Anahtar Kelimeler: Afet Sosyolojisi, Deprem Olgusu, Van Depreminin Sonuçları, Depremzede Öretmenlerin Sorunları.



Benzer belgeler
BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

BOSAD Boya Sanayicileri Dernei TÜRK BOYA SEKTÖRÜ. Dünya Boya Ticaretindeki Gelimeler

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

YILDIZ TEKNİK DOĞA BİLİMLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANI PROF. ERSOY, milliyet için İNC. ELEDİ- 1 / Serhat Oğuz

Doğal Afetler ve Kent Planlama

PORTER MODEL: ULUSLARARASI REKABET ÖZLEM ÖZ ODTÜ LETME BÖLÜMÜ

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

İş Yerinde Ruh Sağlığı

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

Bu model ile çalımayı öngören kuruluların (servis ve içerik salayıcılar),.nic.tr sistemi ile uyumlu, XML tabanlı yazılım gelitirmeleri gerekmektedir.

Entegre Acil Durum Yönetimi Sistemine Giriş

AB Uyum Sürecinde Türkiye nin Rekabet Gücü lerleme Raporu Üzerine Tespitler

1. Bütün Organizasyonlar için Risk De erlendirme ablonu Bütün Organizasyonlar için Yangın Riski De erlendirme ablonu...

Mustafa ALTUNDAL DS 2. Bölge Müdürü Mart 2010-AFYON DÜNYA SU GÜNÜ 1 / 17

SINIF ÖRETMEN ADAYLARININ NTERNET KULLANIMINA LKN TUTUMLARININ DEERLENDRLMES

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

ÜNVERSTE ÖRENCLERNN ÇEVRE DUYARLILIKLARININ NCELENMES

GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ ÖRENCLERNN OKUL DENEYM I DERSNE YÖNELK LGLER VE BEKLENTLER **

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi. Güz 2012 Fall 2012

Ölçek Geli tirme Çal malarnda Kapsam Geçerlik ndeksinin Kullanm

DI TCARET HADLERNDEK DEMN CAR LEMLER DENGES VE GSYH ÜZERNE ETKLER ( )

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır. Çevre Düzeni Planı;10) (Deiik -

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

Intel Ö!renci Programı

BA ALANLARINDAK AZALMA NEDENLER VE BALICA BACILIK SORUNLARI: TEKRDA MERKEZ LÇE ÖRNE

SOSYAL BLMLERDE YEN BR ALAN: SOSYAL BLM ANABLM DALI. Özet

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi Issn: Cilt: 2 Sayı: 3 Haziran 2011

!" # $! %&'(()*"!!+",$!-+ "./ #!". " " " 0$ $ 1-0!.,0! 2! $!! ""2 3 $-! 0 "$! 4 444,3,," 5!.!",

II. Ara tırmanın Amacı III. Ara tırmanın Önemi

TÜM OTOBÜSÇÜLER VE LETMECLER FEDERASYONU KARAYOLU YOLCU TAIMACILII SEKTÖRÜNÜN TARHSEL GELM

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

LKÖRETM ÖRENCLERNN DEPREM KAVRAMI ALGILAMALARI VE DEPREME LKN GÖRÜLER. Hilmi DEMRKAYA

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

LKÖRETM KNC KADEME (2005) TÜRKÇE DERS ÖRETM PROGRAMINDA GENEL AMAÇLAR - HEDEF/KAZANIMLAR

Son 100 yılın en büyük 25 depremi

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

Bu dönemde daha önce belirttiim gibi yatırımlarımızla ilgili almı olduumuz kararlarımızın yanı sıra;

TÜS AD YÖNET M KURULU BA KANI ARZUHAN DO AN YALÇINDA IN GLOBAL L DERL K FORUMU AÇILI KONU MASI. 11 Mayıs 2007 Bahçe ehir Üniversitesi, stanbul

PIZZA DONALDO TÜRKYE. Mevcut Durum

!" # $%!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

TÜS AD B LKENT ÜN VERS TES BUSINESS SEMINAR KONU MASI

TÜRKİYE DE TAŞKIN GERÇEĞİ VE METEOROLOJİK ERKEN UYARI SİSTEMLERİ

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI

LKÖRETM SOSYAL BLGLER DERS KTAPLARININ ÖRETMEN GÖRÜLERNE GÖRE DEERLENDRLMES (KIRIKKALE ÖRNE)

Orman Yangınn çilerinde çi Salıı ve Güvenlik Verilerinin Tespitine Yönelik Aratırma

! " #$!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

YAKIN DÖNEM EKONOMK GELMELERN ANALZ VE BEKLENTLER

Taıt alımlarının ette tüketim endeksi kapsamında izlenmesi hakkında bilgi notu

OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN KISA SÜREL BR E TM PROGRAMININ NCELENMES

e.t.t.e tüketim endeksi

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3


Metropol Bölge ve Yönetiim

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

SVAS L MERKEZNDE BULUNAN LKÖRETM ÇAINDAK ÇOCUKLARIN AIZ D SALII DURUMU VE ALIKANLIKLARININ BELRLENMES

AR&GE BÜLTEN 2010 ġubat SEKTÖREL DEPREM GERÇEĞĠ

ADAY ÖRETMENLERDE ÖFKE * Emine BABAOLAN ** ÖZET

RUSYA-UKRAYNA ENERJ KRZ STRATEJK BR DEERLENDRME

BLG SSTEMLERNN GÜVENLNE LKN OECD REHBER LKELER- GÜVENLK KÜLTÜRÜNE DORU

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

KATILIMCI YEREL YÖNET M ANLAYI INDA. H.Burçin HENDEN. Özet. Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN:

BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar

Esrar kullanımı dengeleniyor, gençler arasında gördüü rabetin azaldıına dair belirtiler var

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

Milli Eğitim Bakanlığı ‘Okullarda Güvenlik,Kriz ve Acil Sağlık Yönetimi' Sunumu by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi / Fırat Üniversitesi / Ardahan Üniversitesi / Siirt Üniversitesi

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

DOĞAL AFETLERDE UYDU GÖRÜNTÜLERİNİN KULLANIMI VE INTERNATIONAL CHARTER SPACE AND MAJOR DISASTERS"

Türkiye de Hanehalkı

! " #$! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

Küresel Değişim Ekolojisi BYL 327 Hacettepe Üniv. Biyoloji Bölümü lisans dersi

& Meydana Meydana Richter ölçeine geldiiyer geldii yl göre büyüklüü _ #. Tektonik depremler: Yer kabuunu meydana getiren Ievhalarn hareketlerinin sonu

Kısa Dönem Krizlerin Sosyoekonomik Etkileri: Türkiye, Endonezya ve Arjantin Deneyimleri

EFT ile POZİTİF HAYAT EĞİTİMİ EFT NEDİR?

stanbul Depreme Nasıl Hazırlanıyor?

MÜZK ÖRETMEN ADAYLARININ MESLEK KAYGILARI. H. Seval KÖSE ÖZET

e.t.t.e tüketim endeksi

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi. The Journal of International Social Research. Cilt: 7 Sayı: 31 Volume: 7 Issue: 31


Hemirelik Örencilerinin Ötenaziye likin Görüleri

FEN BLGS, SOSYAL BLGLER VE SINIF ÖRETMENL ÖRENCLERNN BLGSAYAR DERSNE YÖNELK TUTUMLARI

Eğitişim Dergisi. Sayı: 22. Mart DUYGUSAL TACİZ (Mobbing) ETKİSİ VE SONUCU. Nalân Erdoğan

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

ÖRETMEN ADAYLARININ ALGILADIKLARI LETM BECERS DÜZEYLERNN NCELENMES

Dexter Filkins (2008). The Forever War, New York: Vintage Books. Ahmet Hakan ÖZKAN *

!" # $%! "# $$ $! " % % # $ &&& " '( % )* " '(

Sunan: Prof.Dr.Alper Çabuk

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

Transkript:

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 33 Volume: 7 Issue: 33 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 VAN DEPREMNDE ÖRETMENLERN YAADII PSKO-SOSYAL SORUNLAR ÜZERNE BR ÇALIMA A STUDY ON THE PSYCHO-SOCIAL PROBLEMS OF TEACHERS AFTER THE VAN EARTHQUAKE OF 2011 M. Zeki DUMAN Öz Türkiye, 23 Ekim ve 24 Kasım 2011 tarihlerinde Van da meydana gelen 7.2 ve 5.6 iddetindeki iki büyük depremde sarsıldı. Gerek resmi kurumlar, gerekse sivil toplum kuruluları hızlı bir biçimde olaya müdahale etmelerine ramen, deprem, bata ehir merkezi olmak üzere çevre köy ve ilçelerde özellikle de Erci te çok sayıda bina ve iyerinin yıkılmasına, toplamda 644 kiinin ölümüne ki, -bunların 63 ü öretmendi- ve 1673 kiinin de yaralanmasına neden oldu. Sert kı koullarının hâkim olduu bölgede depremin bir anda meydana gelmesi, nüfusu bir milyonu bulan kentin bir anda boalmasına yol açarken, imkânları olanlar kendi çabalarıyla, olmayanlar devletin tahsis ettii araçlarla baka illere göç etmek zorunda kaldılar. Eitim ve öretime devam edildii için öretmenler prefabrik evlerde kalmaya devam ettiler. Bu çalıma, söz konusu öretmenlerin deprem dolayısıyla maruz kaldıkları sosyal ve psikolojik sorunları ele almaktadır. Anahtar Kelimeler: Afet Sosyolojisi, Deprem Olgusu, Van Depreminin Sonuçları, Depremzede Öretmenlerin Sorunları. Abstract The magnitudes 7.2 and 5.6 earthquakes struck Van, in the Eastern Anatolia Region of Turkey, on 23 October and 24 November 2011. Right after these events, both government institutions and civil society organizations provided supports, however, many buildings were ruined in the city centre in particular, villages and towns in Erci, moreover 644 people died- 63 of those were teacher- and 1673 people were injured. Under the harsh winter circumstances, almost one million people pulled away from the city with their own means or public aid. Teachers were obliged to stay in Van because of on-going education in the schools. These teachers who had to live prefabricated houses after the earthquake. This study deals with the social and psychological problems of these teachers after the earthquake. Keywords: Sociology of Disaster, Earthquake, Consequences of the Van Earthquake, Problems of Teachers after the Earthquake. 1. Giri Doal afetler, insanlık tarihinin her döneminde görülmü olan ve yarattıı sonuçlarla yaamları alt üst eden, kimi zaman binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına kimi zaman da büyük ölçüde maddi kayba yol açan en önemli doa olaylarıdır. Bu tür olaylar, sadece yıkıcı Yrd. Doç.Dr. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü. (Bu çalıma, V. Avrupa Sosyal ve Beeri Bilimler Aratırmaları Konferansı nda sunulmutur (St. Petersburg, 2014). Anketlerin analiz edilmesinde emei geçen Suzan Karaolan a teekkür ederiz.)

sonuçlara neden olduu için deil, aynı zamanda insanların düzenlerini kökten deitirerek, toplumsal, ekonomik ve psikolojik problemlere yol açtıı için de üzerinde hassasiyetle durulması gerekir. Doal afetler arasında her ne kadar; sel, çı, heyelan, fırtına, tsunami veya hortum gibi meteorolojik olaylar önemli bir yer tutsa da, en çok tahribat yaratan ve sonuçları itibariyle büyük kayıplara sebep olan afetlerin baında hiç üphesiz ki depremler gelmektedir. Çünkü depremler, insanların kontrolü dıında gerçeklemekte, aniden meydana geldikleri için büyük ölçüde can ve mal kaybına yol açmakta, insanlarda ve çevrede sonradan telafisi mümkün olmayan kalıcı izler bırakmaktadır. Jeolojik kaynaklı oldukları için insan iradesini aan, önceden tahmin edilemedii için de ne zaman olacaı kestirilemeyen depremler, tarih boyunca her zaman insanlara aır bedeller ödetmitir. nsanlar genellikle depremlerin önlenmesi konusunda yeterli bilgi ve teknolojiye sahip olamadıkları için de bu tür olaylara maruz kalmaktan ve kötü sonuçları engellemekten kurtulamamıtır (Boer-Sanders,2005). Depremin yıkıcı sonuçlarının söz konusu olduu yerleim bölgelerinde insanların günlük yaam alıkanlıkları, ekonomik ve sosyal aktiviteleri, dini ve geleneksel inançları deiebilmektedir. Bu deiimin hızı ve nitelii söz konusu depremin iddeti ve etkisine göre deiebilmektedir. Nitekim dünyada depremlerin en çok görüldüü yerlerde göçler, salgın hastalıklar ve kitlesel ölümler meydana gelmitir. Hiç üphesiz ki depremler, tarihin balangıcından bu yana insanların yaamlarını dorudan etkilemi ve her zaman da etkileyecektir. Ancak depremler dünyanın aynı bölgelerinde meydana gelmemektedir. Depremlerin daha sık yaandıı bölgeler, özellikle yeryüzünün aktif fay hatlarının söz konusu olduu bölgelerdir ki, bu bölgeler genellikle hem tarımsal verimliliin yüksek, hem de iklim koullarının elverili olduu yerlerdir. nsanların youn olarak yaadıı bu bölgelerde doal afetler de sık sık meydana gelebilmektedir. Bu bölgelerde doal afetlerle beraber meydana gelen depremler, bata çevre kirlilii olmak üzere göçük, heyelan, sel ve yangın gibi kazalara da davetiye çıkarmaktadır. Bütün bunların bir sonucu olarak her ne kadar insanların yaamları olumsuz yönde etkilese ve toplumsal kurumlar ve yapılar çökse de, insanlar, felaketlerin neden olduu büyük kayıplara ramen doaya karı mücadele etmekten de vazgeçmemektedir. Doal afetler, insanı doanın gücü ile karı karıya bırakmak suretiyle sürekli tetikte durmasını ve yaamını düzenlerken bu gücün olası tehlikelerini dikkate almasını da zorunlu kılmıtır (Cohen-Ahearn, 2001). Onun için insanlar, kendilerini tarih boyunca doa ile inanılmaz bir savaım içinde bulmulardır. Bu savaım, insanların yerleik hayata geçtii neolitik dönemden bugüne kadar durmadan devam etmitir. nsanolu, önceleri her ne kadar doanın egemenliine karı bakaldıramadıı ve onu kontrol edemedii için inanılmaz bedeller ödese de zamanla bu egemenlik ilikisini tersine çevirmeyi de baarmıtır. Teknoloji sayesinde doanın gücüne baskın gelmeye balamıtır. Ancak, hâlen bu üstünlük kurma ilikisinin tümüyle baarılı olduu söylenemez. Onun içindir ki depremler halen büyük çapta yıkımlara ve dolayısıyla maddi kayba yol açmakta, çok sayıda insanın ölümüne ya da yaralanmasına yol açabilmektedir. Depremin, çok fazla can ve mal kaybına yol açmasının balıca nedeni yukarıda da belirtildii gibi ne zaman meydana geleceine ilikin kesin bir bilgiye sahip olunamamasıdır. Çünkü depremler yeraltındaki fay hatlarında meydana gelen kırılmaların yarattıı titreimlerin yeryüzüne kadar ulamasıdır ki bunu tahmin etmek ve dolayısıyla önlemek bugünkü teknolojiyle pek mümkün görünmemektedir. Son yıllarda sismotektonik aratırmalarda ileri teknoloji araçları youn bir biçimde kullanılmasına karın, depremlerin yapısı, oluumu, zamanı, yeri ve iddeti konusunda hala yeterli bir bilgiye sahip olunamamıtır. Ancak bu aratırmaların gösterdii bir gerçek de u ki, dünyamızda her geçen gün daha fazla depremler olumakta ve buna balı olarak kayıplar yaanmaktadır. Örnein, dünyada her yıl 150.000 den fazla deprem meydana geliyor, ancak bunların çou Richter ölçeiyle 4 iddetinin altında gerçekletii için çounlukla hissedilmiyor. Yine tüm dünyada her yıl iddeti 5 ile 8 Richter arasında deien ve ortalama 1000 e yakın deprem meydana geliyor ve bu - 542 -

depremler nedeniyle binlerce insan ya hayatını kaybediyor ya yaralanıyor ya da sakat kalıyor. 20. Yüzyılda tüm dünyada meydana gelen 108 adet depremde 1.8 milyon insan hayatını kaybetmi (Baol vd, 2002, aktaran, Önsöz vd,2009:164-177). 51 milyar dolarlık ekonomik kayıp meydana gelmitir (Demirta-Yılmaz, 1996:3-11). Bu kayıpların çou pasifik ate hattı olarak tanımlanan Japonya, Çin, Kuzey Afganistan ile Pakistan ın da yer aldıı kuakta gerçekleiyor. Asya kıtasının güney kısımları ile Amerika kıtasının batı kıyıları da yine en sık depremlerin görüldüü yerlerdir. Depremlerin çokça yaandıı bu bölgeler bata olmak üzere dünyanın her yanında insanlar, bu olaydan dolayı hem ekonomik hem de psikolojik sorunlarla boumak zorunda kalıyor. Depremler, öncelikle insanların yerleim yerlerini terk ederek baka yerlere göç etmelerine neden oluyor. Ancak, kısa süreli yaanan bu deiim zamanla depremzedelerde psikolojik ve sosyolojik rahatsızlıkların gün yüzüne çıkmasıyla daha da kesif bir hal alıyor. Aratırmalar, depremin sosyal etkisinin ekonomik ve corafi etkisinden çok daha fazla ve uzun süreli olduunu göstermektedir (Saban, 2014). Depremin akabinde olmasa da bir süre sonra; alıılmamı insan davranıları, öngörülemeyen sorunlar, sosyal uyumsuzluk, kaotik ortamlar ve deer kaybı gibi sosyolojik etkiler yanında bireysel düzlemde anomi, stres, panik atak ve psikolojik gerilimler yaanabilmektedir. Depremin bireyde meydana getirdii travma tecrübesi, aırı korku, kaygı, öfke, kızgınlık, suçluluk, umutsuzluk, yorgunluk ve güvensizlik gibi ruhsal dengesizlikler eklinde belirse de kimi zaman aır depresyonlara da yol açan bu durumlar, bireyin içinde bulunduu çevreden uzaklamasına, hatta yabancılamasına da yol açabiliyor. Maddi kayıplar bir ekilde telafi edilmesi mümkün olduu için depremzedelerin ruhsal dengelerinde aır tahribatlar yaratmıyor. Ancak özellikle aile üyelerinden birinin kaybı, ailedeki herkesi derinden etkileyebiliyor. Dolayısıyla bu süreçte bireylerin ruhsal dengesizlik bata olmak üzere gerek çevreleriyle gerekse kendi iç dünyalarıyla uyumsuzluk göstermelerinde en önemli etken depremde sevdiklerini kaybetmeleridir. Zira bireyleri birbirine balayan duygusal ilikiler zinciri kopmutur. nsanların depremin ok edici etkisi karısında yaadıı bu psikolojik gelgitler kısa dönemde tedavi edilmezse sonradan kalıcı ruhsal rahatsızlıklara yol açabiliyor. Depremler aynı zamanda insan ve insan ilikilerinin ördüü sosyal ve kültürel yapıyı da tahrip edip yıkıyor. Örnein fiziksel yer deiiklii beraberinde kültürel deiime de yol açıyor. Yıllar boyunca aynı dairede, binada, sitede, mahallede ve ilde ikamet eden insanlar deprem sonrasında baka mekânlara sıınmaya, farklı insanlarla bir arada yaamaya ve yeni bir düzen kurmaya çalııyorlar. Yeni yerleim birimlerine göç etmek zorunda kalanlar, yeni insanlarla komuluk yapmak, onlarla bir ortamı paylamak zorunda kalıyorlar ki, bu durum herkesin rahatlıkla üstesinden gelebilecei, kaldırabilecei ve kabullenebilecei bir olay deildir. Yerlerinden yurtlarından edilmi olmanın getirdii sorunlar bir yana tanınmayan ve bilinmeyen insanlarla bir arada yaamak zorunda kalmak, ayrıca bireyleri olumsuz yönde etkileyebiliyor. Dolayısıyla genelde doal afetler özelde de depremlerin gerek toplum gerekse birey üzerinde kısa, orta ve uzun erimli etkilerinin söz konusu olduunu, bu etkilerin kimi zaman istenmeyen sonuçlar dourabildiini, depremzedelerede, ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açabildiini söylemek mümkündür. Bu açıdan depremlerin olası etkilerinin öngörülmesi ve sonradan oluabilecek tahribatların engellenmesi için gerekli adımların önceden atılması gerekmektedir. 2. nsan ve Doa likisi Üzerine Toplumlar, tarih boyunca doa olaylarının kökenleri, nedenleri ve sonuçları üzerine her zaman düünmülerdir. nsanlar, zaman zaman yaadıkları yerleim bölgelerinde meydana gelen ve genellikle yıkıcı sonuçlar douran; volkanik patlamaları, selleri, heyelanları, hortumları, yangınları ve depremleri anlamaya ve bunları engellemeye çalımılardır. nsan kontrolü dıında gerçekletii ve baladıktan sonra engellenemedii için bu tür doal afetleri önceden kestirmek ve olası sonuçlarını tahmin etmek pek mümkün olmamıtır. Ancak, bazı bilim adamları (Bookchin, 1988), bu tür olayların aslında insanın kendi doasından - 543 -

uzaklamasından, insan ile doa arasındaki dengenin bozulmasından, depremler dâhil yaanmakta olan tüm felaketlerin, insanın doayla kurduu ilikinin; dikey, hiyerarik ve otoriter olmasından, ekosistemi ve ekolojik sistemi tahrip etmesinden kaynaklandıını, çevresel ve kültürel kirlenmenin de aynı ekilde insan etkinliklerinin bir sonucu olarak ortaya çıktıını iddia etmilerdir. Bu tür iddialar, sadece ortodoks Marksistler tarafından deil, endüstriyel toplumun gelime biçimine karı çıkan her kesimden, özellikle doaya karı amansız bir mücadelenin verildii ve tüketim toplumunun baskın bir yaam biçimi halini almaya baladıı batı toplumlarında da, sıkça tartıılmaya balandı. Son olarak, ozon tabakasının delinmesi, asit yamurlarının yaması, nehirlerin ve akarsuların kirlenmesi, ormanların kesilmesi ve iklim deiikliinin meydana gelmesiyle bu tartımalar, insan ve doa ilikilerinin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Gerçekten de meseleye, söz konusu iddia ve tartımalar balamında bakıldıında bugün küresel ölçekte hayatımızı tehdit etmeye balayan doal felaketlerin, insanın bir ürünü olarak ortaya çıktıını söylemek mümkündür. Geleceimizi de riskli hale getiren bu felaketlerin insanın doayı tahakküm altında alma giriimiyle baladıını söylemeye bile gerek yok. nsanın doanın efendisi olduu dolayısıyla onu istedii gibi kullanabilecei eklindeki anlayıı hem antik yunan kültüründe hem de tek tanrılı dinlerde bulmak mümkün. Genellikle dinler, insanı tanrının yeryüzündeki halifesi ve elçisi olarak takdim etmilerdir. Kutsal metinler, yeryüzünün insana hizmet etmek için yaratıldıını ve insanın onu istedii gibi kullanabileceinden söz eder. Aydınlanma felsefesi de benzer biçimde insanın doa yasalarını kefetmesini ister. Bilimsel çalımalar, doanın gizemliliini çözmeye çalımıtır. Nitekim F.Bacon a göre bilim, insanın bugüne kadar bilemedii yasaları bilmeye balaması ve doa üzerinde egemenlik kurmaya çalımasıdır. Bilgi güçtür, çünkü ona tabiatı deitirme imkânı verir. Modern felsefenin önemli isimlerinden Descartes e göre de, doa gizemli bir yapıdır, matematik bu gizemi çözmeye çalımalıdır. 17. yüzyılın bilim anlayıı, doanın matematiksel dilini çözmeyi amaçlamıtır. Doa bilimlerinde görülen bu gelimeler, bir süre sonra sosyal bilimleri de etkileyecektir. Nitekim 19. yüzyılın sosyalist ütopikleri de, bilimsel keifleri çok önemsemilerdir. Örnein sosyolojinin fahri kurucusu Saint Simon, eserlerinde, doanın insan üzerindeki egemenliine son verecek bilimsel keiflere giriilmesinin önemine deinir. Bilim, sadece doayla ilgili bilinmezlii çözmekle kalmayacak aynı zamanda toplumsal deiime yol açarak var olan problemlerin çözülmesine de katkı sunacaktır. Nitekim Comte da, benzer bir biçimde insani bir bilim olan sosyolojiyi pozitivist bir mecraya çekerek doa bilimsel ilkeleri kullanan bir bilim haline getirecektir. Nasıl ki bilim, kullandıı metotlarla doayı çözüyorsa, aynı yöntemlerle insani sorunlar da çözülebilir, toplumsal problemlere çözüm bulunabilir. Oysa geldiimiz noktada bilim ne insanın sorunlarını tam anlamıyla çözebilmi ne de iddia edildii gibi doa üzerinde mutlak egemenlik kurabilmi. Aksine bugünden bakıldıında bilim ve teknoloji sayesinde doal çevreye inanılmaz zararlar vermekteyiz. Kendi ellerimizle yarattıımız ama artık hiç kimsenin kontrol edemedii bir dünya gerçekliiyle karı karıyayız. Gelecek kuaklar, riskler ve tehditler tarafından kuatılmı, çada kapitalizmin tüketime dayanan felsefesi sayesinde yer altı ve yer üstü kaynakların büyük bir kısmı imdiden tüketilmitir. Var olan kaynakların aırı tüketilmesi, bata gelimi batı toplumları olmak üzere gelimekte olan tüm ülkeleri de etkilemeye balamıtır. Zira dünyamız son yüzyıl içinde radyoaktif atıkların ve zehirli maddelerin neden olduu sorunlarla bouuyor. Yeryüzü sera etkisiyle ısındıkça küresel ısınma kendisini daha fazla hissettiriyor. Mevsimler deiiyor, kuraklık ve susuzluk artıyor, barajlar boalmaya, bitkiler kurumaya balıyor. Nihayetinde ekolojik dengenin bozulmasına yol açan bütün bu gelimeler bir neden olmaktan çok, insanların faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. - 544 -

Hiç üphesiz ki depremler de tıpkı dier doal afetler gibi insanın ekonomik aktivitelerinin bir sonucu olarak da deerlendirilebilir. Zira her ne kadar depremler, tektonik ve sismik hareketlerin çarpımasıyla meydana gelen orojenik kökenli olaylar olsa da bu olayların sıkça yaanmasına ve korkunç sonuçlar dourmasına yol açan nedenlerden biri de, yer altında bulunan su, doalgaz ve petrol gibi yeraltı kaynakların sürekli yeryüzüne çıkarılmasıyla ilgilidir. Aynı durum, heyelanlar, seller veya kuraklık gibi yeryüzünde meydana gelen doal afetler için de geçerlidir. Burada en kritik sorular, insanın bu süreçteki rolünün ne olduu ve ne olması gerektiine yönelik olmalıdır. nsanlar kendileri için son derece tehlikeli sonuçlar douran ve çounlukla da yaamlarına mal olan doal afetleri neden engelleyemiyor? leri teknoloji kullanmalarına ramen bunları önlemede neden baarılı olamıyorlar? Gerçekten de doal afetlerin olumasında insani faaliyetlerinin etkisi var mıdır? Bu tür sorulara ekonomiden psikolojiye, sosyolojiden felsefeye kadar birçok farklı disiplin cevap vermeye çalımılardır. Özellikle sosyoloji, insan faktörünün etkisini dikkate alarak olayları anlamaya ve açıklamaya çalıır. Bunun için de önce, insanın doa üzerinde tahakküm kurmasına yol açan nedenlerin ve bu nedenlerin meydana gelmesine yol açan zihinsel ve bilisel süreçlerin bilinmesi, sonra da bunların, bir toplumsal yaam felsefesinden geçirilerek incelenmesi gerektiini düünür. nsan, neden doayla iç içe ve barıık bir biçimde yaamayı tercih etmiyor da, onu kendisine rakip/düman olarak görüp üzerinde tahakküm kurmak istiyor? nsanlar, neden doanın kıt kaynaklarını, sınırsız istemlerine feda edebiliyor, onu fütursuzca ve sorumsuzca tüketebiliyor? Sosyoloji, genellikle bu tür sorulara iki farklı açıdan-marksizm ve liberalizm- yaklamaktadır. Siyasal bir ideoloji olarak Marksizmin meseleye bakıı son derece nettir. Zira gerek Ortodoks gerekse neo-maksistler, doal afetler dâhil dünyadaki bütün kötülüklerin kaynaında; bireysel ve kolektif özgürlüü engelleyen, insanı yanlı bilince sevk ederek kendine yabancılatıran ve doanın sömürülmesine yol açarak kaynakları savurganca tüketen kapitalist sistemi görürler. Onun için Marks, bütün tarihsel ve toplumsal gelimeleri sömürü teorisiyle yani artık deer (aırı çalıma) prensibiyle açıklar. Bu teoriye göre, gerek doanın sömürülmesi gerekse toplumun yoksullaması; ekonomik ilikilerin adil, eitlikçi ve insan tabiatına uygun biçimde düzenlenmemi olmasından kaynaklanıyor. Marksizmin özellikle ekolojik yaklaımı, insanın doa üzerindeki tahakkümünü, insanın insan üzerindeki tahakkümünden kaynaklandıını iddia ediyor. Bu iddiaya kanıt olarak tarih boyunca insanların birbirlerine karı amansız mücadeleye girimesi, bir sınıfın dier sınıfı ezmesini gösteriyor. Marksizm e göre ekolojik sorunlar yani doal afetlere yol açan nedenlerin kaynaı, insanda var olan güç ve iktidar ilikisinde yatmaktadır. Çevresel sorunların özünü, toplumsal ilikilerde var olan tahakküm ve egemen olma isteminin baskın gelmesi oluturuyor. Böyle bir süreçte toplumu oluturan bireyler birbirlerine üstün gelmek için ekonomik, siyasal ve sosyal yaamda sürekli rekabet halinde oluyorlar. Ekonomik ilikiler dier tüm ilikilere baskın gelerek beraberinde tahakküm ve sömürüyü de getiriyor. Dolayısıyla insanın doa üzerinde kurmaya çalıtıı hegemonya aslında insanın insan üzerinde kurmaya çalıtıı tahakkümün bir sonucudur. Marksizm, ekolojik bunalımın kaynaında insanın doasında var olan bencillik, üstünlük ve otoriterlik duygularının yer aldıını, binlerce yıl öncesinden doadan kopup gelmi olan insanın doayla yeniden barıması ve biyosfere yönelik yeni bir duyarlılık gelitirmesi gerekiyor vurguluyor. Marksistlere göre ekolojik bakı açısı, devrimci bir bakı açısına sahiptir. Zira cansız evrenle girdiimiz ilikileri yeniden düzenlemekte, tüm tahakküm ve hiyerari ilikilerine, sınıflara ve mülkiyet biçimlerine karı daha özgürlükçü bir bilinç ve eylem tarzı gelitirmektedir. Ekolojik düünce, mevcut kapitalist sistemin sadece insanın doa üzerindeki egemenliini deil, erkein kadın üzerinde, devletin de toplum üzerinde tahakküm kurmaya çalıtıını iddia ediyor. Bu durum, insanın doayı sömürerek var olan kaynakları israf etmesine ve sonu gelmeyen bir tüketimcilie de kapı aralıyor. Onun için insan, öncelikle kendi doasıyla hesaplamalı, güç istencini budamalı ve doayla arasına giren her tür engeli amaya çalımalıdır. Bunu yaparken sorunu kendi dıında deil, kendi içinde aramalıdır. nsanlıın - 545 -

gerek duyduu ey, sahip olduu teknolojiyi bir kenara bırakması deil, teknolojiyi doaya zarar vermeyecek biçimde toplum için kullanmasıdır. Politik ve ideolojik bir düünce sistemi olan liberalizm ise, insan ve doa ilikisini, iktisadi ihtiyaçların giderilmesi ve kaynakların rasyonel olarak kullanılması noktasında ele alır. Liberalizme göre insanlar, sadece yaamlarını sürdürmek ya da geçimlerini salamak için deil, kalkınmak ve gelimek, dier bir deyile uygarlamak için de üretmek ve tüketmek zorundadır. Liberallere göre doada var olan kaynaklarının sınırlı olması önemli deildir. Önemli olan bu kaynakların ileri teknoloji aracılııyla yüksek kalitede deerlendirilmesi ve insanların yaam standartlarını yükseltecek ama aynı zamanda sürdürülebilir bir üretimi salayacak mekanizmaların yaratılmasıdır. Marksistlerin iddetle karı çıktıkları ve bütün sorunların nedeni olarak gösterdikleri kapitalist üretim tarzı, liberallere göre var olan kaynakları rasyonel biçimde deerlendiren, rekabet ve pazar sistemi aracılııyla daha fazla üretime, dolayısıyla istihdam ve yatırıma yol açarak ülkelerin gelimesine, kalkınmasına ve refah düzeylerinin yükselmesine de yol açan en önemli mekanizmadır. Dolayısıyla liberal bakıta, doal afetlerin meydana gelmesinde, insanların mevcut kaynakları kullanmalarının ya da aırı üretim ve tüketimde bulunmalarının bir etkisi yoktur. Liberaller, insanın doayla bir kavga içinde olduu, onu sömürdüü ve egemenlii altına almaya çalıtıı dolayısıyla doal çevrenin bozulmasına yol açarak afetlere neden olduu eklindeki sosyalist tezleri kabul etmezler. Aynı ekilde, teknolojinin insanlıın bir ürünü olmaktan çıkarak; insanların, teknolojinin bir ürünü haline geldii, emein ve igücünün metalatıı, niceliin nitelie, bireysel kültürün kite kültürüne egemen olmaya baladıı eklindeki eletirel okulun görülerine de katılmazlar. Onlara göre insanın ne kendi doasıyla ne de yaadıı çevreyle bir sorunu yok. nsanlar, iddia ve eletirilerin aksine bireysel ve kolektif olarak sahip oldukları imkânlar ve teknolojik yenilikler sayesinde tarihin hiçbir döneminde olmadıı kadar maddi bir birikime ve mutlulua sahip olmulardır. Doal afetler sosyolojisi açısından bakıldıında hem marksizmin hem de liberalizmin ekolojik bunalımın kökenlerine ilikin öne sürdükleri tezlerin taban tabana zıt olduu, meseleye kendi ideolojik perspektiflerinden yaklatıklarını söylemek mümkündür. Endüstriyel devrimin; mülkiyet anlayıına, sınıfsal yapısına ve kapitalizmin üretim mantıına muhalefet ederek devrimci bir toplumsal dönüümün gerekliliinde ısrar eden Marksist felsefenin, doal kaynakların tarihte eine rastlanmamı bir düzeyde tüketilmesine, biyo-atmosferin kirletilmesine ve dolayısıyla çevresel felaketlerin meydana gelmesine yol açan mevcut küresel sisteme yaptıı eletiriler son derece önemlidir. Hatta sorunu daha radikal biçimde insanın ontolojik yapısıyla ilikilendirmesi ve bunu sınıfsal bir temelde dayandırması da dikkate deerdir. Üretim ve tüketimi kutsallatırmak suretiyle adeta kapitalizmin nimetlerine tapan liberal felsefe ise, insanın sınırsız arzularıyla doanın sınırlı potansiyeli, toplumsal dünyayla doal dünya arasında salıklı ve kalıcı bir denge kuramamı, gelitirilen teknolojinin biyosferin düzenini ve bütünlüünü bozmasına ve aırı tüketim nedeniyle gezegenimizin her gün daha fazla tahrip edilmesine ses çıkartmamıtır. Nihayetinde liberalizm, kapitalizm sayesinde günümüz dünyasının ekonomi-politii haline gelebilmitir. Reel sosyalizmin çöküüyle birlikte yenidünya düzeninin ba aktörü olarak rakipsiz bir ideoloji olmaya, özellikle küreselleme ile birlikte inanılmaz bir güçle tüm dünyada egemen olmaya balamıtır. Liberaller açısından doal dengenin oluabilmesi için üretmek kadar tüketmek de gerekmektedir ve bu denge arz ve talep denilen piyasa koullarında mutlaka salıklı bir konuma gelecektir. Onun için kaygılanmaya ve felaket tellallıı yapmaya da gerek yoktur. 3. Doal Afetler Sosyolojisi Açısından Depremleri Anlamak Son yıllarda özellikle batı dünyasında doal afetlerin toplumsal yaam üzerindeki etkileriyle ilgili birçok akademik çalıma yapılmıtır. Bu çalımaların birçounda doal afetlerin nedenleri klasik çalımalarda olduu gibi insan iradesi dıındaki doaüstü nedenlere dayandırmak yerine insan ve çevre ilikilerinde meydana gelen deiimin bir neticesi olarak - 546 -

görülmütür (Drabek,1986). Doal afetlerin en yıkıcı biçimi olan depremler de aynı ekilde hem fiziki bir olgu olarak, hem de insani faaliyetlerin bir ürünü olarak görülmütür. u bir gerçek ki, insanolu tarihin her döneminde korkunç felaketlerle yüz yüze kalmı ve kimi zaman bu felaketler kitlesel düzeyde ölümlere yol açmıtır. Bunları önlemek mümkün olmasa da insanlar bu tür felaketlerin yeniden yaanmaması için gereken dersleri çıkartmayı bilmitir. Bilgi ve teknolojinin gelimesi sayesinde meteorolojik olayların tahmin edilmesi, depreme dayanıklı binaların ina edilmesi ve yerleim alanlarının daha güvenilir yerlerde yapılması, doal afetlerin yıkıcı etkilerini az da olsa azaltmıtır. Ancak, bu etkilerin azalması yanında doal afetlerin sayısında da bir artı yaanmıtır. Doal afetlerde yaanan bu artıın en önemli nedeni, özellikle son yirmi otuz yıl içerisinde insanın doa üzerindeki aktivitesinin ve dolayısıyla etkisinin artmasıdır. Zira insanlar, tarihin hiçbir döneminde olmadıı kadar doaya egemen olmaya ve onu tüketmeye balamılardır. Gidilmemi ada, girilmemi orman, çıkarılmamı kaynak, tüketilmemi meta ve avlanmamı hayvan kalmamıtır. Bata enerji ve doalgaz olmak üzere yer altı kaynaklarının çou durmadan yeryüzüne çıkarılmaya balanmıtır. Kentlemeye balı demografik artı, insanların ihtiyaçlarını arttırmasına yol açarak doanın daha fazla tüketilmesine yol açmıtır. Nitekim son yirmi yılda doalgaz tüketimi inanılmaz bir biçimde artmıtır. Doal olarak sınırlı olan kaynakların aırı tüketilmesinin faturası aır olmutur. Zira doanın dengesi bozuldukça verdii tepki de daha fazla ve iddetli olacaktır. Bugün nerdeyse dünyanın her kıtasında, sellerin, hortumların, ormanların veya depremlerin daha sık bir biçimde yaanması ve geri dönüü olmayan tahribatlar yaratması, bu durumun bir sonucu olarak görmek gerekir. Doal afetler beraberinde sadece; yerleim birimlerini yıkması, ekonomik faaliyetleri sekteye uratması, yatırımları geciktirmesi ya da elektrik ve su gibi temel ihtiyaçları karılayamaması gibi maddi kayıplar yaratmıyor, aynı zamanda hastalık ve ölüm gibi sosyal sorunlara da yol açarak toplumsal yaamda derin izler bırakıyor. Nitekim kayıplar ve bunların yol açtıı acılar, kolektif belleklerde uzun süre yaamaya devam ediyor. Dolayısıyla doal felaketler, hayatın normal akıını bozduu ve insanın kendi hayatını kontrol etme, yönlendirme ve organize etme yeteneini azalttıı veya tamamen etkisizletirdii için çok önemli toplumsal ve ruhsal sıkıntılara neden olabiliyor. (Köse-Küçükcan, 2006:14) Bundan dolayı doal afetleri, gerek birey gerekse toplum üzerinde sosyal, ekonomik, kültürel ve dinsel etkilerinin farklı boyutlarıyla ele alınması ve incelenmesi gerekiyor. Nitekim afet sosyolojisi bu balamda öne çıkan en önemli alt disiplinlerden biridir. Her felaketin ardında hem bireyde hem de toplumda bir takım sorunlar oluabilmektedir. Bu sorunlar; büyüklüüne, niteliine ve etki alanına balı olarak kısa veya uzun sürede çözülebilmektedir. Ancak özellikle depremler gibi ansızın gelen, yakıp yıkan ve arkasında ölü ve enkaz bırakan bir doal afetin etkileri uzun yıllar devam edebilmektedir. nsanları hayata balayan ipler kopunca en büyük dayanakları olan umutları da kaybolur. Felaketler, normal hayatın akıını alt üst ettii için de bireylerin dayanma ve tutunma güçleri bitmekte ve ruhsal problemler yaayabilmekteler. Toplum psikolojisini olumsuz yönde etkileyen bu tür olayların bireyde fobiye dönümesi ve zamanla belirsizlik ve güvensizlik yaratması sonucunda fiziksel ve ruhsal çöküntüler meydana gelebilmektedir. Bu tür durumlar karısında bireyler, olayı anlamaya ve açıklamaya çalıırlar. Meydana gelen olayın algılanması ve anlamlandırma çabası daha youn bir biçimde olmaktadır. Afetzedeler, olayın bir nedene veya kaynaa yükleyerek açıklamaya çalıabilmekte ki genellikle din faktörü burada önemli bir rol oynamaktadır. Zira bata deprem olmak üzere neden ve nasıl meydana geldii konusunda dourucu cevapları olmayanlar, dorudan dini referanslara dayanmaya çalıırlar. Dini açıklamalar, insanların kaygılarını ve ortaya çıkan belirsizlii gidermede çok etkili bir faktördür. 1999 yılında meydana gelen ve resmi kayıtlara göre 17 binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan Marmara depremi ve bu depremde yakınlarını kaybetmi olan depremzedelerle yapılmı olan bir çalımanın (Köse-Küçükcan, 154) da ortaya koyduu gibi dini inanç, bireylerde hem felaketlerin anlamlandırılmasında hem de yaanan zorlukların aılmasında çok önemli ve etkili olmutur. Felaketin doaüstü bir güç - 547 -

tarafından yapıldıına inananlar ölümler karısında daha metanetli durdukları, ahret inancına sahip oldukları için daha az stres ve gerginlik yaadıkları görülmütür. nsanların felaketleri anlamada ve açıklamada dini bilgilere bavurmalarının en önemli nedeni, bilimin bu olayları açıklamada yetersiz kalması ya da bu bilgilerin insanları tatmin edememesidir. Zira bilim adamlarının açıklamaları tahminlerin ötesine geçememektedir. Zamanla toplumsal fobiye dönüen kaygılar, doal olarak felakete maruz kalan bireylerde bir korku ve belirsizlik duygusu yaratacaktır. Bireyler, yaanan felaketin neden, niçin ve kim tarafından yapıldıını merak ettikçe olayın nedenine ve kaynaına anlamlar yüklemek zorunda kalırlar. Felaketler karısında bir açıklama ihtiyacını hissederler. Kiiler, olayı anlamaya, algılamaya ve nihayet açıklamaya çalıarak hem içine girdikleri ruhsal gerginlikten kurtulmaya, hem de olayı rasyonelletirerek tatmin olmaya çalıırlar. Olayın madurları, kendileri açısından son derece kötü sonuçlar doursa da doal afetin bir hikmeti (wisdom) olduuna inanmak ister. Bu süreçte tutunabilecei en güçlü dayanak dindir. Zira dini inanç, kiiye yaadıı eyi anlamlı hale getirmekle kalmaz, aynı zamanda yaadıı problemlere göüs germek ve onunla baa çıkmak için gerekli dinamizmi de salar. 4. Türkiye nin Deprem Gerçei Son otuz yılda deprem kuaında yer alan devletlerde olduu gibi ülkemizde de gerek aırı yaıların yol açtıı seller, gerek yaz aylarında artan orman yangınları ve gerekse meydana gelen depremler nedeniyle çok fazla sayıda ölümler ve maddi kayıplar yaanmıtır. Özellikle deprem kuaında yer alan Afganistan, Pakistan, ran ve Türkiye gibi ülkeler, afetlere karı daha kırılgan hale gelmitir. Japonya da neredeyse her gün küçük ve orta ölçekte bir deprem meydana gelmesine karın ileri teknolojinin kullanıldıı dayanıklı binalar sayesinde dier ülkelere göre daha az hasar olumaktadır. Ancak, her ne kadar en üst düzeyde önlemler alınsa da depremleri bütünüyle engellemek mümkün olamamaktadır. Yukarıda da belirtildii gibi depremler dünyamızın bir gerçei olarak sürekli olumakta ve kendisiyle beraber birçok eyi de alıp götürmektedir. Nitekim tarihsel olarak bakıldıında geçmiten bugüne dünyanın farklı bölgelerinde son derece ölümcül sonuçlar dourmu olan depremlere rastlamak mümkündür. Dünyada En Büyük On Deprem Yıl Ülke Adı Depremin Olduu Depremin Ölü Sayısı Yer iddeti 1 1906 ABD California 7.9 3.000 2 1956 Çin Shensi 9.0 830.000 3 1964 ABD Alaska 9.2 15.000 4 1970 Peru Casma 7.9 70.000 5 1976 Çin Tangshan 7.5 655.000 6 1985 Meksika Pasifik kıyıları 8.2 9.000 7 2003 ran Bam 6.6 30.000 8 2004 Endonezya Sumatra Adası 9.1 225.000 9 2005 Pakistan Kemir 7.6 86.000 10 2011 Japonya Dou Kıyıları 8.9 15.800 Kaynak: http://www.infobik.com/2011/03/dunyanin-en-buyuk-10-depremi/20.08.2012adlı siteden derlenmitir. Ülkemiz, Alp-Himalaya deprem kuaı olarak bilinen dünyanın en etkin deprem kuaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Söz konusu kuaın aktif ve Türkiye nin jeolojik yapısının hareketli olması nedeniyle sık sık depremler meydana gelmektedir. Nitekim Anadolu corafyasının %92 si deprem kuaı üzerindedir (enol, 1999:3) ve doal afetlerin çounu da depremler oluturmaktadır. Nitekim depremlerin yıllara göre sayısına ve iddetine bakıldıında bu gerçei görmek mümkündür. Örnein cumhuriyet döneminde yaanan ilk deprem 1939 yılında Erzincan da meydana gelmi ve olayda 32.962 insan hayatını kaybetmitir (Aktürk-Albeni, 2002:1-18). 17 Austos 1999 tarihinde Richter ölçeine göre 7.4 iddetinde; Adapazarı, Gölcük, zmit, Yalova ve Düzce nin de içinde olduu Kuzey Marmara bölgesinde meydana gelen depremde ise, 17.840 kii yaamını yitirmi, 43.956 kii yaralanmı ve 505 kii sakat kalmıtır. Ortalama 25 milyon insanda fiziksel ve ruhsal olarak etkilenmitir (Karakaya, 2004:257-263). - 548 -

Türkiye de En Büyük On Deprem Yıl l Adı Depremin Olduu Yerler Deprem iddeti Ölü Sayısı 1 1930 Hakkâri Irak Sınırı 7.2 2.514 2 1939 Erzincan Merkez 7.9 32.962 3 1942 Tokat Niksar-Erbaa 7.0 3.000 4 1943 Kastamonu Tosya-Ladik 7.2 2.824 5 1944 Bolu Gerede 7.2 3.959 6 1970 Kütahya Gediz 7.2 1.086 7 1975 Diyarbakır Lice 6.9 2.385 8 1976 Van Çaldıran-Muradiye 7.2 3.840 9 1999 Kocaeli Gölcük, Adapazarı 7.4 17.840 10 2011 Van Merkez ve Erci 7.2. 644 Kaynak: http://www.belgenet.com/deprem/depremt.html.20.08.2012 adlı siteden derlenmitir. Ülkemizin gerek jeolojik gerekse toporafik yapısı nedeniyle deprem riski en yüksek olan ülkelerin baında gelmektedir. Deprem bölgeleri haritası temel alındıında ülke topraklarının %92 si, deprem tehlikesinin söz konusu olduu bölgeleri içermekte ve nüfusun %98 i de yine bu bölgelerde yaamaktadır. Bu bölgelerin %66 sı deprem faylarının en aktif olduu 1. ve 2. Bölgeleri kapsamaktadır. 1900 ile 2009 yılları arasında Türkiye de toplamda yaklaık 300 e yakın deprem olmu ve bu depremler nedeniyle 100.000 kii hayatını kaybetmi 180.000 e yakın kii yaralanmı ve 600.000 den fazla konut ya yıkılmı ya da kullanılamaz hale gelmitir (Can-Özmen, 2010). Dolayısıyla meydana gelen depremler sadece mal kaybını deil, ülke ekonomisini de derinden etkilemitir. Deprem nedeniyle üretim, yatırım ve istihdamda daralmalar yaanmı, isizlik ve tasarruf kaybı nedeniyle sosyal problemler yaanmıtır. Tüm dünyada olduu gibi ülkemizde de depremleri önlemek mümkün olmadıına göre, depremle yaamayı bilmek, onunla yüzlemek ve hasarı en aza indirmek için gerekli tedbirleri almak gerekir. Nitekim depremlerin ülkeden ülkeye farklı sonuçlar dourduu ve kimi ülkelerde inanılmaz can ve mal kaybı yaanırken, bazı ülkelerde bu kayıpların daha az yaandıını görebiliyoruz. Dolayısıyla depremin oluturacaı zararı minimize etmek mümkündür. Bunun için öncelikle deprem konusunda bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesi ve depreme karı hazırlıklı olmalarının salanması gerekir. Aynı ekilde depreme karı binaların salam ve dayanıklı yapılması ve gerekli denetimlerin yapılarak yapı güvenliinin salanması depremde oluabilecek olası riskleri azaltacaktır. Burada en büyük i, devletin ilgili kurumlarına dümektedir. Çünkü deprem öncesinden risk yönetiminin ve deprem sonrasında da afet yönetim sisteminin çok iyi planlanması siyasal kaygılardan uzak gerçekçi bir eylem planının hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir. Bir bütün olarak bakıldıında deprem riskini önemli oranda azaltacak olan bu önlemler tek baına yeterli deildir. Bununla beraber bireylerin öncelikle deprem algılarının deimesi gerekir. Zira ülkemizde genellikle deprem karı konulmaz bir kader olarak deerlendiriliyor. Böyle düünüldüü için de depreme karı gereken önlemler ya yeterinde alınamıyor ya da ihmal ediliyor. Aynı ekilde insanlar, depremin mutlak olarak gerçekleeceine ve buna karı hiç kimsenin ve hiçbir eyin yapılayamayacaına inandıkları için de devleti veya ilgili kurumların ihmalini görmüyor, eletirmiyor, sorgulamıyor ve hesap sormuyor. Hatta olmaması gereken birçok olumsuz durumları bile olumlayabiliyor (enol, 1998:193). 6. Aratırmanın Konusu ve Amacı Bu aratırma, 23 Ekim ve 24 Kasım 2011 tarihlerinde Van da meydana gelen iki büyük depremin Van kent merkezinde ikamet eden ve deprem sonrasında da eitim ve öretime devam eden öretmenlerin yaadıı psikolojik ve sosyal sorunları tespit etmek amacıyla yapılmıtır. Bilindii gibi her iki depremde 63 ü öretmen olmak üzere toplamda 644 vatandaımız hayatını kaybetmi, deprem sonrasında nüfusun büyük bir bölümü ehri terk ederken, eitim ve öretim nedeniyle öretmenler konteyner kentlerde kalmaya devam - 549 -

etmilerdir. Bir yandan souk kıla mücadele ederken, dier yandan artçı depremler altında yaamak zorunda kalan öretmenler, çok ciddi sorunlar yaadılar. Öretmenlerin gerek deprem anında gerekse sonrasında yaadıkları psikolojik, ekonomik ve sosyal sorunlarını ele almayı amaçlayan bu aratırmanın ın evrenini Van kent merkezi, örneklemini ise depremde ya yıkılmı ya da aır hasar görmü olan okullarda hizmet veren öretmenler er oluturmaktadır. Kapalı ve açık uçlu sorulardan oluan 52 soruluk bir anket formu, 100 öretmene uygulanmı, anket formu, SPSS programında deerlendirilerek frekanslar ve çapraz tablolar çıkarılmıtır. Örneklem grubundan elde edilen verilerden hareketle depremin öretmenler üzerinde ne tür etkiler yarattıı ve bu etkilerin halen devam edip etmedii anlamaya çalıılmıtır. Anket formu ile genelde aratırmaya katılan öretmenlerin; sosyal, ekonomik ve demografik özelliklerini, deprem anında ve sonrasında yaadıkları duyguları, maddi ve manevi kayıplarını, dini inanç ve pratiklerindeki deiimi, depremin aile yaantısı üzerindeki etkisini, ekonomik kayıplarını, varsa ruhsal problemlerini ve deprem sırasında ya da sonrasında tedavi olup olmadıklarını ortaya konulmaya çalıılmıtır. ılmıtır. Aratırmanın Önemi: Van depreminden sonra birçok aratırmacı incelemelerde bulunmak üzere kent merkezine akın etti. Özellikle depremzedelerin barındıı konteyner kentlerde aratırmalar yapıldı. Oysa meslek grupları arasında deprem sırasında kentte kalmak zorunda olanlar sadece öretmenlerdi ve öretmenlerle ilgili imdiye kadar yeterli bir çalıma yapıldı. Öretmenler aynı zamanda depremde en çok fiziki ve ekonomik kayıpları olanlardı. Bu aratırma, bir yandan depremden etkilenmi olan öretmenlerin yaadıklarını anlamaya ve bunları göz önüne sermeye çalımakta dier yandan öretmenlerin karılatıkları problemleri ve bu problemlerin bugünkü yaamları üzerindeki ne tür etkiler bıraktıını bulmaya çalımaktadır. Aratırmanın Bulguları: Bu bölümde aratırmaya katılan öretmenlerin ilk depremden balamak üzere gerek depren sırasında gerekse sonrasında Van daki sosyal ve ekonomik yaamda meydana gelen deiimlerle ilgili düüncelerini ve depremin kendi yaantılarında yarattıı etkileri anlam üzere elde dilen veriler deerlendirilecektir. Tablo 1. Aratırmaya katılan öretmenlerin ya ve cinsiyetini gösteren frekans daılımı Ya Ortalaması Cinsiyet Örneklem grubuna dâhil olan öretmenlerin %65.5 i erkek, %34.5 i kadındır. Bu grup içinde sınıf öretmenlerin oranı %75,7,, lise öretmenlerin oranı ise %24,3 tür. Van il sınırları içerisinde görev yapan öretmenlerin toplam sayısı 7605 tir. Kent merkezinde görev yapan öretmenlerin sayısı ise 3687 dir. Tablodan da anlaıldıı üzere gerek ilçelerde gerekse kent merkezindeki öretmenlerin cinsiyet daılımında aırlıklı ı olarak erkek ön plana çıkmaktadır. Ya daılımına bakıldıında öretmenlerin %50 ye yakını 2-3, %43.7 si 31-40 ve 41 ya ve üzeri olanların oranı son derece düüktür %8.0. Ya daılımları açısından bakıldıında aratırmaya dâhil olan öretmenlerin neredeyse eyse yarısı genç denilebilecek bir ya aralıındadırlar. - 550 -

Tablo 2. Ara tırmaya katılan ö retmenlerin e itim ve gelir düzeylerini gösteren frekans da ılımı Ö retmenlerin E itim Düzeyleri Ö retmenlerin Ortalama Geliri Gelir Ankete cevap veren ö retmenlerin %80.5 i lisan, %18.4 ü yüksek lisans ve %1.1 i de doktora e itimli oldukları anla ılıyor. Ö retmenlerin gelir düzeyleri e itim durumlarına, e lerinin çalı ıp çalı madı ına, ına çocuk sayısının fazla olup olmamasına, olmamasına, ek ödemeler ödemelerden den yararlanıp yararlanmadı ına ve yan gelirlerine ba lı olarak de i ebilmektedir. mektedir. Ancak ara tırmaya dâhil olan ö retmenlerin yarısına yakını %40.2 sinin %40.2 sinin e inin çalı tı ını, %44.8 inin 1 veya 2 çocu a sahip oldu unu ve %86 sının maa ları dı ında herhangi ek bir gelire sahip olmadı ını ını. Türkiye ortalamasında orta gelir grubunda yer alan ö retmenler ço u aylık 2000 ile 3000 arasında bir ücret almaktadırlar. Tablo 3. Ara tırmaya katılan ö retmenlerin görev yaptı ı okulun hasar durumu ve depremi yorumlama biçimini gösteren frekans da ılımı Ö retmenin Görev Yaptı ı Okulun Hasar Durumu Ö retmenlerin Depremi Yorumlama Biçimleri Ö retmenlerin görev yaptıkları okulların %26.4 ü çok, %20.7 si orta, %26.4 ü az hasarlı ve %12.6 sı ise yıkılmı tır. Van da depremden önce 90.000 konut oldu unu ve depremde bu konutlardan 30.000 nin yıkıldı ını dü ündü ümüzde okulların da benze bir tablo göstermesine a ırmamak gerekir. Zira depremde okulların okulların neredeyse %59.1 i kullanılamaz hale gelmi tir. Nitekim deprem sonrasında bunların ço u ya güçlendirilmi ya da yıkılıp yerine yenisi yapılmı tır. Burada ilginç olan nokta, depremde hiçbir ekilde etkilenmeyen hasarsız okulların sayısının ara tırmaya dâhil dâhil olanlar içinde sadece %8.0 gibi çok dü ük bir oranda çıkmasıdır. Ö retmenlerin %60 ına yakını depremi do al afet olarak algılarken, olayı kader olarak yorumlayanların oranı ise %6.9 dur. - 551 -

Tablo 4. Aratırmaya katılan öretmenlerin depremde ne tür kayıplar yaadıkları ve yeni bir depreme karı yaptıı hazırlıkları gösteren frekans daılımı!! "! # Öretmenlerin Depremdeki Kayıpları Yeni Bir Depreme Karı Yapılan Hazırlık Aratırmaya katılan öretmenlerin %25 i deprem esnasında eyalarını kaybettiini ve %2.3 ü ise arabalarının zarar gördüünü belirtmilerdir. Depremden sonra kentin boalması üzerine çevre illerden bata olmak üzere Adana ve anlıurfadan bile hırsızlık çeteleri birçok eve girip deerli eyaları çalmılardır. Güvenliin olmadıı kı gecelerinde kentin adeta yamanlandıı ve birçok evin hırsızlar tarafından bolaltıldıı bilinmektedir. Öretmenler deprem korkusu yüzünden evlerini terkmeleri ve konteynerlarda yaamalarından dolayı eyalarını kaybetmi olmaları mümkündür. Öretmenlerin depreme karı aldıkları önlemlerle bakıldıında, daha salam bir eve taınma oranı son derece yüksektir %39.1. Oturduu evi güçlendirdiini söyleyenlerin oranı ise 11.5 tir. Tablo 5. Aratırmaya katılan öretmenlerin deprem sonrası sosyal ilikilerde yaadıkları deiim ve alıılmıın dıında stres veya kaygı yaama durumlarını gösteren frekans daılımı Deprem Sonrası Sosyal likilerde Yaanan Deiim Deprem Sonrasında Yaanan Stres ve Kaygı Aratırmaya katılan öretmenlerin %30 a yakını depremden sonrasında sosyal ilikilerinde olumsuz yönde deitiini belirtmilerdir. nsanlara karı güvensizlik bata olmak üzere negatif duygular beslemeye baladıklarını ve bundan dolayı da salıklı bir iletiim kuramadıkları için huzursuz olduklarını söylemilerdir. Katılımcıların %27.6 sı aksi yönde beyanda bulunmulardır. Yani deprem nedeniyle daha önce konumadıkları, ya da ziyaret - 552 -

etmedikleri yakınlarıyla, akrabalarıyla daha fazla görümeye baladıklarını, yardımlama duygusunun arttıını ve topluma karı daha hassas olduklarını söylemilerdir. Bu tür duyguları yaayanlar, depremle beraber hayatı yeniden yorumladıklarını, her eyin bo olduunu anladıklarını dolayısıyla akrabalarını daha fazla aramaya baladıklarını belirmilerdir. Depremin bu yönde kendilerinde herhangi bir deiiklik yaratmadıı söyleyenlerin oranı da bir hayli yüksektir %36.6. Aratırmaya katılan öretmenlerin depremden sonra stres ve kaygı düzeylerinde önemli bir artı yaandıklarını söylemek mümkündür. Zira sık sık, ara sıra ve bazen bu duyguları yaıyorum diyenlerin oranı %39 dur. Tablo 6. Aratırmaya katılan öretmenlerin yalarıyla deprem sonrası i, okul, arkada ve evlilik ilikilerinde meydana gelen sorunları gösteren çapraz tablo grafii Ya 21-30 Count Deprem Sonrası, Okul Ev likilerinde Sorun Yaama Durumu Sık sık Ara Bazen sıra 1 1 7 Nadiren 7 Hiçbir zaman 26 Toplam 42 31-40 % within 2,4% 2,4% 16,7% 16,7% ya Count 1 1 2 11 61,9% 23 100,0% 38 % within 2,6% 2,6% 5,3% ya 41 ve Count 0 0 0 üzeri % ya within 0,0% 0,0% 0,0% TOPLAM Count 2 2 9 28,9% 2 28,6% 20 60,5% 5 71,4% 54 100,0% 7 100,0% 87 % within 2,3% 2,3% 10,3% 23,0% ya 62,1% 100,0% Aratırmaya katılan öretmenlerin gerek i ve arkada gerekse aile ve özel ilikilerinde farklı sorunlar yaamakla beraber bu sorunların yaa balı olarak deitiini de belirtmek gerekir. Nitekim tablodan da görüldüü gibi deprem sonrasında çevreleriyle daha fazla sorun yaadıklarını söyleyenlerin ya grubu 20 ile 40 arasıdır. 41 ve yukarı yataki öretmenler ise daha az sorun yaadıklarını söylemilerdir. Bu durum u ekilde deerlendirilebilir. Genç yataki öretmenler yaama ilikin beklentileri daha fazla olduu için ölüm düüncesini çarıtıran depremden daha fazla etkilenmektedirler. Orta veya yalı olan öretmenler ise hayata ilikin beklentilerini ya çounu ya da bir kısmını gerçekletirdikleri için doal kaygı düzeyleri genç öretmenlere göre daha az olmu olabilir. Tablo 7. Aratırmaya katılan öretmenlerin depremden den sonra yaama ilikin görülerinde, dini inanç ve pratiklerde deiimi gösteren frekans daılımı Depremden Sonra Yaama likin Görülerde Deiiklik Depremden Sonra Dini nanç ve Pratiklerde Deiiklik - 553 -

Aratırma grubumuzda yer alan öretmenlerin yaama ilikin görülerinde (felsefi, ideolojik vb) önemli oranda %35.6 bir deiimin yaandıını görmekteyiz. Ancak bu deiimin ne yönde olduuna ilikin sorularımıza genellikle daha kaderci bir bakı açısıyla cevap vermilerdir. Hayata karı daha olumlu, pozitif bakmaya baladıklarını ve gelecekten umutlu olduklarını söyleyenlerin oranı da bir hayli yüksektir %32.3. Depremden dolayı yaama ilikin görülerimde herhangi bir deiiklik olmadıını söyleyenlerin oranı ise %50 dir. Öretmenlere sorulan ve depremin onların dini inanç ve pratiklerinde herhangi bir deiiklik yapıp yapmadıını sınamak için sorduumuz soruya cevap verenlerin %28 e yakını ufak da olsa bir deiiklik olduunu kabul etmilerdir. Verilen cevaplarda daha önceden Tanrıya inanmadıkları halde depremden sonra inanmaya baladıını söyleyenlerin oranı yok denecek %0.5 kadar azdır. Ancak depremden sonra dini vecibeleri yerinde getirmeye baladıklarını, dua etme alıkanlıını edindiklerini söyleyenlerin oranı %23.5 tir. Bu sonuçlar da gösteriyor ki, aslında deprem aratırmaya dahil olan öretmenlerin gerek hayata ilikin bakı açılarını gerekse inanma noktasındaki eilimlerini ve dini ritüelleri önemli oranda deitirmitir. Tablo 8. Aratırmaya katılan öretmenlerin deprem sonrasında fiziksel ve psikolojik salık sorunları yaama ve sıkça ölümü düünme durumlarını gösteren frekans daılımı!!! " #$" Deprem Sonrasında Yaanan Salık Sorunları Deprem Sonrasında Sıkça Ölümü Düünme Tablodan da anlaıldıı üzere deprem sonrasında öretmenlerin %50 ye yakını bazı fiisksel ve ruhsal rahatsızlıkları yaadıklarını belirtmilerdir. Zira depremin o korkutucu anına yakalanan hiçbir salıklı insan psikolojik açıdan bundan etkilenmemesi düünülemez. Nitekim öretmenlerin neredeyse %82 si, deprem sonrasında a sıkça ölümü düünmeye baladıını söylemitir. Bu sonuç bile tek baına özelde depreme yakalanmı olan öretmenlerin ama genelde de bu durumu yaamaı herkesin aslında ruh salıının yerinde olmadıını gösteriyor. Ölümü sıkça düünmek, psikolojik açıdan salıklı bir duruma iaret etmez. Deprem, genellikle insanlarda ölümü çarıtırdıı için kısa süre içinde bu duygudan kurtulmak pek mümkün deildir. Tablo 9. Aratırmaya katılan öretmenlerin deprem sonrasında aırı korku, çaresizlik duygusunu yaama ve ilaç kullanma durumunu gösteren frekans daılımı Deprem Sonrasına aırı korku ve çaresizlik duygusunu yaama Deprem sonrasında ilaç kullanma - 554 -

Aratırma grubumuzda yer alan ve anketlere cevap veren öretmenlerin %70 e yakını günlük yaamlarında aırı bir korku ve çaresizlik duygusunu yaadıklarını söylemilerdir. Özellikle artçı depremlerin durmadan devam etmesi ki-depremin üzerinden 4 yıla yakın bir süre geçtii halde halen artçı depremler meydana gelmektedir- insanların kaygı düzeylerini ve buna balı strese ve panie yol açabilmektedir. Bu durumlardan dolayı doktora gidenlerin oranı da yüksektir %37.3. Aırı korku ve çaresizlik nedeniyle sakinletirici ilaç kullanan öretmenlerin oranı %33 civarındadır. Sonuç Bilim ve teknoloji gelitikçe doanın insan hayatı üzerindeki etkinlii de azalmaktadır. Ancak günümüz dünyasında doal afetlerin gittikçe daha çok insan yaamını tehdit ettii, yıkıcı sonuçlar dourduu ve buna karın önlemlerin yeteriz kaldıı da görülmektedir. Hayatın normal akıını alt üst ederek bazen binlerce insanın ölümüne ve milyar dolarla ifade edilebilecek maddi kayıplara yol açan felaketlerin; öngülebilir, engellenebilir ve zararlarının minimize edilebilmesi gerekir. Bugün dünya üzerinde doal afet riskini taıyan birçok bölge bulunmaktadır. Bu riskleri azatmak için iki temel hususun bilinmesinde yarar vardır. Birincisi doal afet riskini taıyan yerleim birimlerinin yeniden planlanması, yapısal açıdan güçlendirilmesi ve sıkı bir denetimden geçirilmesi, ikincisi de afet riskinin söz konusu olduu yerlerde yaayan insanların bu riskleri bilmesi ve buna karı hazırlıklı olması gerekir. Doal afetlerin en yıkıcı olanı hiçüphesiz ki depremlerdir. Trajik felaketleri çarıtıran depremlerin yeri her zaman insan hayatında var olmutur. Bazı toplumlar bu trajik olay nedeniyle çok fazla sayıda can ve mal kayıplarına uramılardır. Her deprem, insanın doa karsındaki hem acziyetini hem de onunla mücadele azmini vermitir. Nitekim yüzyıl öncesine göre insanlar deprem karısında daha güçlü ve daha etkin olabilmektedirler. Bu mücadele insanın nihai olarak depremleri önceden tahmin etme ve oluabilecek ölümcül riskleri engellemeyi baarana kadar devam edecektir. Bu açıdan bakıldıında doal felaketler kaısında insanolunun daha kaydedecek uzun bir yolu bulunmaktadır. Bu yolda ilerlerken en büyük dayanaını bilimsel biglden ve onun ürünü olan teknolojiden alacaktır. Bugün bu açılardan güçlü olan toplumlar depremle hem yaamayı örenebilmi hem de korkunç tahribatlara yol açan sonuçlarından kendini koruyabilmi. Bu toplumlardan biri de dünyanın en aktif fay zonu üzerinde bulunan ve topraklarının büyük bir kısmı ada ve adacıklardan oluan Japonya dır. Japon toplumunun depremle imtihanı çok sıkı ve eskilere dayanmaktadır. Zira, deprem adeta japonya kıtasının jeolojik özelliidir. Japonlar depreme aır bedeller ödemilerdir. Ancak, bugüne gelindiinde nerdeyse her gün defalarca meydana gelmesine karın depremin en az zarar verdii kıta yine japonyadır. Oysa benzer aktif fay hattı üzerinde bulunan Afganistan, Pakistan, ran ve Turkiye ise depremler, çok fazla etkili olabilmektedir. Depremle yaamayı örenmediimiz ve sonuçlarına karı hazılıklı olunmadıımız sürece yıkıcı ve ölümcül etkilerinden kendimizi kurtarmamız mümkün olmayacaktır. Son yıllarda özellikle ülkemizde depremin kendisini daha fazla hissettirmesi ve korkunç sonuçlarının görülmeye balanması nedeniyle daha fazla kamuoyunun dikkatini çekmeye balamıtır. Özellikle 1999 Marmara depremi, Türk toplumunu derinden sarsmıtır. Depremin korkunç yüzü hem can kaybına (17.000 kiinin ölmesi) hem de mal kaybına (20 milyar dolar) yol açması üzerine bata akademide olmak üzere devletin ilgili kurumlarında ve medyada deprem gerçei tüm çıplaklııyla tartıılmaya balanmıtır. Bu tartımalar sonucunda depreme dayanıklı binaların yapılması hususunda bazı yasal zorunluluklar getirilmi olsa da, yasaların uygulanamaması ve denetlenememesi, siyasal kaygılardan dolayı yerel yöneticilerin de yeterli önlemi alamamaları yüzünden sıkı bir depreme hazırlık politikası uygulanamamıtır. Nitekim en son 2011 yılında Van da meydana gelen depremde 63 üöretmen olmak üzere 644 vatandaımız hayatını kaybetmi, 90.000 konutun 30.000 i ya yıkılmı ya da kullanılamaz hale gelmitir. - 555 -

Van depreminin en çok etkiledii kesimlerin baında öretmenler gelmektedir. Zira depremde hem en çok hayatını kaybedenler hem de eitim ve öretime devam edildii için artçı depremler altında görev yapmak zorunda kalanlar öretmenler olmutur. Dolayısıyla öretmenler, depremden dolayı hem sosyal hem de psikolojik açıdan olumsuz yönde etkilenmilerdir. Bu aratırma, söz konusu depremi yaamı olan öretmenlerin yaadıı sorunlara odaklanmaktadır. Temsil özellii yüksek olan bir örenklem grubundan elde ettiimiz verilerden hareketle u tespitlerde bulunmamız mümkündür. Van kent merkezinde görev yapan öretmenlerin; depremle beraber yaamlarında ciddi deiiklikler meydana gelmi, önemli oranda ekonomik kayıplar yaamı, çevrelerine karı ilgisiz olmaya ve daha fazla ibadet etmeye balamı, yaam standartlarını olumsuz yönde etkileyecek oranda korku, panik, stres, kızgınlık, ayrılık ve çaresizlik yaamaya, ölüm düüncesinden kurtulamadıkları için sakinletirici ilaçlar kullanmaya balamılardır. Depremzede öretmenler, depremin meydana getirdii travmayı hala atlatamamılardır. Nitekim öretmenlerin çounda travma sonrası stres bozukluu (TSSB) gözlenmitir. Her an deprem olacakmı hissinden bir türlü kurtulamadıkları için gerek davranısal, gerek duygusal ve gerekse bilisel düzeyde belirtiler ortaya koymulardır. Yaanan travmayı atlatmak için bazı öretmenlerin dine sıındıkları, daha önceden hiç dua etmedikleri halde depremle beraber dık sık dua ettikleri, dini ritüellerde bulunmaya balamılardır. Deprem sonrasında ortaya çıkan ve aratırma bulgularının da destekledii veriler, öretmenlerin hala depremin etkisinden kurtulamadıkalrını, psikofizyolojik olarak ciddi rahatsızlıklar yaadıklarını, travma sonrasında normal hayatlarına dönmede bocaladıkalrını ve dolayısıyla afet piskolojisinden kurtulamadıklarını göstermitir. KAYNAKÇA AKTÜRK,. ALBEN, M. (2002). Doal Afetlerin Ekonomik Performans Üzerine Etkisi: 1999 Yılında Türkiye de Meydana Gelen Depremler ve Etkileri, Süleyman Demirel Üniversitesi ktisadi ve dadi Bilimler Fakültesi, 1.Sayı, s.1-18. BAOLU, M. vd. (2002), Traumatic stress responses in earthquake survivors in Turkey. J Traumatic Stress ; 15: 269-276., aktaran ÖNZÖZ, M. F. vd., (2009). Marmara Depreminden Altı Yıl sonra Sapanca da Travma Sonrası Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Deerlendirilmesi, New Symposium Journal 4.Sayı, 164-177. BOOKCHN, M. (1988), Toward an Ecological Society, Black Rose Books Press. COHEN, R. vd., (2001), Handbook for Mental Health Care of Disaster Victims, USA: Johns Hopkins University Press. DE BOER, J. Z. SANDERS, D. T. (2005), Earthquakes in Human History: The Far-Reaching Effects of Seismic Disruptions, USA: Princeton University Press. DEMRTA, R Yılmaz, R. (1996), Türkiye nin Sismoiektonii, Ankara: T.C.Bayındırlık ve skân Bakanlıı Yayınları, aktaran ENOL, D. (1999), Deprem, Dünya ve Türkiye Türk Yurdu, 147.Sayı, 3-11. DRABEK, T., E. (1986), Human System Responses to Disaster: An Inventory of Sociological Findings, Springer Press. KARAKAYA, I. vd. (2004). Marmara Depreminden Üç Buçuk Yıl Sonra Ergenlerde TSSB, Depresyon ve Anksiyete Belirtileri, Türk Psikiyatri Dergisi, 15(4):257-263. KÖSE, A. KÜÇÜKCAN, T. (2006). Deprem ve Din, stanbul: Emre Yayınları. SABAN, L. I. (2014), Disaster Emergency Management, USA. State University of New York Press. ENOL ÇEVK, D. (1998). Deprem Aratırma Bülteni, Ankara: Afet leri Genel Müdürlüü Deprem Aratırma Dairesi Bakanlıı Yayınları. ENOL, Dolunay (1999). Deprem, Dünya ve Türkiye, Türk Yurdu, 147.Sayı, 3. Türkiye nin Deprem Gerçei Paneli, (Edt. H. Can-B. Özmen), Gazi Üniversitesi Deprem Aratırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, 2010. www.belgenet.com/deprem/depremt.html.20.08.2012 www.infobik.com/2011/03/dunyanin-en-buyuk-10-depremi/20.08.2012-556 -