İLAÇ KULLANMAYAN DEPRESYON HASTALARINDA KORPUS KALLOSUM BOYUTU BİTİRME TEZİ. Stj. Dişhekimi: Özgün ÖZALAY



Benzer belgeler
PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

SoCAT. Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Bipolar bozukluğun ve şizofreninin remisyon ve psikotik belirtili dönemlerindeki hastaların bilişsel işlevler açısından karşılaştırılması

RATLARDA ANNE YOKSUNLUĞU SENDROMUNA ZENGĠNLEġTĠRĠLMĠġ ÇEVRENĠN ETKĠSĠ. Serap ATA, Hülya İNCE, Ömer Faruk AYDIN, Haydar Ali TAŞDEMİR, Hamit ÖZYÜREK

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış

Atrial Fibrilasyon dan Gerçek Kesitler: WATER (Warfarin in Therapeutic Range) Registry den İlk Sonuçlar

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

SUNUM PLANI. Genel değerlendirme EKT TMU tdcs

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

VARYANS ANALİZİ (ANOVA)

N-ASETİL SİSTEİNİN AÇIK KALP CERRAHİSİ SONRASI NÖROKOGNİTİF FONKSİYONLARA ETKİSİ. Uzm.Dr. Canan ÜNLÜ Dr. Fatma UKİL

Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan

Parkinson hastalığında Uyku yapısı Eşlik eden uyku bozuklukları Gündüz uykululuk Bektaş Korkmaz, Gülçin Benbir, Derya Karadeniz

Serebral Kortikal malformasyonlar

Sosyal Beyin, Zihin Kuramı ve Evrim

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

HEMġEHRĠ ĠLETĠġĠM MERKEZĠ ÇALIġANLARIYLA STRES VE KAYGI DURUMLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

FONKSİYONEL MRG (fmri) Volkan Kutlu

Mehmet Sait Doğan, Selim Doğanay, Gonca Koç, Süreyya Burcu Görkem, Abdulhakim Coşkun

Bilge Togay* Handan Noyan** Sercan Karabulut* Rümeysa Durak Taşdelen* Batuhan Ayık* Alp Üçok*

TABLO ve GRAFİKLER. Epidemiyoloji Konferansları Serisi Prof. Dr. Bahar GÜÇİZ DOĞAN, HÜTF Halk Sağlığı AD.

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü BBY 208 Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri II (Bahar 2012) SPSS Ders Notları II (19 Nisan 2012)

Dr. Murat DAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Ünivetsitesi Acil Tıp AD.

Beden Eğitimi Öğretmenlerinin Kişisel ve Mesleki Gelişim Yeterlilikleri Hakkındaki Görüşleri. Merve Güçlü

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

Diabetes Mellitus ta Ayak Tendonlarındaki Değişikliklerin Değerlendirilmesi

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Duygudur um bozuklarında bilişsel işlevler ve yapısal beyin görüntüleme bulguları. Dr. Emre Bora

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ Bipolar II Bozukluk

Psoriazis vulgarisli hastalarda kişilik özellikleri ve yaygın psikiyatrik tablolar

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

Albert Long Hall, Boğazi 4-55 Nisan 2008

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Yerinde Masaj ın İş Hayatına Etkileri İstanbul Konulu Akademik Araştırma Sonuçları Sayfa 1/4

Ruhsal Bozukluklar ile İlgili Sık Görülen Yanlış İnançlar ve Gerçekler. Osman SEZGİN

Demansta görüntülemenin rolü Dr.Ercan Karaarslan Acıbadem Üniversitesi

Açıklama Araştırmacı, danışman, konuşmacı: Herhangi bir maddi ilişki yoktur.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

DIABETES MELLITUS NEDİR? NEDENLERİ VE SONUÇLARI. Mümkün olduğunca normal bir yaşam. Lilly Deutschland GmbH Werner-Reimers-Straße Bad Homburg

Kalyoncu A., Pektaş Ö., Mırsal H., Yılmaz S., Serez M., Beyazyürek M.

Özgün Problem Çözme Becerileri

ŞİZOFRENİDE ENDOFENOTİP ALTERNATİF FENOTİP ARAYIŞI:LİSAN BOZUKLUKLARI

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

İki Nörodejeneratif Hastalıkta Zihin Kuramı Becerileri ve İşlevsellik Düzeyinin karşılaştırılması: Alzheimer ve Parkinson Hastalığı

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ VE DEPRESYON ŞÜPHESİ İLİŞKİSİ

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

ERKEK HASTALARDA DÜŞÜK DETRUSOR AKTİVİTESİ; İNFRAVEZİKAL OBSTRİKSİYON TANISINDA ÜROFLOW PARAMETRELERİ VE MESANE İŞEME ETKİNLİĞİNİN ÖNEMİ

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

PARAMETRİK TESTLER. Tek Örneklem t-testi. 200 öğrencinin matematik dersinden aldıkları notların ortalamasının 70 e eşit olup olmadığını test ediniz.

HAK ARAMA SÜRECÝNDE YASAL UYGULAMALAR HAKKINDA TUTUMLARI ARAÞTIRMASI. Giriþ. Örneklem ve Yöntem

TÜRKİYE DE KATASTROFİK SAĞLIK HARCAMA ORANLARINDA YAŞANAN YÜKSELİŞ NEDENİNİN ARAŞTIRILMASI ÖN ÇALIŞMA SONUÇLARI

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

14 Aralık 2012, Antalya

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

(AYIRIM) DENLİ. Emre KUZUGÜDENL. Doç.Dr.Serdar CARUS

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği

Doç. Dr. Fazıl Gelal İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji Bölümü

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

Bilim Uzmanı İbrahim BARIN

T. C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ KESİN RAPORU

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Oytun Erbaş, Hüseyin Sedar Akseki, Dilek Taşkıran

Yaşlılarda İntihar Davranışı ve Müdahele İlkeleri. Prof. Dr. Çınar Yenilmez Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

Pervin HORASAN Erciyes Üniversitesi Mehmet Kemal Dedeman Onkoloji Hastanesi

HEMODĠYALĠZ HASTALARININ UMUTSUZLUK DÜZEYLERĠ

Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Mann-Whitney U ve Wilcoxon T Testleri

Serhat Tunç 1, Yelda Yenilmez Bilgin 2, Kürşat Altınbaş 3, Hamit Serdar Başbuğ 4 1

Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fmrg) ile Beyin Tümörlü Hastalarda Konuşma Merkezinin SPM ve FSL ile Analizi

Transkript:

T.C. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı İLAÇ KULLANMAYAN DEPRESYON HASTALARINDA KORPUS KALLOSUM BOYUTU BİTİRME TEZİ Stj. Dişhekimi: Özgün ÖZALAY Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Ali Saffet GÖNÜL İZMİR - 2010

1. GİRİŞ Majör depresyon bozukluğu (MDB), %16 yaşam boyu prevelansı ile en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan biridir ve 2020 yılında kardiyovasküler hastalıktan sonra engelliliğin ikinci nedeni olacağı öngörülmektedir. Korpus kallosum (KK) en büyük myelinli intermemisferik yapıdır ve algısal, kavramsal, öğrenilmiş ve iradeli süreçlerin fonksiyonel entegrasyonunu modüle ettiği bilinmektedir. Bu yapının sağlıklı beyin fonksiyonlarının normal fonksiyonel asimetrisini korumak için hayati olduğuna inanılmaktadır. Bu çalışmada, depresyon hastaları ile sağlıklı kontrollerin kesitsel alanlarını, prefrontal cortexten köken alan fiberlerin ölçülmesinde daha sağlıklı sonuçlar verdiğine inandığımız, Hofer ve Frahm tasarısını kullanarak karşılaştırmayı hedefledik.

Genel Bilgiler Majör depresyon bozukluğu (MDB), %16 yaşam boyu prevelansı ile en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan biridir ve 2020 yılında kardiyovasküler hastalıktan sonra engelliliğin ikinci nedeni olacağı öngörülmektedir.amerikan Psikiyatri Derneğinin tanımsal ve sınıflama el kitabı DSM-IV e göre depresif duygudurm, anhedoni, iştah ve uyku bozuklukları, konsantrasyon bozukluğu ve intihar düşüncesi depresyonun temel belirtilerini oluşturmaktadır. Bununla beraber kişinin hastalığı nedeni ile yol açtığı iş kaybı genel bütçeye önemli bir yük getirmektedir. Bu nedenler ile hastalık önemli bir sağlık problemi olarak görülmektedir. Psikiyatrinin ana hedeflerinden ikisi MDB'nin engellenmesi ve tedavisidir ve bu konuda hastalığın etiyolojisini anlamak atılacak en temel adımdır. Geçtiğimiz yıllarda araştırmacılar moleküler, genetik ve sinir görüntüleme çalışmalarından gelen destekleyici bilgilerle depresif ruh halinin etiyolojisini anlamada önemli adımlar atmışlardır. Beyin yapıları arasında depresif hastaların beyinlerinde gri madde abnormaliteleri, genel olarak myelinli fiberlerden oluşan beyaz madde abnormalitelerine göre daha iyi tanımlanmıştır. En fazla bildirilen gri madde anormallikleri hippokampusta, frontal korteks ve singulat kortekste izlenmektedir. Korpus kallosum (KK) en büyük myelinli intermemisferik yapıdır ve algısal, kavramsal, öğrenilmiş ve iradeli süreçlerin fonksiyonel entegrasyonunu modüle ettiği bilinmektedir. Bu yapının sağlıklı beyin fonksiyonlarının normal fonksiyonel Açıklama [Ali Saffe1]: Özgün buraya bir paragrafta KK anatomik yapısını anlatan bir paragraf koymanda fayda var.

asimetrisini korumak için hayati olduğuna inanılmaktadır. Diğer yandan, depresif ve disforik bireylerde ön skalp bölgelerinde sağa göre azalmış sol disfonksiyonel asimetri aktivasyonu bulgusu pek çok elektroensefalografik çalışmalarda tekrarlanmıştır. Bu görüşü destekler nitelikte olan yeni fonksiyonel görüntüleme çalışması, depresyon hastalarının beyinlerinin sol tarafında orbitomedial prefrontal cortex ve limbik sistem arasında normal olmayan bağlantılar gösterdi. Dahası hayvan çalışmaları gösterdi ki sol-frontal aktive edilmiş karşı bölümleriyle karşılaştırıldığında sağ taraf aktivasyonu daha yüksek taban hattına sahip, majör depresyonun etiyolojisinde önemli rol oynayan, kortizol seviyesine sahip. Bu yüzden senkronize olmayan prefrontal cortex aktivitesi depresyonun etiyolojik faktörlerinden biri olabilir. İlk vaka raporları depresyon hastalarının KK agenezisi olduğunu rapor etmelerine rağmen daha sonraki çalışmalar KK agenezi veya disgenezinin depresyona özel olmadığını gösterdiler. Şizofreni ve otizm hastalarında KK patolojilerinin tespit edilesi bu konuda daha hastalığın özelinde patolojiler bulunması gerektiğini gösterdi. Depresyon hastalarında KK kesitsel alan veya kalınlıklarını ölçen manyetik rezonans görüntüleme çalışmaları karışık ve ortak bir sonuca ulaşmaktan oldukça uzaklardın. İlk çalışmlardan bir tanesinde, Hussain ve ark depresyon hastalarında septum pellucidum ve KK ölçümlerinde hiçbir fark bulmazken Wu ve ark depresyon hastalarında KK'un anterior ve posterior çeyreğinin anlamlı bir şekilde daha geniş olduğunu bildirdiler. Lacerda ve ark ilaç kullanmayan depresyon hastalarından ve sağlıklı kontrollerden aldıkları verileri karşılatırdılar ancak anlamlı bir fark bulamadılar. Ancak pozitif aile öyküsünün KK boyutunu etkileyebileceğini buldular. KK alanını etkileyen başka bir faktör ise Lyoo ve ark nın gösterdiği, erken başlangıç depresyon hastalarında azalmış KK genu alanı

bulgularına göre hastalığın başlangıç zamanıdır. Diğer taraftan yaşlı hastalarda KK'un genu ve splenium bölgelerinde incelme gözlenmiştir. Yakın zamanda Walterfang ve ark remisyonda olmayan depresyon hastalarının KK'unun posterior gövde ve isthmusunda kalınlıkta genişlemeler gözlemlemişlerdir. Aynı hastalığı taşıyan taşıyan ama farklı KK özellikleri rapor edilen depresyonda bu farklı sonuçların nedenleri araştırma gereksinim duymaktadır. KK üzerinde yapılan yapısal beyin görüntüleme çlışmaları genelde Witelson tarafından önerilen sınıflandırma kriterlerine göre yapılmaktadır. Bu tasarı, anteriorposterior maksimum uzantının belirli aritmetik kesirlerini temel alarak beş dikey KK bölümü tanımlar ve anterior üçlü prefrontal, premotor ve suplemental motor alanlar ile ilişkilidir. Motor cortexten köken alan fiberlerin KK'un anterior orta gövdesinden, somatosensor ve posterior parietal fiberlerin ise posterior orta gövdesinden geçtiği varsayılmaktadır. Posterior üçlünün bölümleri temporal, parietal ve occipital cortexe atanmıştır. Ancak Witelson'un sınıflandırması, insan olmayan primatlardan köken almaktadır. Dahası prefrontal patolojileri incelemek için düşük bir hassasiyete sahiptir, çünkü prefrontal fiberleri suplamental motor ve premotor bölgelerden köken alan fiberlerden ayrıştıramamaktadır. Yakın zamanda Hofer ve Frahm en son geliştirilen görüntüleme tekniklerinden biri olan Diffüzyon Tensor Görüntüleme(DTG), prefrontal fiberleri premotor ve suplamental motor cortex fiberlerinden başarıyla ayrıştırmışlardır. Daha sonra Witelsonun tasarımından daha posteriordan geçen motor fiberlerin alanını yeniden tanımlamışlardır. Böylece Hofer ve Frahm tanımlaması, araştırmacılara duygu bozuklukları için önemli olan prefrontal fiberlerin geçtiği KK alanını daha direkt ölçülmesine imakanı verdi. Açıklama [Ali Saffe2]: Buralara hem orijinal makalededn DTI görüntüsü hem de bizin elde ettiğimiz KK görüntülerini koymakta fayda var Bu çalışmada, depresyon hastaları ile sağlıklı kontrollerin kesitsel alanlarını,

prefrontal cortexten köken alan fiberlerin ölçülmesinde daha sağlıklı sonuçlar verdiğine inandığımız, Hofer ve Frahm tasarısını kullanarak karşılaştırmayı hedefledik. Depresyon hastalarının kontrollerle karşılaştırıldığında daha küçük CC1'e sahip oldukları hipotezini kurduk. Daha sonra da diğer KK bölgelerini karşılaştırdık, çünkü her KK bölgesi özel kortikal bölgeler için tanımlanmıştı ve önceki bazı çalışmalar isthmus ve spleniumda KK yapısında farklılık rapor etmişlerdi. Gereç ve Yöntem Denekler Bu çalışmada 34 ilaç kullanmayan, otalama 32.4 ± 8.1yaşında MDB hastası (26 kadın) ve bu gruba benzer özelliklerdeki 34 sağlıklı, ortalama 31.2 ± 8.1 yaşında (23 kadın) kontrol grubu kullanıldı(tablo 1). İlk psikiyatrik inceleme sonrası tanılar SCID (Structural Clinical Interview for Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM)-IV) ile doğrulandı ve kontroller de SCID'nin hasta-olmayanlar için versiyonuyla doğrulandı. Her iki grup için de dışarıda bırakma kriterleri bilinç kaybıyla birlikte kafa travması öyküsü, mevcut sistemik rahatsızlık (ör: diabetes mellitus, hipertansiyon veya astım), madde kullanımı öyküsü, ilkokul yıllarında sene kaybı öyküsü, birinci dereceden ilgili bipolar bozukluklar veya herhangi bir psikotik rahatsızlıkdır. Hamilton Depression Scale (HAM-D) puanları 18'den az ve MDB'den farklı herhangi bir eksen 1 bozukluğu olan hastalarda dışarıda bırakıldı. Kontroller için ise herhangi bir eksen 1 DSM-IV tanısı dışarıda bırakılma için yeterliydi. Edinburgh Handedness Inventory'e göre tüm kontrol ve hastalar sağ ellerini kullanıyorlardı. Çalışma sırasında 22 hasta daha önce hiç ilaç kullanmamıştı ve diğer hastalar da en azından 4 haftadır herhangi bir psikotik ilaç kullanmıyorlardı

(Fluoxetine için 8 hafta). Ortalama ilaç kullanılmayan zaman 38 gündü. Bu çalışma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmada yer alan tüm hasta ve kontroller bililendirilmiş oanmlarını vermeden önce çalışma hakkında net bir şekilde bilgilendirilmişlerdir. HAM-D ölçüsü kullanılarak depresif semptomların klinik değerlendirmesi ve gözlemler sonucunda, uygun deneklere 24 saat içinde Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) uygulandı. MR Görüntü Elde Edilmesi, İşlenmesi ve Korpus Kallosum Ölçümleri Görüntüleme sirküler polarize head coil ile 1.5 Tesla MR üntitesinde (Magnetom Vision Siemens, Erlangen, Almanya) gerçekleştirildi. Standart MRG incelemesi, multiplanar turbo spin-echo T1-zamanlı (T1-W) (TR/TE: 650/14ms) ve T2-zamanlı (T2-W) (TR/TE: 3800/90ms) görüntüleri içeriyordu. Konvansiyonel sekanslara ek olarak hacimsel analizler için koronal düzlemde 3D MP-RAGE sekansı (TR/TE: 9.70/4.00, kesit kalınlığı: 2mm, kesitler arası boşluk: 0mm) elde edildi. Tüm native görüntüler Statistical Parametric Mapping Software versiyon 5 (http://www.fil.ion.ucl.ac.uk/spm/) kullanılarak NIFTI biçimine çevrildi. Görüntüler daha sonraki analizler için Medical Image Processing, Analyzing and Visualization (MIPAV) yazılımına (http://mipav.cit.nih.gov/) transfer edildi. Tüm MR görüntüleri, MIPAV yazılımının Talairach Tool aracı kullanılarak Talairach sterotaxic boşluğuna göre kaydedildi(figür-2). Bu iki basamaklı bir işlemdir: ilk basamakta 5 noktada AC- PC (Anterior Comissura-Posterior Comissura) hizalaması katı-gövde Euclid dönüşümü kullanılarak yapıldı ve daha sonra Talairach dönüşümünün ikinci basamağında mevcut beynin sınırlarının atlastaki örneğe uygun hale getirilmesi için

ölçeklendirme yapıldı. Bu, 12 serbestlik derecesine sahip,ac, PC, ve ön, arka, sol, sağ, alt, üst sınırları normalize konumlarına getirmek için yapılan parça parça doğrusal bir dönüşümdür. Dönüşüm sırasında işaretlenmesi gereken noktalardan AC ve PC seçimi için Automatic Registration Toolbox (ART)(http://www.nitrc.org/projects/art), sınırların belirlenmesi için yine MIPAV yazılımının Brain Extraction Tool (BET) yardımcı yazılımları kullanıldı. Talairach dönüşümünün ardından, KK'un mümkün olan en iyi sagittal görüntüsünün elde etmek için yine ART programının çıktıları kullanıldı. KK'un komşu gri-maddeli yapılardan ayrılabilmesi için görüntüler MIPAV yazılımının FANTASM (Fuzzy and Noise Tolerant Adaptive Segmentation Method) aracıyla segmente edildi. Sınırların işaretlenmesinin ardından Hofer ve Frahm tarafından tanımlanan tüm alanlar MIPAV yazılımının VOI (Volume of Interest) araçlarıyla ölçüldü. İstatistiksel Yöntem Demografik değişkenleri ilgilendiren devamlı verilerdeki (yaş, eğitim) grup farklılıkları eşleştilmemiş t-testleri kullanılarak hesaplanmıştır. Gruplar arası kategorik değişken karşılaştırmaları ki kare testleriyle hesaplandı. Gruplarda toplam KK alanı ve uzunluğunu karşılaştırmak için değişken analizi (ANOVA) kullanıldı. İstatiksel modele yaş, cinsiyet ve toplam intrakraniyal hacmi (TIV) karıştırıcı faktörler olarak dahil ettik çünkü yaş ve KK arasında anlamlı bir korelasyon gözledik ve daha önceki çalışmalarda cinsiyet faktörünün etkisi rapor edilmişti. Gruplar arasında eğitim seviyesi oldukça farklı olmasına rağmen, eğitimi confounding faktör olarak eklemedik çünkü KK alanları ile eğitim arasında hiç korelasyon yoktu. KK'un alt parçacıkları, yaş, cinsiyet ve TIV'i karıştırıcı faktör olarak koruyarak çoklu değişken ANOVA (MANOVA) kullanılarak karşılaştırıldı.

Bulgular Demografik veriler Depresyon hastaları ve sağlklı kontroller arasında ne yaş ne de cinsiye farkı yoktur (sırasıyla t=0.63 df=66 p>0.05,x2=0.65 df=1 p>0.05). Ancak alınan eğitim süresi kontrollerde MDB hastalarına göre daha uzundu (13.5±3.4 ve 10.8±3.4; t:3.25 df=66 p=0.002) (Tablo 1). Korpus Kallosum Karşılaştırma Verileri Depresyon hastaları ve sağlıklı kontroller arasında toplam KK alanını karşılaştırdığımızda, gruplar arasında herhangi bir fark yoktu (depresyon hastaları: 546.1±88.6 mm², kontroller: 572.8±87.8 mm²; ANOVA F=2.13 df=1.63 p<0.05). Anterior-posterior uzunluk, gruplar arasında farklı değildi (depresyon hastaları: 64.9±3.9 mm, kontroller: 65.3±4.3 mm; ANOVA F=0.2 df=1.63 p<0.05). KK'un alt bölümleri için analizler yapıldığında gruplar arasında anlamlı bir fark gözlemlemedik (MANOVA F=1.47 df=5.60 p>0.05). Gruplar arasında farklılık olmamasına rağmen her kallosal alt bölüm için tek değişkenli post hoc analizleri yaptık, çünkü hem anatomik hem de güncel sinir görüntüleme çalışmaları özel kallosal alt bölümlerinin topolojik olarak fonksiyonel olarak özelleşmiş farklı kotrikal bölgelerle ilişkili olduğunu göstermiştir. Birincil duyu alanlarıyla ilişkide olan kallosal alan 4, depresyon hastalarında anlamlı bir şekilde küçüktü (%10) (F=5.4 df=1.63 p=0.023). Depresyon hastalarında küçük olan diğer bir bölge de premotor fiberlerin geçtiği kallosal alan 2 idi. Ancak gruplar arasındaki fark, net bir anlam taşımıyordu (F=3.4 df:1.63 p=007). HAM-D skorları, son episod veya hastalağın süresi, hastalığın başlama yaşı gibi klinik değişkenler toplam KK alanı veya KK alt bölümleri alanlarıyla ilişkili değildi.

Tartışma Bu çalışmada, Hafer ve Frahm tarafından önerilen, DTI bulgularına dayanan yeni bir şema kullanarak depresyon hastaları ve sağlıklı kontrollerin KK'larını karşılaştırdık. Karşılaştırmamız gösterdi ki kontrollerle karşılaştırıldığında depresyon hastaları, benzer prefrontal kortex ile ilgili kallosal kesit alanına sahiptiler, fakat iki hemisferdeki primer duyu kortekslerini birleştiren kallosal alan değerleri daha düşüktü. Korpus Kallosum, serebral yarı küreleri birleştiren ana fiber trakt olması nedeniyle, depresyon hastalarında yapılan pek çok çalışmanın konusu olmuştur. Çalışmalar arasında metodolojik olarak farklar bulunmasına rağmen, bu çalışma da dahil yapılmış hiçbir çalışma sağlıklı kontroller ile depresyon hastaları arasında KK'unun toplam kesitsel alanı açısından anlamlı bir fark bulamamışlardır. Bu çalışmalarda genel olarak, prefrontal cortexten köken alan fiberlerler esas ilgi alanıydı, çünkü elimizdeki veriler depresyon hastalarında azalmış prefrontal lob hacmi ve fonksiyonel entegrasyon kaybını göstermektedir. Lyoo ve ark erken başlangıç minör depresyon hastalarında KK'un genu bölgesinin küçüldüğünü buldular; Ballmiaier ve ark ise benzer bulguları yaşlı hastalarda rapor ettiler. Diğer taraftan, ortalama 30 yaşlarında olan depresyon hastalarını kullanan çalışmalarda ise prefrontal orijnli fiberlerin geçtiği bölgede hiçbir fark bulunmamıştır. Tüm çalışmaların KK yapısını etkileyebilecek sağ-sol el kullanma, yaş ve cinsiyet gibi faktörleri kontrol altığında tuttuğu düşünülürse, iki pozitif çalışmanın sonucu metodoloji ve incelemeye alınan hastaların yaşları ile ilgili olabilir. KK topografisinin Frahm ve Hofer tarafından, DTI bulgularına dayanan,

yeniden yapılan tanımlamasıyla, fonksiyonel ve anatomik alanlara daha özel kallosal alt bölümlerinin araştırılmasının önü açılmıştır. Mevcut yaklaşımın bir avantajı, prefrontal kortexten gelen fiberlere özel alanı tanımlaması ve motor kortexe ait KK alanlarını ayırt etmesidir. Bu yüzden azalmış prefrontal kortexle ilgili kallosal alanın azaldığını öngören ön hipotezimizi test ederken bu yeni şemayı kullandık. Ancak analizlerimiz depresyon hastalarında ve sağlıklı kontrollerde KK1 alanı benzerdi ve ön hipotezimizi yanlışladı. Ön hipotezimiz kısmen yapısal verilerden elde edildiği için, bu bulguları kendi örneğimizde test etmek istedik ve daha sonra hastaların prefrontal kortex hacimlerini ölçüp sağlıklı kontrollerle karşılaştırdık. Prefrontal beyaz maddede fark yokken prefrontal gri maddenin depresyon hastalarında daha az olduğunu gözlemledik; daha önceki çalışmalarda rapor edildiği gibi. Böylece yapısal analizlerdeki destekleyici bulgularla birlikte bizim verilerimiz, depresyon hastalarında prefrontal beyaz maddeden köken alan fiberler KK'dan geçerken anatomik hacimlerini koruduğunu önermektedir. Sonuçlarımız KK anterior bölgede fark olmadığını belirten çalışmalar paraleldir. Diğer negatif çalışmalarla ortak tek özelliğimiz, hastaların otuzlarında olan ortalama yaşlarıydı. Bu yüzden depresyon hastalarının yaşı KK yapısını belirleyen önemli bir faktör olabilir. Erken ve geç başlangıç depresyonun kendine has klinik ve biyolojik özelliklerinin olduğu bilinmektedir. Bu açıdan Lyoo ve ark KK genu bölgesinin azalmış olduğu bulgusu, depresyonun alt tipi, aşırı genetik etkili erken başlangıç depresyon, ile ilgili olabilir. Bu fikir, pozitif aile öyküsüne sahip depresyon hastalarında küçülmüş genu ön bulgusunu rapor eden Lacerda ve ark tarafından da desteklenmektedir. Diğer taraftan yaşlı depresyon hastaları, genç hastalarla karşılaştırıldığında, daha sık bahsedilen,tekrarlanan episodlarla ilgili

olabilecek, yapısal değişimlere sahipirler. Son sinir görüntüleme çalışmaları, tekrarlayan ve kalıcı episodların depresyon hastalarında gri madde hacmini azaltabileceğini göstermiştir. Depresyonla ilgili myelindeki nörohormonal ve nörotropin değişimleri detaylı araştırılmamasına rağmen, bulgular myelin gelişmesinde önemli faktörlerden biri olan BDNF'nin depresyonda azaldığını göstermektedir. Dahası, post-mortem çalışmaların sonuçları, depresyon hastalarının amigdala ve frontal kortexlerinde myelin üreten oligodendrosit sayısında azalma olduğunu önermektedir. Ancak, ne bizim çalışmamız ne de önceki çalışmalar KK ile hastalık süresi arasında bir korelasyon göstermediği unutulmamalıdır. Bu, mevcut görüntüleme tekniklerinin hastalığın süresi ile ilgili minör değişiklikleri ortaya çıkaracak kadar hassas olmaması nedeniyle olabilir. Çalışmamızın diğer bir bulgusu da somatosensörel kortekslerin kesişiminden gelen fiberlerin bulunduğu kallosal alanındaki azalmaydı. Hofer ve Frahm'ın şemasını Witelson'un şemasıyla karşılaştırdığımızda somatosensör bölgedeki bulgularımız, Witelson'un sınıflandırmasında genel olarak isthmusa denk gelmektedir. Ancak, Witelson'un sınıflandırmasını kullanan çalışmalar depresyon hastalarınınisthmusunda herhangi bir azalma rapor etmemişlerdir. Witelson'un sınıflandırmasında isthmus daha geniştir ve hem parietal kortex hem de primer motor kortexten gelen fiberleri içerir. Bu yüzden, daha önceki çalışmalarda isthmus olarak ölçülen alan, çalışmamızla karşılaştırıldığında, heterojen fiberler içermekteydi. Bu heterojenite, bizim çalışmamız ile diğer çalışmalar arasındaki farkın nedeni olabilir. Diğer taraftan, Walterfang ve ark geçmiş ve mevcut depresyonlu hastalarının KK kalınlıklarını yeni bir teknik kullanarak ölçtüler; ve daha önce hastalanmamış ancak mevcut depresyon hastalarının posterior gövde ve isthmusunda daha

kalın kallosal alanları olduğunu önerdiler. Kalınlık, endişeli hastalarda daha belirgindi. Böylece, metodoloji ve sonuçlardaki farklılıklara rağmen, hem Walterfang ve ark hem de bizim çalışmamız, depresyon hastalarında duyumotor bozukluğu rapor eden çalışmaları desteklemektedirler ve somatosensör kortexler arasında muhtemel interkortikal bağlantı defekti önermektedirler. Bizim sonuçlarımızın, tanımlanan her KK bölgesinin yapısal ve fonksiyonel olarak özelleşmiş kortikal bölgeleri bağımsız bir şekilde bağlayan sinir fiberlerini temsil ettiği varsayımına dayanmakta olduğu dikkate alınmalıdır. Ancak, unutulmamalıdır ki gruplar arasında fark bulduğumuz tek alan, eğer çoklu karşılaştırma düzeltmesi uygulansaydı istatiksel olarak var olamayacaktı. Bu çalışmada yeni bir şema kullandık fakat unutulmamalıdır ki bu şema in vitro çalışmalarla kanıtlanmamıştır ve bir DTI çalışmasına dayanmaktdır. Bu yüzden, bu yeni şemanın daha çok in vitro ve in vivo veriye ihtiyacı vardır. Sonuç Sonuç olarak, KK topografisi için yeni bir şema kullanan çalışmamız, somatosensör kortex ile ilgili KK alanında bölgesel değişimi göstermiştir. Bu bulgu, depresyon hastalarında somatosensör kortexlerin fonksiyonel bağlılığını ölçmeyi planlayan yeni çalışmalar yapılmasını önermektedir.

İÇİNDEKİLER 1 Giriş........ 1 2 Genel Bilgiler....... 2 2.1 Korpus Kallosum...2 3 Gereç ve yöntem...5 3.1 Denekler...5 3.2 MR görüntü elde edilmesi, işlenmesi ve korpus kallosum ölç...7 3.3 İstatiksel yöntem...8 4 Bulgular...9 4.1 İstatiksel analizler...9 5 Tartışma...9 6 Sonuç...13 7 Kaynaklar.... 14 8 Özgeçmiş....15

8. ÖZGEÇMİŞ 1982 yılında Manisa da doğdum. 1994 yılında ilköğrenimimi 7 Eylül İlköğretim Okulu nda tamamladıktan sonra Halil Kale Lisesi nde lise öğrenimime başladım. 2002 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ni kazandım. 19