TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU TİSK YÖNETİM KURULU BAŞKANI TUĞRUL KUDATGOBİLİK İN 25.GENEL KURULU AÇIŞ KONUŞMASI 14 Aralık 2013 J.W.Marriott Oteli ANKARA Sayın Bakanlarım,
Siyasi Partilerimizin Değerli Temsilcileri, Değerli Sosyal Ortaklarımız, Değerli Delege Arkadaşlarım, Sayın Medya Mensupları, Sayın Konuklarımız, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu nun 25 inci Genel Kurulu na hoş geldiniz, onur verdiniz. Sizleri şahsım ve Konfederasyonumuz adına saygıyla selamlıyorum. Genel Kurulumuzu teşrifiniz nedeniyle sizlere şükranlarımızı sunuyorum. Genel Kurulumuz vesilesi ile 51 inci kuruluş yıldönümünü kutladığımız TİSK, Ülkemizin ekonomik büyümesinde ve sosyal kalkınmasında başrolde bulunan üretim gücünü temsil etmektedir. TİSK in bünyesindeki 22 İşveren Sendikasına bağlı, özel kesimde ve kamu kesiminde sanayi ve hizmetler sektörlerinde yaklaşık 1 milyon 230 bin personel çalıştıran 9600 şirket, Türkiye nin dinamosu niteliğindedir. Konfederasyonumuz üretim, yatırım, ihracat ve istihdam açısından olduğu kadar, sosyal alanda da, örneğin çağdaş endüstri ilişkileri, sosyal diyalog, kurumsallaşma, kayıtlılık ve gönüllü teşkilatlanma ilkeleri ile de bir simge kuruluştur. Sayın Konuklarımız, 2011 2013 yıllarını kapsayan geçtiğimiz Genel Kurul döneminde Ülkemizin ekonomi ve çalışma hayatı gündemlerine paralel olarak faaliyetlerimiz başlıca iki konuda yoğunlaşmıştır. Bunlardan biri, Türkiye nin 2008-2009 Küresel Krizi nin sürüp giden olumsuz etkilerinden sıyrılması açısından en önemli şart olan ekonominin ve reel sektörün büyümesi için kendi alanımızda hizmet üretmek; diğeri ise çalışma hayatının yasal altyapısındaki yenileme çalışmalarına katkıda bulunmak olmuştur. Türkiye nin büyüme hızı döneme 2011 de % 8,8 ile başarılı bir giriş yapmış, ancak bu hız 2012 de yetersiz bir orana, % 2,2 ye düşmüştür. Bu yıl ekonominin % 4 büyümesi beklenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğinde % 4,4 oranında büyüme hızı elde ettik. Aynı dönemde OECD verilerine göre ABD % 1,8 de, Japonya % 2,4 te kalırken, AB nin oranı yalnızca % 0,1 olmuştur. Orta Vadeli Program da Ülkemiz için 2014 te % 4; 2015 ve 2016 da % 5 büyüme hedeflenmiştir. 2
Türkiye nin 2014 te hedeflediği büyüme hızı IMF verilerine göre Avro Bölgesi nin % 1 lik ve gelişmiş ülkeler ortalamasının %2 lik hızı karşısında iyi görünmekle birlikte, yükselen ülkeler ortalaması olan % 5,1 karşısında düşük kalmaktadır. Esasen, Türkiye nin 2023 yılında en büyük hacimli 10 uncu ekonomiye sahip olması için % 7 lik büyüme hızını istikrarla sürdürmesi gereklidir. 2012 verileri ile Türkiye, kambiyo kuruna göre dünyada 17 inci, satınalma gücü paritesine göre 16 ncı büyük ekonomidir. Önümüzde, geçmemiz gereken Endonezya, İspanya ve Kanada gibi büyük ekonomiler mevcuttur. Ekonomi yönetimi, sıkılaştırma tedbirleri alarak Türkiye için mütevazı büyüme hızlarını benimsemek durumunda kalmıştır. Bunun nedenini hepimiz biliyoruz; makuldür ve gerçekçi bir risk değerlendirmesine dayanmaktadır. İthalata, iç tüketime ve sıcak paraya dayalı büyüme Türkiye yi buna mecbur kılmıştır. Ancak bugün paradigma değişikliği ile sanayie yoğunlaşmak; yatırım, ihracat ve verimlilik artışlarına dayalı bir büyüme stratejisini uygulamak da zorunludur. Günümüzde gelişmiş ülkeler bile sanayi sektörüne odaklanmıştır. ABD, Almanya, Japonya, Fransa birer birer sanayi sektörünün güçlendirilmesi için teşvik programları açıklamıştır. Küresel Krizin verdiği derslerle Yeniden Sanayileşme dünyada bayrak olmuştur. Sanayinin güçlendirilmesine en fazla Türkiye ihtiyaç duymaktadır. Sanayinin milli gelire katkısı 1998 de %23,9 iken 2012 te % 15,6 ya inmiştir. OECD nin Bilim, Teknoloji ve Sanayi 2013 çalışmasına göre Türkiye nin dünya imalat sanayii katma değerindeki payı 1990 da % 1,2 iken 2011 te % 1,1 e düşmüş; Çin in payı % 2,7 den % 21 e çıkmıştır. Merkez Bankası nın Sektör Bilançoları verilerine göre son 10 yılda imalat sanayiinde en belirgin olgu, kârlılık oranlarının düşük seyretmesi ve giderek düşmesidir. 2003-2012 döneminde özkaynak kârlılığı % 12,3 ten % 10,7 ye; aktif kârlılığı % 5,6 dan % 4 e inmiştir. Kâr yoksa, ücret de, yatırım da olmaz. 3
Öte yandan, Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü verilerine göre Türkiye 2012 de tüketimin milli gelirdeki payında % 70,1 ile 60 ülke içerisinde 5 inci gelmiştir. Yatırımın payı ise % 20,3 tür, buna karşılık Çin de yatırım payının % 45,1 olduğunu görüyoruz. Bu nedenle Konfederasyonumuz Eylül 2012 de Türkiye nin Büyüme Stratejisi: Yapısal Analiz ve Politikalar Raporu nu yayınlayarak sanayi ve teknoloji üretimi eksenli bir strateji önermiştir. Geçen ay yapılan 3 üncü Sanayi Şurası nın kararları tüm politika alanlarını kapsayan isabetli önerileri ile konuya ışık tutmuştur. Şura kararları yüksek bir irade ile uygulanmalıdır. Şüphesiz, bu bir günlük iş değildir; başarı uzun soluklu çabalarla olacaktır. Ancak yaklaşım değişikliğine geçmek ve sürdürmek gereklidir. Yüksek ve üst-orta teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin sanayi ihracatındaki payını hızla artırmak, teknoloji üretimi safhasına, bilgi tabanlı ekonomiye ulaşmak şarttır. Üretimin teknoloji düzeyinin yükseltilmesinde ve işgücünün teknolojiye uyumunda sağlanacak başarı derecesi, Türkiye nin geleceğini belirleyecektir. Yeni dönemde üzerinde çalışmamız gereken bir numaralı konu budur. Hükümetimizin de çalışma mevzuatının esnekliğinden teşviklere, eğitimden vergi politikasına, hemen her alanda söz konusu gelişime imkan yaratacak iklimi temin etmek için çeşitli reformlar yapması gerekir. Cari açık ve işsizlik gibi en önemli sorunların çözümü de ancak bu konularda yüksek başarı elde edildiği takdirde mümkün olabilir. Türkiye nin küresel üretim ve ihracattaki rol dağılımındaki mevcut rolü zengin ülkeler sınıfına yükselmesine elvermez. Kimse bize yeni rol vermeye istekli olmaz, biz bunu kendimiz almalıyız. Burada mühim bir konudan bahsetmek istiyorum. Ülkemiz orta gelir tuzağı ile karşı karşıyadır. Bu tuzağa yakalanmamanın tek yolu sanayi 4
üretimine dayalı sanayi mamul ihracatıdır. Burada yüksek teknoloji, inovasyon ve marka, asli unsurlardır. Dünyada her altı ayda bir teknolojik kapasite ikiye katlanmaktadır. Türkiye nin temel konusu artık bilgi ve teknoloji üretmek, gelecekte gelir getirecek; başta biyoteknolojiler, nanoteknoloji, robotik, yapay zekâ, genetik, bilişim, uzay, yeşil teknolojiler gibi alanlara dayalı üretim yapmak, bilim-teknoloji zengini nesiller yetiştirmek ve bilgiyi ticarileştirerek ihracata yöneltmektir. Ülkemiz bilim teknoloji ve inovasyon alanında az zamanda çok iş yapıp çok mesafe almalıdır. Türkiye, INSEAD Küresel İnovasyon Endeksi nde 142 ülke içinde 68 inci; Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü verilerine göre Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranında 2011 yılı itibariyle binde 8,6 oranı ile 59 ülke içinde 40 ıncı sırada gelmektedir. Bu oran 2012 de binde 9,2 ye çıktı ise de yeterli değildir; Türkiye nin hedefi yüzde 2 idi. İşletmelere verilen Ar-Ge, Ür-Ge ve inovasyon teşvikleri selektif yaklaşımla mutlaka artırılmalıdır. Genç nüfusumuz fırsat verilirse bize büyük kapılar açacaktır: Uluslararası İletişim Birliği nin Bilgi Toplumunu Ölçmek başlıklı yayınındaki verilere göre Türkiye; Bilişim ve İletişim Gelişme Endeksi nde 157 dünya ülkesi içinde ancak 69 uncu sırada gelmekle birlikte, 7 milyon dijital yerli ye sahiptir. Dijital yerli, en az 5 yıldır internet kullanan gençleri ifade etmektedir. Türkiye bu sayının büyüklüğü açısından dünya ülkeleri içinde 8 inci sıradadır. Bu gücü destekleyip harekete geçirebilirsek, başarı Türkiye nin olacaktır. Bilgi ve teknoloji harcamaları süper vergi teşviklerine konu olmalıdır. Bilgi ve teknoloji atılımına katkı sağlayacak mal ve hizmetlerin satış fiyatları ucuzlatılmalı, KDV oranı sıfırlanmalıdır. Öğrenmeyi, öğretmeyi, bilimsel araştırma yapmayı, teknoloji ve ürün geliştirmeyi, bilim insanları ile sanayicilerin ortaklığını bütün imkanlarımızla destekleyip kolaylaştırmalıyız. Yasal, idari ve kurumsal altyapı da bu doğrultuda yenilenmelidir. Kadın erkek ayrımcılığına geçit verilmemelidir. Kadının çağdaş eğitim ve iş hayatına erkek ölçüsünde dahil olması, refah açısından vazgeçilmezdir. Bugün, Dünya Ekonomik Forumu 2013 verilerine göre Türkiye 136 dünya 5
ülkesi içinde cinsiyet eşitsizliğinin en fazla olduğu 17 ülke içinde gösterilmektedir. Bu tabloyu değiştiremezsek, 2023 hedefleri de hayalden öteye gidemez. İşsizlikte Hükümetimizin istihdamı teşvik politikasının başarısı sayesinde Avrupa dan iyi durumda olsak da, The Economist in verilerine göre Ağustos 2013 itibariyle dünyanın belli başlı 44 ülkesi içinde % 9,8 lik işsizlik oranı ile 12 nci sıradayız. Orta Vadeli Program a göre işsizlik oranı 2014 ve 2015 te % 9,4 ve % 9,2 olacaktır. Kadın ve genç istihdamını yükseltmek, gelecek dönemlerin ana gündem maddelerinden olacaktır. TİSK, 10-11 Şubat 2006 tarihlerinde ilkini yaptığı Kadın İstihdamı Zirvesini gelecek Genel Kurul döneminde tekrarlayacak ve güncel koşullara uygun yeni bir Yol Haritası oluşturacaktır. Türkiye de gençliğin eğitim sistemi ve iş bulmakla ilgili çok önemli sorunları vardır. OECD verilerine göre Türkiye, eğitime katılımda sağlanan ilerlemelere rağmen halen OECD ülkelerinde 15-29 yaş grubundaki atıl genç oranının en yüksek olduğu ülke konumundadır. Türkiye de bu oranı % 35 iken, OECD de % 16 dır. Genç kızlar, atıl durumdaki, yani ne okula giden, ne de çalışan gençlerin çok büyük bölümünü oluşturuyor. Ülkemizde 15-29 yaş grubunun sadece üçte biri liseye erişebilmektedir. Eğitim sistemi ikide bir değişmekte, ancak genci iş hayatına hazırlama kapasitesi değişmemektedir. Geçtiğimiz dönemde bu konuda TİSK Camiası olarak çok önemli işler yaptık: MYK nın 29 Kasım 2013 tarihi itibariyle yayımladığı 498 ulusal meslek standardından 168 ini ve 225 ulusal yeterlilikten 86 sını, kabaca üçte birlik bölümünü hizmete sunduk. Üye Sendikalarımız ayrıca açtıkları Sınav ve Belgelendirme Merkezleri ile belge vermeye başladılar. Ancak, Türkiye de şimdiye kadar TİSK Camiası dahil tüm kuruluşlarca verilen toplam belge sayısı, beklentilerin çok altında kalmıştır. Artırmak için mutlaka belge alacak kişiye, onu çalıştıracak işletmeye ve sınav belgelendirme merkezlerine etkin teşvikler uygulanmalıdır. Ayrıca TİSK e Üye İşveren Sendikaları okul ve eğitim merkezi yaptırarak Milli Eğitim Bakanlığı na devretmek konusunda da çok başarılıdır. Gelecek dönemde bu uygulama devam edecektir. 6
Konfederasyonumuz Milli Eğitim Bakanlığı ile 2009 yılında İşbirliği Protokolü imzalayarak işyerlerimizde çalışanlara mesleki eğitim ve belge verilmesini sağlamıştır. Değişen mevzuat nedeniyle benzer bir protokol pek yakında MEB ile tekrarlanacaktır. Mesleki eğitimde MEB, YÖK ve İŞKUR tarafından sürdürülen çalışmaları, özerk bir Mesleki Eğitim Kurumu oluşturarak birleştirmek ve işletmeleri sürece dahil etmek gerekmektedir. Genç işsizliğinin üstesinden gelmek için ekonominin büyüme hızını artırmak, işgücü piyasalarını esnekleştirmek ve iş dünyası ile eğitim sistemi arasında etkin bağlantılar kurmak en önemli üç araçtır. İstihdamda ücret-dışı işgücü maliyetinin baskısı ve kayıtdışı istihdam tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Vergi ve sigorta primi yükünün işgücü maliyetine oranı ülkemizde % 36,9 olup, % 26,1 düzeyindeki OECD ortalamasının hala 10,8 puan üzerindedir. İstihdam artışı için bu yük azaltılmaya devam edilmelidir. Sayın Konuklarımız, Uluslararası alanda geçtiğimiz dönem AB süreci bitkisel hayatta, G20/B20 süreci ise oldukça canlı idi. Son aylarda karşılıklı çabalarla siyasi engellemeler kısmen gevşemiş ve AB ile Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının müzakere edilme kararı alınmıştır. Son üç yıldır TİSK, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi ndeki işlevini etkinlikle yerine getirmiş ve İş Alemi nin görüşlerini dile getirmiştir. Söz konusu fasıldaki müzakereleri diğer başlıkların takip etmesi ve sürecin artık hızlanması için gayret sarfedeceğiz. G20 süreci, Asya nın dengeleri değiştiren yükselişi ile yeni dönemlerin daha da önem kazanacak bir olgusudur. Konfederasyonumuz bu sürecin B20 işveren kanadında çok etkili olmuştur. TİSK süreçte hem Türk İşverenlerini hem de IOE yi yani dünya işverenlerini temsil ederek, uzmanlık ve tecrübesi ile istihdam ve çalışma hayatı konularında liderlik etmiştir. B20 İstihdam Task Force unun Eş Başkanlığını yürütmem, TİSK Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Sayın Erol Kiresepi nin de aynı Task Force ta büyük etkinlikle çalışması sonucunda görüşlerimiz uluslararası alanda 7
benimsenmiştir. Bu kapsamda dönem içinde 17 toplantıya iştirak edilmiştir. B20 Avustralya Başkanlığı, 10 Aralık 2013 tarihinde İstihdam Task Force unun Eş Başkanlığı görevini 2014 yılında da sürdürmemi teklif etmiştir. Bu görevi kabul etmiş bulunuyorum. Türkiye, üç yıl süreyle G20 Troykası nda yer alacak, 2015 te ise dönem başkanı olacak, böylece TİSK in faaliyet ve rolü de çok daha yüksek bir düzeye erişecektir. Sayın Konuklarımız, Geçtiğimiz dönem hukuki boyut açısından da çok hareketli oldu. TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek başkanlığında yürütülen Yeni Anayasa çalışmaları kapsamında 2011 yılında işveren kesimi adına Anayasa nın temel ilkeleri ile mali ve ekonomik hükümleri konusundaki önerilerimizi, oluşturduğumuz bilim heyetinin katkılarıyla hazırlayarak TBMM Başkanlığı na sunduk, TİSK Ekonomik Anayasa Raporu başlığı ile 25.10.2011 tarihli tanıtım toplantısını düzenleyerek kamuoyuna açıkladık ve kitap olarak yayınladık. Ayrıca, 13.02.2012 tarihinde de TBMM Başkanlığı na Yeni Anayasada Çalışma Yaşamına İlişkin Madde Önerileri Raporu nu sunduk. Yeni Anayasa faaliyetinde Anayasa nın değiştirilemez nitelikteki ilk üç maddesinin korunması, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerinin temel dayanaklar olması, parlamenter rejiminin tartışılmaması gerektiğini vurguladık. Anayasa çalışmalarının şu anda sekteye uğramış olmasından büyük üzüntü duyuyoruz. Geçtiğimiz Genel Kurul döneminde Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Camiamızı çok yakından ilgilendiren Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu olmak üzere dört temel kanun çalışma hayatına kazandırıldı; TİSK olarak bu Kanunların gerek hazırlanmasında, gerek yasalaşmasında fevkalade aktif rol aldık. Değerli Delegeler, 8
TİSK Anatüzüğü nde 6356 sayılı Kanun un gerektirdiği değişiklikleri içeren önerilerimizi Genel Kurulumuzun tasvibine sunuyoruz. Noter şartının kalkması nedeniyle e-devlet kapısı üzerinden çalışacak yeni kayıt sistemini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte çalışarak realize edilmesini sağladık. İş Kanunu nun öngördüğü esneklik düzenlemelerini yeterli görmek mümkün değildir. Mevcut yetersiz düzenlemeler dahi yaygın biçimde uygulanma imkanı bulamamaktadır. Yeni dönemde geçici istihdam, evden çalışma, uzaktan çalışma gibi metotların yasaya girmesi ve belirli süreli çalışma, alt işverenlik, esnek çalışma süresi, denkleştirme gibi mevcut modellerin en az Batılı rakip işletmelerin yararlandığı düzeylere çıkarılması için gayret göstereceğiz. TİSK in İşçi Konfederasyonları ile olan; çalışma barışının korunmasını öngören, işletmelerin rekabet gücü artışını hedefleyen kazan-kazan yaklaşımı ve sosyal diyalog ilkesini içeren ilişkileri Türkiye nin temel güvencelerinden biri niteliğindedir. Bu ilke ve yaklaşımları sürdüreceğiz. TÜİK in Sanayi ve Hizmet İstatistiklerine göre 250 den fazla işçi çalıştıran işyerleri sayısı, Türkiye deki toplam işyeri sayısının binde 1 ini oluşturmasına rağmen, yaratılan katma değerin yüzde 47 sini, yatırımların % 46 sını ve ücretli çalışanların % 31 ini meydana getirmektedir. KOBİ lerin de çağdaş çalışma ilişkilerine kavuşmaları ve büyümeleri için çalışacağız. Milli gelir hacmi açısından dünyada ilk 10 ülke arasına girmek çok önemli; ancak kişi başına milli gelirde bugünkü 46 ncı sıramızı 30 lara, 20 lere yükseltmek daha da önemli bir hedeftir. Sürdürülebilir büyüme kavramının hayatın her alanını kapsadığını unutmayalım. 2012 ve 2013 yıllarında bir diğer temel kanun olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu nun hazırlık ve yasalaşma sürecinde işveren kesimini temsil ettik. Kanun, en küçük işletmelere kadar nüfuz eden kapsayıcı yapısı ile Ülkemiz çalışma hayatını derinden etkileyecektir. Kanun un özellikle uzman eksikliği ve iş sağlığı ve güvenliği kültürünün topluma yaygın olmama sorunları dolayısıyla yaşanabilecek sıkıntıları, ancak işletme ihtiyaçlarına odaklanmak suretiyle çözülebilir. 9
Sayın Konuklar, Geçtiğimiz Genel Kurul dan bugüne, Konfederasyonumuz etkisini ve gücünü artırmıştır. Konfederasyonumuz yurtdışında 34 seneden beri üyesi olduğu Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE) yanında, Akdeniz Özel Sektör Konfederasyonları Birliği ve Karadeniz ve Hazar Denizi Girişimci ve İş Dünyası Konfederasyonları Birliği üyeliğini sürdürmüş; Türk İşvererenlerini ILO, IOE, BIAC ve Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi nezdinde temsil etmeye devam etmiştir. Ayrıca, G20/B20 sürecinde de önemli görevler ifa ediyoruz. TİSK bugün işveren kesimini 8 i yurtdışı, 51 i yurtiçi olmak üzere 59 kurum ve platformda temsil etmektedir. TİSK Aylık Ekonomi Bülteni ve TİSK İşgücü Piyasası Bülteni 5 yıldır kamuoyunu aydınlatmaktadır. İşveren, TİSK Akademi ve TİSK Information dergilerimiz, Araştırmalarımız yayımlanmış; 23 kitap basılıp dağıtılmış; 14 seminer ve konferans düzenlenmiştir. Bunlar Anayasa, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, kurumsal sosyal sorumluluk, çalışma hayatında denetim, İş Kanunu, sosyal güvenlikte işveren uygulamaları, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi, büyüme stratejisi, mesleki yeterlilik sistemi gibi güncel ve önemli konular hakkında olmuştur. TİSK Akademi dergimiz, ulusal ve uluslararası indekslerde yer alarak, akademi camiası ile köprü oluşturmuştur. 24 üncü Genel Kurul döneminde toplam 188, ayda ortalama 6 Haber Bülteni yayınlanmıştır. Ayrıca, bu dönemde basında 2700 ü aşkın TİSK haberi yayınlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı ile Mesleki Eğitimde İşbirliği Protokolü uygulanmış olup, ikinci işbirliği anlaşması imzalanmak üzeredir. TİSK in Çalışan Çocuk Büroları ILO nezdinde ve dünya çapında model yaratmıştır. 10
Avrupa Komisyonu Brüksel Merkezi nden aldığımız Herkes İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi Türkiye ve 4 Balkan Ülkesi nde uygulanmakta olup, Proje ortağımız IOE kanalıyla tüm dünya işverenlerine örnek teşkil edecek ikinci bir model ortaya konulacaktır. Öte yandan, Camiamızın mesleki yeterlilik ve standartlar konusunda yaptığı çalışmalar; mesleki eğitime yapılan yatırım ve katkılar; istihdam, kayıtdışı sektör ve iş sağlığı ve güvenliği konularında uzmanlık merkezi olarak nitelendirilmesi, bizleri gururlandırmıştır. Konfederasyonumuz çalışma hayatı alanı başta olmak üzere işletmelerin sesi olma misyonunu, kendini her geçen gün yenilemeye gayret ederek sürdürmektedir. Sözlerime son verirken, Genel Kurul Döneminde çalışmalarımıza güç veren Yönetim Kurulu Başkan Vekilleri, Yürütme Komitesi ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz önde gelmek üzere, Üye Sendikalarımızın Yönetim Kurulu Üyelerine, Genel Sekreterlerine ve Personeline; ayrıca üstün bir başarı ile çalışan TİSK Genel Sekreteri ne ve Personeline teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Bu meyanda tam 46 yıldan beri Yönetim Kurulu Üyemiz olan, 12 Aralık 1989 ile 26 Aralık 2004 tarihleri arasında Yönetim Kurulu Başkanlığımızı yürüten, Şeref Başkanımız Sayın Refik Baydur un bu yeni dönemde Yönetim Kurulumuz da yer almama kararını büyük hürmetle karşılıyor ve kendisine şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına sonsuz teşekkür ve şükranlarımızı arz ediyorum. Kendisini TİSK in Ananevi Başkanı olarak her zaman büyük saygı ile anacağız. Şimdi kendisini Yönetim Kurulumuz un sunduğu Şükran Plaketi ni almak üzere kürsüye davet ediyorum. 11