Demans; normal bilinçli bir kiþide dil, görsel



Benzer belgeler
Lewy cisimcik demansý (LCD), Alzheimer

Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Ana Bilim Dalı, Antalya. Demans, bilişsel (kognitif) kapasitenin edinsel ve ilerleyici kaybı şeklinde

Max Planck Enstitüsü Bilim Adamlarý ilk

Demansta görüntülemenin rolü Dr.Ercan Karaarslan Acıbadem Üniversitesi

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

Amiloidozis Patolojisi. Dr. Yıldırım Karslıoğlu GATA Patoloji Anabilim Dalı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ( YÜKSEK LİSANS TEZİ )

Küçük Damar Hastalığı; Semptomatoloji. Kürşad Kutluk Dokuz Eylül Üniversitesi 27 Mayıs 2017, İzmir

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Demans, entellektüel yetilerde bozulma ile

Vasküler demans (VaD) ve Alzheimer hastalýðý

Alzheimer Hastalığı Tedavisinde Preklinik

Nörolojik Hastalıklarda Depresyon ve Sitokinler

DEMANS Neden ve mekanizmalar üzerinden bir gözden geçirme. Demet Özbabalık Adapınar

Spongiform ensefalopatiler olarak da bilinen

Demans terimi pek çok hastalýðý kapsayan

HEMORAJİK İNME. Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD

FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara

Alzheimer hastalığı nedir, neden gelişir Bozulan mekanizmalar nachr ve nörodejenerasyonla ilişkisi tedavi girişimleri ve sonuçları

NÖRODEJENERATİF HASTALIKLAR NÖRODEJENERASYON MEKANİZMALAR. Doç. Dr. Emine Akal Yıldız

Demansta görüntülemenin rolü. Dr.Ercan Karaarslan Acıbadem Üniversitesi

Alzheimer hastalýðý (AD) kompleks genetik bir

ALZHEİMER HASTALIĞINDA MRG KANTİTATİF ATROFİ ANALİZLERİ İLE NÖROPSİKOLOJİK TANI TESTLERİ İLİŞKİSİ UZMANLIK TEZİ DR. SELAHATTİN GÜR

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Talamokortikal İlişkiler, RAS, EEG DOÇ. DR. VEDAT EVREN

Aducanumab antikorunun Alzheimer hastalarında Aβ plaklarını azaltması

Amiloid anjiopati. Dr Ayça Özkul Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı

Alzheimer Hastalığının Fizyopatolojisi

NÖROMETABOLİK BEYİN HASTALIKLARINDA GENEL RADYOLOJİK YAKLAŞIM

Yaþlýlýk göreceli bir kavramdýr. Yaþlýlýk ayný zamanda

Progresif Multipl Skleroz. Ayşe Kocaman

Alzheimer Hastalığı. Epidemiyoloji. Tûba Gül YAZICI, Hüseyin A. ŞAHİN. Risk faktörleri. Prevalans

YAVAŞ VİRUS ENFEKSİYONLARI ve PRİON HASTALIKLARI

Nefropatolojide Sınıflandırmalar. Amiloidoz Sınıflandırması. Banu Sarsık Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

Demans entellektüel fonksiyonlardaki deteriorasyon

Dr. Yasemin HOŞGÖREN ALICI. Gölbaşı Hasvak Devlet Hastanesi 53. Ulusal Psikiyatri Kongresi Ekim 2017, Bursa

Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisinde Demans

Motor Nöron ve Kas Hastalıkları. Uzm Dr Pınar Gelener

DİFÜZ GLİAL TÜMÖRLER

Demansta görüntüleme; Nörodejeneratif hastalıklarda atrofi paternleri ve ileri görüntüleme yöntemleri Dr.Ercan Karaarslan Acıbadem Üniversitesi

Parkinson Hastalığı ile α-sinüklein Geni Polimorfizmlerinin İlişkisinin Araştırılması

Demans ve Alzheimer Nedir?

Saðlýklý Bir Diþeti Nasýl Olmalýdýr? Saðlýklý diþeti, çoðunlukla açýk pembe renkli, sert kývamlý, mat, yüzeyi portakal kabuðu görünümünde ve diþlerin

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Yrd.Doç.Dr.Adalet ARIKANOĞLU D.Ü.T.F.Nöroloji A.B.D

TÜSAD İnfeksiyon Çalışma Grubu

Nigrostriatal sistem, Hareketin Kontrolü: Parkinson Hastalığı

Kan vücutta damarlar içerisinde dolaþýr.akciðerlerde

MİKROBİYOLOJİ SORU KAMPI 2015

Alzheimer hastalýðý (AD) demansif hastalýklar

Santral (merkezi) sinir sistemi

Yaþlanan dünyanýn hastalýðý: Alzheimer hastalýðý

Þizofreni özellikle düþünce, algý ve duygulaným

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

ALZHEİMER HASTALARINDA PSEN1 GENİ MUTASYON TARAMASI VE APOE GENOTİPLENDİRMESİ


Çocukluk çaðý baþ aðrýlarýnýn prospektif deðerlendirilmesi

Baskı Mart, Bu yayının telif hakları Düzen Laboratuvarlar Grubu na aittir.

anosognozi birincil sıra belirtiler görsel varsanılar

ROWLAND BĠLĠġSEL DEĞERLENDĠRME TESTĠ (RUDAS) NĠN TÜRK TOPLUMUNA UYARLANMASI, GEÇERLĠLĠK, GÜVENĠLĠRLĠK VE STANDARDĠZASYONU

DEMANSLAR. Dr. Yavuz YÜCEL Nöroloji A.D.

m3/saat AISI

Protein katlanması. feature=player_detailpage&v=gfcp2xpd29i

(1) FRONTAL LOB KORTEKSİ (2) PARİETEL LOB KORTEKSİ (3) TEMPORAL LOB KORTEKSİ (4) OKSİPİTAL LOB KORTEKSİ (5) LİMBİK LOB KORTEKSİ

Küçük Damar Hastalığı - Tedavi

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

YÜKSEK KORTİKAL FONKSIYONLAR. Dr.Adalet ARIKANOĞLU DAVRANIŞ NÖROLOJİSİ

T.C Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Klinik Şefi: Uz. Dr. Mecit Çalışkan

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Serebral Kortikal malformasyonlar

Demansta Klinik Bulgular

Alzheimer Hastalarý. P r o f. D r. Ý s m a i l T u f a n

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

Psikiyatrik bozukluklarýn kaynaðý tartýþýlýrken

Depresyon ve demans yaþlý populasyonda en

SEREBRAL KORTEKS EMBRİYOLOJİSİ

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır.

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran

HIV ENFEKSİYONUNUN PATOFİZYOLOJİSİ VE DOĞAL SEYRİ

Nörofibromatozis Tip 1 de Epilepsi Sorunu. Dr. Dilek Yalnızoğlu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Nöroloji Bilim Dalı

Depresyon, Pratisyen Hekimler ve Depresyon Eðitimi

EDMS, þirketlerin dinamik dokümanlar oluþturmasýný saðlayan, bu doküman ve belgeleri dijital olarak saklayýp, dünyanýn deðiþik noktalarýndaki

İnsidans: 123/ yaşın üzerinde % 5-10, 85 yaşın üzerinde %30-40 civarındadır. Türkiye de yaklaşık hasta olduğu tahmin edilmektedir.

İnme Sonrası.. Demans ve Davranış Bozuklukları

DEJENERATİF RETİNA HASTALIKLARI. Dr Alparslan ŞAHİN

Oksipital Loblar ve Görme. Dr. Timuçin Oral

SEREBRAL ARTERİYOVENÖZ MALFORMASYONLAR VE SINIFLAMALARI. Prof. Dr. Işıl Saatci

PRİMER PROGRESSIF AFAZİ Primer progressive aphasia

Bunama ve Alzheimer'ın Sebepleri

Serebral Vasküler Alanlar Anatomi, Varyasyon, Kollateral Dolaşım

Laboratuvar Akreditasyon Baþkanlýðý Týbbi Laboratuvarlar

DEMANS VE ALZHEĐMER HASTALIĞI

Epilepsi Cerrahisi Sırasında Saptanan Tümörler Slayt Semineri

Yaþlanma ile birlikte deri ve saçlarda görülen

Büyük oranda hayvan araþtýrmalarý ve in vitro

17a EK 17-A ÖYKÜ KONTROL LÝSTESÝ. ² Rahim Ýçi Araçlar - Ek 17-A²

Transkript:

Alzheimer Hastalýðý Histopatolojisi Uz. Dr. Cem SEZER*, Prof. Dr. Leyla MEMÝÞ* Demans; normal bilinçli bir kiþide dil, görsel deneyim, duygulaným, kiþilik ya da kavrama gibi entellektüel fonksiyonlarýn bir veya daha fazlasýnda görülen defektlerle birlikte geliþen, sonradan kazanýlmýþ ve dirençli hafýza bozukluklarý nedeniyle öncelikle mesleksel ya da sosyal fonksiyonlarda azalma olarak tanýmlanabilir. Demansa yol açan hastalýklar; klinik uygulamada en sýk gözlenen nörolojik bozukluklar olarak ortaya çýkmaktadýr. Son 10 yýlda immünhistokimyasal ve moleküler genetik çalýþmalarýn yardýmýyla bu hastalýklarýn anlaþýlmasýnda büyük bir yol alýnmýþtýr. Bununla birlikte hala demansýn farklý tiplerinin prevalanslarý ve gerçek insidanslarý kesin olarak bilinememektedir. Bunun nedenleri sýrasýyla; çoðu epidemiyolojik çalýþmanýn histopatolojik deðerlendirme olmaksýzýn klinik taný temeline dayanmasý, demans tiplerinin klinik tanýsýnýn özellikle bu konu ile spesifik olarak ilgilenen üniteler dýþýnda konulmasý, özellikle hastane kaynaklý vaka serilerinde ciddi bakýma ihtiyaç gösteren demanslý hastalarýn bilgilerinde yanlý olunmasý, toplumun bu hastalýðýn gidiþ modeli hakkýnda yeterince bilgilendirilmemesi ve son olarak da yapýlan çalýþmalarda dejeneratif hastalýklarýn tanýsýnda farklý patolojik kriterlerin temel alýnmasýdýr. * Gazi Üniversitesi Týp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalý, ANKARA Demansýn en yaygýn nedeni Alzheimer hastalýðýdýr (AH). Tüm demanslý hastalarýn %50-75 ini oluþturur. Ýnsidansý yaþ ile artýþ gösterir. Öncelikle yüksek entellektüel fonksiyonlarda ve buna baðlý olarak düþünme ve davranýþlarda görülen, defektif özelliklerle karakterize, sinsi geliþen bir hastalýktýr. Hasta ilerleyici disorientasyon, hafýza kaybý ve afaziyi içine alan ciddi kortikal disfonksiyon ile sessiz ve immobil hale gelir. Özellikle immobilizasyon nedeniyle hastalarýn bakýma muhtaç hale gelmeleri, sanayileþmiþ ülkelerde yaþam süresi ortalamalarýnýn yükselmesiyle birlikte, AH yi üzerinde en çok çalýþýlan hastalýklardan biri yapmýþtýr. Alzheimer hastalýðý farklý moleküler genetik birlikteliklerine göre 5 ayrý grupta incelenir: 1. Sporadik geç baþlangýçlý AH (en yaygýn formdur), 2. Familyal geç baþlangýçlý AH (az yaygýn), 3. Familyal erken baþlangýçlý AH (nadir), 4. Down sendromu ile birlikte olan AH, 5. Diðer dejeneratif hastalýklarla birlikte olan AH. Hastalýk nadiren 50 yaþ öncesi görülür. 65-74 yaþlar arasýnda %3, 75-84 yaþlarý arasýnda %19 ve 85 yaþ üzeri %47 oranýnda görülmektedir (Evans ve ark. 1989). Hastalarýn ancak %10 kadarýnda 42

ALZHEÝMER HASTALIÐI HÝSTOPATOLOJÝSÝ belirgin aile hikayesi saptanmaktadýr. AH de saptanan patolojik bulgular 45 yaþ sonrasýna dek yaþamýþ Down sendromlularla aynýdýr (Ellison ve Seth 1998). AH nin moleküler genetik temeli incelendiðinde 4 subtipi saptanmýþtýr. AH1; 21. kromozomda amiloid prekürsör proteini (APP), AH2; 19. kromozomda ApoE ε4 alleli, AH3; 14. kromozomda presenilin-1 ve AH4; 1. kromozomdaki presenilin-2 gen mutasyonlarýyla meydana gelir. Son yýllarda yapýlan çalýþmalarda; APP, presenilin 1 ve presenilin 2 genlerindeki mutasyonlarýn ailesel dominant geçiþli az sayýdaki hastada hastalýðýn baþlangýç ve ölüm yaþýna etkili olduðu ileri sürülmüþtür (Lippa ve ark. 2000). AH1; 21. kromozomdaki APP gen mutasyonu familyal erken baþlangýçlý %10 kadar vakada gözlenir. AH2; Apolipoprotein E (ApoE) 19. kromozomda kodlanan 4 kd aðýrlýðýnda bir proteindir. Bu alanda ε2, ε3 ve ε4 allelleri ile 3 adet apoe izoformu E2, E3, E4 kodlanýr. Geç baþlangýçlý AH geliþim riskinin ε4 allelinde belirgin artýþ ε2 allelinde ise azalma ile iliþkili olduðu saptanmýþtýr. ε4/ε4 homozigotlarda ε3/ε3 lere göre 19 kat, ε3/ε4 homozigotlarda ε3/ε3 lere göre 4.5 kat risk artýþý vardýr. ε2/ε3 homozigotlarda ε3/ε3 lere göre 2 kat, ε2/ε4 homozigotlarda ε4/ε4 lere göre hafif düzeyde riskte azalma saptanýr. Ancak bazý ε4/ε4 homozigot yaþlý bireylerde AH nin geliþmediði saptanmýþtýr. Bu da ε4 allelinin bir risk faktörü olmakla birlikte direkt etkili olmadýðýný göstermektedir. ε4 alleli ayrýca diðer ApoE genotiplerine göre kardiovasküler hastalýk riskinde de artýþa yol açmaktadýr. ApoE ε4 AH de görülen vasküler ve plak amiloidlerinde lokalize olarak bulunur. Nöronlarda membran fosfolipid ve kolesterol yapýlýmýnda etkilidir. ApoE; Aβ peptid yapýsýna baðlanýr. Özellikle E4 izoformu çok güçlü bir bað kurar. Aβ peptid yapýsýnýn polimerizasyonu ile amiloid fibril formuna dönüþmesine yardým eder (Ellison ve Seth 1998). AH3; presenilin-1 geni 14. kromozom üzerinde yerleþir. Kodladýðý protein, transmembran alanýnda 6 ile 9 arasýna olasýlýkla 7 bölgesinde yer alýr. Erken baþlangýçlý ailesel AH de presenilin-1 deki mutasyon %50 oranýnda saptanýr. Bu mutasyon APP nin proteolitik yýkým þeklini deðiþtirir ve amiloidojenik Aβ üretimini arttýrýr (Rogaev ve ark. 1995). AH4; presenilin-2 geni 1. kromozom üzerinde yerleþir. Presenilin-2 mutasyonu geç baþlangýçlý ailesel AH ile birlikte gözlenir. Benzer þekilde APP nin proteolitik yýkým þeklini deðiþtirir ve amiloidojenik Aβ üretimini arttýrýr. Bazý çalýþmalarda apopitozis ile iliþkili olduðu bildirilmiþtir. (Kim ve ark. 1997, Wolozin ve ark. 1996). Bu mutasyonlar dýþýnda serin proteaz inhibitörü olan α1-antichymotrypsin (α1act) de 19. kromozom üzerinde kodlanýr ve plak amioidinde yer alýr. AH risk artýþýnda baðýmsýz olarak, E4 ile de sinerjik olarak etkin bulunmuþtur. Alzheimer Hastalýðýnda Amiloidin Rolü AH de depolanan Aβ amiloid, büyük APP molekülünden köken alýr. APP; transmembran yerleþimli, hücre yüzeyinde eksprese olan bir proteindir ve 21. kromozomda lokalize geni vardýr. APP nin ana yapýsý hücre içi, transmembran ve büyük ekstrasellüler alan olmak üzere 3 alan içerir. Fonksiyonu tam olarak bilinmemekle beraber hücre-hücre ve hücre-matriks iliþkisinde rolü olduðu düþünülmektedir. Suda erimiþ halde bulunan APP; hücre yüzeyinden α-sekretaz enzimi ile olarak ayrýlýr. Proteolitik enzim α-sekretaz; APP nin Aβ bölgesini ortasýndan ayýrýr. Böylece Aβ fragmanlarýný arttýrmaz. Bununla birlikte yüzey APP hücre içine alýnabilir ve farklý sellüler komponentlerin yapýsýnda çeþitli formlarda bulunabilir. Bu formlarda APP, N ucundan Aβ peptid transmembran bölge hemen üzerinden β-sekretaz ile parçalanýr. Transmembran bölgedeki bölüm ise γ- sekretaz ile ayrýlýr. Bu proteoliz sonucu 39/40 ve 42/43 aminoasitlik iki predominant Aβ peptid yapýsý oluþur. Vasküler alanlarda biriken amiloid genellikle Aβ39/40 iken plaklardaki Aβ peptit formu 42/43 aminoasitlik fragmanlardan oluþur. Aβ39/40 peptidinin damar duvarýnda birikmesinin olasý mekanizmasý tam açýk olmamakla birlikte Aβ39/40 endositozisi, kan damarlarýna selektif transportu ve putative dekarboksil transferaz ile Aβ42/43 proteolizi ile Aβ39/40 a indirgenmesidir (Miyakawa ve ark. 2000). Ýnvitro olarak Aβ ve bunun agregatlarýnýn nörotoksisitesi demansýn patogenezinde bunlarýn rol oynayabileceðinin düþünülmesine yol açmýþtýr. 43

SEZER C, MEMÝÞ L. Genetik araþtýrmalar AH nin küçük bir bölümünü oluþturan ailesel AH de APP ve Aβ peptidlerinin patogenezde sorumlu olabileceðini düþündürmektedir (Lendon ve ark. 1997). AH1 grubu erken baþlangýçlý AH de 21. kromozomda çeþitli mutasyonlara rastlanmýþtýr. Londra mutasyonu 717. kodonda meydana gelen bir nokta mutasyonudur ve Aβ42/43 Aβ40 oranýný 1.5-1.9 kat arasýnda arttýrýr. Ýsveç mutasyonu ise 670 ve 671. kodonlarda meydana gelen çiftli mutasyondur. Aβ peptidinin sellüler sekresyonunda artýþa rastlanýr. Flaman mutasyonunda 692. kodonda nokta mutasyonu vardýr. Bu mutasyon erken baþlangýçlý ailesel demansta izlenir (Ellison ve Seth 1998). Hollanda mutasyonu 693. Kodonda meydana gelen bir nokta mutasyonudur. Amiloid içeren herediter serebral kanama (HCHWA) hastalýðýnda gözlenir. Damar duvarlarýnda hýzlý amiloid birikimi ile karakterizedir (Ellison ve Seth 1998). Geç baþlangýçlý Alzheimer mutasyonu 665. kodonda saptanan bir nokta mutasyonudur. Bu yalnýzca bir akrabalýkta kaydedilmiþtir (Ellison ve Seth 1998). Histopatolojik Özellikler AH de beyin dokusunun histopatolojik olarak deðerlendirilmesi kesin taný için gerekliyse de bugün modern radyolojik yöntemlerle %90 ýn üzerinde taný konabilmektedir. Makroskopik olarak beynin aðýrlýðý 900-1200 gr arasýnda saptanabilir. Serebral giruslarda düzleþme ve sulkuslarda geniþleme gözlenir. AH de genel olarak temporal lob (özellikle hipokampus) daha az olarak da frontal ve parietal loblar etkilenir. Oksipital lob ve motor korteks genellikle saðlamdýr. Ancak bu atrofi paterni AH için spesifik karakterde deðildir. Fikse beyinden alýnan örneklerde kortikal örtü oldukça incelmiþ görülür. Beyaz madde normal görünüm ve yapýdadýr, ancak volüm olarak azalma izlenir. Parankim kaybýna sekonder olarak ventriküler sistemde özellikle de lateral ventriküllerin temporal boynuzlarýnda geniþleme meydana gelir. Orta beyinde substansia nigra normal pigmentasyonunu korur. Bu durum Lewy Body Demansýndan makroskopik olarak ayrýmýnda önemli bir parametredir. Lokus Seruleus ise sýklýkla normalden daha soluk görünümdedir (Ellison ve Seth 1998). Mikroskopik olarak AH birkaç morfolojik anomalinin varlýðý ile karakterizedir. Ancak bunlardan hiçbiri AH için spesifik deðildir. Gözlenen major patolojik deðiþikliklerden biri plak adý verilen spesifik amiloid depolanmasýdýr. Bu normal bir nöronal membran proteini olan APP den proteolitik yýkýmla meydana gelen Aβ peptid yapýsýnda bir amiloiddir. Ýkinci major patolojik deðiþiklik nörofibriler yumak (NFTs) adý verilen intranöronal filamentöz inklüzyonlardýr. Nörofibriler yumak; çiftli heliksel filament proteini (PHF) yapýsýndan oluþur. Bu filamentin (PHF) ana yapýsý mikrotubül baðlayýcý bir protein olan tau dur. Üçüncü major deðiþiklik distrofik neuritler ve nörofil iplikçikleri (NTs) olarak adlandýrýlan nöronal yapýlarýn distorsiyonudur. Bu yapýlar da benzer þekilde tau içerir. Bir diðer major deðiþiklik serebral kortekste önce sinapslarýn kaybý ve bundan daha sonraki aþamalarda ise nöron kaybýdýr. Çoðu vakada leptomenenks, serebral ve serebellar kortekste arter ve arteriyol duvarlarýnda çeþitli derecelerde Aβ peptid yapýsýnda amiloid birikimi (Miyakawa ve ark. 2000) ile karakterize kongofilik arteriyopati gözlenebilir (De Girolamive ark. 1999). Serebral amiloid anjiopatilerde Aβ peptid dýþýnda cystatin, prion proteini, transthyretin, gelsolin, ABri de gösterilebilir (Yamaha 2000). Saptanan serebral infarktlar ya da hemorajiler genel olarak serebrovasküler amiloid depozisyonu ile iliþkilidir. Yapýlan kontrollü çalýþmalarda anjiopatinin, serebral iskemik enfarkt geliþiminde risk faktörü olduðu tespit edilmiþtir. ApoE nin rol oynadýðý vasküler anomalilerin demans geliþiminde önemli etkisi olduðu ileri sürülmektedir. Bu nedenle erken ve agresif müdahale vasküler etkilerin önlenme ve tedavisinde yararlýdýr (Shi ve ark. 2000). Yine AH de yaþa baðlý geliþenden daha belirgin olmak üzere hipokampal piramidal nöronlarý etkileyen granülovakuolar dejenerasyon izlenebilir. Benzer görünüm subkortikal nükleuslarda da görülebilir. Subisulum ve hipocampal CA1 sahasýnda nöronlarda Hirano cisimcikleri (nöronlarda gözlenebilen parlak eosinofilik çubuksu görünümde ya da eliptik sitoplazmik inklüzyon 44

ALZHEÝMER HASTALIÐI HÝSTOPATOLOJÝSÝ cismi) saptanabilir. Tüm nöronlarda lipofussin birikiminde artýþ izlenebilir. Benzer þekilde corpora amilasea (genel olarak astrositler içinde, daha nadir olarak ta astrosit yapýlarýn aksonlarýnda gözlenebilen küresel inklüzyonlar) görünümünde artýþ görülebilir. AH de görülen bu yapýsal deðiþikliklerin tamamý; kognitif fonksiyonlarý normal olan yaþlý bireylerde sýnýrlý ya da düþük dansitede gözlenebilir. Bu nedenle AH tanýsý klinik olarak belirgin demansý olan hastalarda; lezyonlarýn yüksek dansitede ve yaygýn olmasýna dayanýr. AH de gözlenen bu patolojik deðiþikliklerin çoðunun deðerlendirilmesi özel boyalar olmaksýzýn son derece zordur. Genel olarak kullanýlan boya metodlarýndan biri gümüþ boyasýdýr. Çeþitli gümüþ boyasý teknikleri ile tüm plaklar ve nörofibriler yumaklar identifiye edilebilir. Benzer þekilde amiloid için sensitif Kongo red ve Thioflavin-S ile amiloid korlar, plaklar, nörofibriler yumaklar ve anormal neuritler gösterilebilir. Ancak günümüzde immünhistokimyasal boyalarýn kullanýlmaya baþlanmasýndan sonra özellikle Aβ peptid ve fosforile tau proteinine karþý geliþtirilen antikorlarla daha duyarlý boyanma teknikleri ortaya çýkmýþtýr. Yine sinaps kaybý da sinaptik vezikül iliþkili bir glikoprotein olan sinaptofizine karþý geliþtirilen antikorlarla gösterilebilmektedir. Amiloid plaklar; geniþ olarak Aβ peptidin amiloid flament ya da nonflamentöz formundan oluþan ekstrasellüler proteinöz depozitlerdir. Bunlar çeþitli derecelerde anomaliler gösteren nöronal yapýlar içerirler. Bu anormal nöronal proçesler distrofik neuritler olarak adlandýrýlýr. Plaklar bu anormal neuritler ile birlikteyse neuritik plak adýný alýr. Plaklar, fokal, küresel, karýþýk görünümlü, gümüþle boyanan distrofik neuritlerin amiloid çekirdek yapýyý çevrelediði, sýklýkla þeffaf halo içeren yapýlardýr. Boyutlarý 20-200 µm arasýnda deðiþir. Çevrelerinde mikroglial hücreler ve reaktif astrositler bulunur (Ellison ve Seth 1998, De Girolami ve ark. 1999). AH li hastalarýn beyinlerinde plaklar geniþ alanlara yayýlmýþlardýr. AH de neokorteks ve hipokampus hemen daima olaya katýlýr (Ellison ve Seth 1998, De Girolami ve ark. 1999). Ancak plaklar bazal ganglia, hipotalamus, orta beyinin ve ponsun tegmentumu ve subkortikal beyaz madde de bulunabilirler. Plak yapýsýnýn diffüz, primitif, klasik ve end stage olmak üzere dört farklý tipi vardýr. Bu sýnýflamada genel olarak progresyonun diffüzden primitif ve klasik olarak devam ederek sonuçta end-stage plak haline geldiðine inanýlýr. Ancak bununla ilgili direkt kanýt mevcut deðildir. Çoðu neuritik plaklar tau ile immün reaktif distrofik neuritler içerirler. Bazýlarý ise bir lens proteini olan Ubiquitin ve kromogranin A içerirler. Ancak bunlarda tau proteini yoktur. Bu tip plaklar dýþýnda immünhistokimyasal olarak apolipoprotein E (ApoE), α1-antichimotripsin, serum amiloid P proteini, growth faktör, heparin sülfat ve kompleman faktörleri gibi amiloid iliþkili proteinlerin de gösterilebildiði plaklar da vardýr. Nörofibriler yumaklar (NFTs); nöronal inklüzyonlar geniþ oranda hiperfosforile tau proteinlerinin filamentöz agregatlarýndan meydana gelir. Hematoksilen-eosin boyalý preperatlarda intrasellüler olanlar bazofilik, ekstrasellüler olanlar ise eosinofilik olarak gözlenir. Gümüþleme yöntemleri ve thioflavin S ile boyalý preperatlarda bu yapýlarýn morfolojik formlarý ve evreleri saptanabilir. Elektron mikroskopik çalýþmalarda; nörofibriler yumaklarýn maksimum 20 nm çapýnda periyodik olarak her 80 nm de 10 nm ye daralan çiftli heliksel flamentlerden oluþtuðu gösterilmiþtir. Detaylý çalýþmalarda bu iplikçiklerin dens bir kor etrafýnda kývrýk saç görünümünde olduklarý izlenir. Bu filamentler immünhistokimyasal olarak fosforile tau ile gösterilebilir. Benzer þekilde nöroflament ile cross reaktivite gösterdikleri saptanmýþtýr. Az sayýda yumak ise ubiquitin ile immünreaktiftir (Ellison ve Seth 1998). Nörofibriler yumaðýn geliþiminde erken dönemlerde nöron içlerinde tau proteini vardýr. Bu devrede çekirdek çevresinde tau proteininin birikimi immünohistokimyasal olarak gösterilebilir. Ancak gümüþleme yöntemi ile herhangi bir anomali izlenmez. Geliþim evresinde; tau proteinleri küçük düz flamentlerden oluþan çiftli heliksel filamentler þeklinde agregat haline gelir. Bazý tau proteinleri ubiquitine olur ve böylece ubiquitin ile immünhistokimyasal olarak gösterilebilirler. Bu 45

SEZER C, MEMÝÞ L. evrede gümüþleme yöntemi ile klasik yumaklar gösterilebilir. Geç evrede nöron ölür ve hücre artýklarý lokal fagositlerce ortamdan uzaklaþtýrýlýr. Yumak yapýlarý eosinofilik ekstrasellüler mezar taþý ya da hayalet yumak þeklinde geride kalýr. Bu yapý, zamanla tau protein reaktivitesini kaybeder ve astroglial yapýlarla infiltre olur. Bunun sonucunda da GFAP ile immünreaktif yumak yapýsý izlenir. Nörofibriler yumaklar AH de karakterisitik olmasýna raðmen spesifik deðildirler. Progressif supranükleer palsy, postensefaklitik Parkinson hastalýðý ve Guam ýn amyotrofik lateral skleroz - Parkinsonizm demans kompleksinde de görülebilirler. Neuritik anomaliler; iki formda incelenebilirler. Plak iliþkili distrofik neuritler anormal dilate sinir hücre yapýlarý boyunca Aβ plak depozitleri þeklinde dizilirler. Bazý neuritler artmýþ lizozom ile iliþkili dens body içerirler. Ancak bunlarda çiftli heliksel flament yoktur. Ýmmünohistokimyasal olarak ubiquitin ve kromogranin A ile boyanabilirler, tau ile reaktivite göstermezler. Diðer neuritler ise çiftli heliksel flament içerir. Bunlar tau proteini ile ve çeþitli derecelerde ubiquitin ile immünreaktivite gösterirler. Nörofil iplikçikleri ince, kývrýntýlý ve sinir hücre yapýlarýna sarýlan, thioflavin S ya da gümüþ boyasýyla gösterilebilen, tau proteini ve kýsmende ubiquitin ile immünhistokimyasal olarak boyanan bir yapýdýr. Elektron mikroskopik çalýþmalar; sinir hücresinin bu yapýlarýnýn, düz ve çiftli heliksel flamentlerin karýþýmýný içerdiðini göstermiþtir. Sinaps kaybý; Golgi çalýþmalarýnda dendritik spine kaybý ile birlikte kortikal nöronlarýn dentritik kollarýnda azalma þeklinde gösterilmiþtir. AH de etkilenmiþ kortikal bölgelerde; sinaps baðýmlý proteinlerle kantitatif olarak gösterilebilen %30-50 arasýnda sinaps kaybý olabilir. Sinaptik veziküller ile iliþkili bir glikoprotein olan sinaptofizin sinaps kaybýný göstermede yararlýdýr. Sinaptik kayýp klinik olarak demansýn derecesi ile iliþkilidir. AH de glial patoloji deðerlendirildiðinde; neuritik plaklarýn çevresinde reaktif astrositlerin varlýðý izlenir. Bu alanlarda nöronal kayýp ve kortikal mikrovakuolizasyon vardýr. Mikroglial aktivasyon amiloid plak ile iliþkilidir. Bu birliktelik, mikroglia yanýtýnýn Aβ peptitlerden oluþan amiloidojenik yapýsýna karþý geliþtiði spekülasyonuna yol açmýþtýr. Aβ peptidin neden olduðu mikroglia aktivasyonu; interleukin1-β, tümör nekrozis faktör (TNF)α ve ekstrasellüler proteaz gibi potansiyel nörotoksik sitokinlerin salýnýmýna yol açar. AH de santral hemisferik beyaz madde myelin boyasý ile yaygýn olarak soluk boyanýr. Bu durum mikrovasküler aterosklerotik deðiþikliklerle ilgilidir. Ancak küçük bir kýsým vakada damar deðiþiklikleri olmaksýzýn myelinde soluklaþmaya rastlanýr. AH de bu fenomen nörogörüntüleme bulgularýnda, vasküler demans ile karýþtýrýlmasýna yol açabilir. Bu beyaz madde dejenerasyonu Leukoaraiosis olarak adlandýrýlýr ve kronik iskemi nedeniyle geliþir (Brown ve ark. 2000). Yapýlan araþtýrmalarda yaþlýlarda damar duvarlarýnda periventriküler venlerde tabakalar halinde kollajen varlýðý izlenebilir. Leukoaraiosis lezyonlarýnda kollajen depolanmasý ileri boyutlardadýr. Bu alanlarda oligodendrositlerde apoptozis ile belirgin kayýp saptanmýþ, ancak inflamasyona rastlanmamýþtýr (Brown ve ark. 2000). AH subkortikal alanlarý da etkiler. Bulbus olfaktoriusta; anterior nükleusta az sayýda plak oluþumu ile çoðu hücrelerde nörofil iplikçikleri ve yumaklar görülür. Geç evrede hipotalamusta diffuz plaklar izlenir. Yumaklar çoðunlukla tubero-mamillar nükleusta ve az sayýda lateral, tuberal ve posterior nükleusta saptanýr. Talamusta diffüz plaklar ve küçük primitif plak yapýlarý, daha erken dönemlerde anterodorsal nükleusta, daha geç evrelerde ise özellikle anteroventral nükleusta yumak yapýlarý gözlenir. Striatumda çok sayýda diffüz plak yapýsý ve çok nadir olarak buradaki büyük nöronlarda yumak yapýsý dikkati çeker. Pallidumda nadiren büyük küresel yumak yapýsý gözlenir. Substansiya nigrada daðýnýk amiloid depozitleri ve ilerlemiþ hastalýkta küresel nörofibriler yumaklar izlenir. Orta beyin tektumunda küçük amiloid depozitleri saptanýr. Lokus seruleusta küresel nörofibriler yumaklar ve hücre kaybý görülür. Dorsal raphe nükleusta hastalýðýn çok erken evresinde yumak görünümleri ortaya çýkar. Serebellumda moleküler tabakada diffüz plak yapýlarý saptanýr. Kolinerjik uzantýlar için önemli bir alan olan Meynertin nükleus bazalisinde az sayýda plak yapýlarý, yoðun, geniþ, küresel nörofibriler yumak- 46

ALZHEÝMER HASTALIÐI HÝSTOPATOLOJÝSÝ lar ve hücre kaybý izlenir. AH de bu nükleustaki hücre kayýplarý ciddi kolinerjik defisitlere yol açar. Bu defisit çok erken dönemlerde gözlenebilir. Grade II den daha düþük, erken histopatolojik evrede olan kognitif fonksiyonlarý normal vakalarda yapýlan bir çalýþmada Aβ peptid birikimi ve depolanmasý ile birlikte, kortikal kolinerjik azalma gösterilmiþtir (Beach ve ark. 2000). Alzheimer hastalarýnýn beyinlerinin incelenmesinde geniþ oranda baþka transmitter defektleri de gözlenir. Serotoninerjik dorsal raphe nükleus nöronlarýnýn kaybý nedeniyle serebral kortekse 5 hidroksitriptamin giriþi düþer. Bu durum hastalarda görülen depresyondan sorumludur. Ayný zamanda lokus seruleustaki çeþitli derecelerdeki nöron kaybý nedeniyle kortekse noradrenerjik giriþ de düþer. Alzheimer Hastalýðýnýn Patolojik Evrelemesi Genel olarak patolojik evreleme iki parametre kullanýlarak yapýlýr. Bunlardan plak evrelemesi demansýn klinik durumu ile zayýf koreledir. Plak evrelemesinde Evre A da neokortekste özellikle frontal, temporal ve oksipital loplarda düþük dansitede plak varlýðý izlenir. Evre B de neokortikal alanlarda neuritik plak yapýlarý vardýr. Bununla birlikte hipokampal bölge orta derecede etkilenmiþtir. Evre C de primer duyusal ve motor alanlarda neuritik plak yapýlarý izlenir (Ellison ve Seth 1998). Diðer evreleme ise nörofibriler yumak daðýlýmý ile iliþkilidir. Bu evreleme demansýn klinik gidiþi ile iyi korelasyon gösterir. Evre I ve II klinik olarak asemptomatiktir. Evre I de nörofibriler yumaklar ve nörofibril iplikçikleri küçük dansitededir ve transentorhinal kortekste pre-α hücrelerinde sýnýrlý görünümdedir. Evre II de nörofibriler yumaklar entorhinal kortekste pre-α hücrelerinde orta derecede bir yoðunlukta bulunurlar. Hipokampus CA1 bölgesinde az sayýda yumak geliþimi vardýr (Braak ve Braak 1991). Evre III ve IV te Alzheimer hastalýðý baþlangýç halindedir. Evre III te az miktarda nörofibriler yumak ve nörofibriler iplikçik tümüyle CA1 bölgesi ve subiculumda pramidal hücrelerde izlenir. Yine az sayýda amigdaloid kompleks ve Meynert nükleus bazalisinde, fuziform girus lateralinde gözlenir. Pre-α hücreleri ciddi olarak etkilenmiþtir. Nöronal kayýp ve gliozis vardýr (Braak ve Braak 1991). Evre IV te evre III teki alanlar ciddi olarak etkilenmiþlerdir. Entorhinal ve transtentoryal bölgelerde çok sayýda hayalet yumak bulunur. Sýnýrlý olarak primer duyusal ve motor korteks içeren isokorteks hafif olarak etkilenmiþtir (Braak ve Braak 1991). AH; Evre V ve VI da semptomatik görünümdedir. Evre V te hipokampus ve subiculumun tüm sektörlerinde nörofibriler yumaklar saptanýr. Ýsokorteks geniþ olarak orta ya da ciddi seviyelerde olaya katýlmýþtýr. Ancak hala primer duyusal ve motor korteks kýsmi olarak etkilenmiþtir. Claustrum, talamus ve hipokampusta nörofibriler yumaklar vardýr. Pre-α hücreleri, CA1, antero-dorsal talamik nükleusta nöronal kayýp, astrositik gliozis ve hayalet yumaklar vardýr (Braak ve Braak 1991). Evre VI da erken dönemde etkilenmiþ bölgelerde yumak dansitesinde artýþ bulunur. Dentat granül hücreli tabakada yumaklar gözlenir. Claustrum, talamus, hipotalamus ve substansiya nigra da belirgin olarak etkilenmiþlerdir (Braak ve Braak 1991). Bu evrelemelerin plak ve yumaklara dayanan histolojik kriterlerle yapýlmasýna raðmen Alzheimer hastalarýndaki histolojik deðiþiklikler, kýsýtlý yayýlým ya da düþük dansiteli görünümlerle normal yaþlý bireylerde bulunabilirler. Plaklar kortekste yaþa baðlý olarak artar. Az sayýda gözlenen neuritik plak yapýsýnda ubiquitin ve kromogranin A ile immünreaktivite vardýr. Ancak bu yapýlar tau içermezler. Kognitif olarak normal yaþlý bireylerde nörofibriler yumaklar hipokampus ve entorhinal kortekste az sayýda bulunabilirler. Progressif supranükleer palsy, kortikobazal dejenerasyon ve mezolimbokartikal demans (tangleonly dementia) (Bancher ve Jellinger 1994) gibi hastalýklarda klinik olarak demans mevcuttur. Kortikal ve subkortikal alanlarda nörofibriler yumaklar vardýr. Ancak belirgin plak yapýsý gözlenmez. Lewy cisimli demansta ise çok sayýda plak oluþumu varken nörofibriler yumak çok az sayýdadýr. Bazý Alzheimer deðiþiklikleri gösteren hastalarda yayýlým sýnýrlý olabilir ya da baþka patolojik bulgular gözlenebilir. Limbik AH klinik olarak demans ile karakterizedir. Amigdala ve hipokampusta sýnýrlý çok sayýda nörofibriler yumak içerirler. Neokortikal 47

SEZER C, MEMÝÞ L. plaklar yaygýndýr. Asimetrik AH de bir hemisferde sýnýrlý tutulum vardýr. Posterior AH de oksipital ve görüntü birleþtiren bölgelerde özgül tutulum vardýr. AH diðer dejeneratif hastalýklarla birlikte bulunabilir. Huntington hastalýðý, Pick hastalýðý ve parkinson hastalýðý ile nadiren birlikte gözlenebilir. Alzheimer Hastalýðý Ýçin Patolojik Diagnostik Kriterler Patolojik olarak AH tanýsýný koymak histolojik deðiþikliklerin patognomonik olmamasý ve normal fonksiyonlara sahip yaþlý insanlarda da benzer deðiþikliklerin olmasý nedeniyle son derece zordur. AH tanýsý için hem plak hem de nörofibriler yumaklarýn hipokampus ve neokortekste bulunmasý ve hastanýn klinik olarak demans hikayesinin olmasý gereklidir. Plak ve nörofibriler yumak içeren ancak bunlarýn sýnýrlý yayýlým gösterdikleri hastalarda ya da demans bulgularý göstermeyenlerde hastalýðýn natürü hakkýnda hüküm verilemez. Bu nedenlerle AH tanýsý için birkaç farklý kriter önerilmiþtir. Ulusal Yaþlýlýk Ensitütüsü kriterleri neuritik plaklarýn serebral korteksteki dansitesine ve hasta yaþýna göre skorlanmasýna dayanýr (Ellison ve Seth 1998). Bu kriterlerin uygulanmasý diffüz plaðýn normal yaþlýlýkta yaygýn olduðunda yanlýþ tanýya yolaçabilir (Ellison ve Seth 1998). AH Kayýt ve Saptama Konsorsiyumu nun (CERAD) rehberliðinde hazýrlanan kriterlere göre; AH tanýsýnda geniþ olarak kullanýlan standart referans, görüntülerle karþýlaþtýrmaya dayalý, neuritik plak dansitesinin hesaplanmasýný esas alan semikantitatif bir metoddur (Mirra ve ark. 1991). Bu kriterler farklý laboratuvarlar arasýnda kuvvetli tekrarlanabilirlik özelliðine sahiptir. CERAD protokolünde hastanýn yaþý ve klinik demans hikayesi vakalarýn diagnostik tanýmlanmasýnda dikkate alýnýr (Mirra ve ark. 1991). CERAD protokolünde makroskopik olarak; Beyin aðýrlýðý, Bölgesel neokortikal atrofi ve ventriküler geniþleme (semikantitatif olarak yok, hafif, orta ve ciddi), Hipokampal ve entorhinal korteks atrofisi (var/yok), Lokus seruleus ve substansiya nigrada solukluk (var/yok), Serebral kan damarlarýnda ateroskleroz, obstruksiyon ya da anevrizma (var/yok), Lakunar enfarkt, bölgesel enfarkt, hemoraji (sayý, boyut, sýklýk, yaygýnlýk). Histopatolojik örnekleme ve boyama; Minimum altý anatomik bölgeden histolojik deðerlendirme yapýlýr. Orta frontal girus, Üst ve orta temporal girus, Anterior singulat girus, Ýnferior parietal lobül, Hipokampus ve entorhinal korteks, Substansiya nigrayý içeren orta beyin. Bu alanlardan alýnan kesitler hematoksilen eosin, plak ve nörofibriler yumak deðerlendirmesi için gümüþleme, amiloid deðerlendirme yapmak için thioflavin S (özellikle plak ve yumak yapýlarý) ve Kongored le (damar yapýlarý için) boyanýr. Tanýsal Klasifikasyon CERAD klasifikasyonu üç adýmda yapýlýr: 1. Neokorteks kesitlerinde neuritik plak dansitesinin semi-kantitatif olarak hesaplanmasý; bu skorlama referans diagramlara göre yok, seyrek, orta derecede ya da sýk olarak yapýlýr. 2. Yaþ ile iliþkili plak skoru frontal, temporal ya da parietal neokorteksin kesitlerinde maksimum plak dansitesinin deðerlendirilmesi ile yapýlýr. 50 yaþýn altýndaki hastalarda az (A), orta (B) ya da sýk (C) plak varlýðý histolojik olarak AH tanýsýný gösterir. 50-75 yaþ arasýndaki hastalarda az sayýda plak olmasý AH yi telkin eder. Orta ya da sýk plak varlýðý histolojik olarak AH tanýsýný gösterir. 75 yaþ üstü hastalarda az sayýda plak olmasý þüpheli AH varlýðýný düþündürürken, orta derecede plak olmasý AH yi telkin eder. Sýk plak olmasý ise histolojik olarak AH tanýsýný gösterir. 3. Yaþ ile iliþkili plak skoru klinik olarak demans varlýðý ya da yokluðu ile birleþtirilerek vakalar normal, þüpheli AH, olasý AH ve kesin AH olarak sýnýflandýrýlýr. 48

ALZHEÝMER HASTALIÐI HÝSTOPATOLOJÝSÝ Normal tanýmlý bireylerde; AH histolojik skorlamasý 0 dýr, klinik demans hikayesi ve diðer eþlik eden nöropatolojik deðiþiklikler izlenmez. Ya da plak histolojik skoru A ve klinik olarak demans hikayesi yoktur. Kesin AH tanýmlý hastalarda; histolojik skor C dir, Demans hikayesi vardýr. Eþlik eden nöropatolojik deðiþiklikler bulunur ya da bulunmaz. Olasý AH tanýmlý hastalarda; plak skoru B dir. Demans hikayesi vardýr. Eþlik eden nöropatolojik deðiþiklikler bulunur ya da bulunmaz. Þüpheli AH tanýmlý hastalarda; plak skoru A dýr. Klinik demans hikayesi vardýr ve eþlik eden nöropatolojik deðiþiklikler bulunur veya bulunmaz. Ya da plak skoru B ya da C, klinik olarak demans bulgularý yoktur. Günümüzde bizim toplumumuz da dahil olmak üzere tüm dünyada yaþam süresinin uzamasý Alzheimer hastalýðýnýn artýþýna yol açmýþtýr. Hastalarýn uzun süreli bir evre sonrasý tamamen immobil ve bakýma muhtaç olmalarý hem bireysel olarak hastalarýn ve hasta yakýnlarýnýn hem de ekonomik giderlerinin son derece fazla olmasý nedeniyle AH nin toplumun tümü için önemli bir problem olmasýna yol açmýþtýr. Bu nedenle hastalýðýn erken tanýmlanabilmesi ya da tedavi edilebilmesini amaçlayan çok yoðun çalýþmalar yapýlmaktadýr. Özellikle nedenlerin belirlenmesi yönünde yapýlan ileri düzeyde moleküler çalýþmalar ümit vermektedir. Ancak ülkemizde düzenli bir otopsi anlayýþýnýn yerleþmemesi bu konudaki histopatolojik çalýþmalarda yer almamýzý engellemektedir. Ülkemizde otopsi uygulamasýna dair önyargýlarýn deðiþmesi ile yeni ve ileriye dönük çalýþmalar yapýlabilecektir. Bancher C, Jellinger KA (1994) Neurofibrillary tangle predominant form senil demantia of Alzheimer type. A rare subtype in very old subjects. Acta Neuropathol, 88:565-570. Beach TG, Kuo YM, Spiegel K ve ark. (2000) The cholinergic deficit coincides with Abeta deposition at the earliest histopathologic stages of Alzheimer disease. J Neuropathol Exp Neurol, 59(4):308-313. Braak H, Braak E (1991) Neuropathological stageing of Alzheimer-related changes. Acta Neuropathol, 82:239-259. Brown WR, Moody DM, Thore CR ve ark. (2000) Cerebrovascular pathology in Alzheimer s disease and leukoaiosis. Ann N Y Acad Sci, 903:39-45. De Girolami U, Antony DC, Frosch MP (1999) Robbins Pathologic Basis of Disease, 6. Baský, WB Saunders, s.1293-1357. Ellison D, Seth L (1998) Neuropathology, Mosby, 31.1-31.34. Evans DA, Funkenstein HH, Albert MS ve ark. (1989) Prevalance of Alzheimer s disease in a community population of older persons: higher than previously reported. JAMA, 262:2551-2556. Kim TW, Pettingell WH, Jung YK ve ark. (1997) Alternative cleavage of Alzheimer -associated presenilins during apoptosis by a caspase -3 family protease. Science, 277:373-376. Lendon C, Ashall F, Goate AM (1997) Exploring the etiology of KAYNAKLAR Alzheimer Disease using molecular genetics. JAMA, 277:825-831. Lippa CF, Swearer JM, Kane KJ ve ark. (2000) Familial Alzheimer s Disease: Site of mutation influences clinical phenotype. Ann Neurol, 48(3):376-379. Mirra SS, Heyman A, McKeel D ve ark. (1991) The Consortium to Establish a Registry for Alzheimer s Disease (CERAD). Part II. Standardization of the neuropathologic assessment of Alzheimer s disease. Neurology, 41(4):479-486. Miyakawa T, Kimura T, Hirata S ve ark. (2000) Role of blood vessels in producting pathological changes in the brain with Alzheimer disease. Ann N Y Acad Sci, 903:46-54. Rogaev EI, Sherrington R, Rogaeva EA ve ark. (1995) Familial Alzheimer s disease in kindreds with missense mutations in a gene on chromosome 1 related to the Alzheimer s Disease type 3 gene. Nature, 376:775-778. Shi J, Perry G, Smith MA ve ark. (2000) Vascular abnormalities: the insidious pathogenesis of Alzheimer s disease. Neurobiol Aging, 21(2):357-361. Wolozin B, Iwasaki K, Vito P ve ark. (1996) Participation of presenilin 2 in apoptosis: enhanced basal activity conferred by an Alzheimer mutation. Science, 6;274(5293):1710-1713. Yamada M (2000) Cerebral amyloid angiopathy: an overview. Neuropathology, 20(1):8-22. 49