ÜNİTE İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER HEDEFLER İŞLETME İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. Prof.Dr.Ö.Faruk İŞCAN



Benzer belgeler
YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

1..., insanların fiziksel ve fizyolojik arzu ve istekleri olarak ifade edilmektedir. 2..., tatmin edilmediği zaman ızdırap, elem, tatmin edildiği

* * * İŞLETME İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR * * * ÜNİTE 1

Pazarlama: Tanım, Tarihçe, Kavramlar

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci)

İşletmenin temel özellikleri

PAZARLAMA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

BÖLÜM: 2 İŞLETMENİN TANITIMI VE TEMEL KAVRAMLAR

PAZARLAMA YÖNETİMİ KISA ÖZET KOLAYAOF

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş

I. Dünya Savaşı öncesi dağıtım ve satış yönlü

ÜNİTE:1. İşletmeler ve Özellikleri ÜNİTE:2. İşletme Çevresi ÜNİTE:3. Etik ve Sosyal Sorumluluk ÜNİTE:4. İşletmelerin Kuruluşu ve Büyümesi ÜNİTE:5

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

İşletmecilik ve Yönetimle İlgili Temel Kavramlar. Ekonomi, işletmeler ve ihtiyaçlar. İhtiyaç kavramını nasıl tanımlayabiliriz?

ÜNİTE 1: Pazarlamanın Konusu, Kapsamı, Gelişimi ve. Değer Kavramı. ÜNİTE 2: Pazarlama Çevresi ve Bilgi Sistem ÜNİTE 3: Pazarlar ve Davranışlar

Dikkat!... burada ilk ünite gösterilmektedir.tamamı için sipariş veriniz SATIŞ TEKNİKLERİ KISA ÖZET KOLAYAOF

İşletme - Ders 1. Temel Ekonomik Kavramlar

1. BÖLÜM TEMEL KAVRAMLAR

Tedarik Zinciri Yönetimi

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER

İKTİSADA GİRİŞ I. Yrd. Doç. Dr. Yeşim ALİEFENDİOĞLU A.Ü. Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü

DENEME SINAVI A GRUBU / İŞLETME. 1. Aşağıdakilerden hangisi işletmenin yapısal özellikleri arasında yer almaz?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Bölüm 6 - İşletme Performansı

PROJE YAPIM VE YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ ŞEYMA GÜLDOĞAN

BÖLÜM KÜÇÜK İŞLETMELERİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

ÜNİTE:1. İktisadın Temel Kavramlarına Giriş ÜNİTE:2. Arz, Talep ve Piyasa Dengesi ÜNİTE:3. Talep ve Arz Esneklikleri ve Uygulamaları ÜNİTE:4

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ (PZL208U)

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

İşletmecilik ve Ekonomi İşletmecilik ve Hukuk İşletmecilik ve Matematik / İstatistik İşletmecilik ve Davranış Bilimleri

TARIM EKONOMİSİ ve İŞLETMECİLİĞİ. Dr. Osman Orkan Özer

Türkeli Devlet Hastanesi

İLKELERİ KISA ÖZET KOLAYAOF

Üretim/İşlemler Yönetimi 4. Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

TOS 408 EKONOMİ İnşaat Mühendisliği Bölümü

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

Pazarlamanın Önemi. Toplumsal açıdan önemi. İşletmeler açısından önemi. Para Uzmanlık Pazar - 1. BBY 465, 6 Ekim 2015

İşlevsel veya Bölümsel Stratejiler. İş Yönetim Stratejileri : İşlevsel Stratejiler. Pazarlama: İşlevsel/Bölümsel Stratejiler

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Tedarik Zincirinde Satın Alma ve Örgütsel İlişkiler

08 Kasım Ankara

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

İÇİNDEKİLER SAYFA NO ÖNSÖZ IX GİRİŞ.. XI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci)

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN

Örgütsel Yenilik Süreci

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

Yerli ve / veya yabancı şirket evlilikleri ve beraberinde farklı kültürlere uyum süreci,

ETKENLİK

Gürcan Banger 21 Mayıs 17 Haziran 2012

SAĞLIK HİZMETLERİ PAZARLAMASI

Kullanılan Kaynaklar: - Mucuk, İ. (2012). Pazarlama İlkeleri. Türkmen Kitabevi - Altunışık, R., Özdemir, Ş. & Torlak, Ö. (2012). Modern Pazarlama.

AHZIRLAYANLAR Cemre Benan Arslan Burcu Şahin A. Eren Öztürk

Planlama Nedir? Planlama Ne Değildir? Başarılı Bir Plan Pazarlama Planlaması

ETKENLİK

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

Stratejik Pazarlama 2. Hafta. Doç. Dr. Hayrettin Zengin

EKONOMİK SÜREÇ İÇİNDE DEVLETİN FONKSİYONLARI KAMU HİZMETLERİ DIŞSALLIKLAR KAMU HARCAMALARININ ARTIŞINA YÖNELİK GÖRÜŞLER

KÜRESEL PAZARLAMA Pzl-402u

8.0 PLANLAMA UYGULAMA ARAÇLARI

Maslow (İhtiyaçlar Hiyerarşisi)

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

Mal ve hizmet müşterileri, işletmeler ve daha. sunumlarının yaratılması, benimsetilmesi, örgütler ve bireyler tarafından örgütsel

MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ Denizli Verimliliği Artırma Projesi

Bölüm 10. İşlevsel Stratejiler (Fonksiyonel/Bölümsel Stratejiler) İşlevsel veya Bölümsel Stratejiler. İşlevsel Stratejiler KURUMSAL STRATEJİLER

YÖNETİCİ GELİŞTİRME PLUS. Programın Amacı: Yönetici Geliştirme Eğitimi. Yönetici Geliştirme Uzmanlığı Eğitim Konu Başlıkları. Kariyerinize Katkıları

Sağlık Hizmetlerinde Pazarlamaya Neden İhtiyaç Duyulmaktadır?

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

TARIM EKONOMİSİ. Prof. Dr. Göksel Armağan 2017

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

Ders İçeriği (2. Hafta)

MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ CRM

DENEME SINAVI A GRUBU / İŞLETME. 1. İşletmenin yapısal özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

STANDART VE STANDARDİZASYON

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

İŞLETME YÖNETİMİ VE ORGANİZASYONDA TEMEL KAVRAMLAR

Günümüzün karmaşık iş dünyasında yönününüzü kaybetmeyin!

MUHASEBEDE BİLGİ YÖNETİMİ (MUH208U)

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ

Dersin Kaynakları. Ġktisat I. Ekonomi... Kıtlık...

İŞLETMELERİN EKONOMİDEKİ ÖNEMİ IMPORTANCE OF ENTERPRISES IN THE ECONOMY

İnsan. kaynakları. istihdam

Üretim/İşlemler Yönetimi 2. Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ. - Her türlü yazım ve çizim aletleri, - Çeşitli elektronik aletler, - Büro makineleri (bilgisayar, hesap makinesi vb.).

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

Modern Pazarlama Anlayışındaki Önemli Kavramlar

YENİ HÜKÜMET PROGRAMI EKONOMİ VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ İÇİN DEĞERLENDİRME EKONOMİ VE STRATEJİ DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 30 KASIM 2015

Tedarik Zinciri Yönetimi -Temel Kavramlar- Yrd. Doç. Dr. Mert TOPOYAN

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

İŞLETMENİN GELİR- GİDER VE KÂR HEDEFLERİ

Bu çalışma insan kaynakları dersinde yapılan kariyer yönetimi konulu sunumun metin halidir.

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Transkript:

HEDEFLER İÇİNDEKİLER İŞLETME İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR İşletme Kavramı ve İşletmelerin Doğası Üretim ve Üretim Faktörleri İnsan İhtiyaçları Ekonomi ve Ekonomik Sistemler Yönetici Maliyet ve Gelir Verimlilik ve Etkinlik İşletmelerin Tarihsel Gelişimi İşletme Bilimi ve Diğer Bilim Dalları ile İlişkisi İŞLETME BİLİMLERİNE GİRİŞ Prof.Dr.Ö.Faruk İŞCAN Bu üniteyi çalıştıktan sonra; İşletme kavramını tanıyıp üretim faktörlerini açıklayabilecek, Ekonomi ve ekonomi sistemlerini kavrayabilecek, Yönetici, maliyet ve gelir, verimlilik ve etkinlik gibi kavramları anlayabilecek, İşletmelerin tarihsel gelişimini bilecek, İşletme Biliminin diğer bilim dallarıyla ilişkisini değerlendirebileceksiniz. ÜNİTE 1

Örnek İşletme İle İlgili Temel Kavramlar İşletmeler çağdaş yaşam içerisinde günlük hayatımızın vazgeçilmez bir etkileşim halkasını oluşturmaktadır. GİRİŞ İçinde bulunduğumuz dünyada işletmeler yaşamın bütün yönlerini kuşatmış bulunmaktadır. Günlük hayatımızda ihtiyaçlarımızı karşılamak amacı ile birçok işletme ile temas kurup alışveriş yapmakta ve işletmeler sayesinde bu ihtiyaçlarımızı gidermekteyiz. İşletmeler, insan ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile üretim faktörlerini bir araya getirip mal ve hizmet üreterek toplumsal yaşamı kolaylaştırmada birincil öneme sahip bir rol oynarlar. Bütün bu süreci bilimsel bir bakış açısı ile incelemeye çalışan işletme bilim dalı, işletmelerin faaliyette bulunmalarını kolaylaştıracak ve onlara sorunlarını çözmede yardımcı olacak yol ve yöntemler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle işletme disiplini, bütünüyle teorik bir disiplin olmaktan ötede uygulamaya dönük bir çalışma alanıdır. Bu bölümün amacı işletme ile ilgili temel kavramları açıklamak, işletmeciliğin tarihsel gelişimini ortaya koymak ve bir bilim dalı olarak işletme ile diğer disiplinler arasındaki ilişkiyi vurgulamaktır. İŞLETME KAVRAMI VE İŞLETMELERİN DOĞASI İşletme, müşteriler tarafından arzu edilen ürün ve hizmetleri sağlayarak kâr elde etmeyi amaçlayan bir kuruluştur. İşletmeler; otomobil, yiyecek-içecek, sağlık hizmeti, film ve sayısız diğer ürün ve hizmeti sağlayarak tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılar. Mal ya da ürün; bilgisayar ya da otomobil örneklerindeki gibi, işletmeler tarafından üretilen ve insanların ihtiyaçlarını gideren somut bir varlıktır. Hizmet ise işletmelerin tüketici ihtiyaçlarını karşılamak için sağladıkları; taşınamayan, dokunulamayan, biriktirilemeyen, bir başka anlatımla somut olmayan araç ya da varlıklardır. Avukatlar, lokantalar, araba yıkama yerleri ve hava yolu şirketleri hizmet sağlarlar. Kâr, işletmelerin, arzu edilen bir mal ya da hizmeti sağlamak ve piyasaya sunmak amacıyla insan, teknoloji ve bilgi olgularını bir araya getirmekle üstlendikleri riskin ödülüdür. İşletmecilikte son derece önemli bir olgu olan kâr, işletmelerin hem kuruluşunda hem büyümesinde temel motiftir. Risk ise, zarar ya da kayıp durumuna yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığıdır. Tüm işletmeler her zaman kâr elde etmez ve bu da işletmeciliğin doğasında mevcuttur. Bugün genel olarak risk ve kâr arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir başka deyişle, risk arttıkça, kâr potansiyeli de artmaktadır. Her gün tüm dünyada binlerce işletme kurulmaktadır ancak bunlardan çok azı geleceğin Koç Holding i ya da Microsoft u olabilecektir. Bu işletmelerin ne yazık

ki pek çoğu yaşamını uzun süre devam ettiremeyecektir. Yaşamlarını sürdürebilen işletmeler ise işletmeciliği etkileyen eğilimleri anlayabilen ve bunlara uyum sağlayabilenler olacaktır. Bütün kuruluşların temel amacı kâr elde etmek değildir. Bazı kuruluşlar, genel işletme amacı olan kâr dışındaki bir takım amaçlar için oluşturulur ve bunlara kâr amaçlı olmayan kuruluşlar denir. Bu kuruluşlar, kârın ötesinde bir kamu hizmeti oluşturarak toplumsal yaşamda önemli rol oynar. En büyük kâr amaçlı olmayan kuruluş devlettir. İşletmeler, hepimizin yaşam standardının temeli olan mal ve hizmetleri üretir. Yaşam standardı; bir ülkede insanların sahip oldukları para ile mal ve hizmetlerden yararlanabilme düzeyini ifade eder ve gerçek gelir, kişi başına tüketim, hizmet görebilme gibi çeşitli göstergelerle belirlenir. Yaşam standardı yüksek ülkelerde bireyler sahip oldukları gelirle ihtiyaçlarını daha tatmin edici ölçüde karşılayabilirler. İşletmeler, topluma mal, hizmet ve iş sağlayarak toplumun yaşam kalitesi açısından belirleyici bir role sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü Yaşam kalitesini; hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama biçimi şeklinde tanımlamaktadır. Bir başka ifadeyle yaşam kalitesi, insanların algıladığı mutluluk derecesidir ve alım gücü, eğitim standartları, sağlık hizmetleri, dinlenme ve boş zaman olanakları gibi ölçütleri vardır. Şekil 1.1. İşletmelerin Doğası Üretimle maddî fayda, mekân, zaman ve mükiyet faydası sağlanmaktadır. ÜRETİM VE ÜRETİM FAKTÖRLERİ Üretim, fayda ve değer yaratmak amacıyla mal ve hizmetlerin meydana getirilmesi veya yaratılmış mal ve hizmetlerin fayda ve değerlerini artırmak amacıyla harcanan çabaların tümüdür. İnsan ihtiyaçlarını tatmin etme kabiliyetini artıran her tür faaliyet üretim olarak adlandırılabilir. Bu, toprağın işlenerek bir ürün elde edilmesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, bir fabrikada belirli girdileri bir ürüne dönüştürmek ya da yine insan ihtiyacına yönelik olarak bir hizmeti ortaya çıkarmak şekillerinde de

Tartışma İşletme İle İlgili Temel Kavramlar Günümüz dünyasında bilgi olgusu bir üretim faktörü olarak değerlendirilmektedir. olabilir. Üretimle maddenin tatmin özelliği değiştirilerek maddî fayda, mal ve hizmetleri bir yerden başka bir yere aktararak mekân (yer) faydası, malları bol bulundukları zamanlarda depolayıp az bulundukları zamanda kullanıma sunarak zaman faydası, mal ve hizmetleri satarak ihtiyaç sahiplerine kazandırarak mülkiyet faydası sağlanır. Üretim faktörleri, mal ve hizmetleri ortaya çıkarmak için kullanılan kaynaklardır. Üretim faktörlerinin verimli bir şekilde kullanımı, işletmelerin aynı kaynaklarla daha fazlı çıktı üretmesine imkân sağlar. Üretim faaliyetinde yer alan dört geleneksel üretim faktörü mevcuttur: Doğal kaynaklar, emek (işgücü), sermaye ve girişimcilik. Bu sınıflamaya beşinci faktör olarak bilgiyi eklemek mümkündür. Doğal kaynaklar: Doğada bulunan ve doğrudan ya da işlenerek dolaylı bir şekilde üretim sürecinde girdi olarak kullanılabilen maddelerdir. Toprak, su, bitkiler ve mineral maddeler temel doğal kaynaklardır. Bugün şehirleşmenin artışı, çevre kirliliği gibi sorunlar, zaten kıt olan doğal kaynakların kullanımına ilişkin sorunları daha da artırmıştır. Pek çok ülkede kaynakların kullanımı konusunda daha hassas ve korumacı birtakım kanunlar yürürlüğe sokulmaktadır. Emek: Kas ve beyin güçleri ile üretim sürecinde yer alan insanların katkıları emek olarak adlandırılır. Bu faktör, mal ve hizmet üretiminde rol alan herkesin yeteneğini kapsar. Bir inşaat işçisi, işini yaparken kas gücünü kullanırken aynı işyerinde çalışan inşaat mühendisi ise beyin gücünü kullanarak sürece katkı verir. Sermaye: Mal ve hizmetlerin üretimi ve müşteriye ulaştırılması sürecinde kullanılan makine, araç-gereç, teçhizat gibi parasal değeri olan her tür donanımdır. Bazı sınıflamalarda tüm bunları satın almada kullanılan para da bu donanımın içinde yer alır. Ancak paranın kendisi hiçbir şey üretemez; fakat girdilerin temin edilmesinde kullanılır. Girişimci: Mal ve hizmet üreterek kâr elde etme niyetiyle; doğal kaynak, emek ve sermayenin bir araya getirilmesini sağlayan kişidir. Sürecin sonucunda kâr da zarar da ortaya çıkabileceğinden girişimci faktörü, emek faktöründen ayrılarak risk almaktadır. Bilgi: Bir örgütün; müşteri, ürün, süreç, organizasyon, başarı ve başarısızlık hakkında bildiği veya organize edilmiş ve yapılanmış verileridir. Bilgi; örgütün araştırma, gözlem veya deneyim yolu ile elde ettiği anlayıştır. Bu anlayış, örgütsel açıdan anlamlı ve faydalı olan veriler yolu ile kazanılır. Örgütsel bilgi, zaman içerisinde oluşur ve örgüte derin anlayış düzeyi elde etme, fikir ve zekâ oluşturma imkânı verir. İşletmeler, diğer üretim faktörlerine sahip olsalar bile, eğer bilgi yeterli değilse, üretimden beklenen sonuç elde edilemeyecektir. Çevresel koşulların değişim hızı arttıkça, işletmelerin çalışma şekli de değişmek zorundadır. Bu ise ancak gerekli bilginin elde edilip sürece dâhil edilmesiyle mümkün olacaktır. Üretim faktörlerinden hangisi sizce diğerlerinden daha önemlidir. Forumda tartışabilirsiniz.

Kaynakların kıt oluşu insan ihtiyaçlarının bütünüyle karşılanmasını engellemektedir. İNSAN İHTİYAÇLARI Yeryüzündeki bütün ekonomik faaliyetlerin temelinde insan ihtiyaçlarının karşılanması veya tatmin edilmesi amacı yatmaktadır. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıp çabalamalı yani ekonomik faaliyet içerisinde bulunmalıdırlar. İhtiyaç, organizmanın içerisindeki bir eksikliktir. İnsanda buna benzer bir eksiklik olduğu zaman, insan bu eksikliği gidererek tatmin olmak ister. Bunun için de iş adı verilen amaçlı eylemde bulunur. Kaynakların kıtlığı, insan ihtiyaçlarının tümünün karşılanmasını engeller. İhtiyaçların sınırsız, bunları karşılamada kullanılacak kaynakların ise sınırlı olması temel ekonomik bir sorundur. İhtiyaçlar karşılanmadığında acı, üzüntü, kaygı gibi durumlar yaşanabileceği gibi giderildiği zaman da sevinç, zevk ve gurur ortaya çıkar. Amerikalı ünlü psikolog Abraham Maslow, insan ihtiyaçlarının detaylı ve sistemli bir sınıflandırmasını vermeye çalışmıştır. Maslow, insanların gösterdiği her davranışın bir ihtiyacın tatminine yönelik olduğunu ve bu ihtiyaçların belirli bir sıralaması olduğunu ifade etmektedir. Bir başka deyişle alt seviyedeki bir ihtiyaç giderilmedikçe, üst kademedeki bir ihtiyaç kişiyi herhangi bir davranışa itmemektedir. Maslow a göre kişinin ihtiyaçları beş ana kategoride toplanabilir. Fizyolojik İhtiyaçlar Hayatın sürdürülebilmesi için gerekli, su, uyku, beslenme, ısı, giyinme ve barınma gibi ihtiyaçlar fizyolojik ihtiyaçlardır. Bunlar en temel ihtiyaçlardır ve genelde tatmin edildikten belirli bir süre sonra tekrar ortaya çıkarlar. Bir insanın solunum için ihtiyaç duyduğu oksijen miktarı gibi. Fizyolojik ihtiyaçlar, ısınma ve karın doyurma örneklerindeki gibi, göreceli olarak birbirinden bağımsızdır. Bu ihtiyaçlar, açlığın midede hissedilmesi gibi, genelde vücudun belli bir bölgesinde tanımlanabilirler. Refah düzeyi açısından gelişmiş toplumlarda bu tür ihtiyaçlar insanı motive etmez; çünkü büyük ölçüde giderilmişlerdir. Gelişmemiş toplumlarda ise insanlar davranışta bulunurken büyük ölçüde fizyolojik ihtiyaçların etkisindedir. Bu ise pek çok açıdan olumsuz sonuçlara yol açtığı gibi iş yaşamı açısından da çalışanların verimliliklerinin sürekli bir biçimde düşmesine sebep olmaktadır. Güvenlik İhtiyaçları Fizyolojik ihtiyaçları giderilen insan bir üst seviyeye geçmekte ve fizikî tehlikelerden korunma ve ekonomik güvenliğe sahip olma gibi ihtiyaçları ortaya çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle güvenlik ihtiyaçları kişinin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik ihtiyaçlardır. Bu doğrultuda iş güvencesine sahip olma ya da emeklilik hakkı gibi konular güvenlik ihtiyacı kapsamındadır. Güvenlik ihtiyaçlarında da fizyolojik ihtiyaçlarda olduğu gibi devamlılık sonsuz değildir. Bir başka ifadeyle bu ihtiyaçlar da karşılanınca, davranışı yönlendirme özelliğini kaybederler. Ayrıca kimi zaman bu tür ihtiyaçların fazlasıyla karşılanması zarar verebilir. Aşırı güven duygusuna sahip olmak, insanları başkalarına bağımlı kılarak daha üst seviyedeki ihtiyaçların ortaya çıkmasına engel olabilir.

Sevgi ve Bağlanma İhtiyacı Fizyolojik ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçları, fiziksel ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçları tatmin olan kişi diğer insanlarla ilişkiyi içeren birtakım ihtiyaçlara yönelir. Bunlar da; sevme, sevilme ve ait olma şeklindeki sosyal ihtiyaçlardır. İnsanlar önce ailede sonra da farklı sosyal ortamlarda diğerleri tarafından tanınmak ve sevilmek isterler. İşyerinde ise çalışanlar iş arkadaşları ve yöneticiler ile iyi ilişkiler oluşturmak ve grup faaliyetlerine katılmak arzusundadırlar. Sosyal ihtiyaçları genelde biçimsel olmayan ya da enformel gruplar tatmin eder. Saygı görme ihtiyacı bazen başkalarının kişiyi değerlendirmesi açısından söz konusu iken kimi zaman da kişinin kendini takdir etmesi şeklindedir. Saygı Görme İhtiyacı İhtiyaçlar hiyerarşisinin dördüncü basamağında diğerlerinden saygı görme ve başarma ihtiyacı yer alır. İnsanlar diğerlerinin kendilerine yönelik olarak göstereceği ilgi, tanınma, kabul ve takdire ihtiyaç duyarlar. Sosyal ihtiyaçların tatmin edilmesi ile ortaya çıkan saygı görme ihtiyacının sosyal ihtiyaçlarla ilişkisine atfen Maslow Bir defa beğenildiğimizi anladık mı hayran olunmayı da isteriz. demektedir. Bireyler hayatın her alanında iyi performans sergilediklerinin düşünülmesinden ve katkılarından ötürü takdir edilmekten hoşlanırlar. Saygı görme ihtiyacı, başkalarının kişiyi değerlendirmesine yönelik olabileceği gibi, insanın kendi kendini takdir etmesi şeklinde de olabilir. İnsanın kendine güven duyması, kendini güçlü, yeterli bir kişi olarak görmesi kendini takdir duygusundan kaynaklanmaktadır. Toplumsal yaşamda statü elde etme, saygı görme ve değer verilme ise başkalarının takdirine bağlı konulardır. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı Buraya kadar ifade edilen tüm ihtiyaçlarını gideren kişi artık bu noktadan sonra ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duymaktadır. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı, kişisel bütünlükle ilgilidir ve insanın kendi potansiyelini görebilmesi, kendine yetmesi, yaratıcı olması ve sürekli olarak kendini geliştirmesi gibi konular içerir. Bu aşamaya gelmiş insan, yaşamdan keyif alır; yaratıcı olduğu için her konuda diğerlerinden bağımsız bir şekilde düşünerek çözüm üretebilir. Sadece kendi sorunları ile değil diğerlerinin sorunları ile de ilgilenerek onların yaşamlarına katkı sağlamaya çalışır. Kendini kanıtlama veya gerçekleştirme ihtiyacı, kişinin sahip olduğu bilgi ve yetenekleri çerçevesinde topluma hizmet etmek için tüm kapasitesini kullanabileceği bir ortama sahip olması ile karşılanabilir. Bir başka ifadeyle kendini gerçekleştirme ihtiyacı, insanların kişiliklerine bağlı olarak, kişiden kişiye farklı şekil alabilir. Spordan siyasete, akademisyenlikten profesyonel kariyere kadar geniş bir yelpazede bir karışımla karşılanabilir. Buna göre, kişi ister profesör isterse doktor, avukat, mühendis, öğretmen veya başka bir meslekten olsun toplumun kendisinden beklediği rolü en etkili, mükemmel ve ideal olarak yerine getirebilmesi ile kendini gerçekleştirmiş olur.

Şekil 1.2. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi Herkesin istediğini almasını sağlayacak ölçüde kaynak mevcut olsaydı muhtemelen işletmelere olan gereksinim de bu ölçüde yüksek olmazdı. EKONOMİ VE EKONOMİK SİSTEMLER İşletmeler insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak mal ve hizmet üretimi sürecinde kaynaklar kullanırlar. Ancak daha önce ifade edildiği gibi, insan ihtiyaçları sınırsız; yeryüzündeki kaynaklar ise, sınırlı ya da kıttır. Bütün ihtiyaçları karşılayabilecek kadar kaynak olsaydı, muhtemelen işletmelerin gerekliliği ve önemi de bu kadar fazla olmayacaktı. Bu olgudan hareketle ekonomi, kıt üretim faktörlerinin çeşitli mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak üzere nasıl seçileceğini ve üretilen mal ve hizmetlerin tüketim amacıyla toplumun bireyleri arasındaki dağıtımını inceleyen bir bilim dalıdır. Buna ilişkin kararların alınabilmesi için şu sorulara cevap aranmaktadır: Hangi mal ve hizmetler ne miktarda üretilmelidir? Bu mal ve hizmetler nasıl ve kimler tarafından üretilmelidir? Üretilen mal ve hizmetleri kimler kullanmalıdır? Üretim ve dağıtım sonucu ortaya çıkan değerlerin dağıtımı nasıl gerçekleştirilmelidir? Toplum içerisindeki ekonomik faaliyetler bu ve benzeri sorulara cevap arayarak, ihtiyaç-kaynak dengesizliğini azaltarak, bireylerin refahını artırmaya çalışır. Söz konusu ekonomik uğraşılar sonucu üretilen mal ve hizmetler, bireylerin ihtiyaçlarını giderir; bireyler tatmin olur ve fayda ortaya çıkar. Burada, bir takım yeteneklerin geliştirilmesi önem kazanmaktadır: Kıt kaynakların tümünden etkin bir şekilde yararlanılması,

Kıt kaynakların, ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayacak ölçüde kullanılması, Mevcut kaynaklarla üretilen mal ve hizmet miktarının artırılması. Bu kapsam içerisinde ekonomik faaliyetlere ilişkin farklı bakış açıları mevcuttur. Ekonomik faaliyetlere ilişkin düşünce sistemleri dört ana kategoride toplanabilir: Kapitalizm, güdümlü ekonomi, sosyalizm ve sosyal devlet anlayışı ve karma ekonomik sistem. Kapitalist sistemin temel özelliği özel mükiyet hakkının tanınmasıdır. Kapitalizm Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim ve mal ile hizmet fiyatlarını piyasa ekonomisinin belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir. Bu sistemde genellikle birey ya da grupların oluşturduğu tüzel kişilik ya da şirketlerin emek, arazi, üretim aracı ve para ticareti yapabilmeye hakkı vardır. Bugün küresel ekonomi içerisinde kapitalizm doğrultusunda çarpıcı bir eğilim ya da yönelimin olduğu gözlenmektedir. Bu eğilim, Eski Doğu Almanya örneğinde olduğu gibi, bazen hızlı ama sancılı olmakta bazen de Rusya örneğindeki gibi daha uzun soluklu ve karmaşık bir süreç şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Kapitalizm, belli ekonomik hakları sağlayan bir sistemdir. Bu haklar mal edinme ya da özel mülkiyet, kâr elde etme, özgür seçim yapma ve rekabet edebilme şeklindedir. Özel mülkiyet, kapitalizm açısından merkezî öneme sahiptir. Bu sistemde temel teşvik edici, girişimciliği cesaretlendiren kârdır. Kâr, ürün ve hizmet üretimi için olduğu kadar; tesis inşa etmek, kâr payı ve vergi ödemek ve iş yaratmak için de gereklidir. Bir girişimci ya da çalışan olma noktasında bireylerin sahip olduğu serbest seçim özgürlüğü, bireylerin istek, ilgi ve eğitimlerini temel alarak ne yapmak istediklerine karar verme hakkına sahip olmalarını da ifade eder. Kapitalist sistemde, rekabetin hem işletmeler hem de tüketiciler için iyi olduğu kabul edilir. Rekabet, daha kaliteli ve çeşitli mal ve hizmet üretilmesine imkân tanırken; fiyatları dengede tutar ve üreticilerin verimliğini artırır. Üreticiler, ürün ve hizmetlerini olası en düşük maliyetle üretip olası en yüksek fiyatla satmaya çalışırlar. Ama kâr yüksek olduğunda daha fazla işletme bu kârdan pay alabilmek için piyasaya girer ve artan rekabet fiyatları geriye çeker. Bu durumda üreticilerin kârlılıklarını sürdürebilmeleri için daha verimli faaliyet yollarını bulmaları gerekir. Güdümlü Ekonomi (Komünizm) Güdümlü ekonomi, kaynak dağıtımının ve ekonomik karar verme sürecinin merkezi hükümet planlamasıyla gerçekleştirildiği bir sistemdir. Bu sistemde hangi mal ve hizmetlerin nerede, kim tarafından, ne kadar üretileceğine devlet karar vermektedir. Saf kapitalizm ve güdümlü ekonomi bir ölçeğin iki uç noktasını oluşturmaktadır; gerçek dünya ekonomileri ise bu ölçek üzerinde herhangi bir noktada bulunmaktadır. En kapitalist kabul edilen ülkelerde dahi ekonomik denge ve büyümeyi sağlamak için devlet politikaları mevcuttur. Ayrıca kanunlar aracılığıyla devlet, fakire, işsize ve yaşlılara para transferini sağlamaktadır. Ayrıca pek çok devlet, girişimciliği teşvik etmek

Örnek İşletme İle İlgili Temel Kavramlar Bugün güdümlü ekonomik sistemin kalan en iyi örnekleri Kuzey Kore ve Küba olarak ifade edilmektedir. ve artırmak, küçük girişimci ve işletmelerin rekabet etmesini kolaylaştırmak amacıyla kanunlar koyar ve uygular. 1991 yılındaki çöküşten önce Sovyetler Birliği, güdümlü bir ekonomik sisteme sahipti; ancak yine de fiyatlar, belirli ölçüde piyasa koşullarında belirlenmekteydi ve özel mülkiyete kısmen izin verilmekteydi. Rusya, Çin ve Türkiye nin de içinde bulunduğu pek çok Doğu Avrupa ülkesinde son dönemde gerçekleştirilen reformlar bu ekonomileri daha kapitalist ve piyasa odaklı sistemlere dönüştürmektedir. Sosyalizm ve Sosyal Devlet Anlayışı Sosyalizm, ana endüstrilerdeki faaliyetlerin devlet ya da özel sektör tarafından güçlü devlet kontrolü altında gerçekleştirildiği bir sistemdir. Sosyalist bir devlet, ulaşım ve iletişim gibi kilit öneme sahip büyük ölçekli endüstrilerin kontrolünü elinde tutar. Küçük işletmeler açısından özel mülkiyete izin verilebilir. Bu sistemde devlet ayrıca değişen derecelerde işletme amaçlarını, mal ve hizmetlerin seçimini, fiyatlarını ve çalışan haklarını belirler. Sosyalist devletler, vatandaşlarına sağlık ve işsizlik ödemesi gibi bir takım konularda, kapitalist devletlerin pek çoğundan daha fazla olanak sağlar. Bunun sonucunda da sosyalist devletlerde vergiler de işsizlik de oldukça yüksek olabilir. Büyük Britanya (Birleşik Krallık), Danimarka, Çin, İsrail ve İsveç gibi ülkeler sosyal devlet anlayışına ilişkin uygulamalara sahip olsalar da, sistemin uygulaması ülkeden ülkeye değişmektedir. Danimarka da işletmelerin pek çoğu özel sektöre aittir ve özel sektörce işletilir; ancak nüfusun üçte ikisi, devletin refah programı çerçevesinde malî açıdan desteklenmektedir. Dolayısıyla sosyalizm hemen her ülkede farklı şekilde uygulanabilen bir sistemdir. Karma Ekonomik Sistem Bu sistem, farklı ekonomik sistemlerin birleştirildiği bir yapıya sahiptir. Sistem, bazı endüstrilerin devlet tarafından, bazılarının ise özel sektör tarafından sahiplenilip işletilmesine dayalıdır. Örneğin Kanada da devlet, iletişim ve ulaşım gibi bazı sektörlerde faaliyet göstermektedir. Karma ekonomik sistem, kapitalizmin ve sosyalizmin iyi yanlarını alıp, aksayan yanlarını saf dışı bırakarak daha iyi bir sistem ortaya koyma çabasının bir ürünüdür. Karma ekonomi düzenini benimseyenlere göre kapitalist düzen liberalizme dayanmaktadır. Bu toplumsal görüşte kişinin hak ve çıkarları ihmal edilebilmektedir. Sosyalizmde ise toplumun çıkarları her türlü kişisel çıkarın üstünde tutulmaktadır. Oysa

Karma ekonomik sistem bir anlamda kapitalist sistemle sosyalist sistemin bir arada uygulanmasıdır. karma ekonomik sistemde, kapitalizm ve sosyalizmin taşıdığı temel çelişkiler çözülmüş yani kamu yararı ile kişisel çıkar bağdaştırılmıştır. İşletme Sahipliği Piyasa Kontrolü Çalışan Açısından Teşvik Tedbirleri İşletme Yönetimi Gelecekte Tahmini Durumu Kapitalizm Özel Mülkiyet (Kamu mülkiyeti ve müdahalesi en alt seviyededir) Tam bir ticari özgürlük söz konusudur. Devlet kontrolü yoktur ya da en alt seviyededir. Yüksek performans ve yenilikçilik esastır. Kâr büyük ölçüde işletme sahiplerinindir İşletmeler sahipleri ya da profesyonel yöneticiler tarafından, en alt düzeyde devlet müdahalesi ile yönetilmektedir Sürekli bir yayılma ya da artış Tablo 1.1. Dünyadaki Temel Ekonomik Sistemler Güdümlü Ekonomi (Komünizm) Devlet işletmelerin tamamına ya da çoğuna sahiptir Piyasayı bütünüyle devlet kontrol etmektedir Çok çalışmaya ya da kaliteli ürün üretimine yönelik herhangi bir teşvik yoktur Devlet bürokrasisi merkezi planlama ile yönetim faaliyetini gerçekleştir Sosyalizm Altyapıya ilişkin endüstriler devlete aittir. Yüksek vergilerle devlet gelir dağılımını düzenler Bazı piyasalar serbest bazı piyasalar ise devlet kontrolündedir. Merkezi bir devlet planlamacılığı yaygındır. Bazı işletmeler bürokrasi tarafından yönetilmekte ve bu kuruluşlarda kârlılık ortaya çıkmamaktadır Özel sektör kapitalizmle aynı tedbirlere sahipken kamu sektörü de güdümlü ekonomi ile aynı niteliktedir Önemli ölçüde devlet planlaması ve düzenlemesi söz konusudur. Kamu kurumlarını bürokratlar yönetmektedir Büyüme ya Mevcut yapının devamı da artış ya da küçük bir büyüme beklenmem söz konusudur ektedir Kaynak: Gitman ve McDaniel, 2002 Karma Sistem Özel mülkiyet esastır ancak bazı işletmeleri devlet kontrol etmektedir. Özel sektör kamu sektörüne göre daha geniştir Nükleer enerji ve posta hizmetleri gibi belirli endüstriler devlet tarafından denetlenmekte ve düzenlenmektedir Özel sektördeki tedbirler kapitalizmle aynıdır. Kamu sektöründe ise teşvik edici önlemler çok önemli değildir Özel sektör yönetimi kapitalist sistemdeki gibi kamu sektörü yönetimi ise sosyalizmdeki gibidir Büyüme ya da yaygınlaşma beklenmektedir

Profesyonel yönetici başkasına ait kaynakları sonucu doğrudan girişimciye ait bir şekilde yönlendirmekte ve bu iş karşılığında bir ücret almaktadır. YÖNETİCİ Bir işletme, girişimci tarafından yönetilebilir. Bu takdirde girişimci hem işletmenin sahibi hem de yöneticisidir. Bunun tam tersi durumda girişimci, yönetim görevini esas işi yöneticilik olan profesyonel kişilere bırakabilir. Profesyonel yönetici, bir kurumsal yapı içerisinde örgüt amaçlarını gerçekleştirmek için, pozisyon gücünü kullanarak başkalarının davranışlarına yön veren, işini başkası aracılığı ile yapan ve bu iş karşılığında belli bir ücret alan kişidir. İşletmelerde yönetici, bir ihtiyacı karşılamak üzere mal ve hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirilmesi sürecini yönlendiren kişidir ve profesyonel yönetici bu işi bir ücret karşılığında yapar. Yönetici bir noktada girişimi girişimci adına çalıştırma sorumluluğunu üstlenen kişidir. Yönetimin uzmanlık gerektiren bir olgu olduğunun kabul edilmesi ve sahiplikle yöneticiliğin birbirinden ayrılması ile profesyonel yönetici kavramı ortaya çıkmıştır. Yaptığı işin sonucunun doğrudan kendine ait olmaması, yöneticiyi girişimciden ayırır. Bir başka deyişle yönetici, faaliyetler sonucu ortaya çıkan kâr ya da zarardan doğrudan etkilenmez. Sonuçta ortaya çıkan kâr ya da zarar, doğrudan girişimciye aittir. Ancak yönetici de kâr durumunda başarılı; zarar durumunda ise başarısız kabul edileceğinden, girişimci gibi doğrudan olmasa da, süreçten dolaylı olarak etkilenecektir. İşletmelerde amaçlar ve bu amaçlara ulaşmayı sağlayacak araçlar belirlendikten sonra işler önce ana iş grupları olarak belirlenir. Bu ana iş gruplarına atanan ve işletme ile çevresi arasındaki ilişkileri düzenleyen ve işletmenin bütününü ilgilendiren konularla ilgilenen yöneticiler üst düzey yöneticilerdir. Yönetim kurulu başkanı, genel müdür, şirket veya grup sorumluları, başkan yardımcıları üst düzey yöneticilerdir. Ana iş grupları parçalara ayrıldığında bu parçaların her birine üst düzey yöneticiler tarafından sorumlu yöneticiler atanır. Bu yöneticiler, üst yönetim tarafından ortaya konan içerik çerçevesinde amaçların uygulamaya konmasından sorumludur. İşte orta düzeydeki bu işleri üst yönetime karşı sorumlu olarak yönetmekle görevli olan yöneticiler orta düzey yöneticilerdir. Bölüm müdürleri ve yardımcıları, bölge müdürleri orta düzey yöneticilere örnek olarak verilebilir. Orta düzeydeki işlerin parçalara ayrılması ve bunlara yönetici atanması ile de alt yönetim düzeyleri oluşturulur. Dolayısıyla alt düzeylerdeki işlemsel işlerle görevli olan ve orta düzey yöneticilere sorumlu olarak çalışan yöneticiler alt düzey yöneticiler olarak adlandırılır. Bölüm şefleri ve ustabaşılar alt düzey yönetici örnekleridir. MALİYET VE GELİR Maliyet, bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve müşteriye ulaştırılması sürecinde kullanılan unsurların parasal ifadesidir. Bu kapsamda kira, maaş, sarf malzemeleri (araç-gereçler), ulaştırma masrafları maliyet unsurlarına örnek olarak verilebilir. Bir işletmenin ürettiği mal ve hizmetler için ortaya çıkan maliyetin iki kaynağı bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, sabit maliyetler; ikincisi ise, değişken maliyetlerdir. Sabit maliyet, personel giderleri ya da bina vergisi gibi üretim maliyeti ile doğrudan ilişkisi olmayan maliyettir. Bu maliyetler üretimin en fazla olduğu dönemde de en az olduğu dönemde de yapılması gereken asgari harcamalardır. Değişken maliyet ise üretim miktarı ile birlikte değişen maliyettir. Hammadde ve işçilik maliyetleri değişken maliyet örnekleridir. Toplam maliyet, sabit ve değişken maliyetlerin bileşkesidir.

Gelir, müşterilere sağlanan mal ve hizmetler karşılığında elde edilen varlık akışıdır. Bir başka ifadeyle gelir, işletmelerin müşteriye mal ya da hizmet sağlamakla kazandıkları paradır. Gelir, ekonomik olarak üretim faaliyetlerine katılan faktörlerin yaratılan sonuçtan paylarını ifade eder. Farklı üretim faktörlerine ait üç tür gelir türünden söz etmek mümkündür: Kâr, rant, faiz ve ücret. Kâr, tüm maliyet ve harcamalar ödendikten sonra artan paradır. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, kâr, bir faaliyetin gerçekleşmesi sonucunda elde edilen gelir ile faaliyet için yapılan giderler arasındaki farktır ve bu pay girişimci faktörüne ait olan paydır. Rant, herhangi bir üretim faktörüne, onu belirli bir istihdam alanında tutmak için gerekli olan miktardan fazla yapılan ödeme veya toprağın ve üzerindekilerin kullanımı için ödenen fiyattır. Rant, üretimde kullanılan doğal kaynaklar faktörünün karşılığında elde edilen gelir payıdır. Rant; ücret ve faiz gibi önceden belirlenen bir kıymettir. Faiz, paranın belli bir sürede getirdiği pay tutarıdır. Faiz, sermayenin belirli bir süre kullanımı karşılığında ödenen bedeldir. Faiz genellikle yüzde (%) olarak ifade edilir. Sermayenin kaynağı, tasarruf olduğundan faiz oranının artması sermaye birikimini olumlu yönde etkileyebilir. Ancak sonuçta önemli olan, birikimlerin yatırıma dönüştürülebilmesidir. Üretim faktörlerinde emeğin gelirden aldığı pay olarak nitelenebilecek ücret, yaptıkları işin karşılığı olarak çalışanlara ödenen paradır. Ücretin hangi esaslara göre hesaplanacağı tarafların anlaşmasına bağlıdır. Zaman birimine, parça başına, götürü veya yüzde esasına göre ücret belirlenebilir. Verimlilik kaynak hassasiyetini vurgulayan bir çalışma prensibi iken; etkinlik amaca tam olarak ulaşmaya odaklanan bir ilkedir. VERİMLİLİK VE ETKİNLİK Verimlilik, belirli bir çıktının, bu çıktının ortaya çıkarılmasında kullanılan girdilere oranıdır. Yüksek verimlilik, aynı miktar kaynakla daha çok üretmek ya da aynı girdiyle daha çok çıktı elde etmektir. İşletmelerde kaynak hassasiyetini vurgulayan bir prensip olarak verimlilik, en az kaynak kullanımı ve maliyetle amaçlanan sonuçlara varabilmek olarak da tanımlanabilir. İhtiyaçların sınırsız, bunları karşılamada kullanılacak kaynakların sınırlı olması sebebiyle bu kaynakların tümünün bilinçli ve planlı bir şekilde kullanılması zorunludur. Dolayısıyla işletmelerde verimlilik ancak bir düzen ve uyumun sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bir işletmede üretim unsurları arasında her açıdan bir uyum varsa bütün faktörler atıl kalmadan kullanılabilecek ve verimlilik düzeyi yüksek olacaktır. Sonuçta küçük ya da büyük her işin en düşük maliyetle yani verimli olarak yapılması işletmeciliğin temel esaslarındandır. Verimlilik, girdi ile çıktı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir ölçüm olduğundan işletmelerin kârlılığı verimlilikle doğrudan ilişkili olmaktadır. Bunu sağlamak için işletmeler akılcı bir çalışma sistemi kurgulamanın yanı sıra personelin istek ve arzu ile motive olmuş bir şekilde çalışabilecekleri bir ortamı da hazırlamak zorundadır. Çalışanların işletme amaçlarını benimsemeleri de, onların bu amaçların gerçekleşmesi için çabalarını artıracağından verimliliğe katkı sağlayacaktır. Teşvik edici bir ücret sistemi de verimliliği artırıcı bir unsur olarak gereklidir. Etkinlik ise genel anlamda bir faaliyet, hareket ya da davranışın, amacına ulaşma derecesidir. Bir başka ifadeyle etkinlik, sonuçlara varabilmekle aynı anlamı taşımaktadır. İşletme açısından etkinlik; üretim faktörlerinin ya da kaynakların işletme

Bireysel Etkinlik İşletme İle İlgili Temel Kavramlar içinde belirlenen amaçlar doğrultusunda ne ölçüde yeterli bir şekilde kullanıldığını gösteren bir ölçüttür. Şayet daha önce saptanmış, arzu edilen, hedeflenen bir sonuca ulaşılmış ise etkinlik söz konusudur. Diğer bir ifadeyle etkinlik; gerçekleşen performans, önceden saptanan performans standardı ile karşılaştırıldığında gerçekleşen performansın standarda ne ölçüde yaklaşıp yaklaşmadığını ortaya koyar. Etkinlik ölçümü işletmenin nerede olduğunu görmesini sağlar. Eldeki girdilerden ne denli iyi biçimde çıktı üretileceğini göstermesi yanında, mevcut kapasitenin kullanımına ilişkin olarak da bir gösterge oluşturur. Etkinliğin artırılması, işletme çıktılarının olanaklar dâhilinde en yüksek düzeye çıkarılmasını amaçlar. İşletmelerde etkinlik ve verimlilik bir arada en temel çalışma prensibini oluşturur ve birbirini tamamlar. Bir başka ifadeyle tek başına etkinlik de verimlilik de yeterli değildir. Belirlenen bir amaca tam olarak ulaşmak kadar bunun ne şekilde ve hangi maliyetle gerçekleştiği de son derece önemlidir. O nedenle işletme yönetiminde hem etkin hem de verimli olmak esastır. Faaliyet alanını ve kapsamını hayali olarak belirleyeceğiniz bir işletmeye ilişkin olarak kısa bir verimlilik ve etkinlik analizi gerçekleştiriniz. İŞLETMELERİN TARİHSEL GELİŞİMİ İnsanın var olduğu ilk günden beri ekonomik faaliyetler başlamışsa da ekonomik örgütlenmelerin 16 ve 18. yüzyıllarda arttığını görmekteyiz. Bu tarihsel gelişim süreci içerisinde amaç, büyüklük, kullanılan teknoloji gibi olgularda çok önemli değişiklikler olmuştur. İşletmelerin tarihsel gelişimini çeşitli başlıklar altında incelemek mümkündür: Sömürgecilik Dönemi 15. yüzyılın sonlarından itibaren çeşitli Avrupa devletlerinin dünyanın geniş alanlarını keşfetmeleriyle dünya üzerindeki doğal zenginliklerin, servetlerin ve emek gücünün kullanımı mümkün olmuş ve bu da sermaye birikimini hızlandırmıştır. Bu dönemde yerel ve tarımsal üretim, ekonomik faaliyetin odak noktasını oluşturmaktadır. Ayrıca el sanatlarına dayalı küçük ölçekli imalat da görülmektedir. Bu şekilde üretilen mallar uzak bölgeler arasında kara ve deniz yolu aracılığı ile taşınmış ve ticaret bu şekilde gerçekleşmiştir. Bu dönemdeki ekonomik faaliyetin kapsamı sınırlıdır. Bir başka ifadeyle insanlar daha çok kendi ihtiyaçlarını üretip tüketmeye çalışmışlar; pazara yönelik bir üretim faaliyeti gerçekleştirilmemiştir. Sanayileşme dönemi ile birlikte girişimcilik ve işletmecilik de hızla gelişmiştir. Sanayileşme Dönemi Sanayi devrimi ile birlikte 1750 den itibaren teknolojik alt yapının gelişmesiyle birlikte büyük ölçekli işletme olgusu gündeme gelmiş ve işletmecilik faaliyeti fazla sayıda çalışanın bir araya getirilip çalıştırılmasıyla geniş ölçekli üretim yapılmasına dayalı bir hâle bürünmüştür. Bu devrimle birlikte ortaya çıkan fabrika sistemi, küçük ve

dağınık üretim birimlerinin tek bir çatı altında toplanması ve merkezileşmesi sonucunu doğurmuştur. Fabrikalar geniş ölçekli üretimle ortaya çıkan paydan kâr etmiş, teknolojik gelişmelerin artması da hem üretim hacmini hem de kârı artırmıştır. İşletmeler büyüdükçe ham maddeyi daha büyük miktarlarda ve daha ucuza alma imkânına sahip olmuş ve iş bölümü ve uzmanlaşma üretimdeki verimliliği artırmıştır. Sanayi Devriminin ortaya çıkardığı fırsatlar, girişimciliği artırmış; ticari açıdan elverişli pek çok buluş ve yeni üretim teknikleri ortaya çıkmıştır. Bu girişimci ruh, işletmeciliğin ve yaşam standardının gelişmesine yol açmıştır. Bu dönüşüm de üretilen mallar için talebi artırmıştır. Üretim döneminde işletmeler genel piyasa taleplerini dikkate almış, tüketici istek ve ihtiyaçlarına ayrıntılı bir ilgi göstermemiştir. Pazarlama dönemi ile birlikte işletmecilikte müşteri yönelimli ya da odaklı olma eğilimi artmıştır. Üretim Dönemi 20. yüzyılın başlarında üretilen mallara ilişkin talep arttıkça işletmeler üretimdeki süreçlere daha fazla odaklanarak verimliliği ve etkinliği artırmaya çalışmıştır. Çalışma şekli tamamen uzmanlaşmaya dayalı bir içeriğe bürünmüş; Henry Ford un işletmeciliğe getirdiği montaj hattı, pek çok endüstride ortak uygulamaya dönüşmüştür. İşletme sahipleri, yönetimin uzmanlık gerektiren bir iş ya da işlev olduğunun kabulü ile birlikte sorumluluğu işletme yönetimi konusunda uzmanlaşmış bir yönetici sınıfına bırakmaya başlamıştır. İşletmelerde daha kısa sürede daha fazla üretim gerçekleştirmek temel odak noktası olmuştur. Üretim döneminde işletmeler, dış çevre ve etkilerden çok; iç süreçlere odaklanmıştır. Tüketici istek ve ihtiyaçlarına yönelik ilgi bu dönemde çok fazla görülmemektedir. Bunun yerine işletmeler piyasa taleplerini daha genel hatlarla yorumlayarak üretilecek ürünlere karar vermiştir. Tüketicilerin ürünün ayrıntısına yönelik farklı tercihleri, üretime yansımamıştır. Örneğin Henry Ford un fabrikalarında üretilen arabaların tamamı siyah renkte üretilmiştir. Pazarlama Dönemi 1930 dan itibaren tüm dünyada etkili olan büyük ekonomik krizin etkisiyle işletmeler artan üretim hacmini doğrudan satışa çevirememiştir. Bu ise yöneticilerin pazarlamaya daha fazla dikkat göstermesine sebep olmuş; satış ve reklam yeni bir önem kazanmıştır. Bu dönemde satış ve pazarlama eş anlamlı kelimeler hâline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra tüketim mallarına yönelik talepte bir patlama yaşanmıştır. Bu gelişme ile birlikte işletmeler arasındaki rekabet de artmıştır. Artık işletmeler pazarlamanın yalnızca satış demek olmadığını keşfetmeye başlamıştır. Böylelikle işletmeler, tüketici istek ve ihtiyaçlarına yönelik analizler gerçekleştirmiş ve bu ihtiyaçları tatmin edecek ürünler tasarlamaya çalışmışlardır. Bir başka ifadeyle artık işletmecilikte müşteri yönelimli olma olgusu gündeme gelmiştir. İşletmelerde pazarlama araştırması yapan birimler oluşturulmuş; gerçek üretime başlamadan önce tüketici istekleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylelikle tüketici daha önce otomobil almak istediğinde siyah renge mahkûmken artık istediği renkte arabayı alabileceği bir ortama kavuşmuştur. Bu dönemde işletmeler ayrıca ürün ve hizmetlerini rakiplere göre farklılaştırmaları gerektiğini de anlamıştır. Müşterilerin zihinlerinde bir mal, hizmet ya da şirkete ilişkin bir kimlik oluşturma süreci olarak tanımlanabilecek markalaşma,

pazarlama yönelimli şirketlerin kullandığı önemli bir araç hâline gelmiştir. Marka, firmanın ürününü rakiplerin ürünlerinden ayıran isim, işaret, sembol, tasarım ya da bu unsurların bir bileşkesi olabilmektedir. Markalaşmanın dünyadaki ilk önderlerinden biri küçük bir lokanta satın alarak bunu dünya çapında bir lokanta zincirine (McDonald s) dönüştüren Ray Kroc tur. Pazarlama döneminde işletmeciliğin yapılış şekline ilişkin köklü değişiklikler ortaya konulmuştur. En küçük işletmeler bile bu dönemle birlikte müşteri istek ve ihtiyaçlarının önemini anlamıştır. İlişki dönemi ile birlikte işletmeler açısından yeni müşteriler elde etmek kadar eldeki müşterileri korumanın da önemli bir mücadele alanı olduğu kabul edilmiştir. İlişki Dönemi Çağdaş işletmecilik artık yeni bir döneme girmektedir. Sanayi toplumunda üretimdeki ilerleme ve gelişmeler işletmecilik sürecine yön verirken yeni dönemde bilgi teknolojisindeki ilerlemeler, işletmeciliği derinden etkilemektedir. Bilgi iletişim teknolojisindeki gelişmeler işletmelerin hem müşterileri, çalışanları, tedarikçileri ile hem de diğer kuruluşlarla derin ve doğrudan bağlantılar kurma imkânını artırmıştır. Dolayısıyla işletmeler artık karşılıklı fayda ortaya çıkarma amacına yönelik bu tür ilişkiler geliştirme üzerine odaklanmaktadır. Geleneksel işletmecilik anlayışında işletmeler değişim ya da etkileşim sayısına odaklanırken, taraflar arasındaki iletişim ya da etkileşim önemli bir konu olarak görülmezdi. Bu bakış açısında önemli olan en az bir kere satış yapabilmek için mümkün olduğunca fazla sayıda müşteriyi cezp etmekti. Fiyat indirimleri, kuponlar gibi uygulamalarla kısa vadeli satın alma kararlarına etki etmek amaçlanmaktaydı. Ancak ilişki dönemi ile birlikte işletmeler, yeni müşteriler aramak kadar mevcut müşterileri korumanın da önemli bir strateji olduğunu kavrayarak, mevcut müşterileri ile uzun vadeli ilişki oluşturma konusuna verdikleri önemi artırmıştır. Böylelikle işletmeler müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına yönelik olarak doğru algı oluşturma imkânına da kavuşmuştur. Bu ise işletmelerin ürün ve hizmetlerini rakiplerine oranla farklılaştırmalarına olanak sağlamış ve rekabet avantajlarını artırmıştır. İlişki dönemi ile birlikte işletmecilikte yaratıcılık ve yenilik gibi olguların önemi artmıştır. Yarının işletme yöneticilerinin, küresel dünya içerisindeki bu karmaşık ilişki ağını yönetebilmek için, daha vizyoner ve yaratıcı bir bakış açısına sahip olması gerektiği açıktır. İŞLETME BİLİMİ VE DİĞER BİLİM DALLARI İLE İLİŞKİSİ Bir bilim dalı olarak işletme, işletme içi ve dışı süreçlerle ilgili olarak sebep-sonuç ilişkilerini ele alarak, kurumsal amaçlara etkin ve verimli bir şekilde nasıl ulaşılabileceği sorusunu sistematik bir bilgi birikimi ile cevaplamaya çalışır. Doğal olarak bu çalışmalarda diğer bilim dallarının da etkisi ve katkısı söz konusudur. Bu nedenle işletme bilim dalı, iktisat bilimi, davranış bilimleri, hukuk bilimi, matematik-istatistik bilimi ve bilgi teknolojileri dalları ile yakından ilgilidir. İktisat ve İşletme Bilim Dalı İktisat bilimi, insan ihtiyaçları ile bu ihtiyaçları karşılamak için mal ve hizmetlerin üretimini, bölüşümünü ve tüketimini inceleyen; ne üretmeli, nasıl üretmeli ve kimler için üretmeli sorularına cevap arar. İşletmeler, bir ülkedeki ekonominin temel

Ekonomik yaşamı bir bütün olarak ele alan iktisat bilimi, işletme bilimine kıyasla daha kapsamlı ve daha kuramsal bir nitelik göstermektedir. İnsan kaynağı işletmeler açısından en önemli kaynak olduğundan onun davranışının sebpe ve sonuçlarının anlaşılması işletmecilikte son derece önemlidir. unsurlarındandır. İktisat bilimi açısından önemli olan toplumsal ihtiyaçların nasıl karşılanıp ekonomik refahın nasıl elde edileceği iken işletme bilim dalı, bireylerin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde inceleyerek bu ihtiyaçları giderecek mal ve hizmetlerin üretilmesi için uğraşır. İşletme yönetiminde ekonomik koşullara ilişkin olarak mevcut ve gelecekteki durum hakkındaki bilgiler son derece önemlidir. Ekonomik yapının özelliklerini bilmeden işletme amaçlarını gerçekleştirmek imkânsızdır. Bu durumda iktisat ve işletme bilim dallarının karşılıklı etkileşim içerisinde ve birbirini tamamlayan iki toplumsal bilim olduğu açıktır. Davranış Bilimleri ve İşletme Bilim Dalı Davranış bilimleri, birey ve grup olarak insanların çeşitli özelliklerini, tutumlarını ve karşılıklı etkileşimlerini çeşitli yöntemlerle inceleyerek insanı ve içinde bulunduğu grubu tanımaya çalışan sosyal bilim topluluğudur. Psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve örgütsel davranış bu topluluğunun belli başlı dallarındandır. İşletmelerde en önemli unsur insan unsuru olduğundan, onun davranışının sebep ve sonuçlarının anlaşılması, işletme yönetimi açısından son derece önemlidir. İnsan unsuru olmaksızın bir işletmenin varlığından söz edilemez. Bu nedenle, insanı çeşitli yönleriyle inceleyen davranış bilimleri işletmeler açısından dikkate alınması gereken bir bilim dalı olmaktadır. Toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylar sosyolojinin araştırma konusudur. Bu bağlamda toplumun yapısı, organizasyonu, işleyişi ve değişimi gibi konular sosyoloji alanını oluşturur. İşletmeler de belirli bir toplumsal yapı içerisinde faaliyet gösterdiğinden toplumsal yapıya ilişkin bir bilgi alt yapısına sahip olmak ve toplumsal kurallara uygun hareket etmek zorundadır. Bu ise ancak sosyolojinin yardımı ile mümkün olabilecektir. Dolayısıyla işletme bilim dalı ile sosyoloji arasında yakın bir ilişki söz konusudur. Psikoloji ise insan davranışlarını ve zihinsel işleyişi bilimsel bir bakış açısı ile ortaya koymaya çalışan bir disiplindir. Psikoloji, davranışı beyin ve çevre etkileşimi ile açıklamaya çalışır. Sosyal psikoloji ise toplum içinde bireyin davranışlarını inceleme konusu yapmıştır. Her iki alan da işletmelerde insanın daha iyi anlaşılmasını sağlamak suretiyle, olumlu bir iş ortamı oluşturulmasında ve iş gücünü motive etmede faydalı bilgiler sağlamaktadır. Örgütsel davranış da gruplar arası ilişkiler, çatışma ve yönetimi sosyal uzlaşma ve değişim yönetimi gibi alanlarda işletme yönetimine katkı sağlamaktadır. Hukuk ve İşletme Bilim Dalı Hukuk kelimesi toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasalar bütününü ifade etmektedir. İşletmeler belirli bir düzen içinde faaliyette bulunurlar. Bu düzenin sınırlarını belirleyen hukuk olduğu için işletme bilim dalı ile hukuk arasında sürekli bir ilişki mevcuttur. Bu ilişki işletmelerin kuruluş aşamasında başlayıp faaliyetlerini gerçekleştirme, amaçlarına ulaşma ve başta müşteriler olmak üzere toplumun farklı kesimleriyle ilişkilerini düzenleme sırasında devam etmektedir. Eğer bir iş ya da faaliyet hukuk tarafından yasaklanmışsa, işletmeler bu faaliyetlerden uzak durmak zorundadır. Her tür işletme faaliyetinde hukuk kurallarına uygun hareket etmek işletmeler açısından temel bir zorunluluktur. İşletmeler hukuk dallarından,

borçlar hukuku, ticaret hukuku, şirketler hukuku, usul, icra, iflas hukuku ve iş hukuku ile çok yakın ilişki içerisindedir. Matematik-İstatistik ve İşletme Bilim Dalı İktisadi mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren işletmelerde faaliyetlerin amaca ulaşmada etkinliğini ölçmek için bir dizi istatistiksel ve matematiksel teknik kullanılmaktadır. İşletmelerde tedarik ve üretim sürecinde, ekonomik sipariş miktarı, stok kontrolü, maliyet düşürme, kâr artırma gibi konulardaki sorunlara en iyi çözümü bulabilmek için istatistik ve matematikten yararlanılır. Sağlıklı üretim denetimini mümkün kılan kalite kontrolü, pazarlama araştırması, çalışan ihtiyacında meydana gelen değişiklikler gibi unsurlar işletmelerin istatistiksel ve matematiksel tahmin yöntemlerini ve yöneylem araştırmasını yaygın bir şekilde kullanmasını zorunlu hâle getirmektedir. Denetim sisteminin kurulup işletilmesinde de matematik ve istatistik bilimlerinden yararlanılmaktadır. Özellikle çağdaş dünyada bilgisayar ve internet altyapısındaki gelişmeler, eskiden çok uzun bir sürede ve yüksek maliyetle elde edilebilecek bilgilerin, kısa zamanda ve daha sağlıklı bir şekilde sağlanmasına yol açmıştır. Matematik ve istatistik bilgilerine dayalı bu tür bilgisayar programlarının işletmelerde pek çok sorunun çözümüne katkı sağladığı açıktır. İçinde bulunduğumuz cağın bilgi toplumu olarak ifade edilmesi bilginin ve bilgi teknolojilerinin işletmecilik açısından da son derece önemli bir olgu olduğunun kanıtıdır. Bilgi Teknolojileri ve İşletme Bilim Dalı Son dönemde bilgisayar teknolojisinde ortaya çıkan hızlı gelişmeler, işletmelerde elektronik bilgi işlem sistemlerinin yaygın bir şekilde kullanılması sonucunu doğurmuştur. Bilginin ticari alana aktarılması ve uygulanmasındaki yenilikler inanılmaz bir hız kazanmıştır. Bu ise bir taraftan bilginin işletme açısından önemini artırırken diğer taraftan da bu bilginin kullanımı ile mal ve hizmetlerde değişiklik yapma zorunluluğunu getirdiğinden mal ve hizmetlerin yaşam sürelerini kısaltmaktadır. Bilginin öneminin artmasından hareketle işletmelerde bilgi yönetimi konusu önemli bir başlık hâline gelmiştir. Bu doğrultuda müşterilere en iyi ürün ya da hizmeti sunma yeteneğini artırmak amacıyla bilginin örgütsel bir varlık olarak elde edilmesi, paylaşılması, semeresinin alınması ve ondan kaldıraç etkisinin yaratılması sürecinin planlı ve yapısal bir bakış açısıyla gerçekleştirilmesi önemli bir kurumsal çaba hâline dönüşmüştür. İşletmenin performansını, verimliliğini ve rekabet gücünü artırmak, organizasyon kararlarını ve faaliyetleri iyileştirmek ve en iyi uygulamaları elde etmek, maliyetleri düşürmek ve yenilikçi bir organizasyon oluşturmak gibi konularda bilgi teknolojileri işletmelere büyük katkı sağlamaktadır Bilgi sistemi yaratan bilgi teknolojisi, bir örgütün dijital sinir sisteminin bel kemiğini oluşturur. Çünkü teknoloji bilginin sağlayıcısıdır. Bilgi yönetiminde teknolojinin önemi şöyle ortaya konulabilir: Teknoloji, geniş bir veri miktarının alınmasını, özümlenmesini, bir yerden diğerine aktarımını ve paylaşılmasını sağlar. Teknoloji var olan bilgiyi geliştirir, otomatikleşmiş çözümler için temel oluşturur ve kullanıcıya bilgiye kolayca ulaşma imkânı verir. Teknoloji sayesinde veri, yararlı bilgiye dönüştürülüp birçok farklı yerde depolanabilir. Bilgi teknolojisinin kullanımı yolu ile hem dış çevredeki unsurlarla ilişki kurulması hem de örgüt içerisinde bilgi yaratma ve paylaşma stratejisinin oluşturulması sağlanır. Daha somut bir şekilde bilgi teknolojileri işletmecilikte aşağıdaki noktalar açısından önemli bir stratejik silah görevi görür:

Bilgi teknolojisi işletmenin, fiziksel ve endüstriyel sınırlarının ötesine genişlemesini sağlayarak geleneksel rekabet avantajı kaynaklarının olumsuzluklarını ortadan kaldırır. Bilgi teknolojisi yoluyla işletmeler, vizyonlarını iç ve dış çevreye iletebilirler. İhtiyaç duyulan özel ve eş zamanlı bilgi, bilgi teknolojisi sayesinde elde edilebilir. Bilgi transferi ile işbirliği fiziksel sınırların ötesine genişletilerek, yenilikçi ve yaratıcı faaliyetler desteklenebilir. İşletme, bilgi teknolojisini yeni müşteri ve kâr kaynağı keşfetmek için kullanabilir. İşletme, bilgi teknolojisinden zaman, hız, atiklik ve enerji kompresörü olarak yararlanabilir. Takımlar arası işbirliği bilgi teknolojisi sayesinde sağlanabilir. Bilgi teknolojisi sayesinde işletme birçok pazara girebilir ve sanal pazarlar yaratabilir. Çağdaş işletmeler, yeni ürün, hizmet, tasarım ve süreç ortaya çıkarmada bilgi teknolojisinden yararlanabilir.

Özet İşletme İle İlgili Temel Kavramlar İşletmelerin ve ekonomik yaşamın temeli insan istek ve ihtiyaçlarıdır. İşletmeler bu ihtiyacı gidermek amacıyla başlıca üretim faktörlerinin bir araya getirilerek mal ve hizmetlerin üretildiği ve satıldığı ve tüm bunların sonucunda kâr elde etmenin amaçlandığı kurumlardır. Bu doğrultuda bir üretim faktörü olarak girişimci, diğer üretim faktörlerini (doğal kaynaklar, emek, sermaye ve bilgi) bir araya getirerek sürecin riskini üslenmekte ve sonuçta ortaya çıkan kâr ya da zarar doğrudan ona ait olmaktadır. Bu sürecin içerisinde gerçekleştiği ekonomik sistemlere ilişkin dünyada farklı uygulamalar mevcuttur. Hangi mal ve hizmetlerin kim tarafından, ne kadar üretileceğini ve süreç sonucunda ortaya çıkan değerlerin kime ait olacağı sorularını cevaplamaya çalışan ekonomik sistemler, hiçbir devlet müdahalesini hoşgörmeyen ve sürecin tamamının özel sektör tarafından yürütülmesi gerektiğini belirten saf kapitalizmden, tamamen devlet kontrolünde ya da sahipliğinde bir işleyiş öngören güdümlü ekonomi ya da komunizme kadar geniş bir aralıkta ortaya çıkmaktadır. Yönetimin uzmanlık gerektiren bir işlev olduğunun kabul edilmesi ile birlikte sahiplik ve yöneticilik birbirinden ayrılmış ve bu süreci profesyonel olarak yöneterek çalışan ve bu iş karşılığında bir ücret alan bir grup, yönetici grubu şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu sürecin yönetilmesinde en önemli iki temel ilke etkinlik ve verimliliktir. Etkinlik hedefe tam olarak ulaşma odaklı bir prensip iken verimlilik ise kaynak hassasiyetini vurgulayan, az kaynak kullanarak mümkün olan en fazla faydayı ortaya çıkarma gerekliliği üzerinde duran bir ilkedir. Ekonomik örgütlenmelerin tarihsel gelişimine baktığımzda ise sömürgecilik döneminden başlayıp içinde bulunduğumuz ilişki dönemine kadar süren bir gelişim sürecinden söz edebiliriz. Bu süreçte zamanla işletmeciliğin çok daha müşteri merkezli hale gelerek üretilen mal ve hizmetlerin hem sayıca hem de nitelik açısından zenginleştiğini görmekteyiz. Sistematik bir bilgi birikimi ortaya koymaya çalışan işletme bilim dalı, bu amaca yönelik olarak diğer bilim dallarından da yararlanır. İktisat, davranış bilimleri, matematik-istatistik ve hukuk bilim dalları bu noktada işletme bilim dalının en çok ilgilendiği disiplinlerdir.

Ödev İşletme İle İlgili Temel Kavramlar Maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisini örneklerle açıklayarak 200 kelimeyi aşmayacak bir metin hazırlayınız. Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan ödev bölümüne yükleyebilirsiniz.