KENTSEL BİR TASARIM ÜRÜNÜ: SOKAK SANATI Gizem ERDOĞAN * ÖZET Kentsel tasarım; kentsel planlama sürecinin parçasıdır. Kente ait tasarımlar; kullanıcı tarafından şekillenmektedir ve mekanın bir parçası haline gelmektedir. Kent yaşamına insan öncelikli bakıldığında; kentin içinden alınacak hiçbir kesit yaşantıyı dışarıda bırakamaz, bırakmamalıdır da. Günümüzde; kent merkezlerindeki sokakların yüzeyleri olan duvarlar boş kalmamaktadır. Bu yüzeyler sanatçının ve tasarımcının hakimiyetine girmeye başlamıştır. Bu bildiride; yüzeyler ve duvarları kaplayan çalışmalar birer sanat ürünü olarak, kullanıcısı olan kentli üzerinden değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Kentsel Tasarım, Sokak Sanatı, Kent Duvarları AN URBAN DESIGN PRODUCT: STREET ART ABSTRACT Urban design is the part of urban planning process. Belonging to urban design, is constructed by the user and is becoming a part of space. When looking city life in human priority; will be taken from any section of this can not be left out and should not. Today in cities centers, surfaces of streets; walls are not empty. Surfaces began to be taken control by artists and designers. In this paper; surfaces and wall covering work as arts pruducts, realised on the citizen's concept. Key Words: Urban Design, Street Art, City Wall * Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi, gizemerdogan@gmail.com
1. GİRİŞ İhtiyaç ve kullanım ilişkisini ortaya koyan, kent için tasarlanmış; kente yerleştirilmiş yapı, nesne ve donatılara ait bağlam üzerinden tasarıma bakmak önemlidir. Bu, bizi; soyut tasarım kavramına, yalnızca bilimsel yöntemler değil, gündelik ihtiyaçlar üzerinden de değerlendirmeye zorlar. Tasarım ürünleri; sanatın hayal gücü, bilimin neden-sonuç ilişkisi ve teknolojinin desteği ile özgünleşir. Şehircilik de bir yapma sanatıdır. Bu bağlamda; kentsel tasarım; kentsel planlama sürecinin parçasıdır. Kentsel tasasım; kent olgusunu, teknolojik ve sosyal süreçleri arasında bağlantı kurarak, kültür kavramına gönderme yapan, şehre müdahalenin aracıdır (Günay,2003). Kente ait tasarımların ölçütleri, kullanıcı tarafından şekillenmekte ve kurgulandığı bağlamın; yani mekanın bir parçası haline gelmektedir. Tasarımların kente dahil olması, kullanıcıyla buluşması, sahiplenilmesi; kimi zaman kentin betimlenmesine; kimi zaman da kent tarafından betimlenmesiyle sonuçlanmaktadır. Her iki şekilde de tasarımın, kentin ortak belleğinde önemli bir yeri vardır. Kentte bulunan sayısız nesneler, birer kimlik ve işaret öğeleri olarak; sanatçıların, tasarımcıların en çok da kentlinin besleyicisidir. Bu ürünler, farklı disiplinlerin besleyicisi oldukları gibi, aynı zamanda fiziksel çevreyi ve yaşantıyı eleştiren, yeniden kurgulayan çalışmaların da konusu olmaktadır. Kent yaşamına insan öncelikli bakıldığında; kentin içinden alınacak hiçbir kesit yaşantıyı dışarıda bırakamaz, bırakmamalıdır da. Günümüzde; özellikle kent merkezlerindeki sokakların yüzeyleri olan duvarlar boş kalmamaktadır. Bu yüzeyler sanatçının ve tasarımcının hakimiyetine girmeye başlamıştır. Geleneksel mozaik çalışmalardan, dijital projeksiyonlara, poster uygulamalarından, stencillere bir çok farklı teknikte sanatçıların çalışmaları ile şekillenen bu yüzeyler hem kabul gören, hem de direniş gösterilen mekansal birer üründürler. Bu bildiride; gün içinde çok farklı özelliklere sahip yüzlerce kullanıcının, en azından birkaç dakika boyunca baktıkları, zihinsel haritalarına kazıdıkları; vitrinler, kepenkler, yüzeyler ve duvarları kaplayan çalışmalar birer sanat ürünü olarak, kullanıcısı olan kentli üzerinden değerlendirilecektir. 2. KENT- TASARIM- MEKAN Kent yapısı, nüfus, fiziki ortam- çevre, teknoloji ve sosyal örgütlenme eylemlerinin sonucudur. Kenti; içinde hareket eden sosyal olaylar, üretim, tüketim ve semboller tarafından kurulan sürecin fiziksel yansıması olarak görmek 8
gereklidir. Bu yansımada tasarımın; başka bir deyişle; mekanın düzenlenmesinin sosyal yapı ile kuvvetli bir bağlantısı vardır. Kent; bir gelişim süreci olarak ele alınabilinir. Kent kurgusu; farklı kültürlerin ve onların gereksinimlerinin biçimlendirmesiyle değişmektedir. Kültür; deneyleri saklayan ve yayan sembol sistemlerinin evrimi temeline dayanır (Aksoy,1975) ve bu biçimlendirme eyleminin nedenidir. Uygarlıklar düzeyinde kültür ve kent kurgusu ilişkisi bir toplumun siyasal, ekonomik, kültürel örgütlenmelerinin kaynaşması ile karşılıklı bir etkileşimi gerektirir. Bu örgütlenmeler; bir bütünü oluşturan kent mekanında gerçekleşmektedir (Yamaçlı,1997). Geçmiş deneyimler ve semboller, kent mekanında; bir dil (sokaklar, cepheler, duvarlar, yapılar, kapı ya da bacalar hatta kapı kolları) oluşturarak karşımıza çıkmaktadır. Her uygarlık; kentlerini, çevrelerini, yapılarını kendi toplumsal ve kültürel örgütleşmesinin gereklerine göre oluşturmuştur. Sosyo- kültürel değişimin yansımaları fiziksel çevrede de hissedilmektedir. Toplum tarafından gereksinim duyulmayan, onun örgütleşmesinin gerektirmediği bir yapının ortaya çıkması olası değildir (Kuban,1992). Kentin algılanması; binanın algılanmasından farklıdır. Kent değişik insanlar tarafından farklı düzeylerde algılanmaktadır. Mekanın bütün olarak algılanmasında doku önemlidir (Hesselgren,1969). Mekanın algılanan büyüklüğünü etkileyen en önemli özellik mekanı belirleyen yüzeylerin dokusal özellikleridir. Kent için bu; yüzeyler, duvarlardır. İnsan; çevreye anlam kazandıran, işleyen, şekillendiren öğedir. Doğal çevre ile insan ilişkilerinin etkileşiminin mekana yansıması; coğrafi mekan organizasyonu ve düzen kurma çabasıdır. Yaşanabilir çevreler oluşturulmasında kentsel tasarım eylemleri önemli araçlardır. Kentsel tasarımcının uğraş alanı; çoğunlukla fiziksel çevrede örgütlenme, düzenlenme ve denetim sorunlarına çözüm aramaktır (Aydemir,1979). Günümüzde yapılaşmış çevre; kullanıcı tepkileri doğrultusunda (ama kullanıcıyı tahrik eden, ama kullanıcıya cevap veren) oluşturulması gereken alan olarak kentsel tasarımcıların, sanatçıların, mimarların hatta mühendislerin karşısına çıkmaktadır. Tasarım; mekansal çevre için özetlendiğinde hem teknik bilgiyi, hem çağa özgü biçimlenme özelliğini, hem de toplumsal yapıyı değerlendirmeyi aynı anda ele almayı gerektirir. Tasarımcının; tasarımı yapılan mekanın davranış çerçevesini ; çeşitli davranışlara cevap verebilmesi için daha iyi gözlemlemesi gerekmektedir. Sosyal ve kültürel çevredeki değişim ve davranış farklılıklarını yaklaşımına dahil etmesi de mekanın başarısı için önem taşımaktadır. Tasarım konusu kent olduğunda; izlenmesi gerekli değişim ve davranışlar kentliye aittir. Tasarımcı; kentin toplumsal, ekonomik, sosyo-kültürel çevresindeki değişimlerin parametrelerini belirleyerek onları yorumlamak ve gelişim değişim yönünü kestirmek, buna göre çözümler bulmak zorundadır. kentlinin davranış ve görüşlerini de yaratımlarında göz önünde bulundurması gerekir. 9
Bu bağlamda yaşanabilir kentsel mekanın üretim süreci olan kentsel tasarım; kentin; biyofizik çevresi, sosyo-psikolojik çevresi (yer'in ortak yaşam ve güven duygusu, kentlerin anlamı, imgeleri, karakteri ve kimliği), mimarlık, estetik çevresi (kütle-mekan-biçim ilişkisi, görsel, estetik ve tarihsel değer) ve üretim sürecini kapsamaktadır. Masa başında, bilgisayarlar ve ileri teknoloji programlar kullanılarak, yasa ve yönetmeliklere sıkıştırılmaya çalışılan kamusal mekan tasarımları; sosyal değişimleri, girişimleri; ekonomik, politik süreçleri açıklamakta geç kalmakta, cevapladığını iddia ettiği zaman da yetersiz kalmaktadır. Kullananların yaklaşım ve davranışlarından yola çıkılmadan yapılan uygulamalar hiçbir zaman kağıt üzerindeki gibi gerçekleşememekte, tüketilememektedirler. Sosyo- kültürel değişim; toplumsal rol ve statüler, gelenek ve görenekler, bilgi ve eğitim düzeyi ve değer yargıları davranışlara, bu davranışların ihtiyaçları da mekana yansımaktadır (Şekil 1). Teknolojinin yarattığı mekanlar ile de insanın tatmin olması çok zordur. Bu noktada; kültürün, fiziksel yaşam alanına aktarılması önem kazanmaktadır. Kentsel tasarımcı; kullanıcı mutluluğunu ön plana aldığı müddetçe bunları gözlemek durumundadır. Şekil 1: Tarlabaşı ndan Bir Görüntü, istanbulresimleri.net, Erişim: Haziran 2010. İnsanın; mekanla paylaştığı süreç önemlidir. İnsan yaşadığı mekanı; kendi sosyal ve kültürel yapısıyla biçimlendirirken yaşadığı çevreye kültürel kimlik 10
kazandırmaktadır (Şekil 2). Kentsel mekanların (ilk anda çekici gelseler bile) sesi çıkmaz, kalp atışı hissedilmez, yaşanmışlık taşımazsa; insana ulaşamadan ruhsuz bir şekilde kalır, terk edilir. Kentli tarafından terk edilen, benimsenmeyen, güvenliği problemli alanlara dönüşür. Mekan kullanıcısı olan kentli ile yaşar, kentli ile şekillenir. G.Broadbent (1973) göre; insan dizgesi belirli bir yerde belirli etkinlikler gerçekleştirmek ister. Bu etkinlikler ile çevre uyumsuzluk içindeyse her ikisini uzlaştırmak için bir ortam tasarlanır. İnsan duyuları yardımı ile çevre bağlantısını kurmakta güçlük çektiğinde kenti değiştirme arayışına girmektedir. Bu bir anlamda; kendi çevresini kontrol altına alma isteği ile çevrelerini etkileme sürecidir. Kendi çevresine yabancılaşan insan; görsel algılama süreci ve çevre etkileşiminde yer i bir sorun olarak önümüze koymaktadır. Şekil 2: Kentlinin Yaşam Tarzının Kamusal Mekana Yansıması, www.pps.org, Erişim: Haziran 2010. 3. KENTSEL DUVARLAR VE SANAT Mekan; madde ve boşlukların, uzaklıkların yarattığı ortak etkilerle insanların değişik yorumlarla zenginlik kattığı ve bu olguyu farklı bilinçlerle algıladıkları kabul edilen bir çevre kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle de; mekanın genel kabul görmüş veya standarda bağlanmış bir boyut sınırı olamaz 11
(Gezer,2008). Ancak; kentsel mekan kent kullanıcısı ve sanatsal kurgu arasındaki ilişkinin boyutu önemlidir. Geçmişten günümüze insanoğlu varlığını ölümsüz kılmak için zaman ve mekana hükmetmeyi hedefleyerek duygularını, gündelik yaşamlarını duvarlara aktarmışlardır. Kent kültürü ile yakından ilişkilendirilen duvarlar; eski dönemlerden beri ressamların ilgisini çeken yüzeylerdir. Yerleşik hayata geçilmesi ile birlikte, kentin duvarlarını iletişim alanı olarak kullanmak, duvarlara protest iletiler yazmak var olan bir eylem biçimi olmuştur (Rastlanılan ilk protesto yazısı M.Ö. 79 yılı tarihli Pompei şehrindedir). İnsanoğlu isteklerini yazının bulunması öncesinde de duvarlara resimler yapmış, gündelik hayatını aktarmıştır. Yazının bulunmasından sonra ise; gündelik hayatını, isyanını, sevgisini, nefretini, hikayesini hem resmetmiş, hem yazmıştır. Duvara yazı yazma, bireyin şehre, dışarıya kendinden bir iz bırakma isteğinin uzantısıdır. duvarlar, yüzeyler; insanlar için hep ifade mekanları olmuştur. Kamusal mekanda; hakim toplumsal anlayışın ve muhalefetin kendini ifade edebilmesi kadar, bireyin kamusal mekanda kendini ifade edebilmesi de önemlidir. Bir gruba bağlı olma zorunluluğu olmadan kamusal alana katılımı sağlayabilecek en etkili çözüm sanattır. Duvarlar ve yüzeyler de kentli tarafından algılandığı, tüketildiği için kamusal alanlardır. Duvarlar, yüzeyler değişen toplumun ihtiyaçlarını da karşılayabilecek şekilde yeniden tasarlanırken, bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bireyin kamusal mekanda kendini ifade edebilmesi önemlidir. İdeal anlamıyla kamusal mekanlar; hiçbir grubun denetimine bağlı olmaksızın etkileşim sağlanan ifade alanlarıdır. Modern dünyada; mimari anlamda; kentsel çevrede kişiyi bir mekana ileten eleman olarak ele alınan duvarlar; sağır etkiye sahip yan yüzeyler ya da cepleri oluşturmaktadır. Monotonluk etkisini giderirler, kentte çevrede açık ya da yarı açık mekanları oluştururlar (Yamaçlı,1997). Günümüzde; kamusal mekan kullanımlarında cepheler önem kazanmaktadır. Mahremiyet elemanı da olan duvarlar, iletişim yüzeylerine dönüştüğünde, estetik değer kavramı ön plana çıkmaktadır. Duvarın ele alınış biçimindeki arayış çeşitliliği; estetik kriterleri de çeşitlendirmektedir. Bu çeşitlenmeyi; kullanılan malzemenin farklı etkileri gibi, cephe üzerine uygulanan planlı ve ya plansız çalışmalar sağlamaktadır. Günümüzde, yüzeyin estetik değer oluşturmadaki önemi, biçimin değer oluşturmadaki öneminin önüne geçmektedir (Yıldırım,2004). Sanat; gündelik hayat ile derin ve dolaysız bir iletişim halindedir ve eylem alanı olarak iletişim özelliğini barındırır. Toplumsal üretim içindeki tek kalıcı araçtır. Her dönemde, sanat, yaşamasını sürdürmüştür. Sokak sanatı; kamusal sanat türleri içinde farklı bir konumdadır. İktidar kavgası yaşanan kamusal alanda önemli toplumsal işlevi vardır. Sokak sanatının ortak özelliği bir otorite tarafından tasarlanmamış olmasıdır. Ürün yani eser; yalnızca tasarlayana ve 12
onu kullanana aittir (Şekil 3). Tasarlayan da çoğu zaman tükettiği, sahiplendiği mekana üretim yapmaktadır. Politik ve sosyal sistem mekanizmasından bağımsız özgür bir ifadeyi taşır. Sokak sanatı; genellikle yasadışıdır ve sanat ürünlerinin metalaştırılmasına karşı olarak sanat piyasası dışındadır. Sanat; hem üretici güçlerin doğrudan parçasıdır, hem de gücünü başkaldırı ve karşı çıkıştan almaktadır. Sanatın oluşturduğu karşı bilinç, toplumu dönüştürür ve değiştirir. Gelenekleri ve geleneklerin yoz yanlarını hedef alır. Şekil 3: Bansky nin Ünlü Çalışmalarından, www.anvari.org, Erişim: Haziran 2009. Sokak sanatçıları, kamusal mekanı, kurumsal mekanizmadan kopartarak iletişim aracı halinde yeniden kente sunar. Bu şekilde çalışılan mekanlar; yeniden sahiplenme ve aidiyet duygusunu arttırır. Sokak sanatı; motivasyonunu kenti ve kentsel mekanları üreten faktörlerin dışlayıcı ve eşitliksiz içeriğine olan duruştan almaktadır. Kamusal sanatlar; mekana hareket, özgünlük katar. Yerin anlamını oluşturur, bulunduğu alanı canlandırır, yaşamasını sağlar. Günlük hayatlarına devam eden kentli için oyun alanı oluşturur. Kent mekanı ve eserler birbirlerini etkiler dönüştürür. Mekan belleği oluşturur. İnsanların o mekanda geçirdikleri zamanı 13
uzatır. Mekanı; oturma dinlenme toplanma ve aktivite alanı haline getirir. Kentliyi pasif seyirci olmaktan çıkarır, katılımını sağlar. Kimlik, aidiyet, imge yaratır. Mekanda yönlerin, yolların bulunmasında kentliye yardım eder. Zihinsel harita oluşturmayı kolaylaştırır. Yönlendiricidir İnsan; fiziksel çevre ile kendi yaşantısı arasında organik bir bağ olduğunun bilincine vardığında kendisini daha büyük bir organizma olan kentin bir parçası olduğunu hisseder. Sokak sanatı girişimleri marjinal sanat türü olarak farklı toplumsal katmanlardaki insanları birleştirici niteliğe sahiptir. Bu bağlamda da; kentler ve kamusal mekanlar; sanat için önemli konu haline gelmişlerdir. Duvarlar; basit bir mimari unsur değildir. Kent belleği yaratmada, odak noktası haline getirmede, dokuda işaret oluşturmada, işlevsellik kazanmada, mekana estetik nitelik kazandırmada katkıları vardır (Şekil 4) Şekil 4: Filistin Duvarında Yer Alan Çalışmalar, www.anvari.org, Erişim: Haziran 2009. Günümüzdeki yansıması aynı kabul edilmese de; Michelangelo, Picasso, Granché kamusal sanat üretimleri bilinen sanatçılardandır. Kamusal sanat; sanatçıların izleyici ile özgür, sansürsüz bağlantı kurabilecekleri bir türdür. Kamusal alanda sergilenen sanatlar; yapıların cephelerini, duvarları, kepenkleri birer tuval olarak değerlendirmektedir. Metro istasyonları, meydanlar, önemli kamusal binalara yerleştirilen yasal uygulamalar gibi (Şekil 5-6), sokak sanatı olarak adlandırılan; kentsel alanlarda otoritelerin izinleri dışında yapılan Grafiti, Poster, Piece, Mozaik, Stencil, Etiket, Light graffiti, 3B Tebeşir çalışmaları, Apartman boyama, Gerilla pazarlama uygulamaları da kamusal sanat ürünleridir (Şekil7-8). 14
Şekil 5-6: Sokak Sanatlarından Hollanda dan bir örnek, www.metro.co.uk, Erişim: Haziran 2009 15
Şekil 7: Marjinal Sokak Sanatlarından İstanbul da Bir Çalışma, Murat Başımoğlu Arşivi, 2009 Şekil 8: Marjinal Sokak Sanatlarından İstanbul da Bir Stencil Örneği, Kişisel Arşiv, 2009 16
Grafiti sanatı bireysel anlatım biçimleri; çeşitlilikleri ve geçicilikleri ile birçok açıdan toplumsal eylemlerdir. Stencil gibi politik dilleri olan çalışmalar; popüler kültürün ötesinde yargılayıcı ve uyarıcıdırlar. Grafitistlerin mekanlarda kendilerinden iz bırakma ve mekanın kime ait olduğunun işaretlenmesi amacını taşımaktadır. 4. DEĞERLENDİRME Kentin fiziksel ve işlevsel yapısı; insan hareketini ve davranışlarını düzenlemektedir. Yeni iletişim biçimlerinin yayılmaya başladığı dönemde dünyaya gelen bireyler, farklı bir kamusal yaşam ve kentsel mekan anlayışına sahip olsa da; duvarlar her zaman iletişimin önemli unsurları olarak ulus üzeri uygulamalarla coğrafyaları birbirlerine bağlamaktadır. Kentsel mekanın başarılı olup olmadığı onların geometrik karakterlerinin okunabilirliğine bağlıdır (Krier, 1979) Kentsel tasarım disiplini; kent mekanların biçimlenişinde sanat söylemini dikkate almalıdır. Bu sayede kentin yansıması olan kamusal mekanların simgesel dili; katılımcı, çok yönlü, etkin, özgür olacaktır. Kamusal mekanlardaki sanat uygulamaları; modern kentlerin fizik mekanları bakımından önemlidir. Sanatçıların geniş kitlelere ulaşma kaygısıyla ortaya konulmaya başlanan sokak sanatı; sınırsızlığın peşinde olan sanatçı ile mekanın psikolojik baskısını hissetmekten kaçan kentli için nefes alma fırsatlarıdır. Kentsel mekana hareketlilik, farklılık katarak mekan algısını günceller hafıza jimnastiği yaptırır (Erdoğan,2009). Günlük yaşamın davranış ve işleyişine katıldığı oranda kenti süsleyen objeler nitelemesinden kurtulur ve kendi çevresini yaratır, belirleyici olur, var olduğu mekanın belleğini yaratır (Ergin,2005). Sokaklar; sanat yapıtıile kamu arasında diyalog kuran pratik mekanlardır. Duvarlar da bu iletişimin zeminini oluşturmaktadır. Marjinal sokak sanatı/eylemi çalışması, iddiaları var olsa da olmasa da; bölgesel kimlik sembolleri olarak görülebilir. Onlar, bir bölgenin nirengi noktaları haline gelirler. Var olan sosyal gerilimleri yüzeye çıkarır ve görünür kılar, şehrin sosyal ve mekansal düzeninin anlaşılmasını sağlarlar. Marjinal sokak sanatı ise; çevre ve insan davranışları arasındaki ilişkileri göstererek bu durumu görünür kılar (Tanglay,2005). Kamusal sanat; ancak kentin direnç alanları olarak estetik ve anlam değerini kazanır. Marjinal sokak sanatı çalışmaları genel olarak çevresinden bağımsız olarak, bir galerideki resimmiş ya da duvardaki bir yazıymış gibi algılanır; ama aslında marjinal sokak sanatının hem fiziksel hem de görünmez davranışsal çevreyle direk ilişkisi vardır (Cockcroft vd,1977). Sokak sanatçılarının uygulamaları; mimari, çevresel ve sosyal bağlamlara sahiptirler ve çevrelerini şekillendirirler. Özellikle; kamusal alandan dışlanan kesimlerin ortak ifadeye katılımlarını 17
sağlayarak mekanların heterojen yapısını bozarlar. (Kurt,2007). Tanglay(2005) da sokak sanatının şehirde yaratılan tatmin edilmemiş arzuların izleri olduğunu söylemektedir. Tasarımı; insan çevre katılımından bağımsız ele alıp; yönetim ve hukuk denetimine tabi tuttuğunuzda; mimarlık tasarım modelinde bahsedilen çevrede kullanıcı uyumsuzluğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü mekan; insan ve çevre tarafından değil, kağıt üzerindeki yazılı kurallar tarafından şekillenmektedir. Sosyal değişimler, politik, ekonomik süreçler ve bunların yansımaları bilgisayar ve masa başı tasarımlarla cevaplanamayıp somut mekanlarda okunamadığında kentlinin mekanı sahiplenememesine neden olmaktadır. Yerel doku; kültür, değişim hızı; yerel yönetimlerin ve bürokrasinin; fiziksel mekanda karşılayamayacağı şeylerdir. Bunlar ilk olarak sanatçılar tarafından yansıtılır ve kamusal mekanlarda yerini alır. Geliştirilecek tasarım yaklaşımları; kamusal mekanları yüzeyler ile birlikte ele almalı; işlevsel, fiziksel bütünlüğü sokak sanatı eylemlerine olanaklı şekilde sağlamalı ve yayaların kentsel mekanda geçireceği zaman miktarını artırmayı teşvik etmelidir. Yüzeylerde, duvarlarda kamusal sanatların ürünlerinin yer alması için boşluklar yaratılmalı, farklılıklara, çok sesliliğe ve yaratıma fırsat verilmelidir. sağlanan imkanlar ise; özel mekan ile kamusal mekan arasındaki uçurumu arttırmamalı, bu konuda sanatçı ile kamu ve özel mülk sahiplerini birlikte ele alan stratejiler ortaya konulmalıdır. Bu noktada sorumluluk kentsel tasarımcılara düşmektedir. 5. KAYNAKÇA Aksugür E. Ve Ertürk S., (1979), Tasarım Ve İnsan Bilimleri Bildiriler, Der. Ertürk Z., Karadeniz Matbaacılık Ve Gazetecilik, Trabzon, Sf 132-142. Aksoy E., (1975), Mimarlıkta Tasarım, İletim Ve Denetim, Gün Yayınevi, İstanbul. Aydemir Ş., (1979), Tasarım Ve İnsan Bilimleri Bildiriler, Der. Ertürk Z., Karadeniz Matbaacılık Ve Gazetecilik, Trabzon,Sf 29-34. Broadbent T.B.,(1973), Design İn Architecture, John Wiley, London. Cockcroft E., Weber J. P. Ve Cockcroft J., (1977), Toward A People s Art (New York: Dutton), Sf. Xiii Erdoğan G., (2009), Kamusal Mekanda Sokak Sanatı: Grafiti, İstanbul, Beyoğlu, Yüksek Kaldırım Sokak İncelemesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Trabzon. Ergin, N.,(2005), Kamusal Alanda Geçici Sanatsal Uygulamalar, Sanat Ve Sosyoloji, Bağlam Yayıncılık, İstanbul. Gezer H.,(2008), Mekan Ve Mekanın Algılanması, Mimarlıkta Malzeme Dergisi, Yıl 3 Sayı 7, Sf. 33 43. 18
Günay, B,(1997), Kentsel Tasarım Kültürü Ve Yaratıcılığın Sınırları, Planlama Dergisi 97/2, Şehir Plancıları Odası Yayını, Sf. 54 61, Ankara. Günay, B,(2003), Şehircilik; Bir Kültür Ürünü Üretme Sorunsalı, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 27. Kolokyum; Şehircilikte Reform - 6 7 8 Kasım 2003, Tmmob Şehir Plancıları Odası Ve Mersin Üniversitesi Yayını, Sf. 1 19, Mersin. Hesselgren S., (1969), The Language Of Architecture, Vol 1 Applied, Science Publishers Ltd, London. Kuban D., (1992), Mimarlık Kavramları,Yem Yayınları, İstanbul, Sf 73 Kurt, E.K., (2007), Kamusal Alanda Sanat Ve Kentsel Mekana Etkileri, İstanbul da Heykel Uygulamaları İrdelemesi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Krier R.,(1979), Urban Space, Rizolli İnternationial Publication İnc, Lynch K.,(1966), Site Planning, Cambridge Press, London. Tanglay, Ö., (2005), Kentsel Dışavurumun Sınır Tanımaz Halleri: Sokakların İç Sesleri, Planlama Dergisi, İstanbul. Yamaçlı R.,(1999), Mimari Tasarım Ve Görsel Çevre Etkileşimi Bağlamında Yer Kavramı İstanbul Edirnekapı Fatih 14 Şehzadebaşı Aksı Örneği, Anadolu Üniversitesi Mimarlık Ve Mühendislik Fakültesi Yayınları No2,Eskişehir. Yıldırım Ö. S., (2004), Mimarlık Ve Estetik Betonun Estetiği, Beton 2004 Kongresi Bildirileri, İstanbul 19