OKULLARDA ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ İLETİŞİMİ ve İLETİŞİM TUTUMLARI Nezir Ünsal > nunsal66@gmail.com İletişim Pek çok yazar tarafından, çeşitli biçimlerde tanımlanan iletişim genel anlamı ile iki insan arasındaki birbirine ilişkin mesaj alışverişidir. (D.Cüceloğlu) İletişim bir mesaj alışverişi olduğuna göre, iletişimi mesajın biçimine göre : a) sözlü iletişim b) sözsüz iletişim c) görsel iletişim d) yazılı iletişim gibi türlere ayırabiliriz. Bu anlamda bir söz, bir hareket, bir film, bir kitap ilişkinin mesajını içerebilir. Oskay (1985) a göre küçük bir grup içerisinde konuşan iki kişi arasında gerçekleşen iletişim yüz yüze iletişimdir. İletişim Süreci Basit bir iletişim süreci; gönderici, mesaj, kanal, alıcı olmak üzere dört temel öğeden oluşur. Bu öğeleri şekil üzerinden şöyle gösterebiliriz. Mesaj Gönderici Alıcı Kanal Dönüt İletişim becerisi İletişim becerisi, gönderici ve alıcının okuma, yazma, konuşma, düşünme, dinleme, mesaj iletme ve mesajı algılayabilme becerilerini içerir. İletişimin başarılı olabilmesi için, göndericinin ve alıcının ne söyleyecekleri hakkında kesin bir fikre sahip olmaları, mesajı karşı tarafın sosyo-kültürel konumuna en uygun biçimde sunmaları, mesajı açık ve yalın bir dille ifade etmeleri, alıcının iletişim yeteneklerini bilmeleri, sabırlı olmaları, alıcıyı mesajı algılamaya isteklendirecek en geçerli kanalı bulup kullanmaları gerekir. Öğrenme öğretme ortamlarında, sınıflarda öğrenci öğretmen ilişkilerinin niteliği başarıyı etkileyen ilişkilerdir. Bu nedenle iyi düzenlenmeleri gerekir. Öğrenci öğretmen ilişkisi birincil bir ilişki türüdür. Bu nedenle birebir ve insancıl yaklaşımı olan ben- sen ilişkisidir (Demirtaş, 1999). Sınıf içinde iletişim işlenmesi gereken en aktif kuraldır. Öğretmen sınıf içinde iletişim için uygun ortam hazırlamalı, iletişim bir amaca uygun olmalı, sınırlı olmalı, gereken kişiler gerektiği kadar iletişime katılabilmelidirler. İletişim gerek öğretmen gerekse başka kişilerce engellenmemelidir. Öğrencilerin tanınması, imkanların belirlenmesi, seviyelerin belirlenmesi, sorunların belirlenmesi, ilgi ve yeteneklerin belirlenmesi, bilgi akışının sağlanması, olumlu davranış kazandırılması ancak öğretmenin sınıfta oluşturduğu iletişim ortamıyla mümkün
olabilir. İletişim öğretmenden öğrenciye, öğrenciden öğretmene karşılıklı olursa yaralıdır. Tek yönlü iletişim sıkıcıdır ve dönüt yararlarından uzaktır. Gönderici ile alıcının birbirlerine karşı tutumları iletişim sürecinde çok önemli bir yer tutar. Örneğin; gönderici tarafından aşağılanan bir alıcının bu iletişimden istenen bir tepkiyi göstermesi beklenemez. İletişim Tutumları İletişimi olumlu ya da olumsuz yapan en büyük etkenin gönderici ile alıcının tutumları olduğunu belirten Cüceloğlu (1999) 'na göre tutumları olumlu ve olumsuz halleriyle altı başlık altında toplayabiliriz: Olumsuz tutumlar -Yargılayıcı tutum -Denetlemeye yönelik tutum -Belli bir strateji izleyen planlı tutum -Aldırmaz, umursamaz tutum -Üstünlük belirten tutum -Kesin tutum Olumlu tutumlar -Tanıtıcı tutum -Soruna yönelik tutum -Plansız kendiliğinden oluşan tutum -Anlayış ve yakınlık gösteren tutum -Eşitlik belirten tutum -Denemeci tutum - Yargılayıcı Tutum: Yargılayıcı tutum savunuculuğu arttırır. Eğer dinleyici, karşısındakinin ses tonundan, konuşmasından, jest ve mimiklerinden yargılandığı, değerlendirildiği izlenimi alıyorsa, savunucu bir tutum içine girer. Anne babalar ve öğretmenler çocukların davranışlarını iyi, kötü, ayıp, günah biçimde değerlendirirse küçük yaşta yargılama tutumu bireyin içine yerleşir.çoğu kez birey gelen mesajları bu eğilim içinde değerlendirir. Ödevini yapmayan bir öğrenciye öğretmenin sen zaten ödevini yapmazsın demesi. Ödev kontrolü sırasında öğretmenin bir öğrenciye kızgın ve yüksek bir ses tonuyla bu ödevi sen mi yaptın demesi. - Tanıtıcı Tutum: Yargılayıcı tutumun zıddı bir tarzdır. Bu tutumun karşıdaki kişiyi yargılayıcı, değerlendirici yada tehdit edici bir yanı yoktur. Olduğu gibi kabul edici bir tutumdur. Ödev kontrolü sırasında öğretmenin bir öğrenciye yumuşak bir ses tonuyla ödevini nasıl yaptın demesi. - Denetlemeye Yönelik Tutum: Konuşanın dinleyiciyi denetleme, belirli bir yöne çekme yada fikrini değiştirme gibi amaçlar taşımasını içerdiğinden, bunu sezen dinleyicinin savunuculuğu artar. Konuşan kimse, denetleme tutumuyla örtük yada açık bir biçimde, dinleyeni "bilgisiz", "kendi başına karar vermekten aciz", "henüz olgunlaşmamış", "akılsız", "yanlış yolda olan biri" olarak gördüğünü ifade eder. İletişimde örtük biçimde yer alan bu mesaj, dinleyicide savunucu tutumun doğmasına yol açar. Öğretmenin bir konuyu anlatım sürecinde hala anlamadınız mı, çocuklar şeklinde hitap etmesi. - Soruna Yönelik Tutum: Soruna yönelik tutum içinde olan kişiler kendilerini belirli bir işi yapmakla sorumlu görerek konuşmayı sürdürürler. Bu tutum içinde karşıdaki kişiden katkı beklenir, çünkü sorunun tartışılarak çözüleceği her iki tarafça kabul edilmiştir. Öğretmenin bir konuyu anlatım sürecinde anlatabildim mi çocuklar şeklinde hitap etmesi.
- Belli Bir Stratejiyi İzleyen Planlı Tutum: Bu tutum içinde başlatılan iletişim, konuşanın amaçları konusunda dinleyiciyi kuşkuya düşürebileceğinden, savunucu tutum geliştirir. "Bakalım bunun altından ne çıkacak?" gibi bir düşünce, dinleyicinin kendini savunmaya hazırlamasına yol açabilir. Öğrencinin öğretmenine ne kadar iyi bir öğretmensiniz, okulda en sevdiğim öğretmen sizsiniz gibi övgü dolu sözler söylemesi, ardından da dersinden yüksek not alırsa Takdir Belgesi alacağını söylemesi. - Plansız Kendiliğinden Oluşan Tutum: Bu tutum insana daha "doğal geldiğinden, "sinsilik" kuşkusu uyandırmadığından, savunuculuğa yol açmaz. Öğrencinin az bir puan farkıyla Takdir Belgesi alamayacağını, bu konuda öğretmen olarak bir şey yapıp yapamayacağını sorması. - Aldırmaz, Umursamaz Tutum: İki kişi konuşurken, biri umursamaz bir tavır içinde söylenen söze aldırmama davranışı gösteriyorsa karşıdaki kişide doğal olarak savunucu bir tepki oluşabilir. Öğretmenin bir öğrenci ile ilgili konuşurken dışarıya veya başkalarına bakması. - Anlayış, Yakınlık Belirten Tutum: Umursamaz tutumun karşıtı "duygudaşlıktır". İletişimde, kişinin karşısındakinin duygu ve düşüncelerine ilgi ve anlayış göstermesi, bunları önemsemesi; başka bir deyişle, karşısındakinin duygularını, düşüncelerini ve içinde bulunduğu durumu sanki kendi sorunları gibi görmesi, onun penceresinden bakabilmesi "duygudaşlık" olarak adlandırılır. İletişimde bu tür tutum ağır bastıkça, savunuculuk azalır, açık iletişim kendini gösterir. Öğrenci konuşurken öğretmenin jest ve mimiklerle, genellikle baş hareketleriyle ve sana katılıyorum, aynen söylediğin gibi vb sözlerle onaylaması. - Üstünlük Belirten Tutum: Konuştuğu kimseden daha üstün olduğunu ima eden kimse, sorunun çözümüne ortaklaşa eğilmeyi sağlayamaz. Bu durumda dinleyici, konuşanın söylediklerini dinleme yerine, bütün enerjisini kendini savunmaya yöneltir. Öğretmenin sürekli olarak bu konuyu bu okulda benden başka kimse iyi bilemez gibi sözler söyleyerek konuya başlaması. - Eşitlik Belirten Tutum: Dinleyici, konuşanın kendini üstün görmediğini anlarsa, işbirliğine açık bir tutum içine daha kolaylıkla girebilir. Eşit kişiler olarak iletişimde bulunan kimseler arasında karşılıklı güven ve saygı söz konusudur. Öğretmenin Bende sizler gibi aynı zamanda öğrenciyim, sizlerden çok şey öğreniyorum gibi. - Kesin Tutum: Hangi konuda konuşulursa konuşulsun bazı insanlar kesin bir ifade kullanmayı yeğlerler. Bu kimseler genellikle bir sorunu çözmek değil, her ne pahasına olursa olsun tartışmayı kazanmak amacındadırlar. Mutlaka haklı olmak gereksinimini duyarlar. Kesin tutumlu öğretmen, öğrencilerde "kendi düşündüğünün dışında bir gerçek kabul etmeyen, başkalarının düşüncelerini kendisininkine benzetmek için baskı yapan kişi" izlenimi uyandırabilir. Bu izlenim dinleyicide savunuculuğu körükler. İki arkadaş bir kelimenin anlamı üzerine tartışırlar. Sözlüğe bakarlar. Tartışanlardan birinin kelime sözlükte de yanlış yazılmış demesi. - Denemeci Tutum: Kesin tutumun karşıtı tavır "denemecilik"tir. Denemeci kişiler kendi inanç, bilgi ve tutumlarına eleştirici bir gözle bakıp, bunlarla deneyler yapabilirler. Bu kişiler, karşısındakinin söylediklerini, kendi düşünce ve tutumları kadar değerli bulma eğilimi içindedirler ve sürekli olarak öğrenmek ve "gerçeği bulmak" için çaba gösterirler. İki arkadaş bir kelimenin anlamı üzerine tartışırlar. Sözlüğe bakmaya karar verirler ve uzlaşırlar. İletişim Engelleri İletişim sürecinde, göndericinin iletişimi başlatmadan önce amacının ne olduğunu
belirlememesi durumu iletişimde bir engel oluşturur. Bu yüzden gönderici iletişim başlatmadan önce amacını belirlemelidir. Göndericinin ve alıcının kafalarında önceden oluşturdukları birtakım düşünceler, değer yargıları ve tutumlar iletişimde engel oluşturabilir. Bu durumda alıcı, değer yargılarına ve düşüncelerine ters düşen bir mesajı anlamak istemeyecek ya da yanlış yorumlayacaktır. Thomas Gordon, Etkili Öğretmenlik Eğitimi adlı kitabında öğretmen-öğrenci ilişkisinde öğretmenin yaptığı hatalardan bahseder ve iletişimin 12 engelini aşağıdaki gibi sıralar: 1. Emir vermek- Yönlendirmek, 2. Uyarmak, Gözdağı vermek, 3. Ahlak dersi vermek, 4. Öğüt vermek, Çözüm ve öneri getirmek, 5. Öğretmek, Nutuk çekmek, Mantıklı düşünceler önermek, 6. Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, 7. Ad takmak, Alay etmek, 8. Yorumlamak, Analiz etmek, 9. Övmek, Aynı düşüncede olmak, Olumlu değerlendirme yapmak, 10. Güven vermek, Desteklemek, Avutmak, Duygularını paylaşmak, 11. Soru sormak, Sınamak, Sorguya çekmek, Çapraz sorgulamak, 12. Sözünden dönmek, Oyalamak, Alay etmek, Şakacı davranmak, Konuyu saptırmak. Çeşitli nedenlerle iletişimde meydana gelen kopukluklar, insan ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. İletişimde kopukluklara yol açan nedenlerin bazısı farkında olarak, bazısı da farkında olmadan yapılan davranışların sonucudur. Savunucu iletişim ve bu doğrultudaki tutumlar iletişimin sağlıklı yürütülmesini engelleyen başlıca nedendir. Bir başka nedense; iletişim içinde karşılıklı birbirini iyi dinlememekten kaynaklanır. İletişimi engelleyen başlıca etmenin gürültü olduğunu ileri süren Cüceloğlu (1999), gürültüyü şöyle tanımlamaktadır; Kaynak birimin gönderdiği mesajla, hedef birimin aldığı mesaj arasında bir fark varsa, bu farkı meydana getiren kaynağa gürültü denir. Sınıflarda gürültü, öğretmen öğrenci iletişimini engelleyen etmenlerden biridir. Bu gürültünün kaynağı da sınıfların kalabalık olmasıdır. Öğrencilerle ilişkilerin geliştirilmesinde (Celep, 2002): 1. Öğrenciler hakkında başkalarıyla konuşmak yerine kendileriyle doğrudan konuşmak: Bir sorun yaşandığında doğrudan öğrenci ile konuşmak, onlara saygı göstermek, öğrencilerin öğretmene güvenmesini sağlar. Dolayısıyla sorunun çözümüne yardımcı olacaktır. 2. Nazik olarak konuşmak: Öğretmenler öğrencileriyle olumlu ve etkileyici konuşmaktan çok yaptığım şey için özür dilerim, lütfen, teşekkürler gibi öğrenciye olan saygısını ve nazikliğini ifade eden kelime ve cümleler kullanması daha fazla önem taşımaktadır. Çünkü öğretmenler öğrenciler için modeldir. Öğretmenlerin öğrencilerle iletişimi yetişkinlerle iletişiminden daha nazik olmalıdır. 3. Gözle iletişim kurma ve sözlü olmayan ilişkileri benimseme: 4. Şahıs zamiri kullanarak durum için sorumluluk almak: Ben iletilerinin değeri ve etkisi önemsenmelidir. Ben iletilerini gönderen öğretmen, kendi duygularının bilincinde olmak için önce kendini dinleme ve duygularını tüm açıklığıyla öğrencileriyle paylaşma yükümlülüğünü taşır. Ben iletisi, davranışının yükümlülüğünü öğrencide bırakır. Aynı zamanda ben iletileri, sen iletileri ile birlikte gelen olumsuz etkileri içermez ve öğrenciyi kızgın, kinli, hırçın değil, yardımcı ve düşünceli olmada özgür bırakır. Ben iletilerinin öğrencinin davranışını değiştirme olasılığı yüksektir. Öğrenci ile ilgili çok az olumsuz değerlendirme içerir ve iletişimi zedelemez. Öğretmenlerin ben dili ile konuşmaları öğrencilere insanlar arası etkili iletişimi öğretir, çünkü öğrenciler öğretmenlerini kendilerine örnek olarak alırlar (Gordon, 1993).
5. Soru sormaktan çok öğrencinin yaptığı davranışı tanımamak: Öğrenciler yanlış davrandıklarında hemen sorularla bombardımana tutulurlar. Bu yaklaşım çocukların korkmalarına ve savunmaya geçmelerine yol açar. Bu tür olumsuz durumlara yer vermemek için haklı olduğunu düşünüyor musun, yardım edebilir miyim gibi sorular, sorunu çözmenin önemli bir öğesidir. Okulların hammaddesini toplumdan gelen ve topluma giden insanların oluşturması; öğretmen öğrenci iletişiminin önemini artırıcı bir özelliktir. Çünkü "okul, bireyin toplumsallaşmasını sağlamak için kurulmuş bir örgüt olduğundan, toplum kurallarını bireye açıklamak zorundadır" (Bursalıoğlu, 1972). Okul amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik eğitim ve öğretim etkinliklerinin başarı ile sürdürülebilmesi için yönetici-öğretmen-öğrenci arasında etkin bir iletişimin kurulması gerekir. Öğretmen yalnızca "ne öğreteceğim? sorusuna değil, öğrencilerim neleri öğrenmelidir? Onlara nasıl yardım edebilirim? gibi sorulara da yanıt aramalıdır. Bu soruları yanıtlayabilmek için onlarla daha yakından iletişim kurmalı, sınıf dışında gelişen olaylar hakkında ve toplumun gençler üzerindeki beklentilerinden haberdar olmalıdır. Kaynakça BURSALIOĞLU, Ziya, Eğitim Yöneticilerinin Yetişmesinde Yeni Sorunlar, A.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt:6, Ankara,1974 CÜCELOĞLU, Doğan, Yeniden İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999 CELEP, Cevat, Orta Öğretim Öğrencilerinin Psikolojik ve Akademik Gereksinimlerini Karşılama ile Sınıf İçi Öğrenci Dönütleri, Eğitim Araştırmaları, Sayı.9, Ankara, 2002. DEMİRTAŞ, Hasan, Orta Öğretim Kurumlarında Sorumluluğa Dayalı Sınıf Yönetimi, Öğretmen Dünyası, Sayı 238 1999. GORDON, Thomas, Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Ya-Pa Yayınları, İstanbul, 1993. OSKAY, Ünsal, İletişimin ABC si, Simavi Yayınları, İstanbul, 1992.