Anatol J Clin Investig 2008:2(3):101-105 YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞUNDA BAŞA ÇIKMA TUTUMLARI COPING STRATEGIES IN ADAPTATION TO DISTRESSING SITUATIONS 1 Jandarma Genel K.lığı Anıttepe Dispanseri, Ankara 2 Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesi, Erzurum 3 GATA Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara Murat Erdem 1, Cemil ÇELİK 2, Ali DORUK 2, Fuat ÖZGEN 3 Abstract Objective: Coping strategies have an important role in adaptation to distressing situations. Coping is defined as the individual s resistance against the events and factors which produce stress and all of the cognitive, emotional and behavioral reactions to with stand to these stress producing situations. The aim of this sudy was to investigate the aspects in which the patients with Generalized Anxiety Disorder differ from healthy subjects and the role of gender upon coping strategies. Method: The anxiety levels of 30 cases with GAD diagnosed according to the DSM-IV criteria and the healthy controls were found by using State and Trait Anxiety Inventory. The coping strategies of participants were evaluated with COPE filled by participants. Results: The total scores of dysfunctional coping strategies, focusing on and venting of emotions and denial subscales scores of COPE of study sample were found to be significantly higher than healthy controls. The emotional social support use was used in female GAD cases significantly higher than healthy controls. While active coping strategy score of male GAD cases was lesser than healthy controls, behavioral and mental disengagement scores in dsyfunctional coping strategies were significiantly higher than healthy controls. Also a positive correlation was found between the trait anxiety scores with mental disengagement and dysfunctional coping strategies scores in male cases. (Anatol J Clin Investig 2008:2(3);101-105). Özet Amaç: Başa çıkma tutumları zorlayıcı durumlara uyum sağlamada önemli bir role sahiptir. Başa çıkma, bireyin kendisi için stres oluşturan olay ya da etkenlere karşı direnmesi ve bu durumlara karşı dayanma amacıyla gösterdiği bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı Yaygın Anksiyete Bozukluğu hastalarının başa çıkma tutumlarının sağlıklı kontrol grubundan hangi alanlarda ayrıştığının ve başa çıkma tutumları üzerine cinsiyetin etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem: DSM-IV tanı kriterlerine göre Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı konulan 30 olgu ve sağlıklı kontrol grubunun anksiyete düzeyleri Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği ile tespit edilmiş, deneklerin başa çıkma tutumlarının tespiti için Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeğini (COPE) doldurmaları sağlanmıştır. Sonuçlar: Yaygın Anksiyete Bozukluğu hastalarında İşlevsel olmayan başa çıkma tutumları toplam puanı ile soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma alt grubunun puanları her iki cinsiyette de kontrol grubundan yüksek bulunmuştur. Kadın YAB olgularında duygusal sosyal destek kullanımı kontrol grubuna göre yüksek olarak saptanmıştır. Erkek YAB olgularında ise aktif başa çıkma puanı düşük, işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarından davranışsal ve zihinsel boş verme puanları yüksek bulunmuştur. Ayrıca erkek olgularda sürekli kaygı puanları ile zihinsel boş verme ve işlevsel olmayan başa çıkma toplam puanları arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Tartışma: Çalışmanın bulguları Yaygın Anksiyete Bozukluğu hastalarının sağlıklı kontrol grubuna göre işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarını daha fazla kullandıklarını göstermektedir.(anatol J Clin Investig 2008:2(3);101-105). Giriş Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) hemen her gün ortaya çıkan, pek çok günlük olay ile ilişkili aşırı kaygı ve üzüntü ile karakterize bir tablodur. Diğer ruhsal hastalıklar kadar şiddetli, hatta bazen daha fazla işlev kaybına yol açan kronik seyirli bir hastalıktır. Sıklıkla major depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları ile birliktelik gösterir [1]. Yaygınlığının %2-13.1 arasında olduğu belirtilmektedir [1, 2]. Başa çıkma tutumları zorlayıcı durumlara uyum sağlamada önemli bir role sahiptir. Başa çıkma, bireyin kendisi için stres oluşturan olay ya da etkenlere karşı direnmesi ve bu durumlara karşı dayanma amacıyla gösterdiği bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, başa çıkma tutumları ile stresör yaşantıların derecesi arasında yakın bir ilişki vardır. Örneğin; etkili başa çıkma tutumları kişiyi anksiyete oluşturan bilişsel, çevresel ve biyolojik etkenlere karşı korumaktadır. Başa çıkma tutumları yaş, cinsiyet, kültür ve hastalık gibi çok çeşitli etkenlere bağlı olarak değişebilmekte ve bireye özgü nitelik taşımaktadır [3]. Anksiyete ile başa çıkma tutumları arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda; anksiyete semptomları veya bozuklukları olan bireylerin etkili başa çıkma tutumlarını kullanmadıkları tespit edilmiştir [4,5]. Hoffart ve arkadaşlarının gerçekleştirdikleri çalışmada agorafobik hastaların major depresyona göre duygusal odaklı ve kaçınma grubu başa çıkma tutumlarını Murat ERDEM Jandarma Genel K.lığı Anıttepe Dispanseri, Ankara-TURKEY E-mail: drmerdem@yahoo.com
AJCI, 2008;2(3):101-105 ERDEM ve ark.. daha fazla kullandıkları saptanmıştır [6]. Ayrıca, tedaviyle duygusal odaklı tutumlar azalırken, kaçınma grubu tutumların arttığı gösterilmiştir. İşlevsel olmayan başa çıkma tutumları ile belli anksiyete semptomları arasında ilişki olduğu varsayılmaktadır [7]. Sorun çözmeye yönelik başa çıkma tutumları ruhsal sıkıntıyı azaltırken, duygusal odaklı yaklaşımlar artırabilmektedir. Bununla birlikte, başa çıkma tutumlarının uyum sağlamaya yönelik olup olmadıkları stresörün özelliğine de bağlı olarak değişmektedir [8]. Duygusal odaklı tutumlar bazı stresörlere yanıtta fayda sağlamalarına karşın, genellikle şiddetli psikopatoloji ve işlevsellikteki bozulmayla birliktedir [9,10]. Hem klinik [10,11], hem de klinik dışı [12] örneklemde gerçekleştirilen çalışmalarda duygusal odaklı başa çıkma tutumları ile anksiyete ve depresyon düzeyleri arasında ilişki olduğu belirtilmektedir. Duygusal odaklı başa çıkma tutumlarının kullanımı duygudurum bozukluklarının gelişimi için de risk oluşturmaktadır [13]. Panik bozukluk hastalarında duygusal odaklı başa çıkma tutumlarının sağlıklı kontrol grubuna göre sık kullanıldığı saptanmıştır [14]. Yaygın anksiyete bozukluğu olan bireylerin gerek hastalığın belirtileri, gerekse stresli durumlarla baş çıkmada kullandıkları tutumları bilmek psikopatolojinin ortaya çıkışında başa çıkma tutumlarının etkisini anlamanın yanı sıra tedavi hedeflerinin belirlenmesinde ve terapötik etkinliğin izlenmesinde yardımcı olacaktır. Bu nedenle, bu çalışmada YAB hastalarının başa çıkma tutumlarının sağlıklı kontrol grubundan hangi alanlarda ayrıştığının ve başa çıkma tutumları üzerine cinsiyet farklılığının etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: DSM-IV tanı kriterlerine göre Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı almış olan, tedavi almayan, kronik tıbbi hastalığı bulunmayan 18-40 yaş arası 15 i kadın, 15 i erkek 30 olgu ve bu olgular ile yaş ve eğitim durumu yönünden eşleştirilmiş, psikiyatrik hastalık ve öyküsü ile kronik tıbbi hastalığı bulunmayan 30 sağlıklı olgu çalışmaya alınmıştır. Olgulara tanı koymak amacı ile DSM-IV tanı kriterlerine göre yarı yapılandırılmış görüşme formu (SCID-I) uygulanmış, bunun yanı sıra Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI-I ve II) ve Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği (COPE) doldurmaları sağlanmıştır. DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu (Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders) (SCID-I): First ve arkadaşları tarafından, DSM-IV Eksen I tanılarının konması için geliştirilen yapılandırılmış klinik görüşme formudur [15]. Geçerlik ve güvenirliği Çorapçıoğlu ve arkadaşları tarafından yapılmış olan Türkçe çevirisi kullanılmıştır [16]. Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği: 1975 yılında Türkçe ye çevrilerek geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış olan ölçek yirmişer maddelik durumluk kaygı ve sürekli kaygı ölçeklerinden oluşmaktadır. Her iki ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20-80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı seviyesini belirtir [17]. Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği: 1989 da Carver ve arkadaşları tarafından geliştirilen ölçek toplam 60 sorudan oluşan bir öz bildirim ölçeğidir [18]. 15 alt ölçek içermekte olup her alt ölçek dört sorudan oluşmaktadır. Ölçeğin geçerlik güvenirlik çalışması Ağargün ve arkadaşları tarafından yapılmıştır [3]. Ölçek şu şekilde bir açıklama paragrafıyla başlar: Bu ölçek yardımıyla insanların günlük yaşamlarında güç veya bunaltı verici olaylarla ya da sorunlarla karşılaştıkları zaman nasıl tepki verdiklerini araştırmayı amaçlıyoruz. İnsanların karşılaştıkları sorunlarla baş etmelerinin çok sayıda yolu olabilir. Ancak yine de siz seçenekleri bir sorunla karşılaştığınızda, genel olarak ne yaptığınızı ya da nasıl davrandığınızı düşünerek işaretlemeye çalışın. Seçenekleri işaretlerken bir öncekinden bağımsız düşünmeye özen gösterin. Altmış farklı durum dört seçenek üzerinden yanıtlandırılır. Bu yanıtlar: 1=Asla böyle bir şey yapmam; 2=Çok az böyle yaparım; 3=Orta derecede böyle yaparım; 4=Çoğunlukla böyle yaparım. Ölçek 60 soru ve 15 alt ölçekten oluşmuştur. Her alt ölçek dörder sorudan oluşmaktadır. Bu alt ölçeklerin her biri ayrı bir başa çıkma tutumu hakkında bilgi verir. Sonuç olarak alt ölçeklerden alınacak puanların yüksekliği hangi başa çıkma tutumunun kişi tarafından daha çok kullanıldığı hakkında yorum yapma olasılığı verir. Bu 15 başa çıkma tutumu ya da alt ölçek şunlardır: 1. Pozitif yeniden yorumlama ve gelişme, 2. Zihinsel boş verme, 3. Soruna odaklanma ve duyguları açı ğ a vurma, 4. Yararlı sosyal destek kullanımı, 5.Aktif başa çıkma, 6. İnkar, 7. Dini olarak başa çıkma, 8. Şakaya vurma, 9. Davranışsal olarak boş verme, 10. Geri durma, 11. Duygusal sosyal destek kullanımı, 12. Madde kullanımı, 13. Kabullenme, 14. Diğer meşguliyetleri bastırma, 15. Plan yapma. İstatistiksel Analiz: 102
Yaygın anksiyete bozukluğunda başa çıkma tutumları Tanımlayıcı istatistiklerde frekans dağılımları, sürekli analizler için aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Sonuçlar aritmetik ortalama ± standart sapma şeklinde sunulmuştur. Sürekli değişkenlerin iki grup arasındaki karşılaştırmaları, parametrik test varsayımları karşılanmadığı için Mann-Whitney U testi ile yapılmış ve iki değişken arasındaki bağıntının araştırılması için Pearson bağıntı testi kullanılmıştır. Yanılma düzeyi olarak α = 0.05 seçilmiş ve bu değere eşit ya da küçük p değerleri için istatistiksel olarak anlamlı farklılığın olduğu yorumu yapılmıştır. Bulgular YAB ve kontrol grubunun cinsiyetlerine göre yaş, eğitim ve kaygı düzeyleri tablo 1 de verilmiştir. YAB ile kontrol grubu yaş ve eğitim düzeyleri yönünden benzer bulunmuştur (p> 0.05). YAB hastalarının durumsal ve sürekli kaygı düzeylerinin kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır (p< 0.001). YAB ve kontrol grubunun başa çıkma tutumları ortalama puanları ve kontrol grubu ile karşılaştırılması tablo 2 de verilmiştir. İşlevsel olmayan başa çıkma tutumlarının toplam puanı ile soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma alt grubunun puanları her iki cinsiyette de kontrol grubundan yüksek bulunmuştur (p< 0.05), ancak toplam puanlar arası fark erkeklerde daha belirgindir (p< 0.01). Kadınlarda duygusal sosyal destek kullanımı yüksek olarak saptanmıştır (p< 0.01). Erkeklerde ise aktif başa çıkma puanı düşük (p< 0.05), işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarından davranışsal ve zihinsel boş verme puanları daha yüksek bulunmuştur (p< 0.05). YAB hastalarının kontrol grubundan farklı olan başa çıkma tutumları ile kaygı düzeyleri arasındaki ilişki Pearson korelasyon yöntemi ile incelendiğinde; erkek olgularda STAI sürekli kaygı puanları ile zihinsel boş verme ve işlevsel olmayan başa çıkma toplam puanları arasında pozitif korelasyon saptanmıştır (sırasıyla; r=.752; p=.001 ve r=.669; p=.006). Tartışma Kesitsel nitelikte olgu-kontrol çalışması olan bu çalışmada Yaygın Anksiyete Bozukluğu hastalarının cinsiyete göre başa çıkma tutumlarının sağlıklı bireylerden farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Çalışma sonucunda; hem kadın, hem de erkek YAB hastalarının soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma başta olmak üzere işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarını daha fazla kullandıkları; erkek YAB hastalarının aktif başa çıkma tutumlarını kontrol grubuna göre daha az, davranışsal ve zihinsel boş verme tutumlarını daha fazla kullandığı ve kadınların duygusal sosyal destek kullanımının daha fazla olduğu saptanmıştır. Ayrıca, erkek olgularda sürekli kaygı düzeyi ile zihinsel boş verme ve işlevsel olmayan başa çıkma tutumları arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Genel olarak bakıldığında, her iki cinsiyette görülen soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma ile sadece erkeklerde görülen davranışsal ve zihinsel boş verme puanlarının yüksekliği YAB hastalarının işlevsel olmayan başa çıkma tutumlarını daha fazla kullandıklarını göstermektedir. Bu durum anksiyete semptomları veya bozuklukları olan bireylerin etkili başa çıkma tutumlarını yetersiz kullandıklarını gösteren çalışmalarla uyumludur [4,5,6,7]. Çalışmada sürekli kaygı düzeyleri ile zihinsel boş verme ve toplam işlevsel olmayan başa çıkma tutumları arasında belirgin pozitif bir ilişki bulunmuştur. Bu bulgu Coolidge ve arkadaşlarının çalışması ile uyumludur. Coolidge ve arkadaşları da işlevsel olmayan başa çıkma tutumları ile anksiyete semptomları arasında ilişki olduğunu ileri sürmüşlerdir [7]. Başa çıkma tutumları yaş, cinsiyet, kültür ve hastalıklara bağlı olarak değişmektedir [3]. Bu çalışma görece dar bir yaş aralığında, aynı genel kültürü paylaşan ve YAB dışında başka bir hastalığı olmayan homojen bir grupta yapılmıştır. Sonuçlar başa çıkma tutumları açısından cinsiyet farklılığını desteklemektedir. Örneğin; erkek hastalarda duygusal sosyal destek kullanımı kontrol grubuna göre farklılık oluşturmazken, YAB olan kadınlar sağlıklı bireylerden daha fazla duygusal sosyal destek sistemlerini kullanmaktadır. Bu durum YAB olan kadınların duygularını başkaları ile paylaştıklarını, yakın çevrelerinden moral ya da destek almaya çalıştıklarını, başkalarından anlayış görmeyi beklediklerini ve duyguları hakkında başkaları ile konuştuklarını düşündürmektedir. Bu bulgu Carver ve arkadaşlarının [18] anksiyete düzeyi yüksek olan 162 kişi ve Kelly ve arkadaşlarının [19] Eksen I tanısı bulunmayan 107 kişi (65 kadın, 42 erkek) ile yaptıkları çalışma sonuçları ile uyumludur. Bu çalışmanın en önemli kısıtlılığı olgu sayılarının azlığıdır. Çalışma sebep sonuç ilişkisini göstermemekte, sadece durum tespiti yapmaktadır. İleriki çalışmalar geniş örneklem grubunda yapılmalı ve tedavi ile başa çıkma tutumlarında değişiklik olup olmadığı araştırılmalıdır. 103
AJCI, 2008;2(3):101-105 ERDEM ve ark.. Tablo-1. YAB ve kontrol grubunun yaş, eğitim ve kaygı düzeyleri YAB Kontrol Z P Yaş K 33.7±5.0 30.8±4.6 1.708.089 E 27.7±8.7 28.1±4.9 1.028.325 Eğitim Düzeyi (yıl) K 13.9±1.8 14.5±1.4.898.539 E 12.7±2.4 12.3±2.0.477.683 STAI Durumsal K 42.4±6.6 37.8±2.5 1.937.056 E 43.4±6.8 39.3±2.9 1.748.081 STAI Sürekli K 51.5±4.3 37.2±2.3 4.686.00000001 1 E 52.4±5.3 39.2±3.4 4.510.0000002 1 K: Kadın; E: Erkek; 1 : p< 0.01; Tablo-2. YAB ve kontrol grubunun başa çıkma tutumlarının ortalamaları ve karşılaştırılması Başa çıkma yöntemleri YAB Kontrol Z p Sorun odaklı başa çıkma Aktif başa çıkma K 11.1±2.9 11.5±1.7.126.902 E 11.0±3.4 13.3±1.4 2.160.033 Plan yapma K 12.2±2.2 12.1±1.6.475.653 E 10.9±3.2 12.1±1.4 1.621.116 Geri durma K 8.9±1.4 9.2±1.5.530.624 E 10.1±2.9 10.1±2.0.084.935 Yararlı sosyal destek kullanımı K 13.1±2.8 11.7±2.4 1.486.148 E 11.5±3.5 10.8±2.2.608.567 Diğer meşguliyetleri bastırma K 10.9±2.8 9.5±1.5 1.121.285 E 9.5±2.0 10.3±1.5 1.497.148 K 56.3±7.6 54.1±5.3 1.357.187 E 53.0±12.7 56.7±5.0.854.412 Duygusal odaklı başa çıkma Pozitif yeniden yorumlama Dini olarak başa çıkma Mizah Kabullenme Duygusal sosyal destek kullanımı İşlevsel olmayan başa çıkma Soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma İnkar Davranışsal boş verme Zihinsel boş verme Madde kullanımı K: Kadın; E: Erkek; 1 : p< 0.05; 2 : p< 0.01, K 13.3±2.2 12.9±1.3.444.683 E 12.3±2.7 13.6±1.5 1.341.202 K 13.8±2.3 13.1±2.6.785.461 E 12.1±3.7 13.1±2.2.440.683 K 6.9±3.0 7.7±2.0 1.445.161 E 7.1±3.0 8.9±2.2 1.492.148 K 10.5±2.5 10.1±2.6.544.595 E 8.8±1.3 10.2±2.0 1.988.056 K 14.0±2.4 11.7±2.3 2.700.008 2 E 11.7±3.0 10.6±1.8 1.232.233 K 58.5±6.5 55.4±7.2 1.187.250 E 52.0±6.7 56.3±6.3 1.651.106 K 14.0±2.9 12.0±1.9 2.555.011 1 E 12.6±3.5 10.0±2.6 2.511.011 1 K 7.0±2.8 5.6±1.2 1.152.267 E 7.0±3.4 6.0±1.4.190.870 K 6.5±2.2 6.9±2.5.337.744 E 7.6±2.5 5.9±1.6 1.783.011 K 10.7±2.2 9.4±1.7 1.374.187 E 10.7±2.7 8.2±1.0 3.284.001 2 K 7.7±4.6 4.5±1.4 2.178.081 E 6.8±4.4 4.3±0.7 2.073.098 K 45.9±9.5 38.4±4.9 2.271.023 1 E 44.7±9.6 34.4±3.2 3.431.0003 2 104
Yaygın anksiyete bozukluğunda başa çıkma tutumları Kaynaklar 1. Pine DS, McClure EB. Anksiyete Bozuklukları: Klinik Özellikleri. Comprehensive Text Book of Psychiatry, 8 nci Baskı, (Çev: Şentürk V, Berksun OE, Çev. Ed: Aydın H, Bozkurt A), Ankara, Güneş Kitabevi, 2006, s. 1768-1780. 2. Merikangas KR. Anksiyete Bozukluklarının Klinik Özellikleri. Comprehensive Text Book of Psychiatry 8 nci Baskı, (Çev: Demet MM, Çev. Ed: Aydın H, Bozkurt A), Ankara, Güneş Kitabevi, 2006, s.1720-1728. 3. Ağargün MY, Beşiroğlu L, Kıran ÜK ve ark. COPE (Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği): Psikometrik özelliklere ilişkin bir ön çalışma. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005, 6:221-226. 4. Endler NS, Parker JDA. Multidimensional assessment of coping: A theoretical analysis. J Pers Soc Psychol 1990; 58:844 854. 5. Tremblay PF, King PR. State and trait anxiety, coping styles and depression among psychiatric inpatients. Canadian Journal of Behavioral Science 1994; 26, 505 519. 6. Hoffart A, Martinsen EW. Coping strategies in major depressed, agoraphobic and comorbid in-patients: A longitudinal study. British Journal of Medical Psychology 1993; 66, 143 155. 7. Coolidge FL, Segal DL, Hook JN ve ark. Personality disorders and coping among anxious older adults. Journal of Anxiety Disorders 2000; 14 (2):157 172. 8. Folkman S. Personal control and stress and coping processes: a theoretical analysis. J Pers Soc Psychol 1984; 46:839-852. 9. Kohn PM, Hay BD, Legere JJ. Hassles, coping styles, and negative well-being. Pers Individual Differ 1994; 17:169 179. 10. Ravindran AV, Griffiths J, Merali Z ve ark. Primary dysthymia: A study of several psychosocial, endocrine and immune correlates. J Affect Disord 1996; 40:73 84. 11. Roy-Byrne PP, Vitaliano PP, Cowley DS ve ark. Coping in panic and major depressive disorder: Relative effects of symptom severity and diagnostic comorbidity. J Nerv Ment Dis 1992; 180: 179 183. 12. Whatley SL, Foreman AC, Richards S. The relationship of coping style to dysphoria, anxiety, and anger. Psychol Rep 1998; 83: 783 791. 13. Matheson K, Anisman H. Systems of coping associated with dysphoria, anxiety and depressive illness: A multivariate profile perspective. Stress 2003; 6:223 234. 14. Nazemi H, Dager SR. Coping Strategies of Panic and Control Subjects Undergoing Lactate Infusion During Magnetic Resonance Imaging Confinement. Comprehensive Psychiatry 2003; 44(3):190-197. 15. First, M., Spitser, R., Gibbon, M. ve ark., Structured Clinical Interview for DSM-IV (SCID), Washington DC: American Psychiatric Association 1997. 16. Çorapçıoğlu A, Aydemir Ö, Yıldız M ve ark. SCID in Türkiye İçin Uyarlama ve Güvenirlilik çalışması. Hekimler Yayın Birliği. Ankara 1999. 17. Lecompte A, Öner N. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanterinin Türkçe ye Adaptasyon ve Standardizasyonu ile İlgili Bir Çalışma. IX. Milli Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi Çalışmaları 1975, 457-462. 18. Carver CS, Scheier MF, Weintraub JK. Assessing coping strategies: A theoretically based approach. J Pers Soc Psychol 1989; 56:267-283. 19. Kelly MM, Tryka AR, Price LH ve ark. Sex differences in the use of coping strategies: Predictors of anxiety and depresive symptoms. Depression and Anxiety 2007; 0:1-8. 105