ÜNİTE 11 Dil ve İletişim Amaçlar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Dilin tanımını bilecek, Dili oluşturan temel yapıları bilecek, Dil ile düşünme arasındaki ilişkiyi belirleyecek, Dilin işlevlerini bilecek, Kavramın nasıl oluştuğunu bilecek, Kavram ve dil arasında ne gibi bir ilişki olduğunu bilecek, Sözsüz iletişimi tanımlayacak, Konuşmanın dirikliğini anlayacak, Beyin ve dil arasında ne gibi bir ilişki olduğunu kavrayacaksınız. İçindekiler Dil Nedir? Dil ve Düşünme Dilin İşlevi Kavram Oluşturma Sözsüz İletişim Konuşma Dirikliği Beyin ve Dil Özet Değerlendirme Soruları Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar Öneriler Nasıl ve neleri düşündüğünüzü, dil ve kavramlarla ilgili gelişmenizi hatırlamaya çalışınız. Sözsüz iletişimde bulunan bireyleri inceleyiniz. Hangi durumlarda bu yolu denediklerini düşününüz.
1. DİL NEDİR? En yalın tanımı ile dil, bireyler arasındaki anlaşma aracıdır. Dil, bireylerin doğayla, çevreleriyle ve öteki bireylerle kurdukları ilişkilerden ve bu ilişkiler çerçevesindeki çeşitli gereksinimlerinden doğmuştur. Bu ilişki, yalnız insanlarda değil, hayvanların birarada yaşamalarının temelinde ve iletişim biçiminde de vardır. Örneğin, kuşların çıkardığı sesleri iletişim amacıyla kullandığını görürüz. Bu ilişkiyi anlatan iletişim süreçlerinde dil, hem toplumsal, hem de kültüreldir. Yaşantılar dil aracılığı ile toplumsallaşır ve yeni kuşaklara aktarılır ve bireyler tarafından öğrenilir. 1.1. Dilin Öğrenilmesi? Dil kaç aşamada öğrenilir? Çocuk, dil öğrenirken değişik aşamalardan geçer. Bu aşamaları dört başlık altında toplayabiliriz. Birinci aşama cıvıldama aşamasıdır. Doğumdan sonraki ilk üç-dört ay içinde bebekler, bazı sesler çıkarır. Altıncı ayında çocuk kendiliğinden cıvıldama sesleri çıkarır. Kısa bir süre sonra çocuk, çevresinde bulunan insan seslerini taklit etmeye başlar. Henüz bu aşamada seslerin herhangi bir yapısı ve anlamı yoktur. Çocuk, bu sesleri çıkartmaktan büyük bir zevk alır ve tekrar tekrar bu sesleri çıkartır. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm bebekler, bu aşamada aynı sesleri çıkartırlar. İkinci aşama; tek sözcük aşamasıdır. Bir yaşındaki bebekler gerçek sözcükleri öğrenmeye ve söylemeye başlarlar. Bu sözcükler toplumsal dilin başlangıcını gösterir. Sözcük sayısı, iki ile beş yaşlarında giderek artar ve sözcük haznesi gelişir. Üçüncü aşama ise; sözcüklerden oluşan cümleler aşamasıdır. 18 ay civarındaki çocuklar iki sözcüklü kısa cümleler kurmaya başlar. Bu cümleleri sık sık tekrarlar. 24 ile 25. aylarda cümle sayısı birden artmaya başlar. Dördüncü aşama da, telegrafik söz aşamasıdır. Bu aşamada, iki-üç sözcüklü cümleler telegrafik söz adı verilen bir yapı gösterirler. Telegrafik cümlede genellikle isim ve fiil yer alır. Örneğin, Anne seninle sinemaya gidelim düşüncesini Anne sinema git cümlesi ile ifade eder. Beşinci ve son aşama uzun cümleler aşamasıdır. İki ve üç yaş arasında, çocuklar daha uzun cümleler kurmaya başlarlar. Cümlelerde kullandıkları hece sayısı artar. Şunu unutmamamız gerekir ki, her aşamada bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu farklılıklara rağmen, genellikle çocukların dil öğrenimi, değişik diller konuşan, farklı toplum ve ülkelerde aynı yapıyı gösterir. Başta basit kurallar, daha sonra karmaşık kurallar öğrenilir. - 198 -
1.2. Dilin Öğrenilmesiyle İlgili Kuramlar Çocukların dili nasıl öğrendiği konusunda klasik koşullanma kuramları ve modern psikolinguistik kuramlar birbirinden farklı görüşler ortaya çıkarmışlardır. Klasik koşullama kuramına göre, konu şöyle açıklanabilir. Çocuk değişik sesler çıkardığında, ona bakan kişi (anne, bakıcı, anneanne vb.) onu kucaklayarak ya da gülümseyerek ödüllendirir. Çocuk tekrar bu sesleri çıkarır, böylece çocuğun kendiliğinden çıkardığı bir ses, belirli bir bireyle koşullanma durumuna dönüşür. Edimsel koşullanma kuramının öncülerinden Skinner e göre, çocuk diğer davranışlarını nasıl öğreniyorsa, dili de aynı öğrenme süreçleri içinde öğrenir. Tek farkı, çocuğun çevresini el kol hareketleriyle değil, söz ifadeleriyle etkilemesidir. Modern psikolinguistik kuramını, dilbilimci Chomsky nin etkisi altında kalan psikologlar geliştirmişlerdir.bu kurama göre, bireyler doğuştan dil öğrenme yeteneğine sahiptir. İnsanlar dili konuşmak üzere doğumdan önce programlanmıştır. Bu genetik programı, çevre harekete geçirir. Bebek hangi koşullarda olursa olsun, çevrede konuşan olduğu sürece konuşmayı öğrenmeyi sürdürür. Bebek dili öğrenirken yalnızca bir dizi sözcükleri değil, bu sözcükleri bir dizi haline getirmesine olanak veren gramer kurallarını da öğrenir. Bu kuram, bireyin biyolojik yapısına birinci derecede önem verir. Bireyin biyolojik dil programı ile doğduğunu vurgular. Çevre koşulları ise çocuğun hangi dili, hangi sözcükleri kullanacağını belirler. 2. DİL ve DÜŞÜNME Düşünmenin aracı dildir.eğer düşünme olmasaydı, dil de olmazdı. Düşünme; dile dayanan bir etkinliktir. Birey kendini ifade etmek için, dili oluşturan işaretler, simgeler ve sözcükler kullanır. İşaretler, olaylar arasındaki doğal ilişkilerle anlam kazanır. Örneğin, havanın bulutlu olması, yağmur yağacağının işareti olarak görülür. Dil, hem algısal süreçleri etkiler, hem de belirli tür düşüncelerin daha kolaylıkla ifade edilmesini sağlar. Fakat dil, düşünmenin içeriğini bütünüyle belirleyemez, önemli bir algısal olay varsa ve bu olayın mutlaka sözle ifade edilmesi gerekiyorsa, mutlaka yeni bir sözcükle bu kavramın açıklanması gerekir. Böylece dil ve düşünce sürekli etkileşim halindedirler. 3. DİLİN İŞLEVİ Dilin toplumsal çevre ile bir etkileşim aracı olduğunu unutmamamız gerekir. Sosyal ortamda bireyler genellikle konuşarak birbirleri ile iletişim kurabilmektedirler. Dil, sembol ve ipucu niteliği kazanmış birtakım uyaranlardan ibarettir. Semboller, ses titreşimleri biçiminde, yazılı ya da ha- - 199 -
reket biçiminde (davranışsal) olabilir. Bir başka deyişle, sembolik anlam taşıyan jestler ve mimikler de gelişir. Bu anlamlar yüz kaslarının hareketleri ile anlatılır. Bazı durumlarda ise, bu mimik ve jestler, bir sözü tamamlamak ve kuvvetlendirmek için de kullanılır. Dilin, duyguları heyecanları uyarmakta olduğunu da unutmayalım. Dil, duygusal halleri yaratmada da başvurulan önemli bir araçtır. 4. KAVRAM OLUŞTURMA Kavram, aralarında belirli özellikleri paylaşan bir grup nesne ya da olaya verilen semboldür. Kavramları oluşturan çeşitli görüşler vardır. Şimdi bunları inceleyelim.? Kavram oluşturma ile ilgili görüşler nelerdir? Çağrışımsal Kuram: Bir nesne ya da olay belirli bir grubun adıyla çağrışım kurmaya başlar ve bu grubun adı iletişim kurmada yararlı olduğu sürece kullanılır. Böylece nesne ile kavram arasında çağrışım kurulur. Hipotez Oluşturma: Bu kurama göre, bir sorun çözümü üzerinde çalışan bilim adamları sürekli hipotez geliştirir ve bu hipotezleri sürekli dener ve sonuca göre de kabul eder ya da etmiyerek yeni bir hipotez geliştirirler. Kurallar Oluşturma: Kavramların temelinde de kurallar vardır. Psikologlar, özellikle işlevsel kavramların kurallarla tanımlandığını söylerler. Prototipler: Psikologlara göre her kavramın soyutlanmış bir model yapısı vardır ve bu yapıya prototip adı verilir. Kavram geliştirme alanında çalışanların çoğunluğu, hipotezin, kuralların ve prototiplerin kavram öğrenmede geçerli bir yeri olduğunu kabul etmişlirdir. Birey hipotezini kavram kuralı ya da prototipi için geliştirebilir. Prototip daha çok kuş, ağaç gibi nesnelerle ilgili alanlarda geçerlidir. Kural geliştirme ise işlevsel kavramlarla ilgilidir. Örneğin, bıçak, çatal, kalem. 4.1. Kavram ve Dil Kavramlar düşünceyi kolaylaştırır. Soyutluk ve somutluk açısından farklılık gösterir. İstanbul, Eskişehir, Ankara, Ayşe, Fatma gibi özel isimlerin dışında kalan dildeki bütün sözcükler belirli bir kavramı temsil eder. Bütün kavramlar sözcükle gösterilmez, trafik işaretleri gibi bazı kavramlar sözlü olmayan sembollerle gösterilir. - 200 -
5. SÖZSÜZ İLETİŞİM Son zamanlarda psikologlar sözel olmayan iletişimin diğer biçimleri ile ilgilenmeye başlamışlardır. Yüzyüze iletişimde doğal olarak yeralan ses tonlaması, yüz ifadeleri, mimikler, beden hareketleri, jestler, sözsüz iletişimin çerçevesini ve anlamını belirlemede etkili olmuşlardır. Konuşma dili, duygu ve coşkuları dile getirmede çoğu kez yetersiz kalır. Bu nedenle, özellikle duygusal konuşmalarda jestlere, mimiklere çok başvurulur. Beden dili; jestler ve mimiklerle gerçekleşir. Yüz ifadesi, baş, el-kol, ayak-bacak hareketleri ya da bedenin tümünün kullanımı jestleri oluşturur. Beden dili, bir toplumsal ve kültürel anlatım biçimi olduğu gibi bireysel bir etkinliktir. Bu nedenle belli bir topluma kültüre, gruba ait oluşun göstergesi olduğu kadar bir kişiliği de yansıtır. Sessizlik ya da susma, bir iletişim biçimi olmakla beraber gerekli olduğu durumlar dışında, bireye çoğu kez sıkıntı ve bazen acı veren bir olgudur. Çok uzun süre susmak iletişimi bozabilir. Uygulama 1 Çevrenizdekilerin hangi durumlarda sözsüz iletişimde bulunduklarını hiç gözlediniz mi? Bu tür iletişim daha çok neyin ifadesi oluyor? Düşününüz. 6. KONUŞMA DİRİKLİĞİ Uygulama 2 Kullanılan belirli sözcüklerin anlaşılmasını etkileyen, konuşmada farklı niteliklerin algılanmasını sağlayan etkenler nelerdir? Düşününüz. Konuşmanın algılanması, sadece ne söylendiğini değil, kimin söylediğini de kapsar. Konuşmayı dinlerken, sesin bir tanıdığa mı, bir yabancıya mı ait olduğunu ayırdedebiliriz. Konuşanın ses tonundan, onun sinirli, öfkeli, üzüntülü, mutlu olduğunu hemen anlarız. Bireyler yüksek sesle konuştuklarında, heyecanlı ve öfkeli oldukları anlaşılır. Bu bakımdan, sesin yüksekliği konuşmanın algılanmasını sağlayan bir etmendir. Bir diğer etken ise, konuşurken çıkarılan en yüksek ses ile en hafif ses arasındaki seslerin oluşturduğu dirik aralıktır. Birçok bireyin seslerinin dirik aralığı 30 desibeldir. Normal konuşan insanın dirik aralığı bu düzeydedir. Ancak, bazen bu ahenk bireyden bireye farklılık gösterir.heyecanlandıkça bu durum genişler. Birey bir konuşma yaparken neredeyse tek düze sayılabilecek kadar daralır. Bununla birlikte böyle bir tek düzelik temel perde adı verilen başka bir değişikliği - 201 -
içerir. Bazı bireylerin sesi pes, bazılarınınki ise tiz perdedendir. Bireyler heyecanlandıkça bu ses perdesi de genişler. Konuşma hızı bireyden bireye ve durumdan duruma değişiklik gösterir. 7. BEYİN VE DİL Bireylerde konuşmayı sağlayan üç sistem vardır. Sürekli ses çıkarabilen bir seslendirici araç. Karmaşık seslere kod açabilen bir kulak. Seslere anlam verebilen beyin. Bu üçlü sistemden biri, herhangi bir nedenle yetersiz, güçsüz, kusurlu olursa dil bozulur, iletişim kurulamaz hale gelir. Bir çocukta işitme yetersiz ise, çocuk konuşmayı öğrenmede birçok engelle karşılaşabilir veya imkânı yoksa hiç öğrenemeyebilir de. Beyin dil sisteminin yöneticisidir. Konuşma, temel olarak beyin kabuğundaki iki alan tarafından kontrol edilir. Dil işlevleri, her zaman değilse de çoğunlukla beynin sol yarım küresinde yer alır. Bunların sol yarım kürede olup olmaması hangi elin kullanıldığı ile ilişkilidir. Bireylerin yaklaşık %93 ü sağ ellerini kullanırlar. Geri kalan %7 si ya iki elini ya da yalnız sol elini kullanır. Vücudun bir tarafındaki kaslara giden sinirler hemen hemen beynin diğer yarı küresinde yer alır.sağ elini kullanan bireylerin konuşmasında beynin sol yarım küresi rol alır. Sol elini kullananların konuşmasında da sağ yarı küre etkindir. Konuşmada beynin hangi tarafının kullanıldığını saptamak için tıbbi olmayan bir yol vardır. Bireyin iki kulağına aynı anda, iki değişik mesaj verilir. İki mesajı aynı anda almak zordur. Genellikle bireylerin çoğu sağ kulağa verilen mesajları alırlar. Bu da, sol yarı kürenin daha işlevsel olduğu anlamına gelir. Özet Dil, bireyler arasında en temel anlaşma aracıdır. Dil gelişimi değişik aşamalardan oluşur. İlk altı ay cıvıldama aşamasıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm bebekler bu aşamada benzer sesler çıkarır. Çocuk bir yaş civarındayken tek sözcük ortaya çıkarmaya ve iletişim kurmaya başlar. 18 ay civarında iki sözcüklü, telegrafik cümleler görülmeye başlar. İkiden fazla sözcük içeren cümlelerin ortaya çıkması daha uzun zaman alır. Bu devrede çocuklar arasındaki farklılıklar gözardı edilmemelidir. Çocukların dili nasıl öğrendiği konusunda farklı görüşler vardır. - 202 -
Bunlar koşullanma kuramları ve psikolinguistik kuramlardır. Düşünmenin aracı dildir. Düşünme, dile dayanan bir etkinliktir. Dil ve düşünme sürekli birbirini etkiler. Dil bir sembol, ipucu niteliği kazanmış bir takım uyaranlardır. Bir kavram, bir grup nesne veya olayların aralarındaki ortak özellikleri belirten bir semboldür. Kavramları oluşturan çeşitli yaklaşımlar vardır. Bunlar: Çağrışımsal Yaklaşım, Hipotez Oluşturma, Kurallar Oluşturma ve Prototiplerdir. Bütün kavramlar kelimeyle gösterilmez, bazıları sözlü olmayan sembollerle gösterilir. Psikologlar, sözel olmayan iletişimin diğer biçimleri ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, jestler, mimikler, yüz ifadeleri gibi. Bireyin konuşmasının kalitesi, ses yüksekliği, dirik aralık, temel perde ve konuşma hızı gibi bazı niteliklere dayanır. Bireylerde konuşmayı sağlayan sistemler vardır. Bunlardan biri yetersiz olduğunda konuşma olmaz. Bireylerin çoğunluğunda konuşma ile ilgili alan beynin sol yarısındadır. Değerlendirme Soruları Aşağıdaki soruların doğru cevaplarını bulunuz. Cevaplandıramadığınız sorularla ilgili bölümleri tekrar okuyunuz. 1. Dille ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Bireyler arasında anlaşma aracıdır. B) Sadece toplumsal bir yapıya sahiptir. C) Hem toplumsal hem kültürel bir yapıya sahiptir. D) Kültürel çevre ile etkileşim aracıdır. E) Düşünme aracıdır. 2. Dilin öğrenilmesiyle ilgili aşağıdaki aşamalardan hangisi iki ile üç yaş arasında meydana gelir? A) Uzun cümleler B) Telegrafik söz C) Sözcüklerden oluşan cümleler D) Cıvıldama E) Tek sözcük - 203 -
3. Aşağıdakilerden hangisi kavram oluşturma ile ilgili görüşlerden değildir? A) Hipotez oluşturma B) Kurallar oluşturma C) Prototipler D) Çağrışımsal kuram E) Sembol oluşturma 4. Kavramların soyutlanmış model yapısına ne ad verilir? A) Kavram kural B) Hipotez C) Kural D) Sembol E) Prototip 5. Dilin öğrenilmesiyle ilgili aşağıdaki aşamalardan hangisinde çocuk gerçek sözcükleri söylemeye başlar? A) Cıvıldama B) Tek sözcük C) Sözcüklerden oluşan cümleler D) Telegrafik söz E) Uzun cümleler Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar Daha geniş bilgi edinmek isterseniz, yazarın da yararlandığı aşağıdaki kaynaklara başvurabilirsiniz. Cüceloğlu, Doğan. İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1992. Morgan, G.T. Psikolojiye Giriş Ders Baskı 2. Baskı (Çev. Sirel Karakaş), Meteksan Yayınları, Ankara 1973. Zıllıoğlu, Merih. İletişim Nedir? Cem Yayınevi. İstanbul, 1993. - 204 -