T.C. EGE ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ Klinik (Uygulamal ) Psikoloji Anabilim Dal EVL L K UYUMU VE BA LANMA ST LLER ARASINDAK L K



Benzer belgeler
DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM. 1. Açıklama

HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

Doç. Dr. Mehmet Durdu KARSLI Sakarya Üniversitesi E itim fakültesi Doç. Dr. I k ifa ÜSTÜNER Akdeniz Üniversitesi E itim Fakültesi

KAVRAMLAR. Büyüme ve Gelişme. Büyüme. Büyüme ile Gelişme birbirlerinden farklı kavramlardır.

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

Tekrar ve Düzeltmenin Erişiye Etkisi Fusun G. Alacapınar

İçindekiler. 5 BİRİNCİ KISIM Araştırmanın Kavram sal ve Metodolojik Çerçevesi. 13 Çocuğun İyi Olma Hali

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

İÇİNDEKİLER. Duygusal ve Davranışsal Bozuklukların Tanımı 2

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

TKY de Karar Almaya Katılımın ve Örgütsel Bağlılığın Kişisel Performansa Etkisi

Tasarım Psikolojisi (SEÇ356) Ders Detayları

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

TÜİK KULLANICI ANKETİ SONUÇLARI

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

Ar. Gör. Cemil OSMANO LU Erciyes Üniversitesi lahiyat Fakültesi Din E itimi Anabilim Dal

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ENGELLİLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ (1) BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

ELLE SÜT SAĞIM FAALİYETİNİN KADINLARIN HAYATINDAKİ YERİ ARAŞTIRMA SONUÇLARI ANALİZ RAPORU

Kurbanlar & Failler. Kurban-Fail Bölünmesinin Psikodinamiği. Istanbul, 6 Nisan (c) Prof. Dr.

İSTEK ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT LİSESİ

Otizm lilerin eğitim hakkı var mıdır? Nedir ve nasıl olmalıdır?

Araştırma Notu 15/177

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ GİRİŞ NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR

SPROGVURDERING OG SPROGSCREENING AF 3-ÅRIGE BØRN

DÜNYA KROM VE FERROKROM PİYASALARINDAKİ GELİŞMELER

Psikolojiye Giriş. Gözden geçirme oturumları. Evrim ve Akılcılık Ders 10. Pazartesi, 26/02, Salı, 27/02,

İlkadım Birey Tanıma Envanteri

MADDE 3 (1) Bu Yönetmelik, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 14 ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

HAYALi ihracatln BOYUTLARI

Tasarım Raporu. Grup İsmi. Yasemin ÇALIK, Fatih KAÇAK. Kısa Özet

Öğr. Gör. Banu ELMASTAŞ-DİKEÇ Doç. Dr. Orçun YORULMAZ

Doç.Dr.Mehmet Emin Altundemir 1 Sakarya Akademik Dan man

Yakıt Özelliklerinin Doğrulanması. Teknik Rapor. No.: 942/

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı olarak şahsım ve kuruluşum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili?

Güç Artık İnternette! Power is now on the Internet!

T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu

Analiz aşaması sıralayıcı olurusa proje yapımında daha kolay ilerlemek mümkün olacaktır.

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

HALK EĞİTİMİ MERKEZLERİ ETKİNLİKLERİNİN YÖNETİMİ *

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY

YÜKSEK HIZLI DEMİRYOLU YOLCULUKLARININ ÖZELLİKLERİ

T.C AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK YÜKSEKOKULU HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ DÖNEM İÇİ UYGULAMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Banka Kredileri E ilim Anketi nin 2015 y ilk çeyrek verileri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) taraf ndan 10 Nisan 2015 tarihinde yay mland.

Taylan Özgür Demirkaya

Proje Yönetiminde Toplumsal Cinsiyet. Türkiye- EuropeAid/126747/D/SV/TR_Alina Maric, Hifab 1

GALATA YATIRIM A.Ş. Halka Arz Fiyat Tespit Raporu DEĞERLENDİRME RAPORU SAN-EL MÜHENDİSLİK ELEKTRİK TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

BİREYSEL SES EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLERİN GELENEKSEL MÜZİKLERİMİZİN DERSTEKİ KULLANIMINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE BEKLENTİLERİ

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı

ÖZEL VEGA OKULLARI OYUN SANDIĞIM SORGULAMA ÜNİTESİ BÜLTENİ DİSİPLİNLERÜSTÜ TEMA

Geleceğin Dersliğini Tasarlamak

ÇEVRE KORUMA TEMEL ALAN KODU: 85

ZAĞNOS VADİSİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ

8. SINIF 4. ÜNİTE İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 1. Din Ve Din Anlayışı Kazanım :Din ve din anlayışı arasındaki farklılığı ayırt eder.

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur.

Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tan:

ELEKTRİK ÜRETİM SANTRALLERİNDE KAPASİTE ARTIRIMI VE LİSANS TADİLİ

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL DERGİLER YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

TÜRKİYE DE ÇALIŞAN KADINLAR: SORUNLARI, BEKLENTİLERİ VE SENDİKALARA KARŞI TUTUMLARI

İnşaat Firmalarının Maliyet ve Süre Belirleme Yöntemleri Üzerine Bir Alan Çalışması

Emtia Fiyat Hareketlerine Politika Tepkileri Konferansı. Panel Konuşması

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Ölçme ve Değerlendirme MB

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU 3 AYLIK RAPOR

Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş.

REFORM EYLEM GRUBU BİRİNCİ TOPLANTISI BASIN BİLDİRİSİ ANKARA, 8 KASIM 2014

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

Öğretim Tasarımında ASSURE Modeli The Heinich, Molenda, Russell and Smaldino Model

Fen-Teknoloji-Toplum-Çevre I (Elektrik ve Manyetik Alanın Toplumsal ve Çevresel Etkileri)

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

Danışma Kurulu Tüzüğü

KAR YER GÜNLER PROJES. Murat F DAN

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları

MADDE 2 (1) Bu Yönerge, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve değişiklikleri ile İzmir Üniversitesi Ana Yönetmeliği esas alınarak düzenlenmiştir.

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

Meriç Uluşahin Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Beşinci İzmir İktisat Kongresi

AMASYA ÜNĠVERSĠTESĠ AVRUPA KREDĠ TRANSFER SĠSTEMĠ (ECTS/AKTS) UYGULAMA YÖNERGESĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç-Kapsam-Dayanak-Tanımlar

Sürdürülebilir sosyal güvenli in önündeki zorluklar

AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ

Transkript:

T.C. EGE ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ Klinik (Uygulamal ) Psikoloji Anabilim Dal EVL L K UYUMU VE BA LANMA ST LLER ARASINDAK L K YÜKSEK L SANS TEZ Özge AÇIK DANI MAN : Doç. Dr. Haluk ARKAR ZM R-2008

Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlü üne sundu um Evlilik Uyumu ve Ba lanma Stilleri Aras ndaki li ki adl yüksek lisans tezinin taraf mdan bilimsel, ahlak ve normlara uygun bir ekilde haz rland n, tezimde yararland m kaynaklar bibliyografyada ve dipnotlarda gösterdi imi onurumla do rular m. Özge AÇIK II

III

TE EKKÜR Öncelikle bu ara t rman n her a amas nda bana verdi i destek için de erli dan man m say n Doç. Dr. Haluk ARKAR a, de erli yorumlar için, jüri üyelerim Prof. Dr. Oya SOR AS ve Yard. Doç. Dr. akire ANLIAK a te ekkürü bir borç bilirim. Uygulama a amas ndaki yard mlar ndan dolay zmir Aile Mahkemesindeki Psikolog arkada lar ma da te ekkür etmek istiyorum. Son olarak, tüm e itim hayat m boyunca beni destekleyen ve bana her zaman inanan sevgili aileme ve içten deste i için Ünal a te ekkür ediyorum. IV

Ç NDEK LER: I.BÖLÜM: G R I.1. Ba lanma Kuram ve Temel kavramlar...1 I.2. Yeti kinlikte Ba lanma...4 I.3. Ba lanman n De erlendirilmesi...8 I.4. Evlilik Uyumu ile lgili Kavramlar ve Ara t rmalar n Ba lam...15 I.4.1. Evlilikte Ki ileraras Süreçler...17 I.4.2. Evlilikte Ba lamsal Süreçler...19 I.5. Evlilik Uyumunun De erlendirilmesi...21 I.6. Ba lanma ve Evlilik Uyumu li kisi...24 II. BÖLÜM: YÖNTEM II.1. Kat l mc lar...36 II.2. Veri Toplama Araçlar...36 Yak n li kilerde Ya ant lar Envanteri-II (Y YE-II)...36 Evlilik Ya am Ölçe i (EYÖ)...38 Evlilikte Uyum Ölçe i (EUÖ)...39 Demografik Bilgi Formu...40 II.3. lem...40 III. BÖLÜM: BULGULAR III.1. Y YE-II, EYÖ, EUÖ Puanlar...42 III. 2. Y YE-II, EYÖ ve EUÖ Altölçeklerinin Birbiriyle Korelasyonlar...43 III.3. Evli ve Ayr Olan Kat l mc lar n Demografik De i kenler Aç s ndan Kar la t r lmas...44 III.4. Uyumlu ve Uyumsuz Evlili e Sahip Olan Kat l mc lar n Demografik De i kenler Aç s ndan Kar la t r lmas...45 III. 5. Y YE-II, EYÖ, EUÖ, EUÖ Tarz ve EUÖ Anla ma Puanlar ile Cinsiyet ve Evli ve Ayr lm Olma Aras ndaki li kilerin ncelenmesi...46 V

III. 6. Y YE-II ve EYÖ Puanlar ile Cinsiyet ve Uyumlu veya Uyumsuz Evlili e Sahip Olma Aras ndaki li kilerin ncelenmesi...47 III.7. Ba lanmaya li kin Kayg ve Ba lanmaya li kin Kaç nma Boyutlar n n, Evlilik Uyumunu Yordama Derecesinin De erlendirmesine li kin Çoklu Regresyon Analizi...50 IV. BÖLÜM: TARTI MA...52 VII.KAYNAKLAR...59 V. ÖZET...71 VI. ABSTRACT...72 VIII. EKLER...73 VI

TABLOLAR Tablo 2.1. Kat l mc lara Ait Demografik Veriler...37 Tablo 3.1. Y YE-II, EYÖ, EUÖ Ortalama ve Standart Sapma Puanlar...42 Tablo 3.2. Y YE, EYÖ ve EUÖ Ölçekleri ve Altölçekleri Aras ndaki Korelasyonlar...43 Tablo 3.3. Evli ve Ayr Olan Kat l mc lar n Evlilik Süresi Aç s ndan Kar la t r lmas...45 Tablo 3.4. Uyumlu-Uyumsuz Evlilik li kisine Sahip Olan Kat l mc lar n Evlilik Süresi Aç s ndan Kar la t r lmas...46 Tablo 3.5. Y YE-II, EYÖ, EUÖ, EUÖ Tarz ve EUÖ Anla ma Puanlar ile Cinsiyet ve Evli ve Ayr lm Olma Aras ndaki MANOVA Analizi...47 Tablo 3.6. Birliktelik Durumu, Cinsiyet ve Ortak Etki Testleri...48 Tablo 3.7. Y YE-II ve EYÖ Puanlar ile Cinsiyet ve Uyumlu veya Uyumsuz Olma Aras ndaki MANOVA Analizi...49 Tablo 3.8. Uyum Durumu, Cinsiyet ve Ortak Etki Testleri...50 Tablo 3.9. Ba lanma Stili Ölçümlerinin, Evlilik Uyumunu Yordama Derecesinin De erlendirmesine li kin Çoklu Regresyon Analizi...51 Tablo 3.10. Ba lanmaya li kin Kaç nma Puanlar n n, Evlilik Uyumunu Yordama Derecesinin De erlendirmesine li kin Çoklu Regresyon Analizi...51 VII

EK LLER ekil 1.1. Bartholomew ve Horrowitz in dörtlü ba lanma modeli...7 ekil 1.2. Bartholomew ve Shaver n (1998) yeti kin ba lanmas na ili kin ölçekler için olu turdu u hipotetik süreklilik...12 VIII

I. BÖLÜM G R I.1. Ba lanma Kuram ve Temel Kavramlar Ba lanma kuram psikanaliz, etoloji, sosyobiyoloji, psikobiyoloji ve modern bili sel geli im kuramlar gibi farkl disiplinlerin etkile imiyle olu turulmu çokdisiplinli bir kuramd r. Ba lanma kuram n geli tiren John Bowlby, psikanalitik gelenekte e itim ald ktan hemen sonra çocuklarla çal maya ba lam t r. Bu süreçte, ya am n erken dönemlerinde anne bak m ndan yoksun kalman n çok ciddi etkiler yarat n görmü ancak bu durumun nedenini aç klamakta, psikanalizin yetersiz kald n fark etmi tir. Bu nedenle birçok farkl disipline ait literatürü incelemeye ba lam ve arad cevab n büyük bir k sm n etoloji disiplininde bulmu tur. Ku lar n ve memelilerin ba lanma davran lar n ara t ran çal malar onun için kuram n temel kavramlar n olu turmada önemli bir kaynak sa lam t r (Bowlby, 1973). Ba lanma kuram n n temel varsay m, bebeklerin do umdan sonraki yetersizli i nedeniyle, ancak koruma ve bak m vermeye istekli bir yeti kinin varl nda hayatta kalabileceklerine dayanmaktad r. Sonuç olarak, bebek do al seçilim sürecinde yak nl k ve bak m sa lamaya yönelik davran lar geli tirmeye ba lar. Bu davran lar, ayn amaca hizmet eden bir s ra benzer davran tan olu tu u için bir davran sal sistem olarak de erlendirilmektedir. Ayn vücut s cakl n ve kan bas nc n kontrol eden fizyolojik sistemler gibi ba lanma sistemi de yak nl yeniden sa lamaya yönelik gülümseme, a lama ya da takip etme gibi davran lar düzenlemektedir (Bowlby, 1980). Ainsworth e (1969) göre ba lanman n belirli özellikleri vard r. Buna göre ba lanma duygusal bir ba n olu umu, bu ba n sürekli i ve bireyin yak nl sürdürme ihtiyac içinde olmas ile karakterizedir. Birey istemedi i ayr lma durumlar nda s k nt ya amakta ve ba lanma figürüyle yeniden bir araya gelince mutlu olmaktad r. Ba lanma figürünün kayb nda ise yas ya anmaktad r. Bowlby, bebeklerle birincil bak m verenler ve di er önemli ki iler aras ndaki sosyo-duygusal ba n geli imini aç klamak için geli tirdi i bu kuramda ba lanma figürü nün seçiminin yak nl k ve duyarl l k ölçütleriyle belirlendi ini belirtmektedir. 1

Asl nda ba lang çta, çocuklar ba lanma davran lar n ula labilir herhangi bir yeti kine yönlendirebilirler ancak ba lanma figürünün bebe in yak nl k kurmak istedi i ve ayr ld nda tepki verdi i tek bir yeti kin oldu u bilinmektedir (Hazan ve Shaver, 1994). Ba lanma figürünün, stres durumlar nda üç temel i levi vard r: yak nl k sa lama, güvenlik üssü ve güvenli bir s nak olma. Bowlby, yeni do an bebeklerin stres durumunda güvenlik duygular n art rmak ve yak nl korumak için çaba gösterdi ini belirtmektedir. Bu nedenle yak nl k sa layan bir ba lanma figürü bebek için güvenli in temsili haline gelir. Bu dönemde bebe in ihtiyaçlar n n kar lanma derecesine göre temel güven ya da güvensizlik duygusu geli mektedir. Ba lanma figürü yak n oldu unda bebek, ba lanma figürü d ndaki insanlarla ili ki kurabilece i ve çevreyi ara t rabilece i bir güvenlik üssüne sahip olmaktad r. Ba lanma figürü, kendisi uzakla t nda, bebe in ya ad s k nt y, döndü ünde yat t rmakta böylece güvenli bir s nak i levi görmektedir (Hazan ve Shaver, 2000). Bu kuram bebek gözlemleri s ras nda, bebeklerin birincil bak m verenden (genellikle anne) ayr lma durumlar nda verdikleri tepkiler gözlemlenerek olu turulmu tur. Tüm bebeklerin ayr l a verdi i tepkilerde önemli bir benzerlik göze çarpmaktad r. lk tepki, a lama, aktif arama ve di erlerinin yat t r c tepkilerine direnç gösterme gibi kar koyma davran lar n içerir. Sonra çaresizlik olarak tan mlanabilecek, aç k bir üzüntü ve pasiflik hali ortaya ç kar, ard ndan ayr l k süreci çok fazla uzarsa kopma olarak tan mlanan son sürece geçilir. Kopma bebe in bak m vereni aramaktan vazgeçmesi ve art k ona ba l olmamas d r (Bowlby, 1980). Bowlby e göre her bir dönemde gösterilen tepkiler oldukça uyumsal özelliktedir. Bowlby e (1988) göre bebekler, birincil bak m verenlerle geli tirdikleri ba lanma stilleri nda kendilerine ve çevrelerine ili kin zihinsel temsiller (menthal representation) ya da içsel çal an modeller (internal working models) olarak tan mlanan yap lar geli tirirler. Bak m verenle s cak ve tutarl deneyimleri olan bebekler güvenli ba lan rlar; sevilebilir ve yeterli olma gibi kendi benliklerine ili kin olumlu zihinsel temsiller geli tiririler. Ayr ca di erlerini de güvenilir, iyi niyetli ve destekleyici olarak alg layan olumlu zihinsel temsillere sahiptirler. Di er yandan bak m verenle so uk ve reddedici deneyimleri olan bebekler, kendileriyle ilgili sevilmez ve yetersiz olma gibi temsiller geli tirirken, di erlerini de güvenilmez ve uzak bulurlar. Böylece benlik 2

modeli ve ba kalar modelleri geli ir. Bowlby e göre bu modeller sonraki yak n ili kilerde, dü ünce, duygu ve davran lar yönlendirici bir etkiye sahiptir. Bowlby nin ilk teorik ve gözlemsel çal malar ndan sonra, Ainsworth ve arkada lar (1978) literatürde garip durum (strange situation) olarak bilinen, gözlemsel çal mada, bebek bak mveren ba lanmas nda üç temel tip belirlemi lerdir. Bu tipoloji bak m verenin tutarl olarak duyarl, tutarl olarak duyars z ya da tutars z olmas na göre belirlenmi tir. Garip durum gözlemleri, bebe in ba lanma sistemine aktive etmeye yönelik olarak olu turulmu, yabanc bir ortamda, bak m verenden tekrarl ayr lmalar içermektedir. Ayr ca çekici oyuncaklar n bulundu u gözlem ortam, bebe in bak m verenin yoklu unda ara t rma davran lar n da incelemek amac ndad r. Genel olarak Ainsworth, yak nl k sa lama, güvenli üs ve güvenli s nak arama davran lar n gözlemlemeyi amaçlam t r denilebilir. Farkl ba lanma stillerine sahip çocuklar farkl tepkiler verse de hepsi belli bir düzeyde kar koyma, çaresizlik, kopma tepkilerini göstermi lerdir (Hazan ve Shaver, 1987). Farkl ba lanma stiline sahip oldu u dü ünülen çocuklar n, bu ara t rmadaki tepkileri a a da özetlenmi tir. Bunlar ayn zamanda söz konusu ba lanma stillerinin tipik davran örüntüleri olarak da de erlendirilebilir. Güvenli Ba lanma: Bak m verene güvenli ba lanan çocuklar, ayr l k durumunda stres ya am lar fakat çevreyle ilgilenmeye devam etmi ler ve yabanc larla ileti im kurmu lard r, bak m veren döndü ünde ise mutlu olmu lard r. Bu ba lanma stiline sahip çocuklar n davran lar yak nl koruma, rahatl k arama ve ke fetme için bak m vereni güvenli bir üs olarak kullanma eklinde tan mlanabilir. Kayg l \Karars z Ba lanma: Ba lanma stili kayg l -karars z olan çocuklar, ba lanma figürü uzakta oldu unda yo un bir kayg ve öfke ya am lar, di erleriyle ileti im kurmaktan kaç nm lar, çevreyle ilgilenmemi ler ve bak m veren döndü ünde kolay sakinle memi, karars z tepkiler göstermi lerdir. Bu tip ba lanma stiline sahip çocuklar n, bak m verenlerin çocu un ihtiyaçlar na kar duyarl k düzeyi ise oldukça tutars zd r. Kaç nan Ba lanma: Kaç nan ba lanma sitiline sahip çocuklar ise bak m verenin yoklu una tepki vermemi, ancak di erleriyle de ili ki kurmaktan kaç nm lard r ve 3

bak m veren döndü ünde de çok az ilgi göstermi lerdir. Bu tip ba lanma da ise bak m veren tutarl olarak, çocu un taleplerini reddetmektedir. Son y llarda yönlendirilmemi ba lanma (disorganized\disoriented attachmnet) olarak adland r lan, anksiyeteyle ba etmek için tutarl bir stratejinin yoklu u ve kayg l /kaç nan davran lar n bir kar m ile karakterize dördüncü bir stil tan mlanmaktad r. Bu tarza sahip çocuklar n bak m verenlerinin ise depresif, psikopatolojik ya da zarar verici e ilimlere sahip oldu u bilinmektedir (Main ve ark., 1985). Ba lanma kuram n n temel varsay mlar ndan biri de ba lanma stillerinin sürekli idir. Bowlby, ba lanma stilini be ikten mezara kadar devam eden bir yap olarak tan mlamakta ve birincil bak m verenden sonra di erlerine de genellendi ini belirmektedir. Kal c l n iki temel nedeni vard r; a) aile içinde ebeveynlik davran lar n n göreceli kal c l ve b) davran sal örüntülerin kendini gerçekle tiren do as. Ancak birçok ara t rmac bu bak aç s n oldukça determinist bulmu ve çocu un mizac yla ilgili de i kenlerin de ara t rmalara kat lmas gerekti ini vurgulam lard r. Bununla birlikte, bir mizaç özelli inin, bak m verenin duyarl l ndan daha iyi bir belirleyici oldu u ile ilgili genel bir kabul edi mevcut de ildir. Bebeklikte olu an ba lanma stilinin yeti kinlik dönemindeki ili kilerde belirleyici olmas ile ilgili aç lay c mekanizma, genel olarak içsel i leyen modellere dayand r lmaktad r ve bu konuyla ilgili çok say da ara t rma yap lm t r. Bu ara t rmalardan elde edilen bilgilerin nda yeti kinlik dönemindeki ba lanma ile ilgili farkl aç klamalar ortaya at lm t r (Hazan ve Shaver, 1987). I.2. Yeti kinlikte Ba lanma Hazan, Shaver ve Bradshaw (1988) yeti kinlikteki ba lanma ile bebeklik ve çocukluk dönemindeki ba lanman n önemli benzerlikleri oldu unu savunmu lard r. T pk bebe in bak m verenin varl nda güvenlik hissetmesi gibi yeti kin de e (partner) ula labilir oldu unda kendini güvende hissetmektedir. Ba lanma nesnesi (anne) güvenli bir üs sa lamaktad r. Yeti kin birey için de ba lanma nesnesinin (e ) kar l k vermesi, ki inin kendisini güvende hissetmesine neden olmaktad r. Ayr ca ba lanma 4

figüründen ayr kalma her iki dönemde de arama davran lar ve stres tepkileriyle sonuçlanmaktad r. Bu benzerliklere ra men, yeti kinlikteki ba lanma çocukluk döneminden farkl la maktad r. lk olarak yeti kin ba lanmas her iki taraf n da sa lay c ve al c oldu u, kar l kl bir do aya sahiptir; ayr ca gözlenebilen davran larla birlikte, inanç ve beklentiler gibi yap larda da kendini göstermektedir. Çocuklar n kendilerine güvende hissetmek için bak m verenle fiziksel ileti im kurmalar zorunludur, ancak yeti kinler için böyle bir iste in gerekti inde kar lanabilece i beklentisi yeterlidir. Bir ba ka önemli fark ise çocukluktaki ba lanma figürünün genelde bir ebeveyn olmas na kar n yeti kinlikte bunun cinsel bir e olmas d r. Çocukluk ba lanma figürlerinden yeti kin ba lanma sürecine geçi in, ba lanma i levlerinin dereceli olarak tek tek geçi iyle ortaya ç kt dü ünülmektedir (Hazan ve Shaver, 1994). Bebeklikte, yak nl k, güvenli üs ve güvenli s nak i levlerinin hepsini ebeveynler yerine getiririler, erken çocuklukta yak nl k i levini, ergenlikte ise yak nl a ek olarak güvenli s nak i levini da ya tlar yerine getirmeye ba larlar. Son olarak yeti kinlikte tüm i levleri ya tlar yerine getirmektedir. Bununla birlikte ebeveynlerin ba lanma figürü olarak hiçbir zaman ba lanma sisteminin tam olarak d na itilmedi i, ancak do al olarak önemini kaybetti i belirtilmektedir. Hazan ve Shaver (1987), Bowlby nin çocuklarla ilgili ba lanma kuram n temel alarak, yeti kinlikte kurulan romantik ili kilerde, ba lanma stillerinin etkisini anlayabilece imizi dü ünmü lerdir. nsan ya am n n erken dönemlerinde geli en ba lanma stilleri ve zihinsel temsiller, göreceli olarak kal c ve dura an kabul edildi inden ya am n sonraki dönemlerinde bireylerin romantik ili kilerinde, e leri ve kendileriyle ilgili alg lar nda belirleyici olabilecektir. Hazan ve Shaver (1987), bu dü üncelerini kan tlamak amac yla her biri Ainsworth un üç ayr ba lanma stilini aç klayan birer paragraf yazarak, bunu, yeti kin bir örneklem grubunda kendilerine en uygun paragraf seçmeleri eklinde özetlenebilecek bir desenle s nam lard r. Ayr ca, kat l mc lara, benlik ve di erlerine ili kin zihinsel temsiller ve çocukluk döneminde aile ili kileri konular nda sorular da sorulmu tur. Çal ma sonuçlar, çocukluk döneminde aileyle s cak ve sevgi dolu bir ili ki örüntüsünün, güvenli ba lanman n en önemli belirleyicisi oldu unu vurgulamaktad r. Ailesinden reddedici ve kaç nan tutumlar gören yeti kinler, kaç nan ba lanma stiline sahip olarak s n fland r lm t r. Kayg l -karars z 5

ba lanma stiline sahip bireyler ise aile ili kilerini hem s cak hem de uzak boyutlar olan tutars z bir ili ki olarak tan mlam lard r. Ek olarak, sonuçlar, güvenli ba lanma stiline sahip bireylerin, yak n ili kide güçlük çekmedi ini, ili kilerinin uyumlu ve uzun süreli oldu unu göstermi tir. Bu grup romantik ili kilerinde de genel olarak daha mutlu, kendine güvenli ve e in hatalar na kar destekleyici bir tutum göstermektedir. Ba lanma stili kayg l -karars z olan yeti kinlerin, e leri taraf ndan terk edilmekten korktuklar, e i idealize ettikleri, uç bir cinsel çekime odakland klar, k skanç ve duygusal aç dan dengesiz bir tutum sergiledikleri gözlenmi tir. Kaç nan ba lanma stiline sahip bireyler ise yak n ili ki kurmaktan uzak durmakta ve e lerine so uk ve uzak davranmaktad rlar. Zihinsel temsiller aç s ndan bak ld nda, farkl ba lanma stiline sahip olan bireylerin kendilik ve ba kalar temsilleri de de i mektedir. Güvenli yeti kinler genel olarak sevilebilir olduklar n, ba kalar n n da güvenilir ve sevilebilir oldu unu dü ünmektedirler. Kayg l -karars z ba lanan bireyler ise kendilik temsillerinde de, ba kalar temsillerinde de güvensizdirler. Anla lmad klar n ve di erlerinin ili kiye kendileri kadar ba l olmad n dü ünürler. Kaç nan bireyler ise, kendilerinin so uk oldu unu dü ünseler de, kendileriyle ilgili daha olumlu temsiller geli tirmeye yatk nd rlar, ba kalar n n ise güvenilmez oldu unu içeren zihinsel temsillere sahiptirler (Hazan ve Shaver, 1987). Bartholomew ve Horowitz (1991) ise, Hazan ve Shaver in (1987) üçlü ba lanma modelini, Bowlby nin benli e ve ba kalar na ili kin zihinsel temsiller kavram ndan yola ç karak tekrar ele alm lar ve yeti kinlerde bu kavram çerçevesinde dört ba lanma stili tan mlam lard r. Ki inin benli iyle ve di erleriyle ilgili olumlu ya da olumsuz temsillerinin farkl kombinasyonlar ele al narak, Dörtlü Ba lanma Modeli ortaya at lm t r ( ekil-1). Güvenli ba lanma stili (Secure attachment style): Bu stil Hazan ve Shaver in üçlü ba lanma modelindeki güvenli stille ayn d r. Hem benlik hem de di erleri modelinin olumlu olmas yla ortaya ç kar. Bu stili sahip bireyler kendilerini sevilmeye de er görürken, di erlerinin de sevilebilir, güvenilir ve tutarl oldu u alg s na sahiptirler. Ba kalar yla yak nl k kurarken, saplant l bireylerde oldu u gibi ba ml l k tarz nda bir yak nl k geli tirmezler. 6

Kendilik Modeli Pozitif Negatif Pozitif GÜVENL (Yak nl a kar rahatl k ve otonomi) SAPLANTILI ( li kilerde saplant l olma) Ba kalar Modeli Negatif KAYITSIZ (Yak nl a kar kay ts zl k ve kar t ba ml l k) KORKULU (Yak nl a kar korku ve sosyal olarak içe çekilme) ekil 1.1. Bartholomew ve Horrowitz in dörtlü ba lanma modeli Saplant l ba lanma stili (Preoccupied attachment style): Hazan ve Shaver n kayg l -karars z stiline denk gelir. Bu ki iler kendilerinin olumsuz alg larken, di erlerini olumlu alg layan modellere sahiptirler. Kendilerini de ersiz ve sevilmeye de mez alg larlar. Ba kalar n ise idealize ederek, oldukça olumlu alg larlar. li kiler konusunda saplant l tutumlar vard r. Kay ts z ba lanma stili (Dismissive attachment style): Yak nl a kar çok fazla tepki vermezler ve yak nl k ihtiyac n reddederler. Korkululardan farkl olarak kendilik modelleri olumlu ancak ba kalar modelleri olumsuzdur. Korkulu ba lanma stili (Fearful attachment style): Reddedilme korkusuyla yak n ili ki kurmaktan kaç n rlar. Bu bireyler hem kendilerini, hem de di erlerini olumsuz alg larlar. Kendilerinin de ersiz, ba kalar n n da reddedici ve güvenilmez oldu u zihinsel temsillere sahiptirler. 7

Hazan ve Shaver in kaç nan ba lanma stili, dörtlü modelde korkulu ve kay ts z olarak iki ayr stilde ifade edilmi tir. Bartholomew ve Horowitz, kaç nan ba lanma stilini, korkulu ve kay ts z olarak ikiye ay rman n daha anla l r bir s n flama sa lad n savunmu lard r. Bartholomew (1990), dörtlü modelin benlik/ba kalar modelleri yerine ba ml k ve yak nl ktan kaç nma boyutlar na göre de incelenebilece ini savunmu tur. Bu boyutlardan ba ml l k, yeti kin bireyin kendilik temsilinin olumlu olmas için ba kalar n n onay na duydu u ihtiyac n derecesini tan mlarken, yak nl ktan kaç nma kar t olarak bireyin ili kiden kaç nma derecesini ifade eder. Güvenli ve saplant l ba lanma stilindeki bireylerin ba kalar modeli olumludur ancak saplant l bireylerin kendilik modelleri olumsuzdur. Bu nedenle duyduklar ba ml k ihtiyac onlar güvenli bireylerden ay rmaktad r. Ayr ca, ba kalar modeli olumsuz olan ve bu nedenle yak n ili ki kurmaktan kaç nan hem kay ts z hem de korkulu ba lanma stiline sahip bireyler birbirine benzemektedir. Fakat kay ts z kaç nanlar n benlik modeli, güvenli bireyler gibi olumlu olmas na kar n ba kalar modeli olumsuzdur. Di erlerinin destekleyici ve güvenilir olmad n dü ünür, bu nedenle yak nl ktan kaç n rlar. Korkulu ba lanma stiline sahip ki ilerinse hem benlik hem de ba kalar modeli olumsuzdur. Bu nedenle asl nda yak nl a çok ihtiyaçlar vard r ve bunu isterler ancak reddedilmekten duyacaklar ac dan korktuklar için yak n ili kilerden kaç n rlar. Sümer ve Güngör (1999a) de hem saplant l ve hem de korkulu ba lanma stiline sahip olan bireylerin, benlik de eri için ba kalar na gereksinim duydu unu ancak saplant l ba lanan yeti kinlerin ili ki içinde olma motivasyonlar n n yüksek oldu unu ve bunun için çaba gösterdiklerini belirtmi lerdir. Buna kar l k, korkulu ba lanma stiline sahip olanlar nsa, hayal k r kl ve reddedilme ya amamak için yak nl ktan kaç nd klar n bildirmi lerdir. Ba ml l n olumsuz benlik modeliyle, yak nl ktan kaç nman n olumsuz ba kalar modeliyle ilgili oldu u ve ba lanma stillerine göre farkl la t söylenebilir. I.3. Ba lanman n De erlendirilmesi Ba lanma kuram ile ilgili yap lan ilk çal malardaki ölçüm süreci temel iki gelene in etkisi alt nda geli tirilmi ölçeklere dayanmaktad r. Bunlardan ilki geli imci 8

ve klinisyenlerin geli tirdi i, görü meye dayal ölçüm araçlar n (Main ve ark., 1985) kullan rken; di eri sosyal psikologlar n geli tirdi i kendilik bildirimine (Hazan ve Shaver, 1987) dayal ölçüm araçlar n daha uygun bulmaktad r (Shaver ve Mikulincer, 2002). Bu alandaki ilk geli meler 1980 lerde ba lam t r. lk olarak Main ve arkada lar (1994) ba lanman n içsel i leyen modelleri ni ortaya ç karmak için özetleyici bir yakla m ortaya atm lard r. Bu yakla ma dayal olarak geli tirilen Yeti kin Ba lanma Görü mesi (YBG-Adult Attachment Interwiev), bir ile bir buçuk saat süren bir görü meyle, temel olarak, kat l mc lardan anne ve babalar yla ili kilerini tan mlad n dü ündükleri be tan mlamadan birini seçmelerini ve ebeveynlerinin davran lar yla ilgili fikir yürütmelerini istemektedir. Ayr ca zaman içinde ebeveynlerle olan ili kideki de i imleri de incelemektedir. Ainsworth un formülasyonu çerçevesinde, ba lanman n en iyi kategorik ekilde kavramsalla t r labilece i öngörüsüne dayanmaktad r. Yeti kinin ba lanmayla ilgili ruh hali ni (yeti inin ebeveynleriyle çocukluk ili kilerine ait u anki temsilleri) anlamay amaçlayan bir araçt r. Anne ve babayla erken ili kilerin ayr ayr de erlendirilmesi için olu turulmu be sürekli ölçek ve ki inin bu deneyimlerle ilgili imdiki duygusal de erlendirmesi için haz rlanm on iki ölçek üzerinden bir de erlendirme yap lamaktad r. Bu ölçeklerin konfigürasyonel analizinden ortaya ç kan bask n stratejileri tan mlayan YBG sonuçlar, güvenli, kay ts z ya da saplant l stilleri ifade eder (Mikulincer ve ark., 2002). Sonraki çal malarda ise, ba lanma öykülerinde kay p ve travmalar n çözümlenemeyi i ile karakterize olan dezorganize olarak isimlendirilen dördünü bir örüntü ortaya ç km t r. Bu görü me, genç yeti kinlerin kendilik ve ba kalar zihinsel temsillerini incelemek için kullan lm t r. Sonuçlar güvenli kat l mc lar n, kendilerini göreli olarak daha stressiz ve di erlerini destekleyici alg larken, kaç nan kat l mc lar n da kendilerini stressiz alg lamalar na kar n di erlerini destekleyicilikten uzak olarak alg lad klar n ve saplant l kat l mc lar n ise kendilerini stresli ve di erlerini destekleyici tan mlad klar n göstermi tir (Kobak ve Sceery, 1988). Yeti kin ba lanmas n de erlendiren ikinci ana yöntem olan kendilik bildirimine dayal ölçekler, YBG den farkl olarak çocukluk dönemine de il yeti kinlik dönemine 9

odaklan r ve maddeler aç kça benli in sevilmeye de er olup olmad ve di erlerinin ihtiyaç durumunda destek için ula labilir olup olmad yla ilgilidir. Bu ölçekler kategorik bir yakla m benimsemektedir ve kat l mc lardan güvenli, kaç nan ve saplant l ba lanma stillerinin prototipik aç klamalar aras ndan birini seçmeleri istenir (Hazan ve Shaver, 1987). Bununla birlikte sonraki versiyonlar, paragraflar cümlelere dönü türmü ve kategorik s n flamalardan çok, devaml ba lanma puanlar hesaplamaya çal m lard r. Bu tarz ölçümü kullanan ara t rmalar genellikle, ba lanma stillerinin, yeti kin ili kileri ve ki isel uyumla ili kisini anlamay amaçlam lard r. Hazan ve Shaver (1987), romantik a k bir ba lanma süreci olarak kavramsalla t rd klar çal malar nda olu turduklar ölçekle yapt klar ara t rmalar sonucunda, güvenli grupla kar la t r ld nda, iki güvensiz grubun (kaç nan ve korkulu\kayg l ), sevgiyle ilgili daha olumsuz deneyimler ve inançlar bildirdi ini, daha k sa romantik ili ki öyküleri oldu unu ve aileleriyle daha rahats z edici çocukluk ili kileri tan mlad klar n vurgulam lard r. ki yöntemi kar la t ran birçok çal ma, söz konusu yöntemlerin paralel ba lanma s n fland rmalar na sahip oldu u varsay m na dayanan, kar la t rmalar (cross-tabulation) yöntemiyle, YBG kategorileriyle, Hazan ve Shaver in kategorilerini kar la t rm t r ve iki yöntem aras ndaki uyumu, l ml dan dü ü e do ru de i en bir aral kta de erlendirmi lerdir. Bu iki yakla m aras nda bir tutarl l k olmamas anlat ma dayal ve ölçeksel yöntemlerin kullan lmas ya da kategorik yerine sürekli de erlendirmelerin tercih edilmesiyle ilgili olmaktan çok, bir yakla m n çocukluk di erinin ise yeti kinlik dönemine odaklanmas yla ilgilidir. YBG, kendilik bildirimine dayal ölçümlerde de erlendirilen imdiki ili kilerdeki davran ve duygular n bilinçli olarak tan mlanabilece i varsay m ndan farkl olarak, içsel i leyen modellerin dinamiklerine odaklanmaktad r. Belirtildi i gibi, bu iki yöntemin s n flamalar farkl klar göstermekte ve arlar ndaki dü ük ili ki bu yöntemsel soruna ba l görünmekteyse de yöntemler tam olarak ayn yap y ölçmeyi amaçlasa bile, ölçüm yönteminden kaynaklanan bir dü ük ili ki aç kt r ki kar m za ç kacakt r (Mikulincer ve ark., 2002). Bununla birlikte, iki ölçüm tarz aras nda az oranda ili ki bulan baz yazarlar, kendilik bildirimine dayal ölçümlerin ölçüm hatalar na daha yatk n oldu unu ve 10

davran la daha az ili kili oldu unu savunmu lard r. Ancak bu yazarlar, alanda, ba lanma stillerinin kendilik bildirimine dayal ölçümlerinin, bireyin yak n ili kilerinde gösterdi i tart ma, ileti im, ayr lma ve stres alt nda sosyal destek arama ve verme davran lar yla önemli derecede ili kili oldu unu gösteren çal malar görmezden gelmi lerdir (Kobak ve Hazan, 1991; Shaver ve Brennan, 1992; Kirkpatrick ve Davis, 1994). Bartholomew (1994) ise, hem ebeveyne ve ya tlara ba lanmay de erlendiren görü meye dayal ölçümleri, hem de Hazan ve Sahver in kendilik bildirimine dayal ölçümüne benzeyen, fakat farkl olarak iki ayr tür kaç nan ba lanma stilini içeren, ya ta ba lanma ölçümlerini bir arada kullanarak, yeni bir ölçüm tekni i geli tirmeye çal m t r. Bu çal mada kat l mc lar 1) li ki Ölçekleri Anketi olarak adland r lan, kat l mc lardan, Bartholomew in dört ayr ba lanma stiline ne düzeyde uyduklar n de erlendirmelerini isteyen bir kendilik bildirimi ölçe i 2) Yak n arkada lara ve geçmi ve imdiki romantik ili kilere odaklanan bir görü meyi (Ya t Ba lanma Görü mesi- Peer Attachmnet Interview) 3) Ailedeki çocukluk ili kilerinin temsiline odaklanan bir di er görü meyi (Aile Ba lanma Görü mesi Family Attachmnet Interview) içeren bir ölçüm sürecine maruz kalm lard r. Örneklem üniversite ö rencileri ve uzun bir romantik ili kiye sahip genç yeti kinler olmak üzere ikiye ayr lmaktad r. Sonuçlar üç ölçüm yakla m aras nda ortalama bir uyumu göstermektedir. Ayr ca, Bartholomew in ölçümleri, hem YBG hem de Hazan ve Shaver n romantik ba lanma ölçümleriyle ili kilidir. Her iki sistemden (Hazan ve Shaver \ Bartholomew) sa lanan s n flamalar aras nda yap lan ki-kare analizlerine göre, söz konusu iki sistem ili kili bulunmu tur. Bartholomew ve Shaver (1998), yeti kin ba lanmas n de erlendiren araçlar n, ba lam (aile, ya t, romantik ili ki), yöntem (görü me, Q-sort, kendilik bildirimi) ve boyutland rma (kategoriler, prototip oranlama ya da boyutlar) alanlar ndaki konumlar na göre, bir süreklilik üzerinde de erlendirilebilece ini savunmu lard r. Bu süreklilik üzerinde en solda, ba lanmay aile ba lam nda de erlendiren bir görü me süreci olan ve bireyleri üç birincil ve iki ikincil kategoride s n flayan YBG (Yeti kin Ba lanma Görü mesi), yer almaktad r. Bir sonraki yer, Bartholomew in, yine ba lanmay aile ba lam nda de erlendiren fakat bireyleri iki boyut etraf nda tan mlanan dört kategori içinde s n flayan Aile Ba lanma Görü mesi (ABG) nindir. Sa a do ru 11

sonraki yer ise, yine Bartholomew in ba lanmay benzer bir kategorik sistemle, fakat bu kez ya tlar ba lam nda de erlendiren, Ya t Ba lanma Görü mesi ne aittir. Daha sonra yine ayn ki iye ait, görü melere paralel bir kavramsalla t rmaya sahip olan kendilik bildirimine dayal ölçümü yer al r. En sa da ise, Hazan ve Shaver in, bireyleri, Bartholomew in iki boyutlu kavramsal alan nda, üç ya t\romantik e ba lanma kategorisinden birine yerle tiren ölçümü gelir. Di er yandan, baz di er ölçüm araçlar da bu süreklili e yerle tirilebilir. YBG için geli tirilen ve YBG nin klasik kodlar n güvenli-güvensiz boyutlar yla birlikte, yüksek etkinle tirme-dü ük etkinle tirme (deaktivite-hiperaktivite) boyutlar yla özetlemeyi amaçlayan, Q-sort scoring sistemi (Kobak ve ark., 1993), YBG ile ABG aras nda yerle tirilebilir. Çünkü YBG tarz nda bir ölçüm süreci olsa da Bartholomew in boyutlar na benzer bir puanlamaya sahiptir. Ayr ca Collins ve Read (1990) ile Simpson ve ark. n n (1992) geli tirdi i, Çoklu Maddeler Ölçe i (ÇMÖ) (Multi Item Quetionnaire), Hazan ve Shaver in üç prototipinin, 13-18 cümleye bölünüp, likert tipinde de erlendirtmesinden olu tu undan ve sonuçlar, Bartholomew in iki boyutuna benzer boyutlarda de erlendirildi inden, söz konusu iki ölçüm arac n n aras nda yer almaktad r. Üçüncü bir di er ölçüm ise YBG nin kuramsal kavramsalla t rmas ve kodlama sürecine dayanan, evli çiftlerle çal mak için geli tirilmi, Yak n li kiler Görü mesi (Y G) (Close Relationship Interview) dir. YBG yle çok yak ndan ili kili oldu u için ve boyutsaldan çok kategorik olarak de erlendirildi i için, kendilik bildirimi ölçümleriyle de ili kilidir. Bu nedenle, süreklili in merkezinde yer alm t r ( ekil-2). YBG ABG Ya tbg Ya t Kendilik Bildirimi Romantik Kendilik Bildirimi YBG Q-sort Y G ÇMÖ ekil 1.2. Bartholomew ve Shaver n (1998) yeti kin ba lanmas na ili kin ölçekler için olu turdu u hipotetik süreklilik. 12

Ba lanma konusunda yap lan ara t rmalar n artmas yla birlikte, yöntemsel konularda yaz lan ele tirel makaleler de artm t r (Noller ve Feeney, 1994; Batholomew, 1994; Crowell ve Waters, 1994; Hendrick ve Hendrick, 1994). Bu ele tirilerden biri, temel ba lanma kuram n n gözlemsel çal malara dayanmas na kar n, yeti kin ba lanma alan nda gözlemlerin kullan lmamas yla ili kilidir. Söz konusu çal malar n ya kendilik bildirimine dayal ölçekler ya da görü melere dayanmas n n bir sebebi, yeti kinler aras ndaki ba lanma sürecinin, bebek-ebeveyn aras ndaki sürece göre gözlenmesi çok daha zor bir yap olmas d r. Bu nedenle ölçeklere duyulan güven artm ve bunun sonucu olarak, deneysel çal malar azalm ve özgül konular yerine genellenmi at flar çal ma e ilimi ortaya ç km t r. Yeti kinler için ilginç durum un (Ainsworth ve ark., 1978) ne olabilece i, dolay s yla bu durumun nas l gözlemsel ara t rmalarla çal labilece inin sorgulanmas önerilmektedir (Noller ve Feeney, 1994). Ölçümle ilgili bir di er ele tiri ise ba lanma stilleri ile ilgili gruplar olu turma, onlara isimler verme ve basitçe bu gruplar n özelliklerini aç klama sürecinin kuramsal olmayan bir ekilde yürütülmesi ile ilgilidir. Bu gruplar kuramsal olarak belirlenmekte ve ard ndan bunlar ölçen araçlar olu turulup ayr p ayr mad klar na bak lmaktad r. Ancak, bunun yerine olu turulan ölçeklerin uygulamalar ve analizi sonucunda nas l bir da l m ortaya ç kt n n belirlenmesinin daha aç klay c ve kuramsal olarak daha uygun bir yöntem oldu u dü ünülmektedir. K saca tipolojinin uygulama öncesinde de il, sonras nda yap lmas gereklili i üzerinde durulmaktad r. Ço u ara t rmac hipotezlerini tipolojiler etraf nda olu turmay seçse de, böyle bir yakla m n insan ili kilerindeki tüm varyans n az say da tiple s n rland r labilece i varsay m na dayand göz ard edilmemelidir. Çoktan seçmeli ölçüm araçlar nda kat l mc lar n birden çok tipin kendilerine uydu unu ifade etmeleri, çal mac lar, kategorilerden çok sürekli de i kenleri dü ünmeye sevk etmi tir. Ba lanma yap s n n alt nda yatan boyutlar n ve ba lanma davran lar ndaki bireysel farkl klar n belirlenmesinin önemi, ba lanmayla ili kili de i kenlerde bireysel profillerin elde edilmesi amac için kullan lacak ölçüm araçlar n n geli imine yol açm t r. Bu tarz ölçekler üç ya da dört tipten çok daha fazla bir çe itlik sa layabilecektir (Noller ve Feeney, 1994.) 13

Bir ba ka önemli nokta ise ara t rmac lar n ba lanma boyutlar n n üçlü mü yoksa dörtlü mü oldu unu incelemek yerine güvenli ve güvensiz stillerin ayr mas üzerinde durmalar gereklili idir. Ba ka bir de i le, güvenli ba lanman n tek bir yolunun oldu u dü ünülmektedir ancak güvensiz ba lanman n birçok yolunun oldu u ifade edilmektedir (Noller ve Feeney, 1994; Kurdek, 2002). Bartholomew ve Horowitz in (1991) geli tirdi i li ki Anketi ( A) ve Griffin ve Bartholomew in (1994) geli tirdi i li ki Ölçekleri Anketi ( ÖA) gerek Türkiye deki gerekse tüm dünyadaki ba lanma çal malar nda bir dönem en s k kullan lan ölçeklerdir. Türk örneklemi üzerindeki geçerlik ve güvenirli i Sümer ve Güngör (1999) taraf ndan yap lan bu iki ölçekle ilgili olarak, genel olarak Bartholomew in dörtlü ba lanma modelinin Türk kültürü için de uygun oldu u ancak, gruplar n birbirinden tam olarak ayr lamad söylenebilir. ÖA yurt d ndaki çal malarla tutarl olarak kar t ba lanma stillerinin topland iki faktörlü bir yap göstermi tir. Bu bulgulardan da hareketle, sürekli puanlar ya da boyutlara ba l ölçümlerin, kategorik ölçümlere göre ba lanma stillerine daha uygun bir de erlendirme sa lad söylenebilir. Ek olarak, sürekli de i kenleri kategorik hale getirmenin bilgi kayb na yol açt da belirtilmelidir. Yeti kin ba lanma stillerinin kateogorik ölçümler yerine boyutsal ölçümlerle de erlendirilmesi son y llarda üzerinde önemle durulan bir konudur (Sümer ve Güngör, 1999). Brennan, Clark ve Shaver (1998), Ö ve ÖA nin yan s ra farkl 60 ba lanma ölçek ve alt ölçe inden ald klar 323 madde üzerinde yapt klar faktör analizinden sonra, kayg ve kaç nmadan olu an iki boyuta ula m lard r. Bu iki boyut dörtlü ba lanma modeline uygun bir ekilde formüle edilebilmektedir. Yap lan çal malarda ba lanma boyutlar n ölçen ölçeklerin, ba lanma stillerini ölçen ölçeklere göre daha geçerli ve güvenilir sonuçlar verdi i bilinmektedir. Brennan ve arkada lar (1998), ba lanmaya ili kin kaç nma ve ba lanmaya ili kin kayg olarak iki boyut tan mlad ktan sonra, bu iki boyutun her birinin on sekizer maddeyle ölçüldü ü (Experiences in Close Relationships Inventory) Yak n li kilerde Ya ant lar Envanteri ni (Y YE) olu turmu lard r. Daha sonra Fraley ve arkada lar (2000), Y YE yi ölçüm duyarl n n söz konusu özelli in, farkl de erleri için farkl düzeylerde olabilece i varsay m na dayanan, madde tepki kuram çerçevesinde yenilemi ler ve Y YE-II yi 14

olu turmu lard r. Y YE-II nin Türkiye için geçerlik ve güvenirlik çal mas sonucunda ba lanmaya ili kin kaç nma ve kayg faktörlerinin ortaya ç kt ve yap geçerli inin oldu u bulunmu tur (Selçuk ve ark., 2005). Bu çal mada da, ölçüm alan ndaki geli melerin etkisiyle ba lanma çal malar nda en güvenilir ve geçerli ölçüm arac oldu u kabul edilen Y YE-II kullan lm t r. I.4. Evlilik Uyumu ile lgili Kavramlar ve Ara t rmalar n Ba lam Yak n ili kiler psikolojik iyilik hali için en önemli unsurlardan biri olarak kabul edilmektedir (Tutarel-K lak, 2002). Evlilik ili kisi, birçok aç dan kültürler aras nda farkl l klar göstermekle birlikte, ki ileraras ili kiler içinde çok önemli bir yere sahip olmas ndan dolay uzun zamand r birçok farkl disiplinden ara t rmac lar n ilgisini çeken bir konu olmu tur. Tüm dünyada oldu u gibi ülkemizde de bo anma oranlar n n ve evlilik sorunlar nedeniyle psikolojik yard m talebinde bulunan ki i say s n n artmas yla birlikte, birçok ara t rmac evlilik ili kisinin çe itli boyutlar yla ilgili çal malar yürütmektedir. Bu alandaki çal malar 1930 lu y llarda ba lam ve evlilik ili kisinin do as n anlamak üzere pek çok çal ma yürütülmü tür. Evlilik uyumu ve evlilik doyumu kavram çok farkl biçimlerde tan mlanm ve ölçülmü, hatta ilgili literatürde bu kavrama ait on iki farkl tan mla kar la lm t r (Sabatelli, 1984). Farkl tan mlar bulunmakla birlikte uyum ya da doyum kavram bireyin ili kilerine ait öznel de erlendirmelerinden yola ç k larak tan mlanmaktad r (Curun, 2006). Evlilik kalitesinin, uyum, ileti im, doyum ve mutluluk derecesi ile ilgili oldu u dü ünülmektedir (Spainer, 1979). Evlilik uyumu ile evlilik doyumu kavramlar aralar nda yüksek korelasyon olmas ndan dolay birbirlerinin yerine kullan ld gözlenmektedir. Bu durum, doyumlu çiftlerin ayn zamanda uyumlu olduklar ifade edilerek aç klanabilmekte ve bu iki kavram n farkl kavramlar olmad ileri sürülmektedir. Ancak baz ara t rmac lar doyumun ve uyumun iki farkl kavram oldu unu belirtmi lerdir (Y lmaz, 2001). Evlilik uyumu karma k bir kavramd r. Bununla birlikte, tan mlanmas ve kapsam yla ilgili tart malar n sürmesine ra men birbiri ile ileti im halinde olan, evlilik ve aileyi ilgilendiren konularda fikir birli i yapabilen ve sorunlar n olumlu bir ekilde 15

çözebilen çiftlerin evlili i uyumlu bir evlilik olarak tan mlanabilir. Ayr ca uyum, bir evlili in zorunlu ve gönüllü boyutlar n n dengede olmas olarak da tan mlanmaktad r (Tutarel-K lak,1999). Evlilik uyumu, çiftlerin uyumlu birlikteliklerinin sonucu olarak evlilik hayat ndaki memnuniyeti ve mutlulu u da tan mlar. Bu noktada evlilik doyumu ile kar maktad r (Tutarel-K lak ve Çubukça, 2002). Evlilik uyumunu de erlendirirken kimi yazarlar, ili kisel boyutlara odaklan rken, di erleri bireysel konular merkeze almaktad r. Genellikle bu konuda çal an ara t rmac lar çat ma, ileti im gibi ili ki boyutlar na odaklanarak uyumu de erlendirmeye çal m lard r (Tutarel-K lak ve Çavu o lu, 2006). 90 l y llarda evlilik uyumunun farkl boyutlar yla ilgili çok say da makale yay nlanm t r. Evlilik uyumunu çal man n rasyoneli, bu konunun birey ve ailenin iyilik hali için öneminden ve sa lam evliliklerin toplumsal yarar ndan gelmektedir. (Bradbury ve ark., 2000). Johnson ve arkada lar na (1986) göre, evlilik uyumu be ayr bölümden olu maktad r. Bunlar, e ler aras ndaki mutluluk, etkile im, anla mazl klar, problemler ve bo anma e ilimidir. Bunlar içinde mutluluk ve etkile im birinci boyut, anla mazl klar, problemler ve bo anma e ilimi de ikinci boyut olarak adland r l r. Söz konusu ara t rmac lara göre, mutluluk, ili kinin hem genel hem de özel alanlar ndaki ki isel doyum anlam na gelmektedir. Etkile im ise birlikte yap lan aktiviteler ve geçirilen vakit olarak tan mlanabilir. Di er boyutta yer alan anla mazl k ise ili kideki sözel ve fiziksel çat ma yo unlu unu aç klamak için kullan lan bir terimdir. Problemler, ki ilerin strese tepki verme özellikleri ya da problem davran lar n n (alkol alma, küsme, kolay incinme vb.) ili kide problem yaratma oran yla ilgilidir. Son boyut olan bo anma e ilimi, problemli durumlarda bo anma olas l n dü ünme gibi bili sel ve yak nlarla veya e le bu konuyu konu ma gibi davran sal ö eler içerir. Ancak bu boyutlar evlilik süresi ve cinsiyet gibi faktörlere ba l olarak de i kenlik gösterebilir. Yap lan baz çal malarda evlilik uyumunun ki ilik özellikleri kadar dura an oldu u bildirilmektedir. Bununla birlikte, y llar içinde anla mazl k ve bo anma e ilimi de i mezken, mutluluk ve etkile imin azald görülmü tür (Johnson, ve ark., 1986). 16

Asl nda geçmi bilgilerin birço u yeni çal malar n sa lad bilgilerle tamamen ya da k smen de i mektedir. Örne in, evlilik uyumunun, evlilik sürecinde -U- örüntüsü izledi ine dair yayg n inanc n yerine, ilk 10 y lda fark edilir bir azalma ve ard ndan sürekli ama yumu ak bir azalma izledi i bir örüntü savunulmaktad r (Glenn, 1998). Evlilik duyumuyla ilgili çal malar birçok disiplinden çal mac n n, farkl noktalara odaklanarak çal t bir konudur. Bu odaklar, psikolojik faktörler, sosyodemografik de i kenler ve trendler, ebeveynlik, fiziksel sa l k ve psikopatoloji ya da tüm bunlar n bir kombinasyonu ile evlilik kalitesinin baz boyutlar ili kisi olabilir (Bradbury ve ark., 2000). Örne in, Grych ve Fincham (1990), daha çok evlilik çat mas kavram üzerinde durmakla birilikte, evlilik uyumu ve çat mas n kar t iki kavram olarak ele almak yerine; uyumlu evliliklerde s kça görülen çat may ve uyumsuz evliliklerin her zaman çat ma ile karakterize olmayan yap s n göz önüne alarak bu iki kavram birbirini tamamlayan yap lar olarak ele alm lard r. Ayr ca e ler aras ndaki çat ma ve uyum; örne in, ebeveyn çocuk ili kisi gibi di er önemli faktörlerle de ili kilidir. Bu alanda Bradbury, Fincham ve Beach (2000) taraf ndan yap lan derleme makalesinde evlilik uyumu konusunda çal lan de i kenler özetlenmi tir. Bu de i kenler, ki iler aras süreçler ve evlilikte ba lamsal süreçler (mikro ve makro ba lam) ba l klar alt nda ele al nm t r. K saca, amac n hem evlili in içinde i leyen ki ileraras süreçleri ve hem de evlili in kendisinin içinde bulundu u sosyokültürel ekolojiler ve ba lamlar n çe itlili ini anlamak oldu u bu makaleden ayr nt l olarak bahsetmenin önemli oldu u dü ünülmektedir. I.4.1. Evlilikte Ki ileraras Süreçler Evlilikte ki ileraras i leyi i anlamaya gösterilen ilgi devam etmekle birlikte bu süreci çal mak çok kolay de ildir ve ayr nt l bir aç klama mevcut de ildir. Bu alandaki önemli odaklardan biri evlilik çat mas ya da problem çözme s ras nda gösterilen davran lar n analizidir. Yöntemsel geli melerle birlikte, stresli ve stresli olmayan evliliklerdeki davran örüntüleri kar la t r labilmektedir. Daha sonraki çal malar ise etkile im s ras nda ya an lan ve gösterilen davran lar n, duygular n ve 17

fizyolojik tepkilerin yorumu gibi do rudan gözlemlenemeyen de i kenlere ve etkile imin evrensel örüntülerine odaklanm t r. Evlilik uyumunu belirlemede, çiftlerin uyumsuz at flar ya da olumsuz e davran lar n n yorumu gibi bili ssel de i kenler kullan lm t r. Evlilik olaylar n n uyumsuz aç klamalar ve evlilik uyumu aras ndaki ili kiyi gösteren kültürleraras bulgular, içsel yap, at flar ve di er bili ssel faktörlerin organizasyonuyla ilgili devam eden geli meler bu alanda büyük ilerlemeler sa lam t r. Günümüzde ortaya ç kan yeni ara t rma konular ndan baz lar ise, belirli at flar n, belirli duygu ifadeleriyle ili kisi ve at flarda yap lacak de i ikli in evlilik i levselli ini de i tirip de i tirmedi idir. Çal malar evlilik kalitesini belirlemede, duygulan m n bir di er önemli de i ken oldu unu göstermektedir. Bununla birlikte bu ili kinin daha ileri aç klamalara ihtiyac vard r, örne in; baz çal malar olumsuz duygulan m n evlilik için zarar verici oldu unu gösterirken baz lar da, evlilik kalitesini yükseltti ini ve ya ilgisiz oldu unu göstermi tir (Fincham ve Beach, 1999) Son çal malarda kan bas nc de i ikliklerinde evlili in etkisi, e in kronik bel a r s hakk nda konu mas n dinlerken ölçülen kalp at m h z ve galvanik deri tepkisi de i iklikleri ve evlilikle ilgili problem çözme s ras nda cinsiyete ba l endokrin ve immün de i iklikler gibi sorular cevaplanmaya çal lmaktad r. Bu alanda oldukça iddial bulgular kar m za ç kmaktad r. Örne in, Thomsen ve Gilbert (1998), ara t rmas nda evlili i uyumlu olan çiftlerde uyumlu olmayanlara göre daha uyumlu bir fizyolojik yap bulmu lard r. 80 lerin, davran lardaki ayr ayr örüntüleri inceleyen mikroanalitik yönelimi 90 larda yerini etkile imin daha ileri ve s ral boyutlar n inceleyen çal malara b rakm t r. Bunlardan en önemlisi, bir e in, (tipik olarak kad n) di er e i de i imle ele tirmesi ve suçlamas ; di erinin de, (tipik olarak erkek) çat madan kaç nmas ve çözüme yana mamas olarak tan mlanabilecek istek\geri çekilme (demand\withdraw pattern) örüntüsüdür. Bu aç klamaya göre artan istekler, artan kaç nmayla sonuçlan r, bu da anla ma için artan ihtiyaca ve evlilik uyumunun azalmas na yol açar (Christensen, 1987; Watzlawick ve ark., 1967). Bu aç klaman n birçok boyutu gözlemsel, boylamsal ve kültürleraras çal malarla desteklenmi tir. Günümüzde, istek\geri çekilme yatk nl klar çat ma durumlar nda ortaya ç kmaktad r. Ayr ca iddetin oldu u çiftlerde, 18

bu örüntüdeki genel cinsiyet rollerinin yer de i tirdi i görülmektedir (Babcock, ve ark., 1993). Evlilikte çat ma ve problem çözme davran lar na odaklanan çal malar n sonuçlar na göre, olumsuz davran lar ile evlilik de i kenleri aras ndaki ili ki, çiftlerin duygu ifadeleri taraf ndan belirlenmektedir. Asl nda evliliklerdeki aç k çat ma s kl a rt c ekilde dü üktür ve esas olarak çiftlerin evlilik d sorunlarda birbirine destek oldu u durumlarda uyumlar n n artt na ili kin bilgi gittikçe daha çok kabul görmektedir. Ayr ca evlilik içindeki ki ileraras ili kinin, çiftlere d ardan sa lanan sosyal deste in do as ndan etkilenebilece ini anlamak çok önemlidir. Fiziksel iddet ki ileraras i leyi te incelenen önemli konulardan bir di eridir. Yap lan çal malara göre stresli ve sald rgan çiftlerde anla mazl klar t rmanabilmektedir. Sald rganl n ölçümü, alkol kullan m n n evlilikteki fiziksel iddet üzerindeki etkisi ve fiziksel iddetin baz formalar n n yeni evli çiftlerde görülme s kl n n belirlenmesi (O Leary ve ark., 1989) ile ilgili birçok çal ma yap lm t r. I.4.2. Evlilikte Ba lamsal Süreçler Çiftin çat mayla nas l ba etti ini anlamak ili kinin uzun süreli uyumu için önemlidir. Ayr ca evlilik sorunlar n n sebeplerinin ve çözümlerinin çok çe itli olabilece i bilinmektedir, bu nedenle bir sorunun sebebi, birçok çözümle ortadan kald r labilir. Ancak, kritik olan, çözüm önerilerinin sadece evlilik sorunlar n n gerçek sebepleriyle ili kili oldu unda i e yarayaca n anlamakt r. Mikroba lam Microba lam içinde yer alan ilk de i ken olan çocuklar evlilik üzerinde, evlili in istikrar n artt r rken, en az ndan çok küçük olduklar nda kalitesini azaltmak eklinde tan mlanabilecek paradoksal bir etkiye sahiptir (Belsky, 1990). Çiftlerin ebeveynli e geçi ini ve çocu un evlilik uyumu üzerindeki etkisini anlamak için 90 l y llarda birçok çal ma yap lm t r. Ebeveynli e geçi te birçok çiftin önemli de i kenler aç s ndan çok fazla de i medi i ve bu geçi farkl l klar n n e lerin 19

demografik ve ki ilik özellikleriyle, baz durumlarda da bebe in mizac yla ilgili verilerle öngörülebilece i belirtilmi tir. Baz çal malar da çocukla birlikte evlilik kalitesinin dü mesinin depresyon semptomlar, çocu un cinsiyeti ve gebeli in planlan p planlanmad ile ilgili oldu unu bulmu tur. Ayr ca, çocuk yapmay planlayan çiftlerde evlilik uyumunun nas l etkilendi i de ara t rma konular ndan biridir. Evlilik uyumundaki de i iklikler akla bu sürecin öncesiyle ilgili sorular da getirmektedir. Evlilik ve aile i levlerinin, çocuklar n kendileri uzun süreli ili kiler kurarken onlar nas l etkiledi ine dair ku aklararas geçi ara t rmalar yürütülmü tür. Bu ara t rmalar n sonucunda, bo anm çiftlerin çocuklar n n evlilik döneminde daha zay f bir ileti ime sahip oldu u bilinmektedir ve ebeveyn bo anmas yla genç ku a n bo anmas aras ndaki ili ki asl nda öfke ve k skançl k gibi problemli davran larla belirlenmektedir (Amato, 1996). Ayr ca psikopatoloji öyküsü evlilik i levselli i çal malar nda önemsenmesi gereken bir di er de i kendir. Sosyal ö renme yakla m evlilik i levselli inde öncül mekanizma olarak evlilik ili kisinin öncesine odaklanmaktad r. Bu modelde çat ma, çiftlerin etkile im sürecinin bir i levi olarak görülmektedir, yani çift, çat may istemekte ve ihtiyaç duymaktad r. Sosyal ö renme evlilik i levselli ini aç klayan ayr nt l bir modelin önemli bir boyutu olarak de erlendirilebilir. Evlilik ortam yla ilgili çal malar genellikle çiftlerin maruz kalabilece i ekonomik ya da i le ilgili stresörler ve ya olaylar gibi travmatik olaylar ara t r rlar. Bu olaylar çok çe itlidir (ikinci dünya sava, çocu un hatal, testis kanseri vb.). Bu tarz çal malar sadece çiftlerin bu uç olaylara nas l uyum sa lad n de il ayn zamanda ba etme güçlerini de ortaya koymaktad r. Bu alanda ekonomik stresörler ve i in özellikleriyle, evlilik uyumu aras nda yak n ili ki bulan birçok çal ma vard r. Genel olarak, ekonomik stresörlerin etkisinin e ten gelen sosyal destekle azald bilinmektedir. K saca, bu alandaki ara t rmalar, ki ileraras süreçle evlilik uyumu aras ndaki ili kiyi anlamam za yard mc olmu tur. Birçok stresli ya am olay nda çiftlerin ba etme gücü oldukça dikkat çekicidir. li ki i levselli i ve e lerin özellikleriyle ilgili literatürde en dramatik ilgi, erken ya ant lar n ili kilerle ilgili içsel temsillerde kendini nas l gösterdi ini ve yeti kinlikteki ki ileraras i levselli i nas l belirledi ini aç klamay amaçlayan ba lanma kuram yla ilgilidir. 20

lgili literatürde ebeveyn-çocuk i levselli i do rudan gözlenemese de kendilik bildirimi ya da görü me odakl tekniklerle elde edilen ebeveyne ba lanma ölçümleri, kaç nan ya da kayg l ba lanan yerine güvenli ba lanan bireylerin evlilik uyumunun daha yüksek oldu unu göstermektedir (Hazan ve Shaver, 1987). Ba lanma stilleri ve sonraki ili kilerin uyum düzeyi aras ndaki ili ki ve bu ili kiye arac l k eden spesifik ki ileraras davran lar özellikle duygular kontrol etme davran lar - incelenmi tir. Örne in, Kobak ve Hazan (1991), kad nlar n, e lerine daha az güvendiklerinde ve e lerini psikolojik olarak ula lamaz alg lad klar nda, bir problem çözme tart mas s ras nda daha fazla reddetme davran gösterdiklerini gözlemlemi tir. Bununla birlikte ba lanmayla ilgili kuramsal aç klamalar elimizdeki verileri a maktad r ve yap lan ara t rmalar evli çiftlerden çok flört eden çiftleri kapsamaktad r. Ancak bu çal malar evlilik uyumuyla ilgili ki ileraras bir sürecin nas l ara t r labilece i ile ilgili kapsaml bir rehberlik sa lamaktad r. Macroba lam Çiftleri etkileyen bahsedilen ba lamsal faktörlere çocuklar, çiftlerin geçmi i ve özellikleri, ya am olaylar ve rol de i imleri- ek olarak daha kapsaml ve göreceli olarak daha yava de i en de i kenler de vard r. Sosyokültürel faktörlerin evlilik i levselli ine olan etkisine en aç k örnek, ekonomik aç dan dezavantajl bölgelerdeki evlilik öncesi çocuk ve erken evlilik örüntüsünün yüksekli i verilebilir. Dini inançlar ve rkç l k bu alanda konu al nan de i kenlerden baz lar d r. I.5. Evlilik Uyumunun De erlendirilmesi Evlilik uyumu kavram, evlilik ve aile ili kileri alan nda önemli bir yere sahiptir. Evlilik uyumuyla ilgili çal malar, Hamilton un (1929) klasik çal mas na kadar dayanmaktad r. Uyum ve ilgili kavramlar çok fazla ele tirilse de alanda en s k çal lan de i ken oldu u dü ünülmektedir (Spainer ve Cole, 1974). 70 li y llardan itibaren üzerinde durulan yöntemsel sorunlar, evlilik ili kisinin kalitesini de erlendirmek için uygun kendilik bildirimine dayal ölçeklerinin gereklili ini göstermi tir. Bu ölçümlerin, 21