2012 2013 yılları İlişki Bildirimi

Benzer belgeler
Nuran DEMİR*, Zehra TOPAL*, Basri KÖYLÜ**, Evren TUFAN***, Umut Mert AKSOY**** *Arş. Gör. Dr., AİBÜ Tıp Fak. ÇERSAH AD **Arş. Gör. Dr., AİBÜ Tıp Fak.

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Son 10 yıldır ilaç endüstrisi ile bir ilişkim (araştırmacı, danışman ve konuşmacı) yoktur.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

Geriatrik depresyon tedavisinde idame EKT

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi

AĞIR ŞİDDETTE DEPRESYON SAĞALTIMI

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Bir Üniversite Kliniğinde Yatan Hastalarda MetabolikSendrom Sıklığı GŞ CAN, B BAĞCI, A TOPUZOĞLU, S ÖZTEKİN, BB AKDEDE

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Serhat Tunç 1, Yelda Yenilmez Bilgin 2, Kürşat Altınbaş 3, Hamit Serdar Başbuğ 4 1

Depresyonda Güncel Tedaviler. Doç. Dr. Murat ERKIRAN

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BİPOLAR YAŞAM DERNEĞİ Bipolar II Bozukluk

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar

[BİROL BAYTAN] BEYANI

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım: Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler. Danışman: Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

OKB DE KOMORBİDİTENİN VARLIĞI TEDAVİYİ NASIL ETKİLER? Dr.Abdulkadir Tabo

DEHB Erişkinliğe Yansımalar ve Eş Tanı

Geriyatrik Depresyon. Doç.Dr.E. Yusuf Sivrioğlu Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Diyabette Hasta Uyumu Nasıl Artırılabilir? Depresyonda Tedaviye Uyum

Üniversite Öğrencilerinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

HEMġEHRĠ ĠLETĠġĠM MERKEZĠ ÇALIġANLARIYLA STRES VE KAYGI DURUMLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

Depresyonda İşlevsel İyileşme ve Brintellix

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

PSİKOFARMAKOLOJİ-5. ANTİDEPRESANLAR Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

A.Evren Tufan, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bipolar bozukluğun ve şizofreninin remisyon ve psikotik belirtili dönemlerindeki hastaların bilişsel işlevler açısından karşılaştırılması

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Eğitim Yılı Dönem V Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Staj Eğitim Programı

SoCAT. Dr Mustafa Melih Bilgi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Dr. Nilgün Çöl Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD. Sosyal Pediatri BD.

Nöroloji servisine yatan hastalarda yüksek oranda psikiyatrik hastalıklar görülür. Prevalans %39-64 arasındadır.

Bipolar depresyonu ayırt etmek her zaman kolay mı?

Bilge Togay* Handan Noyan** Sercan Karabulut* Rümeysa Durak Taşdelen* Batuhan Ayık* Alp Üçok*

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

Uyku sorunları: Ruhsal bozukluklardaki önemi. Prof. Dr. Mustafa Tayfun Turan Erciyes ÜTF Psikiyatri AD

DOĞUM SONRASI DEPRESYON. Prof.Dr. Aslı Sarandöl Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

[RABİA EMEL ŞENAY] BEYANI

EĞİTİM VEREN BİR DEVLET HASTANESİ PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HASTALARIN TANI GRUPLARINA GÖRE SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Karma belirtili depresyon sağaltımı. Dr. Sibel Çakır İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri A.D Duygudurum Bozuklukları ve Geropsikiyatri Birimi

Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde Antidepresanlar. Doç Dr Selim Tümkaya

Major depresyon: Semptomatik iyileşme. Prof. Dr. Fisun Akdeniz

POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

Doç. Dr. Halil Coşkun. Dr. Hüseyin Kazim Bektaşoğlu

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

İNTİHAR DAVRANIŞI ÖNCESİ VE SONRASI ÖLÇME / DEĞERLENDİRME ÇG.

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Çocuk ve Ergenlerde Depresyonun İlaçla Tedavisi: Bir Gözden Geçirme

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu Yeditepe Üni. Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı

Az sayıda ilaç. Uzun süreli koruyucu kullanım İlaç değişiminin uzun sürede olması. Hastayı bilgilendirme İzleme

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

Tartışma ve olgularla Yaşamboyu DEHB

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

ÇOCUKLUK VE ERGENLİK BAŞLANGIÇLI BİPOLAR BOZUKLUKTA NÖTROFİL/ LENFOSİT VE TROMBOSİT/ LENFOSİT ORANLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi. Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

10 soruda makalelerde sık karşılaştığımız epidemiyolojik terimler Uzm. Dr. Tolga Binbay

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

İNTİHAR DAVRANIŞINDA TEDAVİ STRATEJİLERİ ve İNTİHARIN ÖNLENMESİ. Dr Çiğdem Aydemir

İki Nörodejeneratif Hastalıkta Zihin Kuramı Becerileri ve İşlevsellik Düzeyinin karşılaştırılması: Alzheimer ve Parkinson Hastalığı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Transkript:

MAJOR DEPRESİF BOZUKLUK TANISI ALAN ERGENLERDE REMİSYON SÜRESİ TEDAVİ İÇİN KULLANILAN İLAÇ SAYISI VE CİNSİYETTEN ETKİLENEBİLİR ANCAK EŞ TANI SAYISINDAN BAĞIMSIZ GÖRÜNMEKTEDİR: BİR ÖN ARAŞTIRMA Zehra Topal*, Nuran Demir*, Ali Evren Tufan** *Arş. Gör. Dr., Abant İzzet Baysal ÜTF, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD **Yrd. Doç. Dr. Abant İzzet Baysal ÜTF, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

2012 2013 yılları İlişki Bildirimi Araştırmacı: 23. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresi nde DSM-IV-TR tanıs sistemine göre YGB tanılı çocuk ve ergenlerde DSM-5 tanıları ve Toplumsal İletişim Bozukluğu tanısının yordayıcıları: bir ön çalışma başlıklı araştırma ile Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay poster ödülü Danışman: - Konuşmacı: 23. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kongresi/ Bir üniversite hastanesinin ÇERSAH AD okul öncesi çocuk polikliniğine getirilen kız ve erkek çocukların anne ve babalarında depresif belirtiler, savunma biçimleri ve ilişkili olduğu özellikler: Bir ön Çalışma başlıklı sözel bildiri Kongre Katılım Desteği: 2012-2013 yıllarında Mentis, Lilly ve Johnson & Johnson firmaları ve TPD Asistan Bursu ile kongre katılımları

Giriş Genel olarak 1960'lardan önce çocuklarda depresyonun ortaya çıkabileceğine kuşku ile bakılır, çocuğun olgunlaşmamış üst benliğinin depresyon gelişimine izin vermeyeceği düşünülürdü (Öy 2008). 1970 li yılların ortalarından itibaren klinik görünümde bazı farklılıklar olabilmekle birlikte çocuk ve ergenlerde de depresyonun erişkinlerde görülen belirtilerle seyredebileceği gösterilmiş ve çocuk-ergen depresyonuyla ilgili araştırmalar bu tarihten sonra hız kazanmıştır (Öy 2008).

Epidemiyoloji Yurt dışı taramalar eşik altı depresif yakınmaların çocuk ve ergenlerde yaygınlıklarını sırasıyla % 10-13 ve % 21-56 arasında bildirmektedir. Ülkemizde yürütülmüş olan araştırmalar ise ilk öğretim öğrencilerinde ortaağır derecede depresif yakınmaların % 36 oranında bulunabileceğini göstermektedir. Okul öncesi dönem çocuklarında MDB yaygınlığı % 1.0 in altında iken, okul çağı çocuklarında yaygınlığın % 3.0 a kadar çıkabileceği, bu yaygınlığın ergenlerde daha da arttığı bildirilmiştir. Distimik Bozukluk yaygınlığı ise çocuklarda % 0.6-1.7, ergenlerde ise % 1.6-8.0 arasında bildirilmiştir. Yurt içi ve yurt dışı yapılan tüm çalışmalar çocuklarda ve özellikle ergenlerde sık görüldüğünü ve yaşla artış gösterdiğini doğrulamaktadır (Öy 2008).

Çocuk Ergen Depresyonunda Tedavi Depresyonda ilaç tedavisi ana hatlarıyla üç evreden oluşur, bunlar akut evre, sürdürme evresi ve idame evresidir. Akut evrenin amacı, belirtilerde hızlı bir düzelme sağlamaktır. Bunu takip eden sürdürme evresinde, belirtilerde sağlanan gerilemenin korunması ve yerleşmesi, son evre olan idamede ise hastalığın yinelemesinin engellenmesi amaçlanır Günümüzde yan etkilerinin az oluşu, aşırı dozda öldürücü olmamaları ve plaseboya etkinliklerinin gösterilmiş olması sebebiyle SSGE ler orta- ciddi MDB tanılı çocuk ve ergenlerin tedavisinde birinci seçenektir. Hafif- orta şiddette MDB tanılı çocuk ve ergenlerde birinci seçenek olarak BDT uygulanması önerilmektedir (Melvin ve ark. 2006). Piyasaya ilk çıkan SSGE olan fluoksetin halen çocuklarda depresyon tedavisinde FDA onayı olan tek SSRI dır. Ergenlerde ise Fluoksetin ve essitalopram MDB tedavisi için FDA onayı almıştır (Maalouf ve Brent 2012). Henüz kesin bir sonuç olmasa da çocukluk ve ergenlik çağı depresyonu tedavisinde SSGE lerın öz kıyım eğilimini ve girişimini zayıf bir şekilde de olsa da arttırdığını düşündürmesi diğer psikoterapötik yaklaşımların tedavide uygulanmasını akla getirmektedir (öz. BDT, Melvin ve ark.2006).

Ergenlerde MDB Tedavisi İlgili Önemli Çalışmalar: TADS TADS (Treatment of Adolescents with Depression) 1998 den bu yana çok merkezli olarak yürütülmekte olan bu çalışma kapsamındaki araştırmalar 4 ayrı tedavi metodunun (yalnızca ilaçla tedavi, ilaç tedavisi +BDT, yalnız BDT ve plasebo) etkilerini ve aralarındaki ilişkileri incelemektedir. 2006 da Fluoksetin tedavisinin psikoterapi ve plaseboya oranla çok daha hızla ve kısa sürede etki gösterdiğini bildirmiştir. 2004 te 12 hafta süreli tedavi gruplarında TADS çalışmaları, çocukluk ve ergenlik çağı depresyon tedavisinde kombine tedavinin (BDT+ fluoksetin), tek başına fluoksetin ve BDT ye göre depresyonu daha hızlı iyileştirdiği ve fluoksetin tedavisine BDT eklenmesinin öz kıyım düşüncelerini ve ilaç tedavisi sırasında ortaya çıkan öz kıyım eğilimlerini azalttığını göstermiştir

Çocuk Ergen Depresyonuyla İlgili Önemli Çalışmalar Ergenlerde tek uçlu depresyon tedavisinde tek başına SSRI tedavisinin (sertralin) kombine (SSGE+BDT) tedaviden istatistiksel olarak bir farkının olmadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur. (Goodyer ve ark. 2008). TADS araştırmalarında MDB hastalarının tedaviye cevap hızını, iyileşme ve remsiyon sürelerini kapsayan incelemeler sonucu yaşları daha küçük ve depresyon seyirleri hafif olan ergenlerin, yaşları büyük ve depresyon seyirleri hafif olan ergenlere göre daha hızlı iyileşme gösterdiklerini saptamışlardır. Sonuç olarak depresyon tedavisi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir ve en etkin tedavi yönteminin kombine tedaviler olduğu söylenebilir.

Çocuk Ergen Depresyonuyla İlgili Önemli Çalışmalar: TORDIA TORDİA (Treatment of SSRI-Resistant Depression in Adolescents) TORDIA çalışmasında bir SSGE ile iki aylık tedaviye yanıtsız 334 MDB tanılı ergen hasta rastgele olarak 4 gruba ayrılmıştır. 1- İlkinden farklı 2. bir SSGE (fluoksetin, paroksetin, sitalopram) 2- Farklı SSGE+BDT 3- Venlafaksin (150-225 mg/gun) 4- Venlafaksin + BDT Yanıt kriteri KGİ 2 ve CDPÖ deki belirtilerin %50 azalması olarak belirlendiğinde, 12 haftanın sonunda ilaç+bdt alan hastalar tek başına ilaç değişimi yapılanlara göre daha yüksek düzelme göstermiştir.

Tedavi Etkinliğinin Değerlendirilmesi Yanıt (response); En az iki hafta boyunca hiç depresif belirtinin olmaması veya belirtilerde ciddi azalmanın görülmesidir. Depresyon tedavisinde ilk mihenk noktası yanıttır ve başlangıç noktasından sonra geçerli bir depresyon ölçeği (genellikle Hamilton Depresyon Ölçeği) skorlarında %50 düzelme anlamına gelir Yanıt oluşması ilaç etkinliğini analiz etmekte faydalı olmakla birlikte terapinin uygun klinik son noktası değildir Düzelme (remisyon); İki hafta ile iki ay arası bir sürede belirtilerin olmaması ya da çok azalmış olmasıdır. Yanıtın tedavi sonucunu değerlendirmede yetersiz olduğu Depresyon tedavisinde hedefin remisyon olduğu konusunda fikir birliğine varılmıştır Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği: 7 Montgomery-Asberg Depresyon Değerlendirme Ölçeği: 10 Hasta Sağlık Ölçeği (Patient Health Questionnaire PHQ-9): 4 Beck Depresyon Envanteri: 9 puan almak remisyonu tanımlayabilir (Guelfi JD 2009).

Remisyon Kavramı Üzerine Tartışmalar Remisyonu tanımlarken semptomların varlığı/ yokluğunun yanı sıra süre de önem taşımaktadır. DSM-IV-TR de tanımlandığı şekliyle tam remisyon en az 2 ay süreyle belirgin depresyon semptomunun olmamasıdır. Kısmi remisyon ise 2 şekilde tanımlanabilmektedir: a. Depresif nöbetin bazı semptomları hale nvar olmakla birlikte, tüm ölçütler artık karşılanmamaktadır. b. Depresif nöbetin herhangi bir önemli semptomu artık kalmamakla birlikte remisyon süresi 2 aydan kısadır. (APA 1994). Amerika Nöropsikofarmakoloji Koleji Görev Grubu (The American College of Neuropsychopharmacology Task Force) ise; remisyonu depresyonun ana semptomlarının (depresif duygu durumla beraber anhedoni) en az ardışık 2-3 hafta süresince görülmemesi ile beraber DSM-IV içerisinde sayılan MDB nin 9 ölçütünün tamamıyla veya hemen hemen tamamıyla yokluğu olarak tanımlamaktadır. Remisyonun 4 ay değişmeden devamı halinde Çözülme (Resolution) kavramının kullanılması önerilmiştir (Guelfi JD 2009).

MDB tanılı Çocuk ve Ergenlerin İlaç tedavisinde Yanıt ve Remisyon Verileri ve Önemli Sorunlar Günümüze kadar anti-depresanlarla yürütülmüş olan RKA lara katılan MDB tanılı çocuk ve ergenlerin sayısı > 3000 civarındadır. Eldeki veriler antidepresanlara tedavi yanıtının bu örneklemde % 61 civarında (Plasebo ile % 50) olduğunu göstermektedir (NNT, Number needed to Treat= 10, Fluoksetin için NNT= 5). Pediatrik MDB tedavisinde plasebo yanıtı oldukça yüksektir (ortalama % 49). Çok merkezli araştırmalarda, başlangıçta hastalık şiddeti daha düşük olan ve daha küçük yaştaki çocukları dahil eden araştırmalarda plasebo yanıtının daha yüksek olduğu bildirilmektedir (Maalouf ve Brent 2012). Yanıt verilerinin aksine, semptomatik ve uzun dönem remisyon bu grupta daha düşük olabilir. TADS içerisinde 12. haftada kombine tedavi alanlarda % 37, fluoksetin kullananlarda % 23, BDT ile % 16 ve plasebo ile % 17 remisyon bildirilmiştir. Uzun dönem remisyon verileri ise daha yüz güldürücüdür TADS içerisinde tüm tedavi gruplarında 36. haftada remsiyon % 60 civarındadır (Maalouf ve Brent 2012). Diğer yandan diğer araştırmalar MDB tanılı ergenlerde akut tedavi ile % 23-63 arası remisyon oranları bildirmiştir (Cheung ve ark. 2005, Kennard ve ark. 2006). Dolayısıyla ergen depresyonunda akut tedavi ile remisyon oranlarının farklı merkezlerde ve geniş örneklemlerle yapılacak araştırmalarla değerlendirilmesi gereklidir.

Çalışmanın Amacı Çocuk ve ergenlik donemi depresyonu sık, tekrarlayıcı ve kronik bir seyir izleyebilen, ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olabilen bir bozukluktur. Major Depresif Bozukluk (MDB) tanısı alan ergenlerde ilaç tedavisi ve/ veya psikoterapi ile belirtilerde kısa ve uzun sürelerde gerçekleşen değişim yakın dönemde giderek artan oranda ilgi çekmekte ancak veriler çoğunlukla natüralistik takip araştırmalarından elde edilmektedir. Klinik araştırmalarda en yaygın kullanılan etkinlik ölçütü, tipik olarak klinisyen tarafından değerlendirilen Tedavi Yanıtı iken, semptomların tamamen veya büyük ölçüde ortadan kalkması olarak tanımlanan ve daha katı bir ölçüt olan Remisyon daha az kullanılmaktadır. Araştırmamızda MDB tanısı almış olan ergenlerde akut tedavi ile sağlanan remisyon oranları, remisyon süresi ve yordayıcılarının saptanması amaçlanmış olup yaptığımız taramalarda ülkemizde ergen depresyonunda konuyla ilgili bir araştırma bulunmamıştır.

Yöntem ve Gereçler Örneklem : 2011 ve 2013 yılları Mayıs ayları arasında AİBÜ Tıp Fakültesi ÇERSAH AD polikliniğinde DSM-IV TR ye göre Major Depresif Bozukluk tanısı almış ve ilk muayenelerinde hastalık şiddeti CGI-S=4 olarak değerlendirilmiş ve tedavi başlanmış olan 12-17 yaş arası ergenler. Çalışmaya Dahil Edilme Kriterleri : Bipolar duygudurum bozukluğu, Psikotik bozukluk, Mental Retardasyon, Otistik Spektrum Bozukluğu, Alkol/ Madde kullanımı ve süreğen nörolojik/ fiziksel hastalıkların bulunmaması, En az 120 gün süre ile takip verilerinin bulunması Poliklinik dosyasında eksik veri olmaması şartı aranmıştır.

Yöntem ve Gereçler Değerlendirme: Hastaların başlangıç, 4., 8. ve 12. hafta yakınmaları ; Klinik Global İzlem Ölçeği (KGİ) Beck Depresyon Envanteri (BDE) Çocuk Mani Ölçeği (ÇMÖ) Çocuk ve Ergenlerde Anksiyete ve İlgili Bozukluklar için Tarama ve Değerlendirme Ölçeği (SCARED) ile değerlendirilmiştir. Son vizite Klinik Global İzlem-Ciddiyet puanı 1 veya 2 olan ergenlerin remisyonda olduğu kabul edilmiştir (Guelfi 2009). Remisyona girme zamanı gün olarak kaydedilmiş ve Kaplan-Meier Sağ kalım analizi ile değerlendirilmiştir. SPSS 16.0 paket programı kullanılmış ve P =0.05 olarak alınmıştır.

Yöntem ve Gereçler Beck depresyon envanteri (BDE) : Beck ve ark. tarafından adolesan ve erişkinlerde depresyonun davranışsal, bilişsel ve motivasyonel bulgularını ölçmek amacıyla geliştirilmiştir. 21 maddeden oluşmaktadır ve maddeler hafif formdan şiddetli forma göre sıralanmıştır. Şiddet olarak; 0-9= Minimal, 10-16= Hafif, 17-29= Orta, 30-63= Şiddetli, şeklinde yorumlanmaktadır SCARED (Screen for Child Anxiety and Related Disorders): Türkçe geçerlik ve güvenirliği Çakmakçı (2004) tarafından yapılan Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Ölçeği'nin (ÇATÖ, SCARED) ebeveyn ve çocuk formu mevcuttur. Toplam 41 maddeden oluşan ÇATÖ'de 25 ve üzeri puanın kaygı bozukluğu için uyarı niteliği taşıdığı kabul edilmektedir. Ölçek içinde ayrıca somatik/panik, yaygın anksiyete, ayrılık anksiyetesi, sosyal anksiyete ve okul korkusu alt ölçekleri bulunmaktadır. ÇMÖ: Türkçe geçerlik ve güvenilirliği yapılmamış olan ancak yurt dışında kullanılan bu ölçek, ebeveynler tarafından doldurulan ve mani belirtilerini sorgulayan 4-lü Likert şeklinde bir ölçektir. Ülkemizde ÇERSAH kliniklerinde tarama amacıyla kullanılmaktadır. Bu araştırmada eşik altı mani belirtilerinin depresyon tedavisinde remisyonu etkileyebileceği düşüncesiyle ve tarama amacıyla kullanılmıştır (Pavuluri ve ark. 2006)

Yöntem ve Gereçler Klinik Global İzlem Ölçeği (KGİ): Klinik global izlem ölçeği herhangi bir hastalığın şiddetinin ya da hastalık belirtilerindeki düzelmenin genel olarak değerlendirildiği bir ölçektir. Klinisyenin, söz konusu hastalıkla ilgili genel tecrübesine dayanarak, hastalığın şiddetini ya da düzelmenin derecesini 0 (hasta değil) ile 7 (çok ağır) arasında derecelendirir (Guy 1976).

Bulgular Araştırmaya 34 ergen hasta dahil edilmiştir (% 58.8 erkek, Tablo 1). Hastaların % 67.6 sında en az bir eş tanı bulunmaktadır (en sık Anksiyete Bozuklukları % 67.6). Hastaların % 50.0 sinin aile öykülerinde psikopatoloji saptanmış, % 61.8 inin geçmişte başka kliniklere depresif yakınmaları nedeniyle tedavi başvurusunda bulunduğu öğrenilmiştir. Hastaların % 91.2 sine ilk değerlendirmeleri ardından ilaç tedavisi başlanmıştır. En sık başlanan ilaçlar Atipik Antipsikotikler (% 79.4) ve Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleridir (SSGİ, % 55.9). Tedavinin 12. haftasında remisyon oranı % 73.5 (n= 25) olarak saptanmıştır. Örneklemimizde ortalama remisyona girme süresi 72.0 (S.D. 22.9) gündür.

Bulgular Kız ergenler erkeklere göre anlamlı olarak daha yüksek oranda remisyona girmektedir (Ki Kare= 6.8, p=0.01, Phi=0.5). Ortalama remisyona girme süresi 72.0 (S.D. 22.9) gündür (Kızlarda ortalama 55.7 ± 20.7, erkeklerde 78.3 ± 20.9 gün, Mann-Whitney U testi, Z=-2.4, p=0.03). Kaplan-Meier testi ile kız ve erkeklerin kullanmış oldukları ilaçların ve eş tanılarının sayılarına göre remisyon sürelerinin fark göstermediği ancak 2 ve 4 ilaç kullanmış olan kızların erkeklere göre daha kısa sürede remisyona girme eğiliminde oldukları saptanmıştır (Log Rank Testi, Ki Kare=3.6, p=0.06, Şekil 1-3).

Tablo 1: Ergenlerin sosyodemografik ve klinik verileri Erkek Kız Toplam z P Yaş 15.1 (0.9) 15.6 (0.9) 15.3 (0.9) -1.7 0.1 Eş tanı sayısı 1.7 (1.0) 1.8 (1.3) 1.7 (1.1) -0.1 0.9 Geliş ÇMÖ puanı 7.8 (5.3) 19.8 (13.0) 10.6 (9.0) - 2.5 0.01 Geliş AT-EBV skoru 26.5 (13.5) 44.5 (22.3) 30.7 (17.3) - 1.7 0.1 Geliş KGİ 4.4 (0.7) 4.7 (0.9) 4.5 (0.8) -1.1 0.3 Geliş BDE 21.9 (7.7) 28.1 (11.1) 24.4 (9.6) - 1.7 0.1 Geliş MOKSL 15.3 (9.1) 17.3 (4.9) 16.1 (7.4) -1.0 0.4 Geliş SCARED 35.0 (17.0) 41.8 (14.5) 37.7 (16.1) -1.2 0.3 Geliş YMRS 6.5 (5.1) 5.0 (0.0) 6.1 (4.4) -0.3 0.9

Tablo 2: Erkek ve kız ergenlerin takip verileri Erkek Kız Toplam z p BDE-1 14.8 (8.6) 18.2 (10.9) 16.1 (9.6) -1.3 0.2 BDE-2 11.2 (3.3) 9.8 (8.9) 10.6 (6.2) -1.5 0.1 BDE-3 5.5 (3.6) 12.8 (11.3) 7.6 (7.3) -1.9 0.06 SCARED-1 18.0 (11.3) 33.1 (11.4) 26.0 (13.5) -2.5 0.01 SCARED-2 22.7 (16.9) 30.0 (8.8) 27.6 (11.6) -0.5 0.7 SCARED-3 17.0 (0.0) - 17.0 (0.0) - -

Şekil 1, 2: Eş tanı sayılarına göre MDB tanılı kız ve erkek ergenlerin remisyona girme süreleri

Şekil 3, 4: Kullanılan ilaç sayılarına göre MDB tanılı kız ve erkek ergenlerin remisyona girme süreleri

Tartışma Çocuk ve ergenlerde depresyonun klinik görünümü çekirdek belirtiler için erişkin depresyonu ile benzerlik göstermekle birlikte özellikle ergenlerde belirtiler bazı önemli değişikliklerde içermektedir. Erişkinlerden farklı olarak çocuk ve ergenlerde depresif duygudurum yerine irritabilite ve buna bağlı yıkıcı davranışlar gözlenebilmektedir. Çalışmamızda yer alan ergenlere en çok başlanan ilaç grubu atipik antipsikotikler olarak bulunmuştur. Atipik antipsikotikler dirençli depresyonda güçlendirme tedavisinde kullanılmaktadır ve bir antidepresana ek olarak verilmektedir. MDB da ergenler için de ilk seçenek olarak SSRI ların önerilmesine karşın bu ergenlere SSGI lardan daha çok atipik antipsikotik başlanmasının klinik görünümdeki farklılığın yanlış tanıya yol açmasından ve ya ebeveynlerin özellikle kız ergenlerde irritabilite yakınmasını daha çok vurgulaması ve bir an önce düzeltilmesi beklentisinden kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Son önermeyi destekleyebilecek şekilde kız ergenler klinisyen tarafından değerlendirilen YMRS de farklılık göstermezken, ebeveynlerin doldurduğu ÇMÖ den anlamlı derecede yüksek puan almıştır. Göz önüne alınması gereken bir diğer etken ise antidepresan ilaçların bu yaş grubunda intihar riskini artırdığının bilinmesi ve etkinliklerinin erişkinlerde kullanımı kadar kesin olarak tanımlanamamış olmasıdır.

Tartışma Ergenlerde 12 haftalık tedavi sonrası remisyon oranları % 23-63 arasında bildirilmiştir (Cheung ve ark. 2005). TADS araştırması 12 haftalık akut tedavi sonrası ergenlerde remisyon oranını % 23 olarak bildirmiştir. 36. haftada ise remisyon oranlarının %60 a yükseldiği gözlenmiş ve sürdürüm tedavisinin önemi vurgulanmıştır. Çalışmamızda ise 12. haftada remisyon oranı %73.5 olarak saptanmıştır. Bu farkın araştırmamızda Amerikan Psikofarmakoloji Koleji tarafından öne sürülen remisyon tanımının kullanılmasından kaynaklandığı, DSM-IV-TR içerisinde belirtilen tanımlamalara göre örneklemimizdeki ergenlerin kısmi remisyonda olarak tanımlanabileceği ve tam remisyon verilerinin farklı olabileceği düşünülebilir. Bazı çalışmalarda, kız olmanın MDB nin iyileşme süresi ve tekrarlama oranını etkilediği, kızlarda depresif epizodun daha uzun ve ağır seyrettiği gösterilmiştir. Çalışmamızda ise bu genel bilgi ile ters olarak kız ergenlerin daha kısa sürede ve daha yüksek oranda remisyona girdikleri gözlenmiştir.

Tartışma MDB tanılı ergenlerde tedavi ile remisyon ve yanıt oranları ve süreleri, insomni, ailevi faktörler, klinisyenle kurulabilen terapötik ilişki, plasebo yanıtı gibi pek çok faktörden etkilenebilmektedir (Maalouf ve Brent 2012). Örneklemimizdeki remisyon/ yanıt oranının yüksekliği bu faktörlerce de açıklanabilir.

Kısıtlılıklar Çalışmamızın pek çok kısıtlılıkları bulunmaktadır. Ancak ülkemiz MDB tanılı ergenlerinde akut tedavi yanıtı/ remisyonu üzerine ilk araştırma olması nedeniyle sunulmaya değer görülmüştür. Kısıtlılıklarımız arasında; 1. Çalışmanın tek bir merkezde, seçilmiş klinik bir örneklem üzerinde gerçekleştirildiği dolayısıyla sonuçların genellenemeyebileceği 2. Örneklem sayısının kısıtlılığı (nitekim post-hoc güç analizi ile n=30 hastada p=0.05 değerinde sağ kalım analizi ile % 70 remisyon saptandığında istatistik gücün % 27 olduğu görülmüştür). 3. Ara değerlendirmeler- ölçekler öz bildirime dayalıdır. Çalışmamızda HAM-D veya yakın dönemde geçerlik güvenilirliği yapılmış olan Çocukluk Depresyon Derecelendirme Ölçeği- Revize formu (CDRS-R) gibi klinisyen değerlendirmesine dayalı bir ölçeğin kullanılması halinde sonuçlar değişebilir. 4. Örneklemimizde takip süresinin kısalığı da önemlidir. 120. günde belirlenen yanıt/ remisyon spontan veya kısa süreli olabilir veya klinisyenle kurulan törapötik ilişkiden etkilenebilir. Takip süresinin daha uzun olması halinde belirtilen remisyon oranının düşebileceği düşünülebilir. Ancak takip süresi uzadıkça veri kaybı olasılığı da artmaktadır. Nitekim verilerimizde de 120. günde kız ergenlerin SCARED verilerinin kısıtlı olduğu dikkati çekmektedir. 5. Verilerimiz natüralistik, açık, retrospektif verilerdir. Bu tür araştırmalarda plasebo yanıtının daha yüksek olduğu bilinmektedir. 6. Verilerimizin çok merkezli, geniş örneklemli, ileriye dönük araştırmalarla desteklenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Teşekkürler..