ĐŞLEVSELCĐLĐK HAZIRLAYAN BAŞAK KARAKUŞ KTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Öğrenci No: 257456 Research Methods-I Dersi Đçin Sunum Olarak Hazırlanmıştır.
ĐŞLEVSELCĐLĐK 1) KAVRAM: Toplumun işleyişinin incelenmesini amaçlayan sosyolojik işlevselcilik kısaca, toplumsal fenomenleri 1 toplum içinde yerine getirdikleri işlevlere göre inceleyen bir yaklaşım olarak tanımlanabilir. Kimi düşünürlerce 2 asıl sosyolojik yöntem olarak nitelendirildiği de görülen işlevselciliğe bu doğrultuda işlevsel analiz de denilmektedir. 2) GENEL ÖZELLĐKLERĐ: 1 Toplumlar birer bütündür; birbiriyle ilintili parçalardan meydana gelen sistemlerdir. Her parçanın anlamı, yalnızca, sistem içinde özel bir işlevi yerine getirdiği, bütünle ilişkisi içinde ortaya çıkar; bunun için toplum, birbirine bağımlı ve hepsi de genelde sistemin bütünleşmesi ve uyarlanmasına katkıda bulunan öğelerden oluşan bir sistemdir. 2 Sistem kavramı, temel bir kavramdır. Đşlevselciliği diğer bütüncül yaklaşımlardan ayıran özellik, parçaların bütünle işlevsel ilişkisidir. 3 Toplumsal sistemi meydana getiren tüm öğeler, sistemin ihtiyaçlar ıyla ilintili özel işlevleri yerine getirmeleri ölçüsünde vazgeçilmez bir önem taşımaktadır. 4 Yine de sistemin tüm parçalarının (alt sistemlerin) bütünleşmesi asla kusursuz olmaz. 5 Sapma, gerginlik ve gerilmeler, kurumsallaşma ya da toplumsal bütünleşme ve denge yönünde çözülme eğilimi sergileyen işlevsiz öğeler olarak vardır. 6 Toplumsal değişim, adaptasyona uygun ve evrimcidir. Hızlı toplumsal değişimlerde bile temel kurumsal çerçeveyi dokunmadan bırakma eğilimi vardır. 7 Toplumsal bütünleşmeye, öz olarak, değer konsensüsüyle 3, ortak bilişsel yönelimler le, yani mevcut toplumsal, ekonomik ve politik yapıyı meşrulaştıran bir dizi yaygın ilkeyle ulaşılmıştır 4. 3) ORTAYA ÇIKIŞI VE BAŞLICA TEORĐSYENLERĐ: Auguste Comte: Bu yaklaşım ilk olarak Auguste Comte un çalışmalarında ortaya çıkmıştır. Comte, toplum yapısına ilişkin olarak Toplum, yaşayan bir organizmaya benzer. 1 Görüngü; duyularla algılanabilen her şey. 2 Kingsley Davis: Đşlevselcilik, parçaları bütünle, bir parçayı diğeriyle ilişkilendiren, her bilimin karakteristik özelliği olan bir yöntemdir. Eğer işlevsel bir yöntem varsa, sosyolojik analizin yöntemi budur. 3 Uzlaşma. 4 Alan Swingewood, Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi (Bilim ve Sanat Yayınları, Temmuz 1998), s. 272-273- 274. 2
öndeyişiyle işlevselciliğin oluşumuna zemin hazırlamış olmasına rağmen bu yaklaşımın gelişmesini en çok etkileyen kişilerden biri, toplumsal kurumların yalnızca özgül toplumsal ihtiyaçları karşılamak üzere var olduğu şeklindeki argümanından dolayı Emile Durkheim olmuştur 5. Emile Durkheim: toplumsal bir fenomeni açıklamak için, onu üreten asıl neden ile yerine getirdiği işlev ayrı ayrı incelenmelidir diyerek toplumsal olguların işlevlerinin, toplumun genel uyumunun kurulmasında üstlendikleri rol açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Durkheim da toplumu canlı bir organizma gibi değerlendirerek ikisi arasında benzerlikler kurmuştur. Bu benzerliklerin en ünlüsü, tıpkı her organın bedenin çalışmasına katkıda bulunması gibi, toplumun da organik bir bütün olarak her parçasının birbirinin devamını sağladığına ilişkin organik analojidir. Bronislaw Malinowski ve Alfred Radcliffe-Brown: Durkheim ın işlevselciliği yirminci yüzyıl antropologlarından Bronislaw Malinowski ve Alfred Radcliffe-Brown tarafından ortaya konmuş ve geliştirilmiştir. Her ikisi de parçanın bütünle nasıl bir ilişki içinde olduğunu araştırmışlar ve organik model üzerine kurulu işlevsel çözümlemenin doğasına katkıda bulunmuşlardır 6. Đşlevselci kurama ilişkin net çözümlemeler yaparak esas katkıyı sağlayan ve kuramın geniş çevrelerce benimsenmesini sağlayan düşünürler ise Talcott Parsons ve Robert K. Merton dur. Talcott Parsons: Đlk dönem Amerikan sosyolojisinin ağırlıkla bireyci olan sosyal psikolojik kuramından, savaştan sonraki bütüncül, anti-psikolojik bakış açısına geçişin başlıca simasıdır. Ayrıca, bir bütün şeklinde kavranan, tutarlı bir toplum teorisi geliştirmiş ilk Amerikan sosyologudur 7. Toplumsal Eylemin Yapısı (The Structure of Social Action - 1937) adlı eserinde ortaya koyduğu görüşlerinin temelinde, sosyolog Emile Durkheim, iktisatçı Alfred Marshall, sosyolog-mühendis Vilfredo Pareto ve sosyolog-iktisatçı Max Weber in etkileri görülür 8. Özellikle Durkheim ın bütüncül toplum anlayışıyla Weber in bireyi ön plana çıkaran yaklaşımının bir sentezini yapmaya çalışmıştır. Parsons bu eserinde, esas olarak toplumsal eylem kavramı üzerinde durmuştur. 5 Swingewood, a.g.e., s. 265. 6 Margaret M. Poloma, Çağdaş Sosyoloji Kuramları (Gündoğan Yayınları, Nisan 1993), s. 33. 7 Swingewood, a.g.e., s. 269. 8 Poloma, a.g.e., s. 148. 3
Toplumsal eylemin unsurları şunlardır 9 : 1 Aktör Birbirleriyle düzenli olarak etkileşen bireyler (grup ya da kolektiviteler). 2 Araç Amaçlara uygun araçların seçimiyle ilgilenen sektörler, ekonomik ve politik kurumlar. 3 Amaç Kültürün sağladığı durum tanımları. Aktör, amaçlarına ulaşmak için araçları kullanır. Tüm bunları yaparken de sosyal davranışlarda bulunur. Đşte örgütlenmiş sosyal davranışların bütünü, bir eylem sistemi olarak dikkate alınır. Parsons un eylem kuramı, Amerikan tarihinde Amerikan değerlerinin sarsılmış göründüğü bir zamanda (1930 ların Buhran yılları) temel değerlere duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. Ona göre toplumsal dağılmanın çözümü, toplumu sağlam bir birlik şeklinde bir araya getirecek olan ahlaki değerlerin yerleştirilmesindedir 10. 1951 tarihli Toplumsal Sistem (The Social System) adlı eserinde, esas olarak toplumsal sistem kavramı üzerinde duran Parsons, toplumsal eylem kavramını ise toplumsal sistemlerin kurulmasına yarayan bir eleman olarak ele almıştır. Toplumsal sistem, Parsons tarafından, toplumsal eylemin örgütlendiği üç yoldan biri olarak görülmektedir. Birbiri ile bağlantılı iki eylem sistemi daha vardır: Paylaşılan değer ve sembollerden oluşan kültürel sistem ve bireylerin oluşturduğu kişilik sistemi. Toplumsal sistem bir bütünse, toplumdur. Kısmi bir sistemse, herhangi sayıda, daha küçük sistemler tarafından temsil edilir. Örneğin; aile, eğitim sistemi, dinsel kurumlar gibi 11. Bireyi toplumsal sistemle birbirine bağlayabilir ve onu statü-rol kavramlarıyla çözümleyebiliriz. Statü toplumsal sistemdeki konumdur; öğretmen, anne veya cumhurbaşkanı gibi ve rol de öğretmenin, annenin veya cumhurbaşkanının statüsüne bağlanan, ondan beklenen ya da olması gereken davranıştır. Diğer bir deyişle, birey toplumsal sistemde bir yere sahiptir (statü) ve sistem tarafından konan normlara veya kurallara uygun olarak bu statüye göre hareket (rol) eder. Bu roller, karşılıklı beklentileri içerirler. Böylelikle, koca olma statüsü beraberinde normatif bir rol getirir (örneğin ailesine iyi bakan bir kimse olmak gibi), fakat bu tek rolü değildir. Koca nın rolü karşılıklıdır, öyle ki kadın ın rolüne karşılıklı olarak bağlıdır 12. 9 Alev Erkilet, Toplumsal Yapı Ve Değişme Kuramları: Sorokin, Parsons, Dahrendorf, Merton (Hece Yayınları, Birinci Basım, Ekim 2007), s. 79. 10 Swingewood, a.g.e., s. 269-270. 11 Poloma, a.g.e., s. 150-151. 12 Poloma, a.g.e., s. 151. 4
Parsons, her toplumsal sistemin esas olarak dört alt sistemden meydana geldiği görüşündedir. Bunlar 13 : 1 Akrabalık Sistemi asıl toplumsallaştırıcı unsur. 2 Toplumsal Tabakalaşma Kazançların, farklılaşmış bir toplumsal yapı içinde dağıtılmasının aracı. * Akrabalık ve toplumsal tabakalaşma alt sistemleri, toplumda eşitsizlik modelini pekiştiren bir rol oynarlar. 3 Đktidar 4 Din. Parsons un görüşünce, sistem vazgeçilmez önemde, anahtar bir kavramdır. Sistemin anlamı doğrudan, onun ortam kavramıyla ilişkisine bağlantılıdır. Đşlevselci kuram, toplumu yaşayan (biyolojik) bir organizmaya benzetmektedir. Biyolojik organizma ya da sistem, kendi ortamına doğal bir şekilde uyum sağlamaktadır. Fakat toplumsal sistem, insanlığın; her biri toplumsal bütün içerisinde kendi kimliğini kurmaya, kendi kurumları ve değerleri kapsamında özerk kalmaya çalışan toplumsal gruplar ile toplumsal sınıfların eseridir. Parsonsçu işlevselcilikte, farklı çıkarlar ile değerlerin temeli üstüne inşa edilmiş olan, adem-i merkeziyetçi, çoksesli bir yapı şeklindeki bir toplum duygusu yoktur. Tam tersine, sistem, Parsons un vurguladığı ve durmadan değişim geçiren içsel bir dengeye hareketli dengesahip olan total bir birlik oluşturmaya eğilimlidir 14. Genel Kuram Kavramı: Parsons a göre, herhangi bir canlı sistemin yaşayabilmesi için karşılanması gereken belirli işlevler veya gereksinimler bulunmaktadır. Bu işlevsel zorunluluklar şunlardır 15 : 1 Uyum (Adaptation) Sistemin kendi çevresinden gereksinimleri karşılayabilme ve kaynakların sistem içinde nasıl dağıtılacağı sorunu. 2 Amaca Ulaşma (Goal-attainment) Sistemin belirli hedeflere ulaşması ve bu hedefler içinde hangisinin öncelikli olduğu sorunu. 3 Bütünleşme (Integration) Sistemin bir bütün olarak işlevini yerine getirebilmesi için sistemin parçalarının uyumu sorunu. 4 Gizil 16 Kalıp Korunması (Latent Pattern-maintanence) Belli bir düzene veya norma göre sistem içindeki eylemin devamlılığının nasıl sağlanacağı sorunu. 13 Swingewood, a.g.e., s. 276. 14 Swingewood, a.g.e., s. 277. 15 Poloma, a.g.e., s. 158. 16 Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan; gelişip ortaya çıkmamış olan (kişisel özellikler). 5
Sonuç olarak her bir alt sistem, sistem olarak sınıflandırılabilmek için bu dört işlevsel zorunluluğa sahip olmak durumundadır. Parsons, Somut olarak her empirik sistem, alt sistemlerin bütünüdür; böylelikle organizma olmayan, kişilik olmayan, toplumsal sistemin bir üyesi ve kültürel sistemin bir parçası olmayan bir birey yoktur. Diyerek alt sistemlerin birbirine bağlı olduğunu vurgulamıştır 17. Parsons a göre toplumsal sistem bir dengeye (equilibrium) veya istikrara (stability) ulaşma eğilimindedir. Diğer bir deyişle düzen, sistemin normudur. Herhangi bir düzensizlik veya normdan bir sapma olduğunda, sistem kendini ayarlar ve normal konumuna dönmeye çalışır 18. Robert K. Merton: Đşlevsel çözümleme kavramını kullanmayı tercih eden Merton, daha esnek bir işlevselci analiz biçimi geliştirmeye çalışmıştır. Đşlevselciliğin, sosyolojik bilgide ilerleme kaydetmiş olduğunu kabul etmekle birlikte onun asıl sosyolojik yöntem olduğu fikrine katılmamaktadır. Đşlevsel Çözümleme Paradigması 19 : Merton un modeli, işlevsel çözümleme için bazı temel kavramları tanımlama ve işlevselci postulatlarda 20 bulunan bazı belirsizlikleri açıklama çabasıdır. Merton, işlevsel çözümlemede hakim olan üç postulat belirler ve onları değiştirmeye çalışır 21 : 1 Toplumun Đşlevsel Bütünlüğü Toplumsal sistemin tüm parçalarının yeterli derecede bir harmoni ve iç tutarlılıkla işlediği, yani çözümlenemeyecek ve düzenlenemeyecek çatışmaların olmadığı bir durum. Merton bunun tekrar tekrar gerçeğe aykırı olduğunu iddia eder. Günümüz toplumlarında kültürel ve sosyal bütünlüğü parçalayıcı özellikte işlevler de vardır. Bu noktada işlevler ikiye ayrılır: Đşlev Bozuk Đşlev. Bozuk Đşlev (Dysfunction): Toplumsal bütünlüğü tehdit eden, değişiklik yaratma eğiliminde olan toplumsal etkinliklerdir. Örnek: Bir dinin iki mezhebi; Katoliklik ve Protestanlık gibi. 2 Evrensel Đşlevselcilik Tüm standartlaşmış toplumsal ve kültürel formların pozitif işlevlere sahip olması. 17 Poloma, a.g.e., s. 159-160. 18 Poloma, a.g.e., s. 151. 19 Paradigma: 1- Aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran öğelerin oluşturduğu bütün, dizi. 2- Belirli bir alanda çalışan bilim adamlarının paylaştığı ortak değerler ve anlayışlar dizisi. 3- Model. 20 Ön doğru; belli olgulara dayanan ancak ispatlanmadığı için varsayım olarak kabul edilen önerme. 21 Poloma, a.g.e., s. 40-41-42. 6
Merton buna da, pozitif işlevlerin yanında bozuk işlevlerin de bulunduğu iddiasıyla karşı çıkar. Ona göre pozitif ve negatif işlevlerin her ikisini de göz önünde bulundurarak işlevsel sonuçların kesin dengesine göre düşünülmesi gerekmektedir. 3 Zorunluluk Her tür uygarlıkta, yaşamsal bazı işlevleri yerine getiren öğelerin varlığının zorunlu olması. Merton bu postulatın belirsiz olduğunu ileri sürer. Burada işlevin mi yoksa o işlevi yerine getiren öğenin mi zorunlu olduğu belirsizdir. Ona göre işlevsel alternatifler vardır; işlevsel bir öğe bir başka öğenin yerine geçer veya yerini alır ve toplumsal bir gereksinme böylece karşılanmış olur. Bu üç postulatın dışında Merton ayrıca açık işlev-gizil işlev ayrımını da ileri sürerek kusursuz bir işlevsel çözümlemenin açık işlevleri olduğu kadar gizil işlevleri de incelemesi gerektiğini söylemektedir. Açık Đşlev: Sistemde katılımcılarca amaçlanan ve bilinen ve sisteme uyumu sağlayan nesnel sonuçlar. Gizil Đşlev: Sistemde katılımcılarca amaçlanmayan ve bilinmeyen nesnel sonuçlar. Örnek: Bir otomobil satın almanın açık işlevi, işe gitme gelme ulaşımı olurken, bir Mercedes Benz satın alma, toplumda bolluk ve statü gösterisinin gizil işlevini görür. Her kültürel pratik, açık işlevler olduğu kadar gizil işlev perspektifinden de çözümlenebilir. Merton un işlevselci modeline göre, işlevsel çözümleme yapılırken yukarıda açıklanan işlev-bozuk işlev, açık işlev-gizil işlev gibi farklı açılardan değerlendirme yapılarak işlevsel sonuçların net dengesine ulaşılmalı ve işlevselliğin takdiri bu denge açısından değerlendirilmelidir. 4) ĐŞLEVSELCĐLĐĞE YÖNELTĐLEN ELEŞTĐRĐLER: Bu kurama getirilen en büyük eleştiri, tutucu bir toplumsal kuram olduğu yönündedir. Sosyal bilimler adına nesnel açıdan tarafsız bir metodoloji oluşturamadığı ve muhafazakar bir ideolojinin ifadesi olduğu şeklinde eleştirilere uğramıştır 22. Alvin Gouldner a göre; Đşlevselcilik, ayrıcalığın sürdürülmesinden yana olan duyguları yansıtmaktadır. Temel problemi olarak toplumsal düzenin korunmasını gören bir toplum teorisi dir 23. C. Wright Mills ise 1950 li yıllardaki işlevselciliği, Amerikan kapitalizminin hâkim değerlerini yansıtan ve toplumdaki güç gerçeğini açıklayamayan bir büyük teori örneği 22 Swingewood, a.g.e., s. 270. 23 Swingewood, a.g.e., s. 271. 7
saymaktadır. Ona göre, Parsons un her toplumsal sistemin temeli saydığı normatif düzen, nihai düzlemde, bütün toplumlarda bazı bireylerin kararları alırken bazılarının da bu kararlara uyduğu şeklindeki basit olguyu açıklayamamaktadır 24. Bunun dışında getirilen bir diğer eleştiri ise, sosyolojik işlevselciliğin toplumsal istikrar ve toplumsal düzen ihtiyacını açıklamaya çalışırken, yeterli bir toplumsal değişim ve toplumsal çatışma analizi sunamadığına ilişkindir. Đşlevselci kuramın toplumsal bütünleşme kavramı üzerinde gereğinden fazla durarak toplumsal değişim, çatışma ve yapısal çelişkileri açıklamada yetersiz kaldığı ileri sürülmektedir. Yine işlevselcilik, toplumu, toplumsallaşmanın anahtar unsur olduğu bir sistem şeklinde açıklamaya çalıştığı, böylece, bireyselliği ve aykırı davranışları (farklılıkları) asgari düzeye indirerek, aşırı toplumsallaşmış bir insanlık anlayışını veri aldığı eleştirisine uğramıştır 25. 24 Swingewood, a.g.e., s. 271. 25 Swingewood, a.g.e., s. 275. 8