesi gereklidir. Ancak, ödenen faizin gider olarak vergiden düşülebilmesi, borçlanma yoluyla finansmanın en önemli avantajıdır. Öz kaynak yoluyla fon sağlanması durumunda ise, faiz ve anapara ödemesi gibi zorunlu bir geri ödeme söz konusu değildir. Sağlanan fonlar için nakit çıkışı, ancak şirketin kar elde etmesine ve şirket kar dağıtım kararına bağlı olarak gerçekleşecektir. Ayrıca, öz kaynakla finansmanın temel aracı olan hisse senetlerinin belirli bir vadeye sahip olmaması ve anapara ödemesinin söz konusu olmaması, risk açısından öz kaynakla finansmanı, borçla finansmana göre daha düşük duruma getirir. Finans yöneticisi, gerekli fon (sermaye) ihtiyacının ne kadarının öz sermaye ne kadarının da uzun vadeli borçlanmayla finanse edileceğinin yanı sıra, bazı kısa vadeli önemli kararları da vermek zorundadır. Çünkü hisse senedi ihracının uzun vadeli sonuçları vardır. Ancak, yakın gelecekte ödenmesi gereken faturalar için, şirketin elinde yeterli nakdin bulunduğundan ve fazla nakdin getiri sağlayacak biçimde değerlendirildiğinden emin olmalıdır. Böylece kısa vadeli kararlar, hem yatırım (fazla nakdin değerlendirilmesi) hem de finanslama (kısa vadeli nakit ihtiyacının karşılanması) kararlarını kapsamaktadır. Sayfa8 4. Kar Dağıtım Kararları İşletmelerin finansman kararları kapsamında, yukarıda ana hatlarıyla anlatılan yabancı kaynak ve öz kaynak seçeneklerinin her ikisinde de fonlar işletme dışından sağlanmaktadır. Bu nedenle, dış finansman kaynakları olarak adlandırılırlar. Ancak, işletmelerin bu iki fon kaynağı dışında başka fon kaynakları da vardır. Bunlardan en önemlisi, öz sermaye kapsamında olan ve işletme karının dağıtılmayıp şirket bünyesinde alıkonmasıyla oluşan dağıtılmamış karlardır. Bu kaynak, diğerleri gibi işletme dışından değil, işletme içinden elde edilmiş olur ve özelliği nedeniyle, iç finansman, oto finansman veya kendi kendine finansman gibi farklı isimlerle anılır. Ancak, bu tür bir kaynağın mevcudiyeti, doğal olarak, öncelikle işletmenin faaliyetleri sonucunda kar elde edilmesine bağlıdır. Bundan sonra, işletmenin nakit akımları üzerinde öncelikli hak sahiplerinin, şirkete borç vererek kaynak sağlayan yatırımcıların anaparaları,

faiziyle birlikte geri ödenmek durumundadır. Vergi gibi yapılması zorunlu diğer ödemelerden sonra kalan net karın ortaklara dağıtılması, şirket yönetiminin tutumuna bağlı olarak farklılık gösterecektir. Ancak, çoğunlukla şirketler, kar dağıtımında tam hareket serbestliğine sahip değillerdir. Kar dağıtım politikalarını öncelikle yürürlükteki kanuni düzenlemeleri dikkate alarak oluşturmak zorundadırlar. Bu bağlamda, kar dağıtım kararları işletme faaliyetleri sonucu elde edilen karın ne kadarının ortaklara dağıtılacağı, ne kadarının işletmede alıkonulacağı ile ilgilidir. Burada oldukça farklı kararlar uygulamaya konulabilecektir. Göz önünde bulundurulması gereken başlıca konu, kar dağıtımıyla ortaya çıkan fon açığının yerine sağlanacak ilave fonların elde edilme kolaylığı ve maliyetidir. Çünkü kar dağıtım oranı ister düşük ister yüksek olsun, her halükarda işletme dışına nakit çıkışını ifade eder. Bu da, şirket yatırımlarında kullanılacak nakit azalmasına yol açarak, dış finansman kaynaklarının bulunmasını zorunlu hale getirir. Bunların dışında şirketin hukuki yapısı da kar dağıtım kararlarında önemli rol oynar ve kar dağıtım kararları şirket ile ortaklar arasında çatışmaya yol açabilir. Yukarıda kısaca açıklananlardan anlaşılacağı gibi, yatırım ve finansman kararlarının yanı sıra, kar dağıtım politikasının da finansal yönetim içerinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Çünkü kar dağıtım kararları yatırım ve finansman kararlarıyla doğrudan ilişkilidir. Ayrıca şirketin piyasadaki prestijini de yansıtan bir unsur olarak görülebilmektedir. Finansal yöneticiler; yatırım, finansman ve kar dağıtım politikalarını şirket değerinin azamileştirilmesi amacı kapsamında oluşturup uygulamalıdırlar. Ancak, bütün bu kararlar, işletmenin iç ve dış kaynaklardan elde edeceği çok sayıdaki bilginin analizi ile alınabilecektir. Buna göre, finansal yöneticilerin etkin kararlar verebilmeleri için çok değişik alanlarda temel bilgilerinin olması gereklidir. Bu nedenle finans fonksiyonu, küçük işletmeler dışında, belirli büyüklüğe ulaşmış pek çok işletmede belli alanlarda uzmanlaşmış kişilerden oluşan bir ekip tarafından yerine getirilir. C. FİNANSAL KARARLAR ÜZERİNDE ETKİLİ FAKTÖRLER Finansal yönetici, vereceği kararlarda birçok değişkeni hesaba katmak, bu değişkenlerin finansal kararlar üzerindeki etkilerini öngörmek durumundadır. Bu faktörlerden bir kısmı üzerinde kontrol imkânı varken (işletme içi faktör) bir kısmı kontrol edilememektedir (işletme dışı faktör). Başlıca iç ve dış faktörler şunlardır. Sayfa9

1.İşletmenin niteliği İşletme niteliği, bir işletmenin sermaye ihtiyacına işaret eden temel özelliktir. Büyük ölçüde işletmenin ait olduğu endüstri, yani faaliyet sahası ile ilgilidir. Bazı işletmeler büyük ölçekte sermayeye ihtiyaç duyarken bazıları ise küçük ölçekte sermaye ile faaliyetlerini yürütebilir. Örneğin, otomotiv endüstrilerindeki işletmelerin sermaye ihtiyacı ile gıda veya sağlık endüstrisi işletmelerinin sermaye ihtiyacı farklıdır. Diğer taraftan, üretim odaklı işletmelerin duran varlık ihtiyaçları fazla olmasına karşılık, hizmet veya ticaret işletmelerinin dönen varlık ihtiyaçları, duran varlıklara göre daha fazladır. 2. İşletmenin büyüklüğü İşletme büyüklüğü, küçük, orta ve büyük ölçekli işletme şeklinde ifade edilir. İşletmeler büyüdükçe, finans yapılarında önemli farklılıklar ortaya çıkar. Genelde, küçük işletmelerin fon temin yolları kısıtlı, finansal yapıları istikrarsız, ancak finansal yönetim ve denetimleri kolaydır. Buna karşılık, işletme ölçeği büyüdükçe ve hukuki yapı değiştikçe fon bulmaları kolaylaşmakta, çeşitlenmekte ve finans yapıları daha istikrarlı hale gelmektedir. Ancak finansal yönetim ve denetimleri ise zorlaşmaktadır. 3. İşletmenin hukuki yapısı Hukuki yapı, işletmelerin finans tarzlarını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Hukuki yapıya göre genel bir sınıflandırma tek şahıs, şahıs ortaklığı ve sermaye şirketi biçiminde yapılabilir. Doğal olarak, işletmelerin finansman tarzları, hukuki yapılarına göre farklılık gösterir. Örneğin, tek şahıs işletmesinin, kamu işletmesinin, kolektif şirketin ya da anonim şirketin finans yapısı birbirinden farklıdır. Ayrıca, işletme büyüklüğü ile hukuki yapı arasında sıkı bir ilişkili söz konusudur. 4. Kar dağıtım politikası İşletme karının dağıtılması ya da dağıtılmaması konusundaki temel politikalar, finans kararlarını etkiyecektir. Karın dağıtılmama kararı, dış finansman ihtiyacını büyük ölçüde ortadan kaldırırken, kar dağıtım kararı ise işletmeyi dış kaynak sağlamaya zorlayacaktır. 5. Sermaye maliyeti Yönetici yatırım seçiminde, seçeneklerden en yüksek nakit akışı sağlayacak yatırım projesini, yatırımın fon kaynağı seçiminde ise en düşük nakit çıkışı gerektirecek kaynağı seçmek Sayfa10 suretiyle finansal kararını verecektir.

Toplam sermaye maliyetinin bulmak için, sermayeyi oluşturan unsurların ortalama maliyetini hesaplamak gerekir. Bu durumda iç kaynak olarak, öz sermayenin bir parçasını oluşturan dağılmamış karların maliyeti ve önemli iç finansman kaynağı olan öz sermaye maliyeti olarak bilinen hisse senedi ihraç maliyetinin hesaplanması gerekir. Dış kaynak maliyeti ise işletme dışından borçlanmanın sabit maliyeti olarak ortaya çıkan kredi maliyetidir. 6. Konjonktürel dalgalanmalar (işletme dışı faktör) İşletmeler, ekonomide meydana gelen genişleme ve daralmalardan etkilenirler. Ekonomik veya konjonktürel (devrevi) dalgalanma olarak bilinen bu değişimler; işletmenin üretimi, satışları ve dolayısıyla karlılığı üzerinde büyük etkiye sahiptir. Bu tür değişiklikleri işletme yönetiminin kontrol imkânı da yoktur. Bu nedenle, işletme yönetimi, gelecekteki konjonktürel değişikliği (genişleme veya daralmayı) değerlendirmek ve finans kararlarını oluşturmak durumundadırlar. Koonktürde genişleme beklentisi varsa; yatırım kararı vermekten çekinmek, işletme karlılığını olumsuz yönde etkileyecek, bazı fırsatlar kaçırılmış olacaktır. Yeni yatırımlara girişmek ise işletme satışlarında ve dolayısıyla karda yüksek oranlı artışlar ortaya çıkabilecektir. Tersi olarak konjonktürün daralma döneminde; finansman yetersizliği ve dış kaynak maliyetinde artış, talep azalması, üretimin yavaşlaması ve durgunluk olacaktır. Bu tür bir beklenti varken, özellikle yabancı kaynağa dayalı yatırımlara yönelmek veya borçlanmayı artırmak, daralma döneminde işletme açısından bazı istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Aşağıda çizim olarak konjonktürel dalgalanma gösterilmektedir. GSYİH Patlama Doruk Genişleme Gerileme Doruk Reel GSYİH Genişleme Daralma Reel GSYİH Büyüme Trendi Doruk Gerileme Toparlanma Daralma Toparlanma Dip Dip Çöküntü 0 t 1 t 2 t 3 Zaman Çizim: Ekonomide Konjonktürel Dalgalanmalar Sayfa11

D. FİNANSAL PİYASALAR Finansal piyasalar, temel ve basit anlamda, fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır. Bu piyasalarda, tasarruflarını değerlendirmek isteyen (fon fazlasına sahip olan) ekonomik birimler ile çeşitli ihtiyaçları için başkalarının tasarruflarına ihtiyaç duyan (fon açığı bulunan) ekonomik birimler bir araya gelirler. Herhangi bir nedenle başkalarının fonlara ihtiyaç duyan kişi veya kurumlar, fon ihtiyaçlarını bu piyasalardan sağlarlar. Finansal piyasalar farklı kıstaslara göre sınıflandırılabilir. Bu piyasaların temel sınıflandırması ise piyasaya sunulan fonların vadesine göre yapılan para ve sermaye piyasası biçimindeki ayrımdır. 1. Para Piyasası Para piyasaları, kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılandığı piyasalardır. Hane halkı çeşitli tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için, işletmeler ise kısa vadeli fon ihtiyaçlarını karşılamak için para piyasalarına başvururlar. İşletmelerin dönen varlık finansmanı kapsamındaki fon ihtiyaçları, kısa süreli nakit sıkıntısından kaynaklanabileceği gibi stok kaynaklı da olabilir. Kısa vadeli fon ihtiyacı, ticari banka vb. kredi kurumlarından kredi kullanımı veya Finansman bonosu gibi kısa vadeli borçlanma araçları ile karşılanabilir. 2. Sermaye piyasası Sermaye piyasaları, uzun vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır. Bu piyasalara işletmeler, duran varlık yatırımlarının finansmanı için başvururular. Sermaye piyasalarından, fon ihtiyacının karşılanma yolları, para piyasalarına göre daha çeşitlidir. Bu piyasalardan, hem yabancı kaynak hem de öz kaynak yoluyla fon ihtiyacının karşılanması mümkündür. Uzun vadeli kredi kullanımı veya tahvil ihracı ile uzun vadeli borçlanmanın yanı sıra, hisse senedi ihracı gibi ortaklık araçları bu piyasalardan fon ihtiyacının karşılanmasında faydalanılan başlıca araçlardır. II. İŞLETMELERİN HUKUKİ YAPILARI VE İŞLETME AMAÇLARI A. İŞLETMELERİN HUKUKİ YAPILARI İşletmeler hukuki açıdan tek şahıs işletmesi, şahıs ortaklığı ve sermaye şirketi biçiminde üçlü bir ayrıma tabi tutulabilir. Bu kapsamda, finansal örgütlenme açısından birbirlerinden Sayfa12 farklılık gösterirler. İşletmelerin ölçeği büyüyüp hukuki yapıları değiştikçe, fon kaynaklarında çeşitlenme ortaya çıkar. Ancak, finansal yönetimleri daha zor ve karmaşık hale gelir.

1. Tek şahış (kişi) işletmeleri İşletme türleri içerisinde kuruluşu en kolay olandır. İşletmenin tek bir sahibi vardır. Ortak veya hissedar bulunmamaktadır. İşletmenin ayrı kişiliğe sahip değildir. Böylece işletme sahibi hem işletme yöneticisi hem de finansal yönetici sıfatını birlikte taşır. Tek şahıs işletmeleri genelde küçük ölçekli olduklarından fon ihtiyaçları da küçük tutarlardadır. İşletmenin fon kaynağını, işletme sahibinin koyduğu sermayenin yanı sıra, üçüncü şahıslardan borçlanma ya da kredi kurumlarından sağlanan kredi oluşturur. İşletme borçlarından ve diğer yükümlülüklerinden işletme sahibi mal varlığı ile sorumludur. Bu nedenle, İşletmenin kredibilitesi ve fon sağlama imkânı işletme sahibinin mal varlığı ile yakından ilişkilidir. 2. Şahıs Ortaklıkları İşletme ölçeği büyütülmek istendiğinde ve bunun için tek kişinin sağlayacağı imkânlar yetersiz kaldığında, tanıdıkların veya iş arkadaşlarının sermayesine ve uzmanlığına başvurulabilir. Bu durumda işletme, tek şahıs işletmesinden ortaklık haline dönüşecektir. Ortaklık anlaşması, yönetim kararlarının nasıl alınacağını, her ortağın hissesini ve kardan alacağı payı gösterecektir. Bazı ortaklık şekillerinde sınırlı ortaklık söz konusu olmakla birlikte, genelde tek şahıs işletmesinde olduğu gibi, ortakların her biri işletme borçlarından hisseleri oranında değil, mal varlıkları ile sorumludurlar. Ortaklıklar, finans yönetimi ve finans kaynakları bakımından tek şahıs işletmesinden farklı değillerdir. Ancak, doğal olarak, fon ihtiyaçları daha büyük boyutlarda ve daha uzun vadeye dayalı olacaktır. Finans fonksiyonu, ortaklardan biri tarafından yürütülebileceği gibi, ortaklar dışında birinin finansal yöneticiliği üstlenmesi de mümkündür. Sayfa13 3. Sermaye şirketleri Birçok sermaye şirketi faaliyetine ortaklık olarak başlamıştır. Ancak işletme ölçeğinin büyümesi, büyüme isteğinin devam etmesi ve elde edilebilecek diğer avantajlar, işletmenin hukuki yapısının sermaye şirketine dönüşmesini gerekli kılmıştır. Tek şahıs veya ortaklık işletmeleri ile sermaye şirketi arasındaki başlıca fark; şirketin, kanuni olarak sahiplerinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olmasıdır. Şirketin faaliyet esasları, ana sözleşmesine dayalı olarak yerine getirilir.

Şirket türünde, sahiplik ile yönetim birbirinden ayrı olması, şirket ile diğer işletme türleri arasındaki önemli bir ayırt edici özelliktir. Şirket, hissedarların temsilcisi konumundaki yönetim kurulunca atanan profesyonel yöneticiler tarafından idare edilir. Sahiplik ve yönetimin ayrılması, şirkete esneklik ve süreklilik kazandırır. Yine şahıs ve ortaklıklardan farklı olarak, şirket hissedarları, şirketin yükümlülüklerine karşı hisseleri oranında, sınırlı bir sorumluluğa sahiptirler. Aynı zamanda, şirket ve yönetim üzerinde hisseleri oranında bazı haklara sahiptirler. Sonuçta, şirketin nihai sahipleri hissedarlardır ve önemli konularda oy kullanma hakları vardır. Şirket biçimindeki örgütlenme, aynı zamanda çok çeşitli yatırımcıları bir araya getirme imkânına sahiptir. Bir yanda küçük tutardaki tasarrufu ile düşük oranda hisseye ve karın küçük payına sahip kişisel yatırımcılar, diğer yanda büyük ölçekli tasarrufları ile şirket üzerinde büyük paya sahip kurumsal yatırımcılar yer alır. Bütün bu avantajlarına karşı, şirketin diğer işletme türlerine karşı bir dezavantajı, bir şirketin kanuni mekanizmasını yönetmek için zaman ve maliyetin gerekli olmasıdır. Bun ek olarak diğer bir dezavantaj vergi konusunda ortaya çıkmaktadır. Şahıs ve ortaklıklarında şirket karı, şahsi gelir kabul edilip bir kez vergilendirmeye tabi tutulur. Buna karşılık, şirket türünde, şirket için kar üzerinden kurumlar vergisi ödenirken, ayrıca hissedarlar, şirket karından elde ettikleri temettüler için menkul kıymet gelir vergisi ödemek durumundadırlar. Bir şirket faaliyete geçtiği ilk dönemlerde hisseler, bir ailenin, az sayıda kişinin ya da küçük bir grubun elinde olabilir. Bu tür şirketler, hisseleri piyasada işlem görmeyen halka kapalı şirketlerdir. Ancak, şirket büyüdükçe ve ek sermaye için hisse senetleri piyasaya arz edildiğinde, artık hissedar sayısı artar ve şirket halka açık şirket haline gelir. Günümüzde tanınan bilinen birçok şirket hisselerinin az bir kısmı piyasada işlem görse de halka açık şirket statüsündedirler. B. İŞLETMELERİN SOSYAL VE EKONOMİK AMAÇLARI Bir finansal yönetici kararlarını işletme amaçları doğrultusunda almak durumundadır. Buna göre, finansal yönetim ile ilgili faaliyetlerin etkin biçimde yürütülebilmesi için işletme amaçlarının açık bir biçimde ortaya konulması gerekir. Genel itibariyle işletme amaçları sosyal ve ekonomik olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Bir işletmenin benimseyebileceği sosyal amaçlara örnek olarak; Sayfa14 Mal ve hizmet üretimi ile toplum refahında artışa katkıda bulunmak,

İşletmede istihdamı sürekli kılmak, İşletmenin sürekliliğini sağlamak sayılabilir. Bu amaçların ortak noktasının da öncelikle topluma bir şekilde hizmet etmek olduğu açık bir biçimde görülebilmektedir. Ancak, bu amaçları ve benzerlerini hemen bütün işletmelerin öncelikli olarak benimsemelerini beklemek mümkün değildir. Çünkü işletmelerin çoğunluğunun başlıca ve öncelikli amacı kar elde etmektir. Sosyal amaçları gerçekleştirmek için kurulan ve faaliyetlerini sürdürenler genel itibariyle vakıf, dernek veya Kamu İktisadi Teşekkülleri gibi işletmelerdir. Özel işletmeler ise sosyal amaçlardan ziyade öncelikli olarak ekonomik amaçları gerçekleştirmek için kurulur ve faaliyet gösterirler. Sosyal içerikli amaçların ise alt seviyelerde (ikinci derece) gözetilmesi mümkündür. İşletmelerin benimseyebileceği ekonomik amaçlara örnek olarak; İşletmenin piyasa payını artırmak, İşletmenin büyümesini sağlamak, İşletmenin karını maksimum kılmak (ençoklamak), İşletmenin değerini (veya piyasa değerini) maksimum kılmak vb. gösterilebilir. Bu amaçlar içerisinde, finansal yönetim açısından önem arz edenler; karı maksimum kılmak ve işletme (piyasa) değerini maksimum kılmak olmuştur. Kar maksimizasyonu günümüzde çeşitli nedenlerle terk edilmiş, yerini piyasa değerinin maksimizasyonu almıştır. 1. İşletme Karının Maksimizasyonu Amacı Klasik ekonomik görüş tarafından işletmelerin nihai amacı olarak görülen karın maksimize edilmesi modern finansman anlayışına göre dar kapsamlı olarak kalmıştır. Ana hatlarıyla kar maksimizasyonu amacının eksik yönleri şu şekilde sıralanabilir. 1. Kar kavramı açık değildir. Birçok kar kavramı vardır. Böylece kardan bahsedildiğinde; brüt kar, faaliyet karı, net kar, uzun vadeli veya kısa vadeli kar, mutlak veya nispi kardan hangisinin ifade edildiği belirtilmelidir. Ayrıca, bu belirsizlik, işletmenin farklı dönemleri arasındaki karlılıkları ile farklı büyüklüğe sahip işletmelerin karlılıklarının karşılaştırılmasına engel teşkil etmektedir. Daha da ötesi, işletme karının hesaplanma metodu önemlidir. Stok değerleme metoduna bağlı olarak, karın yüksek veya düşük hesaplanması mümkün olabilecektir. 2. Nihai amaç olarak alındığında, ortakların çıkarlarına ters düşebilmektedir. İşletmeleri çok Sayfa15 ortaklı olarak (sermaye şirketi) ele aldığımızda, işletmenin kar maksimizasyonu aynı zamanda ortakların karlarının maksimizasyonunu ifade etmeyebilmektedir. Yani, işletme

karının ençoklanması, ortakların karının da ençoklanmasını her zaman için sağlamamakta ve işletme ile ortaklar arasında kar açısından çıkar çatışması söz konusu olabilmektedir. Bu tür çatışma genelde, işletme karının ortaklara dağıtılmayıp işletme faaliyetlerinde kullanılması ve alternatif yatırımlara göre düşük oranda karlılık elde edilmesi halinde ortaya çıkabilmektedir. 3. Kar maksimizasyonu zaman faktörünü göz ardı etmektedir. Kar maksimizasyonu hedefi, zaman boyutu taşımadığından statik bir özelliğe sahiptir. Belli bir zaman noktasında uygun görülen kar maksimizasyonu, belli bir zaman boyutu (dönemi) için uygun olmayabilecektir. 4. Kar maksimizasyonu risk faktörünü hesaba katmamaktadır. Farklı yatırımlardan elde edilecek kar miktarının belirsizliği, diğer ifadeyle riskleri de farklı olacaktır. Risklerin düşük veya yüksek olarak belirlenmesi durumunda, hangi riskin üstlenileceği veya hangisinden kaçınılacağı yöneticilerin riske bakış açılarına göre değişecektir. 2. Şirket (Piyasa) Değerinin Maksimizasyonu Bir finansal kararın yatırım veya finansman ilgili olması değerlendirme açısından önemlidir. Finansal karar, yatırımla ilgili ise bu durumda işletmeye nakit girişi söz konusudur. Böylece, alternatifler içinden işletmeye en yüksek nakit girişi sağlayan (nakit akışı en büyük bugünkü değere sahip olan) yatırım seçilecektir. Finansal karar, finansmanla ilgili olduğunda ise işletme için nakit çıkışı söz konusudur. Bu durumda çeşitli seçeneklerden en düşük maliyete sahip ( nakit çıkışları en küçük bugünkü değere sahip olan) finansman kaynağının seçilmesi gereklidir. Yatırım ve finansmanla ilgili kararların isabetli olarak verilmesi, sonuçta işletmenin (piyasa) değerini maksimum kılacaktır. Bu kapsamda, işletmenin piyasa değerini maksimum kılma amacı, kar veya hisse başına karın ençoklanmasından farklıdır. Karın dışında pek çok firma içi ve firma dışı faktör işletme değerinin ençoklanmasını etkiyecektir. Bu faktörlere örnek olarak şunlar sıralanabilir. İşletmelerin satışlarındaki dalgalanma Hammadde fiyatlarının yükselme ihtimali ve firmaların bu yükselmeyi kontrol imkanları Borç ve öz kaynak ilişkisini gösteren sermaye yapıları Üretilen mal ve hizmetin kalitesi ve demode olma ihtimali Firmaların rekabet şartlarına gösterdikleri uyum Yönetici kadroların yeterliği ve nitelikleri Likit fonların ve net işletme sermayesinin yeterliği Sayfa16 Tekelci güç veren patent haklarının varlığı

Yukarıda sıralanan faktörler ve benzeri konularda firmalar arasındaki farklılıklar, hisse başına gelir aynı olsa bile firma değerinin farklılaşmasına yol açacaktır. İşletme değeri, gelecekte elde edilecek gelir (nakit) akışı ile gelirin elde edilmesindeki risk derecesine bağlı olacaktır. Finansal yöneticilerin karlılık ve risk kısıtları altında alacakları finansal kararlar, firmaların piyasa değerini belirleyecektir. Esas olarak bu kararlar işletmenin ait olduğu sektörün özelliğine, işletme büyüklüğüne, ulusal olup olmamasına ve diğer bir takım özelliklerine göre değişkenlik gösterecektir. Finansal yöneticiden işletme değerini maksimum kılacak kararlar alması beklenecektir. Firma piyasa değerini ençoklama ise karlılık ve risk arasında bir denge kurulması ile mümkün olabilecektir. İşletme değerinin tespiti halka açık şirketler, yani hisse senetleri menkul kıymetler borsasında işlem gören şirketler için nispeten basittir. Çünkü şirket piyasa değeri, şirketin hisse senedi sayısı ile hissenin piyasa fiyatının çarpılması sonucunda hesaplanabilecektir. Şirket piyasa değeri = hisse senedi piyasa fiyatı * hisse senedi sayısı Eşitlikteki temel faktör; şirketlerin hisse senedi piyasa fiyatlarının işletme performansını ölçen bir gösterge olmasıdır. Bir işletmenin performansı hisse senedi yatırımcıları tarafından yeterli görüldüğünde, şirketin hisselerine talep artacak (yani o şirkete ortak olmak isteyenlerin sayısı çoğalacak), artan talep şirketin hisse senedi fiyatlarını yükseltecek ve şirket piyasa değeri artacaktır. Tersi olarak, şirket performansı ortaklar tarafından yeterli görülmediğinde, ortaklar hisse senetlerini satarak ortaklıktan ayrılmak isteyeceklerdir. Diğer yatırımcıların da şirkete ortak olmada isteksiz davranmaları halinde, şirket hisselerinin piyasa fiyatı düşecek ve sonuçta şirketin piyasa değeri azalmış olacaktır. Günümüzde, işletme değerini maksimum kılma amacının boyutu genişletilmiş, işletmelerin gelirlerini hangi yollardan sağladıkları etik açıdan sorgulanmaya başlamıştır. Bu kapsamda; Toplumun ahlaki değerlerinin göz ardı edilmesi, sosyal sorumluluğun terk edilmesi genelde kabul görmemektedir. Bu açıdan, dürüstlüğü tartışmalı bir yönetimle elde edilecek kısa dönemli yüksek karlılığa karşılık, adil ve dürüst bir yönetimin uzun dönemde işletmeye kazandıracağı itibar daha fazla takdir görebilmektedir. İşletme değerinin maksimizasyonu sadece ortakların varlıklarının maksimizasyonu değil, işletmeyle ilgili çeşitli çıkar gruplarının, müşterilerin ve nihayet işletme çalışanlarının çıkarlarının gözetilmesi kapsamında ele alınması gerektiği öne sürülmektedir. Sayfa17

İKİNCİ BÖLÜM PARANIN ZAMAN DEĞERİ I. GİRİŞ Sayfa18 İster yatırımla isterse finansmanla ilgili olsun finansal kararlarda rasyonelliği yakalamak için, paranın zaman değeri ile ilgili hesaplamaları bilmek gereklidir. Paranın değer analizi, uygun maliyetli fon temini için gerekli olduğu gibi, yatırım seçiminde kullanılan birçok analiz yöntemi de gelecekteki nakit akışlarının değerlemesine ilişkin metotları kapsamaktadır. Paranın zaman değeri ile ilgili hesaplamalarda temel unsur, bugünkü 1 TL ile gelecekteki 1 TL nin aynı değeri ifade etmemesidir. Araya zamanın girmesi, bugünkü parayı gelecekteki paraya göre daha değerli kılmaktadır. Bu farklılığın başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir. Kesinlik( ya da belirsizlik); hâlihazırda elde bulunan para için kesinlik vardır. Gelecekte elde edilmesi beklenen parada ise bu tür bir kesinlik bulunmamaktadır. Çünkü gelecekte paranın elde edilmesi mümkün olduğu gibi elde edilememesi de mümkündür. Yani, gelecekte elde edileceği belli olmayan bir paranın, bu gün elimizde bulunan paraya göre belirsizlik derecesi oldukça yüksektir. Fırsat maliyeti; bugün elde bulunan paranın kullanımıyla bir getiri sağlanması mümkündür. Ancak para elde olmadığında, tahsili için bir süre beklenmesi gerektiğinde, parayı kullanma fırsatından vazgeçmiş oluruz. Açık ifadeyle, elde var olan parayı değerlendirerek getiri sağlamak mümkündür. Elde bulunmayan paranın değerlendirilmesi ise söz konusu değildir. Enflasyon; enflasyon, paranın satın alma gücünde ortaya çıkan azalmadır. Buna göre, enflasyonun var olduğu ortamlarda, bugün elde bulunan paranın satın alma gücü, yani değeri, gelecekte elde edilecek paranın satın alma gücünden, yani değerinden daha yüksek olacaktır. Farklı zamanlarda ortaya çıkan nakit akışlarının değerini belirleme sürecine paranın zaman değeri analizi adı verilmektedir. Paranın zaman değerindeki farklılık, sürenin uzunluğuna bağlı olarak değişir. Doğal olarak, sürenin uzaması, para değerindeki değişmenin daha büyük olmasına yol açacaktır. Paranın zaman değerindeki değişmeyi dengeleyen faktörün ise faiz olduğu genelde kabul görmektedir. Çünkü parayı elinde bulunduranlar, parayı bugün kullanma (tüketme) hakkından vazgeçip, başkasının kullanımına sunmanın (parayı arz etmenin) karşılığı olarak, faiz veya benzeri şekilde bir getiri elde etmek isterler. Tersi olarak, elinde para bulunmayan, hâlihazırda

sahip olmadıkları, gelecekte elde edecekleri parayı, bugün kullanmak isteyenler (para talep edenler) ise bedel olarak faiz ödemek durumunda kalacaklardır. Paranın zaman değerinde ve buna bağlı olarak da faiz oranlarındaki değişme üzerinde etkili başlıca faktör risktir. Çeşitli risk kaynakları (faktörleri) içerisinde ise özellikle; enflasyon, likidite, ödenmeme ve vade riskleri faiz oranının yüksek ya da düşük düzeyde oluşmasında büyük etkiye sahiptir. Risk arttıkça uygulanan faiz oranlarının artması, risk azaldıkça faiz oranlarının da düşmesi gerekir. Enflasyon riski, Enflasyonist ortamlarda faiz oranları, enflasyon oranının üzerinde olmak durumundadır. Aksi takdirde, paranın bugünkü kullanım hakkından vazgeçilmesinin karşılığı elde edilmemiş olacaktır. Likidite riski; likidite, piyasa da para miktarının yeterlik düzeyi ile ilgilidir. Para miktarı az olduğunda, yani likidite darlığı söz konusu olduğunda para bulmak zorlaşacağı için faiz oranları yüksek seyredecektir. Tersi olarak piyasada likidite bolluğu varsa faiz oranları düşük olacaktır. Ödenmeme riski; faiz karşılığı kullandırılan, borç verilen paranın geri dönmeme ihtimalidir. Bu ihtimal arttıkça faiz oranı da aynı doğrultuda artacak, borcun ödenmeme riski azaldıkça talep edilen faiz oranı da düşecektir. Vade riski; vadenin uzaması belirsizliği ve riski artıran en önemli etken olarak görülür. Kısa vadeli faiz oranlarına göre uzun vadeli faiz oranlarının daha yüksek olmasının temel nedeni, vadeye bağlı olarak riskin artmasıdır. II. FAİZ ÇEŞİTLERİ VE HESAPLANMASI A. FAİZ KAVRAMLARI VE ÇEŞİTLERİ Basit tanımlama ile borç alan açısından faiz, hâlihazırda kazanılmamış parayı belli bir vadeye bağlı olarak kullanmanın bedeli olarak borç verene ödenen ücrettir. Borç veren açısından ise eldeki paranın başkasına kullandırılmasının karşılığı olarak elde edilen gelirdir. Faiz çeşitli kıstaslara göre sınıflandırılabilir. Basit faiz; Faizin hesaplanmasına esas olan anaparanın değişmediği, başlangıç değeri olarak aynı kaldığı faiz hesaplama yöntemidir. Genelde bir yıldan daha vadelere uygulanır. Birleşik faiz; belirli dönemlerde elde edilen faizin anaparaya eklendiği, bu nedenle, faiz hesaplamasına esas olan sermayenin sürekli olarak arttığı varsayımına dayalı faiz hesaplama metodudur. Bu metot da genelde bir yıldan daha uzun vadelere uygulanır. Sayfa19

Faiz hesaplamasında kullanılan kısaltmalar şunlardır. P; faiz hesaplamasına esas olan anapara, sermaye, bugünkü (şimdiki) değer S; anapara ile faiz tutarının toplam değeri, gelecekteki değer I; faiz tutarı, i, faiz oranı t; vade B. BASİT FAİZİN HESAPLANMASI 1. Faiz tutarının hesaplanması Basit faiz, faize faizin yürütülmediği faiz türü olarak, anapara (P) ile geçerli faiz oranı(i) ve yıl sayısının (t) çarpılması yoluyla hesaplanır. Hesaplamalarda dikkat edilmesi gereken nokta, t nin yıllık dönemi göstermesidir. Faiz hesaplamasına esas olan vadenin aylık ise t; x /12, günlük ise t; x / 365 olarak düzenlenir. Faiz tutarının hesaplanmasına esas olan eşitlik aşağıdaki gibidir. I= P*i*t Örnek1; bir kredi kurumuna yıllık %9 faiz oranı ile yatırılan 5.000 TL 3 yılsonunda ne kadarlık getiri (faiz) sağlar? Çözüm1; I = 5.000*0,09*3 = 1.350 TL Örnek2; 9 ay vadeli ve %8 faizli, 5.000 TL kredi için ne kadar faiz ödemesi gereklidir? Çözüm2; = 5.000*0,08*9/12 = 5.000* 0,06 = 300 TL 2. Gelecekteki değerin hesaplanması Gelecekteki değer, başlangıç tutarına ya da anaparaya faizin eklenmesi ile elde edilen tutarı ifade eder. Gelecekteki değerin hesaplanmasında kullanılan eşitlik aşağıdaki gibidir. Sayfa20 S= P ( 1+i*t) ya da S= P+I Örnek; Bir kredi kurumundan alınan 1 yıl vadeli, yıllık %15 faizli 20.000 TL kredi için kaç TL geri ödeme yapılacaktır? Çözüm; S = 20.000 (1+ 0,15*1) = 20.000 (1,15) = 23.000 TL

3. Şimdiki değerin hesaplanması Bugünkü değer veya şimdiki değer, gelecekte belli bir tarihteki belli bir tutarın, belli bir vade ve faiz oranı ile bugüne indirgendiği değerdir. Bu işleme aynı zamanda iskontolama, hesaplamada kullanılan orana, iskonto oranı denilmektedir. Esas itibariyle, faiz ya da iskonto aynı kavramı ifade etmektedir. Faiz, bugünden hareketle gelecekteki değeri hesaplamaya ilişkin işlemler için, ters olarak, iskonto ise gelecekten hareketle bugünkü değeri bulmaya yönelik işlemlerde kullanılmaktadır. Finansal kararlarda iskontolama işlemleriyle sık karşılaşılır. Genel olarak; 1. Gelecekteki vadeli fiyatı bilinen bir varlığın peşin değerini bulmada, 2. İleri tarihli düzenlenmiş ticari çek ve senetlerin veya vadesi henüz gelmemiş alacakların vadelerinden önce nakde çevrilmeleri söz konusu olduğunda, 3. Hazine bonosu, finansman bonosu, banka bonosu gibi kısa vadeli borçlanma senetlerinin ihraç fiyatlarının tespitinde veya vade öncesi elden çıkarıldıklarında (ikincil piyasada) fiyatın belirlenmesinde kullanılır. Basit faiz esasına göre iskontolama işlemlerinde, iç iskonto ve dış iskonto olmak üzere iki farklı hesaplama yöntemi kullanılmaktadır. Sayfa21 i. Basit iç iskonto İç iskonto, şimdiki değer hesaplanmalarında, başlangıç değerinin (P) esas alınarak iskonto hesaplamasının yapılması esasına dayanır. Bu tür iskontolama için kullanılan eşitlik; P= S / (1+i*t) Örnek1; Bir makinenin 4 ay vadeli fiyatı 280.000 TL, 8 vadeli fiyatı ise 300.000 TL dir. Yıllık faiz oranı % 6 olduğuna göre hangi vadeyle makinenin alınması işletme için karlı (avantajlı) olacaktır? Çözüm1; 4 ay vadeli makinenin şimdiki değeri; P = 280.000 / (1+ 0,06*4/12) = 280.000 / 1,02 = 274.510TL 8 ay vadeli makinenin şimdiki değeri; P = 300.000 / (1+ 0,06*8/12) = 300.000 / 1,04 = 288.461 TL İşletme, makine için en düşük şimdiki değeri veren vadeyi seçer. Çünkü makine alımı nakit çıkışını gerektirmektedir. En düşük nakit çıkışı ise 4 ay vadeli fiyatla sağlanmaktadır.

Sayfa22 Örnek 2;Bir işletmenin faaliyetlerini yürütebilmesi için gereken otomobilin 3 ay vadeli fiyatı 30.000 TL 6 ay vadeli fiyatı ise 31.000. TL yıllık faiz oranı ise %16 dır. Hangi vadede alım yapmak işletme için uygun alternatif olarak gözükmektedir? Çözüm2; 3 aylık vade için peşin değer; P= 30.000 / (1+ 0,16*3/12) = 30.000 / 1,04 = 28.846 TL 6 aylık vade için peşin değer P= 31.000 / (1+0,16*6/12) = 31.000 / 1, 08 = 28.703 TL Yukarıdaki sonuçlara göre, otomobilin %16 faiz oranı üzerinden, 3 vadeye göre şimdiki değeri 28.846 TL iken, 6 ay vadeye göre şimdiki değeri 28.703 TL dir. Yani, 6 ay vadeli fiyat daha düşük tutarda şimdiki değere sahip olarak, işletme için daha düşük tutarda nakit çıkışına yol açacağı için avantajlıdır. Örnek 3; Bir işletme 3 ya vadeli, 60.000 TL nominal değerli alacak senedini, geçici nakit darlığı atlatmak için nakde çevirmek (kırdırmak) istemektedir. Bankanın uyguladığı iskonto oranı % 18 olduğuna göre, a) senedin peşin değeri b) iskonto tutarı ne olacaktır? Çözüm3a; P= 60.000 / (1+0.18*3/12) = 60.000 / 1,045 = 57.416 TL Çözüm 3b; İç iskonto tutarı = 60.000 57.416 = 2.584 TL Örnek 4; 182 gün vadeli olarak ihraç edilen, 500 TL nominal değerli hazine bonosu için belirlenen iskonto oranı %7 dir. Bononun a) ihraç fiyatını b) ihraçtan 60 gün sonra ikincil piyasada satılması halinde satış fiyatını, c) yatırımcının 60 günlük faiz kazancını hesaplayınız. Çözüm4a; hazine bonosunun ihraç fiyatı; P= 500 / (1+ 0,07*182/365) = 500/ 1,03590 = 482, 67 TL Çözüm4b; hazine bonosunun ihraç 60 gün sonraki ikincil piyasa fiyatı; P= 500/ (1+0,07*122/365)

= 500 / 1,0234 = 488,56 TL Çözüm4c; 60 günlük faiz kazancı Hazine bonosunun; satış fiyatı- alış fiyatı = 488,56-482,67 = 5,89 TL ii. Basit dış iskonto Dış iskonto, iskonto tutarı hesaplamasının vadeli değer üzerinden yapılması işlemidir. Bu tür hesaplamalarda kullanılan eşitlikler aşağıda gösterilmektedir. Bugünkü değer P= S (1- i*t) İskonto tutarı = S*i*t Eşitliklerden görüleceği gibi, dış iskonto, peşin değerden daha büyük olan vadeli değer üzerinden hesaplanmaktadır. Bu durumda, her zaman için, dış iskonto tutarı iç iskonto tutarına göre daha büyük olarak hesaplanır. Dolayısıyla, hesaplanan iskonto tutarının büyük olması, peşin değerin daha düşük olmasına yol açar. Yani, dış iskonto uygulamasında, iskontoyu yapan daha fazla faiz elde etmiş, iskontoyu yaptıran ise daha fazla faiz ödemiş olacaktır. Bu durum örnek2, nin dış iskonto eşitliği kullanılarak çözülmesi halinde açık olarak görülebilecektir. Örnek; bir işletme 3 ay vadeli 60.000 TL değerli ticari senedi, geçici nakit darlığı atlatmak için nakde çevirmek (kırdırmak) istemektedir. Bankanın uyguladığı iskonto oranı % 18 olduğuna a) senedin peşin değerini b) iskonto tutarını hesaplayınız. Çözüm a; P = 60.000 (1-0,18*3/12) = 60.000* 0,955 = 57.300 TL ya da diğer bir çözüm yolu ile; Şimdiki değer= gelecekteki değer iskonto tutarı P= 60.000-2.700 = 57.300 TL Sayfa23 Çözüm b; İskonto tutarı = 60.000*0,18*3/12 = 60.000*0,045 = 2.700 TL

Yukarıdaki çözümlere göre; iç iskonto tutarı 2.584 TL, dış iskonto tutarı ise 2.700 TL dir. Yani, banka senet iskontosunda, aynı vade ve değerdeki senede iç iskonto yerine dış iskonto uygulaması ile (2.700-2584) = 116 TL daha fazla gelir elde etmiştir. Bu uygulama senet kırdıran taraf için daha düşük peşin değere, yani daha az nakit elde etmesine sebep olacaktır. Bu nedenle, ülkemizde ticari senet ya da çek iskontosu yapan ticari bankalar, bu tür senet kırma işlemlerinde dış iskontoyu kullanmaktadırlar. Çünkü banka, elindeki parayı kredi olarak kullandırdığında faiz geliri elde edecektir. Eldeki parayı kredi yerine senet iskontosunda (kırma) kullandırması halinde, sağlayacağı gelirin faiz gelirinden düşük olmamasını ister. Bunu sağlayan iskonto yöntemi ise dış iskonto uygulamasıdır. B. BİRLEŞİK FAİZ Birleşik faiz, anaparaya dönem sonlarında faizin eklenmesi ile yeni sermayenin oluşması, değişen sermaye üzerinden her devre için faiz hesaplaması işlemidir. 1. Birleşik faizde gelecek değer Birleşik faizle gelecekteki değeri hesaplamada kullanılan eşitlik ile basit faizle gelecek değeri hesaplama eşitliğinin temel mantığı aynıdır. Ancak, birleşik faiz hesaplamalarına esas olan vade genelde bir yıldan uzundur. Ayrıca, vade içerisinde elde edilen faiz çekilmeyip, anaparaya eklenmesiyle faiz hesaplamasına esas olan para devre faizi kadar artmaktadır. Basit faizle birleşik faiz arasındaki farklılık faiz oranları yükseldikçe ve vade uzadıkça büyüyecektir. Herhangi bir sermayenin, i birleşik faiz oranıyla t dönem sonra ulaşacağı değeri hesaplamada kullanılan genelleştirilmiş eşitlik aşağıda gösterildiği gibidir. S = P( 1+i) t Örnek; Bir kredi kurumuna, %9 birleşik faizle yatırılan 10.000 TL nin 6 yıl sonunda a) ulaşacağı değer ve b) elde edilecek faiz tutarı kaç TL olacaktır? Çözüm a; Gelecekteki değer S= 10.000 ( 1+0,09) 6 = 10.000 * 1, 677 = 16.770 TL Sayfa24 Çözüm b; Faiz Tutarı = S P = 16.770 10.000 = 6.770