ANAYASAL ÖZELLİKLER Ulus devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde belirli bir nüfus ve egemenliğe sahip bir örgütlenmedir. Ulus-devlet üç unsura sahiptir: 1) Ülke (toprak), 2) Nüfus, 3) Egemenlik (Siyasal-Yönetsel İktidar). Ulus devletler Avrupa da doğmuştur; Avrupa burjuvazisi için gerekli siyasal çerçeveyi oluşturmuştur. Kapitalizmin gelişmesi için kent çok küçük bir birimdir, çokuluslu imparatorluk topraklarının ise kontrolü ve yönetimi oldukça zordur. Kapitalizmin merkezi olarak örgütlenmiş bir altyapıya ihtiyacı vardır; iktisadi gelişme, belirli sınırlara sahip toprağın denetimi ile mümkün olabilmiştir. Westfalya Anlaşması (1648), uluslararası düzende bir dönüm noktasıdır. Tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı olarak gösterilmektedir. İmparatorluk sistemine son veren bir hukuksal temel oluşturmuştur. Ulusal devlet, uluslararası ilişkilerde temel aktör durumuna gelmiş; egemen otorite biçimi olarak tanınmıştır. Siyasal iktidar; ulusal egemenlik ve yasal eşitlik ilkeleri temelinde belli bir coğrafyaya bağlanmıştır. Buna göre hiçbir devlet diğerinin egemenliği altındaki coğrafyaya müdahale hakkına sahip olmayacaktır. Her ulus, belirli bir toprağı işgal etmekte ve yaşamlarını sürdürecek temel ihtiyaçları da buradan sağlamaktadır. Ulus devletlerin iki biçimi vardır: Tekçi (üniter) devlet Federal devlet. Federal Devlet Yer ya da topluluk bakımından birden fazla egemenlik alanının birliği anlamına gelir. Hem siyasal iktidarın hem de idarenin çok merkezli ve çok parçalı kurulmasını gerektirir. Savunma, dış ticari ve siyasal ilişkiler, genel mali yönetim gibi konular federal kademeye bırakılır. Sağlık, eğitim, kültür, güvenlik, ulaştırma gibi görevlerde eyaletler tam yetkilidir. Dünyada 220 ülke içinde 20 kadar federal devlet vardır. 1
Üniter Devlet Devlet örgütlenmesi ülkesi ile bütündür, dolayısıyla yer bakımından farklı egemenlik alanlarına ayrılamaz. Devlet örgütlenmesi milleti ile bütündür ; bu nedenle farklı etnik, dilsel, dinsel, vb. topluluklara göre farklı yönetim sistemleri yaratılamaz. Anayasal anlatımını 1982 Anayasası nın 3. Maddesinde bulur: Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. (Dili Türkçedir: Resmi işler Türkçe ile görülür, resmi belgeler Türkçe tutulur, resmi yazışmalar Türkçe yapılır) Buna göre devlet örgütlenmesinde egemenliğin kullanımı ne toprağa ne de topluluklara göre bölünebilir. Bu, devlet yapısında tekçi (üniter) modelin benimsendiğini, toprağa ya da topluluklara göre çoklu egemenlik (federalizm) modelinin kabul edilmediğini gösterir. Devlet yapısını belirleyen bu siyasal temel ilke (madde 3), kamu yönetiminin örgütlenmesini de biçimlendirmiştir. Güçler Ayrılığı Güçler Ayrılığı kuramının kökeni Eski Yunan da Aristoteles e dayandırılır, 1070 tarihli Nizamülmülk ün Siyasetnamesi nde, 1070 tarihli Kutadgu Bilig de güçler ayrılığından söz edilir, 17. ve 18. yüzyıllarda geliştirilmiştir: Montesquie (1689-1755). İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi nde; Güçler ayrılığı, tüm devletler için vazgeçilmez bir siyasal örgütlenme ilkesi olarak ilan edilmiştir. Devlet iktidarının tek elde toplanması, bu yolla kötüye kullanılması engellenmek istenmiştir. Türkiye: Ilımlı Güçler Ayrılığı Partilerin iç disiplininin güçlü olduğu Türkiye gibi ülkelerde bu durum, yürütmenin yasamayı yönlendirmesine olanak verir. Yasama ile yürütme arasında keskin bir ayrılıktan söz etmek mümkün değildir. Türkiye de yürütme yetkisini kullanan başbakan ve bakanlardan oluşan hükümet üyeleri, aynı zamanda parlamentoda çoğunluğu elinde tutan parti yada partilerin yönetici ve önde gelen kişileridir. 2
Demokratik, Lâik ve Sosyal Bir Hukuk Devleti Ondokuz Mayıs Üniversitesi İİBF Devletin hukuki çerçevesini oluşturan, onun yapısını ve işleyiş kurallarını saptayan Anayasalar, aynı zamanda devlet iktidarını da sınırlarlar. 1982 Anayasası, Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. 1982 Anayasası, Madde 5: Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Sosyal Devlet Sosyal devlet, piyasa sisteminin temel unsuru olan özel sektörün yanı sıra varlık ve etkinlik gösteren ayrı bir kamu sektörüne sahip, üretim ve bölüşüm süreçlerini genel toplumsal kalkınma ve refah amaçları doğrultusunda doğrudan ve dolaylı araçlarla yönlendiren devlettir. Genellikle karıştırıldığı üzere sosyal devlet sosyal hizmetler devleti ya da sosyal yardımcılık işlevi ile sınırlı bir olgu değildir. Eğitim, sağlık, konut ve sosyal güvenlik gibi sosyal hizmetler sosyal devletin başlıca etkinlik alanları olmakla birlikte, bir yapıya sosyal devlet özelliğini kazandıran mekanizmalar; 1) Vergi ve bölüşüm politikaları, 2) İktisadi yatırım ve tasarruf politikaları, 3) Devletin kamulaştırma ve devletleştirme yetkilerini toplumun ortak çıkarı doğrultusunda kullanabilme konumunda bulunmasıdır. Sosyal devlete sahip olmak, bazı temel mekanizmaların benimsenmesini gerektirir: 1) İktisadi sistem karma ekonomi dir. Yani özel sektörün yanı sıra varlık ve etkinlik gösteren ayrı bir kamu sektörü vardır. 3
2) Ulusal geliri artırmak, sosyo-ekonomik kalkınma ve refahı sağlamak devletin görevidir. 3) Ulusal gelirin adaletli bölüşümünü sağlamak, devletin görevidir. 4) Sosyal hizmet, sosyal güvenlik, sosyal yardım devletin temel görevleri arasında yer alır. 5) Devlet, temel hak ve özgürlükleri toplumun ortak çıkarı için millileştirme, kamulaştırma, devletleştirme, beledileştirme gibi yollarla sınırlandırabilir. Hukuk Devleti Devlet etkinliklerinin hukuksal kurallara bağlı olduğu, bireysel hakların hem devlet karşısında hem bireylerin birbirleriyle ilişkilerinde hukuk tarafından güvence altına alındığı devlettir. Bu ilke, devletin tüm organ ve kurumlarını yasama, yürütme, yargı- kapsar. sayılır: Hukuk devletine sahip olmak, bazı temel mekanizmaları benimsemekle mümkün 1) Temel bireysel hakların devlet karşısında güvence altına alınması 2) Yasamanın yargısal denetime bağlanması: Yasama organı anayasaya uygun hareket etmek zorundadır. 3) Yasaların genelliği kuralı: Yasa önünde her yurttaş eşittir. Böylece toplumda herhangi bir zümre diğerleri karşısında yasa önünde ayrıcalıklı değildir. 4) Yasallık (kanunilik) kuralı: Yönetimin temel kuruluşu, işleyişi, yönetilenlerle ilişkileri yasayla kurulur. Tüm yürütme organı yasalara uygun hareket etmek zorundadır. 5) Düzenli-yazılı yönetim kuralı: Bazı konular yönetimin takdirine bırakılmıştır. Yönetim bu konuları yönetsel hukuki metinlerle düzenlemek zorundadır. 4
6) Yönetimin yargısal denetimi kuralı: İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır. 7) Mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi kuralının benimsenmesi. Laik Devlet Yönetimin dinsel kural ve kurumlara dayandırılması esasını benimseyen din devleti karşıtı kavramdır. Laiklik, yönetimin kaynağını dünyevi-toplumsal maddi yaşamda görür. Laiklik, dinin hem devlet yönetiminde hem de toplumsal yaşamda yönetici unsur olarak yer alma talebine karşı çıkışı temsil eder. Bu nedenle kamu yönetiminin din hizmetlerini görmek üzere sorumlu birimler kurması, din hizmetlerini kamu hizmetlerinden biri olarak örgütlemesi (Diyanet İşleri Başkanlığı) çelişki oluşturmaz. Sorun, din hizmetlerini laiklik esasına uygun biçimde verme sorunudur. İlgili kamu kuruluşunun dinsel inançlardan hiçbirini diğerine üstün tutmaması, bir inanç sistemi lehine öbürlerini baskı altına almaması gerekir. Öte yandan laiklik, dinsel inanca dayalı her türlü ayırımcılığın hem devlet hem diğer kişiler için yasaklanması demektir. Bu nedenle, bireysel din ve vicdan özgürlüğünün güvence mekanizması olarak kabul edilir. Laiklik ilkesini benimseyişin en genel hukuksal ifadesi, anayasada devlete ait bir resmi din kabulü olmamasıdır. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti devleti laik devlet özelliğine 1928 yılından bu yana sahiptir. Anayasadaki Türkiye devletinin dini islamdır hükmü bu tarihte çıkarılmış, devletin laiklik ilkesi ni benimsediği açıklamasıysa, anayasaya 1937 yılında girmiştir. 5