Kan dokusu. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır.



Benzer belgeler
Kan hakında genel bilgi. Gönderen delireis - 21/02/ :35

HAYVANSAL ÜRETİM FİZYOLOJİSİ

KAN VE KAN HASTALIKLARI. YRD. DOÇ. DR. Kadri KULUALP

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

Kanın Yapısı ve Fizyolojisi. Hazırlayan: Uz.Dr. Neşe ATEŞ

Kanın Bileşenleri. Total kan Miktarı: Vücut Ağırlığı x0.08. Plazma :%55 Hücreler : %45. Plazmanın %90 su

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın bileşimi iki kısımdan oluşur:

Bio 103 Gen. Biyo. Lab. 1

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

Kan ve kan bozuklukları ile ilgili araştırmaların yapıldığı ve tedavinin geliştirildiği bilim dalına hematoloji (kan bilim) denilir.

Kan Fizyolojisi Dr. Mehmet İNAN

Dolaşım Sistemi. Dolaşım sistemi, kan, kan plazması, şekilli elemanları. Dicle Aras

Tam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count

Tam Kan Analizi. Yrd.Doç.Dr.Filiz BAKAR ATEŞ

Kuramsal: 28 saat. 4 saat-histoloji. Uygulama: 28 saat. 14 saat-fizyoloji 10 saat-biyokimya

Koagülasyon Mekanizması

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

TRANSFERRİN ERİTROSİT. Transferrinin normal değerleri: Transferin seviyesini düşüren sebepler. Eritrosit; RBC: Red Blood Cell = Alyuvar

Homeostaz. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Serin proteaz

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

Laboratvuar Teknisyenleri için Lökosit (WBC) Sayımı Nasıl yapılır?

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

İSKELET YAPISI VE FONKSİYONLARI

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Solunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

ERİTROSİTLER ANEMİ, POLİSİTEMİ


C vitamini (Askorbik asit)

Prof. Dr. Selmin TOPLAN

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI BİYOLOJİ

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

DAMAR DUVARI VE ENDOTELİN TROMBOZDA YERİ

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

ADIM ADIM YGS-LYS 37. ADIM HÜCRE 14- ÇEKİRDEK

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

GELECEĞĠN KAN BAĞIġÇILARININ KAZANIMI ĠÇĠN TEKNĠK DESTEK PROJESĠ

SOLUNUM SİSTEMİ VE EGZERSİZ

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

YGS ANAHTAR SORULAR #1

ADIM ADIM YGS-LYS 29. ADIM HÜCRE 6- HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ 3

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ELEMENT VE BİLEŞİKLER

ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

KOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER. Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği

4.SINIF HEMATOLOJI DERSLERI

OKSİJENLİ SOLUNUM

KAN FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

5.) Aşağıdakilerden hangisi, kan transfüzyonunda kullanılan kan ürünlerinden DEĞİLDİR?

Vaka 1 MT, 25 yaş, Mardin 10 Eylül 2006 Normal doğum yaptı Doğumdan 3 saat önce hematokrit %27, trombosit sayısı mm3 Doğumda aşırı kanama oldu

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf 2 KARBONHİDRAT LİPİT (YAĞ)

4/12/2019. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Homeostaz. Serpin (Serin proteaz inhibitörü) Trombin

Hematopoetic Kök Hücre ve Hematopoez. Dr. Mustafa ÇETİN

2. Çocukluk çağında demir eksikliği anemisi?

KOAGÜLASYON TESTLERİ

TRANSLASYON ve PROTEİNLER

KAN VE KAN ÜRÜNLERİNİN KANITA DAYALI KULLANIMI

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf

HEMOSTAZ. Güher Saruhan-Direskeneli. İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji AD

SU VE HÜCRE İLİŞKİSİ

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

GLİKOJEN METABOLİZMASI

Akıllı Defter. 9.Sınıf Biyoloji. vitaminler,hormonlar,nükleik asitler. sembole tıklayınca etkinlik açılır. sembole tıklayınca ppt sunumu açılır

OMÜ TIP FAKÜLTESİ DERS YILI DÖNEM I HAYATIN TEMELİ I HİSTOLOJİ UYGULAMA REHBERİ

Hücre canlının en küçük yapı birimidir.

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

Hücre zarının yapısındaki yağlardan eriyerek hücre zarından geçerler.fazlalıkları karaciğerde depo edilir.

KAN KAN. Kanın yapısı. Kanın Görevleri 19/11/2015. Kanın Yapısı. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

07/04/17. KAN (Blood, Hemo, yun; haima) Prof. Dr. Özgür Çınar. Kan denince sizin aklınıza ne gelir? Kan ı bilmek önemli midir? Neden?

Akdeniz Anemisi; Cooley s Anemisi; Talasemi Majör; Talasemi Minör;

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Bağ doku. Mezodermden köken alır. En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir)

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings

Dersin Amacı. Başlıca hücresel sinyal yolaklarının öğrenilmesi Sinyal yolaklarının işlevleri hakkında bilgi sahibi oluynmasıdır.

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

YGS ANAHTAR SORULAR #2

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

Doymamış Yağ Asitlerinin Transformasyonu. Prof. Dr. Fidancı

Örtü Epiteli Tipleri:

ELEMENTLER VE BİLEŞİKLER

Transkript:

Kan dokusu Kan, hücrelerden ve plazma adı verilen bir sıvıdan oluşmuştur. Hücreler eritrositler (kırmızı kan hücreleri), lökositler (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerdir. Hücrelerin % 99 undan fazlasını eritrositler oluşturur. Eritrositler kanın oksijen taşıyan hücreleridir.lökositler vücudu enfeksiyonlara ve kansere karşı koruyan hücrelerdir. Trombositler ise kanın pıhtılaşmasında görev alırlar. Eğer kan santrifüj edilirse, hücreler plazmadan ayrılır. Hücreler daha ağır oldukları için dibe çökerken daha hafif olan plazma üstte kalır. Kan, içi heparin ile sıvanmış mikropipet denilen küçük tüplerde santrifüj edilir. Bu tüpün en alttaki kısmında eritrositler toplanır, bunun hemen üstünde ise çok ince bir tabaka halinde lökositler bulunur, en üstte ise plazma bulunur. Hematokrit, eritrositlerin oluşturduğu kan hacminin toplam kan hacmine oranıdır. Hematokrit tayini için kan heparinize özel tüplerde santrifüj edilir, eritrositler en altta toplanır, onun üstünde lökosit ve trombositlerin oluşturduğu çok ince bir tabaka oluşur, en üstte ise plazma adı verilen açık saman sarısı-beyaz renkte sıvı toplanır. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır. Hematokrit pipetinde eritrositler 36 mm lik bir sütun oluştururken, lökosit ve trombositler birlikte yaklaşık 1-2 mm lik bir sütun oluşturmalarının sebebi, bu hücrelerin sayılarından kaynaklanmaktadır. 1 mm3 kanda 4,6-6,2 milyon eritrosit varken, 5.000-10.000 lökosit ve 200.000-400.000 trombosit vardır. Doğal olarak, sayıca fazla olan eritrositler hemotokrit pipetinde daha uzun bir sütun oluşturacaklardır. Hematokrit oranı erkeklerde % 40-50 arasında değişirken, bu oran kadınlarda % 35-45 arasında değişir. Erkeklerde hematokrit oranının yüksek olmasının sebebi, erkeklerdeki toplam kan hücresi sayısının kadınlarınkinden daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Erkeklerde 1 mm3 kanda ortalama 5,1-5,8 milyon kan hücresi varken kadınlarda 1 mm3 kanda 4,3-5,2 milyon kan hücresi vardır. Eritrositlerin sayısının azaldığı durumlara anemi (kansızlık) denirken, eritrosit sayısının arttığı durumlara ise polisitemi denir. Plazma kanın sıvı kısmıdır, su içinde çözünmüş çok sayıda organik ve inorganik maddelerden oluşur. Bu maddelerden en önemlisi proteinlerdir. Proteinler plazmanın toplam ağırlığının yaklaşık yüzde 7 sini oluşturur. Plazma proteinleri 3 ana gruba ayrılır. Bunlar, albüminler, 1

globülinler ve fibrinojendir. Bu proteinlerin kandaki konsantrasyonu, sırasıyla 4,5 g/100ml, 2,5 g/100 ml ve 0,3 g/100ml dir. Proteinler içinde miktar olarak en fazla olan albüminlerdir. Bu proteinler, hücreler tarafından kullanılmak üzere plazmadan ayrılmazlar. Hücreler kendi proteinlerini yapmak için plazma amino asitlerini kullanırlar fakat hiçbir zaman plazma proteinlerini kullanmazlar. Plazma proteinleri plazmanın içinde yada interstisiyel sıvıda fonksiyon yaparlar. Kısacası, plazma proteinleri, hücreler tarafından kullanılmak üzere plazmayı terk etmezler. Eğer kanın pıhtılaşmasına izin verilirse, tüpün üstünde kalan sıvıya plazma değil serum denir. Serumda fibrinojen ve pıhtılaşma ile ilgili diğer proteinler, pıhtılaşmada kullanıldığı için yoktur. KAN HÜCRELERİ Eritrositler Eritrositler bikonkav disk şeklinde yapılardır. Yani her iki tarafından basık daire şeklindedirler. 7 m m çapındadırlar. Eritrositlerin yapım yeri yassı kemiklerin iliğidir. Eritrositlerin hücre zarı kişiden kişiye değişen özel proteinler içerir, bu proteinler sayesinde kan, ABO dediğimiz kan gruplarına ayrılır. Eritrositler hemoglobin denilen ve eritrosit ağırlığının üçte birini oluşturan bir protein içerirler. Bu proteinin görevi O2 taşımaktır, oksijenin yaklaşık % 99 u hemoglobin ile taşınır, geri kalan % 1 lik kısım ise kanda çözünmüş olarak taşınır. Hemoglobin proteini 4 adet hem ve 4 adet polipeptid zincirinden oluşur. Bu polipeptid zincirlerini ikisi a diğer ikisi ise b zincirinden oluşmuştur. Her bir hem grubu bir adet polipeptid zinciri üzerinde yer alır. Oksijeni bağlayan hem grubudur, her hem grubu bir molekül oksijen bağlar, dolayısı ile bir hemoglobin 4 adet oksijen molekülü bağlayabilir. Dört adet O2 bağlayan hemoglobin tümüyle doymuştur, yani artık bir beşinci O2 molekülünü bağlayamaz, buna oksihemoglobin denir. Oksihemoglobin parlak kırmızı renktedir. Oksihemoglobin bağladığı 4 adet O2 molekülünden bir veya daha fazlasını kaybederse, o zaman deoksihemoglobin adını alır. Deoksihemoglobin koyu kırmızı renktedir. Venöz kan arteryel kandan daha fazla deoksihemoglobin içerdiği için daha koyu renktedir. Hemoglobine hiç O2 molekülü bağlı değilse ilk O2 molekülünün bağlanması daha zordur, eğer hemoglobin 2 yada 3 O2 molekülü bağlandıysa 3. Veya 4. O2 molekülünün hemoglobine bağlanması daha 2

kolaydır, buna allosterik etki denir. Bu etkinin sonucu olarak oksijen basıncının artmasıyla hemoglobinin oksijen bağlaması S şeklinde yada sigmoid şeklinde artar. Parsiyel oksijen basıncı ile hemoglobin bağlanması arasındaki bu ilişki oksihemoglobin disosasyon eğrisi ile gösterilir. Oksijen taşıma kapasitesi belirli bir hacimdeki kanın içerdiği O2 hacmidir. Bu kapasite etkin hemoglobin konsantrasyonuna bağlıdır. Taşıma kapasitesi anemide azalır. Aneminin tipine bağlı olarak, bu kapasite, ya eritrositlerin sayısının azalmasından, yada, yetersiz veya anormal hemoglobin yapımından kaynaklanır. Kemik iliğinden ayrılan immatür (tam gelişmemiş) eritrosit, çekirdeği olduğu için bölünme yeteneğine sahiptir, fakat henüz hiç hemoglobin içermez. Gelişme devam ederken eritrosit çekirdeğini kaybeder, ve içerdiği hemoglobin miktarı artar. Gelişme tamamlandığı zaman, eritrosit çekirdek de dahil tüm organellerini kaybeder. Eritrositlerin çekirdek ve organelleri olmadığı için ne bölünebilirler ne de yaşamlarını uzun süre devam ettirebilirler. Eritrositlerin yaşam süresi 120 gündür. Eritrositlerin yapımı için amino asit, lipid, karbonhidrat gibi olağan besin maddelerinin yanı sıra, ek olarak demir, folik asit ve B12 vitamini de şarttır. Bu maddelerden demir olmadığı zaman, eritrositler normalden daha küçük olur ve görevlerini tam yapamazlar, bu duruma demir eksikliği anemisi denir. Folik asit ve B12 eksikliğinde ise eritrositler normalden daha büyük olur ve yine görevlerini tam olarak yapamazlar, bu duruma da megaloblastik anemi denir. Anemi, normal hemoglobine sahip eritrositlerin toplam sayısının azalmasından, yada eritrositin içindeki hemoglobinin konsantrasyonunun azalmasından, yada her ikisinin birlikte olması sonucu ortaya çıkan hastalık durumudur. Diette demir, B12 vitamini veya folik asit eksikliği; kemik iliğinin kanser yada toksik maddelerle bozulması, yada aşırı kan kaybı, böbrek hastalıklarında eritropietin eksikliği, yada eritrositlerin şekil bozukluğundan dolayı aşırı yıkılması. Lökositler Bir damla kanı uygun bir boya ile boyayıp mikroskop altında incelediğimiz zaman çeşitli tiplerde lökosit görülür. Lökositler yapılarına ve çeşitli boyalara karşı olan afinitelerine göre sınıflandırılırlar. Buna göre lökositler 3 gruba ayrılırlar. 3

1.Polimorfonükler granülositler a) Nötrofiller b) Eozinofiller c) Bazofiller 2. Monositler 3. Lenfositler Polimorfonükleer granülositlerin nükleusları çok lobludur ve sitoplazmalarında çok sayıda granül bulunur. Bu gruptaki hücrelerin bazılarının granülleri eozin isimli boyayı tutarlar. Bu hücrelere eozinofil denir. Bir diğer grup bazik boyaları tutar, bu yüzden bu gruba bazofil denir. Bir başka grup ise boyalara özel bir afinite göstermez, bu gruba da nötrofil denir. Monositler granülositlerden biraz daha büyüktür ve at nalına benzeyen tek parçalı bir nükleusları vardır, sitoplazmaları da daha azdır. Lenfositler en az sitoplazma içeren gruptur, monositler gibi tek parça ve büyük çekirdek içerirler. Lökositlerin hepsi kemik iliğinde yapılırlar, ancak daha sonraki gelişmelerini kemik iliği dışında tamamlarlar TROMBOSITLER Trombositler çok sayıda granül içeren renksiz hücre parçalarıdır. Megakaryosit denilen kemik iliğinin büyük hücrelerinin parçalarından oluşur. Bu megakaryosit parçaları sistemik dolaşıma girince trombosit adını alırlar. Hemostazın sağlanmasında yani kanamanın durdurulmasında önemlidirler. Trombositler bir yüzeye yapışma eğilimindedirler, fakat kan damarlarının içini döşeyen normal endotel hücrelerine yapışmazlar. Ancak damarın içindeki endotel bir şekilde hasar görürde altındaki bağ dokusu (kollajen) açığa çıkarsa, trombositler kollajene bağlanır. Bu bağlanma trombositlerin granüllerdeki içeriği ortama boşaltmalarına sebeb olur. Ortama boşalan bu maddelerden biri olan ADP trombositlerin yüzeyinde birtakım değişikliklerin başlamasına neden olur ve yeni gelen trombositler de bu trombositlere bağlanarak trombosit agregasyonu denilen olaya yol açarlar. Hızla ilerleyen bu olay damarın içinde trombosit tıkacının oluşmasını sağlar. Endotel hücreleri tarafından salgılanan bir protein olan von Willebrand faktörü (vwf) trombositlerin hasarlı damar duvarına tutunmasını kolaylaştırır. 4

VWF önce kollajene bağlanır ve trombositin kollajene bağlanmasını sağlar. Koagülasyon için trombosit agregasyonu şart olduğu için von Willebrand faktörü eksikliği yada bozukluğunda koagülasyon bozuklukları görülür. Bu faktörün eksikliğinden kaynaklanan hastalığa von Willebrand hastalığı denir. Trombositlerin kollajene bağlanması, trombosit hücre zarındaki araşidonik asidin tromboksan A2 ye dönmesine neden olur. Bu madde trombosit agregasyonu uyardığı gibi, trombosit granüllerinden diğer maddelerin de salınmasına neden olur. Trombosit tıkacı kan damarındaki sızıntıyı tümüyle önler, ve bu tıkaç kontraksiyon ile daha da kuvvetlenir. Trombositler yüksek oranda kontraktil protein içerirler. Kontraksiyon trombosit tıkacının sıkışarak daha kuvvetli hale gelmesini sağlar. Bu olaylar olurken aynı zamanda hasarlı damar duvarındaki düz kaslar da kasılarak o bölgeye gelen kan miktarını azaltır, dolayısı ile o bölgedeki kan basıncını azaltır. Trombosit tıkacı sadece hasarlı bölgede olur, ve oradan yayılmaz. Bunu nedeni damar duvarının prostasiklin de denilen PGI2 isimli bir madde sentez etmesidir. PGI2 kuvvetli bir trombosit agregasyon inhibitörüdür. HEMOSTAZ (KANAMANIN DURDURULMASI) Kan dokusu organizmada son derece yaygın bir damar ağı içinde sürekli dolaşım halinde bulunduğu için, vücudun bir bölgesindeki yaralanmalar, bir önlem alınmadığı taktirde, önemli miktarda kanın kaybıyla sonuçlanabilir. Ancak hem damar sistemi hem de kanın bizzat kendisi kan kaybının önlenmesine yönelik bir dizi koruyucu mekanizmaya sahiptir. Bir damarın hasara uğraması halinde kanamanın durdurulması üç aşamalı bir mekanizma ile sağlanır. 1)Vazokonstriksiyon 2)Trombosit tıkacı oluşumu 3)KOAGÜLASYON (PIHTILAŞMA) Koagülasyon sıvı olan kanın, pıhtı yada trombus denilen jel kıvamlı katı bir maddeye dönüşmesidir. Pıhtılaşma plazma proteinlerinden fibrinojen fibrine dönüştüğü zaman gerçekleşir. Fibrinojen karaciğer tarafından yapılan ve normal insanların serumunda her zaman bulunan çubuk şeklinde bir proteindir. Fibrin başlangıçta gevşek bir iplik ağ gibidir. Oluştuktan hemen sonra kovalent çapraz bağların oluşmasıyla kuvvetlenir. Bu olay faktör XIII denilen bir plazma enzimi sayesinde gerçekleşir. Fibrinojen kanda her zaman bulunur, fakat trombin normalde kanda bulunmaz, yalnızca pıhtılaşma olayı uyarıldığı zaman oluşur. 5

Uyarılmadan önce kanda protrombin denilen inaktif şekilde bulunur. Kan damarının yaralandığı bölgede enzimatik olarak trombine çevrilir. Trombin de faktör XIII ü aktive eder. Pıhtılaşmaya bırakılan kan örneğinde, pıhtılaşma sonrası ayrılan sıvıya serum denir. Serum plazmadan farklı olarak fibrinojen ve bazı pıhtılaşma faktörlerini kapsamaz, bunun dışında bileşimi plazma ile aynıdır. 6