BR TOPLUMSAL GÖSTERGEBLM ALANI OLARAK DL LANGUAGE AS A DOMAIN OF SOCIAL SEMIOTICS Pelin ÖNDER EROL *



Benzer belgeler
BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

PORTER MODEL: ULUSLARARASI REKABET ÖZLEM ÖZ ODTÜ LETME BÖLÜMÜ

OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU

BÜLTEN. KONU: Mükelleflerin zahat (Özelge) Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik Yayınlanmıtır.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

! "#$ % %&%' (! ) ) * ()#$ % (! ) ( + *)!! %, (! ) - )! ) ) +.- ) * (/ 01 ) "! %2.* ) 3."%$&(' "01 "0 4 *) / )/ ( +) ) ( )

#$% &'#(# Konular. Bits of Information. Binary Özellikler Superimposed Coding Signature Formation Deerlendirme

LKÖRETM KNC KADEME (2005) TÜRKÇE DERS ÖRETM PROGRAMINDA GENEL AMAÇLAR - HEDEF/KAZANIMLAR

DELTA MENKUL DEERLER A..

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

Danman-Ö renci letiiminde Önemli Ö eler:yetikinlerin Ö renme Özellikleri ve Temel letiim Becerileri

SINIF ÖRETMEN ADAYLARININ NTERNET KULLANIMINA LKN TUTUMLARININ DEERLENDRLMES

Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. ÇALIŞMA HAYATINDA SOSYAL DİYALOĞUN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

03. En Muhtemel Sayı (EMS) Yöntemi (5 li EMS) EMS Yönteminde Dilüsyon Kavramı

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

TÜRK DİLİ 1. Ayşe Serpil BAYTAŞ

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

ARACI KURUMUN UNVANI :DELTA MENKUL DEERLER A.. Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

SRKÜLER NO: POZ / 42 ST, YEN KURUMLAR VERGS KANUNU NDA ÖRTÜLÜ SERMAYE

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

FONKSYONLARI FONKSYONLARA GÖTÜREN FONKSYONLAR ÜZERNDE ANT-MONOTONLUK VE DEMPOTENTLK

Anlambilim ve Edimbilim. Giriş Konuları

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

ETK LKELER BANKACILIK ETK LKELER

Tasarım ve İletişim (MMR 512) Ders Detayları

YAKMADA ELEKTRONK DONANIM VE EMNYET SSTEMLER

INTOSAI KAMU KES M Ç KONTROL STANDARTLARI REHBER. Özet Çeviri Baran Özeren Sayı tay Uzman Denetiçisi

! " # $ % & '( ) *' ' +, -. /.,

GYLEBLR SANAT BALAMINDA GELENEKSELDEN GÜNCELE SHIBORI TEKN UYGULAMALARI

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN KISA SÜREL BR E TM PROGRAMININ NCELENMES

stanbul, 11 Ekim /1021

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

Dousan Boru Sanayi ve Ticaret A Tarihli Faaliyet Raporu. irket Merkezi Erzincan Sivas Karayolu 14 Km Pk 74 Erzincan

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI

Borsa : Vadeli lem ve Opsiyon Borsası A.. ni,

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI

GRAFK TASARIM ÜRÜNLERNDE ANLAMIN KURGULANII OLARAK NESNENN DÖNÜTÜRÜLMES

NAAT PROGRAMI VE NAAT MÜHENDSL BÖLÜMÜ ÖRETM ELEMANLARININ BLM DL OLARAK TÜRKÇEY KULLANMA YAKLAIM VE DUYARLILIKLARI (ONDOKUZ MAYIS ÜNVERSTES ÖRNE)

II. KURUMSAL YÖNETM LKELER UYUM RAPORU

KATILIMCI YEREL YÖNET M ANLAYI INDA. H.Burçin HENDEN. Özet. Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN:

TÜRKÇE ÖRETMEN ADAYLARININ OKUMAYA LKN TUTUM VE GÖRÜLER ATTITUDES AND OPINIONS OF PRE-SERVICE TURKISH TEACHER TOWARDS READING

! " # $ % & '( ) *' ' +, -. / $ 2 (.- 3( 3 4. (

tarafından hazırlanan bu iyeri yönetmelii tüm irket çalıanları için geçerlidir.

Keywords: Gender, gender roles, patriarchy, Honour and shame, descent theory, kinship

1. Satı ve Daıtım lemleri " # $ "!!

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş PSIR Temel siyasal deyimleri ayırt eder 1,2,3 A,C

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

John LYE** Çev.: Adem ÇALIKAN***

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

Mantıksal Operatörlerin Semantiği (Anlambilimi)

Bu maddenin yürürlüe girdii tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almı mükelleflerin;

GENEL MEKTUP NO: 2007/07 TARH : TÜM ÜYELERMZE,

BOYASAN TEKSTL SANAY VE TCARET ANONM RKET Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU 31 MART 2010 TBARYLE

Etik lkeler. Genel lkelere likin Esaslar

DİL VE İLETİŞİM. Prof. Dr. V. Doğan GÜNAY

İletişim kavramı ve tanımı

IRROMETER NASIL ÇALIIR...

Bilgi Notu ARA TIRMA VE TASN F GRUBU " ç Kontrol: Kamusal Hesapverme Sorumlulu u çin Bir Yapı Olu turulması" Hk.

ALMANYA VE AVRUPA BRL NDE TÜRK GRMCL TURKISH ENTREPRENEURSHIP IN GERMANY AND EUROPE UNION

BÜLTEN. KONU: Fason tekstil konfeksiyon ilerine tekrar tevkifat getirilmektedir.

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

TÜRKYE TÜRKÇES ATASÖZLERNDE SÖZLÜ HUKUK ORAL LAW IN PROVERBS OF TURKEY TURKISH Aysun DURSUN

MIKHAIL BAKHTIN : EDEBYATIN GEREKÇELENDRLMES *

ORTAK KELME HAZNES KAZANDIRMADA LKÖRETM SEKZNC SINIF TÜRKÇE DERS KTAPLARININ DURUMU

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

FEN BLGS, SOSYAL BLGLER VE SINIF ÖRETMENL ÖRENCLERNN BLGSAYAR DERSNE YÖNELK TUTUMLARI

KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

ETM MÜZNDE PROZOD * Yrd.Doç.Dr. Selçuk BLGN

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

SSTEM DÜÜNCESNE GÖRE SOSYAL SSTEMLERN TASARIMINDA KULLANILABLECEK BR YÖNTEM

KTSAD LETMELRE DAHL MENKUL KIYMETLERN DEERLEMES. Bülent AK Ba Hesap Uzmanı

AKÇA, Hakan (2012). Ankara li Aızları (nceleme, Metinler, Dizin), Ankara: Türk Kültürünü Aratırma Enstitüsü Yayınları, XXII+672 s.

GÖRME ENGELL ÖRENCLERN ÇETL DEKENLER AÇISINDAN ÖRENME STLLER ÜZERNE BR ARATIRMA

TÜRKÇE ÖRETMEN ADAYLARININ KONUMA KAYGILARINA LKN BR NCELEME A STUDY ON SPEECH ANXIETY OF TURKISH LANGUAGE TEACHER CANDIDATES Esra LÜLE MERT

BÜLTEN. KONU: Menkul Kıymetlerin Vergilendirilmesi Hk 277 Nolu GVK G.T. Yayınlanmıtır

II. Ara tırmanın Amacı III. Ara tırmanın Önemi

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz

! "#$%& " !"# "# $ % &' ()%%*+,#-.,# % /# #0/.0&/ 1 %. '%% & &%%'% /!2!0 #

ÖRETM UYGULAMASI. Ardk Doal Saylardan Pisagor Üçlülerine

SANAL MOBL EBEKE HZMET MOBILE VIRTUAL NETWORK SERVICES

OPTK KONUSUNUN 9. SINIF MÜFREDATINA ALINMASININ ÖRENC BAARISINA ETKS

SUÇ GELRLERNN AKLANMASI VE TERÖRZMN FNANSMANI LE MÜCADELEDE BANKAMIZ POLTKASI

a b e f g h i SHOG NED R?

TEMZ BR HAYAT ÇN SZ DE DETERJANI KESN

ANA DİL Mİ, ANA DİLİ Mİ? IS IT PARENT LANGUAGE OR OR MOTHER TONGUE?

4.HAFTA/KONU: IMMANUEL KANT IN ETİK GÖRÜŞÜ: İNSANIN DEĞERİ. Temel Kavramlar: Ahlak yasası, isteme, ödev, pratik akıl, maksim.

Eitim ve Öretim Bakanlıı. Panele Alınmak için Sözlemeli Okul Temizlik Çalıanı Bavurusu BLG FORMU VE TERM BANKASI

Beykoz Belediyesi Yarışması

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Transkript:

BR TOPLUMSAL GÖSTERGEBLM ALANI OLARAK DL LANGUAGE AS A DOMAIN OF SOCIAL SEMIOTICS Pelin ÖNDER EROL * Öz Her yönüyle dil, gösteren ve gösterilenden meydana gelen göstergelerden olumu bir sistemdir. Göstergeyi oluturan bu iki öe arasındaki ilikiden doan derin anlamları bulup ortaya çıkarmak ise göstergebilimin görevidir. Ancak dilin toplumsal göstergelerden olumu bir sistem olması nedeniyle dil in gösterdii her ey, toplumsal göstergebilimin alanına girmektedir. Nitekim göstergeler dünyasını her yönüyle inceleyen göstergebilim, önemli bir ilevini de, göstergebilimin bir alt alanı olarak deerlendirilebilecek olan toplumsal göstergebilim yoluyla, diltoplum ilikisindeki balantıları ortaya koyma çabası ile gerçekletirmektedir. Dili meydana getiren sözcüklerle bu sözcüklerin göndergeleri arasında doal hiçbir ba bulunmaması, ya da bir baka deyile bu baın buyrultusal ve nedensiz olması, bizi dilin uzlaımsal olduu yani toplumsal olarak anlama üzerine temellenmi olduu sonucuna götürmektedir. Bu uzlaımsallıa göstergelerin oluumunun insani failliin bir sonucu olduu da eklenecek olursa, göstergelerden olumu bir sistem olarak dilin, toplumsal göstergebilim içerisinde önemli bir alan olduu görülmektedir. Nitekim dilin hem bireysel hem de toplumsal boyutta kültürel ve ideolojik okumalara açık bir alan olması, dilsel göstergeleri toplumsal nitelikli bir göstergebilime muhtaç kılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Göstergebilim, Toplumsal-Göstergebilim, Dil. Abstract Language, from every aspect, is a system which is composed of signs made up of two parts: the signifier and the signified. It is the role of semiotics to find out and reveal the profound meanings which are arisen from the connection between those two elements. However since language is composed of social signs, everything that language signs/indicates come into the domain of social semiotics. In fact, semiotics, which examines the world of signs, carries out one of its most important functions by its effort to uncover the connections between language and society through social semiotics which can be evaluated as a sub-field of semiotics. Since there is no connection between the words and their referents by nature, or in other words that this connection is arbitrary and unmotivated, this fact paves the way to a conclusion where language is conventional, which means it is based on a social contract and agreement. If we are to add this conventionality to the fact that the constitution of the signs is resulted from human agency, then it is clear that the language, which is made up of signs, is a significant area within the field of social semiotics. As a matter of fact, since the language is open to both cultural and ideological readings, linguistics signs are dependent on a semiotics that has social attributes. Keywords: Semiotics, Social Semiotics, Language. * Yrd. Doç. Dr., Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü

208 Giri Toplumsal yaam giderek daha fazla göstergelerle örülü bir hale gelmektedir. Gösteren ve gösterilen(ler)den oluan göstergelerin, bu ikisi arasındaki ilikisinden doan derin anlamları bulup ortaya çıkarmak ise göstergebilimin görevidir. Göstergebilimin bir alt alanı olarak deerlendirilebilecek olan toplumsal göstergebilim, özelde, toplumsal göstergeleri çözümlemek, toplumsal göstergelerin iaret ettii (gösterdii) düzanlam, yananlam ve çarıımların anlamak ve açıklamaya çalıır. Nitekim göstergeler dünyasını her yönüyle inceleyen göstergebilim, önemli bir ilevini de dil-toplum ilikisindeki balantıları ortaya koyma çabası ile gerçekletirmektedir. Dili göstergebilimin çalıma alanına sokmak ya da dilin öelerinin birer gösterge olduunu söylemek, bu öelerin sosyal ve kültürel olarak biçimlenmi olduu varsaymaktır; yani dilin, toplumsal olduunu; dilin toplumu yansıttıını iddia etmektir. Böylelikle dil, toplumsal göstergelerden oluan bir sistem olarak tanımlanabilir. Gösterge, genel olarak, kendi dıında bir eyi temsil eden ve dolayısıyla bu temsil ettii eyin yerini alabilecek nitelikte olan her çeit biçim, nesne, olgu, vb. olarak tanımlanır (Rifat, 2009: 11). Göstergebilim ise Saussure e göre (1985: 18), toplumsal yaam içinde göstergelerin yaamını inceleyen bilimdir. Saussure ün yaygın olarak bilinen bu göstergebilim tanımlamasına paralel biçimde, dilin de göstergebilimsel öeler taıdıını düünürsek; kültür içerisindeki her ey sözel dile benzer biçimde örgütlenmi ve bir dizi ortak temel kural ya da ilkeler yoluyla anlaılabilir olan bir iletiim biçimi olarak görülebilir (Hodge&Kress, 1988: 1). Benzer biçimde Rifat da (2009: 11) toplumsal bir sistem olan ve temelde insanlar arasındaki iletiimi salayan dilin, göstergelerin kendi aralarında kurdukları ilikilerden olutuunu belirtir. Nitekim dil çalımaları, toplumun nasıl ilediinin yasalarını göstermesi bakımından XX. yüzyılın düünsel geliiminde önemli bir yer tutmaktadır (Coward&Ellis, 1985). Bu dönem içerisinde C. Lévi-Strauss gibi yapısalcı düünürler, insan topluluklarına ilikin evrensel yasaların dilbilimden yararlanarak açıklanabileceini savunmutur. Yapısalcılıın dilbilimdeki temsilcisi olarak görülebilecek olan Saussure ise, dil (langue) ve söz (parole) arasında bir ayrım ortaya koyar. Böyle bir ayrımla birlikte dil ve söz arasındaki iliki tamamen diyalektik bir ilikidir; zira dil sözün (konumanın) hem sonucu hem de aracıdır (Barthes, 1986: 16). Saussure e göre söz ne kadar bireyselse, dil o kadar toplumsaldır. Dolayısıyla bireysel sözlerden yola çıkılarak bir sisteme ve dolayısıyla sistematik birtakım kurallara ulaılamayacaı için Saussure, sözden ziyade dile 1997, s.515. odaklanmıtır. Saussure ün dil anlayıı yapısalcı bir temele dayanmaktadır. Ona göre dil, yapı tarafından ekillenir; zira içine doduu toplumda kendisine dayatılan dil üzerinde bireyin hiçbir faillik alanı yoktur. Öte yandan bir toplumsal bütünlüü meydana getiren bütün pratikler dil içinde varolduu için, dili toplumsal bireyin ina edildii yer olarak düünmek mümkündür (Coward&Ellis, 1985: 10). Birey, kendinden önce belirlenmi dilin kurallarını örenmesi sonucunda dierleriyle iletiim kurar. Bir dili ilk kez örenmek ise bu ister ana dil isterse yabancı bir dil olsun- o dilin kendi içindeki uzlaımsal doasına uyum salamaya çabalamaktır. Dil, insan toplumları tarafından kullanılan binlerce sözlü iletiim sisteminden sadece bir tanesidir (Salzman, 1993: 155). nsanı dier canlılardan ayıran en önemli özellik de ite bu dil yetisidir. nsan, zoon logon ekhon dur. Yani insan, konuan varlıktır (Akarsu, 1984: 36). Öte yandan dilin yalnızca bir konuma ya da yazma edimi olduunu söylemek, onu basitletirmek ve temelde dil ile düünce arasındaki baı koparmak anlamına gelir. Oysa bu imkânsızdır. Nitekim Saussure (1985: 122) dilin, düünce ile sesin biri kesildiinde aynı anda dierinin de kesilmek zorunda kaldıı bir kâıdın iki yüzü gibi olduunu belirtmektedir. nsan aynı zamanda düünen varlıktır, hatta düünebiliyor olması varlıının önkouludur. nsanın düünme ve dil yetenekleri bu nedenle birbiriyle balantılıdır; zira ancak dil sayesinde düünür, düündüklerimizi yine dile aktarırız. Nitekim dilsiz olan, dilden boalmı bir düünce yoktur (Akarsu, 1984: 37). Dil ve insan varlıı arasındaki iliki insanın hem dile sahip olması, hem de dil tarafından kuatılmı olmasıyla karakterize olur (Özlem den aktaran Ergat, 2008: 11). Kısacası dil, düünceyi mümkün kılar. Örnein hayvanlarda olduu üzere dilin olmadıı yerde örgütlü bir düünce sisteminden söz etmek olanaksızdır. 1. Dil ve Sözcükler Göstergeler sistemi olan dilin temelini sözcükler oluturur. Locke a göre (2000: 16) sözcükler, idelerin duyulabilir göstergeleridir, gösterdikleri ideler ise bu göstergelerin dorudan anlamlarıdır. nsanlar bu göstergeleri kendi belleklerine yardımcı olarak kendi düüncelerini kaydetmek ya da idelerini açıa çıkarmak ve bakalarının görüüne sunmak için kullanırlar. Nitekim gerek canlı gerekse cansız doada dilden bir ekilde pay almamı hiçbir ey ya da olay yoktur, çünkü tinsel içeriini iletmek hereyin özünde vardır (Benjamin, 2006: 169). Kavramlar adlandırılırken benzer olanlar ve tek bir kategori içerisinde deerlendirilebilecekler aynı genel adla çaırılır; bu Doan Özlem; "Günümüzde Felsefe Disiplinleri", nkılâp Kitabevi, st,

209 türden bir adlandırma biçimi dilin daha kullanılı olmasını salar. Bütün dillerin bünyesindeki sözcüklerin çounluu genel terimlerdir ve bu, rastlantı ya da ihmalin deil aklın ve zorunluluun sonucudur (Locke, 2000: 21). Örnein duygu ve hareket yetenei olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık ların tamamı hayvan olarak adlandırılır. Ancak hayvanlar âlemi içerisinde kedi, köpek, at, inek gibi farklı türler yine dilin kullanılılıı açısından farklı adlarla anılırlar. Bununla birlikte dil, ayrımlar üzerine kuruludur. Bir baka deyile, her gösterge dilsel deer ini, ancak dilin yapısı içinde, dier göstergelerle olan ayrımsal konumu sayesinde kazanır (Altu, 2001: 218). ster yazılı ister sözlü olsun bir metin üretilirken sadece belirli kavramlara bavurulur; bu, anlamı karı tarafa iletmeyecek olan dier bütün kavramların dizgenin dıında tutulması demektir. Metin sahibinin kavramlara ilikin tercihleri, bir takım ayrımlar yoluyla gerçekleir ve anlam, ancak bu sayede ortaya konmu olur. Gösteren, gösterileni ancak baka gösterenlerle girilen ilikilerde belirginletirir ya da eklemler: Anlam sadece farklılıkların sistematik olarak düzenlenmesiyle üretilir (Coward&Ellis, 1985: 12). Yine dil, anlamı sürekli ertelemeler yoluyla kazanan bir oyundur. Zira ancak dil sayesinde o anda ve orada bulunmayan bir gösterilene gönderme yapılabilir; bunu ise dilden baka mümkün kılacak hiçbir ey yoktur. Gösterge, yoklukta varlıı temsil eder. Varolanın yerini alır. eyi kavrayamadıımızda ya da gösteremediimizde, onun varlıını, u andaki varlıını belirtemediimizde, varlıı sunulmadıında, iaret ederiz, göstergenin sapaı boyunca ilerleriz. Göstergeler alır, veririz. aretleiriz. Bu anlamda, gösterge, ertelenmi varlıktır (Derrida, 1982: 9). Derrida dilin, hem uzamsal ayırma hem de zamansal erteleme yoluyla anlamsal bir deer kazandıını différance kavramıyla ortaya koymaktadır. Erteleme ve ayırma anlamlarına gelen Fransızca différer kökünden türetilen différence sözcüünün bir harfini deitirerek elde ettii bu kavram ile Derrida, postyapısalcılıın temellerinden biri olarak kabul edilen yapı sökümcü gelenein temelini atmıtır. Öte yandan postyapısalcı différance fikri, Lévi Strauss un yapısalcılıı üzerine ina ettii ve anlamın ancak dieri üzerinden elde edildii ikili karıtlıklar (binary oppositions) kavramından beslenmektedir. Her gösteren ona benzeyen fakat onunla özde olmayan gösterenlerden farklıdır ve gene her gösteren anlamlandırma zincirinde ondan önce ve sonra gelenden de farklıdır (Coward&Ellis, 1985: 30). Dilde positiv terimler olmaksızın, yalnızca ayrımlar vardır. Derrida nın hareket noktası, Saussure ün bu bkz: www.tdk.gov.tr cümlesidir. Saussure, göstergelerin keyfi ve uzlaımsal olduklarını ve her birinin özsel özellikler tarafından deil, fakat onları dier göstergelerden ayıran ayrımlar tarafından belirlendiini ileri sürer (Altu, 2001: 222-223). Derrida ya göre bir merkez ya da balangıç noktasının olmadıı yerde her ey, bir söyleme dönüür. Merkezi ya da akın bir gösterilenin orada bulunmadıı bir sistem hiçbir zaman farklılıklar sistemi dıında mutlak bir biçimde var olmaz. Bununla birlikte akın gösterilenin yokluu, anlamlama oyununu sonsuz kılar (Derrida, 2005: 354). 2. Dil ve Nedensizlik lkesi Düünce ile dil arasındaki iliki, düünce sisteminin sofistike bir hal almasının, dili gelitirdii iddiası üzerine temellendirilebilir. nsan, yaam seyri üzerinde çocukluktan yetikinlie doru ilerledikçe kelime hazinesi artar; benzer biçimde ilksel topluluklardan daha gelimi toplumlara geçtikçe de kolektif olarak kullanılan sözcüklerin sayısı artar, dilin yapısı geliir. Dile gelmi her bir sözcük, her bir tümce ve hatta her bir söylem, bir gösterilene gönderme yapar. Dilin bu gösterenleri ile gösterilenleri arasındaki iliki, deerini nedensiz olmasından almaktadır. Bir baka deyile dilin nedensizlii ilkesi, dile o anda orada bulunmayan nesnelere gönderimde bulunmak yoluyla kiiler arası iletiimi mümkün kılma görevini yükler. aret etmediim ya da o anda fiziksel olarak iaret etmemin zaten mümkün olmadıı bir nesneye herhangi bir nedene balı olmaksızın verilmi adı dile getirdiim anda zihnimdeki fikir ile alıcının zihninde oluan imajın örtümesi dil yoluyla kurulan iletiimin en temel unsurudur. Burada ifade edenin zihnindeki fikir ile alıcının zihninde oluturduu imaj arasındaki iliki de, aynen dile getirilen sözcük ile gönderimde bulunulan nesne arasındaki iliki gibi buyrultusal ya da nedensizdir. Göstergelerin doal deil aksine uzlaımsal olarak isimlendirilmemeleri, dile toplumsal bir nitelik katar. Dilin doal mı yoksa uzlaımsal mı olduuna ilikin düüncelerin geçmii çok eskilere dayanmaktadır. Nitekim Eflatun un Cratylus u, bu soruya yanıt aranan felsefi bir tartımayı konu alır (Adamello, 2011; Hewes, 1993; Porzig, 1985). Bir nesneyi ifade etmek üzere harflerin belirli bir biçimdeki dizimi (sentaks) ile ortaya konmu olan sözcüün, genellikle o nesne ile açıklanabilir hiçbir ilikisi yoktur. Yani m-a-s-a harflerinin bu biçimdeki dizimi ile masa sözcüü dile getirildiinde, zihnimde oluan masa imajı ile seçilen harfler ve bunların dizimi arasındaki iliki tamamen buyrultusaldır. Bununla birlikte dil nedensiz olmasına karın, sanki doal bir takım kurallarla iliyormu gibidir. Örnein masa ya gönderme yapmak istendiinde Türkçe konuan her kii masa sözcüünü

210 kullanır ve Türkçe anlayabilen her kii de bu sözcüün dile getirilmesi ile neye gönderme yapıldıını anlar. Dolayısıyla o dili konuan bireyler arasında bir uzlaım söz konusudur; yani dil, buyrultusal olması nedeniyle uzlaımsaldır. Dili oluturan sözcükler ile göndergeleri arasındaki baın doal olmaması, aynı ide/göndergenin farklı dillerde farklı biçimlerde dile getirilmesine neden olur. Örnein kapı göndergesi, Türkçede bu sözcükle ifade edilirken; ngilizcede door ; Almancada die tür. ; Fransızcada ise la porte olarak dile getirilmektedir. Zihinde oluan bu fikir ile sözcüün yazılı/dile getirili biçimi arasında simgesel bir ba bulunmaması, bütün bu dillerdeki kapı kavramına karılık gelen sözcüklerin farklılamasına neden olur. Bununla birlikte yansıma köklerden (onomatopoei) türemi sözcükler (ör: ırıltı, çatırdama, meleme, havlama gibi) nedenli bir göstergeye örnek olabilir (Lechte, 2003: 196). Yine de doadaki hiçbir ey, belli bir gösterenin belli bir gösterileni telaffuz etmesini gerektirmez. Belirli bir ses ile onun kavramı arasında hiçbir doal ba yoktur, çünkü gösterilenlerini fiziksel olarak taklit etmesi gereken doal sesler bile dilden dile farklılık gösterir (Coward&Ellis, 1985: 29). Nitekim horozun Türkiye de üürüüü eklinde çıkardıı düünülen ses, Almanya da kikeriki, Fransa da cocorico, ngiltere de cock-adoodle-do olarak duyulur (Porzig, 1985: 17). Bununla birlikte her dilde var olan esesli ve eanlamlı sözcükler de gösteren ile gösterilen arasındaki ilikinin buyrultusallıına iaret eder. Örnein, yazmak sözcüünün kökü olan yaz ile bir mevsim olan yaz, e sesli sözcüklerdir, bunların göndergeleri birbirinden farklıdır ancak aynı harflerin aynı biçimindeki dizimiyle oluturulurlar ve dolayısıyla aynı biçimde dile getirilirler. Buradaki ilikinin buyrultusal olmadıını, aksine nedenli olduunu varsayalım. Böyle bir varsayım bizi, yazmak sözcüünün kökü olan yaz ile mevsim olan yaz sözcüklerinin arasında anlamsal bir iliki olduu sonucuna götürürdü. Oysa bunlar arasında anlamsal hiçbir iliki yoktur, bu sözcükler için sadece sentagmatik bir aynılıktan söz etmek mümkündür. Benzer biçimde eanlamlı sözcükler de sesler ile göndergeleri arasındaki baın doal olmadıına iaret ederler. Örnein, beyaz ile ak e anlamlı sözcüklerinin göndergeleri aynı olmasına karın bunlar, farklı seslerle ifade edilirler. Dilin kökenine ilikin yapılmı ve aaıda alıntılanan deneyin bulguları ve aslında sonrasındaki yorumlar, dilin kökenini bulma amacından saparak, dilin doutan getirilmediini ya da biyolojik olmadıını göstermeye hizmet etmitir: Muhtemelen ncilin papazlar tarafından en son deitirilen nüshasından bir süre önce, Mısır krallarından Psammetichus, en eski dilin hangisi olduunu belirlemek için, öncü nitelikte, psikodilbilimsel bir deney yaptı. Bunu nakleden Herodotus a göre kral, iki çocuun iki yaına gelinceye kadar, dilin konuulduu çevreden uzak tutulmalarını emretti. Çocuklar serbest bırakıldıklarında, Frigya dilinde ekmek e iaret ettii ileri sürülen bekos bekos eklinde bir ifade kullandılar. Böylece kral, bu dilin (Frigyaca nın) Mısır dilinden daha eski olduunu varsaydı (Hewes,1993: 7). En eski dili bulma amacıyla gerçekletirilen bu deneyin bir dier sonucu ilk bakıta dilin doal, doutan getirilen ve belki de yaama içgüdüsüyle balantılı olduudur. Oysa hikâyenin geri kalan kısmında daha rasyonel ve muhtemel bir açıklamaya yer verilmektedir: Daha sonraki yorumcular çocukların seslendikleri farzedilen kelimenin ilk hecesi olan bek sesinin (ikinci hece Yunanca eril-nominatif os dur) tecrit edilen çocukların, sütüyle beslendikleri keçilerin çıkardıkları sese çok yakın olduunu belirttiler (Hewes,1993: 7). Görüldüü üzere insan, dili taklit yoluyla örenir. nsan, doa tarafından sözcük adını verdiimiz düzenli sesleri çıkarabilecek organlarla donatılmıtır (Locke, 2000: 11), ancak sözcükler, nedenli ya da nedensiz olularından baımsız olmak üzere duyularak bellee alınırlar, bu, yukarıdaki örnekte de olduu üzere toplumsal deil, doal bir biçimde de gerçekleebilir. 3. Toplumsal ve Kültürel Olarak Belirlenmi Bir Sistem Olarak Dil Öte yandan hangi sözcüün hangi balamda anlamlı bir biçimde telaffuz edilecei ancak toplumsal olarak örenilir. Bir baka deyile hangi sözcüün hangi zaman ve mekânda ve kime hitaben söylenebilecei de yine toplumsallama süreci içerisinde örenilir. Gündelik etkileim içerisinde kültürün çocua iletilmesi ise, aile, akran grubu ve okul gibi anahtar toplumsallama ajanları sayesinde ve dil yoluyla gerçekleir (Halliday, 1978: 125). Örnein hastalanan birine geçmi olsun demeyi örenmesi kadar, öretmeni ile konuurken arkadaına kullandıı dili kullanamayacaını bilmesi de bu toplumsallama süreci içinde gerçekleir. Dilin toplumsallıına ilikin bir baka örnek de toplumumuzda sen ya da siz dilinin kullanımlarına ilikindir. Enformel ilikilerin hüküm sürdüü geleneksel toplumlarda toplumsallamı bireyler, yalnızca enformel deil aynı zamanda formel iliki örüntüsü içerisinde de iletiim kurdukları kiilerle sen diye hitap ederler. Toplumumuzun hem kentsel hem kırsal öeleri bünyesinde barındıran sosyolojik olarak eklektik bir yapıya sahip olması, hitap eden ya da hitap edilen kiilerin sen-siz ikilemi yaamasını de beraberinde getirmektedir. Kent kültüründe kiisel olarak tanınmayan kimselere sen diye hitap edilmesi

kabalık olarak yorumlanırken, köyde herhangi bir kiiye siz denmesi de samimiyeti zedeleyici bir unsur gibi deerlendirilebilir. Kültürün dile yansıması nedeniyle ortaya çıkan bu durum, ite bu nedenle normatif deil olgusal olarak çözümlenmelidir. Dil, iletiimin temelidir. Dil olmadan iletiim mümkün olmayacaı gibi, dil yoluyla iletiim kuran bir kitle olmadan da dil varlık gösteremez. Konuan üyesi kalmadıı için yok olup giden diller buna örnektir. Bununla birlikte, Esperanto gibi yapay diller de ortak bir kültürün ürünü olmamaları ve kuaktan kuaa aktarılmamaları nedeniyle büyük çapta konuan bir kitleden mahrumdurlar. Bu da, yapay dillerin popülerliklerini zaman içerisinde yitirerek gelecekte daha az kimse tarafından konuulacaklarının ya da yok olacaklarının habercisidir. Bir dilin var olabilmesi için konuan bir topluluk bulunması gerekir. Hiçbir zaman dilin toplumsal algı dıında varlıı yoktur; görünüe aldanmamak gerekir. Çünkü dil, göstergesel bir olaydır. Toplumsal nitelii, dilin iç özelliklerindendir (Saussure, 1985: 83-84): (Saussure, 1985, s: 84) DL KONUAN TOPLULUK Saussure ün dil ile konuan topluluk" arasındaki ilikiyi gösterdii emada da vurgulandıı üzere, varlık gösterebilmesi için konuan bir topluluun gereklilii dilin toplumsal olduuna iaret eder. Dil ve kültür, insan topluluklarının balıca ayırıcı özellii olduu içindir ki insanı konuan varlık olarak tanımlamak da olanaklıdır (Sencer, 1982, 120). Dil ile toplum arasındaki ilikinin temelinde toplumsal gerçekliin dile yansıması yer alır. Toplumsal gerçeklii oluturan kültür, corafya gibi pek çok öe, dil üzerinde belirleyicidir. Williams ın (aktaran Eagleton, 2005a: 48), farklı zamanlarda bir bütünlük standardı, zihin alıkanlıı, sanat, genel entelektüel gelime, yaam tarzının tamamı, anlamlandırıcı sistem, duygu yapısı, yaam tarzındaki unsurların karılıklı ilikileri ve ekonomik üretim ve aileden siyasi kurumlara kadar her Raymond Williams, The Long Revolution, Londra, 1961, yeni baskı Harmondsworth, 1965, s.42 211 ey olarak tarif etmi olduu kültürün bu kapsayıcı tanımı, görüldüü üzere toplumsal olan her eyi bir a gibi örmütür. Bu nedenle kültür, toplumun kolektif düünü ve eyleyi biçimlerinden ayrı düünülemez. Buradan hareketle kültürün, o kültüre sahip olan toplumun dile getiri biçimleri üzerinde de etkili olduu söylenebilir. Toplumsal ba dil ortaklıı yaratmaya yönelir ve belki ortak dile birtakım özellikler de kazandırır. Öte yandan, ekin birliini yaratan da belli ölçüde dil ortaklııdır. Genellikle, ekin birlii dil ortaklıını açıklamaya yeter her zaman (Saussure, 1985: 246). Bununla birlikte corafyanın yaratmı olduu fiziksel koulların da ilgili toplum/topluluun sözcük hazinesi üzerindeki etkilerinden bahsetmek olanaklıdır. Nitekim buna ilikin oldukça iyi bilinen bir örnek Franz Boas ın (1938) corafyasal konumları nedeniyle kar ile ilikileri youn olan Inuit Eskimoları nda kar ın farklı durumlarına verilen isimlerin çeitliliine ilikin tespitidir. Bu örnekten de görüldüü üzere kavramların o dilin sözcük hazinesinde yer alıp almadıkları, bunun düzeyi ve nasıl yer aldıkları, o toplumda o kavrama duyulan gereksinimle yakından ilikilidir. Türkçede günümüzde giyim-kuama ilikin kavramların birçounun Fransızca kökenden gelmesi ite bu yüzden tesadüf deildir. Türklerin giyim alıkanlıkları içerisinde yer almayan pek çok öenin, Batılılama hareketi ile Türk giyim kültürüne eklemlenmesi Türklerin bilgi stok una ilk kez giren bu öelerin Fransızca karılıkları ile isimlendirilmesi sonucunu dourmutur. Nitekim pantolon, bluz, manto, palto, döpiyes, ceket, kravat, mayo ve giyim ve kuama dair daha birçok sözcük Türkçeye Fransızcadan girmitir. Toplumsal sistemin, bir sosyal semiyotik olarak yorumlanmasıyla aslında bu sistemin, kültürün gerçeklii ni yaratan anlamlar sistemi olduuna iaret edilmi olur (Halliday, 1978: 123). Dilin kendisi de bir göstergeler sistemidir. Dili sosyolojik olarak incelenebilecek bir alan kılan dildeki göstergelerin sadece uzlaımsal olmaları deil; aynı zamanda kültürel olmalarıdır da. Bu balamda dil ile kültür arasında bir balantıdan söz etmek olanaklıdır. Dil, yaamın bütün alanlarında, günlük yaamın en yalın olaylarında, bilimin ana formlarında, görenekler ve törelerde, inançlarda ortaya çıkar; dil her türlü maddesel yaamın, tekniin, ekonominin de kouludur; dinde, hukukta, felsefe ve sanatta yeri vardır (Akarsu, 1984: 79-80). Kısacası bir kültürel yapı anlaılmak isteniyorsa, kültüre ilikin pek çok ipucunu içinde barındırması nedeniyle dile bakılması gerekir. Örnein Latincedeki birçok mecazi söyleyi incelendiinde bu dilin önceleri köylü bir dil olduu görülür: sevinç kavramının ( laetus ) kökeni gübreye (latemen); refah kavramınınki ise ( felix ), berekete (fecundus/fenus) dayanmaktadır. Ancak Yunan medeniyetiyle karılatıktan sonra

Latince, soyut bir dil haline gelmitir (Meillet, 1967: 54). Cassirer in (1953: 40) verdii bir baka örnek de, dilde adlandırmanın ve sınıflandırmanın ne denli kültürel olduuna ilikindir. Ona göre bazı yerli kabilelerde dans etme ile çalıma aynı sözcükle karılanmaktadır; bu iki etkinlik arasındaki ayrım onlar açısından kolay anlaılabilir bir ey deildir, zira dans ve tarımın her ikisi de onların geçim kaynaını salama amacına hizmet eder. Hatta dans o denli önemlidir ki, ürünlerden aldıkları verimin topraa verdikleri önemden ziyade danstaki performanslarına balı olduunu düünürler. Kültürel bir birlik olarak düünüldüünde uluslar, dilleri bakımından birbirinden farklılaırlar. Bu farklılıın temeli ulusların birbirinden farklı kültürler ve dolayısıyla farklı düünme ve eyleme biçimlerine sahip olmalarıdır. Ulusların tinsel özellikleri çeitli olduundan dilin yapısı da çeitlidir. Çeitli ulusların dil yaratmalarını baardıkları ayrı yolları görmekle insan hem dil yapılarının ayrılıklarının nedenini, hem de dillerin düüncenin gelimesi üzerine etkilerini anlamı olur (Akarsu, 1984: 52-53). Bununla birlikte Harris e göre de (aktaran Akarsu, 1984: 55), her ulusal dilin kendine öz bir dil-ruhu (Sprachgeist) vardır. Bu nedenle Derridacı anlamda göstergenin anlamının sürekli ertelendii gibi metin çevirilerinde de dili çevrilen metnin özgün bir dil-ruhuna sahip olması nedeniyle çevrilen ifadelere karılık bir takım ifadeler bulunsa da, metnin yazıldıı dilin ruhu daima ertelenir ve hiçbir zaman o ruha kelimenin tam anlamıyla ulaılamaz. Örnein Kaplan (1966), Dou dillerinde ve Semitik dillerde daha dolaylı ifadelerin, ngilizcede ise daha dorudan ifadelerin hâkim olduunu dile getirir. Özellikle Dou dillerinde yazılan metinlerin birçounda bahsedilmek istenen konunun etrafında gezinildii, eylerin neler olduklarından ziyade neler olmadıklarına odaklanıldıı ve konuya hiçbir zaman dorudan bakılmadıından bahseder. Aynı toplum içinde de farklı toplumsal katmanların dili kullanı biçimleri farklılamaktadır. Bu nedenle dilin kullanım biçiminin kendisi de balı baına toplumsal bir gösterge olarak düünülebilir. Nitekim Vološinov, göstergebilim ile ideoloji arasında yakın bir iliki olduunu iddia eder: Gösterge olmaksızın ideoloji olmaz deolojik olan her ey göstergebilimsel bir deer taır. (Vološinov, 1973: 9-10). Bu bakımdan Vološinov un aksan kavramı da bu ideolojik göstergeye iyi bir örnek tekil etmektedir. Kiinin kullandıı aksan, onun sınıfını veya geldii bölgeyi göstermektedir, aksana ait sesteki ini çıkıları, tonlama ve vurgular bu nedenle birer gösterge olarak düünülebilir (Hodge&Kress, 1988). Bununla birlikte Bernstein, toplumdilbilime kazandırmı olduu dilsel kodlar 212 kavramı ile bireylerin nasıl farklı toplumsal sınıflarda konumlandıklarını ve bunu eitim sistemindeki ayrımcılıı körükleyerek nasıl yeniden üretildiini göstermeye çalıır. Ona göre ngiliz toplumunda orta sınıf, gelimi konuma kodlarını kullanırken; içi sınıfı ise ancak sınırlı konuma kodları ile iletiim kurmaktadır. (Halliday, 1978; mer, 1990; Slattery, 2008). Belirli bir toplumsal kesimin bunun sosyolojik anlamda sınıf olması gerekmez- dili kullanma biçimi sosyolekt olarak adlandırılır. Öte yandan bireylerin dili kullanma biçimlerindeki farklılıklar, her bir bireyin kiisel bir konuma çeitliliine sahip olduu na iaret eden idyolekt kavramı ile yakalanabilir (Harris, 2001: 126). deoloji göstergeden kopartılamadıı gibi gösterge de somut, toplumsal iliki biçimlerinden tecrit edilemez (Eagleton, 2005b: 271). Bununla birlikte Vološinov a göre (1973: 23) dil, ancak bir noktaya kadar ideolojiktir; öte yandan bir ulus içerisindeki farklı toplumsal sınıfların farklı ideolojilerini aynı ulusal dil içerisinde ifade etmelerini zorunlu kılması nedeniyle de sınıf mücadelesi temelli bir ideolojiden uzaktır. Yine de dil, aynı ulusal dili paylaan farklı kesimlerin düüncelerini dile getiri biçimlerinin -ya da daha kısaca ifade edecek olursak söylem lerinin- farklılaması nedeniyle, içi ve burjuvanın, kadın ve erkein, idealist ve materyalistin aynı ekilde paylatıı, görece özerk bir sistemdir (Eagleton, 2005b: 273). Logos, düünce sistemi ya da düüncenin içerisinde sunulduu söylem ve nomos da denetim ve düzenleme mekanizması biçiminde tanımlanırlarsa; bu noktada logonomik (söylem düzenleyici) bir sistem anlamların üretimi (production) ve alınması (reception) koullarını ortaya koyan bir dizi kurallar sistemi olarak karımıza çıkmaktadır. Ebeveyn, öretmen, iveren tarafından öretilen logonomik sisteme; çocuk, örenci, çalıan tarafından meydan okunur (Hodge&Kress, 1988: 4). Kısacası logonomik sistemde hükmeden ve tabi olan kesimlerin varlıından söz edilebilir. Bu toplumsal kesimlerin gelitirdii diller de birbirinden farklılık göstermekle birlikte baskın olan dil, hükmeden kesimin dilidir. Bu balamda baskın dili ve söylemi çözümlemek yoluyla toplumsal yapılar anlamlandırılabilir. Örnein logonomik bir sistem kadını aaılayan bir akaya müsaade edebilir, bu durum mevcut sistemde erkeklerin baskın grup olduu bir toplumsal cinsiyet ilikileri yapısına iaret eder (Hodge&Kress, 1988: 5). Nitekim toplumun kültürel bir öesi olan mizah anlayıında, örnein, kadın cinselliini ve bedenini aaılayan cinsiyetçi söylemlerin çokluu, o kültürün ataerkil bir yapıda olduunu ve bu yapının da kemiklemi bir hal alarak tüm gösterge sistemlerine sirayet ettiini göstermektedir.

213 Dil, sanat, aile yapısı, giyim biçimleri gibi insan kültürünü oluturan pek çok anlam sisteminden biridir (Halliday, 1989). Ancak bununla birlikte dile getirilen düünceye dair mesajın doru anlaılabilmesinin önemli koullarından biri de, mesajı veren ile alanın ortak bir kültürü paylaıyor olmalarıdır. Zira her bir imaj üreticisi, ürettii mesajın niyet ettii gibi anlaılması bakımından alıcılarına baımlıdır. Bu da alıcıların o mesajlara ilikin bir dizi bilgiye sahip olmalarını gerekli kılar (Hodge&Kress, 1988:4). te bu nedenle bazen yabancı bir dilde ifade edilen basit bir cümle, cümleyi oluturan tüm kelimelerin karılıı bilinse bile, tam olarak anlamlanamaz, zira belki de bu mesaj o kültüre ilikin bir tür bilgiyi gerekli kılmaktadır. Deyimler buna iyi birer örnek tekil eder. Bunlar uzun uzadıya dile getirilebilecek bir düünceyi, birkaç sözcük ile ve düzanlamından uzaklaarak karı tarafa iletirler. Her dilde kendi kültürel öeleri ile paralellik içerisinde olmak üzere geçmi kuaklar tarafından oluturulmu böyle söz öbekleri bulunur. Bunların anlaılabilmesi için ya o kültür içinde sosyalize olunması ya da o kültürel yapının iyi bilinmesi gerekir. Örnein tutumlu olmayı salık veren sakla samanı gelir zamanı deyiminde yer alan sözcüklerin her birinin anlamı, anadili Türkçe olmayan mesaj alıcısı tarafından bilinse bile, burada verilmek istenen yananlama balı asıl mesajın, içerisinde kültürel öeler barındırması nedeniyle, anlaılması zordur. Görüldüü üzere Türkçede sıklıkla kullanılan bu deyimde samanın kıymetli olduu tarım toplumlarının kültürüne bir gönderme vardır. Kısacası belirli bir toplumdaki kültürel bilgi stokuna ilikin bir tanımlama ve analiz yapılmaksızın o kültür ile doru bir iletiim kurmak imkânsız olmaktadır (Hodge&Kress, 1988: 26). Sonuç ayet göstergebilim, göstergeler aracılııyla ortaya konan anlamı bulup çıkarmayı amaç edinmise; bu durumda dil, anlamla yüklü olduundan göstergebilimde merkezi bir konum igal eder. Bununla birlikte dilin, bu çalımada tartııldıı üzere pek çok açıdan sosyal bir olgu oluu, dil meselesini toplumsal göstergebilimin alanına çekmektedir. Bir iletiim sistemi olarak dil adlandırma üzerine kuruludur. Adlandırmayı salayan her bir sözcük ise özünde bir gösterge nitelii taır. Sözcüklerin o anda orada bulunmayana da iaret etmesi nedeniyle dil, ayrımlar yoluyla anlam kazanır. Bununla birlikte sözcüklere duyulan ihtiyaç, hem bireysel düzlemde hem de toplumsal düzlemde bireyin ya da toplumun düünce biçiminin ne denli sofistike olduuyla ve/veya kültürüyle yakından ilgilidir. Dolayısıyla dilin hem ideolojik hem de kültürel olduunu; aslında kısacası sosyal olduunu söylemek mümkündür. Sözcükler ile bu sözcüklerin göndergeleri arasındaki ba hiçbir koulda doal deildir, hatta yansıma sözcüklerin dahi farklı dillerde farklı biçimlerde ifade edilmeleri bu baın doal olmadıının kanıtıdır. Bu nedenle dil, nedensizdir. Nedensiz olan dil ise, buyrultusaldır; dolayısıyla uzlaımsaldır. te dili toplumsal kılan da budur. Bununla birlikte toplumsal olarak ortaya konan her ürün, toplumsal göstergebilim yoluyla anlamlanmaya muhtaç göstergelerle doludur. Bütün bunlar bir arada deerlendirildiinde, uzlaımsal olması ve göstergelerden oluması nedeniyle, literatürde çeitli yönleriyle ele alınan dil in toplumsalgöstergebilimsel bakı açısıyla ele alınması gereken bir alan olduu açıkça görülmektedir. KAYNAKÇA ADAMELLO, Francesco (2011). The Cratylus of Plato: A Commentary, Cambridge University Press: New York AKARSU, Bedia (1984). Wilhelm Von Humbold ta Dil-Kültür Balantısı, Evrim Matbaacılık: stanbul ALTU, Taylan, (2001). Dile Gelen Felsefe, Yapı Kredi Yayınları: stanbul BARTHES, Roland, (1986). Elements of Semiology, Hill & Wang: New York BENJAMIN, Walter, (2006). Son Bakıta Ak, (sunu ve hazırlayan: Nurdan Gürbilek; çev: Haluk Barıcan), Metis Yayınları: stanbul BOAS, Franz, (1938). The Mind of Primitive Man, The Mac Millan Company: USA CASSIRER, Ernst, (1953). Language and Myth, Dover Publications Inc: New York COWARD, Rosalind & Ellis, John, (1985). Dil ve Maddecilik, (çev: Esen Tarım), letiim Yayınları: stanbul DERRIDA, Jacques, (1982). Margins of Philosophy (translated by Alan Bass), The Harvester Press DERRIDA, Jacques, (2005). Writing and Difference, (translated by Alan Bass), Routledge EAGLETON, Terry, (2005a). Kültür Yorumları, (çev: Özge Çelik), Ayrıntı Yayınları: stanbul EAGLETON, Terry, (2005b). deoloji, (çev: Muttalip Özcan), Ayrıntı Yayınları: stanbul ERGAT, Ali, (2008). Felsefede Dil, Düünce ve Varlık likisi: J. Locke ve G. Berkeley Örnei, Birey Yayıncılık: stanbul HALLIDAY, Michael Alexander Kirkwood, (1978). Language as Social Semiotic: The Social Interpretation of Language and Meaning, Edward Arnold Ltd: London HALLIDAY, Michael Alexander Kirkwood, (1989). Part I, (içinde) Language, Context and Text: Aspects of Language in a Social-Semiotic Perspective, Halliday, Michael Alexander Kirkwood & Hasan Ruqaiya, Oxford University Press: Hong Kong HARRIS, Roy, (2001). Linguistics After Saussure, (içinde) Paul Cobley, The Routledge Companion to Semiotics and Linguistics, Routledge, s:118-133 HEWES, Gordon Winant, (1993). Dilin Douuna likin Kuramlar (çev: H. Boynukara & B.C. Tanrıtanır), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ofset Baskı Tesisleri: Van HODGE, Robert & Kress, Gunther, (1988). Social Semiotics, Cornel University Press: Ithaca & New York MER, Kamile, (1990). Dil ve Toplum, Gündoan Yayınları: Ankara KAPLAN, Robert B., (1966). Cultural Thought Patterns in Inter- Cultural Education Language Learning, Volume: 15, Issue:1, p.1-20 LECHTE, John, (2003). Key Contemporary Concepts, Sage Publications LOCKE, John, (2000). nsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme III-IV. Kitap, Öteki Yayınevi: Ankara

214 MEILLET, Antoine., (1967). Dillerin Yapısı ve Gelimesi (çev: C. Meriç & B. Vardar), Dönem Yayınevi: stanbul PORZIG, Walter, (1985). Dil Denen Mucize (çev: Vural Ülkü), Kültür ve Turizm Bakanlıı Yayınları, Ulucan Matbaası: Ankara RFAT, Mehmet, (2009). Göstergebilimin ABC si, Say Yayınları: stanbul SALZMAN, Zdenek, (1993). Language, Culture and Society, Westview Press: USA SAUSSURE, Ferdinand De, (1985). Genel Dilbilim Dersleri (çev: Berke Vardar), Birey ve Toplum Yayınları: Ankara SENCER, Muzaffer, (1982). Dil ve deoloji, Amme daresi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 3, 119-122 SLATTERY, Martin, (2008). Sosyolojide Temel Fikirler (yay. haz. Ümit Tatlıcan & Gülhan Demiriz), Sentez Yayın: stanbul VOLOŠINOV, V.N., (1973). Marxism and the Philosophy of Language, (translated by: Ladislav Matejka and I.R-Titunik), Seminar Press: New York & London