Avrupa Medyas ndaki Yans malar ile Almanya ve Türkiye Utku Pazarkaya İlk olarak İstanbul üzerine yapõlan bir saatlik televizyon röportajõndan bir alõntõ: "Yüksek ekonomik konjonktür ve Akdeniz yaşam tarzõ, yabancõ konuk işçileri halen Avrupa nõn ekonomik açõdan en dinamik kentine çekiyor. Jet-set ler, girişimciler ve her şeyi arkada bõrakõp yepyeni bir başlangõç yapanlar metropolün çağrõsõna uyuyor ve şanslarõnõ deniyorlar." Röportajdan yola çõkõlarak özel kanal Vox"da kentin modern ve özel taraflarõ sergileniyor. En büyük metropollerden birisinin yalnõzca olumlu yanlarõnõ aktaran bir röportaj bu. Kõsa süre önce Ankara hakkõnda da olumlu yazõlar yazõlmõştõ: Çirkin ördek kendine bakõm yapõyor", röportajõn başlõğõ böyleydi. 9
Avrupa Medyas ndaki Yans malar ile Almanya ve Türkiye Ancak Türkiye nin başka yüzü de var. AFP (Agence France-Presse) 11 Mayõs ta bir Türk milletvekilinin karõsõnõ dövdüğünü bildirmiştir. Bu ajans haberinin son cümlesi şöyleydi, aynen alõntõdõr: "Yapõlan bilimsel araştõrmalara göre, Türk kadõnlarõnõn yüzde 97 si yaşamlarõnda en azõndan bir kere şiddet kurbanõ oluyor veya göz dağõ veriliyor." Aşağõda İngiliz tarihçisi Norman Stone un bir tezini aktarmak istiyorum. Mayõs 2006 da günlük gazete Die Welt" kendisine soruyor: Batõ daki olumsuz Türk imajõ nereden kaynaklanõyor?" Norman Stone un yanõtõ: "Sorunun özü, belki de Almanya daki Türklere ne olduğudur. Türkler Almanya da biraz sorunlu olarak öne çõkõyorlar." Entegrasyonlarõ çok uzun sürüyor. Tarihçi Norman Stone un tezi böyle. Ve ekliyor, aynen alõntõdõr: İlginç olan bunun bir Alman sorunu olmasõ - Fransa ve İngiltere deki Türklerde bu sorun yaşanmõyor." Stone a göre Türkler hakkõndaki olumsuz imajõn nedenlerinden birisi, belki de Almanya daki Türklerdir. Burada son haftalar ve aylarda Almanya da tedirginlik yaratan birkaç habere değinmek gerekiyor. Berlin de üç kardeş yargõlanmõş ve bunlardan birisi kõz kardeşini öldürdüğü için hüküm giymişti. Bunun nedeni ise, kõz kardeşinin yaşam tarzõnda bizim ölçütlerimize göre tamamen normal kabul edilen bazõ değişimlerin meydana gelmesi ve bu değişimlerin ona uygun gelmemesiydi. Bu olay da rejisör Theo van Gogh un öldürülmesinde olduğu gibi, başarõsõz kalan entegrasyon üzerindeki hararetli tartõşmalara neden oldu. 10
Utku Pazarkaya Medyaya yansõyan en son olaylardan birisi de şudur: Nisan 2006 da Türk kökenli iki kadõn, tesettürlü olarak okulda derse girdiler. Raporda bildirildiğine göre, 18 yaşõndaki kõzlarõn başõnda Burka vardõ, ancak bu daha sonra teyit edilmedi. Kõz öğrenciler örtünmek için birer Niqab taşõyorlardõ. Sonuç olarak, Bonn daki resmi okul, okul düzeninin bozulduğunu ileri sürerek kõzlarõ dersten çõkardõ. Demek ki dini tolerans başörtüsüne kadar uzanõyor, fakat Niqab için yeterli gelmiyordu. Medyaya yansõyan bir örnek daha: Alman yurttaşõ olan, ancak daha sonra Alman makamlarõndan izin almadan tekrar Türk yurttaşlõğõna geçen birlerce Türk. Olumsuz haberler listesini rahatlõkla çoğaltabilirim. Örneğin Berlin Rütli-Ortaokulundaki öğretmenin yardõm çağrõsõ. Bu listenin rahatlõkla uzatõlabilmesinin bir nedeni de kamuoyunun yabancõ, Müslüman, başörtüsü gibi kavramlarla Türkleri her zaman bir arada düşünmesidir. Alman medya araştõrma enstitüsü Media Tenor"un Mayõs 2006 da yayõnladõğõ araştõrma, Müslümanlarõn son 16 aydaki medya imajõnõn hep olumsuz olduğunu göstermiştir. Burada Mayõs ayõndaki güncel bir habere de değinmek gerekiyor. Avusturya İçişleri bakanõ Liese Prokop, bakanlõğõnõn yaptõğõ bir araştõrmaya göre Müslümanlarõn yarõsõndan azõnõn, yani sadece yüzde 45 inin entegre olmaya hazõr olduklarõnõ gösterdiğini bildirmiştir. Bu gibi raporlar, tarihçi Stone un tezine göre Türkiye imajõna gölge düşürmektedirler. Almanya daki Türk göçmenlerden birisinin kendi kõz kardeşini öldürmesi üzerine, medyanõn Türkiye deki töre ve namus cinayetleri hakkõnda daha yoğun haber yapmasõ, haberciliğin doğasõnda olan bir şeydir. Bu nedenle normal koşullarda önemsiz görünüp, medyada yer almayacak vakalar haber konusu yapõlmaktadõr. Örnek: 22 Nisan tarihli Süddeutsche Zeitung" tan bir haber: Başlõk: "Nişan bozuldu - kadõn Türkiye de öldürüldü". Gazeteler 2000 yõlõndan bu yana 11
Avrupa Medyas ndaki Yans malar ile Almanya ve Türkiye Türkiye de 2000 kişinin kan davasõ nedeniyle öldürüldüğünü yazõyor. Daha geçen yaz Spiegel" Türkiye de 600.000 kõz çocuğunun okula gidemediğini, sõrf kadõn olduklarõ için büyük bir kitlenin aşağõlanmakta, köleleştirilmekte olduğunu ve şiddete maruz kaldõğõnõ yazmõştõr. Ülkedeki kadõnlarõn üçte birinin okuma yazma bilmediği bildirilmektedir. Ve yine bildirildiğine göre, Güneydoğu'da her iki evlilikten biri zorla evlendirme olup, ailenin namusunu kirlettikleri için öldürülen yüzlerce kadõnõn sayõsõ, yõldan yõla artmaktadõr (27.6.05). Bu nedenle haberler kõsmen Türkiye nin korkutucu imajõnõ göstermektedir. Dikkat çekici nokta Alman gazetelerindeki Türkiye haberlerinin çokluğudur. Yaptõğõm küçük bir veri bankasõ araştõrmasõ göstermektedir ki, Welt" de bir yõl içinde başlõğõnda Türkiye" sözcüğü bulunan 216 makale yayõnlanmõştõr. Bu rakamõ, Türkiye nin tersine AB ye bundan sonra ilk üye olacak ülkeler olan Bulgaristan ve Romanya hakkõndaki haberlerle karşõlaştõrdõm. Bu ülkelerin her biri için sadece 40 makale yayõnlanmõş durumda. TAZ" da da (günlük gazete) durum aynõ. Bu gazetede Türkiye hakkõnda 200 makale yayõnlanmõşken, Romanya ve Bulgaristan için toplam 50 makale yayõnlanmõş. "TAZ" da Türkiye hakkõnda Bulgaristan a oranla on kat daha fazla haber yayõnlanmõş. "Süddeutsche Zeitung" taki sayõlar da buna yakõn. "Die Zeit" ta bir yõl içerisinde başlõğõnda Romanya ve Bulgaristan geçen ikişer makale var. Türkiye sözcüğünü aradõğõmda bulduğum sayõ 24. Son dört ayda Welt, Zeit, Spiegel ve Süddeutsche deki haberlere bir göz attõm ve bunlara kõsaca değinmek istiyorum. 1. Her zaman olduğu gibi önce olumlu olanlar. Bu haberler, özellikle gazetelerin ekonomi sayfasõnda yer alõyor: Türkiye, yatõrõm yapmaya değecek bir ülke olarak görünüyor. 12
Utku Pazarkaya "Die Zeit" şöyle yazõyor: "Türkiye nin on yõl içerisinde Avrupa nõn katalizatörlüğüne artõk gereksinim duymamasõ büyük olasõlõktõr. Türkiye kendi potansiyeli ile bir kaplan olabilir." Ve şöyle bir kehanette bulunuyor: "Hiçbir zaman girmeyecek bile olsa, AB ye yakõnlaşma Türkiye ye bu yolda yardõmcõ olacaktõr." 29 Nisanda "Welt" özellikle İngilizlerin ve Almanlarõn Türkiye de ev satõn aldõklarõnõ bildiriyor. Buna göre ilk üç ayda İngilizler 588, Almanlar 267 gayri menkul veya arsa almõşlar. Welt" 6 Aralõktaki bir makalede Türkiye nin fuar konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu yazõyor. Ayrõca Türkiye nin inşaat sektöründe anahtar pazar olduğu bildiriliyor. Ve Süddeutsche Zeitung, Bosch un Türkiye de 3000 kişilik yeni istihdam yaratmak istediğini bildiriyor. 2. İnsan haklarõ ve kiliselerin durumlarõ hakkõndaki haberler daha az olumluydu: Trabzon daki bir papazõn öldürülmesinden sonra, Hõristiyan din adamlarõna yönelik saldõrõlar ve ölüm tehditleri üzerine çok sayõda haber yayõnlandõ. 10 Nisan tarihli Spiegel de Kilisede ölüm" başlõğõ altõnda "Hõristiyanlar kendi dini vecibelerini özgürce yerine getirebiliyorlar, ancak uygulamada kiliselerinin hiçbir söz hakkõ yok" diye yazõyordu. 3. Kürtler konusunda da pek olumlu haberler yoktu. Buna rağmen "Süddeutsche" gazetesi "Yeni yol. Türkiye mahalli televizyonlarda Kürtçe yayõnlara izin veriyor" başlõğõnõ kullandõ. "Die Welt" İkinci Dünya Savaşõndan sonra Avrupa daki en büyük cinayet olan eski Yugoslavya daki etnik temizlik ile paralellik kuruyor. Burada kõsa bir bölümü aktarmak istiyorum: 13
Avrupa Medyas ndaki Yans malar ile Almanya ve Türkiye "Çatõşmanõn en kötü yõllarõnda Kürtler 3800 den fazla köyden sürüldü - bunlar, Bosna da iğrenç olaylarõn olduğu, dünya kamuoyunun bu olaylar için etnik temizlik sözcüğünü kullandõğõ ve sorumlularõ mahkeme önüne çõkardõğõ bir zamanda oldu." 4. Ordunun etkisi söz konusu olduğunda, Türkiye nin medyadaki imajõ hep olumsuz. Türkiye parlamentonun değil, ordunun söz hakkõna sahip olduğu bir Yarõ demokrasi" olarak görülüyor: Spiegel 13 Şubatta şöyle yazõyor: "Bireyin özgürlüğü mü, yoksa devletin laiklik ilkesi mi? Türkiye çoğu zaman ordunun baskõsõ altõnda sonuncusu yönünde karar aldõ." Kişisel bir açõklama yapmama izin veriniz - dün Türkiye de yüksek bir yargõcõn öldürülüşü ile ilgili olarak da diyebiliriz: Bu değerlendirme özgürlük ilkelerinin tersine döndürülmesidir - Ortaçağdan bu yana yalnõzca laik devletin bireyin özgürlüğünü garanti edebileceği konusunda hiç kuşku yoktur. Ordunun etkisi konusunda "Süddeutsche Zeitung" tan bir makale daha - Bu makale bir kitapevine patlayõcõ madde attõklarõ ileri sürülen ordu mensuplarõna karşõ yürütülen davayõ ele alõyor. 5 Mayõs tarihli makalede şöyle yazõyor: "Hakimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu, ordunun üst kademelerinden gelen yoğun eleştiriler üzerine, mahalli savcõyõ meslekten ihraç etti ". 5. Düşünce özgürlüğü söz konusu olduğunda da Türkiye nin medyadaki imajõ olumsuzdur. Türkiye ifade özgürlüğünün kõsõtlõ olduğu bir ülke olarak görülüyor. Bunun kanõtõ olarak da Orhan Pamuk ve Hrant Dink gibi yazarlara karşõ açõlan davalar gösteriliyor: 20 Ekim 2005 tarihli "Zeit" gazetesinde Salman Rüshdie "Türkiye en ünlü 14
Utku Pazarkaya yazarõna karşõ dava açtõ. Avrupa buna tahammül edemez" diye yazõyor. Zeit" õn bir diğer makalesinde yeni Türk Ceza Kanunun iki maddesinin, yani 301. ve 305. Maddelerin sanatçõlar ve gazeteciler aleyhinde tekrar tekrar dava açõlmasõnda kullanõldõğõ ve aşõrõ kuşkucu ve düzenlemeler olduğu belirtiliyor. 6. İslamlaşma sözcüğü hakkõnda oldukça kõsa şunlarõ belirtmek istiyorum Günlük gazete Die Welt" ten iki alõntõ. 19 Kasõm da gazete ile yaptõğõ bir mülakatta Salman Rushdie şöyle diyor: "İslamcõlarõn etkisi Türkiye de bugüne kadar çok büyüktü. Bu nedenle, kanaatimce Avrupa nõn Türkiye ye karşõ belirli bir kuşku duymasõ çok haklõdõr. Türkiye AB ye girmek istiyorsa, bir Avrupa ülkesi olmalõdõr - ve bu çok uzun sürebilir." Welt" gazetesinden aldõğõm ikinci alõntõ 11 Şubat tarihli. Yazar burada kendi ifadesi ile Türkiye politikasõnõn kõrõlma noktalarõ hakkõndaki şaşkõnlõğõnõ dile getiriyor. Alõntõ: "Uzun süreden beri devam eden İmam-Hatip tartõşmasõ, özel bir karşõtlõk oluşturmaktadõr. Öğrenciler arasõnda yapõlan anketler, Batõ hakkõndaki bilgilerin çok az olduğunu, Batõ uygarlõğõnõn "ahlaksõz" olarak görüldüğü önyargõnõn yaygõn olduğunu göstermektedir. AB ye girişi öncelik olarak belirleyen bir hükümetin özellikle bu yöndeki politikalarõn açõkça reddedildiği bu gibi okullarõ desteklemek istemesi, iktidar partisi AKP sõralarõnda mevcut olan belirli bir düşünsel ayrõşmadan kaynaklanmaktadõr." Konularõn listesi uzatõlabilir, örneğin AFP nin bildirdiğine göre Meclis Başkanõ ve AKP Kabine üyelerinin muhteşem" bulduklarõnõ söyledik- 15
Avrupa Medyas ndaki Yans malar ile Almanya ve Türkiye leri Kurtlar Vadisi" adlõ propaganda filmi hakkõndaki haber. Ancak ben burada sözlerime son vermek istiyorum. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye nin medyadaki imajõ her zaman ve her yerde aynõ değildir, ancak genelde olumsuzdur. Medyada olumlu olarak öne çõkarõlan ülkenin dinamiğidir; hem ekonomik alandaki, hem de politik alandaki. Ayrõca modern metropollerdeki Turkish Way of Life da medyada yer almaktadõr. Bu yeni bir durum. Bunun nedenlerinden biri de örneğin Christoph Daum gibi tanõnmõş Almanlardõr. Bu kişiler Türkiye ye karşõ anlayõş gösterilmesi yolunda çaba sarf etmekte ve ülkeye olumlu gözle bakõlmasõnõ sağlamaktadõrlar. Türkiye nin sahip olduğu kötü imajõn Norman Stone un sorunun özü belki de Almanya daki Türklerin biraz problemli olarak öne çõkmasõ ve entegrasyonlarõnõn uzun süre almasõ yönündeki teziyle açõklanõp açõklanamayacağõ sorusu yanõt beklemektedir. 16