UNITE 1=SOSYAL POLİTİKA KAVRAMININ ANALİZİ SOSYAL POLİTİKA KAVRAMI:Sosyal politika,sosyal içeriğe sahip konuları ele alan bir bilim dalıdır. 19.



Benzer belgeler
SAĞLIĞIN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE SAĞLIK POLİTİKASI. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

Sosyal Güvenlik Hukuku 1. Ders

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

İŞ HUKUKU ÖĞR.GÖR.İDİL YILDIRIM ARI

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

Doç.Dr.Gülbiye Y. YAŞAR, Dr.Emirali KARADOĞAN

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

1. Sosyal Politika, hangi tarihsel olayın kendine özgü koşulları altında doğup gelişmiş bir sosyal bilim dalıdır?

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ AYAŞ MESLEK YÜKSEKOKULU ASG 109 SOSYAL GÜVENLİĞE GİRİŞ DERSİ. Öğretim Görevlisi Yusuf Can ÇALIŞIR

TOPLU İŞ HUKUKU (HUK302U)

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

İSG NİN TÜRKİYE DEKİ TARİHSEL GELİŞİMİ

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İlk Sosyal Politika Uygulamaları - İngiltere

SOSYAL HİZMETLERİN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI. Doç.Dr.Ertan Kahramanoğlu Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü

İNSAN HAKLARI. Sosyal ve Ekonomik Haklar Kültürel haklar (10. Hafta)

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

SOSYAL POLİTİKA. Doç.Dr. Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ


1: İNSAN VE TOPLUM...

Türk Sosyal Güvenlik Sisteminin Gelişimi

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

İ Ç İ N D E K İ L E R

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TARIM POLİTİKASI. Prof. Dr. Emine Olhan. A.Ü.Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY

PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ ŞEYMA GÜLDOĞAN

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

SOSYAL GÜVENLİK HAKKI AÇISINDAN YAŞLI BAKIMI

İÇİNDEKİLER. ÖN SÖZ... iii GİRİŞ...1 ÖRGÜTLERDE İNSAN KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ...9

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI

Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım adım

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Farklı Sistemlerde Kentleşme

İŞÇİ SAĞLIĞI İŞ GÜVENLİĞİNİN TARİHİ GELİŞİMİ

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAVRAM VE KURALLARININ GELİŞİMİ DERS NOTU-1

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

İSGÜV 506 KAZA ARAŞTIRMA, İNCELEMELERİ VE EMNİYET SİSTEMLERİ. Çankaya Üniversitesi İş Sağlığı ve İş Güvenliği ABD

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKASI

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

Ekonomi II. 13.Bölüm:Makroekonomiye Genel Bir Bakış Doç.Dr.Tufan BAL

AB nin İstihdam ve Sosyal Politikası

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN

ORMAN ENDÜSTRİ POLİTİKASI DERS 3

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Ulusal ve Uluslararası Kuruluşlar / Uluslararası Sözleşmeler

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

BÖLÜM: 2 İŞLETMENİN TANITIMI VE TEMEL KAVRAMLAR

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

DR. Caner Ekizceleroğlu

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SINAVI NEDEN BURAYA GELDİK? YA DA NASIL OLDU DA BURAYA GELDİK? Çalışma Alanları

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

Tarımsal Gelir Politikası/Amaç

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

ÇEVRE. Ortak (eşbaşvuran) Olabilecekler

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

İçindekiler kısa tablosu

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Transkript:

UNITE 1=SOSYAL POLİTİKA KAVRAMININ ANALİZİ SOSYAL POLİTİKA KAVRAMI:Sosyal politika,sosyal içeriğe sahip konuları ele alan bir bilim dalıdır. 19. yüzyılda Batı Avrupa da gerçekleşen Sanayi Devrimi nin yarattığı büyük zenginliğe karşılık, bu zenginliği yaratan ancak yeterli pay alamayan işçilerin içine düştüğü derin sefaletin sonucu doğmuştur. Liberal ekonomi,kapitalizminin doğurduğu olumsuz sonuçlar üzerine çareler üretmeye yönelik,kapitalizmi muhafaza ederek onun yarattığı sorunları giderecek politikaları kapsar. Sosyal Politikanın Tarihsel Arka Planı Sanayi Devrimi Öncesi:Ortaçağ Avrupasında üç toplumsal sınıf bulunmaktadır. Bunlar; savaşanlar, dua edenler ve çalışanlar dır. İlki, doğuştan kazanılmış pek çok hakka, geniş topraklara sahip, bu topraklar üzerinde yaşayan köylüleri çalıştıran ve koruma karşılığında vergi alan aristokratlar yani soylular dır. İkinci sınıf, kilise mensupları-din adamları dır. Üçüncü sınıf ise, Ortaçağ da tek ve gerçek üretici olan, buna karşılık üretilenden en az pay alan köylüler dir. Köylüler; aristokratlar ve din adamları tarafından cahil, kirli ve günahkâr olarak görülen ve sürekli aşağılanan bir sınıftır. ***Orta Çağ Avrupası, durgun bir ekonomik ve demografik yapıya sahiptir.ekonominin büyük ölçüde tarıma dayalı olmasının yanı sıra üretim, feodal düzen içinde sınırlı bir tüketim için yapılmaktadır. Bu dönemde üretimin, bireysel, küçük işletmeler tarafından ve sınırlı miktarda yapılmasının yanı sıra, iş bölümünün olmaması verimliliğin düşük kalmasına neden olmuştur. Tarımda kullanılan üretim tekniklerinin geri olması, insan ve hayvan gücü dışında enerji kullanılmaması,üretimin talebe bağlı ve sınırlı miktarda kalmasına yol açmıştır. Orta Çağ da sanayi benzeri üretim; kasaba ve kentlerdeki küçük iş yerlerinde (atölyelerde) lonca sistemi içinde yürütülmüştür. Sanayi Devrimi ve Sonrası: Sanayi Devrimi,İngiltere de başlayan zamanla batı Avrupa ya oradan da bütün dünyaya yayılan dünyayı yeniden şekillendiren büyük bir devrimdir. Sanayi Devrimi nin düşünsel temelleri Fransız Devrimi ile birlikte atılmıştır. Devrim kapitalist sistem için temel bazı kazanımlar sağlamıştır. *** Sanayileşme sürecinde tarım önemli bir rol üstlenmiştir. Tarımda Orta Çağ dan kalma üretim yöntemleri değişirken, küçük ölçekli işletmeler, yerini büyük ölçekli tarımsal işletmelere bırakmış, tarımda yeni üretim teknolojilerinin uygulanması tarımsal üretimde verimliliğin artmasına, üretimin sürekliliğine ve sanayinin ihtiyaç duyduğu birikimin tarımdan elde edilmesine neden olmuştur. *** Sanayi Devrimi, sermaye sahiplerinin refahını artırırken, toplumun diğer temel sınıfını oluşturan işçilerin ücretleri giderek düşmüş, işçiler uzun çalışma saatleri,kötü çalışma koşulları ve her an açlık anlamına gelen işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Düşen ücretlerle birlikte azalan aile gelirleri, ailede yalnızca bir kişinin çalışarak aile geçimini sağlamasına yetmediği için, kadın ve çocukların da emek piyasasına girmesi söz konusu olmuş, çocukların çalışma hayatına girmesi ileçalışma yaşı da giderek küçülmüştür. Özetle, Sanayi Devrimi yeni sosyal sınıflar, yeni menfaatler ve yeni sosyal sorunlar yaratarak sosyal tatminsizliklere ve protesto hareketlerine yol açmıştır. SOSYAL POLİTİKANIN TANIMI VE AMACI Politika, en basit tanımıyla kurallar bütünüdür. Sosyal politikayı oluşturan kavramların anlamları, sürekli ve köklü bir şekilde değişmiştir. Bu nedenle eksiksiz,tam ya da pür bir sosyal politika tanımı yapmak zordur. Sosyal politika, dar ve geniş anlamda tanımlanabilir. Dar Anlamda Sosyal Politika:İlk kez 19. yüzyılın ikinci yarısında(sanayi Devrimiyle bırlıkte) Almanya'da Profesör Wilhelm Heinrich tarafından hazırlanan bir eserde kullanılan sosyal politika kavramı, özellikle Sanayi Devrimi sürecinde gün ışığına çıkan işçi sorunlarıyla birlikte önem kazanmıştır. &- Dar anlamda sosyal politika, başlangıçta, kapitalist düzen içinde emek ve sermaye sahipleri arasındaki bu adaletsizliği ve mücadeleyi barışçı yollarla sona erdirmek, ekonomik ve toplumsal hayatın, kısacası düzenin devamını sağlamaya yönelik politikalar olarak ortaya çıkmıştır. Geniş Anlamda Sosyal Politika: Sosyal politikanın,sosyal eşitlik ve sosyal adalet sağlayıcı bir işlev ve nitelik kazanması için bu politikaların sosyoekonomik haklar gibi hukuki bir temele oturması

gerekmektedir. &- Geniş anlamda sosyal politika, işçi sınıfının korunması ve işveren sınıfı ile çelişkilerinin azaltılması gibi geleneksel (dar kapsamlı) sosyal politika sorunlarını içermekle birlikte, bunun ötesinde korunmaya gereksinimi olan tüm sosyal grupları kapsamına almaktadır. Burada işçiişveren ilişkilerinin ötesinde, tüm sosyal sınıfların ve toplum kesimlerinin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerinin düzenlenmesi hedef alınmaktadır. Bunlar, toplum politikasının (yoksullukla savaş,konut politikası, sağlık ve eğitim politikası, servet, gelirler ve gelir dağılımı politikası gibi) en ağırlıklı bölümünü oluşturmaktadır. 3. Kuşak Sosyal Politikalar:Sosyal dışlanma, ayrımcılık, kadın, genç, çocuk, yaşlı, eski hükümlü, göçmen, özürlü, çevre ve tüketici haklarının korunması 3. kuşak sosyal politikalar olarak günümüz dünyasında önem kazanmıştır. SOSYAL POLİTİKANIN NİTELİĞİ VE BAZI ÖZELLİKLERİ Sosyal politikanın hedefleri, toplumun en üst düzeydeki amaçlarıyla çakışmaktadır. Sosyal politikanın bu hedefleri; sosyal gelişme, sosyal barış, sosyal adalet, sosyal denge, sosyal bütünleşme, sosyal demokrasi olarak sıranabilir. ***Sosyal politikanın ulusal düzeydeki bu araçları, yasal düzenlemeler, kurumsal düzenlemeler ve sosyal planlama olmak üzere ele alınmaktadır.sosyal politikanın uluslararası düzeydeki araçları ise uluslararası sosyal politika tanımında somutlaşmaktadır. Uluslararası sosyal politika; ekonomik ve toplumsal bakımdan gereksinmesi olan kişi ve kümeleri korumak, piyasa ekonomisi kurallarının doğurduğu ve küreselleşmenin derinleştirdiği uluslararası barışı tehdit eden eşitsizlik ve güvencesizlikleri azaltmak ve ortadan kaldırmak amacı güder. ***Sosyal politikanın en önemli finansman kaynaklarının başında devlet bütçeleri bulunur. Bu nedenle ülkelerin izlediği sosyal politikaların kapsamı ve niteliği büyük ölçüde genel devlet bütçesinin zenginliğine ve devlet bütçesinden sosyal politikalara ayrılan finansman payına bağlıdır. Devlet bütçesinin büyük bir kısmı halktan alınan vergilerden oluşur. Sosyal Politikaların Bazı Özellikleri Sosyal Politika Bir Stratejidir.Strateji, hizmet ve programları biçimlendiren belirli kurallar, yönetmelikler,prosedürler ve amaçlardan oluşur. Sosyal Politika Kolektiftir.Kolektif kelimesi sosyal politikanın tanımında kullanılmaktadır. Çünkü sosyal politika insan gruplarının, kurumların, vergi ödeyenlerin, tüketicilerin eylemlerini etkiler. Politikalar, meslek elemanlarını, program ekip üyelerini ve yöneticilerini,programdan yararlanacak olanları, yasa çıkartanları, belirli bir eylem yönüne yöneltir. Sosyal Politika Sosyal Sorunlarla İlgilidir.Sosyal sorunlar, sosyal politikanın sınırlarını çizer. Sosyal politikanın karmaşıklığının en önemli sebebi, yaşanan yoksunluklar ve sosyal sorunların dinamikliğidir. Jansson bu yoksunluk türlerini ve içeriklerini şu biçimde ifade etmiştir: 1) Materyal kaynak yoksunluğu: Yetersiz gelir, yetersiz beslenme, yetersiz konut, yetersiz çevre, 2) Gelişimsel yoksunluk: Çeşitli ruh hastalıkları, gelişimsel yetersizlikler,krizler, bireyin gelişimine olanak sağlamayan işler, 3) Fiziksel yoksunluk: Çeşitli fiziksel hastalıklar, alkol ve madde bağımlılığı,kötü beslenme, sakatlık, 4) Kişiler arası ilişki yoksunluğu: Ruhsal çatışmalar, olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi, yalnızlık, yetersiz serbest zaman etkinlikleri, 5) Fırsat yoksunluğu: Eğitimsizlik, sosyal hizmetlere ulaşamama, tıbbi hizmetlere ulaşamama, iş olanaklarına ulaşamama, yaşamını sürdürecek becerilere sahip olamama (çalışma beceri ve bilgilerine sahip olamama). 6) Bireysel haklar yoksunluğu: Vatandaşlık haklarına sahip olamama (seçme,seçilme, fikir özgürlüğü), çalışma ve gelişme açısından eşit haklara sahip olamama, hizmetlere ulaşma açısından eşit haklara sahip olamama,kurumsal yaşama bağımlı olmak ve güvenceden yoksun olmak. ***sosyal politika, sosyal sorunların ortaya çıkışında önemli rol oynayan yoksunlukların giderilmesiyle ilgilidir. Bu yoksunluklar maddesel kaynak yoksunluğu, gelişimsel yoksunluklar, fiziksel yoksunluklar, kişiler arası ilişki yoksunluğu, fırsat yoksunluğu ve bireysel haklar yoksunluğu olarak sınıflandırılabilir. Bu yoksunlukların ortaya çıkardığı sosyal sorunlar, sosyal hizmetin temel ilgisi kapsamındadır.

Sosyal Politika Sosyal Eşitliğe Yönelir.Sosyal sorunlar nüfus içerisinde tesadüfi olarak dağılmaz. Belirli özellikteki insanlar belirli ayrımcılıkları, yoksunlukları diğerlerine göre daha sık yaşarlar. Örneğin; kadınlar genellikle erkeklere göre daha az ücret alırlar, ciddi düzeyde bozuk olan ruh sağlığı bozuk olan insanların iş bulmakta güçlük çekiyor olmaları muhtemeldir. Yine yoksulluk içindeki insanlar diğerlerine göre, fiziksel ya da toplumsal sorunlarla karşılaşır. Sosyal Politika Çelişkili Bir Süreçtir.Politika tercihi, inançlar ve politik uzlaşmalara dayalıdır. Sosyal politika süreçlerine katılanların kültürel, ekonomik, politik ilgi ve görüşleri farklılaştıkça politika tercihlerindeki çelişkiler de artar. Politika oluşturma, politikadan etkilenecek amaçları farklı insan ve kurumlar arasında karşılıklı uzlaşma sürecidir. Çelişkiyi yaratan temel sebeblerden önemli bir tanesi de kaynakların kıt olmasıdır. Sosyal politika için kullanılacak kaynaklar her zaman için sınırlıdır. Güç Gerçekleri Sosyal Politika Çıktılarını Biçimler.Sosyal politika oluşturulurken karar alma süreçlerinde toplumsal ya da ekonomik alanlarda güç sahibi olanlar, stratejik komite, kurul ya da karar alma noktalarını kontrol edenler hangi konuların öncelik alacağına karar verirken insiyatif sahibi olurlar. Sosyal Politika Farklı ve Kesişen Alanlarda Oluşturulur.Sosyal politika farklı kaynaklardan yararlanarak üretilir. Sosyal politika sadece yasal alanlarda oluşturulmaz. Sosyal politika yasal alanlar dâhil olmak üzere,hükûmet, ulusal ve uluslararası kuruluş ve toplum alanlarında oluşturulur. Sosyal politikaların önemlice bir kısmı yasal alanlarda tasarlanır. SOSYAL POLİTİKANIN KAPSAMI VE İLGİ ALANLARI Sosyal politika kimleri kapsar? Bu bilim dalına konu olan politikaların kapsamına; birey olarak kişiler değil, aynı koşullar altında, aynı gereksinimleri duyan ve aynı nitelikleri taşıyan kişilerden oluşan kesimler girer. Sosyal politikaların kapsamına hangi kesimlerin girdiğinin belirlenmesi gerekir. Sosyal politikaların kapsamı, günümüze dek uzanan dönem içinde sürekli olarak genişlemiştir. Yeni bir bin yıla girerken sosyal politikanın yeni hedefleri aşağıdaki gibi ifade edilebilir: Karşılaşılabilecek ekonomik, mesleki, sosyal nitelikteki her türlü riske karşı güvence veren sistemlerin yaratılıp, işletilmesi, Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, Yoksulluk ile olumsuz çevre ve barınma koşullarıyla savaşılması, Çocuklar ile yaşlıların bakım ve gözetimi, Tüketici olarak aldatılmanın ya da yanıltılmanın engellenmesi, Ayrımcılığın önlenilmesi, Engellilerin toplum ve çalışma yaşamına entegre edilebilmelerine yardımcı olunması, Sosyal dengelerin korunması amacıyla ekonomik ve mesleki örgütlenmelerin desteklenerek sendikaların, tüketici örgütlerinin,kooperatiflerin ve endüstri ilişkileri sistemlerinin güçlendirilmesidir. ***Sosyal politikaların kapsamındaki sürekli genişleme, konularının da zamanla çoğalmasına yol açmıştır. Sosyal adalet, insan hakları ve sosyal refahın geliştirilmesine kendini adayan sosyal hizmet ile sosyal politikanın hedefi temelde aynıdır. Sosyal hizmetin, sosyal politikaların oluşumuna katılımı, yukarıda ifade edilen hedefleri gerçekleştirebilmek açısından son derece önemli. ÜNİTE 2=DÜNYADA SOSYAL POLİTİKANIN TARİHSEL GELİŞİMİ 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Sanayi Devrimi ve 19. yüzyılda gelişen buhar gücünün çok geniş alanlarda kullanılması, hemen her ülkede köklü değişikliklere zemin hazırlamıştır. Sanayileşme doğrudan ya da dolaylı etkili olduğu toplumların geleneksel yapılarını, ekonomik işleyişlerini, sosyokültürel davranış kalıplarını etkilemiş ve değiştirmiştir. Sanayi Devrimi yle birlikte bazı sorunlar ortaya çıkmıştır: İnsanların makinalara bağımlı kalması, aşırı uzmanlaşma, yabancılaşma, kafa ve kol emeğinin birbirinden uzaklaşması gibi... SOSYAL POLİTİKANIN DOĞUŞUNU HAZIRLAYAN ETMENLER Sanayi Devrimi; buhar, elektrik, gaz gibi keşfedilen yeni enerji güçlerinin, üretim sürecine uyarlanması ile birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere de başlamıştır.insani olmayan çalışma

şartları ve sermayenin emeği istismar etme olaylarına karşı hareket eden ve bazı ülkelerde yavaş yavaş bir sosyal politikanın ortaya çıkmasına katkıda bulunan faktörler: >>Ekonomik Faktörler : 18. yüzyılın sonlarından itibaren o zamana kadar mevcut olan sanayinin, makinenin üretim hayatına girişi ile beraber değişmesi ve küçük sanayi ve zanaattan büyük sanayi hayatına geçiş ve bunun sonunda işçilerin büyük fabrikalar ve şehirlerde toplanması çok geçmeden emeğin korunması gereğini ortaya çıkarmıştır. Uzun çalışma saatleri, sefalet ücretleri, çalışma yerlerinin sağlıksız olması, çocuk ve kadınların gruplar hâlinde fabrikalara girişi gibi olaylar her tarafa sanayileşmenin derecesine göre bir tepki doğurdu. Yeni üretim rejiminin arkasından getirdiği suistimaller, kamu makamlarının çocuklar, kadınlar ve nihayet yetişkin işçiler lehine gittikçe daha aktif müdahalesine neden oldu. **1776 yılında Adam Smith liberal doktrine vücut veren ve kısaltılmış adı ile Milletlerin Serveti adlı eserini yayınlarken, İngiltere de Sanayi Devrimi başlamış ve önemli birkaç aşama da geçilmiş durumdaydı.sanayi Devrimi nden önce İngiltere nin en önemli sanayii, uzun müddet yün sanayisine dayanıyordu. **Sanayi Devrimi asıl buhar kuvvetinin makinaya aktarılması ile bütün neticeleri ile doğmuştur. 1615-1680 tarihleri arasında Fransız Salomon de Caus ve Denis Papin in buhar üzerindeki çalışmaları 1769 tarihinde James Watt ın keşfettiği kondansör sayesinde büyük bir ilerleme kaydedilmiş oldu. **Makinelerin gelişip yayılması, başlangıçta uzun çalışma süreleri, düşük ücretler,işsizlik, küçük yaşta çocukların çalıştırılmaları gibi sonuçlarla işçiler için uygun olmayan bir durum yaratmıştır. Kömürü ve demiri, limanları ve ulaştırmaya elverişli nehirleri bol bir ülke olan İngiltere de başlamış bulunan modern sanayi gelişmenin çalışma şartları bakımından ortaya çıkardığı anormal durum, yine bu ülkede ilk defa sosyal politika tedbirlerinin doğmasına fırsat vermiş, yani büyük sanayi, sosyal politikaları yaratmıştır. >>Politik Faktör :Bir ülke demokratik ilkeleri benimsediği ölçüde ekonomik bakımdan zayıf nüfusları koruyucu sosyal politikaları geliştirmek zorunluluğu hisseder. İngiltere nin demokrasiyi ilk kabul eden ülke olduğu hatırlanacak olursa, 1802 tarihinde fakir ve kimsesiz çocukların korunmasıyla ilgili kanunla başlayan ilk sosyal politika tedbirlerinin İngiltere de tesadüfen doğmamış olduğu anlaşılır. >>Doktrin Faktörü:Geniş toplum kesimlerinin durumlarındaki kötüleşme toplumsal sınıflar arasında huzursuzluk ve sürdürülmesi imkânsız bir sosyal düzen oluşturmuştur. Liberallerin emek faktörünü, diğer üretim faktörleri gibi değerlendirmeleri, artan huzursuzluğa karşı duyarsızlıkları, toplumsal başkaldırıya ve muhalefet hareketlerine yol açmıştır. Böylece Sanayi Devrimi yeni sosyal sınıflar, yeni menfaatler ve yeni sosyal sorunlar yaratarak sosyal tatminsizliklere ve protesto hareketlerine yol açmıştır.sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan ve bir bütün olarak sosyal politikanın bütününün ve/veya farklı boyutlarının gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunan sosyal protesto ve muhalefet hareketlerinin önde gelenleri şunlardır 1.Ütopik Sosyalistler:Ütopik Sosyalistler; Fransız Devrimi nin getirdiği eşitlik, hürriyet ve adalet gibi fikirlerden etkilenerek ideal topluma ulaşmayı amaçlamışlardır. Ütopik Sosyalistlere göre; ideal toplum; herkesin barış ve güvenlik içinde yaşayacağı bir toplumdur. Bu toplumun dayanacağı temel prensip iş birliği olacaktır. Onlara göre; uygulanmakta olan sistem üretim yöntemleri açısından, plansız, bu nedenle müsrif, dağıtım yöntemleri açısından ise haksız ve merhametsizdir. Mevcut sistem azınlığın zengin, çoğunluğun ise yoksulluk içinde bulunmasına neden olmaktadır.yaşanan sorunların ortadan kaldırılması ise ancak parlamenter sistemle mümkün olacaktır. **Ütopik Sosyalistler, üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan bir ekonomik sistemi hedeflemişlerdir. Bunun için sosyalleştirme yolunu seçmişlerdir. Onlara göre; üretim ekonomik planlamaya dayanacak, yaratılan servet üreticiden ihtiyaçlarına uygun olarak dağıtılacaktır. 2. Hristiyan Sosyalistler:Hristiyan Sosyalistler; kapitalist sistemin yarattığı kötülükleri ortadan kaldırmayı, yoksulluk ve zamansızlık nedeniyle dinden uzaklaşan işçileri tekrar kilisenin etki alanı içine almayı amaçlamışlardır. Onlara göre; kapitalizm Hristiyanlıkla bağdaşmamaktadır. Emeği ve emekçiyi bir insan olarak değil, üretim sürecindeki bir mal gibi gören kapitalizm, Hristiyanlığın

insanlığın yüceliği prensibini ihlal etmiştir. Bu nedenle husumete ve rekabete değil, kardeşliğe ve iş birliğine dayanan bir ekonomik sistem Hristiyanlık idealleri ile daha bağdaşık olacaktır. Bu düzende hizmet arzusu, kâr arzusunun yerini alacaktır. 3. Anarşizm:Anarşizm, 19. yüzyıldaki en aşırı sosyal protesto hareketi olarak dikkat çekmektedir. Kapitalizm ve devlete kesinlikle karşıdır. Anarşistlere göre; devlet ne kadar demokratik olursa olsun özünde tahakkümcü ve özgürlük karşıtıdır. Anarşizm ideolojisinin temelini, bireyin üstünlüğü görüşü oluşturur. Anarşizm; gücünü baskıcı otoriteden alan siyasi, sosyal, ekonomik ve dinî bütün kurumlara karşıdır. Bu kurumların başlıcaları devlet, kilise, mülkiyet ve ailedir. Bu kurumlar ortadan kalkmadıkça tam bir hürriyete kavuşulamayacaktır. 4. Sendikalizm:Fransa da 19. yüzyılın son on yılı içinde sendikalizm adı altında yeni bir sosyal hareket doğmuştur. Bu hareketin kurucuları; anarşizmin başarıya ulaşmaması karşısında hayal kırıklığına uğramış Fransız anarşistlerdir. **Sendikalizm gerçek anlamda proleter bir harekettir. Sendikalizme, biçim ve içerik kazandıran Fernand Pelloiter dir. Ona göre devrim eski dünyanın yıkılmasını hedeflemekten çok yeni bir dünyanın kurulmasıyla ilgili bir süreçtir. **Sendikalizm mücadelede ana rolü işçiler tarafından yalnızca işçi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla oluşturulmuş bir örgüt olan sendikalara vermiştir. Sendikalar da bu mücadele için boykot, sabotaj ve grev gibi eylem yöntemlerini kullanmalıdır. Grev, özellikle de genel grev, devrimci mücadelenin en önemli aracıdır. **Sendikalizm felsefesine genel grev kavramını getiren Georges Sorel dir. Sorel e göre, genel grev bir sosyal felsefe anlamını taşımakta ve dinamik bir kuvveti göstermektedir. Sorel in iddiasına göre; işçilerin kurtuluşu, yapacakları bir ihtilalle yani genel grevle, kapitalizmi yıkarak işçi sınıfını hürriyete kavuşturacak düzeni kurmalarından geçmektedir. İşçilerin kurtuluşu böyle bir sosyal efsaneye sahip olurlarsa ve kurtuluş gününe inanırlarlarsa mümkün olacaktır. Sorel e göre kapitalizm ancak şiddet yoluyla yıkılabilecektir. 5. Marksist Sosyalizm:Karl Marx ve Friedrich Engels, toplumun ve tarihin değişmez kanunlarını bulmak için kaçınılmaz geleceğini tanımlamak için Bilimsel Sosyalizm olarak bilinen sosyalizm türünü ortaya koymuşlardır. **Marx Kapital adını taşıyan kitabında kapitalizmin ayrıntılı analizini yapmış,marksizmin temel ilkesi olan emek-değer teorisi ni bütün ekonomik değerlerin emek tarafından üretildiği düşüncesine dayandırmıştır. Marx a göre; toplum gittikçe ve büyüyerek iki ayrı kampa doğrudan doğruya birbirinin karşısına geçmiş burjuvazi ve proletarya olmak üzere iki büyük sınıfa ayrılmıştır. **Marksist düşüncenin temel amacı, sınıfsız bir toplum oluşturmaktır. Bu görüşe göre; sınıfsız bir toplum yapısında bir sınıfın diğer sınıfları hâkimiyet altına alması söz konusu olmayacaktır. SANAYİ DEVRİMİ ÖNCESİ SOSYOEKONOMİK YAPI **İlk Çağda bütün toplumlarda, çalışarak bir mal ya da hizmet üretmek özgür insanlar için aşağılaştırıcı bir durum sayılmıştır. **Çalışma kavramına ilk olumlu yaklaşımlar Orta Çağ da Hristiyanlık felsefelerinden kaynaklanmaktaydı **Din temelli bu anlayışa göre hayırseverlik ve gönüllü hizmetler Tanrı sevgisini çalışarak ifade etmenin yollarıdır. Yine bu dönemde çalışmak, bireyin sahip olduğu doğal bir hak ve mal edinme aracı, çalışmadan para kazanmak uygunsuz ve lanetlenmiş bir yaşam biçimi olarak görülürdü. **Çalışmanın daha anlamlı bir yaşam biçimi olarak görülmeye başlanması 15. yy. da protestanlığın gelişme dönemlerine rastlar. Protestanlığın kurucusu Martin Luther e göre çalışmak Tanrı ya bir hizmet yoludur ve Tanrı ya inanan herkesin yapması gereken bir uğraştır. **Çalışmak ve din arasındaki bu güçlü bağlantılardan sonra Rönesans Döneminde, çalışmanın doğaya hâkim olmanın aracı ve insanı hayvandan ayıran bilinçli bir etkinlik olarak kabul edildiği görülmektedr SANAYİ DEVRİMİ SONRASI SOSYOEKONOMİK YAPI >>El İşinden Zihinsel İşe Yönelme:Tarih boyunca insanlar ya bedenleriyle, kas güçleriyle ya da zihinsel güçleriyle çalışmışlardır. Günümüzde de durum böyledir. İnsanlar içinde yaşadıkları

topluma, bulundukları yöreye, elde ettikleri olanaklara, beceri, yeti ve yeteneklerine göre, yaşamlarını kas ya da zihinsel güçle çalışarak sürdürürler. Genel olarak kırsal bölgelerdeki insanlar kas gücüyle; kentlerdekiler zihin gücüyle çalışır. Kas gücüyle çalışan insan, zihinsel çalışmaya, zihin gücüyle çalışan insan da kas gücüne gereksinim duymaktadır. >>Sanayileşmenin Mekanizasyon Aşaması :Sanayileşmenin ilk aşaması olan mekanizasyon döneminde faal nüfusun büyük bir kısmı sanayide çalışmaktaydı. Makinelerin hazırlanması, yönetimi, uygulamaya geçişi ve kontrolü tamamen insana bağlıdır. **Sanayileşmiş Batı ülkelerinin bu ilk döneminde, yavaş yavaş, bir yandan nitelikli iş gücüne, diğer yandan yaratıcı üretken insanlara ihtiyaç duyulmaya başlandı.sanayide çalışan insanları en azından, okuma, yazma, hesap olarak belirlenen minimum bir eğitimden geçirmek gerekiyordu. Bunun yanında bu insan kitlelerine,çalışacağı sanayi dallarına göre belirli mesleki formasyonun da verilmesizorunluluğu vardı. Bu dönemde, aydınların, kâşiflerin, bilim adamlarının önemi anlaşılmaya başlandı. Sanayi sürekli yeni icatlara ihtiyaç duyuyordu. Her icat üretimin artmasına, dolayısıyla ekonomik gelişmelere neden oluyordu. Bugün batı medeniyetlerini yaşadığı sanayi ötesi toplum aşamasında, yaratıcı, üretken, nitelikli iş gücüne duyulan ihtiyaç, bütün insanlık tarihi boyunca görülmemiştir. >>Otomatizasyon Aşamasına Geçiş :Bu dönemde, artık makineler otomatik olarak kendi kendilerini hazırlamakta, yönetmekte, uygulamakta, üretime geçmekte ve kontrol edebilmektedir. Özetle bu aşamada, çok basit işleri eskiden insanlar yerine getirirken, otomasyon sayesinde artık makineler yerine getirmektedir. **Sanayi Devrimi nin başlangıcında işçi sayısı durmadan artmaktaydı. Sanayi ötesi toplumlarda işçi azalmakta bunun yanında beyaz yakalıların iş gücü içindeki oranları yükselmektedir. >>Hizmetler Sektörü:Otomatizasyon döneminde makinelerin, makineleri üretmeye başlamasıyla birlikte, insanlara sembollerle ve insanlarla ilgilenme fırsatı doğdu. Sembollerle ve insanlarla ilgili faaliyetler zihinsel faaliyetlerdir. Bir insanın, zihinsel faaliyetlerde bulunması için eğitilmiş, nitelikli, yaratıcı ve üretken olması gerekmektedir. Zihinsel faaliyetlerle ilgilenen kişiler genellikle hizmet sektörü içinde sınıflandırılır. Hizmet sektörünün bünyesi son yıllarda, özellikle (sibernetik) bilgisayar tekniğinin bürokratik amaçlarla kullanılmasıyla birlikte çok değişmiştir. Böylece geleneksel hizmet sektöründe çalışanların sayıları hızla azalırken, araştırma, yaratıcılık, sanat, bilim gibi alanlarda faaliyet gösterenlerin oranları yükselmektedir. ***Sanayi Devrimi nden sonra hizmetler sektöründe çalışanların sayısı artmış ve çalışma hayatımızın yapısı değişmiştir. Bu değişimleri şunlardır=> 1. Hizmet sektöründe çalışanların sayısı çok hızlı bir şekilde artmaktadır. 2. Hizmet sektöründe çalışanlar kentlidirler. Kırlar onlar için sadece birer dinlenme yeri veya şehre yakın bulunan, yerleştikleri alanlardır. İş,eğlence yerleri, ticari kolaylıklar ve kültürel olanakların bulunduğu yerler kentlerdir. Hizmet sektörünün büyümesi ve kentleşme birbirine bağlı olarak değişmektedir. 3. Hizmet sektöründe çalışanlar bir ürün veya hizmeti fazla oranda ve en iyisini üretirler. Bolluk toplumunun savunucular, modern kentlilerin bütçelerini iyi kullandıklarını savunmaktadır. 4. Hizmet sektöründe çalışanlar beden işçisi değillerdir. Formasyonları nedeniyle işlerinin konusu, insani ihtiyaçları uygun hâle getirmek için maddeyi değiştirmezler. İşleri, bazı istisnalar hariç, saf manevi alanda da değildir. Fakat onlar için üretmek de söz konusu değildir. Rolleri satmak, organize etmek, taşımak, yönetmek, hizmet etmek ve eğlendirmektir. **Tüm bu gelişmelere parelel olarak bir başka ekonomik devrim ise, bilgi toplumunun ortaya çıkmasıdır. 1445 sonrasında Gutenberg in matbaa makinesinin, 1642 de Fransız matematikçi Pascal ın ilkel dijital bilgisayarı yapmasının uzantısı olarak, 17. yüzyılda C. Babbage in ve W. Schickard ın hesap makinesini yaratması, 19. yüzyılın ikinci yarısında G. Boole nin matematiksel düşünce sistemlerine katkıları, daha sonraları transistörlerin ve karmaşık bilgisayarların ve nihayet 1972 de chip ve mikroelektroniğin ortaya konulması bilgi teknolojisi dönemlerinin en belirleyici olanlarıdır. KAPİTALİZM VE SOSYAL REFAH DEVLETİ Ekonomik açıdan, 1929 Ekomik Krizi, liberal kapitalist anlayışın başarısızlığının en önemli kanıtıdır.

Ekonomik ve sosyal sorunların varlığı, bunların çözümlenmesinde devlet müdahalesini zorunlu kılarken, I.ve II. Dünya Savaşları da devletin ekonomik ve sosyal konulardaki etkinliğinin artırılmasına yönelik düşünceleri güçlendirmiştir. Keynezyen ekonomik politikalarla desteklenen bu düşünce, devletin ekonomik yapıya müdahalesini zorunlu kılmış, devlete müdahaleci bir rol vermiştir. Bu ekonomik yaklaşım, kapitalist sistemin kurumlarını korurken, hem ekonomik hem de sosyal hedefleri olan sosyal nitelikli bir devlet anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. ****Devlet müdahalesi liberal kapitalizmin yetersiz ve kötü sonuçlarını dört aşamada ortadan kaldırmıştır: >Anayasa ve kanunlarla üretim ve bölüşüm ilişkilerinde özellikle emeğin çalışma koşullarına asgari ve azami sınırlar getirilerek, örgütlenme özgürlüğü sağlanarak, sosyal sorunlara çözümler üretilmiştir. Buna göreartık dileyen dilediği ile dilediği içerikte bir sözleşme yapamayacak,kanunların emredici hükümlerine uymak zorunda kalacaktır. Bu anlayış,çalışma hayatında daha insanca bir düzenin oluşturulabilmesini sağlamış,böylece kadınlar, çocuklar, çalışma hayatının acımasız çarkları arasında ezilmekten kurtulmuşlardır. >Devlet kurumlar oluşturarak işçi sınıfını zora sokan piyasa mekanizmasının yol açtığı sorunlara müdahale etmiştir. Piyasaları düzenleyen ve aksaklıkları gideren, böylece devletin düzenleyici rolünü gerçekleştiren çok sayıda kurum oluşturulmuştur. >Devlet kamu girişimciliği yolu ile özel sektörün çoğunlukla ekonomik nedenlerden dolayı yatırım yapmadığı alanlarda yatırımlar yaparak,işveren sıfatı ile piyasaya müdahalede bulunmuştur. >Kanunlarla çalışanlara sosyal haklar getirilmiş, iktidarların çalışma hayatına keyfi müdahaleleri önlenmiştir. **1970 li yıllarda yaşanan ekonomik kriz ile birlikte Altın Çağ sona ermiştir.1980 li yılların başından günümüze kadar ekonomiye yön veren neo-liberal politikalar, devletin ekonomiye müdahalesininin azaltılmasını, özel sektör ve serbest piyasa ekonomisini, sosyal harcamaların kısıtlanmasını savunan bir düşünce olarak sosyal politika alanını ve uygulamalarını olumsuz etkilemiştir. (ÜNİTE-3) Yeni Türk Devleti'nin kurulmasıyla birlikte,ülkenin sanayileşerek kalkınabileceği görüşü benimsenmiş, ulusal sanayinin kurulmasına ve korunarak geliştirilmesine yönelik çabalar başlamıştır.bu yönde izlenilecek bir politikanın belirlenebilmesi amacıyla 1923'te İzmir'de İzmir İktisat Kongresi düzenlenmiştir.kongre'de ülkenin her yöresine yayılmış olan yabancı sermayeye son verilmesi ve bunun yerine kurulacak ulusal sanayinin geliştirilmesi için izlenilecek politikalar sorgulanmıştır.bu çerçevede,1927'de Teşvik-i Sanayi Kanunu hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDEKİ SOSYAL POLİTİKALAR **İmp. 19.yüzyılın ortalarından başlayarak,batı Avrupa ülkelerinden yaklaşık 100 yıl sonra sanayileşmeye başlamıştır. **Osm.imp.'da sanayileşme hareketleri yabancı sermaye ile işletmeler tarafından başlatılmıştır. **Ülkemizde,önce Ereğli maden ocaklarında çalışan işçilerin korunmasını öngören politikalara pozitif hukuk kuralları ile işlerlik kazandırırken,batı Avrupa ülkelerinde daha çok çalıştırılma yaşı ile çocuk ve kadın iş gücü kullanımının sınırlandırılması ve çalışma süreleri gibi alanlar öne çıkmaktadır. **Ülkemizde politikalar daha çok üst yönetimlerin iradeleriyle yönlenip, biçimlenmiştir **Batı Avr.ülkeleriyle Sanayi Devrimini yaşamadan sanayileşmeye başlayan ülkemiz arasında bazı benzerlikler de vardır.=>örn;sosyal nitelikli politikalara önce işçi statüsü altında çalışanlar konu olmuşlardır. Özetle=>Cumhuriyet öncesi dönemde,ülkedeki siyasi,ekonomik ve sosyokültürel koşullar sosyal politikaların oluşup,gelişmesine imkân tanımamıştır. 1.Tanzimat'a Dek Süregelen Dönem **Sosyal koruma gereksinimi;imp.un küçük yerleşim merkezlerinde yaşayan kalabalık ailelere ve tarıma dayalı kapalı ekonomik yapısı içinde büyük ölçüde aile üyeleri,akrabalar,komşular arasında karşılanabilmiştir.zekât,fitre,adak,kurban,kefaret, sadaka,bağış vb. yardımların da bu alandaki gereksinimlerin karşılanmasında önemli bir payı olmuştur. **Hükümdarların,hanedan üyelerinin,yöneticilerin,varlıklı ailelerin girişim ve bağışlarıyla kurulan

vakıfların ve özellikle de salt sosyal yardım amacı olan avarız vakıflarının,korunma zorunluluğu içinde olan yoksullar,dullar,sakatlar,yetimler,öksüzler,hastalar ve kimsesiz yaşlılar yönünden önemli bir boşluğu doldurduğu bilinmektedir. **Bu dönemde,ekonomik ve mesleki yaşam üzerinde,osm.imp.'da esnaf örgütlerinin büyük rol oynadığı görülür.esnaf örgütleri önceleri daha çok İslamiyet kurallarına dayalı biçimde yapılanarak esnaf zaviyeleri,fütüvvet olarak adlandırılmıştır.faaliyet alanlarına ekonomik yapı ve işleyişe ilişkin konuların girmesi esnaf zaviyelerini,dinsel niteliği olan tarikatlardan ayırmaktaydı (Ahilik kurumu) 2.Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi **Batı Avr.ülkelerinden yaklaşık 100 yıl daha geç ve daha güç koşullar altında kurulmaya çalışılan sanayi;yurt dışından ithal edilen mallarının ucuzluğu,çeşitliliği ve çokluğu nedeniyle rekabet edilememesi,sanayileşmiş ülkelere tanınan kapütülasyon ayrıcalıkları,yerli sanayinin korunup,desteklenmesine yönelik önlemlerin alınamayışı ve Batı Avr.ülkelerinin Osm.İmp.üzerindeki ekonomik denetimi yüzünden hızlı ve yaygın bir gelişme gösterememiştir Dilâver Paşa Nizamnamesi (1865) >>Tanzimat ve Meşrutiyet Döneminde iş ilişkileri ve iş yaşamını düzenleyen geleneklerin göreneklerin yerini,pozitif hukuk kuralları almış,art arda yürürlüğe konulan bir kaç nizamname ile ilk yazılı hukuk kurallarına işlerlik kazandırılmıştır bu alandaki ilk örn,dilâver Paşa Nizamnamesidir >>Maden işletmelerinde işçi statüsüyle çalışanların iş ilişkileri ve yaşamlarının korunmaları hedefleniyordu >>İşçilere yatacak yer sağlanılması,çalışma saatlerinin günde 10 saat olarak belirlenmesi,işçi alacaklarına öncelik tanınması,işten çıkarılacaklara önceden haber verilmesi,iş kazası ve hastalıklara karşı bazı önlemler alınması nizamnamedeki hükümlerdendir. **Meaddin (maden) Nizamnamesi (1869) >>Maden işletmelerinde;zorunlu çalışmayı kaldıran,işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini genişleten ve iş kazası sonucu ölen işçilere parasal bir ödemede bulunulmasını öngören nizamname **Kızılay ve Darülaceze gibi toplumda özel olarak korunması gereken kesimlere yönelik sosyal yardım amaçlı ilk dernekler de yine bu dönemde kurulmuştur. **Osmanlı İmparatorluğu na kuruluşundan itibaren teokratik ve monarşik bir devlet anlayışı hâkim olmuştur.ii.meşrutiyet siyasi bakımdan yeni bir dönemin başlangıcı olmuş,ardından parlamenter sisteme geçilmiş,ancak gerçek anlamda demokratik bir yapı oluşturulamamıştır. **Mecelle (1877) >>Ülkemizin ilk medeni kanunudur. >>İşçi ile işveren arasındaki iş ilişkilerini,sözleşme serbestisi ilkesine dayalı olarak liberal bir yaklaşımla irdeleyen hükümlere yer verilmişti. >>İcarei Ademi bölümünde işçi, ecir (işçi) nefsini kiraya veren kimse' olarak tanımlanıyordu >>Kira sözleşmesi,eski Roma Hukuku'nda olduğu gibi eşya kirası ve insanın iş gücünün kirası olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuştu. >>Ücretlerin ayni olarak ödenmesini yasaklayan,günlük çalışma sürelerinin gün doğuşundan,gün batışına dek uzayabileceğini öngören hükümlere de yer verilmişti. NOT:Mecelle'nin kapsamı ve hükümleri ülkenin hızla değişerek gelişen yeni koşulları karşısında kısa sürede yetersiz kaldı. **Ülkemizde bilinen ve belgelenmiş olan ilk işçi kuruluşu,1871'de kurulan Ameleperver Cemiyeti dir. **1895'te Tophane fabrikası işçilerince Osmanlı Amele Cemiyeti kurulmuş,daha sonra kapatılan bu cemiyetin üyeleri 1908'de Osmanlı Terakk-i Sanayi Cemiyetini kurmuşlardır. **I.Meşrutiyet'in ilanını (1876) izleyen yıllarda gözlenen bazı grevler ve gösterilerle ülkemizdeki ilk işçi eylemleri de başlamıştır. **Osm.İmp. da toplu iş ilişkileriyle ilgili ilk hukuki düzenleme Meşrutiyet sonrası artan grevler sonucunda ortaya çıkmıştır. **20.yüzyıl başlarına gelindiğinde,ii. Meşrutiyet ilanının yarattığı özgürlük ortamı içinde işçiler,yine dernekler çatısı altında örgütlenmeyi sürdürmüşler ve özellikle İmp.un yaşadığı ekonomik bunalımlar nedeniyle ödenemeyen ücretlerini alabilmek için topluca işi bırakma eylemlerine

yönelmişlerdir. =>>Ta'til-i Eşgal Kanunu (1909)>20.yüzyıl ortalarına dek sürdürülecek olan giderek çoğalan ve sertleşen işçi eylemlerini yasaklamak üzere yürürlüğe konulmuştur. =>>Cemiyetler Kanunu (16.8.1909)>Kamuya yönelik hizmetleri yerine getiren kurumlar dışında çalışan işçilerin örgütlenme hakkının hukuki çerçevesinin belirlenmesi yönünden önem taşımış,örgütlenme hakkı konusunda dönemin siyasi koşullarının etkisi ile sınırlı bir liberalizm benimsemiştir. **19.yüzyıl sonlarında,özellikle kamu görevlilerinin sosyal güvenlik gereksinimlerini karşılayabilmek amacıyla bazı yardım sandıkları kurulmuş ve bu sandıkların düzenlenmesini öngören hukuki düzenlemeler hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. **Askerî Sefain Tekaüt Sandığı,Sivil Memurlar Emekli Sandığı (1881),Seyri Sefain Tekaüt Sandığı (1890)=>Yaşlılık sigortası işlevi bulunan bu sandıkların ilk örnekleridir **Askeri Fabrikalar Nizamnamesi ve Amele Tahririne Mahsusu Nizamnamesi (1889) **Meşrutiyetin ilanından sonra,daha çok kamu görevlilerine yönelik yardım ve biriktirme sandıkları; Tersane-i miriye'ye Mensup İşçi ve Sairenin Teka-üdiyeleri Hakkında Nizamname (1909),Askerî ve Mülki Tekaüt Sandığı Nizamnamesi (1909),Hicaz Demiryolu Memur ve Müstahdemlerine Yardım Nizamnamesi (1910),Şirket-i Hayriye Tekaüt Sandığı Nizamnamesi (1917) **Osm.İmp.Dönemi nde sanayileşme süreci,batı ülkelerinde olduğu gibi çocuk ve kadın işçilerin yoğun biçimde kullanımına yol açmamıştır. NOT:Ancak yine de örn;bursa ipek Fabrikası,İzmir,Kula,Uşak,Halı Fabrikaları,Kazlıçeşme ipek,reji (tütün) Fabrikaları çalıştırdıkları çok sayıda kadın işçi ile dikkat çeker. NOT:Balkan,1.Dünya ve Ulusal Kurtuluş Savaşı nedeni ile savaşa katılan erkeklerin boşalttığı iş alanlarının doldurulmasına gereksinim duyulması ve ekonomik sıkıntılar,kadınların çalışma alanının genişlemesine yol açmıştır. Özetle=>Osm.İmp.'da 19.yüzyıl sonlarına doğru sanayileşmenin,artık sendikaların kurulabileceği ekonomik ortamı oluşturabilecek düzeye geldiği ve işçilerin dernekler (cemiyetler) çatısı altında biraraya gelerek örgütlenmeye başladıkları görülür;kamu görevlilerinin gereksinimlerini karşılamak amacıyla da sandıklar kurulmuştur. CUMHURİYET DÖNEMİNDEKİ SOSYAL POLİTİKALAR 1920-1945 Dönemi **İlk İş Kanunu olarak kabul edilen 151 sayılı Ereğli Havza-i Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun (10.9.1921)=>Büyük çoğunluğu yabancı sermayenin elinde bulunan Ereğli Kömür Madenleri'ndeki işçilerin çalışma koşullarını düzenlemeyi amaçlamıştır. **Bu dönem Türkiye sosyal politika uygulamaları bakımından sınırlı bir gelişme göstermiştir. **Bu dönemde demokrasi tam olarak yerleşmemiş,çoğulcu demokrasinin benimsenmesine karşılık tek parti sistemi geçerli olmuştur. **1923'te İzmir İktisat Kongresi nde benimsenen görüş doğrultusunda sanayileşmede liberal politika izlenmiş,1932'den sonra devletçi politikalar uygulanmaya başlanmıştır. NOT:1929'da yaşanılan yüzyılın en büyük ekonomik bunalımı,abd başta olmak üzere daha çok liberal ekonomi politikalarını izleyen sanayileşmiş ülkelerde etkili oldu;türkiye'yi çok etkilemedi.=>ekonomik bunalım,o döneme dek kurulduğu ve artık bozulmayacağı düşünülen dengeleri değiştirmiş,devletin ekonomik ve sosyal yaşam içindeki yerini güçlendiren politikalara yönelinmesine yol açmıştı. **Türkiye'de;1930'lu yıllara gelindiğinde,ulusal sanayinin özel kesimin önderliğinde yeterince gelişip, yaygınlaşamadığı ortaya çıkmıştı. **1929 Ekonomik Bunalımı sonrasında çeşitli ülkelerde izlenilmeye başlanılan karma ekonomi modeli Türkiye için bir esin kaynağı oldu.böylece özel teşebbüsün yanında bizzat işveren olarak devlet dokuma,çimento,kağıt,cam,maden,şeker gibi sanayi alanlarına girerek ülkemizde kamusal ağırlıklı bir ekonomi politikası izlenmeye başlandı.=>işçilerin ülke genelinde yaygın olarak çoğalmasına yol açtı. **Umumi Hıfsızsıhha Kanun=>Yetişkin işçilerin yanı sıra ilk kez kadın,genç ve çocuk işçileri çalışma yaşı,süreleri,işin nitelik ve koşulları yönünden koruyan kanun

**1580 sayılı Belediyeler Kanunu nda ilk kez kimsesizlerle sakatlara yardım ve iş yerlerinde sağlık denetimlerinin yapılması konularında yerel yönetimlere (belediyelere) yükümlülükler getiren hükümlere yer verilmekteydi.(1930) **Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun (1935) **3008 sayılı İş Kanunu >>Ülkemizde bireysel iş ilişkilerini ilk kez özel olarak düzenlemiştir. >>Uygulama alanı başlangıçta dar tutulmuştu. >>10 ve daha yukarı sayıda işçi çalıştıran iş yerlerini kapsıyordu. >>Grev ve lokavt yasaklanmıştı >>Günlük normal iş süreleri 8 saat olarak belirlenmiş,işe alma ve işten çıkarma özel düzenlemelere bağlanmıştı. >>Ücretlerin korunması ile işçi sağlığı ve güvenliği yönünden işyerleriyle ilgili bazı özel hukuki düzenlemeler de getirilmişti >>İş ve iş gücü sağlama hizmetlerine kamusal bir nitelik kazandırılmış,sosyal sigorta kollarının kademeli olarak yürürlüğe konulması öngörülmüş ve bu kanun hükümlerinin uygulanabilmesi doğrultusunda o dönemdeki adı ile İktisat Bakanlığına bağlı bir İş Dairesinin kurulması hükme bağlanmıştı. **Uluslararası Çalışma Örgütü Kadının Maden Ocaklarında ve Yer Altında Çalıştırılmamasına ilişkin 45 sayılı Sözleşmeyi onaylanarak ulusal mevzuatımıza katmıştır.(1937) NOT:3008 sayılı İş Kanunu'nda da bu yönde bir yasaklayıcı hüküm bulunmaktadır 1945-1960 Dönemi **Bu dönemde liberal politika benimsenmiş,ancak 1954 yılından itibaren ekonomik nedenlerle bu politikadan uzaklaşma eğilimi başlamıştır.(bu durumun ortaya çıkmasında; özel sektöre dayalı sanayinin genişleyen talebi karşılayamaması ile dönemin siyasi ve sosyal koşulları önemli rol oynamıştır) **1954'ten sonra KİT'lerin sermayeleri artırılmış,yeni KİT'ler kurulmuş, kamu sektörünün nitel ve nicel olarak genişletilmesi yoluna gidilmiştir.(devlet işveren konumunu dönem boyunca sürdürmüştür.) **Kurumsal alanda ilk olarak İşçi Sigortalar Kurumu kurulmuştur. **İş ve İşçi Bulma Kurumu ile Çalışma Bakanlığı oluşturulmuştur.(1946) **Sosyal güvenlikle ilgili çeşitli kanunlar çıkarılmış,iş mahkemeleri kurulmuş,basın ve Deniz İş Kanunları çıkarılmıştır. **1951'de çıkarılan bir yönetmelikle asgari ücretin belirlenmesine ve uygulanmasına başlanmıştır. **BM'e girme,ilo bünyesinde tam delegasyonla temsil edilme arzusu ve çok partili hayata geçiş sonucu oluşan baskı siyasi iktidarın,işçilerden kuvvetli bir baskı gelmeden örgütlenmeye izin vermesine neden olmuştur. **Cemiyetler Kanunu (5.6.1946)=>Sınıf esasına göre cemiyet kurma yasağı kaldırılmıştır 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkındaki Kanun (20.2.1947)=> Sendikaya üye olma ve önceden izin almaksızın sendika kurma özgürlüğü getirmiştir. NOT:Sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını sadece 3008 sayılı İş Kanunu'nda tanımı yapılan işçi ve işverenlere tanımıştır. NOT:Sendikaların faaliyetleri ve 5018 Sayılı Yasa'nın Uygulama Şeklini Gösteren Talimat ile gelirleri sınırlandırılmıştır. NOT:Sendikaların bir taraftan idari makamlar tarafından dernekler gibi diğer taraftan Çalışma Bakanlığı'nca sıkı bir biçimde denetlenmesini öngörmüştür.=>devletin kısıtlı bir örgütlenme hakkı tanıma arzusunda olduğunu,işçi işveren ilişkilerini yine elinde tutmak istediğini açıkça ortaya koymuştur. **Türkiye'de 1945-1950 arasında hızla oluşup,gelişmeye başlayan sosyal nitelikli politikalar,1950'lerde duraksamakla birlikte 1960'larda yeniden ivme ve etkinlik kazanmaya başlamıştır. 1960-1980 Dönemi **1961 Anayasası'nda,Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri arasında sosyal hukuk devleti ilkesine de

yer verilmişti. 46.madde:Tüm işçiler ve işverenler için sendika kurma hakkı tanınarak,özgür sendikacılığın temel ilkeleri benimsenmişti. 47.madde:İşçi sendikalarına,üyelerinin iktisadi ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma ve greve gitme hakkı verilmişti. **O döneme dek süregelen grev ve lokavt yasağı da kaldırılmıştı. **(15 Temmuz 1963)->274 sayılı Sendikalar Kanunu,(15 Temmuz 1963)->275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi,Grev ve Lokavt Kanunu ile (9 Haziran 1965)->624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu hükümleri toplu iş ilişkilerinde yeni ve hareketli bir dönemin başlamasına yol açtı **506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile daha önce çeşitli tarihlerde kurulmuş olan sigorta kolları kapsamları da genişletilerek bir araya getirilmişti.(1964).mey AK (Memur Yardımlaşma Kurumu), YAK (İşçi Yardımlaşma Kurumu),OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu) gibi Sosyal Güvenlik Sistemi'ni finansal yönden güçlendirecek kurumların kurulması da gözardı edilmemişti. **Sosyal güvenlik şemsiyesi altında yer alamayan bağımsız statüler altında çalışanlar ise, 1497 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu nun yürürlüğe konulması ile sigorta güvencesine kavuşturulmuş ve sosyal güvenliğin kapsamı daha da genişlemiştir.(1971) **931 sayılı İş Kanunu,ülkemizde yürürlüğe giren ikinci İş Kanunu olmuştur.(1967) **1475 sayılı İş Kanunu,25 Temmuz 1971 günü kabul edilerek,1 Eylül 1971 günlü Resmî Gazete'de yayınlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiştir.=>üzerinde çeşitli zamanlarda,çeşitli kanunlarla,çeşitli değişiklikler yapılmış olmasına karşın,2003'e dek bireysel iş ilişkilerini düzenleyen temel kanun olma niteliğini korumuştur. **Anayasa'da yapılan bir değişiklikle kamu görevlilerinin sendikalarını kurma ve üye olma hakları verilen askerî muhtıranın ardından yürürlüğe konulan 624 sayılı Kanun ile geri alınmıştır.(1971) **Anayasadaki düzenlemeler doğrultusunda 1963'ten itibaren Beş Yıllık Kalkınma Planları dönemin yatırım politikaları üzerinde etkili olmuştur.planlar,kamu sektörü için emredici,özel sektör için teşvik edici ve caydırıcı olmayı amaçlamış,tüm kalkınma planlarında sanayide hızlı büyüme öngörülmüştür. >>>>>Her iki dönemde de ekonomik,siyasi ve sosyokültürel koşullar sosyal politika uygulamalarının yetersiz kalmasına neden olmuştur. GÜNÜMÜZ SOSYAL POLİTİKA UYGULAMALARI **12 Eylül 1980 Harekâtı ile siyasi partiler kapatılmış,sendika ve konfederasyonların bir bölümünün faaliyetleri durdurulmuş,grev ve lokavt yasaklanmıştır. **1980-1983 döneminde toplu iş ilişkileri 27.12.1980 tarihinde yürürlüğe giren 2364 sayılı Süresi Sona Eren Toplu İş Sözleşmelerinin Sosyal Zorunluluk Hâllerinde Yeniden Yürürlüğe Konulması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. **7.11.1982'de yürürlüğe giren 1982 Anayasası çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler bakımından 1961 Anayasası ndan farklı özellikler göstermiştir.=>1961 Anayasası işçi-işveren arasındaki ilişkilerde işçi tarafına ağırlık vererek biçimsel eşitlik düşüncesinden uzaklaşırken,1982 Anayasası koruma ilkesi yerine düzenleme ilkesini ön plana çıkarmıştır. **Kamu görevlileriyle ilgili hukuki düzenleme 13.8.2001'de yürürlüğe giren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunu ile sağlanmıştır. **1982 Anayasası nda sosyal ve ekonomik hakların sınırı; Devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini,ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir şeklinde belirtilmiştir.(m.65) **Türkiye'nin onayladığı uluslararası sözleşmelere aykırı hükümler içeren 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu kabul edilmiştir.(5.5.1983) **4857 sayılı İş Kanunu özellikle esneklik konusunda önemli düzenlemeler getirmiş,iş ve İşçi Bulma Kurumu yeniden yapılandırılmış,kadın ve özürlülere yönelik bazı düzenlemeler yapılmıştır (22.5.2003) **Ekonomik yapı ve yaşamda karşılaşılan sorunların kronikleşmesi,ekonomi politikalarına sürekli

bir güncellik kazandırmakta,sosyal politikalar yeterince öne çıkarak gereğince önemsenmemektedir. Ünite 4=SOSYAL POLİTİKANIN HEDEFLERİ SOSYAL ADALET HEDEFİ:Sosyal adalet çalışma koşullarının iyileştirilmesi doğrultusunda 1919da ILO, çalışanların sendikal haklarının genişlemesinde, çalışma şartlarının düzenlemesinde,çalışanların sosyal güvenliklerinin geliştirilmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Bunun yanı sıra 1948 de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa Konseyi tarafından 1950 yılında onaylanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1961 yılında kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı çalışma hayatı ile ilgili ayrıntılı düzenlemeleri beraberinde getirmiştir. **sosyal adaletin üç unsuru olduğu belirtilmektedir. Birincisihukuki adalet olup bireyin topluma olan borcu ile ilgilidir.ikincisi, paylaşılan adalettir ve insanların birbirlerine olan borçlarıyla ilgilidir. Üçüncüsü ise dağıtıcı adalet olup toplumun bireye olan borcuyla ilgilidir. Dağıtıcı adalet diğer iki adalet unsurunu da kapsayan niteliği ile toplumsal kaynakların adil dağılımının sağlanması ve bunun sorgulanması sorunsalı üzerine odaklanmıştır ve büyük ölçüde sosyal hizmetin temel amacı olarak işlev görmektedir. **Sosyal adalet, siyasal amaçlar çerçevesinde, özellikle farklılığın kabul edildiği bir yapıda izlenen ve eşitlikçi bir anlayış temeli üzerine inşa edilen sosyal, ekonomik ve çevresel sosyal politikalar bütünüdür. **sosyal adaletin 3 unsuru Olduğu belirtilmektedir. Birincisihukuki adalet olup bireyin topluma olan borcu ile ilgilidir. İkincisi, paylaşılan adalettir ve insanlarınbirbirlerine olan borçlarıyla ilgilidir. Üçüncüsüise dağıtıcı adalet olup toplumun bireye olan borcuyla ilgilidir. **Sosyal haklar bir ülke halkının her alandaki yaşam düzeyini yükseltmek ve geliştirmek için devlet tarafından alınması gerekli maddi ve maddi olmayan nitelikteki önlemler bütünüdür. **Sosyal haklar, ekonomik açıdan zayıf ve güçsüz olanların korunmasını amaçlar. Bu tür haklara anayasa ve yasalarında yer veren, bunlarıyerine getirmek için çaba sarf eden devlet, sosyal devlettir..bu anlamda sosyal devlet,bireylere sadece klasik özgürlükleri sağlamakla yetinmeyip, aynı zamanda onların insan gibi yaşamaları için zorunlu olan ihtiyaçların karşılanmasını da gerçekleştiren devlettir.dolayısıyla, sosyal devlet vatandaşlarını koruyabilmek için ç ok sayıda görev üstlenir ve müdahalede bulunur. **Çağımızın demokrasi yaklaşımı, sadece kamusal hak ve özgürlükleri içermekle kalmayıp, ekonomik ve sosyal hakları da benimsemiş, çoğulcu ve katılımcı bir nitelik kazanmıştır. Bu çerçevede sosyal devletin dört temel niteliği bulunmaktadır. Bunlar; saptama, değer yargısı, amaç ve tutum şeklindedir. Saptama, eşitsizliklerle ilgilidir. Değer yargısı, adaletsizlik ve doğrudan bireyden kaynaklanmayan eşitsizliklerle ilişkilidir. Amaç,olabildiğince eşitsizlikleri azaltmak, tutum ise devletin müdahalesi anlamındadır. BÜTÜNLEŞME HEDEFİ:Genel olarak bütünleşme, bir sosyal sistemin bireylerinin birbirleriyle olan ilişkilerini ilgilendirir. Sosyal politikanın önde gelen hedeflerinden biri de, toplumsal çözülmeleri önleyerek, bir bütünleşme süreci içinde toplum varlığını sürdürmektir. Sosyal bütünleşmenin sağlanamadığı toplumlarda, bireyler ve sosyal gruplar birbirlerine ve toplumun tümüne karşı yabancılaşırlar ve toplumsal çözülmeler başlar. Bu ise parçalanmaya yol açar. Bu durumda sosyal politika önlemleri uygulanmazsa, sosyal farklılıklar büyür, sınıf farkları, sınıf hareketleri ve savaşımları, toplum düzenini, hukuk düzenini tehdit ederek sarsar. İşte, sosyal politika, sosyal dengeyi, sosyal barışı, sosyal adaleti sağlayıcı politikalar geliştirilmesi ve uygulanması ile sosyal bütünleşme hedefini gerçekleştirmeye çalışır. **sosyal bütünleşmenin sağlanmasında, sendikalar ve kooperatifler gibi kendi kendine yardım kuruluşlarının ve sosyal güvenlik kurumlarının gelişmesi, büyük önem taşımaktadır. **Sosyal açıdan dışlanmış birey, geçimini sağlamaya yetecek bir gelir elde etme olanağından yoksun kalmakta, üretim ve iş gücü piyasasına katılımda sorunlarla karşılaşmakta ve yaşamını sürdürmek için gerekli olan kaynaklara erişememektedir. Dışlanmanın kökeni, genel olarak onlarbiz ayrımında biçimlenen ötekileşme sürecinde yer almaktadır. **Son yıllarda ekonomik krizlerin etkisiyle, ülkemizde de sosyal dışlanma sorunu belirginleşmiştir. Bu kavram,yaşamını devam ettirmek için bir ekonomik ve sosyal güvenceye sahip olmayan

bireylerin durumunu belirtmek üzere kullanılmaktadır. Herhangi bir nedenle sosyal güvenliğin dışında kalan işsizler, yaşlılar, çocuklar ve gençler bu kapsamda yer almaktadırlar. **Ekonomik kriz büyüdükçe söz konusu bireylerin sayısında da önemli artışlar meydana gelmektedir. Bu soruna çözüm arayışları, Batı toplumlarını fazlasıyla meşgul etmektedir. **AB'ye üye ülkelerde, Asgari Gelir Güvencesi, Toplumla Yeniden Bütünleştirme Ücreti gibi adlar altında yeni sosyal koruma mekanizmaları oluşturulmuştur. Bu mekanizmalarla, doğrudan devlet bütçesiyle finanse edilen fonlardan, yaşamını devam ettirmek için hiç bir geliri olmayanlara veya var olan geliri yoksulluk sınırının altında bulunanlara her ay belirli bir para yardımı yapılmaktadır. BARIŞ HEDEFİ Sosyal Barış Hedefine Katkısı:Sağlık, eğitim ve konut başta olmak üzere birçok sosyal hizmetin sosyal adalet ve sosyal denge ilkesi çerçevesinde sosyal gruplar arasında dağılımının sosyal barışı olumlu yönde etkileyeceği, sosyal çatışmaları en aza indirgeyebileceği ve sosyal bütünleşmeyi artırabileceği açıktır. Sosyal barış; hoşgörü, uzlaşma, demokratik ilke ve yöntemlere bağlı kalarak çelişki ve çatışmalara belirli çözümler bulunmasına dayanır. **sosyal barış hedefinin amacı, toplumun değişik kesimlerinde doğabilecek uyuşmazlıkları ve menfaat çatışmalarını barışçı yöntemlerle çözümlemeye yardımcı olmak ve böylelikle sosyal gerilimleri azaltmak ve bunun yerine sosyal huzuru sağlamaktır. Çalışma yaşamında sınıflar arasındaki eşitsizliklerin ve dolayısıyla çatışmaların şiddetlendiği kapitalist ekonomilerde, çatışmanın barışçı yollarla çözümlenmesi, iş barışının ve sosyal barışın sağlanması sosyal politikanın temel bir amacıdır ve sosyal denge hedefine katkı sağlar niteliktedir.. **19. yüzyılın başında ABD'de yaygınlaşan toplum merkezleri sosyal politikaların oluşumuna ışık tutan ilk sosyal kurumlardandır. Bu merkezler, çalışan çocukların korunması ve ulusal sağlık programlarına ilişkin yasaların hazırlanmasında önemli rol oynamıştır. Örnekleri verilen bütün bu kurumlarda sürdürülen iyileştirme faaliyetleri bireyleri sosyalleştirmeye ve sosyal politikanın sosyal barış hedefini gerçekleştirmeye yöneliktir. **Sosyal hizmet kurumları ve sosyal hizmet uzmanları toplumda birey ve grupların sosyal normlara uyma derecelerini artırma yolları ararlar ve sosyal kontrolü sağlayarak sosyal barışa katkıda bulunurlar. Bu niteliği gereği sosyal hizmet kurumları ve dolayısıyla uzmanları, bir ölçüde normatif ve karar verici bir konuma sahiptirler. Örneğin İngiltere'de sosyal hizmet uzmanları korunmaya muhtaç çocuk, yaşlı ve engelli bireylerin korunması ile ilgili görevleri ve yetkileri aracılığıyla yasal bir kurum gibi çalışmaktadırlar. GELİŞME HEDEFİ Sosyal gelişme hedefi, kalkınmanın dengeli olmasını, ekonomik gelişme sağlanırken bu gelişmenin sosyal sorunları da çözecek bir şekilde yönlendirilmesini ifade etmektedir. Bunun anlamı ekonomik refahı, sosyal refaha dönüştürecek, ekonomideki üretim artışını sosyal refah artışına çevirecek politikaların uygulamaya konulmasıdır. Sosyal Gelişme Hedefine Katkısı:Sosyal politikanın sosyal gelişme hedefi, toplumun bir bütün olarak faydalandığı sosyal hizmet düzeyini yükselterek bunların yaygınlaşmasını sağlamak anlamındadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), yoksulluğu insani gelişme için zorunlu olan fırsatlardan (yaşam boyu sağlık, yaratıcı bir yaşam, ortalama bir yaşam standardı, özgürlük, kendine güven, saygınlık) yoksun olma biçimindetanımlayarak, kavramın sadece parasal bir içerikle sınırlandırılmasını engellemiştir). Sosyolojik açıdan da ele alındığında, yoksulluğun temelinde yer alan yoksunluklar gıdadan, yaşanan konutun niteliklerine, gelir ve servet farklılıklarına, kamusal hizmetlerden yeterince faydalanamama gibi geniş bir yelpazede yer alan hususları kapsadığı gibi, bu yoksunlukların neden olduğu sosyal ilişkilerdeki dışlanmayı, marjinalleştirme süreçlerine kadar olan durum ve koşulları da içermektedir. Dolayısıyla, yoksulluk parasal bir gelire sahip olmamanın dışında, bireylerin insanca yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli asgari sosyal olanaklara sahip olup olmamaları bakımından da ele alınabilmektedir. **Yoksullukla mücadelede belli başlı sosyal politika alanları arasında istihdam politikalarının dışında sosyal güvenlik politikaları, asgari ücret düzenlemeleri,çocukların, gençlerin, kadınların, yaşlıların, engellilerin ve ailelerin korunması,ayrımcılığın engellenmesi yer almaktadır.

**Sosyal hizmetin kişi, grup ve toplulukların yapı ve çevre koşullarından doğan veya kendi denetimleri dışında oluşan yoksulluk ve eşitsizlikleri gidermek amacıyla düzenlenen hizmet programlarını kapsayan bir alan olduğu ve herhangi bir nedenle sosyal ve ekonomik muhtaçlıkla karşılaşan bireylere ve gruplara psikososyal açıdan destek olmayı hedeflediği dikkate alındığında, küresel bir sorun durumuna gelmiş yoksullukla küresel düzeyde mücadelede ve izlenecek politikalarda önemli bir yere sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim, sosyal hizmetin faaliyet alanlarından biri de yoksulluktan kaynaklanan sorunları çözümlemektir. SOSYAL DENGE HEDEFİ Sosyal denge, toplumu oluşturan sınıflar, sosyal gruplar, coğrafik bölgeler ve sosyal hizmetlerden yararlanan kesimler arasında kurulması gereken geniş yelpazeli bir dengeyi ifade etmektedir. Sosyal denge; toplum kesimleri arasındaki güç, toplumsal refah ve hizmet dengesinin kurulmasını içermektedir. Toplumdaki ekonomik ve sosyal dengesizliklerin azaltılmasına yönelmektedir. Sosyal Denge Hedefine Katkısı: Sosyal politika, sosyal denge hedefi bağlamında kaynakların nereye ne ölçüde yönlendirileceğine karar verilmesini sağlar. Sosyal hizmet uzmanları giderek bu süreçte daha fazla yer almaya başlamışlardır 16-17 Şubat 1998 tarihinde BM, OECD ve Dünya Bankası'nın ortaklaşa düzenlediği konferansta 21. yüzyıl için sosyal kalkınma hedefleri belirlenmiş ve bu hedefler doğrultusunda herkesin sosyal hizmetlere erişiminin sosyal denge çerçevesinde gerçekleştirilmesi esası üzerinde durulmuştur. ÜNİTE=5 **Kavram olarak sosyal güvenlik ilk defa,sosyal güvenlik sistemlerini 19.yüzyılın son çeyreğinde oluşturmaya başlayan gelişmiş Avrupa ülkeleri yerine bu sistemi daha sonraları kuran ABD de (1935 tarihli Sosyal Güvenlik Kanunu ile) kullanılması ilginç bir gelişmedir. **Sosyal güvenlik;bir dizi kamu önlemiyle hastalık,doğum,iş kazası,işsizlik,iş göremezlik, yaşlılık,ölüm gibi nedenlerle ortaya çıkabilecek ekonomik ve sosyal rahatsızlıklara karşı, toplumun kendini korumasıdır. **Sosyal güvenlik politikalarının temelini ekonomik,sosyal ve fizyolojik risklerin bireyler üzerindeki etkilerini giderme çabaları oluşturmaktadır. **Sağlıkla ilgili olup sosyal güvenlik programı çerçevesine giren asgari yararlanımlar:genel pratisyenlik bakımı (bazı ülkelerde ev ziyaretlerini de kapsar),yataklı ve ayakta bakım veren uzman bakımı,temel ilaçlar,doğumla ilgili hizmetler ve gerektiğinde hastane hizmetleri. Sosyal güvenlik sistemlerinin sağlamış olduğu sosyal güvenlik garantisinin iki boyutu bulunmaktadır: Soyut boyutunu=>tehlikeye maruz kalındığı zaman bu durumdan kurtarılma garantisi sağlanması ve bu garantiye sahip olmanın sağladığı yarından emin olma duygusu Somut boyutunu=>tehlikenin zararı ile karşılaşan kişi ve ailesine gelir transferi yapılması veya ilave harcamalarının karşılanması Örn;Sosyal güvenlik kapsamında olan sağlıklı bir kişi ve ailesi için hastalık sigortasınca sağlanan soyut garanti;hastalandıkları zaman tedavi masraflarının karşılanacağının teminat altına alınması somut garanti ise tedavi ile ilgili masrafların karşılanmasıdır **Dar anlamda sosyal güvenlik;çalışanların çeşitli sosyal risklerle karşılaşmaları halinde ortaya çıkan gelir kesilmesini telafi etmeye yönelik tedbirler. **Geniş anlamda sosyal güvenlik;nedeni ne olursa olsun insanların gelirlerinin kesilmesinin yanı sıra bir gelire sahip olsalar bile bu gelirin yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan yoksullukla mücadele **Sosyal güvenlik sistemlerinin amaçlarının bir bütün olarak yoksullukla mücadeleyi kapsayacak şekilde genişletilmesi özellikle 1990 lı yıllardan sonra daha geniş kapsamlı bir anlama sahip olan sosyal koruma kavramının kullanılmasına yol açmıştır. Sosyal Güvenlik Tehlikeleri ve Kapsamı ILO,1952 tarih ve 152 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi nde,sosyal güvenlik tehlikelerini 9 başlık altında toplamıştır.bu tehlikeler,yol açtıkları zararlar ve sosyal güvenlik sistemlerinin sağlamış olduğu koruma garantisi: 1.Hastalık (tedavi edici sağlık hizmetleri temini)

2.Hastalık (gelir garantisi temini) 3.Analık (tedavi ve gelir garantisi) 4.İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları (tedavi ve gelir garantisi (sürekli gelir bağlanması/günlük ödenek verilmesi)) 5.Malullük (gelir kesilmesini karşılamaya yönelik aylık bağlanması ve kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılaması veya yeniden iş hayatına dönmesini sağlayacak iyileştirme ve rehabilitasyon hizmetleri) 6.Yaşlılık (yaşlılık (emeklilik) aylığı) 7.Ölüm (ölen kişinin sağlığında geçindirmekle yükümlü olduğu eş,çocuk ve anne babasının geçim garantisini sağlamaya yönelik gelir) 8.İşsizlik (işsizlik ödeneği) 9.Aile Gelirinin Yetersizliği (çocuklar için belirli yaşa kadar çocuk parası gelir ödemesi) Sosyal Güvenliğin Araçları Bir ülkede sosyal güvenliğin sağlanmasına yönelik yöntemler; >>Sosyal Sigortalar:Fizyolojik,ekonomik ve sosyal riskleri karşılamak için geliştirilen önlemler toplamıdır.amacı;ulusal gelirin bir bölümünün yeniden dağılımını sağlamaktır. Finansmana katkı ve katılım zorunluluğunun bulunduğu,primlere dayalı programlardır. >>Sosyal Hizmetler:İnsanların kendi bünye ve çevre şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi ve manevi sosyal yoksunluklarının giderilmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmasında,insanların kendilerine daha yeterli hâle gelmelerinde ve başkalarına bağımlı olma hallerinin önlenmesinde,aile ilişkilerinin güçlenmesinde, birey,aile,grup ve toplumların sosyal işlevlerini başarıyla yerine getirmelerine yardımcı olmak;insanların yaşam standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen koruyucu-önleyici,iyileştiricirehabilite edici, değiştirici-geliştirici nitelikteki sistemli ve düzenli faaliyet ve programlar bütünüdür. **Kamu sosyal güvenlik harcamaları kapsamında hizmete çevrilerek sunulan sosyal güvenlik garantisinin en çok bilinen ve yaygın uygulamalarından birini Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından kimsesiz çocuklar,özürlüler ve yaşlılara yönelik hizmetler oluşturmaktadır. **1921'de Himaye-i Etfal Cemiyeti olarak kurulan ve 1935'te Çocuk Esirgeme Kurumu adını alan Kurum aracılığıyla kimsesiz muhtaç çocuklarla,özürlülere,kadınlara,yaşlılara sosyal koruma garantisi sağlanmıştır >>Sosyal Yardımlar (Primsiz sosyal güvenlik rejimi):çeşitli nedenlerle,temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde dahi karşılayamayacak derecede gelir kaybına uğramış veya tamamen gelirsiz duruma düşmüş veya başından beri gelirsiz durumda olan muhtaç bireylerin yaşamsal ihtiyaçlarını,en kötü ihtimalle asgari düzeyde karşılamaları ve insanca yaşayabilmelerini;tekrar üretken ve gelir elde eden bir konuma gelinceye kadar sağlayan bir uygulama ve hizmetler bütünüdür.genellikle vergiler ile finanse edilmektedir. DÜNYA DA SOSYAL GÜVENLİĞİN YAPISI VE ÖRGÜTLENMESİ **Sanayi Devrimi ile modern anlamda sosyal güvenlik sistemleri ortaya çıkmıştır. **Sanayileşmeden önce sosyal güvenlik ilkel,bir tür doğal sosyal güvenlik anlayışında, kurumsallaşmamış,kamusal girişimden yoksun,dinsel boyutları ağır basan,oldukça dağınık, dar kapsamlı ve sınırlı,güçsüz,bu nedenlerle de etkisizdi. Bilinen en eski sosyal güvenlik sistemi örneğini Eski Mısır da Yusuf Peygamber in organize ettiği rivayet edilmektedir=>yusuf Peygamber in yedi bolluk yılında çok geniş stoklar yaptığı ve izleyen yedi kıtlık yılında bunların dağıtımını yaptığı;böylece tasarrufla harcama arasında etkili bir denge kurarak, yaşam standartlarında olası derin değişmeleri önlediği belirtilmektedir. **Daha sonraları Eski Roma,Yunan ve Mısır da İ.Ö.2000 yıllarında yoksul ve muhtaçlara yardım eden kurumların varlığından söz edilmektedir. **Ortaçağ da kilisenin oluşturduğu hayırsever kurumlar (hasta evleri,aşevleri,manastırlar vb.) yoksullara yardım elini uzatan başlıca kurumlar olmuştur. **16.yüzyıldan itibaren de,kilisenin denetimindeki yardım kurumları yanında devletin oluşturdukları da ortaya çıkmaya başlamıştır. **17.yüzyılda kilisenin özel yardım (sadaka) kurumları,sosyal koruma aracı olarak etkin bir rol

oynamıştır. **18.yüzyılda felsefi düşüncelerde,o güne kadar uygulanmakta olan yardım düzenekleri konusunda önemli değişiklikler olmuştur.montesquieu: Sokakta dağıttığımız sadaka ile devlet yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaz;devlet tüm vatandaşlara belli bir güvence sağlamak;yiyecek,elbise vermek ve sağlığına aykırı olmayacak bir yaşam düzeyi hazırlamakla yükümlüdür. **1789 Fransız Devrimi,devlet ile birey arasındaki ilişkiye yeni bir bakış açısı kazandırmış, tüm dikkatler yoksulluk kavramı üzerinde toplanmış,tam istihdam,tıbbi yardım vb. konularda yeni düşünceler ortaya atılmıştır. **Kamu yardımlarından yararlanmanın bir hak olduğu 1793 tarihli İnsan Hakları Bildirisiyle de onaylanmıştır (Düşüncelerin yaşama geçirilmesi mümkün olmamış ve 19. yüzyılın başlarına kadar somut bir ilerleme sağlanamamıştır.) **Sanayi Devrimi ile toplum kısa sürede iki sınıfa bölünmüştür:çok zenginleşen kapitalistler ile tek geliri emek gücü olan yoksul işçiler.işçilerin içinde bulundukları kötü koşullar,uzun çalışma süreleri,çok sayıda iş kazası,yetersiz ücret,yoksulluk,hastalıklar,iş ve gelecek güvencesi bulunmamasının verdiği huzursuzluklar onları sık sık başkaldırıya yöneltmiştir. Batı Avrupa da sosyal güvenlik sistemlerinin gelişimi: 1.Klasik Dönem=>Almanya da Bismarck ın etkisiyle sosyal sigortaların ilk kez kabul edilmesiyle başlayan dönem 2.Birinci Dünya Savaşı n sonraki dönemdir. **19.yüzyılın sonunda Almanya da Bismarck,bir yandan emek gücünün yeniden üretimine olanak tanıyan,öte yandan da işçileri sistem ile bütünleştirmeyi kolaylaştıran sosyal sigorta modeli oluşturarak modern anlamda ilk adımı atmıştır **Sosyal güvenlik kurumlarının kapitalist toplumdaki ilk çıkışı,zamanla basit yardımlaşmayı aşıp,bir sendikal örgütlenmenin ilk formlarına dönüşmeye başlamış,sınıf bilincini, dayanışmasını örmüş ikinci aşama için önemli birikim oluşturmuştur. **Bismarck ın sosyal sigortalara dayalı sosyal güvenlik yaklaşımı İngiltere de kapitalist sistem adına bir ileri adım atarak Beveridge sistemine ulaştı.yoksulluğun,işsizliğin,isyanın kol gezdiği İngiltere bu kez işçi sınıfına ve topluma daha kapsamlı bir iş birliği teklif ediyordu. **İşçi sınıfının kapitalist hayat tarzına karşı ilkin korunmak için oluşturmaya başladığı yardım sandıkları şeklindeki sosyal güvenlik kurumları;zamanla işçi sınıfının bilinç edindiği,sendikal örgütlenmeye dönüştüğü kurumlar olmaya başlayınca kapitalistler tarafında kontrol altına alınmak için iki köklü müdahale ile karşılaştılar:1880 lerdeki Bismarck modeli ve 1940 lardaki Beveridge modeli. TÜRKİYE DE SOSYAL GÜVENLİĞİN YAPISI VE ÖRGÜTLENMESİ **Türkiye de bugünkü anlamda sosyal güvenlik sistemleri özellikle 2.Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkmış ve Batı Avrupa daki gelişmeleri izlemiştir. **Sosyal güvenlik kuruluşlarının ortaya çıkmasında,ülkenin ekonomik,siyasal ve toplumsal koşulları belirleyici olmuştur. **2.Dünya Savaşı sonrası ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum,çok partili siyasal yaşama geçiş,sanayileşmenin artması,köyden kente göçler,sosyal politikalara ağırlık verilmesine yol açmış ve bu alandaki gelişmelere ön ayak olmuştur. **Özellikle 1960 lı,70 li yıllar sosyal güvenlik uygulamaları açısından iyi bir başlangıç (bugünkü sistemimizin kökenini oluşturmuştur) **Osmanlı İmparatorluğu ndaki sosyal güvenlik uygulamaları:aile içi yardımlaşmalar,dinî yardımlar,meslek kuruluşlarının yardımlarıdır. **İmparatorluğun son dönemlerinde Darülaceze,Darüleytam ve Kızılay gibi kurumlar sosyal yardım açısından önem kazanmıştır **Tezgâh ve el sanatlarına dayalı tarım dışı alanlarda hastalık,kaza ve ölüm gibi risklere karşı güvence,avrupa da olduğu gibi,mevcut zorunlu esnaf birlikleri (loncalar) içerisinde oluşturulan ve orta sandığı ya da teavün sandığı denilen dayanışma sandıkları tarafından sağlanmaya çalışılmıştır. **1936'da ilk kez sosyal sigortaların kuruluşu ve sosyal sigortalara ilişkin temel ilkeler öngörülmüş

ancak,cumhuriyet in ilanından 1945'e gelinceye kadar bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulamamıştır. **1 Nisan 1866'da kurulan ilk işçi örgütü Amelperver Cemiyeti zanaat öğretme,araç gereç sağlama ve iş bulma gibi amaçları ile yetersiz de olsa bir sosyal güvenlik uygulaması kabul edilebilir. **1866'da kurulan Askeri Tekaüt Sandığı ilk resmî sosyal güvenlik kurumudur. **1881'de sivil memurlar için kurulan bir emekli sandığı **1890'da Seyrisefain Tekaüt Sandığı **1909'da askerî ve mülki sandıklarla Tersane-i Amirenin işçi ve memurları için emeklilik ve malüllük sandığı **1910'da Hicaz Demiryolu Memur ve Müstahdemlerine hastalık,kaza hâlleri için yardım sandığı **1917'de Şirket-i Hayriye Tekaüt Sandığı **Cumhuriyetin ilk yıllarında sosyal güvenliğe yönelik doğrudan düzenlemeler yapılmasa da çıkarılan Borçlar Kanunu (1926),Umumi Hıfzısıhha Kanunu (1930) gibi yasalarla dolaylı kimi düzenlemelere gidilmiştir. **1930 tarihli Askerî ve Mülki Tekaüt Kanunu **1933 yılında Vilayet Hususi İdareleri Tekaüt Sandığı ve İstanbul Mahalli İdaresiyle, Ankara Belediyesi Memurları Tekaüt Sandığı **1934 yılında DDY ve Limanlar İdaresinin Memur ve Müstahdemleri Tekaüt Sandığı gibi çok sayıda emeklilik ve yardımlaşma sandığı kurulmuştur **İşçiler de benzer yardımlaşma sandıkları kurmuşlardır.en önemlisi 1923 yılında Zonguldak ve Ereğli bölgelerinde maden işçilerinin kurdukları Amele Birliği ve İhtiyat ve Teavün Sandıkları olmak üzere, Samsun Tütün İşçileri Teavün Cemiyeti ile İstanbul da elektrik fabrikası işçilerinin kurduğu Yardım ve Teavün Sandığı bu türden kuruluşlardır. **1936 tarihli 3008 sayılı İş Kanunu ile ilk kez sosyal sigortaların kuruluşu ve sosyal sigortalara ilişkin temel ilkeler öngörülmüştür ancak,cumhuriyet in ilanından 1945 yılına gelinceye kadar bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulamamıştır. ****Sosyal sigortalarla ilgili ilk yasa 27 Haziran 1945 tarih ve 4772 sayılı İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu'dur. **16 Temmuz 1945 tarihinde İşçi Sigortaları Kurumu Kanunu **2 Haziran 1949 tarihinde 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanunu **1957 yılında Maluliyet,İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Kanunu **1950 yılında Hastalık ve Analık Sigortaları Kanunu **Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi,6 Nisan 1949 da Bakanlar Kurulu nca kabul edilmiş;7 Nisan 1948 tarihli Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Anayasası,9 Haziran 1949 tarih ve 5062 sayılı yasa ile onaylanmış ve Türkiye Dünya Sağlık Örgütü üyesi olmuştur=>bu sözleşmeler Türkiye ye sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında yükümlülükler getirmiştir. **1949 yılında çıkarılan 5434 sayılı kanunla T.C.Emekli Sandığı kurularak genel ve katma bütçeli kuruluşlardan aylık alanlarla,daha önce özel kanunla kurulmuş kimi sandıklara bağlı olanlar Emekli Sandığı kapsamına alınmıştır=>böylece o güne kadar dağınık hâlde bulunan ve memurlara sosyal güvence sağlayan tüm yasa ve sandıklar birleştirilmiştir. **1961 Anayasası nda sosyal güvenlik ve sağlık kavramları birer hak olarak tanımlanmış ve bu hakların sağlanmasının devletin görevi olduğu kabul edilmiştir. **5 Ocak 1961 tarihli 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası=>Bütün sağlık hizmetlerinin finansmanının genel bütçeden karşılanmasını ve sağlık hizmetlerinin, yasal süreci izleyen herkese ücretsiz olarak verilmesini öngörmektedir.(sosyalleştirme uygulaması,1984 te tüm yurtta birçok aksaklıklarıyla birlikte tamamlanmış görünse de yasada belirtilen çoğu hedeflere ulaşılamamıştır) **12 Eylül 1978 deki AlmaAta Konferansı nda aralarında Türkiye nin de bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü üyesi 134 ülke, 2000 Yılına Kadar Herkese Sağlık sloganıyla birlikte, kendi halklarını sosyal güvenlik kapsamına almayı da kabul etmişlerdir.(bu süreç ülkemizde daha 1961 den itibaren başlatılmış ve 1978 Alma-Ata Konferansı nda alınan kararlar bu sürecin önemine vurgu yapmıştır.) **Primli sistem açısından önemli bir gelişme=>1964'te kabul edilip 1965'te yürürlüğe giren 506

sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (Bu yasayla dağınık hâldeki mevzuat bir bütün hâline getirilmiştir) **1971'de kabul edilen ve esnaf,sanatkâr ve diğer bağımsız çalışanlara yönelik olan 1479 sayılı BAĞ-KUR Kanunu **ILO'nun 1952 tarihli 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin Sözleşmesi 29 Temmuz 1971 tarih ve 1451 sayılı kanun ile onaylanmış,bakanlar Kurulu nun 1 Nisan 1974 tarih ve 7/7964 sayılı kararnamesi ile yürürlüğe girmiştir. =>Sözleşmede 9 risk sayılmıştır;hastalık,analık,sakatlık,yaşlılık,işsizlik,iş kazası,meslek hastalığı,ölüm ve aile yükleri **10 Temmuz 1976 tarih ve 2022 sayılı yasayla,en geniş kapsamlı kamu sosyal güvenlik harcaması olarak bilinen 65 yaş aylığı uygulamasının başlatılması,iyi bir sosyal güvence örneği olmuştur. **1983'te sosyal yardım hizmetlerini tek çatı altında toplamayı amaçlayan SHÇEK in yeniden düzenlenmesi **1983'te yürürlüğe giren 2925 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu tarım kesiminde çalışanlara da sosyal güvenlik sağlamayı hedeflemiştir. **1986'da oluşturulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) **1992'de uygulanmaya başlanan Yeşil Kart sistemi **Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı ndan bu yana söz edilen işsizlik sigortası nın oluşturulması konusu 25 Ağustos 1999 tarihli 4447 sayılı yasa ile hayata geçirilmiş,işsizlik sigortasına ilişkin hükümlerin yürürlük tarihi 1 Haziran 2000 olarak belirlenmiştir. ***1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci 5 Yıllık Kalkınma Planı nda tüm sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması hedefine yönelik olarak Sosyal Güvenlik Temel Yasası nın çıkarılması öngörülmüştür. **Resmî Gazete de 20.05.2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu nun; =>Kanunun amacı;sosyal Güvenlik Kurumunun kuruluş,teşkilat,görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. =>Kurumun görevleri: >>Ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak,bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak. >>Hizmet sunduğu gerçek ve tüzel kişileri hak ve yükümlülükleri konusunda bilgilendirmek, haklarının kullanılmasını ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırmak. >>Sosyal güvenliğe ilişkin konularda;uluslararası gelişmeleri izlemek,avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar ile iş birliği yapmak,yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmelerine ilişkin gerekli çalışmaları yürütmek,usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmaları uygulamak. >>Sosyal güvenlik alanında,kamu idareleri arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamak >>Bu Kanun ve diğer kanunlar ile Kuruma verilen görevleri yapmaktır. İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İşçi sağlığı ve güvenliği;iş yerinde işin yapılması sırasında,fiziki çevre koşulları nedeniyle işçilerin karşılaştıkları sağlık sorunları ve mesleleki tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması için alınması zorunlu hukuki,teknik ve tıbbi önlemleri sağlamaya yönelik sistemli çalışmalardır. İş sağlığı;iş ortamında ruhsal veya bedensel olarak sağlığı etkileyen mevcut veya olası risk faktörlerine karşı işçinin sağlığının korunmasını,çalışma koşullarının ve üretim araçlarının sağlığa uygun hâle getirilmesini,iş ve üretim araçları ile işçi arasındaki uyumun sağlanmasını amaçlayan kuralları içermektedir. İş güvenliği;işin yapılması sırasında kullanılan araç,gereç ve maddelerin kullanım ve varlığından doğabilecek tehlikelere ve sağlığa zarar verebilecek koşullara karşı işçinin korunması için alınacak önlemleri içermektedir. İş kazası;sigortalının,işverenin otoritesi altında çalışmakta iken dışarıdan gelen,olayın niteliğine göre aniden veya makul bir süre içerisinde oluşan beklenmeyen,zarar veren ve sigortalının ruhsal ve bedensel zarar görmesine neden olan kaza

**İşçi sağlığı ve güvenliği anlamında bir olayın iş kazası olarak kabul edilebilmesi için olayın işyeri ve çalışma ile bağlantısı olması gerekmektedir.(teknik,sosyal,psikolojik ve fizyolojik pek çok etken söz konusu olabilir) Ortaya çıkış nedenleri itibarıyla meslek hastalıkları;kimyasal maddelerden meydana gelen hastalıklar,mesleki deri hastalıkları,solunum sistemi hastalıkları,bulaşıcı mesleki hastalıklar ve fiziki koşullardan meydana gelen hastalıklar olarak beş grupta toplanmaktadır. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Aşağıda belirtilen faaliyetler ve kişiler hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz: a)fabrika,bakım merkezi,dikimevi ve benzeri iş yerlerindekiler hariç TSK,genel kolluk kuvvetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığının faaliyetleri b)afet ve acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri c)ev hizmetleri ç)çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar d)hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında,iyileştirme kapsamında yapılan iş yurdu,eğitim,güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için işveren; -Çalışanları arasından iş güvenliği uzmanı,iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirir. -Görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşların görevlerini yerine getirmeleri amacıyla araç,gereç,mekân ve zaman gibi gerekli bütün ihtiyaçlarını karşılar. -İş yerinde sağlık ve güvenlik hizmetlerini yürütenler arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlar. -Görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşlar tarafından iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuata uygun olan ve yazılı olarak bildirilen tedbirleri yerine getirir. -Çalışanların sağlık ve güvenliğini etkilediği bilinen veya etkilemesi muhtemel konular hakkında; görevlendirdikleri kişi veya hizmet aldığı kurum ve kuruluşları,başka iş yerlerinden çalışmak üzere kendi iş yerine gelen çalışanları ve bunların işverenlerini bilgilendirir. SOSYAL GÜVENLİK VE SOSYAL POLİTİKA İLİŞKİSİ Diğer sosyal politika tedbirlerinden farklı olarak sosyal güvenlik;gelir düzeyi,yaşı,cinsiyeti ve mesleği ne olursa olsun toplumu oluşturan bütün fertleri,doğumlarından ölümlerine kadar bütün hayatları boyunca doğrudan ilgilendiren tedbirlerden oluşmaktadır. UNITE 6=AVRUPA BİRLİĞİNDE SOSYAL POLİTİKA AB, yirmi yedi üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. AB'nin temelleri 1951 yılında, altı ülkenin katılımıyla oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na ve 1957 Roma Antlaşması'na dayanmaktadır.ab devletler arası ve çok uluslu bir oluşumdur. AVRUPA BİRLİĞİ SOSYAL POLİTİKASININ TEMELLERİ Avrupa nın bütünleşme süreci özünde, sosyal değil ekonomik bir temele dayalı olarak başlamıştır. Sürecin ilk 30 yılına ekonomik bütünleşme yaklaşımı egemen olurken, Avrupa nın bütünleşmesinin 50 yılı aşan tarihinde sosyal boyut hepvarlığını korumuştur. Başlangıçta oldukça az olan ve yavaş bir süreç izleyen düzenlemeler 1970 li yıllardan sonra hızlanmış, Maastricht Antlaşması ndan sonra ise belirginleşmeye başlamıştır. **Avrupa, siyasal birliğin oluşturulmasına yönelik ilk adımı 1949 da Avrupa Konseyinin kurulmasıyla atmıştır.ilk önce Avrupa Toplulukları adında, yan yana ama birbirinden bağımsız hukuki şahsiyete sahip ve öncelikli olarak ekonomik nitelikli çeşitli alanlarda bütünleşmeyi amaçlayan, Avrupa KömürÇelik Topluluğu (AKÇT), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) isimli üç ayrı topluluk şeklinde kurulmuştur. **Toplulukların organlarının birleştirilmesiyle, Avrupa Topluluğu (AT) ismiyle anılmaya başlamış ve AT ye içişleri, adalet, dışişleri, güvenlik ve sosyal konular gibi alanlarda üye devletler arasında siyasal bütünleşmeye götürecek şekilde iş birliğiyapılmasını öngören maddelerin eklenmesiyle Avrupa Birliği şekline dönüşmüştür. **Avrupa Birliği Sosyal Hukuku ve Politikası, Avrupa Topluluklarının ilkini oluşturan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun (AKÇT) kurucu belgesi 1951 tarihli Paris Antlaşmasından 1992 tarihli

Maastricht (Avrupa Birliği Antlaşması) ile 1997 Amsterdam Antlaşmasına değin elli yılı aşan bir süre içinde oluşup gelişim göstermiştir. **AB nin tarihinde ilk kez 1972 Paris Zirvesi nde sosyal ilerleme ilkesi belirlenmiş ve daha sonraki yıllarda, buna Birlik içinde sosyal uyum ve bütünleşme sürecinde sosyal tarafların katılımı ilkeleri izlemiştir. **Sosyal politikaya hazırlık süreci, Avrupa Tek Senedi ve Maastricht Antlaşması sosyal protokolünü içermektedir. Bu mevzuat, Sosyal Şart tarafından geliştirilen Sosyal Eylem Programlarıyla temellendirilmiştir. Sosyal faaliyet programları, çalışma saatleri,doğum yardımı, anne-babalık izni, işçilerin kayıt ettirilmesi, Avrupa İş Konseyi ve çeşitli sağlık ve güvenlik ölçütleriyle bağlantılı olarak çeşitli alanlarda düzenlenmektedir. **Tek tip sosyal politika oluşturma amacı taşımayan Birlik, sosyal politika alanında içerik ve biçim bakımından tek bir düzenlemenin yapılmasını öngören mevzuatı birleştirme yerine üye devletlerin hukuk düzenlerinin birbirleri ile çelişmeyecek hale getirilmesini ifade eden koordinasyon nun sağlanmasıyla üye devletlerin sosyal politikalarının birbirlerine benzer hâle gelmesi amacıyla Birlik tarafından müdahaleler yapılmasını ifade eden uyumlaştırma nın gerçekleştirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. **Avrupa Birliği sosyal politikasının amacı, üye devletlerdeki tüm yurttaşların dışlanmanın olmadığı, sağlıklı bir toplumda herkes için insanca bir yaşam kalitesi ve standardını sağlamaktır. Avrupa Birliği sosyal politikasının kapsamında, işsizlere,yaşlılara özürlülere, sosyal bakımdan dışlanmış insanlara, emek piyasasında ayrımcılık ile karşılaşan kişilere ve daha birçok AB vatandaşına yaşamlarının iyileştirilmesine yönelik politikalar uygulanmaktadır. **AB sosyal politikalarının ağırlığını sosyal politikanın alt alanlarından biri olan istihdam politikaları oluşturmaktadır. AB nin istihdamla ilgili politikaları, cinsiyet, din, ırk, yaş ve sakatlara yönelik ayrımcılık ve işsizlikle mücadele alanındaki faaliyetlerinde ilerlemeler göstererek istihdam ilişkisi açısından önemli gelişme sağlamıştır. AVRUPA BİRLİĞİ SOSYAL POLİTİKASININ GELİŞİM AŞAMALARI Birinci Dönem (1951-1970): AB sosyal politikasının birinci aşaması olarak kabul edilen kuruluştan 1970 lerin başlarına kadar olan birinci dönem, sosyal politikanın büyük ölçüde ekonomi politikalarının gölgesinde kaldığı dönemdir. Topluluğun kuruluş yıllarında ekonomik bütünleşme hedef alınmış. **Topluluğun sosyal politika konusunda iki farklı eğilimi ortaya çıkmıştır. Bu eğilimlerden ilki, sosyal yükümlülüklerin en alt düzeyde tutularak ekonomi üzerindeki yükünün azaltılması ve bu yolla genel refahın arttırılabilirliğini savunan neoliberal yaklaşımdır. **İkincisi farklı sosyal koruma düzeylerinin rekabet çarpıklıklarına yol açacağını ve sosyal politikanın sosyal barış için vazgeçilmez olduğunu savunan sosyal refah devleti yanlısı yaklaşımdır. **Bu dönemde, sosyal politika tek başına ayrı bir politika alanı olarak değil,özellikle ekonomik politikanın bir eki olarak ele alınmıştır. Bu nedenle Toplulukların ilk evresinde sosyal politika bir kenarda tutulmuş ve üye devletlere ait işler arasında görülmüştür. İkinci Dönem (1972 1992): 1972 yılında gerçekleştirilmiş olan Paris Zirvesi nde sosyal politikanın ekonomik ve parasal birlik kadar önemli olduğu vurgulanarak 1974 yılında Sosyal Eylem Programı Bakanlar Konseyi tarafından kabul edilmiştir. **Paris Zirvesi nde dokuz üye devlet ekonomik birliğe önem verdikleri kadar sosyal Birliğe de önem vereceklerini deklare etmek suretiyle, sosyal politika alanında yeni ve ilerici adımların atılması çağrısında bulunmuştur. Bu gelişme Avrupa sosyal politikasına yeni bir ivme kazandırılmış ve bağımsız bir Avrupa sosyal politikası oluşmaya başlamıştır. Paris Zirvesi nin ardından 1974 yılında kabul edilen sosyal eylem planı=. Göçmen işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi,. Tam istihdama ulaşılması,. İşçilerin işletme için kazanılmış haklarının korunması,. Kadın ve erkeklere iş hayatında eşit fırsatlar yaratılması,. Toplu işten çıkarmalara karşı işçilerin korunması. İşçilerin yönetime katılması konularını içermiştir.