Felsefenin amacı doruya (doru bilgiye) varma koullarını göstermek, yani doru bilgiyi temellendirmektir. Felsefe bu varma gösterme iini bir yanda



Benzer belgeler
Doç. DR: Süleyman KALELİ S.Ü.Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

ETK LKELER BANKACILIK ETK LKELER

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

LKÖRETM KNC KADEME (2005) TÜRKÇE DERS ÖRETM PROGRAMINDA GENEL AMAÇLAR - HEDEF/KAZANIMLAR

BLG SSTEMLERNN GÜVENLNE LKN OECD REHBER LKELER- GÜVENLK KÜLTÜRÜNE DORU

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

KATILIMCI YEREL YÖNET M ANLAYI INDA. H.Burçin HENDEN. Özet. Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN:

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Kelimenin en dar anlamıyla,neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir.

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer

3. 27 I C C' C C (V B ' C ') C DC. EM1 Modeli I B C E (V B ' E ') E' r E ' I E

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( / 02 / 2014 )

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

BOSAD Boya Sanayicileri Dernei TÜRK BOYA SEKTÖRÜ. Dünya Boya Ticaretindeki Gelimeler

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

II. Ara tırmanın Amacı III. Ara tırmanın Önemi

Fatih Emiral. Deloitte

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

KURUMSAL T BAR YÖNET M PROF. DR. HALUK GÜRGEN

ICS TÜRK STANDARDI TS EN OHSAS 18001/Mart 2001

ETİK.

Bu dönemde daha önce belirttiim gibi yatırımlarımızla ilgili almı olduumuz kararlarımızın yanı sıra;

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

ÜNVERSTE ÖRENCLERNN ÇEVRE DUYARLILIKLARININ NCELENMES

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

DELTA MENKUL DEERLER A..

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

Bilgi Notu ARA TIRMA VE TASN F GRUBU " ç Kontrol: Kamusal Hesapverme Sorumlulu u çin Bir Yapı Olu turulması" Hk.

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

ARACI KURUMUN UNVANI :DELTA MENKUL DEERLER A.. Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU

Taıt alımlarının ette tüketim endeksi kapsamında izlenmesi hakkında bilgi notu

03. En Muhtemel Sayı (EMS) Yöntemi (5 li EMS) EMS Yönteminde Dilüsyon Kavramı

ÖRGÜTLERN SOSYAL SORUMLULUKLARI:KAVRAMSAL BR ÇÖZÜMLEME. Kürad YILMAZ ÖZET

TÜS AD YÖNET M KURULU BA KANI ARZUHAN DO AN YALÇINDA IN GLOBAL L DERL K FORUMU AÇILI KONU MASI. 11 Mayıs 2007 Bahçe ehir Üniversitesi, stanbul

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

KÜRESELLEEN DÜNYADA YETKN ETM

KENTSEL RAYLI SSTEMLERDEK SON GELMELERE LKN GÖRÜ VE ÖNERLER

r i = a i + b i r m + i

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

ÜNİTE:1 Sorumluluk Kavramları ve İşletmelerin Sosyal Sorumlulukları. ÜNİTE:2 İş Ahlakı ve Önemi. ÜNİTE:3 İş Ahlakı ve Etik Yaklaşımlar

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

OPTK KONUSUNUN 9. SINIF MÜFREDATINA ALINMASININ ÖRENC BAARISINA ETKS

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz

ELEKTRK MÜHENDSLER ODASI MESLEK Ç SÜREKL ETM MERKEZ YÖNETMEL

ÖRETMEN ADAYLARININ ALGILADIKLARI LETM BECERS DÜZEYLERNN NCELENMES

Sinema ve Televizyon da Etik. Meslek Etiği, İletişim (Medya) Etiği

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 1 Sorumluluk-Ahlak-Etik-Etik Teorileri

Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk

!" # $! %&'(()*"!!+",$!-+ "./ #!". " " " 0$ $ 1-0!.,0! 2! $!! ""2 3 $-! 0 "$! 4 444,3,," 5!.!",

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

BOYASAN TEKSTL SANAY VE TCARET ANONM RKET Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU 31 MART 2010 TBARYLE

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI

Etik, Mühendislik etiği

Çada nternet Yönetimi

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Son vergi düzenlemeleri ile ortaya çıkan fiyat indirimleri tüketiciye yansıtıldı mı?

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ ÖRENCLERNN OKUL DENEYM I DERSNE YÖNELK LGLER VE BEKLENTLER **

MÜZK ÖRETMEN ADAYLARININ PC ORTAMI ÇN YAZILMI OLAN MÜZK PROGRAMLARI VE YAZILIMLARINI KULLANMALARININ GEREKLL

Amaç ve Kapsam. Yetki ve Sorumluluk

SINIF ÖRETMEN ADAYLARININ NTERNET KULLANIMINA LKN TUTUMLARININ DEERLENDRLMES

Vakum teknolojisi. Sistem kılavuzu

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

ÖRGÜTLERDE GÖREN ETM ÜZERNE BR ALAN ARATIRMASI

FEN BLGS, SOSYAL BLGLER VE SINIF ÖRETMENL ÖRENCLERNN BLGSAYAR DERSNE YÖNELK TUTUMLARI

1: İNSAN VE TOPLUM...

Bilişim Etiği ve Hukuku

LKÖRETM SOSYAL BLGLER DERS KTAPLARININ ÖRETMEN GÖRÜLERNE GÖRE DEERLENDRLMES (KIRIKKALE ÖRNE)

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Öğretmenlik Meslek Etiği. Test-1

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

2. Reklamlarda leti im ve Mesaj

T.C. BÜYÜKÇEKMECE BELEDYES

Üretim irketleri daıtım irketleri ile itirak ilikisine girebilirler fakat kontrol oluturamazlar (Md. 3.c.1)

BYS. T.C. Ulatırma Bakanlıı Biliim Belge Yönetim Sistemi Çözümü

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Eletirel-Bilinçli Sevgi Eitimi ÖZET

Dexter Filkins (2008). The Forever War, New York: Vintage Books. Ahmet Hakan ÖZKAN *

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

Ölçek Geli tirme Çal malarnda Kapsam Geçerlik ndeksinin Kullanm

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

Transkript:

ETK KOMSYONU Ahlâk, bir arada yaamayı baarmaya çalıan insanların yalnızca siyasal, hukuksal, toplumbilimsel, ruhbilimsel bakılarla sorunlarını çözemeyeceklerini bir gün anladıklarında, üzerinde daha önemle düünecekleri bir alan olacaktır. 1 Ahmet NAM I. BÖLÜM GR Bugün toplumda yaanan bunalımların, çöküntülerin nedeni ahlâki deerlerdeki yozlamaya balanmakta ve ahlâki iyiletirmelerle sorunun çözümlenecei kanısı yaygınlatırılmaktadır. Gerçekte ise, bu yozlama yaanan çöküntünün balangıcı deil, toplum yararına gelien politikaları geriletmek ve ülkeyi dünya kapitalist emperyalist sisteminin mutlak güdümüne sokmak isteyen iç ve dı güçlerin yıllardan beri hazırlayıp topluma zorla dayattıkları sistemin açmazlarının sonucudur. Yıllardan beri süregelen yama ve talana dayalı ekonominin, hukuk tanımazlıın, siyasetçi -mafya- güvenlik ibirliiyle kirletilen siyasetin, kamu kaynaklarının burjuvaziye peke çekilmesinin, sosyal devlet anlayıının yıkılmasının, insanın ve insan haklarının hiçe sayılmasının ve daha pek çok keyfiliin, kural tanımazlıın ve sistemi korumak amacıyla kurumsallatırılan baskı ve iddet politikalarının bir sonucudur. Günümüzde topluma dayatılan ve kabule zorlanan deer yargıları sistemin, daha dorusu sistemden beslenen güçlerin çıkarlarını korumaya yönelik deer yargılarıdır. Bu amaçlar dorultusunda toplumu yönetmek, daha doru ifadeyle toplumu gütmek için her türlü kirli araç kullanılmaktadır. Bu güdüleme kavramlara yüklenen anlamlar üzerinde de belirleyici bir etken olmaktadır. Birkaç basit örnekle; demokrasi, demokratlık, özgürlük, baımsızlık, kamu, kamu alanı, kamu yararı, yerellik, toplum çıkarı vb. pek çok kavramın amaçaraç ilikileri içerisinde nasıl çarpıtılarak kullanıldıını görmekteyiz. Etik kimi zaman ıklık ık hareket olarak, kimi zaman katı cezai yaptırımı olan kurallar dizini olarak ya da herkesin uyması gereken, toplumun tüm kesimini balayan ilkeler veya doruluu tartımasız kabul edilmi evrensel deerler olarak tanımlanabilmektedir. Bu kargaanın aılamaması sonucunda, kavramın içi boaltılarak toplumsal yaamda, insanlar arası ilikilerde, ETK, taıdıı deerlerden soyutlanarak, anlamını yitirme tehlikesi ile karı karıya kalabilecektir. Bu çalımanın amacı, kesinlikle, her derde deva soyut bir ahlâkçı anlayıın savunusunu yapmak veya yerlemesine katkı koymak, kısaca salt ahlâkçı bir tutum sergilemek deildir.

Çalımada, ana balıklar olarak, u hedeflere yönlenilmitir: Etik kavramı üzerinde açılımlar getirecek bir tartıma ortamının yaratılmasına, kavramın ifade ettii deerlerin toplumsal yaamda geçerli kılınması için, üye-örgüt bütünsellii içinde, ortaya konması gereken tutum ve davranıların belirlenmesine, Varolan sistemin deer yargılarıyla, ülke sorunlarını çözme iddiasını güden, sistemi demokrasi olarak tarif edip, statükoyu koruma amacında olanların yarattıı toplumsal bilincin kırılmasına, Bunlara paralel olarak, sistemi etkileyip dönütürme istek ve iddiasını taıyan demokratik dinamiklerin, toplumda yeni deer yargılarının oluturulması yönünde açıkladıkları ilkeleri, amaç-araç ilikileri içerisinde, sorgulama- deerlendirme ve buradan bir senteze varma arayılarına katkı koymak. ETK NEDR? Türkçe de Etik, kiisel ahlâk olarak aktöre, toplumsal ahlâk olarak töre ve bilim olarak da törebilim deyimleriyle karılanmıtır. Buna karın kavramların kullanımında kesin ayrımlar yapıldıı bu ayrımlara göre farklılıklar yaratılarak kullanıldıını söylemek olanaklı gözükmemektedir. Pek çok defa etik ve ahlâk birbirinin yerinde kullanılmaktadır. Etik in belirli, her kesimi tatmin edecek bir biçimde tanımını yapmak, sınırlarını belirlemek olanaklı bulunmamaktadır. Buna karın etiin anlamı, kapsamı, insani ve toplumsal ilikiler içindeki baat yeri, etikahlâk ayrımı yahut örtümeleri vb. konuları boyutlandıracak açılım ve tanımlamalar getirme olanaı vardır. Etik ve ahlâk üzerine, içerik ve tanımlama niteliinde, dile getirilmi görülerden alıntılar sunmanın, kavramların anlamlandırılması yönünde, yararlı ve açıklayıcı olacaı kanısındayız. Konu üzerinde çalımalarıyla tanınmı bilim insanlarının ulaabildiimiz eserlerinden yaptıımız alıntı ve açıklamaya çalıtıımız görüler, etik ve ahlâk üzerinde felsefi bir tartıma yaratma amacını taımamaktadır. Buna karın bu konuları felsefi ba ve temellerinden soyutlayarak ele almak da bilimsellikle badamayacaktır. Felsefenin somut, uygulamaya yönelik görü ve öneriler üretmekle uramadıı, bunun yerine sorularla konuların derinletirilmesini salamayı amaçladıı bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte felsefenin dılanmaması gereini savunurken amacımız örgütlerin konu üzerinde felsefi tartımalara yönelmesi deildir. Amaç, eylem içinde bulunan insanın tutum ve davranılarını yönlendiren karar verme süreçlerinde, belirleyici olan, etik ve ahlâk kavramlarının anlamının bilimsel çerçevede açıklıa kavuturulması, bilginin temellendirilmesidir. Böylesi bir açıklık ise konunun içselletirilip yaam biçimine dönütürülmesi yönünde kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bunun için deerli bir bilim insanımızı tanık gösteriyoruz.

Felsefenin amacı doruya (doru bilgiye) varma koullarını göstermek, yani doru bilgiyi temellendirmektir. Felsefe bu varma gösterme iini bir yanda dorunun karıtı olan yanlılarla savaarak, öbür yanda ise böylece elde ettii doru bilgiyi güvenceye alarak yapar. 2 Ahlâk (Moral-Etik): Belli bir dönemde, belli insan topluluklarınca benimsenmi olan, bireylerin birbirileriyle ilikilerini düzenleyen törel davranı kurallarının, yasalarının ilkelerinin toplamı çeitli toplumlarda ve çalarda kapsamı ve içerii deien ahlâksal deerler alanı. Bir kii ya da bir insan öbeince benimsenen eyleme kurallarının toplamı. Etik: Ahlâksal olanın özünü ve temellerini aratıran bilim, insanın kiisel ve toplumsal yaamdaki ahlâksal davranıları ile ilgili sorunları ele alıp inceleyen felsefe dalı. 3 Ahlâk-Aktöre: Bir toplumda, bir toplumsal kümede belli bir tarihsel dönemde benimsenmekte olan nesnel toplumsal yasalarla belirlenen doru ve yanlıa ilikin davranı-kuralları. Törebilim (etik): Yarar, iyi, kötü vb. ile ilgili sorunları inceleyen, töresel bir davranı yasası gelitiren, neyin urunda savamaya çabalamaya deer olup, hangi davranıın iyi olduu, neyin yaama anlam kazandırdıı gibi soruları kendine konu edinen inceleme dalı. 4 Ahlâk: nsanın doutan getirdii ya da sonradan kazandıı bir takım tutum ve davranıların tümü, kiide huy olarak bilinen nitelik, iyi ve güzel olan nitelikler. Toplum içinde bireylerin uymak zorunda bulundukları davranı biçim ve kuralları. Törebilim: yi kötü yarar gibi sorunları inceleyen, töresel bir davranı yasası gelitiren, ahlâk ve onun ilkeleriyle uraan felsefe kolu. 5 Etik doru ve yanlı davranı teorisidir. Ahlâk ise onun pratiidir. Ahlâki deil etik ilkelerden, etîk deil ahlâki bir davranı tarzından söz etmek daha dorudur. Etik bir kiinin belli durumda ifade etmek istedii deerlerle ilgilidir. Ahlâk ise bunu hayata geçirme tarzıdır. Etik, insan davranıının ilkeleri, ahlâk da bu ilkelerin tikel bir durumda uygulanması ile ilgilidir.. Etiin ve ahlâkın farkı, yaptıımız her eyin baka insanların hayatlarını etkileyebilecek olmasından dolayı, yaptıımız eyin önemli olmasından gelir 6 Yaıyor olmak, ahlâki bir tutum takınmaktır ve bu bir tercih konusudur. Hiç kimse tarafsız olamaz. Bir seçim çou kere tarafsız ya da belirsizler sayesinde kazanılır. 7 Etik ve ahlâk arasında ayrım yapıyorum. Ahlâk insanların uyarak yaamaları veya davranmaları gereken fiili ya da düünsel bir ahlâki ilkeler, erdemler, standartlar vb. dizisini anlatır. Etik ya da ahlâk felsefesi ise kiinin ahlâk, onun doası ve temelleri üzerinde düünürken izledii süreci ya da bu düüncenin sonucunu anlatır. kinci kerede etik ve (ideal, düünsel) ahlâk- en azından kısmen örtüür. Bunların özde olmadıkları söylenebilir; çünkü birinin etii, o kiinin, sözgelimi ahlâkının parçası olmayan, çeitli mantıksal ve metodolojik görüleri içerebilir. 8

Geleneksel olarak, etiin insan bilincinde ve insanların düünce ve iradeleri dolayısıyla, insani olayların yönlendirilmesinde önemli ve anlamlı bir rol oynayacaı öne sürülmütür. Dolayısıyla, kiinin benimsedii ahlâk sadece toplum içinde önemli bir belirleyici güç olmakla kalmaz kiiler ve gelitirdikleri eylemlerden ve içinde yaadıkları ilikilerden ahlâki olarak sorumlu tutulabilirler. 9 Bir ahlâk teorisine sahip olmak için kiinin (özünde) tutarlı bir etik yargılar bütününü ifade etmesinin ve bu yargılar arasında bir tür sistematik balantı olduunu fark etmesinin ve bunları bir ortak temelden az çok bilinçli olarak türetmesinin yeterli olduunu öne sürüyorum. 10 Geleneksel olarak, etiin ve ahlâkın insan bilincinde ve insanların düünce ve iradeleri dolayısıyla, insani olayların yönlendirilmesinde önemli ve anlamlı bir rol oynayabilecei öne sürülmütür. Dolayısıyla, kiinin benimsedii ahlâk sadece toplum içinde önemli bir belirleyici güç olmakla kalmaz, kiiler de gerçekletirdikleri eylemlerden ve içinde yaadıkları ilikilerden ahlâki olarak sorumlu tutulabilirler. 11 Ahlâki standartlar kendi etkilerini yaratabilirler; insanların sadece nasıl davrandıklarını betimlemezler, nasıl davranmaları gerektiini de gösterirler. 12 Etik teori kendi pratik koullarıyla sürekli ba kurmaya çalımadıkça, umutsuz talepler ve iddialar üretecektir. 13 Etik ile ahlâkın özde anlamlar taımadıklarını bilmek zorundayız. Bunlardan birincisi, insan deerlerinin felsefe açısından aratırılması, tanınması, kavramsal düzeyde çözümlenmesi açıklıa kavuturulması olarak tanımlanabilir, böyle olduu ölçüde bireysel bir etkinliktir. kincisi ise toplumda zaman içinde az çok kendiliinden olumu olduunu söyleyebileceimiz deer kümelerini anlatmaktadır. (Bunlar arasında, özellikle zaman içindeki gelimelerini incelediimizde ortaya çıkan ve diyalektik diyebileceimiz bir balantının bulunduunu söylemek gerekir) Etik alanda ilke (ve geleneksel) olarak bireyler, bireyle toplum, bireyle devlet arasındaki ilikiler, bireyin toplumun ve devletin davranılarının, eylemlerinin deerlerimiz açısından doru, onaylanabilir, iyi ya da yanlı onaylanmaz, kötü oldukları düüncesine göre ele alınır. 14 Ahlâkın anlamına gelince, umarım analiz içerisinde bu daha net biçimde ortaya çıkacaktır. imdilik burada ahlâkın en azından doru ve iyi anlamıyla, yükümlülük sorunlarıyla, görev, adil olma- erdem, karakter, iyi yaam ve iyi toplumun niteliiyle ilgili olduunu ve bu kavramların arasında yatan, insanın doası, toplumsal yaamın ön koulları, bunun dönütürülmesinin sınırları ve pratik yargının temelleri hakkında varsayımları kapsadıını belirtmeyi yeterli görüyorum. 15 Etik, insanlar arasındaki ilikilerin temelinde yer alan deerleri, ahlâki bakımdan iyi ya da kötü, doru ya da yanlı olanın niteliini ve temellerini aratıran felsefe dalı (töre. görenek. alıkanlık). Etik ile uygarlık tarihi arasında da yakın iliki vardır. Çünkü ahlâk kavramları ve doru sayılan eylem formülleri, insanlar arasındaki ilikilerin aır basan özelliklerini yansıtır. Bu nedenle etiin tarihi ile insan ilikilerinin tarihi arasında bir çok koutluk bulunur 16

nsan davranıının her toplumda geçerli sayılan yönlerinin incelemeye insan davranılarının etik yönü denilmitir 17 Bütün toplumlardaki insanların ortak sayabileceimiz davranı kökenleri vardır. Bunlar temelde birbirlerine benzemekle beraber, toplumdan topluma deiik ekiller gösteriyorlar. Bunun nedeni birbirinden ayrı olan toplumların ayrı koullar içinde olumu olmalıdır. 18 Günümüzde etik, toplumsal ve bireysel her türlü tercihlerimizin, kararlarımızın, eylemlerimizin, tavır takınmalarımızın ve onları belirleyen ilkelerin, deerlerin bilgisi olarak yaamın ta içinde yer almaktadır. 19 Ahlâk kavramlarına likin olarak benim söylemek istediim, bunların iki özellii olduu ve bu iki özelliin bir arada ahlâki kanıtlama için bir mantık gelitirmeye yeterli olduu, birinci özellik filozofların evrenselletirilebilirlik dedikleri Bunun anlamı kabaca Bir olaya ilikin olarak verdiimiz ahlâk yargısını, bu olaya tam olarak benzeyen baka bütün olaylar için de vermeliyiz. kinci özellii balayıcılık deniyor. Merkezi nitelik taıyan ahlâk yargılarının eylemlerimiz üzerinde etkisi vardır. (Kukusuz daha az merkezi nitelikte ahlâk yargıları da vardır, bunlarda sözünü ettiimiz nitelik yoktur.) Bu merkezi nitelikte ahlâk yargılarına inanıyorsak, elimizden geldiince onlara uygun davranacaız demektir. Benim savını, bu iki biçimsel özelliin, ahlâk kanıtlamalarına gerçekten yardımcı olacak bir mantık gelitirmeye kendi içlerinde yeterli olduklarıdır, lkelere uyulmasının yaamda ne gibi gerçek sonuçlar vereceinin saptanması yoluyla belirlenenlerden baka hiçbir ahlâk ilkesi pratikte yaamaz Gelitirmemiz gereken sezgiler en yüksek kabul faydası dedikleri nitelie sahip bulunanlardır. Yani bunlar toplumda genel kabule kavumaları en iyiye ulamaya yarayacak ilkelerdir. Bu eylem faydacıları için de kural faydacıları için de böyledir Eer bunu bakasına yapmalıysam, tamamıyla benzer bir durumda bakası da bana bunu yapmalıdır ve yine kendi kendime sormalıyım: Benzer bir durumda bakasının da bana aynı eyi yapmasını beklemeye hazır mıyım? O eyin kendisine yapılacaı kiinin ben olacaımı bildiimde de, yine onun yapılmasını seçecek miyim? Uygulandıı zaman hangi yanda olacaksam olayım, böyle bir ilkenin uygulanmasını istemeye hazır mıyım? 20 Mesleki ahlâk kuralları, meslek adamlarının kendilerini korumaları için deildir; son analizde bunlar toplumun korunması içindir. Bu gruba ait kurallar kendi çıkarlarını korumaya yönelirse, o grup organize suç karakteristii sergilemeye balar (Stephen A. Unger) 21 Kiinin yaantısını insanın deerinin ve etik deerlerin bilgisinden kaynaklanan bir inancı belirliyorsa ancak o zaman yaantısı etik bir yaantıdır. 22 Konu üzerinde özet olarak u görüleri ileri sürebiliriz:

Meslek, örgütlü yapı vb. genellemelerde iki kavram arasındaki ayrımda etik in meslek etii, örnein, mühendislik, mimarlık etii. Ahlâkın ise bir mühendisin veya mimarın ahlâkı olarak, kısaca meslein etiinden, meslektaın ise (kiinin) ahlâkından, söz edilmesi gerekmektedir. Etik çerçevesinde oluturulan ilke ve kurallar, hukuk kurallarından farklı olarak, yasalarla deil toplumsal tepkilerle oluurlar. Toplumsal tepkiler içerisinde belirleyici olan ise üretim ilikileridir. Etik deerler duraan deer yargıları deildir. Tarihi süreç içerisinde toplumsal geliim ve deiimlere (ekonomik, kültürel, siyasal, bilimsel, teknolojik vb.) balı olarak deiirler. Etik kategoriler tek baına, dier kategoriler dıında tutularak ele alınamazlar. Toplumun ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapılanması içinde tüm kategorilerle dorudan ilikilidir, iç içedir. Etik deerler ithal ve ihraç edilemez, toplumlar arası iliki ve etkileimle yayılır. Bu iliki ve etkileim içerisinde bir toplumdan dier bir topluma geçen deer yargıları ve uygulamalar, o toplum tarafından özümsenip kültüre dönüebildii düzeyde geçerlilik kazanır. Etik yahut ahlâki sorunlar hiç kimsenin bir karara varma durumundan kaçınamayacaı sorunlardır. nsan karılatıı seçenekler arasında birine karar vermek zorundadır. Takınılan tavır ne olursa olsun, tarafsız kalmak dahil, bu seçeneklerden birinin douracaı sonucun seçimini salamı olacaktır. Etik ilkeler yahut ahlâki davranıların yarattıı olumsuzluklara karsı en etkili yaptırım toplumsal tepkidir. Yalın bir anlatımla, ilkelerin korunmasında, bireyde, çevresinin, toplumun tepkisinden, eletiri ve ayıplamasından çekinme, kısaca utanma bilincinin gelimesi, toplumda ise ilkelerini çineyene karı tavır gelitirme, ayıplama, giderek toplum dıına itme erkine sahip olduu bilincinin gelimesi çok önemli ve belirleyici yer tutmaktadır. Etik deerler ithal ve ihraç (kültür emperyalizmi) edilemezler. Her toplumun deer yargıları tarihsel toplumsal süreçlerde kendine has olarak oluur. Ancak toplumlar arası ilikilerle toplumdan topluma geçer ve zaman içinde benimsenerek içselletirilir Etik deerler hazır ahlâk reçeteleri deildir. Yasa hazırlar gibi etik deerler hazırlanıp topluma dayatılamaz. Öne çıkarılmak istenen kuralların tarihi, toplumsal, kültürel dayanakların bulunması, kavramın içselletirilip yerlemesi açısından önemlidir. Etik ve ahlâki deerlerin ihlaline karı yaptırımın özünü toplumsal tepkiler oluturur. Kii veya grup otoritesine balı ve dayalı olarak getirilen kurallar ya da bu yönde yaratılan zorunlu davranı ve itaat türleri etik ve ahlâki deerler olarak kabul edilemez. Toplumsal yozlama, etik ve ahlâki deerlerdeki erozyonun sonucu deil, aksine bu deerlerdeki bozulma toplumsal yozlamanın sonucudur. Yerleik toplumsal deerlere ve toplumsal çıkarlara karı kii ve grup çıkarlarına dayalı, hukuk dıı, uygulamaların önlenememesinin ve hatta tevik edilmesinin yarattıı sonuçlar yozlamanın ana nedenidir. Yaanılan bunalım ortamında, birey veya grupların savundukları etik deerlerle

onun pratii olan ahlâki davranıları arasındaki çeliki ve uyumsuzluklar, kural tanımaz davranılar dalga dalga toplumun bütün kesimlerine yayılarak onu çürütür. Etik, sınırları çizilmi kendi baına bir alan deildir. Yaamın her anında ve alanında, kimsenin kaçınamayacaı, karar verme süreçlerinde vardır. nsanın Etik ve Ahlâki deer yargıları üzerinde etkili olan faktörler nsanların olaylar karısındaki tutum ve ilikilerindeki davranıları,yaam sürecinde karı karıya kaldıı yaadıı olayların, eitim ve deneyimlerle ulatıı kültürel düzeyin etkisi altında geliir ve deiim gösterir. Daha önce görülerinden alıntı yaptıımız Tüten An aynı makalede Etik kategoriler tek baına ele alınmamalı, öbür kategorilerle örnein ekonomi, hukuk, eitim alanlarındaki öbür belirleyici kategorilerle birlikte ele alınıp irdelenmelidir. diyor. Ekonomik tercihler ve uygulamalar tüm toplum bileenlerini istemi dorultusunda olabilecei gibi, küçük bir azınlıın istemine göre de ekillenmektedir. Buna balı olarak insanların sorunları ve sorunları çözüm becerileri de deiim gösterir. Ülkemizde ve dünyanın bir kısım ülkelerinde son otuz yılda yaanan enflasyon, hayat pahalılıı tüm bireyleri olumsuz etkilemi, yarattıı çöküntüler ve yıkım, sistemin savunucularını bile korkutur olmutur. Mesleki davranı ilkelerini yaama geçirme giriimi örgütsel anlamda üyeleri dorudan adil olandan yana tavır almaya yönetmeyi, etik ilikilerin önemsenmesini dolayısıyla ahlâkı yükselten bir tutum ve davranı sergilemeyi amaçlayabilir.ancak bu giriim özünde toplumsal kesitte de olsa toplumu daha iyiye yönlendirme çabasıdır. Her toplumsal olayda olduu gibi bu ura ta olumlu veya olumsuz yönde bireysel ve toplumsal tepkilerle etkileim süreci içerisinde geliecektir. nsanların uymaları için öngörülen kuralları kendi deer yargıları ile karılatırmadan, gerekliliine inanıp onları içselletirmeden kabullenmeleri ve uymaları beklenemez. Örgüt kültüründe hayat bulmu ve uygulanan ilkeler dıında ortaya çıkan ve öngörülen kurallar, içselletirme ve örgüt kültürüne yansıma sürecinde pek çok engellerle karılaacaktır. Bu ilkelerin örgüt yetkili kurullarında kabul görmesiyle, geni üye tabanında kabul görmesi, benimsenip içselletirilmesi arasında farklılıklar vardır. Bunlardan birincisi karar verme eylemi, dieri ise özümseme sürecidir. Mesleki davranı ilklerinin içselletirilmesi sürecinde, baarıyı yakalamak için etkili olabilecek düünce ve eylemlerin kaynaklanabilecei olaylar üzerinde özenle durulması gerekmektedir. Bu amaçla yaamı yönlendiren, konuyla dorudan ilgili, bazı kavramların içerii, anlam yükleri ve deerleri üzerinde bilgiler aktarılmaya çalıılacaktır. Kültür Karmaık yapıya ve geni içerie sahip olan kültür, bir toplumun yaam biçimini yönlendiren deerler bütünüdür. Kiinin kimlii ve ilikilerini yönlendiren deer yargıları, içinde doup büyüdüü kültür

ortamında olumaktadır. Kültür genelde toplum ve bireyin yaamını etkileyen her konu ve deeri içerdii gibi etik ve ahlâk alanında da ortak toplumsal normları da içermektedir. Prof. Dr. Ö. Ozankaya Toplumbilim Terimleri sözlüünde kültürü (ekin) öyle tanımlıyor. Tarihsel toplumsal gelime sürecinde yaratılan bütün özdeksel (maddi) ve tinsel (ruhi) deerler ile bunları yaratmada, kullanmada, sonraki kuaklara iletmede kullanılan, insanın doal ve toplumsal çevresine egemenliinin ölçüsünü gösteren araçların tümü Bu tanımlamanın dıında konuya biraz daha yakından bakacak olursak: Hiçbir toplum homojen bir kültürel yapıya sahip deildir. Toplum içinde deiik sınıf, grup veya katmanlar, toplumun egemen veya üst kültürel yapısı dıında, kendine has kültürel yapılara sahiptir. Üst kültür altındaki kültürler gerek üst kültürle, gerek dier kültürlerle sürekli çeliki, çatıma ve etkileim içindedirler. Ulusal boyutlarda kültürler arasındaki bu etkileim evrensel boyutta kültürler arasında da geçerlidir. Bu nedenle kültür sürekli deien, gelien çok dinamik bir yapıya sahiptir, insanlıın gelimesinin itici gücüdür. nsanlıın deien gereksinimleri, bilim ve teknolojideki gelimeler, sosyal siyasal olayların yarattıı gelimeler toplumları etkiledii oranda kültürel gelimeyi salar. Dönemsel olarak gelime talep ve çabaları baskı altına alınıp toplumsal yaam kısıtlanıp geriletilse bile kültürel gelime tarihsel olarak durdurulamamıtır. Türkiye çok dilli, çok kültürlü bir ülke olmasına karın egemen ideolojilerin tek dilli, tek dinli, tek kültürlü bir toplum yaratmayı hedefleyen baskıcı politikaları, kültürler arası etkileimin gelitirici zenginletirici yönlerini zafiyete uratmaktadır. Ekonomik bunalımlar, gelir daılımında her gün biraz daha büyüyen adaletsizlik, yaanan youn göç, mezhep ve köken kimlikleri üzerindeki baskılar, kültürel dolayısıyla toplumsal gelime yerine daralmayı getirmekte, kültürel gruplar arasındaki iliki kaosa dönüme tehlikesi taımaktadır. Deerler Prof. Dr. afak Ural daha önce bahsettiimiz Teknoloji Kongresi nde; Deer denilince ilk akla gelebilecek özellik, bireylere ve topluma yön veren, davranılarını belirleyen ilkeler, tercihlerdir. Bu ilkeler geni anlamda tarihi, kültürel, sosyal ve ekonomik etkenler bata olmak üzere çeitli faktörlere balı olarak oluurlar 23 demektedir. Prof. Dr. Barlas Tolan da Toplumbilimlerine Giri adlı yapıtında deerleri; Deerler, bireylerin düünce, tutum, davranı ve yapıtlarında birer ölçüt olarak ortaya çıkarlar ve toplumsal bütünselliin ayrılmaz bir öesini olutururlar. Bir toplumun yaamında her ey deerlere göreli olarak algılanır ve dierleriyle karılatırılır. 24 biçiminde tanımlıyor. Etik alanına giren kararlar deerler alanında kalırken, deerler etik ve ahlâk alanıyla sınırlanmamaktadır.

Bireyin sanat, estetik vb konularda beeni ve tercihleri ahlâk alanı dıında kalmaktadır. Dönemsel olarak bazı deerler yükselen deerler olarak öne çıkmakta, bunlar tartıılmayacak dorular olarak kabul edilip, toplumu ve bireyleri derinden etkilemektedir. Günümüzde küreselleme, yeni dünya düzeni (YDD), köe dönmecilik, özelletirmecilik, serbest piyasa ekonomisi, yeniden yapılanma, sivil toplumculuk ve daha pek çok ideolojik yaklaım yükselen deerler (!) olarak gösterilmektedir. Bunlar, yine bir yükselen deer olarak günlük konuma dilimize yerleen, ngilizce ifadeyle toplumun in leri olarak tanımlanmaktadır. Buna karılık kamu yararı, sosyal devlet, hukukun üstünlüü, üretim, örgütlenme, eitlik, adil bölüüm, emein deeri ve birçok temel hak, yükselen deer anlayııyla, toplumun out larıdır. Kapitalizmin mutlak çıkarı için yaratılan deerler (burjuva deerleri) ve bunları korumaya yönelik ahlâk anlayıı, youn propaganda ve bilinç saptırmalarıyla, toplumsal deerler olarak sunulmaktadır. Toplumsallama sürecini bu deerler ortamında tamamlayan birey baarının anahtarını da bu deerler sisteminde görmekte ve karar ve tercihlerini buna göre yapmaktadır.. Kuçuradi, Etik Kitabı üzerine açıklamasını yaparken; yüzyılımızda Etiin orta çaının yaandıının söylenebileceini, deerler adına deer harcamalarının çaımıza damgasını vurduunu belirtiyor. Daha sonra sömürünün genellikle deer harcamalarına dayandırılarak yapıldıını öyle ifade ediyor. Deer harcamaları deer korumaları kılıına sokularak dolayısıyla o insanın ya da grubun onayı alınarak; yani kendileri için istenmeyecek olan durumlar istenecek durumlar -ve tersi- olarak sunularak 25 Amerika nın Irak a saldırısı emperyalizmin deerleri nasıl saptırıp deersizletirdiini gözler önüne açıkça sermektedir. Saldırısına gerekçe olarak Irak a özgürlük barı ve demokrasi getirmek olduunu öne sürdü. Badat ın yamalanmasını özgürlük olarak niteledi. leride de deineceimiz gibi, bir taraftan saldırıyı moral deerlerin arkasına gizlerken; dier taraftan bu deerleri hiçletiriyor, bunların egemenin istei dıında bir anlam ifade etmediini kanıtlayarak onları deersizletiriyor. AKP hükümeti de aynı anlayıla 1 Mart Mitingi nde yükselen barı isteklerini açlıkla tehdit ederek, barıın savunulacak bir deer olmadıın göstermeye çalıtı. Toplumsallama Sosyalleme Kiinin tutum ve davranılarının oluması toplumsallama sürecinde balamaktadır ve bu süreç içinde gelimektedir. Sosyalleme; Bireyin mutlak anlamda biyolojik bir varlık olmaktan çıkıp bu evren içinde yaamayı baarması, belli bir kültürün maddi ve manevi öelerini örenmesiyle olanak kazanır. te bu örenme sürecine sosyalleme adı verilmektedir. Sosyalleme aynı zamanda bireyin bir kiilik kazanması, bir toplumsal çevrede yaabilmesini hazırlayan davranıları edinmesi, en geni anlamıyla çevreye uyum salaması sürecidir. Bu süreç boyunca, çeitli toplumsal koullanmalar, örnein eitim ve öretim yoluyla verilen kültürel koullanmalar, önemli rol oynamaktadır 26 eklinde tanımlanmaktadır.

Sosyalleme aynı zamanda yaam boyu devam eden bir süreçtir. Yaam içinde kiinin kendini mesleki, toplumsal, kültürel yönde gelitirmesi, aynı zamanda yaamın da sorgulanmasıyla içinde bulunduu koullara nasıl mahkum edildiinin ve neler yapması gerektiinin de bilincini yakalayacaktır. Söz verme Deerler kavramı içinde yer alan söz verme veya sözünde durma en çok yıpratılan, kirletilen kavram olmutur. Bu nedenle, ayrı bir kategori gibi bu kavram üzerinde durmak önem taımaktadır. Söz verme insanın iradi kararıdır, ahlâki olarak, yerine getirmeyecei bir konuda onu zorlayacak hiçbir neden bulunmamaktadır. Sözünde durmanın güvenilirlik göstergesi, erdemlik olduu tartımasız herkesin kabul ettii bir gerçektir. Bu nedenledir ki erdem, dürüstlük görüntüsü vermek için bu deerler sonsuz sınırsız boyutlarda kullanılıp çinenmektedir. Düünürlerimizden Nermi Uygur bu konudaki görülerini öyle ifade ediyor.... Hatta asıl i söz vermektir diyesim geliyor. Peki öyleyse neden söz vermeyi deersiz bulmuuz? Öyle sanıyorum ki söz vermeyi kötüye kullanmak yol açmı buna. Her çada, her ulusta, her çevrede rastlanan, bazen pek bol rastlanan dönekler, söz vermeye beslenen saygıyı azaltmı. Bazılarına göre daha da azaltacak. Ne var ki söz vermenin deer ölçeini döneklerde aramak yanlı bir i yapmak olur. Kim sever u dönekleri. Dönein kendisi bile çoun tiksinir kendisinden. Söz vermenin bütün aırlıını taıyan, düzenleyici gücüdür. Her bireyin, her topluluun ba ödevi dünyayı yaanır bir düzeye ulatırmaktır. Çabalar hep bu amaca yönelmitir. te söz verme hep bu çabaların içinde örülmütür; bu çabaların çou söz vermeden baka bir ey deildir. Böylelikle insan, yaama koullarına kendi dileklerine uygun bir kılık kazandırmaya giriir. Verilen söz bir varolu yöntemidir. Nasıl var olacaını verdii sözde belirler insan. 27 Yemin (Ant) Yemin, günlük yaamda, kiiler arası ilikilerde, aız alıkanlıı haline dönümü bir ekilde, çok sık kullanılan, söylenen ve verilen sözlerin doruluunun kanıtı, güven verme aracı, yüceltilen bir deer olarak kullanılmaktadır. Yemin, Tanrı adına verilen sözdür. nanç alanı dıında da kurumsallaarak hukuk alanına girmi, gerektiinde bavurulan bir dorulama, kanıtlama, güven salama aracı olmutur. Yeminin geçerliini, güvenirliini ve yüceliini pekitirmek için, genellikle, bir tören eliinde yerine getirilir, en azından yemin esnasında herkesin ayaa kalkması istenir. En ünlü yemin merasimlerinden biri de parlamentoda yapılan Yemin Töreni dir. Bugün, her iki kavram söz verme ve yemin, taıdıkları, daha dorusu yüklenen anlamın aırlıına karı en çok deer kaybeden, deerden düürülen, kirletilen kavramlardır. Çok büyük oranda verilen sözler ve yeminler anında unutulmaktadır daha da ötesi bu durum doal karılanır olmutur. Machiavelli bu gerçei çok net ifade ediyor ve tarihi dersini veriyor.

Demek ki, bir prensin yukarıda belirlenen niteliklerin tümüne sahip olması gerekli deildir, ama bunlara sahipmi gibi görünmesi gerekir. Dahası bunlara sahip olmak ve sürekli olarak uymak zararlıdır derim; ama sahipmi gibi görünmek yararlıdır: baılayıcı, sözünün eri, insancıl, dürüst, dindar görünmek ve olmak gibi; ama aklını öyle ayarlamalısın ki, gerektiinde tersine dönümeyi bilmelisin. 28 deoloji deoloji kültürü oluturan önemli öelerden biridir. deolojiyi genel bir yaklaımla topluma ya da kitlelere yön verme amacıyla gelitirilen fikirler, eylem ve yöntemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. nsanlar içinde yaadıkları topluma yönelik istek ve özlemlerini benimsedii ideoloji çerçevesinde ifade eder. deolojinin bilinçli, iradi ve rasyonel bir bütünlük özlemini dile getirdiini belirten B. Tolan ideolojinin devrimci olabilecei kadar tutucu, totaliter olabilecei kadar liberal, aırı olabilecei kadar ılımlı, deime yaratıcısı olabilecei kadar statükocu, olabileceini belirtmektedir. 29 Bir toplumda egemen ideoloji, o toplumu temsil ettii sınıfların çıkarları dorultusunda ekillendirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, egemen ideoloji toplumun kültürel yapısını, deer yargılarını, geçerli ahlâk kurallarını, toplumsal bilinci v.b.yaamı etkileyen tüm kurum ve kuralları, kısaca toplumun üst yapısını, temsil ettii sınıf veya kesimin çıkarları dorultusunda oluturmaktadır. Bu yönden Türkiye ye baktıımızda tutucu, totaliter ideolojilerin yıllardan beri egemen olduunu, egemenliini sürdürmek için de her türlü baskıyı uyguladıını görmekteyiz. Türk-slam sentezi, milliyetçi, milliyetçi mukaddesatçı, mukaddesatçı, liberal statükocu ideolojiler bu günkü suskun, duyarsız, yabancılamı ve yozlamı bir toplum yaratmılardır. Siyaset Nerede toplumsal varsa, orada mutlaka ekonomik ve siyasal da vardır. Günümüzde felsefe ve ahlâk sorunları bile siyasal açıdan ele alınmakta ve deerlendirilmektedir. Ancak toplumsal olgu, olay ve ilikilerin giderek siyasallatırılması, sadece bir bilimsel moda olarak yorumlanamaz. Bu durum aslında, toplumsal gerçeklerin her zaman ve her toplumda taımı oldukları siyasal içeriin, çaımız sorunlarının özellikleri nedeniyle daha belirgin hale gelmesinden kaynaklanmaktadır. 30 Toplumsal ve bireysel davranılar üzerinde en etkili araç siyasettir. Basitçe söylemek gerekirse, insanların siyasetten bekledii kendilerine mutlu kılacak adil bir devlet yönetiminin var olmasıdır. Bu beklentinin gerçeklemesi içinde insanlar, tarih boyu, adil, dürüst, kısaca erdemli kiilerin yönetime hakim olmasını istemilerdir. Burada gözden kaçırılan, siyasetin, sınıf çıkarlarını devlet aracılııyla koruduu dolayısıyla devletin siyasetinin, devlete egemen güç odaklarının siyaseti olduudur. Bu gerçein toplum bilincine yeterince yansımaması nedeniyle de yaanılan bunalımların gerçek nedenleri ve onları çözüme kavuturacak yöntemler kavranamamaktadır. Türkiye de siyaset ve devlet anlayıının genel özelliklerinin baskıcı, kısıtlayıcı, totaliter, antidemokratik, anti sosyal, hak ve özgürlükleri yadsıyan, yönetimde irade ve inisiyatifi elinden kaçırmı, politik kadroların ise

popülist, çıkarcı, lidere balı ve baımsız politika üretme yeteneinden yoksun politikacıların elinde olduu herkes ve her kesim tarafından bilinmektedir. Toplumda geçerli deer yargıları bu koullarda olumakta, bu kadroların tutum ve davranıları eylemlere örnek ve gerekçe oluturmaktadır. Bunların yanında ideolojik yandalık, makam ve mevki beklentileri, iktidarlara yaranma, korku ve çekingenlik, youn beyin yıkama yöntemleri ve saptırılan gerçekliler bireylerin tutum, davranı ve kararları üzerinde etkili ve belirleyici rol oynamaktadır. Etik ve ahlâkla siyaset balantısının en son örnei iktidar partisi tarafından ortaya konmutur. Parti bakanı alınan sava kararı konusunda alınan karar ahlâken yanlı, siyaseten dorudur görüüyle ahlâkı siyaset alanının dıında bırakmıtır. Bilinç ve Toplumsal Bilinç Bilinç insanın kendisini ve çevresini anlamasını salayan zihin süreçlerinin toplamı; bilme, usa vurma, yargılama, anlama gücü ve yeteneidir. Toplumsal bilinç ise; toplum yaamındaki düünce, sanat, siyaset, hukuk, töre, bilim, din, felsefe gibi kurumları oluturan bilinç biçimlerinin tümü; toplumsal akıldır. nsan bilinci içinde yaadıı toplumun bilincine göre oluur. Toplumsal bilinç kiinin düünce yapısını, dolayısıyla da bilincini belirler. Yaam koullarının kazandırdıı deneyim, bilgi ve koullardaki deiim ve benzeri etkenlerle insanın kendi varlıının anlamını ve toplumdaki yerini kavraması bilinç sıçramasını yaratmakta ve giderek toplumsal bilinci sıçrama noktasına ulatırır. Ne var ki bu süreçte bireyin toplumsal bilincin dıında düünmeye, sistemin kurum ve kurallarını, eletirel yaklaımla irdeleyip onları deitirip dönütürmeye karı gösterdii direnç, toplumsal gelimeyi erteleyen en önemli etken olmaktadır. Kitle Toplumu ve Kitle Kültürü Orhan Hançerliolu Felsefe Ansiklopedisi nde toplum için; Toplum: belli bir üretim biçimiyle belirlenen örgütlü insan topluluu... toplum deyimiyle dile getirilen insan topluluu, belli bir ekonomik yapıyla belirlenmi belli üst yapı kurumlarına sahip sosyo ekonomik bir biçimlenmedir. Birey ve toplumun karılıklı etkileimle birbirlerini oluturduklarını belirten yazar daha sonra Marx ve Engels den u alıntıyı yapıyor: Bireyin (bir kiinin) özgür olarak gelimesi, toplumun (herkesin) özgür olarak gelimesinin koulu olduu gibi, toplumun özgür olarak gelimesi de bireyin özgür olarak gelimesinin kouludur 31 demektedir. Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında geriletildii, kamuoyunun demokratik yol ve yöntemlerle oluamadıı toplumlarda insanlar yönetilmekten çok, deiik yöntemlerle kitleler halinde güdülmek istenmektedir.

Böylesine oluturulan bir toplumsal yapıyı, ABD nin toplumsal yapısına getirdii aır eletirileriyle tanınan ünlü toplum bilimci, C.W. Mills kitle toplumu olarak tanımlıyor. Yazar öyle diyor: Karı durumda, yani kitle toplumunda ise u temel özellikleri görüyoruz; (1) Bakalarının fikir, düünce ve kanaatlerini dinleyenler pek çok, buna karılık kendi fikir, düünce ve kanaatlerini ifade edebilenler pek az; tamamen bir soyutlama ve aslında toplama bireyler yıını durumuna indirgenen kamu, kitle iletim araçlarınca etkilenip, biçimlendirilmekte; (2) Kitle haberlemesinin örgütlenme biçimi bireylerin anında ve etkinlikle yanıtta bulunmalarına olanak bırakmamakta; (3) Kamuoyunun olumasından sonra, kamuoyunun kendini realize etmesi için kamunun girimesi gereken eylemler, bu eylem kanallarını örgütleyen ve kontrolü altında tutan resmi makamlarca ya da iktidar çevrelerince denetlenmekte; (4) ktidar kurumları karısında kitlelemi kamunun baımsızlıı kalmamakta; iktidar kurumlarının ve resmi makamların görevlisi olan kimseler kitle üzerinde açık ya da örtülü yollardan nüfuzda bulunmakta, kiilerin karılıklı ve özgür tartıma yoluyla kamuoyu yaratabilme özgürlükleri daha olumadan önlenmek istendii ve önlendii görülmektedir. 32 Mills, kitle toplumunda yaayan insanlar için u deerlendirmeleri yapıyor: Farkında olsalar da, olmasalar da, kitle toplumunda yaayan insanlar kiisel güçlük ve sorunlarının toplumsal sorunlar nitelii taıdıını göremezler; görseler de, birincisini ikincisinin konumuna getiremezler. Bu tür bir toplumda yaayan bireyler kendi dar ortamcıklarındaki kiisel sorunlar ile, sosyal yapının sorunları arasındaki karılıklı etkileim ve baıntılılıı görüp anlayamamaktadırlar. Özgün bir kamu içinde yaayan bilgili bir birey ise bunları yapabilecek durumdadır. Bilir ki, çou kez, kiisel sorunları ve güçlükleri olarak yaadıı eyler bakalarının da paylatıı sorunlar ve güçlüklerdir. Daha da önemlisi, bunların çözümü için her hangi bir bireyin getirebilecei bir çözüm yeterli olmayacak; bireyi, içinde yaadıı grupların yapısında kimi zaman ise, toplumun bütününün yapısında deiiklikler yapmak gerekecektir. Kitle toplumundaki insanların sorunları, güçlükleri vardır; fakat çou kez bunları anlamını ve temeldeki nedenlerini görüp anlayamamaktırlar. 33 Yazar ahlâkla kitle toplumu arasında da öyle bir ba kuruyor. Üst ahlâksızlık Amerikan toplumundaki seçkinlerin en belirgin özelliidir. Üst ahlâksızlıın bu denli yaygınlaması, toplumdan tepki görmemesi ise kitle toplumunu kitle toplumu yapan en önemli özellikler arasına girmi bulunmaktadır. 34 Bu tanımlama ve deerlendirmelerin bizim toplumumuz için de geçerli olduu görülmektedir. Bu ekilde kontrol altında tutulan halkın davranıları ve kamuoyu, egemenlerin istek ve çıkarları dorultusunda kolayca oluturulabilmektedir (nsanı nesneletiren toplum mühendislii uygulamaları küresel boyutta eyleme konmutur). Bu da halktan ve emekten yana eylem ve deerlerin toplumda yansıma bulmasında aılması gereken ciddi sorunlar yaratmaktadır.

Dil Toplumsal yaamda düünce ve bilinç üzerine çok vurgu yapılmakta ve sorunların çözümünde bu iki kavram anahtar olarak görülmektedir. ster meslek alanında, ister toplumsal alanda olsun, eletirel düünceye sahip, sorgulayan, kiisel-mesleki ve toplumsal sorunların bütünsellii bilincini yakalamı, kısaca erdemli bireylerin çounlukta olduu bir toplumsal yapıyı istemekteyiz. Bireylerin düünce yetisinin ve bilinç düzeylerinin gelimesinin önemi her kesimce kavranmı durumda. Bu doru ve temel yaklaımı etkisiz kılan ey dil in düünce ve bilinçle, ayrılamaz-koparılamaz, baının göz ardı edilmesidir. Dil üzerine fazla derinlemesine girmeden, genel olarak baktıımızda; dilin düünceyi, düüncenin dili gelitirdii, insan kendi kendine düünürken dahi dili kullandıı, dilin kültürü, kültürün toplumu gelitirdii, dilin düünce ve bilincin dorudan yansıması ve gerçeklii olduu evrensel boyutta kabul edilen dorular olduu görülmektedir. Bir toplumda bilim ve teknolojinin geliebilmesi de ancak bunların o toplumun dili ve kültürü içinde kavramlaarak yerlemesi ve belli bir içerik kazanmasıyla mümkün olmaktadır. Görülmektedir ki insanın düünce yetisi ve düzeyi dilinin zenginlii ile doru orantılı olmaktadır. Örnein yaamını be yüz- altı yüz kelimeyle sürdüren bir kiinin düünce kapasitesi de bu kadardır. nsanların dilinde para, köe dönme vb. gibi bireycilii öne çıkaran deer yargıları kavramlamı ise bu kimselerin demokrasi, insan hakları, dürüst davranılar konusunda düünce üretmesi de olanaklı deildir. Bu açıdan Türkiye ye baktıımızda dilin bozulduunu, özellikle de dili bozma yönünde youn çaba harcandıını görmekteyiz (Deerlendirmelerimiz dil ovenizmi dıında ve her dil için geçerli bulunmaktadır). Ne olduu belli olmayan, yabancı dillerin bolca karıtırıldıı, jargon bir dil kullanılmaktadır. nsanlarımız, bu modanın etkisi altında, anlamını pek de anlamadıı kelime ve terimleri rastgele kullanmaktadırlar. Bu jargon dil içerisinde düünceler bulanıklamakta, düünce yetisindeki bu gerileme düünceyi ifade etme yasaına en büyük destei salamaktadır. 12 Eylül cuntası, toplumsal olay ve olguların kolayca anlaılmasını salayan dile yerleip benimsenmi birçok sözcüü sol terminoloji olarak deerlendirip yasaklamı, bilinçli olarak toplumu geriletmeye dilden balamıtır. Yabancı dilde eitimin en büyük sakıncalarından biri de budur. Kendi dilini ve eitim gördüü yabancı dili tam kavrayamayan, her iki dili de yarım yamalak konuan bir kimsenin düünce yetisi de yarım yamalak olmaktadır. Bu yüzden çou zaman kii ve kurumlar arasındaki diyalog Karagöz ile Hacivat arasındaki anlaılmamaya dayanan komik söyleiye dönmektedir. Emperyalist devletlerin dier dilleri baskıları altına almalarının temel nedeni de budur. Kültür emperyalizmi olarak tanımlanan ey de emperyalist devletlerin kendi dil ve kültür kodlarını baka dil ve kültürler içine yerletirerek düünceleri, bilinci, deer yargılarını saptırarak toplulukları kendi deerlerine yabancılatırmak ve güdülmelerini kolaylatırmaktır. Bu nedenlerle; eletirel düüncenin gelimesi, yerleik toplumsal bilincin kırılması örgütçe savunulan deerlerin vb gelimelerin salanması için, dilin anlaılır düzeyde yalın, duru ve zengin olması amaçlanmalıdır.

Din Din, toplum üzerinde en etkili kurum veya kendine has deerler bütünüdür. Din yerletirmek istedii inancın kural ve deer yargılarını birer deimez hüküm olarak ahlâk alanı üzerine oturtur. Genel kanı olarak din, ahlâkla özdeletirilmektedir. Ülkemizde de ahlâk din içine yerletirilmi ve din ve ahlâk bütünletirilmitir. Gerçekte ise din ve ahlâk, aralarındaki ilikiye ramen, özde deildirler. Ahlâk kuralları dinamiktir, tarihi ve toplumsal olarak deiebilen deer yargılarıdır. Buna karın din duraandır, toplumlara ilahi kudret tarafından bildirilen kurallar bütünüdür. Bu nedenle deimez olan dini akideler ahlâk anlayıına karı çıkarlar. Dini inanç içerisinde yapılan eylemin doru ve yanlılıı Tanrı buyruuna göre deerlendirilmektedir; iyi cennetle mükafatlandırılacak, kötü ise cehennemle cezalandırılacaktır. Dini açıdan en geçerli eylem ibadettir, ibadet dıındaki eylemler fazla bir ey ifade etmemekte, pek çok eylem Tanrının affediciliine sıınılarak rahatça uygulamaya konabilmektedir. Din eitlikçi deil ayrımcıdır. Her ne kadar insanlıa nizam getirmek için bildirilmise de, kendi anlayıı dıında kalanlar kafir olarak görülmekte fazla hak tanımamaktadır. Prof. Dr. Yasin Ceylan din ve ahlâk konusunda öyle demektedir: Din ve ahlâk ilikisi konusunda belirtmek istediimiz son bir husus da udur: Ahlâksal eylemi etkileyen farklı kültürler ahlâkın dı kaynaklarıdır. Bu kaynak toplumdan topluma, kültürden kültüre deiir. Ancak insanın doasına dayanan ahlâk, iç kaynaklıdır. Bu kaynak kültür ve ırk farkına bakılmaksızın, akıl sahibi olmaları sebebiyle tüm insanlarda aynıdır. ç kaynaın ilkeleri hiçbir kültürün ve dinin tekelinde deildir. Bu yüzdendir ki her toplumda erdemli davranı ve erdemli insan görmek mümkündür. Buna doal ahlâk diyebiliriz. Doal ahlâkı gelitirmek için bir dine girmek veya metafizik bir inanç sistemine balanmak ve hatta Tanrının varlıına inanmak gerekmez. Çünkü her zaman doru söyle, iyilik yap, kötülük yapma insanları araç olarak kullanma gibi ahlâksal ilkeler herhangi bir kültür veya dünya görüünün özel olarak kefettikleri kurallar deildir. Bunları bilmek için insan olmak yeter. Bunlar baımsızdır. Karmaık metafizik sistemlerin bünyesinde ortaya çıkmaz. Ancak bu sistemler içerisinde bir yere konur. Spekülatif akıl ile bir kuram olmaya aday olmayacak kadar sadedir ve insan olan herkesin ortak malıdır. Doal ahlâkın ilkelerine sahip olma ve erdemlerine ulama imkanı, dindar dinsiz, teist ateist herkes için aynı seviyededir. 35 Vicdan nsanın olay ve olgular karısında sergiledii tutum ve davranıları, etik ve ahlâk anlayıı genellikle bir vicdan ii olarak görülmektedir. Kiinin vicdanına göre hareket etmesini, vicdan sahibi olunmasını, vicdanın sesine kulak verilmesini beklemek veya bu dorultuda çarıda bulunmak vicdana verilen deeri göstermektedir. Orhan Hançerliolu Felsefe Ansiklopedi Sözlüü nde vicdanı öyle tanımlıyor:

Vicdan (bulunç), insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisi. nsanda doutan var olmayan, insanın yaadıı toplumsal koullarda oluan görgü ve bilgisinin sonucudur, bir bilinç olgusudur. 36 Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüü nde vicdanı törel bilinç olarak Türkçeletiriyor ve Ahlâksal bilinç, iyi ve kötü üzerine bilinç olarak tanımlıyor. Yapılan uzun tanımlamalardan bazıları: nsanın ahlâk deerleri üzerine dolaysız ve kendiliinden yargılama yapma gücü. nsanın kendi davranılarının ahlâkça deerli olup olmadıı üzerine özel bilinç. Bu bilinç yapmayı ya da yapmamayı öütleyerek, uyararak, suçlayarak, yargılayarak, onaylayarak, ve kınayarak kendine özgü bir biçimde yaam ve eylemlerimize elik ediyor gibidir.- Toplumda kazanılır; insanın toplumsal benlii ile ilgilidir. 37. Kuçuradi vicdanı, kiinin benimsemeyi istedii, doallıklarına inandıı genel deer yargılarından, bunların temelindeki kural ve ilkelerden kendini sorumlu duyması olarak açıklamakta ve Kiinin kendi eylemlerine deer biçmesini izleyen yaantı ise, vicdan denen bilinç olgusuyla karılatıımız yer dir. Vicdan sorunu, sorumluluk sorunuyla ilgilidir; ne var ki buradaki sorumluluk, olan bir sorumluluk deil, duyulan belirli bir sorumluluktur: bir grup üyesi olarak kiinin, benimsemi olması gerektiini düündüü, doallıklarına inandıı belirli deer yargılarından ve bunların temelindeki kural ve ilkelerden kendini sorumlu duyması. 38 demektedir.. Kuçuradi daha sonra, sorumlu olmanın her zaman kendini sorumlu duymayı beraberinde getirmedii gibi, kendini sorumlu duymanın sorumlu olmayı da gerektirmeyebileceini ifade ediyor. Kiinin vicdanının kendini gerçekliklerinden sorumlu duyduu ilkelerin, kuralların niteliine balı olacaı, dolayısıyla bunun etik ilikiler açısından rastlantısal olabileceini belirtiyor. Örf ve Adet; Gelenek ve Görenek Ahlâkın içeriini büyük ölçüde örf ve adetler oluturur. Örf ve adetleri gelenek ve göreneklerle e anlamlı tutarak, hepsini birden töre balıı altında toplamak da mümkündür. Nitekim bir bilim olarak ahlâk, günümüzde törebilim adıyla anılmaktadır. Toplumsal normların önemli bir bölümü, hukuksal normların yani yasaların aksine, genellikle meru, yetkili ve kurumsallamı bir otorite tarafından yaratılmaz; kendiliklerinden ve aama aama oluarak toplum yaamında güç kazanır, sonra da toplumsal baskının saladıı yaptırımlarla otoriteye kavuurlar. Toplumda uzun bir süre kullanılarak gelimi ve geleneksellemi, yaygın ve güncel olarak uygulanan toplumsal normlar adet olarak tanımlanır. Daha üst bir düzeyde, güçlü deerler içeren normlara ise örf adı verilir. Örf ve adet arasında bir içerik ve nitelik farkından çok, bir düzey farkı bulunmaktadır. Örf ve adetler, toplum, grup ve sınıflar arasında deiebildii gibi, zaman içinde de önemli ölçüde farklılaabilirler. Bir örf doruladıı bir tutum veya davranıı bir süre sonra yadsıyabilir. Çada toplumlarda, kiiler arasındaki ilikilerin, kiisel niteliklerinden sıyrılıp anonimlemesi, örf ve adetlerin etki ve önemini azaltmaktadır. Bireyde bu durumlarda, aidiyet veya referans grubunun normları ve kontrolü dıında tutum ve davranı oluturabilmektedir. Bireyler örf ve adetlere genellikle kendiliklerinden uyarlar.

Bu alandaki sapmalar, toplumca hatta bireyin bizzat kendisi tarafından engellenir. Baka bir deyile, normun yaptırımını bizzat birey de uygulayabilir; bu durum normal olarak, bireyin normla bütünleme, onu içselletirme düzeyine balıdır. Bir örf veya adetin zorlayıcı ve balayıcı yaptırımlarla desteklenmesi halinde, hukuk kuralları oluur. 39 Ahlâk alanında örf, adet, gelenek ve görenekler büyük yer tutmasına karın, aılması kolay olmayan bazı önemli sakıncaları da taımaktadırlar. Bu kapsamdaki deerlerin sorgulama süzgecinden geçirilip deimeleri kolay olmamaktadır. Otoriteye dayalı olarak yerlemi ve süregelen bazı alıkanlıkların töre sayılması, alıkanlıklarla törelerin karıtırılması gibi sorunlar yaanmaktadır. Medya Kuramsal olarak yaklaıldıında medya, toplumu en yaygın ekilde bilgilendiren kurumları iaret etmektedir. Halkı zamanında ve doru bilgilendirmenin yaratacaı etki ve tepkinin gücü bilindii için, bu gücü yaratmada çok önemli bir yere sahip olan medyaya 4. güç denmektedir. Bu kanı ve beklentiler nedeniyle çou kez, ülke sorunları üzerinde dile getirilen gerçekleri kamuoyuna duyurmadıı, duyarsız kaldıı için medya sık sık eletirilir. Bunun gibi sorunlarımızın çözümü yönünde baskı oluturmak amacıyla görü ve önerilerimizin medya aracılııyla kamuoyuna yeterince duyuramadıımızdan yakınırız. Bunların hepsinde gerçek payı bulunmaktadır. Burada medyanın gerçek niteliinin ne olduu öne çıkmaktadır. Medyanın, elindeki gücü kötüye kullanmaması için basın ahlâk yasası çıkartılmıtır. Ayrıca ilkeli davranılacaı yönünde imza ile güvenceye alınmı ilkeleri ve kurumları bulunmaktadır. Bütün bunlara karın, küresel boyutta, medyanın neye hizmet ettiini, bazı alıntılar, çok daha iyi tanımlayacaktır. Son zamanlarda ismi ülkemizde de sık duyulan Noam Chomsky, Dil ve Sorumluluk adlı yapıtında öyle diyor. Kapitalist bir toplumda kitle iletiim araçları kapitalist kurumlardır. Bu kuruluların egemen ekonomik çıkarların ideolojisini yansıtmaması, çok büyük sürpriz olurdu. 40 Çalımamızda görülerine çok sık ba vurduumuz ünlü düünür C. W. Mills, ktidar Seçkinleri yapıtında unları söylüyor. Kitlelerin, kitle haberleme araçlarıyla yapılan bildiriim ve güdüleme yoluyla ifal edilmesinin yanı sıra, ani ve bilinçsiz ekilde tertiplenmi gösterilerle de, istendiinde, kitleler habersizce ve bilmedikleri yönlere itilip sürüklenmeye balamıtır. Böylece, bu yolla da, insanlar toplumsallamadan alıkonularak, atomlara ayrılmı bir toplumda boyun emeye alıtırılmı, baımsız düünebilme yeteneinden yoksun bırakılmıtır. 41 Önay Sözer, Felsefenin ABC si adlı yapıtının, Evrensellik yerine Yuvarlaklık (globalleme) balıklı bölümünde öyle diyor. Üçüncü dünya ülkelerine bu arada Türkiye ye de batıda üretilen televizyon programları düük fiyatlarla satılabilmekte, uydu yayınları dünyanın her yerinde izlenebilmekte, hükümetler high tech in büyük

alıcıları olarak övünmektedir. Bunun karılıı televizyon yayınları karısında edilgen, kayıtsız kitlelerin olumasıdır. Politika televizyon programlarının ayrılmaz parçası olmutur. Sava, terörizm, politika, televizyon ekranlarında sunulmak üzere hazırlanmaktadır. Evrensel deerler kiisel ve ulusal özelliklerin, giderek ayrımların genel ilkeler altında uyumlamasını gerektirir. Örnein sanatta ulusal olunmadan evrensel olunamaz vb. Oysa yuvarlaklama ayrımları ortadan kaldırmadan onları yaamımızda etkisiz kılmaktadır. Asla yuvarlak deil, çok ince hesapların yuvarlak gösterdii bir dünyada yaıyoruz. Dünyadaki savaların ve çevre felaketlerinin birbirine benzer görüntüleri karısında kılımız kıpırdamadan dakikalarca kalıyorsak, bu baka her eyin de ilerde çekilebilir hale geleceini kısaca yuvarlaklamaya bir son olmadıını gösteriyor. Olayların kendileri deil, olayların tehlikesiz hale getirilmi görüntüleri. 42 Kısaca medya bugün toplum mühendislii yapmakta, elindeki olanakları toplumsal yaamın her alanında, yabancılatırmayı daha da yaygınlatırmakta kullanmaktadır. Yabancılama Genel bir tanımlamayla yabancılama, bireyin toplumsal, kültürel ve doal çevresi üzerindeki kontrolünün azalması olarak tarif edilmektedir. 43 Prof. Dr. Özer Ozankaya da yabancılamayı öyle tanımlıyor. Belli tarihsel koullarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin (emein, paranın, toplumsal iliki sonuçlarının, insanın özelliklerinin ve yeteneklerinin) bu etkinliklerden baımsız ve bunlara egemen ya da özlerinde olduklarından deiik biçimde kavranması. 44 Yabancılaan birey, sahip olduu deerlerin bilincinde olmadan, onlara yabancı ve kendini bu deerlerin dıında görmektedir. Toplumsal koullar, öne sürülüp dayatılan deerler ve bu deerlerin fetiletirilmesi, baskı, kısıtlamalar, kitle iletiim araçları kanalıyla yaratılan ortam ve benzer etkenlerle düünme süreçleri üzerinde kurulan hegemonya bireyi toplumsal iliki ve etkinliklerden uzaklatırarak onu yalnızlıa itmekte ve bir anlamda köleletirmektedir. Ülkemize baktıımızda bu yabancılamanın inanılmaz boyutlara ulatıını görmekteyiz. Yabancılama sadece bireyle sınırlı kalmamaktadır. Genel olarak; siyasetçi ve siyasi iktidarlar, kendini güç odaı olarak gören yapılanmalar, devlet, örgütler, yöneticiler akla gelebilecek tüm yapılanmalar ülkelerine, kurumlarına, ahlâki sorumluluklarına ve insani deerlere yabancılamılardır. Bir süre önce içine sürüklenmek istendiimiz sava ve öne sürülen sava gerekçeleri, insanlar üzerinde uygulanan baskı ve iddet, güç gösterileri toplum olarak elden kaçırdıımız baımsızlıın, kendi geleceimizi özgür olarak kendi irademizle belirleyememenin yarattıı aaılık kompleksini gizleme çabalarından baka bir anlam taımamaktadır. Yabancılamanın anlamını C. W. Mills in görüleri daha iyi tanımlayacaktır. Kendine yabancılaan toplumu, demokratik toplumun anti tezi olduunu ileri sürmektedir. Düünür, böylesi bir toplumda yaayan insanın durumunu öyle tanımlamaktadır.

Toplumu rasyonalize etme eiliminin bu zorunlu etkileri nedeniyle, birey elinden geleni yapmakla yetinmekten baka bir çare bulamamaktadır. Umutlarını, emellerini ve çalımalarını içinde bulunduu ortama göre biçimlendirmekte, bu ortamdan kurtulmakta kullanabilecei hiçbir çıkı yolu bulamamakta; düpedüz, sonunda, kendisi bu koullara balanmaktadır. Birey çalıma saatlerinin dıında kendisine bırakılan zamanı çeitli oyunlarla, vakit geçirmekle, elenmekle geçirmektedir.üstelik, harcanan bu zamanını nasıl harcayacaı da rasyonalize edilmi bulunmaktadır. Üretiminden, çalımasından yabancılatıı gibi, tüketiminden ve gerçek anlamdaki bo zaman kullanımından da birey yabancılamı bulunmaktadır. Bireyin bu uyumlanması ve bunun bireyin küçük yaam ortamı ve kendisi üzerindeki etkileri onun düünme ansını, düünme yeteneini ve iradesini yitirmi oluundan dolayı ortaya çıkmakla da kalmamakta; bireyin bir özgür insan olarak edim ve eylemde bulunma ans ve yeteneini de etkilemi olmaktadır. Gerçekten de, bu duruma uyumlanmı bir birey özgürlüün ve insan aklının nasıl bir deer ifade edebileceinin bile bilincine varmaktan yoksun bırakılmı olmaktadır. 45 nsan ilikileri içinde etik ve ahlâki deer yargılarının yaam bulması için özgürlük, özerklik kavramlarıyla amaç-araç ilikilerinin de üzerinde durmak gerekmektedir. Çok sık kullanılan bu kavramları çounluu düünürlerin tanımlamasına dayalı olarak açıklamaya çalıacaız: Özgürlük Özgürlük insanlıın en çok deer yükledii, uruna ölümü göze aldıı bir kavramdır. Özgürlük, basit bir anlatımla, insanın bakasının vesayet ve baskısında kalmadan kendi iradesiyle karar verme olanaına sahip olmasıdır. Özgürlük bireysel bir ayrıcalık deil, toplumsal yaam biçimidir. Bireyin özgürlemesi toplumun özgürlemesiyle ilgilidir ki bu da dorudan sistemle ilgili bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. nsanların özgürlük alanını sisteme egemen ideoloji belirlemektedir. Bu nedenle insanın özgürlemesinin koulu, sistemi balarından koparma sorunudur. Özgürlük, sadece, insanın dilediini yapabilmesi olanaı olmadıı gibi, kiinin önündeki seçeneklerden birini seçebilme olanaı da deildir. Özgürlük her eyden önce, gerçekleebilirlii olan seçeneklerin ortaya konulması, üzerinde tartıılabilmesi- ve bundan sonradır ki, bir seçmede bulunma olanaıdır. özgürlük sorunu bunun da ardında insana ilikin sorunların geleceine dair kararların nasıl alınmakta ve kimin tarafından alınmakta olduu sorunudur. 46 Irak a düzenlenen saldırıda en fazla yıpratılan kavram özgürlük olmutur. Özgürlüün, bir yandan eylemle kazanılacak bir hak deil egemenin baıına balı bir ey olduu, dier taraftan yamalamanın özgürlük olduu öne sürülerek anariyle özdeletirilip insanlar üzerindeki moral deeri yıkılmak isteniyor. Özerklik Özerklik her ne kadar toplumun özgürlük düzeyi ile ilikili ise de, aırlıklı olarak, birey merkezli bir tutumdur. Aaıda sunulan alıntıların kavrama yeterince açıklık kazandıracaına inanıyoruz.

Özerk insan demek mutlaka özgür insan demek deildir. Sadece özgürlük potansiyeli taıyan, toplumsal statüsünü daha doutan tayin eden, kast ve zümre ilikilerinden kopmu insan demektir. 47 Özerk insan bakalarının otoritesine baımlı deildir. Otoriteye karı ne boyun eer ne de kolay aldanır, onu otoriteye göre davranmaya ya da inanmaya çaıranlara karı haklı bir kuku sergiler. Özerk insan hayatını biçimlendirirken kendi anlayı ve kararlarına güvenebilen kiidir. Bakalarının yol göstermesine ihtiyacı yoktur. Bu kii (özerk insan) kendisi için salıklı akıl yürütebilir, ama ne zaman kendi aklının yetersiz kaldıını bilir; varsayılan otoritenin getirdii her öneriye saflıkla inanmaz, kabul da etmez; kimin açıklamasının güvenilir kimin açıklamasının güvenilmez olduunu yargılayabilecek güçtedir; ne zaman ve nasıl kuku duyması gerektiini bilir- pratik kuku sanatında deneyim kazanmıtır. 48 Özerklik, kelimenin gerçek anlamında kiinin kendi adı olması demektir; yani bakalarının çizdii yolları sorgusuz sualsiz izlemek yerine, kiinin kendi deneyimi temelinde kendi adına konuması demektir. 49 Amaç Araç likisi Amaç- Araç: Bu ilikiler netlie kavuturulmamakla birlikte üzerinde younlukla durulmaktadır. Konu üzerinde üç yaklaımdan söz edebiliriz. Bunlar: Bugün, sanırım, her toplumda Makyavelizm diye adlandırılan, amacın her türlü aracı haklı kıldıı; ikincisi Troçki in omlet yemek için yumurtaları kırmak gerekir yaklaımı, üçüncüsü de Kant ın katı ahlâkçı bir yaklaımla hiçbir ekil amaç aracı haklı çıkarmaz kuramıdır. Amaç aracı haklı çıkarır mı? Kimileri bunun insanın hayatı boyunca karısına çıkacak en önemli soru olduunu söyler. Güçlü bir biçimde alkıladıımız ya da mahkûm ettiimiz bazı davranı biçimleri, bu soruya vereceimiz yanıtlar temelinde doru ya da yanlı olarak sınıflandırılırlar. 50 Bu konuda çerçevesi çizilmi görü ve öneriler sunulamaz. Bununla birlikte üyenin kirli araç kullanmaması gerektii yönünde önemli açılımlar getirilebilir. Amaçlar ve çıkarlar dorultusunda verilmesi gereken kararlar bazı haklılatırma ve gerekçelerle etik ve ahlâk sınırları içinde yorumlamak doru olabilir mi? Yahut bu tür davranıların taktik gerei olarak algılanmaları beklenebilir mi? Tutum ve davranılarımızda, en azından, insan onurunu zedelememeye özen gösterme ilke olarak yaama geçirmeye çalıılabilir. Ayrıca ilikilerde kirli araç kullananlara karı ho görülü davranmama, (her zaman savunulup yaama geçirilemeyen eletiri özeletiri bunun bir parçasıdır) yaama geçirilemez mi? Deerler bölümünde de dile getirdiimiz gibi, Irak a yapılan saldırı burjuva ahlâkının bütün iki yüzlülüünü gözler önüne sermektedir. Amerika nın Irak a saldırısını dünya kamuoyuna özgürlük, barı, demokrasi getirmeyi amaçlayan bir hareket olarak tanıtmaya çalıması, insanlıı kitle imha silahlarının tehdidinden korumayı hedeflediini açıklaması, amaç uruna her türlü aracın kullanılmasının çarpıcı örnekleridir.