ÜNİTE SOSYOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER TOPLUMSAL BİR KURUM OLARAK EVLİLİK VE AİLE

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÜNİTE SOSYOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER TOPLUMSAL BİR KURUM OLARAK EVLİLİK VE AİLE"

Transkript

1 HEDEFLER İÇİNDEKİLER TOPLUMSAL BİR KURUM OLARAK EVLİLİK VE AİLE Evlilik ve Aile Hukuksal Anlamda Evlilik Sosyolojik Anlamda Evlilik Evlilik Türleri Toplumsal Bir Kurum Olarak Aile Ailenin Temel Özellikleri ve İşlevleri Ailenin Sınıflandırılması Aile Kurumuna Teorik Yaklaşımlar Ailenin Toplum İçindeki Yeri Türk Toplumunda Ailenin Yapısı SOSYOLOJİ Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Evlilik ve ailenin ne anlama geldiğini öğrenecek, Hukuksal ve sosyolojik anlamda ailenin neyi ifade ettiğini öğrenecek, Evlilik türlerini öğrenecek, Ailenin temel özeliklerini ve işlevlerini öğrenecek, Ailenin nasıl sınıflandırıldığını öğrenecek, Ailenin toplum içindeki yerni öğreneceksiniz. ÜNİTE 5

2 GİRİŞ EVLİLİK VE AİLE Evlilik, ahlaki, geleneksel ve psikolojik yönleri de olan toplumsal ve hukuksal bir küçük grup formu ya da toplumsal bir kurumdur. Evlilik, karşı cinsten iki insanın birbirlerini kabul ederek ve toplumca onaylanmış işlemler çerçevesinde, bir arada yaşamak için yapılan sözleşmedir. Bir başka ifadeyle evlilik, eşler arasında meydana gelen çeşitli görev ve sorumluluklarla donatılmış bir çeşit antlaşmadır. Bu antlaşma formal bakımdan yetki, sorumluluk, rol ve statüleri kapsayan toplumsal ve hukuksal bir nitelik taşır. Eş olarak adlandırılan kişiler, bir antlaşma (akit) ile ortak yaşamın gerektirdiği tüm sorumluluklara birlikte sahip oldukları gibi, evlilik kurumunun tanıdığı toplumsal ve hukuksal yetkileri de ortaklaşa kullanmaya karar vermiş sayılırlar. İnformal açıdan evlilik kavramı daha kapsamlı ve derin bir anlam oryantasyonu içerir. Sevgi, içten bağlanma, cinsiyet dürtüsünün tatmini, soyun, dolayısıyla toplumun sürekliliğinin sağlanması, psikolojik zevk ve doyuma ulaşılması, birliktelik gücünün kazanılması, toplumsal dayanışma, kültürel yeteneklerin korunup sürdürülmesi ve bireylerin toplumsallaşması konusunda çeşitli ritüel ve törelerin oluşması, çoğunlukla evliliğin informal ilişkiler düzenini meydana getirir. Burada ahlak ve dini normların da evlilikle ilgili sınırlandırmalarını, teşvik ve yasaklarını dikkate almak gerekir. Kısaca söylemek gerekirse evlilik, ahlaki, geleneksel ve psikolojik yönleri de olan toplumsal ve hukuksal küçük bir grup formu ya da toplumsal bir kurum olarak tanımlanabilir. Evlilik denilen antlaşma ya da sözleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan aile kurumu, insanlık tarihi ile yaşıttır. Bütün toplumlarda bireyler, bir aile içinde doğar ve yetişirler. Yeni doğan bir bebek en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak derecede acizdir. Bu nedenle yaşamını sürdürebilmesi için bakıma muhtaçtır. Sıcak bir yuvanın sağladığı en temel duygu olan güvenlik hissi çocuğun yetişmesi için elverişli bir ortamdır. HUKUKSAL ANLAMDA EVLİLİK Hukuksal açıdan evlenme ya da evlilik kavramı, formal bir nitelik taşır. Türk Medeni Yasasına göre evlenme, Tam ve sürekli hayat ortaklığı yaratmak üzere, cinsiyetleri ayrı iki kişinin hukuken makbul ve geçerli bir şekilde birleşmesidir. Medeni hukuk, ayrı cinsten iki kişinin evlenme ile yalnızca cinsel ortaklığı değil, yaşamın acı ve tatlı tüm alanlarını kapsayan bir yaşam ortaklığını kastetmektedir. Yasaya göre evlenme, sürekli ve ortak bir yaşamı şart koştuğundan, belli bir süreyle sınırlı ve ayrı yaşamayı öngören bir evlilik söz konusu değildir. Hukuksal anlamda evliliğin mahiyetini açıklamaya çalışan üç ayrı görüşten söz etmek mümkündür: Bunlar; akit, kurum ve şart tasarruf görüşü biçiminde özetlenebilir. Günümüzde evlilik, kendine özgü nitelik ve koşulları olan hukuksal bir sözleşmedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2

3 Evlilik bireylerin biyolojik, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşıladığı süreçtir. Evrensel hukuk normları açısından evlilik konusunda standart bir görüşün olduğunu söylemek zordur. Ancak evrensel hukuka kendi dünya görüşlerini benimseten kimi uygarlıklar, bu konuda evrensel ölçütler geliştirmişlerdir. Çeşitli kültürlerde evlilikle ilgili değişik öge ve motiflerin hâlâ kendine özgü nitelikler taşıdığının bilinmesine karşın, Batı evlilik ve aile hukuku, bu uygarlığın önemli bir parçası olarak evlilikle ilgili ölçütler geliştirmiştir. Bu ölçütler, söz konusu uygarlığı paylaşan çeşitli toplumlar için evliliği düzenleyen hukuk kuralları olarak kendini göstermiştir. Avrupa dan alınan Türk Medeni Hukuku na göre evlilikle ilgili şartlar mevcuttur. Bu şartlar, maddi ve şekli şartlar olmak üzere iki ana başlık altında toplanmıştır. Maddi şartlar başlığı altında; evlenme ehliyeti: Evlenme rüştü ve temyiz kudreti; evlenme engellerinde: Hısımlık, akıl hastalığı, mevcut evlilik ve bulaşıcı hastalıklar yer almıştır. Şekli şartlar başlığı altında ise, çeşitli bürokratik işlemler bulunmaktadır. Yukarıda ifade edilmeye çalışıldığı gibi evlilikle ilgili ölçüt ve kurallar, Batı uygarlığının zaman içerisinde çeşitli değişimler sonucunda eriştiği hukuksal bir sistemi yansıtmaktadır. Ancak bu konuda toplumların kültür dokusunun farklı oluşundan kaynaklanan bazı ayrıcalıkların bulunduğunu vurgulamak gerekir. Örnek vermek gerekirse evrensel evlilik ve aile hukukuna göre, evliliğin oluşabilmesi için karşı cinsten iki kişi olmalı ve bunlar sürekli yaşam ortaklığı nı yasal bir sözleşme ile güvence altına almalıdırlar. Fakat günümüzde bu temel koşulların tümünün her kültürde tam olarak uygulandığı söylenemez. Bugün birçok Batı ülkesinde aynı cinsten iki kişinin evlenmesini sağlayan yasal düzenlemelerin yapıldığı, ayrıca evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşamaya da yasal anlamda cevaz verildiği bilinmektedir. Bu uygulamalarda hukuki anlamda akit görüşü nden önemli ölçüde taviz verildiği anlamı çıkarılabilir. Batı ilkelerinde evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşamadan doğan çocukların velayetlerini düzenleyen yasal kurallar oluşturulmuştur. Ayrıca İngiltere gibi bazı ülkelerde de aynı cinsten kişiler evlenebilmektedir. Yine bazı İslam ülkelerinde hâlâ poligami yanında süreli evlilikler de görülmektedir. Tüm bu örnekler gösteriyor ki, evlilik kurumuyla ilgili hukuk normları temel anlamda evrensellik gösterse de, ülkeden ülkeye hatta aynı uygarlık dairesine giren büyük ya da küçük düzeyde farklılıklar içerebilmektedir. Bu tür ayrıcalık ve özel uygulamaların varlığına karşın, Batı uygarlığının tanımladığı evlilik ve aile ilişkilerini düzenleyen hukuk normlarının yukarıda sayılan ölçüt ve koşulları kabul ettiğini; öteki uygulamaları ise yasal bireysel bir hak olarak değerlendirmekle birlikte, onları genel evrensel evlilik ve aile hukukundan birer sapma olarak yargılamaktadır. Çok karılılık, çok kocalılık, evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşama ve aynı cinsten kişilerin evlenmesi gibi birliktelikler, henüz evrensel hukukta kendine meşru bir yer bulmuş gözükmüyor. Bu gibi ilişkiler bir çeşit toplumsal patoloji ve toplumsal enorm kavramlarının içerdiği anlamla özdeşleştirilmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3

4 2. SOSYOLOJİK ANLAMDA EVLİLİK Evliliğin, örgüt ve kurumsal niteliğini ön plana çıkaran görüşler, aileye toplumsal bir kurum olarak yaklaşan sosyologların düşüncelerini yansıtmaktadır. Aslında gerek hukuksal gerekse sosyolojik bakımdan evliliğin evrensel bir tanımını yapmak çok zordur. Ancak evrensel tanımlama çabasında bazı temel öge ve ölçütlerin bulunduğunu da belirtmek gerekir. Örneğin, bu ölçütlerden bazıları şunlardır: Karşı cinsten iki kişinin varlığı, sürekliliği olan ortak bir yaşam arzusu ve istenci, hukuksal anlamda bir sözleşmenin bulunması, iyi ve kötü günlerin birlikte yaşamaya talip olunması, eşlerin statülerine uygun bir rol sergilemeye hazır bulunmaları, gelecekle ilgili ortak ideal ve tasavvurların taşınması, psikolojik doyum ve cinsel zevkin tatmin edilmesi, ortak bir güç oluşumuna yönelik eğilimlerin varlığı ve dışarıya karşı eşlerin birbirlerini koruyucu nitelikte tavır takınmaları gibi; öge, motif ve ölçütler, evlilik olgusunun tanımlanmasında kullanılan temel belirleyiciler olarak kullanılmaktadır. Çoğunlukla sosyal, kültürel ve psikolojik anlamlar içeren bu ifade biçimleri, aslında iki kişinin sağladığı birliktelik eyleminde tümüyle temsil edilemezler. Ancak evlilik ne kadar çok öge, motif ve değerin kaynaşmasıyla oluşan bir temele dayanırsa ve bir bileşke özelliği sergilerse, işte o zaman sağlıklı bir yapı kurmuş ve işlevlerine tam anlamıyla sahip olmuş demektir. Evliliğin toplumsal anlamda kurumsal bir davranış ve örgütsel bir yapı olarak sosyolojinin inceleme alanı olarak ortaya çıkması için çok uzun bir zamanın geçtiği ve bu bağlamda çok yoğun bir insani çabanın sergilendiği söylenebilir. İnsanların horde döneminde serbest cinsel ilişki ye girdikleri, fakat zaman içerisinde, özellikle de mikro çevre sömürüsü nün kurallı davranışlara yönelmesiyle evliliğin de ortaya çıktığı ve belli kurallara bağlandığı görülmüştür. Burada ait olma, sahip olma ve başkalarıyla kimi motif ve ögeleri paylaşamama gibi psiko-sosyal davranış biçimleri, evliliğin kurallara bağlanışını ifade eden evlilik yasak ve teşviklerini içeren gelenek ve töreleri oluşturmuştur. Doğal olarak insan zihni geliştikçe yapıp-etmelerinde de karmaşıklık doğmuş, çeşitli yöresel ve evrensel dinlerin de evlilik ilişkisinin kurumsallaşmasında etkili olduğu görülmüştür. Din, töre ve gelenek gibi kültürel ve biyo-psişik zorlanmaların yanında, iç dürtülerin gereği olan cinsel ihtiyacın ve birliktelik duygusunun evlilik ilişkisini yönlendirmesi, çeşitli kültürlerde biçim farklılığına rağmen; bu, ilişkinin sürekliliğini sağlamış, kuşaktan kuşağa evlilikle ilgili bilgiler aktarılarak evliliğin kurallara bağlanmasına neden olmuştur. Kimin kiminle hangi koşullarda evlenebileceği ya da evlenemeyeceği toplumsal anlamda meşruiyeti olan ortak bir değer olarak belirginleşmiştir. Evrensel hukuk kurallarının ortaya çıkmasıyla birlikte, evlilik kurumu; ahlaki, dini, kültürel (geleneksel) özelliklerinin yanında, hukuksal bir anlam kazanmıştır. Evliliği oluşturan insanların statü ve rolleri, yetki ve sorumlulukları geleneksel değerlerle birlikte hukuksal kurallara bağlanmış; bu kurallara uyma zorunluluğu, yalnızca töre ve gelenek açısından ayıplama ve kınamayı öngören uygulamalarla birlikte, hukuksal yaptırımlarla koruma altına alınmıştır. Böylece çok uzun bir zaman temel ihtiyaç (cinsel dürtü, insanın karşı cinsle ilgili psikolojik doyumu, çocuk yapma ve çocuk aracılığıyla ebedi yaşam isteği ve birlikteliğin doğurduğu güç birikimi gibi) giderek bütün alanlarda yaygın Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4

5 uygulamalar biçiminde kendini göstermiştir. Böylece zaman içerisinde bu yaygın davranışlar kurallı davranışlara ulaşmış ve dolayısıyla kültürel özelliklere uygun düşen bir evlilik biçimi, yani toplumsal bir kurum olarak evlilik doğmuş ve bugünkü hukuksal kimliğini de kazanarak örgütlü ve toplumsal bir ünite olarak karşımıza çıkmıştır. Evliliğin toplumsal bir kurum ve örgütsel bir yapı oluşu, gerek ilkel gerekse çağdaş toplumlar üzerinde yapılan sosyolojik ve sosyal antropolojik araştırmalarda büyük bir önem kazanmıştır. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlara göre evlilik kurumu; statü-rol ve yetki-sorumluluk gibi formal-informal pozisyon ve işlevlerin oluşturduğu, toplumsal bir alt sistem olarak varlık kazanmıştır. Evlilik biçimi ve eş edinme olanaklarına gelince, evlilik ya da serbest bir birliktelik istencine veya çevrenin yani diğer kişi ve grupların zorlamalarıyla oluşturulan bir çeşit itaat (baş eğme) davranışına dayalı ortaklık biçiminde görülür. Bu konuda yapılan sosyolojik araştırmalara göre evlilik ya belli bir forma sahip olmayan (örneğin çok sayıda ilkel toplumda bu tür evlilikler söz konusudur) ya da son derece belirgin toplumsal ve hukuksal ilişkilerin belirlediği ve bireyleri birbirlerine bağlayan açık bir sözleşme biçiminde görülmüştür. Aynı zamanda oluşum bakımından evlilik; kültürel gelenekler yönüyle geçerliliği olan ve son derece bağlayıcı bir sevgi idealinin yarattığı ilişkiler aracılığıyla kendini gösteren birliktelik (ortaklık) isteğiyle ya da belli bir ailenin akrabalığı daha da güçlendirmek, ortak malların bölünmesini önlemek arzusuyla, yani ticari endişelerle, özellikle de kabile yaşamı sürdüren topluluklardaki kabile başkanlarının grup bilincinin yaşatılmasını sağlamak düşüncesiyle oluşturmaya çalıştıkları birlikteliktir. Yine anaerkil ve ataerkil kültürlerin egemen olduğu çevrelerde de kendi soylarının sağlığını korumak ve belli bir grubun ortak aktivitesini artırmak üzere, özellikle de yaşlı kuşakların arzusuyla oluşan bir antlaşma biçimidir. Evlenme; eşlerin birbirleri, çocukları, akrabaları ve genel olarak toplum karşısındaki haklarını, ödevlerini ve ayrıcalıklarını tanımlayan resmi kurallardan meydana gelir. Aslında kendi kurallarına uygun bir biçimde yapılan evlilik, ailenin, işlevsel olarak da toplumun temelini oluşturan önemli ve etkili bir toplumsal girişimdir. Özellikle evlilikle ilgili çeşitli motifler, gelenekler, evlilik yaşı (çağı), evlilik tipleri, eş edinme yöntemleri ve konuyla ilgili törenler üzerine yapılan çeşitli bilimsel araştırmalar, bir yandan de evlilik aracılığıyla oluşan yeni birliğin öteki toplumsal yapılar ve genel toplumla olan işlevsel bağlantılarını da göstermiştir. Toplumsal bir kurum olarak evliliğin inceleme ve araştırma konusu yapılması, genel toplumun çeşitli yönlerinin anlaşılması için çok yararlı bir çaba olarak değerlendirilmelidir. Aslında sosyoloji soyut bir kavram olan toplumu inceleyemez. Ancak bunu oluşturan çeşitli somut yapıları inceleyerek, yani mikro yapıları ele alarak, makro düzeydeki toplumsal yapıların anlaşılmasına zemin hazırlayabilir. Bu bağlamda bir toplumdaki tek eşle evlenme, tek eş yanında çok eşle evliliğe de izin verilmesi (poligami), serbest istence dayalı evlilikle birlikte içten ve dıştan evliliğin (endogamy ve exzogamy) geçerli olması, gelişme ve uygarlaşma çabası içerisinde bulunan toplumların psiko-sosyal eğilimlerinin belirlenmesi bakımından çok değerlidir. Çünkü bir toplumun kültürünün en zor değişen kısmı, kültürün manevi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5

6 Evlilik, aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri biçime kavuşturup sağlamlaştıran sözleşmeye dayalı hukuksal bir anlaşmadır. yanını oluşturan ögelerdir. Evlilik kurumunu da bu anlamda düşünmek doğru bir yaklaşım olur. Tanzimat tan bu yana medeni hukuk konusunda yapılmak istenen reform çabalarının tam anlamıyla istenilen düzeye çıkmaması ve beklenen sonuçlara ulaşamaması, günümüzde bile bu konuda büyük tartışmaların yaşanması ve hazırlanan yasa tasarılarının büyük yankılar uyandırması, evlilik kurumuyla ilgili çağdaş eğilim ve baskıların yanında, geleneklere dayalı toplumsal tutumların canlı olarak varlığını sürdürmesiyle açıklanabilir. Çok eşle evlilik, içten evlenme, kaçırarak evlenme, zorunlu akraba evliliği, beşik kertmesi ve kabile evliliği gibi geleneksel evlilik türleri yanında; bir çeşit uygarlaşmanın gereği olarak sunulan birlikte yaşama ve metres ilişkisi de görülmektedir. Kanımca iki tip olarak adlandırdığımız ve medeni yasamıza uymayan bu evlilik ve evlilik dışı ilişkilerin bir kısmı doğrudan doğruya evlilik kültürümüzle ilgili gelenekleri yansıtmaktadır. Diğeri ise Batı ülkelerindeki uygulamaların etkisiyle çok eşli evliliğin biçim değiştirmiş varyantları olarak değerlendirilebilir. EVLİLİK TÜRLERİ Evlilik türleri eşin seçildiği gruba göre, eş sayısına göre, oturulan yere göre, otorite ilişkilerine göre ve soy ve şecere ilişkilerine göre beşe ayrılır. Eşin Seçildiği Gruba Göre Evlilik Türleri Bu evlilik türü, egzogami (dıştan evlenme ) ve endogami (içten evlenme) diye ikiye ayrılır. a.egzogami (Dıştan evlenme): Farklı toplumsal grup ya da sınıflardan olan bireylerin evlenmesidir. Bu evlenme biçimi ile farklı toplumsal gruplar birbirleriyle etkileşim içine girmişlerdir. Örneğin; bir İranlıyla bir Türk ün evlenmesi bu türden bir evliliktir. b.endogami (İçten evlenme) : Kişi bu tür evlilikte eşini içinden bulunduğu gruptan seçer. Özellikle küçük gruplarda bu evlilik türüne çok rastlanır. Endogami daha çok kabile, köy gibi küçük grupların üyeleri arasında olur. Özellikle bazı din grupları, ırklar, hatta etnik gruplar kendi üyeleri dışında evlenmelere izin vermez. Örneğin; Hindistan daki kast sistemi, endogami evliliklerinin temel özelliklerini taşır. Diğer bir örnek ise, Türkiye de ailelerin kendi topraklarının bölünmesi endişesi ile kendi grubu içinden evlenmeleridir. Eş Sayısına Göre Evlilik Türleri Bu evlilik türü monogami (Tek eşlilik), poligami (Çok eşlilik) diye ikiye ayrılır. Monogami (Tek eşlilik) Erkek ve kadının tek eşle evliliğine dayanır. Günümüz toplumlarında en yaygın olan ve yasal olarak da zorunlu kılınan evlilik şeklidir. Poligami(Çok eşlilik) Erkek veya kadının birden fazla eşle evlenmesidir. İlkel toplumlarda yaygın olarak görülen evlilik şeklidir. Poligami iki şekilde görülür: 1- Polijini: Erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine denir. Polijini genellikle kadının değerinin ve statüsünün düşük olduğu toplumlarda görülür. Bu Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6

7 tür toplumlarda erkeğin toplumsal gücü oldukça fazladır. Örneğin; Hindu ailesi bu evlenme biçimine örnek gösterilebilir. 2- Poliandri: Kadının aynı anda birden fazla erkekle evlenmesidir. Geçim kaynaklarının yetersiz olduğu toplumlarda görülür. Günümüzde Hindistan da Toda kabilesinde görülen bir evlilik türüdür. Bunun nedeni Toda kabilesinde erkek nüfusunun kadın nüfusuna göre oldukça fazla olmasıdır. Bu nedenle kadın birden fazla erkekle evlenmek durumunda kalmıştır. Çiftlerin Oturduğu Yere Göre Evlilik Türleri Bu evlilik türü Matrilokal, Patrilokal ve Neolokal diye 3 e ayrılır: 1- Matrilokal: Erkeğin, evlilik sonucunda kadının evine gelip yerleşmesidir. Evli çiftler kadının ailesiyle birlikte yaşar. Matrilokal evlilik türü kadın egemenliğinin olduğu toplumlarda görülür. Örneğin halk arasında iç güvey denilen evlenme biçimi bu niteliktedir. 2- Patrilokal: Kadının, evlilik sonucunda erkeğin evine gelip yerleşmesidir. Evlenen çiftler erkeğin ailesi ile birlikte yaşar. Günümüzde kırsal kesimde görülen geniş aile tipinde ve erkek egemenliğinin olduğu toplumlarda daha çok bu evlilik türü görülmektedir. Örneğin ülkemizde özellikle geleneksel değerlerin baskın olduğu bölgelerde yaygındır. 3- Neolokal: Evli çiftlerin anne ve babalarından ayrı bir yerde oturmasıdır. Günümüzde çekirdek ailelerin temel özelliğidir. Otorite İlişkilerine Göre Evlilik Türleri Karı koca arasındaki otorite kalıbını belirleyen faktör genelde eşlerin kişilikleridir. Aynı zamanda eşler çevrelerindeki toplumsal normlara uygun davranırlar. Genelde bütün toplumlarda koca otoritesinin üstünlüğü vardır. Buna Patriarki denir. Matriarki ise kadının otoritesinin üstünlüğüdür. Ancak birçok toplumda özellikle ev işlerini ilgilendiren konularda kadının sözü daha çok dinlenilmesine rağmen otorite daha çok erkeklerdedir. Günümüzde yeni çıkan bir ilişki sistemi eşitlikçi otoritedir. Burada karı kocanın hemen hemen eşit söz hakları bulunmaktadır. Soy ve Şecereye Göre Evlilik Türleri Bu ilişki türünde aile reisi öldüğü zaman mirasın nasıl paylaşılacağı söz konusudur. Soy ilişkilerine göre evlilik türleri üç şekildedir: 1- Patriliniyal: Burada mirasta baba soyunun üstünlüğü ve hâkimiyetinin olması. 2- Matriliniyal: Burada mirasta anne soyunun üstünlüğü ve hâkimiyetinin olması. 3- Bilateral: Her iki tarafın mirastan eşit hak almasını öngören sistemdir. Patriliniyal sistemde anne soyunun akrabaları, Matriliniyal sistemde ise baba soyunun akrabaları akraba olarak kabul edilmezler. Bilateral sistemde ise her iki tarafın akrabaları tanınır ve mirastan pay alma hakkı doğar. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7

8 TOPLUMSAL BİR KURUM OLARAK AİLE Birey, ailede hem dil hem de duygusalfiziksel-zihinsel açıdan gelişir. Aile kavramı her ne kadar aşina olunan bir kavram ise de tanımlanması oldukça zordur. Çeşitli düşünürler ailenin bir tanımını ortaya koymak için farklı kriterler kullanmışlardır. Kimileri aynı çatı altında oturanlara, kimileri aynı tencereden yemek yiyenlere aile adını vermişlerdir. Aile en basit biçimiyle; birbirine kan bağı ile bağlı bireylerin oluşturdukları ve çocukların yetiştirilmesi konusunda belirli sorumlulukları olan grup olarak tanımlanabilir. Aile en az anne, baba ve çocuklardan oluşan bir birlikteliktir. Aile konusunda araştırma yapan sosyologlar tarafından farklı aile tanımlamaları yapılmıştır. Fransız sosyolog Emile Durkheim aileyi, aralarında gerçek ya da varsayımsal olarak kan bağı bulunan ve karşılıklı hak ve ödevler üstlenen toplumun en küçük birimi olarak tanımlar. Üstlendiği işlevlerin göz önünde bulundurulmasıyla da aile, daha kapsamlı olarak şu şekilde tanımlanmaktadır: Aile; içinde insan türünün üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin ilk ve etkili biçimde cereyan ettiği, cinsel ilişkilerin düzenlendiği, eşler ve ana babalarla çocuklar arasında sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok yer aldığı bir toplumsal kurumdur. İnsanlığın sosyokültürel gelişiminin hemen her basamağında yer alan aile kurumu genelde iki cins arasındaki ilişkileri, neslin devamını düzenleyen, standartlaştıran bir sistemdir. Öte yandan aile, akrabalık kelimesi ile özetlenebilecek bir ilişkiler sistemi olduğu kadar bir grup dinamiğine de sahiptir. Aile genel olarak nüfusu yenileme, milli kültürü taşıma, çocukları toplumsallaştırma, ekonomik, biyolojik ve psikolojik tatmin fonksiyonlarının yerine getirildiği bir kurumdur. Tarihsel süreç içerisinde toplum değişim geçirdikçe onun bir kurumu olan aile de bundan nasibini almıştır. Ailenin binlerce yıl ayakta kalışının sebebi de her çağda toplumsal ihtiyaçlara uygun biçimde dönüşüm geçirebilme esnekliğine sahip olmasındadır. Kurum olarak aile tüm medeniyetlerde ve tarih boyunca tüm toplumlarda var olmasına karşın yapısal farklılıklar ve tarihsel değişimler ayıt edicidir. Aile, akrabalık bağlarıyla doğrudan birbirine bağlanmış olan ve yetişkin üyelerin çocuklarının bakımından sorumlu olduğu bir grup insandan oluşur. Akrabalık bağları, ya evlilik yoluyla ya da kan bağları yoluyla (anneler, babalar, çocuklar, büyükanne ve büyükbabalar gibi.) oluşturulmuş olan bağlantılardır. Bu anlatıma göre aile, ya evlilik ya da akrabalık ilişkisiyle oluşan bir grup biçimidir. Evlilik ilişkisiyle oluşan bir aile, evlenen iki insanla birlikte daha geniş olarak eşlerin akrabalarını da yeni bir birliğe bağlar. Anneler, babalar, kız ve erkek kardeşler, hatta diğer akrabalar da evlilik yoluyla eşin de akrabası olurlar. Aile ilişkileri her zaman daha geniş akraba grupları içerisinde kendini gösterir. Sosyolog ve antropologların tanımladıkları çekirdek aile, bir evde kendi öz çocukları ya da evlat edinilmiş çocuklarıyla oturan iki yetişkine karşılık gelmektedir. Gerek Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8

9 Birey, ailede rol beklentilerine cevap verir ve cinsiyet rollerini öğrenir. çağdaş gerekse gelenekçi toplumlarda olsun çekirdek aile akrabalık ağının bir parçası olarak görülür. Günümüzün çekirdek ailesi, kimi işlevlerini yitirmesine rağmen, hâlâ önemli ve etkili bir yaşam merkezi olma özelliğini sürdürmektedir. Bu bağlamda aile, bireylerin ilk diyalog kurduğu, birincil ilişkilerin egemen olduğu küçük grup niteliği sergilendiğinden; kişiler arası temaslarda bağımlılık, duygusal yönelim, içten bağlanma, özverili davranış ve bireyleri koruma ve kollama gibi işlev yumağı oluşturduğundan bireyler için değerli bir yaşam alanıdır. Ailenin bu tür işlevlerle anılması ve bireyi bu açılardan belli davranışlara yönlendirmesi, sosyolojinin yanında birçok bilgi ve bilim dalının da ilgisini çekmektedir. Antropoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, ekonomi ve eğitim bilimleri çeşitli yönleriyle aileyi ele almaya çalışan bilim ve bilgi alanlarından ilk akla gelenlerdir. Aile üzerinde tarihsel, ampirik ve karşılaştırmalı araştırma ve incelemeler 19. yüzyılda görülmeye başlanmıştır. Bu yüzyılda Batı ülkelerinde özellikle sanayi sektöründe kendini gösteren çok hızlı değişme ve gelişmeler, tüm toplumsal kesim ve tabakalar üzerinde etkili olmaktadır. Aile yaşamında görülen kendine ve içinde yaşadığı topluma yabancılaşma olayı, aileyi de etkisi altına almıştır. Bu süreçle aile bazı yapısal ögelerini yitirmiş ve buna bağlı olarak da işlev kaybına uğramıştır. Sanayi sektöründeki hızlı ve köklü değişmelere paralel olarak daha sonra özellikle de 20. yüzyıldaki iletişim yöntem ve tekniklerindeki baş döndürücü buluşlar, dünya üzerindeki çeşitli kültürleri birbirlerine yaklaştırmış; bu etkileşim aracılığıyla aile kaynaklı bilgi, değer ve alışkanlıklar önemli ölçüde farklılaşmıştır. Buna bağlı olarak özellikle geleneksel aile tipleri hem yapı hem de işlev bakımından küçülerek etkileme gücünü yitirmişlerdir. Doğal olarak ailedeki bu köklü değişim rüzgârı; onun sosyal, kültürel, ekonomik ve hatta psikolojik dayanaklarının büyük ölçüde farklılaşmasına da neden olmuştur. Ailenin tarihsel ve güncel yaşamını incelemeye çalışan aile sosyologları, ailede görülen söz konusu bu hızlı ve köklü değişimleri irdeleyebilmek için, inceleme anlayışına üç boyutlu bir anlayış kazandırmayı uygun bulmuşlardır. Başka bir söyleyişle, üç boyutlu bir yaklaşımdan hareket etmek, aile sosyolojisi için zorunlu bir bilimsel tavır hâline gelmiştir. Söz konusu yaklaşımların ilki bütün toplumlar için geçerli olabilecek tarihsel (geleneksel) bir aile tipinin belirlenmesi; ikincisi, günümüzün sanayi ve sanayi ötesi toplumlarında egemen olan aile modelinin ortaya konulması; üçüncüsü de bu iki aile modeli arasındaki farklılıkların yapı ve işlevler açısından karşı karşıya getirilmesidir. Sonuç olarak bu çaba, evrensel bir aile modelinin oluşumuna yarayabilecek öge, motif ve ölçülerin saptanması biçiminde özetlenebilir. Tarihsel Aile Modeli Kavramı Aile sosyolojisiyle ilgili çalışmalardaki ana yaklaşım, ya da çözülmesi gereken ana sorulardan biri olan tarihsel anlamda (geleneksel) bir aile modelinin oluşturulması anlayışı, 19. yüzyıldan beri süregelen aile kaynaklı araştırma ve toplum mühendisliğiyle ilgili çabalarda kabul gören önemli bir temel ölçüt ve hatta amaçlardan biri olarak kendini göstermektedir. Aynı zamanda sürekli olarak işlenen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9

10 bu kavram (tarihsel aile modeli kavramı), ailenin zaman içerisinde geçirdiği yapı ve işlev değişiminin saptanmasına yarayan ana sözcüklerden biri olarak da kullanılmıştır. Bu bağlamda endüstri öncesi dönemin en belirgin aile biçimi olan geleneksel (patriarkal) aile modeli, erken ve yüksek kapitalist dönemlerin ve günümüz sanayi ve sanayi ötesi toplumlarının aile modelleriyle karşılaştırılmış; bu aile modelleri arasındaki benzer ve farklı yanlar saptanarak evrensel anlamda genellemeler yapılmıştır. Yine tarihin çeşitli dönemlerinde son derece etkin olan, kimi dönemlerde de paradigma ve referans grubu olarak nitelenen aristokrat ve burjuva aile tipleri günümüzün kentli ve zengin aile yapılarıyla karşılaştırılmıştır. Aynı zamanda aile sosyolojisinin tarihsel incelemelerinden beklediği sonuçlardan biri de günümüz ailesinde gözlenen işlev kaybını saptamaya yönelen bir işlev kuramı oluşturmaktır. Günümüz sanayi toplumları üzerine yapılan araştırmalara bakılırsa başka bir anlatışla aile sosyolojisinin ikinci uğraşı alanı üzerinde yapılan incelemelere göre, bugünün ailesi daha önce sahip olduğu yapısal ve işlevsel özelliklerin birçoğunu kaybetmiş gözükmektedir. Her şeyden önce sanayide, iletişimde ve ekonomide kendini gösteren baş döndürücü ilerlemeler, yeni bir toplum modeli olan bilgi toplumunu doğurmuş, toplumların geleneksel yapılarında önemli ölçüde çözülmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toplumsal yapıları oluşturan çeşitli ögelerde, başta da ulusal diller olmak üzere değişimler görülmüştür. Bu hızlı ve köklü değişmeler doğal olarak ailenin yapı ve işlevlerini de etkilemiş; özellikle geniş ve büyük geleneksel aile biçimleri yerini çekirdek aile yapısına bırakmıştır. Çekirdek aileyi oluşturan aile üyeleri de bu genel gidişe uyum olarak bireyselliği ön plana çıkarmışlardır. Hatta ailede postmodern denen yaklaşımlar görülmeye başlamış, çocuksuz aile sayısı bir hayli artmış ve buna bağlı olarak Batı ülkelerinde nüfus artış hızı sıfırın altına düşmüştür. Bundan dolayı çok sayıda önlemlerin alındığını görüyoruz. Yıllardan beri birçok etkili olayla karşılaşan aile, bugüne kadar önemli bir kurum olma niteliğini koruyabilmiştir. Bu konuda çeşitli seçenekler öne sürülmesine karşın, bugün de yarın da bu kurumun varlığını sürdüreceği anlaşılmaktadır. Çünkü şu anda onu yaratan bireysel ve toplumsal istenç, yaşatmak için de yeterli gözükmektedir. Fakat onun yaşaması kadar sağlıklı bir biçimde işlevlerini sürdürmesi de önemlidir. Bu nedenle bazı etkili önlemlerin alınması gerekir. Aile, evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik. Ailenin Yapısı Etnolojik kaynaklara göre aile, ya kan akrabalığına (bağlantısına) ya da evlilik temeli üzerinde örgütlenmiştir. Zaman zaman da bu iki öge birlikte yeni kurulan yapının temelini oluşturur. Kan akrabalığı aracılığıyla oluşan aile yapısı, çeşitli yatay ve dikey kuşakların kan akrabalığıyla oluşmuştur ve burada akrabalık ya erkeğin soy zincirine ya da kadının soy zincirine bağlanmıştır. Bir evli çift ya erkeğin ya da kadının kan akrabası olarak birlikte yaşarlar. Çocuklar da bu yapıya uygun olarak ya kadının ya da erkeğin ailesine dâhil olurlar. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10

11 Çekirdek ailede ise, örgütlenmenin temelini kadın ve erkeğin karşılıklı ilişkileri düzenlemiştir ki; yeni oluşan bu örgütlenme, neolokal olarak tanımlanır. Buradaki akrabalık ilişkisi hem kadının hem de erkeğin akrabalarıyla bağlantılıdır. Ancak bu aile çeşidinde çocuklar ne erkeğin ne de kadının ailesinden gelmiştir. Onlar yeni üretilen aileye mensup sayılırlar. Çağdaş Batı toplumlarında karı-koca ailesi başat özelliktedir. Fakat eski toplumlarda değişik aile yapıları daha baskın bir konumda bulunmaktaydı. Örneğin, Eski Hindistan da kadının kan akrabalığına dayanan yapılaşma söz konusuydu. İslami dönemden önceki Türk toplumsal yaşamında ise, eşitliği andıran ataerkil bir aile modeli egemendi. Aile ilişkilerinde çok değişik sistemler bir arada bulunabilir. Kimi aile ilişkilerinde kadının kimi aile biçimlerinde ise erkeğin soy zinciri daha etkilidir. Aynı zamanda akrabalık ilişkisinin temelini kadın ve erkeğin toplumsal konumu belirlemektedir. Bu bağlamda kimi aileler çeşitli kesimleri akrabalık ilişkisiyle birbirlerine bağlarken kimi aileler de bu durum geçerli değildir. Aile yapıları, evlilik biçimi (tipi) aracılığıyla da etkilenirler. Ne tür evliliğe izin veriliyorsa ailenin yapısı ona göre biçimlenir. Bu anlamda tek eşlilik, çok eşle evlilik, çok sayıda kadınla evlenmek ve birden çok erkekle evlenmek söz konusu edilebilir. Bir kadınla bir erkeğin evlenmesi, tek eşle evlilik olarak adlandırılır. İnsanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde günümüzde de kısmen görülen çok eşli evlilik, evlilik olgusunda başat bir uygulama değildir. Özellikle günümüzde tek eşle evlenme temel bir değer olarak yerini almış gözükmektedir. Çağımızın ekonomik koşulları yanında, insani ilişkileri de tek eşle evliliği zorunlu kılmaktadır. Rol ve Statü İlişkisi Çerçevesinde Aile Aile bireylerinin üstlendiği rollerin oluşturduğu organizasyon, aile sistemi olarak değerlendirilmektedir. Bu aile sisteminin eşler bakımından gerçek ögeleri alt ve üst sistemlerdeki bireylerin sergiledikleri davranış biçimleridir. Ailenin üstlendiği roller, akrabalıkta olduğu gibi, ebeveyn ile çocuklar arasındaki ilişkileri de düzenlemektedir. Aile içerisinde üstlenilen her rol, buna uygun düşen bir statü konumuyla ilişkilidir. Annelik, babalık, evlatlık statüleri belli davranış çeşitlerinin bir bileşkesi olduğundan, aile içerisinde bu tür bir statü sahibi olan her birey, statünün gereğine uygun bir rol performansı sergilemek zorundadır. Statülerin formal ve informal olarak oluşumu, belli bir aile yapısının doğmasına; rollerin bu statülere uygun olarak sergilenmesi de yapının sürekliliğine hizmet etmekte ve böylece aile, birbirleriyle sıkı ilişkisi olan alt ve üst sistemlerin oluşturduğu örgütlü bir yapı olarak kendini göstermektedir. Kimi sosyologlar yapısal açıdan ailenin bir çekirdek, bir doku ve hatta toplumun temel hücresi olduğunu öne sürmüşlerdir. Çağdaş aile sosyologlarından biri olan Rene König, bu görüşlere katılmadığını belirterek şunları söylemektedir: Aile biyolojik işlevlerin yanında kültürel görevleri de olan samimi bir gruptur. Özellikle duygusal yaşamımızı yönlendiren güç kaynaklarına sahip olması belli bir yapısının da olduğunu gösterir. Fakat ailenin, devlet ve toplumun temel dokusu ya da çekirdeği olduğu biçimindeki görüşlere katılmak mümkün değildir. Çünkü aile ile devlet ve toplum arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Onun bu çeşit Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11

12 Birey, ailede topluma uygun davranış kalıplarını öğrenir. toplumsal yapıların temel dokusu olabilmesi için, aralarında yapısal bağlantıların bulunması gerekir. Halbuki söz konusu toplumsal üniteler arasındaki bağlantı yapısal değil, işlevseldir. Aile, çocuk doğurmak, doğurduğu çocukları yetiştirerek toplum yaşamına katmak ve yetişkin aile bireylerini de aile ortamı içerisinde belli kurallara göre yönlendirerek istendik alışkanlıklar kazandırmak suretiyle büyük toplumsal yapılarla ilişki kurmaktadır. Kurulan bu ilişki doğrudan değil, dolaylı ve işlevseldir. Halbuki doku, hücre ve çekirdek gibi kavramlar, büyük ve küçük grupların yapılarını ifade eden sözcüklerdir. Bu nedenle ailenin yapısı ile devlet ve toplum gibi büyük grupların ilişkisini yapı bakımından değil, işlevsel bakımdan incelemek daha doğru bir yaklaşım olur. Daha çok aile sosyoloğu olarak tanınan Rene König, çağdaş aileyi toplumsal grupların özel bir biçimi olarak değerlendirir. Ona göre ailenin yapısını, birçok toplumsal grupta bulunan toplumsal ve ahlaksal güç alanı oluşturur. Aynı zaman da ailede varlığı hissedilen bu güç alanı, bireydeki sosyo-kültürel kişiliğin oluşumuyla bağlantılıdır. Zaman zaman söz konusu bu bağlantının oluşturduğu davranış biçimi, aile içerisinde oluşan çeşitli psiko-sosyal ilişkiler yanında, dış kaynaklı kültürel, siyasal, ekonomik ve teknolojik değişmelerden de etkilenir ve ailenin yapısını oluşturan alt ve üst sistem ögeleri önemli ölçüde değişim sürecine girer. Bu duruma kadın ve erkek arasındaki şiddetli geçimsizlik, eşlerin statülerinde görülen ani yükselme ve düşüşler, aile dışı çeşitli etmenlerin aile ilişkilerine yansıması gibi iç ve dış kaynaklı değişmeler örnek olarak gösterilebilir. Ailenin üstlendiği görevler ve sergilemek zorunda olduğu işlevler düşünüldüğünde bu kurumun çok yönlü bir ilişki ağı, yani istikrarlı bir yapı oluşturması gerektiği görülür. Bu kurum bir yandan çeşitli dış etkiler altında yaşamını sürdürürken, diğer yandan da kendi üyelerini tatmin etmek ve kendine özgü değer ve istekleri, toplumun çeşitli alanlarına iletmek zorundadır. Bunun için de çok sağlam ve son derece istikrarlı bir örgütsel yapıya sahip olması gerekir. Onun temelini oluşturan biyo-sosyal yapı hem aileyi hem de dolaylı olarak da toplumu işlevsel bakımdan ayakta tutan gerçek bir güç kaynağıdır. Aynı zamanda bu yapı, ailenin öteki alanlara egemenliğini ulaştıran biyo-sosyal çift tabiat olarak tanımlanan bu yapılaşma sosyal ve ahlaki güç alanı aracılığıyla bireyde sosyokültürel kişiliğin oluşumunu sağlayan en etkili güç kaynağıdır. Fakat kuramsal anlamda söylenen bu yapının, söz konusu işlevi sergileyebilmesi için örgütlü (organize) olması gerekir. Ailenin örgütsüzlüğüne neden olan davranış biçimi uyumsuzluktur. Ailede Uyumsuzluk Ailede uyumsuzluk sorununun ortaya çıkışında çeşitli ekonomik etmenlerin yanında; eşler ve öteki aile bireyleri, hatta erkek ve kadının aileleri arasındaki değer, düşünce ve zihniyet farkının bulunması etkili nedenlerinden bazılarıdır. Bu bağlamda aile toplumdan soyutlanmış bir yapı göstermez. Aksine aileye yaşama sevinç ve isteği kazandıran doğal çevredir. Aile, toplumsal çevreyi oluşturan fiziksel, ahlaksal, eğitsel ve ekonomik etmenlerin etkisindedir. Bu etmenler zaman Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12

13 içerisinde çoğalarak ailenin örgütsel yapısını bozarak uyumsuzluğunu gündeme getirebilir. Çağımızın ailesi gerçek bir grup yapısı sergilemekte zorluk çekmektedir. Her şeyden önce günümüz ailesinin yaşamı, çok çeşitli ilgi alanlarına bölünmüş bulunmaktadır. Tıpkı diğer toplumsal gruplarda olduğu gibi, ailenin de, örgütlü bir güç yaratmada ve bu gücü sürekli hâle getirmede sıkıntısının olduğu gözlenmektedir. Ailede iç örgütlenmenin sarsılması, aile bireyleri için bir düşüşün ve bozulmanın göstergesidir. Eğer aile kendine özgü bir örgütlenme meydana getirememişse; bu, aile bütünlüğü bozulmuş bir aile tipi olarak algılanır. Bu bağlamda çocuk sahibi olamamak, boşanmak, eşlerden birinin ölümü, eşlerin ayrı yaşamları ve eşlerin evlilik içerisindeki konumlarına (statülerine) uygun bir rol performansı gösterememeleri iç örgütlenme yapısıyla ilgili sorunlardır ve bunlar aile yapısını oluşturan ögeler arasındaki uyumsuzluğun belirtileridir. Bu durumlara ek olarak şunlar da söylenebilir: Aile bireyleri çeşitli nedenlerden dolayı gerek aile dışı onu ilgilendiren konularda ve gerekse ev içerisinde üstlendikleri görevleri istenen düzeyde yerine getiremezler. Örneğin sürekli hastalık, sakatlık, toplumsal statü ve rollerde meydana gelen ani dalgalanmalar; yani çok hızlı yükselmeler ve düşüşler, aile içi örgütlenmeyi (organizasyonu) bozarak uyumsuzluğa neden olabilir. Aile yaşamında gözlenen bu çeşit değişmeleri, bütünüyle aile içi yapıyla ilgili sorunlar olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bu olayı toplumdaki hızlı ve köklü değişmelerle birlikte ele almak daha doğru bir yaklaşım olabilir. Çünkü her ailede güçlü ya da zayıf olarak varlığını sürdüren örgütlü bir yapı varsa da, bunu toplumun genel örgütsel sisteminden soyutlayarak değerlendirmek doğru olmaz. Bu konuların nedenini anlamak üzere bölük pörçük durumdaki aileleri konu alan araştırmalardan çıkan sonuçlar, ailenin yapısında görülen akut bozuklukları ortaya koyması bakımından önemlidir. Rene König e göre ayrıca aile sosyolojisiyle ilgili çalışmalar, ailenin iç örgütsel yapısıyla ilgilenmeli ve bu durumla aile bütünlüğü arasındaki ilişkileri saptamaya yönelmelidir. Bu bağlamda, ailenin iç düzeni ve harmonisini ifade eden örgütlenme durumu, aile yaşamı için bir dinamizm ve kendine güven sağlayan ana kaynaklardan biridir. Söz konusu bu kaynak içerisinde birlik, beraberlik ve özveri gibi duygusal ögeler bulunur ki, bu ögeler, aile yapısını etkileyen çok değerli davranış biçimleridir. Onların yok olması, ailenin informal ilişkilerini zaafa uğratır ve bu durum giderek formal organizasyonu etkileyerek bozar ve uyumsuzluğun ortaya çıkmasına neden olur. Uyumsuzluk ve örgütlenememe arasında neden-sonuç ilişkisinin bulunduğu söylenebilir. Örneğin, çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkan uyumsuzluk boşanmaya; boşanma da ailenin örgütsel yapısının çözülmesine neden olur ki, bu durum ailenin işlevlerini yerine getirmemesi anlamına gelir. Onun için aileyi yapı ve işleyişleriyle birlikte, özellikle de formal ve informal ilişkilerin oluşturduğu örgütsel yapısıyla, yani bir bütün olarak düşünmek ve bu özellikleriyle ele almak gerektir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13

14 Birey, ailede kişilik ve kimlik kazanır. Akrabalık Kurumu Bireyler evlilik yoluyla birbirlerine akraba olur. Aile akrabalık kurumu denen kendisinden daha geniş bir toplumsal örgütlenme içerisinde yer alır. Akrabalık bireylerin toplumsal ilişkilerinin evlilik, kan bağı veya soy sop ilişkilerine dayalı bir sistemdir. Akrabalık insan toplumlarındaki en evrensel kurumlardandır. Akrabalık insanın tutum ve hareketlerinin belirlenmesi olan toplumsallaşmasında, bazı statülerin, makamların, rollerin, hakların, yükümlülüklerin ve malların bireye geçmesini sağlayan en etkili sistemlerden biridir. Akrabalık, birincil ilişkileri gerektirir. Hem mutlu günlerde hem de kötü günlerde bireyler arasında bir dayanışma ve birlik sağlar. Özellikle ilkel toplumlarda akrabalık çok önemli bir rol oynamaktaydı. Toplumun örf ve adetlerinin çoğu akrabalık ile ilgiliydi. Klan toplumlarında totem akrabalığı vardı. Feodal toplumlarda akrabalık bireyin toplumsal statüsünü belirleyen en önemli kurumdur. Akrabalar arası dayanışma güçlüdür. Çağdaş toplumlarda ise özellikle çekirdek ailenin yaygınlaşması sonucu akrabalık bağlarının zayıfladığı ve yüz yüze ilişkilere dayanan samimi ilişkilerin aşındığı görülür. Ailenin Temel Özellikleri 1- Aile toplumun en küçük birimidir. 2- Aile toplumsal gelişmenin her evresinde görülür, bu yüzden evrensel bir niteliğe sahiptir. 3- Aile bireyleri arasında güçlü bir dayanışma vardır. Maddi ve manevi destek olma gibi duygusal yönelimler ailenin biçimlenmesinde önemlidir. 4- Aile çocuğun kişiliğinin oluşmasında etkilidir. 5- Aileyi oluşturan bireylerin belirli sorumlulukları vardır. 6- Aile birincil ilişkilerin egemen olduğu bir gruptur. 7- Aile bir takım toplumsal ve hukuksal yasaklarla şekillenen bir düzendir. Aile üyeleri bu kurallara uymaya mecburdur. 8- Aile biyolojik yönleri olmakla beraber kültürel bir kurumdur. Aile kurumu toplumların maddi ve manevi kültür ögeleriyle uyum içindedir. 9- Aile kültürel bir kurum olduğundan değişim içindedir. Toplumdan topluma ve her toplumun kendi içinde de zamandan zamana değişir. Ailenin Temel İşlevleri Toplumda yer alan tüm kurumların bir işlevi vardır. İşlevi olmayan bir kurumdan bahsetmek imkânsızdır. Bir kurum toplumsal ihtiyaçları ve beklentileri karşılayamayacak aşamaya gelirse o kurum ortadan kalkar, yerine ihtiyaç ve beklentilere yanıt verebilecek yeni kurumlar oluşturulur. Binlerce yıldır aile kurumunun var oluşunu devam ettirmesi halen bir takım işlevlere sahip olduğunun göstergesidir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14

15 Birey, ailede toplumun kültürünü öğrenir. İşlevlerin tüm kurumlar için en sağlıklı sınıflamalarından birisi, temel kurumlara göre yapılan sınıflamadır. Bu açıdan ailenin ekonomik, dini, siyasal ve boş zaman işlevleri vardır. Ailenin kendine özgü biyo-psişik işlevi başta olmak üzere bunların en önemlileri şöyle açıklanabilir: 1- Ailenin biyo-psişik işlevleri: İnsan soyunun devamı, anne-baba-çocuk ilişkisi olarak ifade edilebilecek bir ilgi bağını gerekli kılmaktadır. Genelde tüm canlılar doğumdan hemen sonra kendi kendine varlığını sürdürebilmektedirler. Uzmanlar insanın bu seviyeye gelebilmesini doğumdan sonraki yirmi ayda kazabildiğini kabul ederler. Yani insan yirmi ay erken doğmuş bir varlıktır ve yetişmesi için bir ilgi ocağı olan aileye muhtaçtır. Yine aile psikolojik bir tatmin ortamıdır. Bu tatmin ferdin yalnızlığını gideren ve maddi-moral savunmasını sağlayan bir birliktir. 2- Ekonomik işlev: Günümüzde kadınlar ve erkekler çalışma hayatının içinde yer alırlar, aile içinde ekonomik işbirliği yaparak ihtiyaçlarını karşılarlar. Ayrıca aile, bireyin; yeme, içme, uyuma, dinlenme, temizlenme gibi fiziksel gereksinimlerinin karşılandığı yerdir. Eskiden aileler birer üretim birimiydi. Kadınlar çocuk bakımı ve daha az güce ihtiyaç duyan ev işleri gibi uğraşlara sahipken; erkekler kas gücüne dayalı işlerle meşgul olurdu. Sanayileşme ve kentleşme sonucu ailedeki iş bölümü farklılaşmaya başlamıştır. Günümüzde kadınlar da erkeklere özgü kabul edilen meslek dallarında çalışmakta ve mevkiler elde edebilmektedirler. Günümüzde sanayileşmiş kent aileleri üretim birimi olmaktan çıkarak bir tüketim birimi hâline gelmiştir. 3- Eğitim İşlevi: Toplumsal bir varlık olan insanın yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için düzenli bir toplumsallaşma sürecinden geçmesi gerekir. Bu süreç ailede başlar. Çocuklar ilk bilgi eğitimlerini aileden alırlar. Maddi ve manevi değerleri bu kurumda kazanırlar. Şefkat, doğruluk, büyüklere saygı ve merhametli olmayı ailede öğrenirler. Bu konuda ailenin önemi, yuva ve çocuk esirgeme kurumunda yetişen çocukların durumu göz önünde bulundurularak daha iyi anlaşılabilir. 4- Dini İşlev: Aile, eğitim işlevine bağlı olarak toplumsal değerlerin ilk aktarıldığı yerdir. Yüzyıllar boyunca eğitim ve din kurumu, toplumsal değerlerin üretilmesi, aktarımı ve denetimi konusunda birlikte hareket etmişlerdir. Aile, suç ve günah ile sevap ve ödül kavramlarını bireylere aşılayarak toplumsal kontrolü sağlama ve değer yaratma fonksiyonlarını üstlenir. 5- Neslin Devamını Sağlama İşlevi: Ailenin en önemli işlevidir. Çünkü toplumun devamı ancak yeni üyelerin katılımıyla mümkündür. Bu işlevini toplum içinde cinsel yaşantıyı düzenleyip neslin sürdürülmesiyle sağlar. Aile, küçük yaştan itibaren cinsel yaşantıyı toplumdaki anlayışa uygun biçimde düzenleyerek bireyleri yetiştirir. 6- Kültür Taşıyıcılığı İşlevi: Her toplumun tarihsel süreç içerisinde oluşturduğu özgün kültürel pratikler vardır. Bu yüzden her toplum birbirinden farklı kültürlere sahiptir. Çocuk, yaşadığı toplumun kültürünü ilk olarak ailede Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15

16 öğrenir. Aile, çocukları eğiterek toplumun değerlerini ve normlarını kazandırır. Bu, toplumsal düzenin sürekliliği ve toplumsal uyum açısından önemlidir. Ailede öğrendiklerini yaşamı boyunca uygular ve sonraki kuşaklara da aynı biçimde aktarır. AİLENİN SINIFLANDIRILMASI Aile toplumsal gelişmenin her evresinde görülür, bu yüzden evrensel bir niteliğe sahiptir. Tarihsel evrim sürecinde aile yapı ve işlevleri bakımından önemli değişikliklere uğramıştır. İlk başlarda insan toplumunun ilk dönemlerinde çok geniş fonksiyonlara sahip olan aile, pek çok sorumluluğa sahipti. Zamanla çok farklı kurumlar ortaya çıkınca ailenin yapısı ve işlevleri de değişti. Günümüze gelinceye kadar ailenin yapısı gittikçe küçülmüş, işlevleri de giderek azalmıştır. Aile üzerine incelemelerde bulunan sosyologlar farklı ölçütler kullanarak değişik sınıflandırmalar yapmıştır. Otoritnin esas alınmasına göre yapılan sınıflandırmaya göre aile ikiye ayrılır: Anaerkil (Matriarkal) Aile Toplayıcılık ve avcılıkla geçinen toplumlarda toprağa yerleşmeyle birlikte ortaya çıkmış bir aile türüdür. Erkekler çoğunlukla avcılık ile uğraşmaktadır. Kadınlar ise evde çocukların bakımı, korunması, beslenmesi işlerini yapmakta, yiyecek hazırlamakta, yaralılara bakmakta, hayvanları evcilleştirmekte ve ailenin geleceği ile ilgilenmektedirler. Kadının üretim faaliyetinde etkin bir yere sahip olması onun aile ve toplumdaki statüsünü yükseltmiştir. Anaerkil ailede baba otoritesi yoktur. Bu yüzden otoriteyi kadının büyük erkek kardeşi kullanır. Evin reisi, kadının büyük erkek kardeşi yani çocukların dayısıdır. Annenin kız ve erkek kardeşleri, çocukları ve annenin diğer akrabaları aynı evde beraber yaşarlar. Böylece çocuklar anne evinde oturur ve akrabalar ile ilişkileri de anne soyundan gelmektedir. Baba da annesinin evinde kız kardeşlerinin çocuklarına babalık yapmaktadır. Çocuklar annelerinin çocuğudur. Babayla hukuki ve toplumsal ilişkileri yoktur. Kişi mülkiyeti olmadığından her türlü eşya ortaktır. Kadın ve erkek her ne kadar aynı haklara sahip olsalar da kadının toplumsal statüsü daha yüksektir. Ataerkil (Patriarkal) Aile Erkek otoritesine dayalı bir tür toplumsal örgütlenme şeklidir. Bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir, hâkimiyet erkeklerindir. Sonsuz ve mutlak bir baba otoritesi hâkimdir. Genel olarak baba, otoriteyi dini inançlardan almaktadır. Görevi atalarının kurmuş olduğu, ocağı sürdürmek, dini ve ekonomik işlevleri yerine getirmektir. Bu aile biçiminde mülkiyet hakkı babaya aittir. Baba hem karısı hem de çocukları üzerinde her türlü yetkiye sahiptir. Anaerkil ailenin tersine akrabalık baba soyundan gelmektedir. Bu aile çeşidinde amaç, neslin devamını sağlamak olduğundan erkek evlat daha değerlidir. Erkek istediği sayıda kadınla evlenebilir. Zina yapan erkek övgüyle karşılanırken, aynı fiili yapan kadın cezalandırılır. Baba Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16

17 Aile fertleri arasında güçlü bir dayanışma vardır. Maddi ve manevi destek olma gibi duygusal yönelimler ailenin biçimlenmesinde önemlidir. hem ailenin ekonomik ihtiyaçlarını gidermek hem de çocuklara din kurallarını öğretmek görevini üstlenir. Aile, üye sayısına göre geniş ve çekirdek aile olmak üzere ikiye ayrılır: Geniş Aile Sanayi öncesi toplumlarda ve çoğunlukla geçimini topraktan sağlayan tarım toplumlarında ve kırsal kesimde yaygın olarak görülen aile biçimidir. Geleneksel, eski, büyük gibi isimlerle de anılan bu aile tipi yeni kuşakların kurduğu ailelerin büyükleri ile beraber aynı çatı altında oturması ile oluşmuştur. Akrabalık bağlarının kuvvetli olduğu bu aile tipinde gelenek ve göreneklere bağlılık esastır. Aile reisi, ailenin en yaşlı üyesidir. Mülkiyet aile reisine aittir. Geleneksel aile, anaerkil ya da ataerkil özellikler gösterebilir. Geniş ailenin toplum hayatında üstlendiği bir takım görevleri vardır. Ogburn a göre bunlar şöyle sıralanabilir: 1- Biyolojik görev: Neslin devamını sağlama görevidir. 2- Ekonomik görev: Gelirin aile reisinde toplandığı ekonomik bir iş bölümü vardır. Aile üyelerinin ihtiyaçları aile içinde karşılanmaya çalışılır. 3- Koruyuculuk görevi: Aileyi dıştan gelebilecek her türlü maddi ve manevi zararlara karşı koruma görevidir. 4- Dini görev: Din hakkında bilgi vermek aile büyüklerinin sorumluluğu ve görevidir. Birey ailenin dinini benimser. Üyelerine belirli bir dini aşılar ve törenlerine katılmalarını kontrol eder. 5- Eğitim görevi: Sistemli bir eğitim-öğretim kurumu olmadığından eğitim ailenin sorumluluğundadır. Çocuğa her türlü eğitim ve öğretim formasyonu ailesi tarafından verilir. Belirli meslek dalı için çocuk aile içinde yetiştirilir. 6- Psikolojik görev: Aile üyelerinin davranışları, duygusallıkları, aile üyeleri arasında sevgi bağının kurulmasına yönelik bir görevdir. 7- Prestij sağlama: Geniş aile üyelerinin toplum içindeki statüsünü belirler. Geniş ailenin iki özel biçimi birleşik ve kök ailedir. 1- Birleşik aile: Anne, baba, bütün erkek çocuklarla evlenmemiş kızlar, evlenen oğulların eşleri ile çocuklarından oluşur. En yaşlı erkeğin otorite figürü olarak göründüğü bu aile tipinde mülkiyet ortaktır. Hindistan da yaygın olarak görülür. 2- Kök aile: Frederic Le Play tarafından ortaya atılmıştır. Bu aile anne, baba, çocuklar, evlenmiş en büyük evlat ve onun ailesinden oluşur. Aile reisinin baba olduğu bu aile tipinde baba ölünce, aile reisliği evli olan büyük oğula geçer. Aile bir aradadır, diğer kardeşler evlenene kadar büyük oğula bağlı kalırlar. Çin de yaygın olarak görülür. Çekirdek Aile Bu aile şekli küçük aile, şehir ailesi, modern aile, çağdaş aile, demokratik aile gibi çeşitli adlar altında da kullanılmaktadır. Çekirdek aile karı-koca ve evli olmayan çocuklardan meydana gelen bir aile tipidir. Başlangıçta yalnız evli çiftlerden oluşan aileye doğumlar yoluyla yeni bireyler katıldıkça nüfus artar. Çocukların yetişip iş Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17

18 Birey ailede kültürel ve toplumsal değerleri öğrenir. sahibi olması ve evden ayrılışı ile başlangıç noktasına dönen ailenin gelişimi sınırlı olmaktadır. Bu aile tipi sanayileşme ile beraber ortaya çıkmıştır. Sanayileşme hem köyün hem de kentin sosyo-ekonomik yapısını değiştirmiştir; bu da, etkisini öncelikle aile üzerinde göstermiştir. Böylece köyün sosyo-ekonomik yapısı içerisinde birlikte yaşayan aile toplumu kentin iş gücü talebini karşılarken geleneksel geniş aile bütünlüğünü bozmuştur. Böylece hem kent de hem de köyde aile yapıları değişikliğe uğramıştır. Yeni kurulan bu aile tipi, önceki aile ile bağlarını tamamen koparmasa da en az düzeyde tutma anlayışı üzerine kurulmuştur. Bu yüzden yeni oluşan çekirdek aile eski ortamından kendini koparmıştır. Yalnız bir ailedir ve bu durum, isteyerek yapılmış bir tercihtir. Akrabalık ilişkileri çok gevşektir. Akrabalar arasındaki eski karşılıklı hak ve yükümlülükler kalmamıştır. İki taraf da birbirinden bağımsız hareket etme serbestliğine kavuşmuştur. Zor günlerde akrabaların birbirine güvenmesi durumu artık ortadan kalkmıştır. Birbirlerine etki etmeleri çok düşük düzeydedir. Tüm bu gelişmeler çekirdek aileyi izole, kendi başına ve bağımsız bir hâle getirmiştir. Bu gelişmeler karşısında yeni aile tipi kendini yeni baştan organize etmiştir. Çekirdek aile, evrensel bir olgudur. Bu evrensellik, yerine getirdiği vazgeçilmez işlevlere ve bu işlevlerin başka toplumsal gruplar tarafından yerine getirilmesinin imkânsızlığına bağlanabilir. Çekirdek ailede Murdock a göre insan yaşamı için hayati olan dört işlev vardır: Bunlar: Üreme, cinsel ilişkileri düzenleme, ekonomik dayanışma, toplumsallaşma dır. 1- Üreme: Ailenin kurulması çiftleşme ile başlamaktadır. Her toplumda küçük ailenin önemli bir fonksiyonu topluma yeni çocuklar vermektir. Çocuksuz bir aile düşünülemeyeceği için çiftlerin üretken olması önemlidir. Bazı toplumlarda kadının çocuğu olmazsa bu erkek açısından boşanma için önemli bir gerekçe oluşturur. 2- Cinsel İlişkileri Düzenleme: Cinsellik bir insandaki en güçlü dürtülerden bir tanesidir. Küçük büyük tüm toplumlarda bu dürtünün istenmeyen biçimlerde ortaya çıkışını engellemek için yasaklar getirilmiştir. İşte aile, karı-koca arasındaki bu mahrem ilişkinin düzenlendiği ve tatmin edildiği yerdir. Cinsellik evliliğin çok sayıdaki fonksiyonlarından biri tanesi olmasına karşın sağlıklı biçimde yürütülmesi hayatidir. 3- Ekonomik Dayanışma: Her toplum biçiminde cinsiyete dayalı iş bölümü vardır. Erkek ve kadının biyolojik farklılığı eşleri farklı işler yapmaya yöneltmektedir. Erkek kas gücüne dayalı ağır fiziksel işlerde çalışırken kadın biyolojik yapısına uygun ev işleri ve çocuk büyütme gibi görevleri yerine getirir. Her bireyin yaşına ve cinsiyetine uygun iş bölümü mevcuttur. Bazı toplumlarda çocukların günlük işlere katkıları çok az iken bazı toplumlarda çocuklar son derece faydalı işler yaparlar. Çocuklar büyüdükçe katkıları da artar. Anne ve babalar yaşlandıkça bu kez onlar çocuklarına bağımlı hâle gelirler. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

19 4- Toplumsallaşma: Ebeveynler çocukları topluma uyumlu hale getirmede en büyük paya sahiptirler. Anne ve babalar çocuklarını gelecekteki rollerine hazırlayarak onları eğitir. Çekirdek aile modern sanayi toplumlarının bir özelliğidir. Bu aile tipinde dayanışma büyük ölçüde ebeveyn ile çocuklar arasındaki arkadaşlığa ve eşlerin birbirlerini yeterli ve çekici bulmasına bağlıdır. Çekirdek ailede çocuk aile içinde yaşarken dayanışma daha fazla iken, aileden uzaklaşınca dayanışma azalmaktadır. Fiziksel uzaklık, aile büyüklerinin bireyler üzerindeki etkileme düzeyini de düşürür. Eş seçimi eşlerin kendi kararlarına bağlıdır. Evlenme yaşı, eşlerin kendi kendini geçindirebilecek, ekonomik bağımsızlıklarını kazandırabilecek yaşta olmaları ile sınırlıdır. Bağlantılı Çekirdek Aile Türkiye de de çekirdek aile tipi yaygındır. Fakat ülkemizdeki bu aile, hâlâ yoğun sayılabilecek bir bitişik-aile ve akrabalar ilişkisi içindedir. Bu yapı Türkiye nin temel bir unsuru gibi köklü olduğundan ortaya Batı tarzı çekirdek aile değil, onun farklı bir şekli olan bağlantılı çekirdek aile çıkmaktadır. Bağlantılı çekirdek ailede eşler geldikleri ailelerini kendi ailelerinin doğal bir ek boyutu gibi görürler. Asıl boyutu yeni çekirdek aile oluştururken ikinci boyutu erkeğin önceki, geldiği, ailesi oluşturmaktadır. Bitişik ailelerle ve akrabalarla olan ilişkiler yeni aileyi geri plana itmedikçe ya da varlığını tehdit etmedikçe, çok boyutlu özelliğiyle olumlu görülebilir. Bunun şartı eşlerin kendi ailelerini asli aileleri olarak kabul edip eski ailelerini ancak bu çerçevede görmeleriyle mümkün olabilir. Çekirdek aile sanayileşmenin sonuçlarından biridir. Öncelikle toplumun ekonomik yapısı kökten değişmiştir. Ekonomik üretim birimi olan aile bu fonksiyonunu fabrikalara ve atölyelere devretmiştir. Bütün bu gelişmeler sonucunda günümüz çekirdek ailesinin temel fonksiyonları dört başlık altında toplanabilir: 1- Kadın ve erkeğin, toplum tarafından kendilerine verilmiş olan rolleri en iyi yerine getirebilecekleri ortamı sağlamak. 2- Kadın ve erkeğin cinsel ihtiyaç ve birlikteliğini toplumun kabul edebileceği bir meşruiyete dayandırmak. 3- Çocukların doğum, bakım ve yetiştirilmeleri için en uygun ortamı sağlamak. 4- Toplumun kültür birikiminin nesilden nesile aktarılmasında en etkili kanal olmak. AİLE KURUMUNA TEORİK YAKLAŞIMLAR Çatışma Kuramı Bu kuramcılara göre ailede erkeğin, kadının üzerinde egemen olduğu eşitsiz bir sistem bulunur. Özellikle Friedrich Engels, evlilikte, erkeğin kadın üzerinde baskı kurduğunu ileri sürmektedir. Birçok çatışma kuramcısı evlilik ilişkilerinin cinsler Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19

20 Birey, ailede milli ve manevi değerleri öğrenir. arasındaki eşitsizliği artırdığını ileri sürmektedir. Bugün birçok toplum, kadını erkeğin bir malı olarak görmektedir. Eğer kadın bekârsa bu defa da babasının bir malı olarak düşünülür lı yıllara dek Amerika da evli kadınlar kocasının imzası olmadan işe giremiyor, araba kiralayamıyor hatta borç bile alamıyordı. Çünkü kadınların yeteneksiz olduğu görüşü hâkimdi. Neredeyse bütün aile sistemlerinde kadının ikincil planda olduğu çatışma kuramcıları tarafından savunulmaktadır. Ancak sanayileşme sürecini tamamlamış bazı ülkelerde kadınlar erkeklerle eşit haklar kazanmaya başlamıştır. Sembolik Etkileşim Kuramı Bu kuramcılara göre, aile içindeki davranışları anlamak için aile üyeleri arasındaki ilişkilere ve üyelerin bu ilişkilere hangi anlamları yüklediğine bakmak gerekir. Toplumsallaşma süreci ilk olarak ailede başlar. Çocuk diğer insanlarla ilişki kurarak inanç, norm, değer ve sembolleri öğrenir. Paylaşılan anlamlar geliştikçe çocuk kendini başkalarının gözüyle görmeye ve değerlendirmeye başlar. Büyüklerle kurduğu ilişkiler onun kişilik gelişimini etkiler ve insan olarak toplumsal karakterlerin öğrenilmesini hızlandırır. Çocuğun kişilik gelişimi, ailede öğrendiği toplumsal yetenekleri aile dışındaki insanlarda kullandıkça artar. Sembolik Etkileşimcilere göre aile içindeki ilişkiler sürekli değişir; bu nedenle, yeniden tanımlanması gerekir. Yıllar harcanarak öğrenilen roller ve kurulan ilişkiler zaman geçtikçe farklılaşır. Çocuğun doğumu yeni bir uyum süreci gerektirir. Çocuk aile için özveride bulunulacak tek faktör olarak düşünülüp, her şey onun doğrultusunda gelişir. Kısaca evlilik, yıllar geçtikçe yaşanan değişime bağlı olarak farklı algılamalara neden olur. Fonksiyonalist Kuram İnsanoğlunun ayırt edici özelliği, biyolojik bir varlık olması değil toplumsal bir canlı olmasıdır. Bu nedenle aile, işlevselci bakış açısından toplumda diğer kurumlar tarafından başarı ile gerçekleştirilemeyen bazı fonksiyonlar üstlenir. Fonksiyonalist kurama göre ailenin üstlendiği işlevler şunlardır: 1- Bakım ve Koruma: Bireylerin en önemli ihtiyaçları arasında sıcaklık, yiyecek, barınma ve bakım gelir. Bu ihtiyaçlar başka kurumlar tarafından da karşılanabilir olsa da aile bunlar içinde en uygun yerdir. 2- Topluma Yeni Üyeler Kazandırmak: Neslin devamlılığını sağlama işlevi topluma yeni üyelerin katılmasıyla gerçekleşir. Bunu meşru ve düzenli olarak sağlayabilecek biricik kurum ailedir. 3- Toplumsallaşma: İnsanı insan yapan belirli görevlerin kazandırılması, topluma uygun davranışların edinilmesi, toplumsallaşma süreci ile ilk önce ailede başlar. Örneğin konuşulan dilin, değerlerin, normların, inançların ve kültürün kazanılmasında ailenin büyük bir rolü vardır. 4- Cinsel Davranışları Düzenlemek: Aile ve evlilik kurumu bireyin cinsel davranışlarının düzenlendiği, tatmin edildiği önemli bir kurumdur. Dolayısıyla cinsel davranışlar, bireyin özgürce istediği zaman ve istediği Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20

21 Aile, toplumun devamının sağlanmasında önemli bir yere sahiptir. yerde yapılan davranışlar değil, özellikle aile içinde düzenlenen davranış biçimleridir. 5- Toplumsal Yerleştirme: Aile içinde olan meşru bir doğum, bireye toplum içinde sağlam bir yer sağlar. Toplumsal statü, ailenin fertlerine aktardığı en önemli konumlardan biridir. Yani ailemizin sahip olduğu toplumsal değerler, zenginlik, toplumsal sınıf ve din zamanla bize bir miras olarak kalır. Ailemizden kalan bu toplumsal miras ve statü bize de geçerek devamlılık kazanır. 6- Duygusal Destek: Bireylerin temel ihtiyaçlarından olan sevgi, şefkat ve anlayış kişiliğin gelişiminde hayatidir. Çağımızın en temel gereksinimlerinden biri sevgidir. Eğer biz bu duyguyu tatmazsak buna sahip olamayız. Bu sevgi ancak aile içerisinde verilir. Özellikle bebeklik çağında anne sıcaklığı ve şefkati, birey için hayati bir önem taşır. İşte ailenin birçok fonksiyonu başka kurumlarca sağlansa bile sevgi en temel fonksiyonlardan biri olarak kalacaktır. Yukarda bahsedildiği gibi bu fonksiyonlar son derece gereklidir. Toplumda bu fonksiyonları aile kadar etkin olarak yerine getirebilecek başka bir kurum yoktur. AİLENİN TOPLUM İÇİNDEKİ YERİ: ROLLER VE FONKSİYONLARI Toplum içindeki durumumuza bağlı olarak günlük hayatımızda çeşitli roller üstlenir ve bu rollere göre hareket ederiz. Bu roller toplum tarafından bize verilen rollerdir. Bu rollerin en iyi benimsetildiği ve yaşandığı ve toplumun kabul ettiği davranış biçimlerine dönüştürüldüğü yer, aile ortamıdır. Bu nedenle aile, kadın ve erkeğin çocukluktan itibaren toplumsal rolleri edinmesinde önemli bir fonksiyona sahiptir. Bu roller şöyle sıralanabilir: Eş olma Ev kadınlığı Mesleki rol Annelik Babalık Ebeveynlik Çocukluk Akrabalık Vatandaşlık Kendini gerçekleştirme Eş Olma Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

22 Kadın ve erkeğin birbirini tamamladığı ve bu tamamlamanın günlük hayat akışı içinde sürdüğü en meşru ve en kabul edilebilir ortam, ailedir. Toplum, eş rolü içinde görülen kişileri aile fertleri olarak kabul etmektedir. Ev Kadınlığı Günümüzde aileye atfedilen roller içinde en tartışılanı budur. Ev kadınlığı bazı kesimlerce kadını küçültücü bir tabir ve rol gibi görülür. Bunu kabul etmeyenler ise ev kadınlığının tek başına değil, kadının kazandığı diğer kişilik boyutları ile birlikte düşünülmesi gerektiğini öne sürerler. Mesleki Rol Bu rolün gerçekleştirilme imkânı her ne kadar aile dışı mekânlar olsa da bu rolün ekonomik ve kültürel belirleyicisi ailedir. Geleneksel ailelerde mesleki rol erkeklerde iken çekirdek ailede ise aynı zamanda kadını da içine alır. Kadın ve erkeğin sahip olduğu mesleki roller aile içi ilişkileri de etkiler ve böylece bu mesleki rollerden kaynaklanan farklı ilişkiler ortaya çıkar. Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur. Annelik Annelik bütün aile türlerinin en açık ve en fonksiyonel rolüdür. Toplumumuz annelik kavramını ve rolünü kadının en kutsal rolü olarak kabul ederken, anneye bu rolü için ailede ve toplum içinde ayrıcalıklar tanımaktadır. Babalık Baba rolünün en iyi gerçekleştiği ortam ailedir. Anne için söylediklerimizin hepsi baba için de geçerlidir. Ebeveynlik Bir önceki rollerin tabii sonucu olarak ortaya çıkan ebeveynlik rolü ailenin olmadığı ortamda düşünülemez. Çocukluk Rolü Çocuğun doğar doğmaz ilk tanıştığı yer ailedir. Çocuk bu ortamda mutlaka sevgi, şefkat, bakım ve yetiştirilme ister. Çocuk, rolünü en iyi ailede gerçekleştirir. Akrabalık Birey, akrabalığı ancak aile aracılığı ile tanır ve bu rolü ancak aile var olduğu için oynamak zorunda kalır. Ailenin olmadığı yerde akrabalık da olmaz. Örneğin; babanın olmadığı tek ebeveynli ailelerde baba tarafı akrabalıkları hiçbir şekilde ortaya çıkmaz ve akrabalık rolü eksik kalır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

23 Vatandaşlık Ferdin geniş anlamda yaşama alanı toplumdur. Toplum içinde yaşamak ise bazı sorumlulukları ve davranış şekillerini içerir. İnsanın toplumla tanışması ve toplum yaşayışına girmesi aile aracılığı ile olur. Kendini Gerçekleştirme İnsanın bu hayatta en önemli amacı kendini toplumun belirlediği imkân ve ölçülerde yetiştirmesi, şahsiyetini ve kimliğini geliştirmesidir. Bunu sağlayabilecek en ilk ve en önemli ortam, ailedir. Bu gerçekleştirme; spor, sanat, yetenekler gibi farklı alanlarda olabilmektedir. Bunların dışında ailenin eğitim, sağlık, ekonomik faaliyetler, toplumsal denetim, eğlenme, dinlenme ve güvenlik gibi daha birçok fonksiyonlarından bahsedilebilir. KADIN-ERKEK BİRLİKTELİĞİNİN MEŞRULAŞTIRILMASI İnsanın yaratılışından ötürü en temel arzusu, birlikte olma ve birbirini tamamlama isteğidir. Bu istek, cinsel içgüdü ile birlikte çiftler için hayatın en anlamlı, doyum sağlayan taraflarından biridir. İşte toplumların en eski zamanlardan beri bu arzularını tatmin edebileceği en meşru zemin ailedir. Kadın-erkek beraberliği günümüzde evlilik dışı bir şekilde yaygın olarak görülmektedir. Bu tür evlilik dışı ilişkiler süreklilik gösterememekte ve ailenin sağladığı o güven verici ortamı sağlayamamaktadır. Bu yüzden cinsel serbestliğin en uç noktalara çıktığı batı toplumlarında bile çiftler birlikteliği aile ortamında tercih etmektedir. İdeal olan da sevgi ve cinselliğin aile ortamında bir arada düşünülmesidir. ÇOCUKLARIN YETİŞTİRİLMESİ Başarısızlık ve felâketlere rağmen, hayata karşı güvenlerini sonuna kadar saklayabilen iyimser insanlar, daha çok iyi bir anne tarafından büyütülmüş olanlardır. Kendine bakmaktan aciz ve çaresiz çocuğu besleyip, korumak, büyütmek ailenin görevidir. Çocuğa ailenin verebileceği şefkati, sevgiyi, bakımı en mükemmel bakımevleri bile veremez. Bunun dışında aile kişiye kararlı bir kişilik kazandırır. Böylece aile sahip olduğu bütün unsurları yeni yetişen üyelere yani çocuklarına kazandıracaktır. Eğer aile istikrarlı, dengeli bir kişiliğe sahipse topluma hem düşüncelerinde, duygularında ve davranışlarında istikrarlı üyeler kazandıracak hem de kendi varlığını devam ettirecektir. Ailenin diğer bir fonksiyonu da çocuğa verilen terbiyedir. Çocuk aile içinde yetişerek ailenin sahip olduğu değerleri alarak toplumsallaşma sürecine katılır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23

24 EŞ SEÇİMİ Evliliğin ve ailenin geleceği, bunu meydana getiren eşlerin tutumuna bağlıdır. Tutumu ve ailenin kaderini belirleyen ise böyle bir seçimin nasıl olacağıdır. Eski aile tiplerinde bütün toplumların eş seçimini dışarıdan organize ettiği söylenebilir. Bugünkü anlamda ise eş seçimi ticari kapitalizm ve sanayileşme ile ortaya çıkmıştır. Bizde de evlenmelerin eşlerin iradesi dışında kararlaştırılmaları bugüne kadar sürüp gelmiştir. Günümüz Türkiye sinde eş seçimi genelde üç şekilde yapılır: Görücü Usulü Bu usulde karar tamamen eş olacakların dışında verilir. İlk adım erkek tarafından gelir. Erkek tarafın anne, baba ve diğer akraba büyükleri kendi çocuklarına eş ararlar. Bulduklarında kız tarafına gidip çocukları ile evlenmeleri talebinde bulunurlar. Bazı yörelerde çiftler gerdek gecesine kadar birbirlerini görmezler. Kızın ve erkeğin ne zaman evleneceklerine aile büyükleri karar verir. Bazı yörelerde çocuklarda böyle bir istek varsa semboller kullanılarak ifade edilir. Örneğin; Yozgat taraflarında evlenmek isteyen genç erkek yemek yerken kaşığını pilava saplardı veya Nevşehir yöresinde yorganı keserdi. Kızlar da aynı şekilde sembollerle ifade eder. Örneğin yemeği bol tuzlu pişirir veya yemeden içmeden kesilirdi. Yumuşatılmış Görücü Usulü Bu görücü usulü, eski görücü usulünün günümüze uyarlanması şeklinde ortaya çıkar. Burada çiftler birbirini görür. Bu görüş, ailelerin olumlu bakması ile mümkündür. Eğer evlenecek gençler birbirini beğenmemişse aileler de onlara uyabilir. Bu nedenle bu görücü usulüne yumuşatılmış görücü usulü denilebilir. Tanışarak Eş Seçme Bu eş seçimi, çağdaş yaşama şeklinin bir sonucudur. Çağdaş toplumun toplumsal, ekonomik ve kültürel özellikleri kadın ve erkeği birçok ortamda bir araya getirmekte ve onların birbirlerinden etkilenmelerini sağlamaktadır. Bu durumda kadın ve erkek, evlenme kararını kendileri verir. Zanden e göre tanışma yoluyla eş seçmede seçimi etkileyen faktörler beş ana grupta toplanır: 1- Benzerlik: Aynı toplumda yaşayan fertleri yaş, mezhep, eğitim, toplumsal statü, meslek ve mizaç gibi çeşitli benzerliklerin bir araya getirdiği, yakınlaştırdığı, arkadaşlıkları ve dostlukları arttırdığı görülür. Bu tür benzerlikler eş seçiminde oldukça önemli yere sahiptir. 2- Mekân Yakınlığı: Günümüz toplumunda mekân yakınlığı, aynı cins veya karşı cins birçok insan için tanışma olanağı sağlamıştır. Aynı sokakta, mahallede geçen çocukluk daha sonra aynı okulda devam etmekte, bu aynı iş yeri, eğlence yeri, merak, hobiler vb. ile çok farklı mekân yakınlığına yol açabilmektedir. Buralarda tanışan çiftler evlenebilmektedirler. 3- İdeal Eş Fikri: Her insan evleneceği kişi ile ilgili bir takım fikirler oluşturur ve onda bir takım vasıflar görmek ister. Düşünülen bu profil bir bakıma ideal Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24

25 eşi belirler. Bu ideal eş tanımına uyan biri olduğunda eş seçimi ihtimali kuvvetlenir. 4- Ebeveyn Benzerliği: İnsanlar en yoğun ilişkilerini aile içinde yaşar. Annebaba-çocuk ilişkileri çok yoğun bir etkileşime yol açar. Çocuğun bilinçaltına yerleşen bu anne-baba imajı daha sonra eş seçimini etkiler. 5- Kişilik Bütünleşmesi İhtiyacı: Eş seçimi ve evlilik sadece biyolojik ihtiyaçtan kaynaklanmaz. Aynı zamanda önemli bir ihtiyaç da kişiliklerin uyumu ve bütünleşmesidir. Bu ihtiyaca cevap veren kişilerle arkadaşlık ve dostluklar kurularak evliliğe kadar gidilebilir. TÜRK TOPLUMUNDA AİLE YAPISI Anneler her şeyi görmeseler bile kalpleriyle duyarlar. Atatürk devrimlerinin amaçlarından biri de Osmanlı dönemindeki ataerkil aile yapısını değiştirerek kadının özgürlüğe kavuşması idi. Kadının özgürleşmesi önündeki en büyük engel olan, erkeğe birden fazla kadınla evlenme izni veren Mecelle sistemi ortadan kaldırarak ilk adım atmıştır. Daha sonra 1926 da kabul edilen İsviçre Medeni Kanunu ile kadın ve erkek eşit haklara sahip olmuştur da kadınlara yerel seçimlerde oy hakkı,1934 te de genel seçimlere katılma hakkı verilmiştir. Ülkenin sanayileşme ve kentleşme süreçleri ile yasal ve toplumsal değişiklikler de aile yapısını etkilemiştir. Türk toplumunda aile yapısı şunlardan oluşmaktadır: Kırsal Aile(Köy Ailesi) Kırsal kesimde aile daha kalabalıktır. Genellikle babanın soyundan olan birçok evli çift ve akrabalar aynı çatı altında yaşar. Babanın egemenliği söz konusudur. Aynı çatı altında yaşayan bu kişiler gelirlerini, varlıklarını bir araya getirerek birbirlerini desteklerler. Akrabalar ekonomik ve toplumsal açıdan bir birlik oluştururlar. Yaşlanan, kendine bakamayacak duruma gelen ebeveynlerinin bakımını gençler üstlenir. Bütün değişmelere rağmen kırsal ailenin en önemli geçim kaynağı tarımsal üretimdir. Gecekondu Ailesi Bu aile tipi sanayileşme ve göç olgusu nedeni ile oluşmuştur. İş olanağının fazlalığı ve daha rahat çalışma koşulları düşüncesiyle güdülenen bireyler şehre göçerler. Akrabalardan göreli bir kopuşun yaşandığı bu aile tipinde bireyler kendilerini köydeki komşularıyla değil, şehirdeki üst tabakada yaşayan gruplarla kıyaslarlar. Bu ailede egemen olan tip çekirdek ailedir. Fakat bazı alanlarda kırsal aileyi andırır. Çünkü gecekondu ailesinde de babanın denetimi son derece güçlüdür. Bütün önemli kararlar baba tarafından verilir. Evlenme yaşı kırsal aileden daha yüksektir. Dini nikâh yerini resmi nikâha bırakmakla birlikte dinsel gelenekler yerine getirilir. Giyim, kuşam, yemek, günlük yaşam alışkanlıklarının değişmeye başlamasıyla aile fertleri kentsel değerleri benimser ve köye dönmek istemezler. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25

26 Kentsel Aile Türkiye de kentsel ailenin görünümü çekirdek aile yapısı biçimindedir. Fakat ileri derecede sanayileşmiş toplumlardaki çağdaş aileden farklı nitelikleri vardır. Her şeyden önce baba, ailede hâlâ egemendir. Para, babanın elinde toplanır. Aile reisi bu paraları ihtiyaçlar doğrultusunda dağıtır. Kentsel ailede evlenen genç çiftlere kimi zaman aileler yardım eder. Ve evlenen çocukların farklı bir çatı altında yaşamasına izin verilir. Türkiye de kentsel aile pazar ekonomisinin getirdiği kolaylıklardan yararlanmaktadır. Örneğin; taksitle satış veya paranın bankaya yatırılması gibi... Kentsel ailenin gelecek beklentisi yüksek olduğundan kadının çalışması da zorunlu hâle gelmiştir. AİLE VE ŞİDDET Aile tüm hayati ve vazgeçilmez derecedeki fonksiyonlarına rağmen şiddetin, çatışmanın ve ayrılığın merkezi de olabilir. Aile içi şiddet yıllarca gizlenmesine rağmen bugün sosyolojik çalışmanın ana konusunu oluşturur. Aile içi şiddet sadece anne ve babayı değil aynı zamanda çocukları ve yaşlıları da etkiler. Yıllar geçince eşinizin daha enteresan bir kişi olacağını düşünün. Eşler Arasında Şiddet Aile içinde şiddetin sosyolojik analizine bakılırsa, kadının aile içindeki güçsüzlüğü ve zayıflığı şiddetin temel dayanağını oluşturur. Genelde bununla ilgili iki görüş vardır: Birincisine göre toplumda kadının statüsü düşüktür ve kadının dayak yemesi hoş görülür. Hatta toplumda kadının dövülmesi gerektiği yaygın bir inanıştır. İkinci görüşe göre ise kadın doğası itibariyle erkeğe nazaran güçsüz ve dezavantajlı konumdadır. Erkeğin daha güçlü olması; başka bir dayanağının ve gelir kaynağının olmaması, kadının şiddete maruz kalmasına yol açmaktadır. Bütün bunlara rağmen, kadının giderek ekonomik özgürlüğe sahip olması, eğitim ve iş olanakları bu şiddete bir çözüm olarak görülebilir. Çocuk Suistimali ve Çocuğa Karşı Şiddet Aile içinde kadına gösterilen şiddetin yanında çocuğa da şiddet uygulanmaktadır. Günümüzde birçok çocuk, aile üyelerinin kötü davranışlarına ve dayağa maruz kalmaktadır. Bunların, çiftlerin alkol ve uyuşturucu bağımlısı olması, işsizlik, aile bağlarından uzak olmak gibi nedenlerden kaynaklandığı söylenebilir. Dayak nedeni ile devlet kurumuna bırakılan çocukların sayısı giderek artmaktadır. Yapılan çalışmalarda erkekler kadar kadınların da çocuklara şiddet uyguladığı görülmüştür. Çocuğa uygulanan şiddet, özellikle toplumun sosyoekonomik durumu itibariyle gelir bakımından alt düzeylerinde olan ailelerde daha yaygın olduğu saptanmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

27 Ensest Ensest, çocuklara uygulanan özel bir şiddet türüdür. Çok yakın aile üyeleri arasındaki cinsel ilişkiyi ifade eder. Ensestin nedenleri arasında uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, evden kaçma, suçluluk, çeşitli psikolojik sorunlar, saldırgan ve güç kullanan bir eşe sahip olmak veya bu tür bir kişiyle ilişkide bulunmak sayılabilir. Özellikle aile içinde kadının zayıf, çaresiz, düşkün özürlü ve hasta olduğu ortamlarda ensest daha çok görülmektedir. BOŞANMA Çiftlerden herhangi birinin düşüncelerini diğerine zorla kabul ettirmeye çalışması, evlilik binasını çatlatır. Boşanma, taraflardan birinin veya her ikisinin kendi arzusu ile toplumda geçerli olan norm ve adetlere göre evlilik birliğinin sona erdirilmesidir. Taraflar hiçbir zaman boşanmak için evlenmez; fakat bazı nedenlerden dolayı çiftler ayrılma kararı alabilir. Bu nedenler iki başlık altında toplanabilir. 1- Bireysel Nedenler: Bireysel nedenlerin başında erken yaşta evlenmeler gelir. Erken yaşta evlenme, boşanmaya neden olabilir. Diğer nedeni ise düşünmeden verilen evlilik kararıdır. Bu tür evlilikler uzun sürmez, kısa sürede sona erer. 2- Toplumsal Nedenler: Günümüzde günlük yaşama şeklinden dolayı aile içinde geçirilen zaman kısalmıştır. Bu, sadece çalışma dolayısıyla değil, eğitimden eğlenceye bir sürü alanlarda olmaktadır. Bunun sonucu olarak eşlerin birbiri üzerindeki talepleri eskisine oranla artmıştır ki bu taleplerin karşılanması ciddi problem yaratmış ve boşanmalara yol açmıştır. İkinci toplumsal neden, dini motifin ve endişenin azalması olarak gösterilebilir. Dinin aileyi koruyucu ve devamlılığını sağlayıcı değerleri vardır. Bu değerler azaldıkça ve zayıfladıkça; aile, boşanma tehdidine daha az karşı koyabilmektedir ve boşanmalar hızlanmaktadır. Diğer bir neden, hukuk alanında sağlanan kolaylıktır. Eski toplumlarda ailenin kutsallığı anlayışı hukuka da yansımış ve boşanmayı sağlayan hükümler ağırlaştırılmıştı. Günümüzde ise, boşanma anlayışı hukuki mevzuata yansımış ve kolaylıklar sağlanmıştır. Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi Boşanma, çiftleri etkilediği kadar çocukları da olumsuz yönde etkiler. Boşanma gerçekleştiğinde çocuklar kendilerini güvensiz ve karmaşık duygular içinde bulurlar. Birçoğu ailelerinin tekrar birleşeceğine inanır ve böylece bir çözüm bulup kendini aldatır. Diğer bir grup ise kendi içindeki çatışmayı çözümlemek amacı ile ebeveynlerinden birinin yanında kalmayı tercih eder ve diğerini reddeder. Boşanmanın olumsuz etkileri çocukların ergenlik çağında da devam eder. Bu konuda birçok olumsuz gelişme gözlenmiştir. Örneğin; birçoğu, boşanan anne ve babası ile ilişkilerini kesme durumuna gelmiş; onlarla görüşmek istememiştir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

28 Genelde çocukların boşanma sonucunda kendilerine destek olacak bir büyük bulduklarında, onlarla duygularını paylaştıklarında ve onlardan yardım gördüğünde bu tür durumları daha iyi atlatabilecekleri saptanmıştır. AİLENİN DEVAMLILIĞI Evliliğin ve ailenin devamlılığı, eşlerin birbirini desteklemesi, birbirine anlayış göstermesi gibi birçok nedene bağlıdır. Yapılan sosyolojik incelemelerde sosyologlar mutlu bir evliliğin koşullarını araştırmış ve şu sonuçlara varmıştır: Eşinizi her zaman kendinize yakın bir arkadaş gibi düşünün. Eşinizi bir kişi olarak sevin ve onu değiştirmeye çalışmayın. Evliliği uzun süreli bir sözleşme olarak görün. Evliliğin kutsal olduğuna inanın. Eşinizin düşünce ve amaçlarına saygılı olun ve onları paylaşın. Yıllar geçince eşinizin daha enteresan bir kişi olacağını düşünün. İlişkinizin başarılı olacağına inanın. Birlikte gülüp birlikte eğlenin. Yaşadığınız krizlere olumlu bir yaklaşımla bakın. Memnuniyetinizi hemen belli edin. Birlikte daha fazla zaman geçirin ve karşınızdakini dinlemeyi öğrenin. Mutlu evliliğin koşulları yanında mutsuz evliliğe sebep olan nedenler de vardır. Bu nedenler şöyle sıralanabilir: Duygularda karışıklık. Birbirine sürekli eleştiride bulunmak. Çiftlerden herhangi birinin düşüncelerini diğerine zorla kabul ettirmesi. Kişisel bencillik. Çiftlerin birbirine güvenmemesi. Çiftlerin birbirleriyle duygularını paylaşmaması. Tek merkezli karar alma. Aşırı ferdiyetçilik veya şahsiyet. Çiftlerin birbirine yabancılaşması. Yukarıdaki maddelerden dolayı mutlu olamayan aile; vazgeçilmezlikten, vazgeçilebilir bir noktaya gelir. Bu durumda da ailenin devamlılığından bahsetmek çok zor olur. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28

29 Bireysel Etkinlik Tartışma Toplumsal Bir Kurum Olarak Evlilik ve Aile Geçmişten günümüze ailenin toplumsal hayatta üstlendiği en önemli görevler neler olmuştur? Tartışınız. Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan tartışma forumu bölümünde paylaşabilirsiniz. Aile içindeki statümüzü ve rolümüzün ne olduğunu düşünelim. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

30 Özet Toplumsal Bir Kurum Olarak Evlilik ve Aile Toplumda ailenin birçok önemli görevi vardır. Bunlardan birincisi insan türünün devamlılığını sağlamak, ikincisi ise ailenin başka kurumlara kaynak teşkil etmesidir. Diğer önemli bir görevi ise toplumsallaşma sürecine katkıda bulunmasıdır. Aile toplumun en küçük birimidir. Aile anne, baba ve çocuklardan ve kan bağı ile olan akrabalardan oluşmuş toplumsal bir kurum olarak tanımlanabilir. Aile tipleri genelde dört grupta incelenir. Bunlar: Anaerkil Ataerkil Geniş aile Çekirdek aile Günümüzde sanayileşmenin bir sonucu olarak anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aile kavramı yaygınlaşmıştır. Evlilik biçimleri ise eş sayısına göre, Monogami Poligami Polijini Poliandri olmak üzere dört çeşittir. Gruba göre evlilik; Endogami Exogami Çiftlerin oturdukları yere göre ise Patrilokal Matrilokal Neolokal, olmak üzere üç türlüdür. Türkiye toplumunda aile yapısı yerleşme biçimine göre; kırsal aile, kentsel aile ve gecekondu ailesi olmak üzere üçe ayrılır. Bu aileler genelde çekirdek aile özelliği taşırlar. Türkiye de çekirdek aile tipi oldukça yaygın olarak görülmektedir. Sanayileşme sonucu kadının toplum içindeki rolü değişmiş; kadın çalışma hayatına girmiş, aile içindeki fonksiyonları değişmiş ve bu kimi zaman boşanma nedeni olmuştur. Boşanmaların günümüzde daha kolay oluşu özellikle çocukları çok fazla etkilemektedir. Şahsiyetin en uygun gelişme ortamından yoksun kalan çocuk, gelişimini tamamlamakta büyük zorluklar çekmektedir. Gözden kaçan en mağdur kişiler,yine çocuklardır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ 1-) Türkiye de cumhuriyetin ilanından hemen sonra eğitimde, dinde, yönetimde, hukukta, ekonomide, sanatta, aile yapısında

Detaylı

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK AİLE YAPILARI Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK AİLE VE TOPLUM Aile toplumun en küçük yapı taşını oluşturur. Toplumlar ailelerin bir araya gelmesiyle oluşur. İnsanlar tarih öncesi

Detaylı

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25). Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25). Tarihsel süreç içinde aile kavramının tanımı, yapısı, türleri

Detaylı

Aile ve Birincil İlişkiler

Aile ve Birincil İlişkiler Aile ve Birincil İlişkiler Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 8. Ders Aile ve Toplumsal Yapı Modernleşme sürecine paralel olarak aile, akrabalardan daha çok izole olmaya başlamıştır. Ayrıca geçmişteki bir

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ. 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN TOPLUMSAL(SOSYAL) TEMELLERİ 5. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ Giriş Toplumsal Sosyalleşme ve Toplum Toplumsal Temel Olarak Eğitim

Detaylı

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi SOSYOLOJİ (TOPLUM BİLİMİ) 1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi Sosyoloji (Toplum Bilimi) Toplumsal grupları, örgütlenmeleri, kurumları, kurumlar arası ilişkileri,

Detaylı

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI KISA ÖZET KOLAYAOF 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 1. Ünite Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar TOPLUMSAL YAPI KAVRAMI Toplum, insanları etkileyen gerçek ilişkiler

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı

10/22/2015. Kültürün Tanımı. Kültürel Ürünler, Kurallar ve Davranışları. Kültürün Tanımı Ders 4 KÜLTÜR Yrd. Doç. Dr. SERAP TORUN Kültürün tanımının çok fazla olması ve bilim insanlarının belli bir tanım üzerinde anlaşamamaları kültür sözcüğünün çok anlamlı olmasından kaynaklanmaktadır. Antropolojide

Detaylı

Eğitimin Toplumsal Temelleri. Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI

Eğitimin Toplumsal Temelleri. Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI Eğitimin Toplumsal Temelleri Yrd. Doç. Dr. Adnan BOYACI Eğitim Bir kavram olarak Bir süreç olarak Bir örgüt olarak EĞİTİM Bir sistem olarak Bir kavram olarak eğitim Bir kavram olarak eğitim Eğitim bireylerin

Detaylı

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR 2017 Doç. Dr. Adnan BOYACI Neden Eğitimin Sosyal Temelleri Eklektik bir alan olarak Eğitim Yönetimi Büyük sosyal bilimler teorisi Eğitim yönetiminin beslendiği

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma 3. Aile 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre 5. Psikolojiye Giriş 1 6. Duyum ve Algı 7. Güdüler ve Duygular

Detaylı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ 1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK Geleneksel eğitim anlayışı bireyi tüm yönleri ile gelişimini sağlama konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlayış ve

Detaylı

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ 15 1.1. Sosyolojinin Tanımı 16 1.2. Sosyolojinin Alanı, Konusu, Amacı ve Sınırları 17 1.3. Sosyolojinin Alt Disiplinleri 18 1.4.

Detaylı

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri

İçindekiler. Değişim. Toplumsal Değişim. Değişim Eğitim ilişkisi. Çok kültürlülük. Çok kültürlü eğitim. Çok kültürlü eğitim ilkeleri İçindekiler Değişim Toplumsal Değişim Değişim Eğitim ilişkisi Çok kültürlülük Çok kültürlü eğitim Çok kültürlü eğitim ilkeleri Değişim Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde; bir zaman dilimi içindeki değişikliklerin

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK İLK TÜRK { DEVLETLERİNDE HUKUK Hukuk Anlayışı Hukuk fertlerin bir arada barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan hak ve kanunların bütünüdür. Bir devletin uzun ömürlü olabilmesi için

Detaylı

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5

ÜNİTE:1. Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2. Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3. Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4. Yargı Örgütü ÜNİTE:5 ÜNİTE:1 Kurallar, Devlet ve Hukuk ÜNİTE:2 Hukukun Uygulanması ÜNİTE:3 Hukuk Sistemleri ve Türk Hukuk Tarihi ÜNİTE:4 Yargı Örgütü ÜNİTE:5 1 Hukuki İlişkiler ve Haklar ÜNİTE:6 Hakkın Kazanılması, Kaybedilmesi,

Detaylı

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal

İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal Test 5 1. İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran felsefi disipline ne denir?

Detaylı

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI YAPI TOPLUM KURUMLAR TOPLUMSAL GRUPLAR BİREYLER İLİŞKİLER TOPLUMSAL YAPI VE UNSURLARI T E M E L KÖY K A METROPOL TOPLUMSAL YAPI KENTLEŞME V R A KENT M L A MİLLET

Detaylı

DERS: EĞİTİM YÖNETİMİ

DERS: EĞİTİM YÖNETİMİ DERS: EĞİTİM YÖNETİMİ Dersin verildiği Fakülte: Bölüm: Öğretim Üyesi: İletişim: Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Doç.Dr. Şakir ÇINKIR scinkir@gmail.com 1.HAFTA: EĞİTİM YÖNETİMİ

Detaylı

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( / 02 / 2014 )

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( / 02 / 2014 ) 9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( 10-14 / 02 / 2014 ) 2 3 Toplumda, uzun zaman içinde oluşmuş ve uyulması zorunlu

Detaylı

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ

DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ DEĞİŞEN ANNE BABA ROLLERİ Çağdaş kuramlar kişiliğin kalıtımla getirilen bir takım özellikler ve çevreyle kurulan etkileşimler sonucu oluştuğunu ileri sürmektedir. Aile, hem kalıtımla aktarılan özellikler

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İNSAN İLİŞKİLERİ... 1 İNSAN İLİŞKİLERİNİ DÜZENLEYEN KAVRAM VE İLKELER... 4 Temel Kavramlar... 5 Karşılıklı İlgi... 5 Kendine Özgü Olma... 6 Eyleme İsteklilik... 7 Onur... 7 İnsan

Detaylı

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Canlılar hayatta kalmak için güdülenmişlerdir İnsan hayatta kalabilmek

Detaylı

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUM TANILAMA SÜRECİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUMUN TANIMI A.Ü.AHE 402 Halk Sağlığı Hemşireliği Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ 1. Sosyoloji Nedir... 3 2. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu... 6 3. Sosyolojinin Temel Kavramları... 9 4. Sosyolojinin Alt Dalları... 14

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Ü s t S ı n ı f Orta Sınıf Alt Sınıf TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumsal tabakalaşma dünya yüzeyindeki jeolojik katmanlara benzetilebilir. Toplumların,

Detaylı

EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ

EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ EĞİTİMİN TOPLUMSAL NEDENLERİ İnsanlar temel ihtiyaçlarını doğadan karşılar ve sürekli doğa ile mücadele halindedir. Doğadan yararlanarak daha iyi yaşamak amacıyla insanlar

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

Çocuğunuz ne kadar zeki?

Çocuğunuz ne kadar zeki? On5yirmi5.com Çocuğunuz ne kadar zeki? Psikolojik Danışman Yusuf Menki ile zeka testi konusunu konuştuk. Yayın Tarihi : 20 Aralık 2012 Perşembe (oluşturma : 1/4/2016) Gizem Gül'ün röportajı Hepimiz zeki

Detaylı

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan ÇOCUK HAKLARININ SINIFLANDIRILMASI Çocuk Hakları Sözleşmesi nde, çocukların sağlıklı yaşaması ve çok yönlü olarak gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ 215 DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 25 Kasım 1981 tarihli ve 36/55 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

SOSYAL HİZMET BİLİMİNE GİRİŞ -2015 VİZE SORULARI

SOSYAL HİZMET BİLİMİNE GİRİŞ -2015 VİZE SORULARI SOSYAL HİZMET BİLİMİNE GİRİŞ -2015 VİZE SORULARI 1- I-Koruyucu aile kavramı, 2828 sayılı SHÇEK Kanunu nun Koruyucu Aile Yönetmeliği nin 4.maddesinde tanımlanmıştır. II-Koruyucu aile olmak isteyen bir kişinin

Detaylı

SOSYAL BİLGİLER DERSİ (4.5.6.7 SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN

SOSYAL BİLGİLER DERSİ (4.5.6.7 SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI ÖMER MURAT PAMUK REHBER ÖĞRETMEN REHBER ÖĞRETMEN SOSYAL BİLGİLER DERSİ (4.5.6.7 SINIFLAR) ÖĞRETİM PROGRAMI 1 DERS AKIŞI 1.ÜNİTE: SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİM PROGRAMININ GENEL YAPISI, ARADİSİPLİN, TEMATİK YAKLAŞIM 2. ÜNİTE: ÖĞRENME ALANLARI 3. ÜNİTE: BECERİLER

Detaylı

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO Adalet Programı Hukuk Başlangıcı Dersleri ÜNİTE I TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI ve HUKUK Sosyal Düzen Kuralları 1.Hukuk Kuralları 2. Ahlak Kuralları 3. Din Kuralları

Detaylı

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik 1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Hakkaniyet, bütün kararların tutarlı, tarafsız ve

Detaylı

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler 9 Kasım 2010 Nobody s Unpredictable Çalışmanın Amacı 2010 Ipsos Türkiye de boşanma, ayrılık, ya da vefat nedeniyle ebeveynlerden birinin yokluğunun psikolojik ekonomik

Detaylı

Sosyal Etki Teorisi. Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014

Sosyal Etki Teorisi. Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014 Sosyal Etki Teorisi Sunan: M.Benan YAZICIOĞLU Sunum Tarihi: 27.02.2014 Sosyal Etki ve Uyma Davranışı Sosyolojinin, toplumun bütününü kapsayan kanunu insan toplum hayatı yaşar kanunudur. İnsan bir toplumda

Detaylı

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması İleri Analiz Çalışması Sonuçları Toplantısı Türkiye de Aile Yapısının Değişimi: 1968-2013 İsmet Koç, HÜNEE Tuğba Adalı, HÜNEE Serdar Polat, Kalkınma Bakanlığı Hande

Detaylı

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ Kodu: KİT201 Adı: Kişilerarası İletişim Teorik + Uygulama: 2+0 AKTS:

Detaylı

Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini

Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini Kohlberg e Göre Ahlak Gelişimi Kohlberg ahlak gelişiminin gelenek öncesi, geleneksel ve gelenek sonrası olmak üzere üç düzey içinde gerçekleştiğini öne sürmektedir. Her düzey kendi içinde iki ayrı aşamada

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ T.C. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi vturker@marmara.edu.tr 2.DERS İnsan Kaynakları Yönetiminin günümüz organizasyonları için önemi 21. YÜZYILDA REKABETİN DİNAMİKLERİ KÜRESELLEŞME

Detaylı

ÜNİTE:1. Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2. Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3

ÜNİTE:1. Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2. Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3 ÜNİTE:1 Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar ÜNİTE:2 Türkiye de Kültür ve Kültürel Değişim ÜNİTE:3 Türkiye de Aile Kurumu ve Nüşusla İlgili Sorunlar ÜNİTE:4 Türkiye de Eğitim Kurumu ve Sorunları

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI Toplum; sosyal gereksinimlerini karşılamak için etkileşen ve ortak bir kültürü paylaşan çok sayıdaki insanın oluşturduğu bir birlikteliktir. 1. Toplumdaki kişiler demografik

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

Doç. Dr. Tülin ŞENER

Doç. Dr. Tülin ŞENER Doç. Dr. Tülin ŞENER AHLAK GELİŞİMİ Bireyde var olan değerler sistemi, gelişimsel bir süreç içinde ortaya çıkmaktadır. Bu sürece AHLAK GELİŞİMİ denir. Toplumun kendinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikoloji RPD 101 Not III Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Kişilik Gelişimi Kişilik Nedir? *Kişilik, bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici,

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Davranış Bilimleri üzerine Davranış Bilimleri insan davranışını, davranışa etki eden toplumsal, psikolojik, grupsal ve

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA KİTABIN YAZARLARI Prof. Dr. AŞKIN KESER Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü nde

Detaylı

TOPLUMSAL KURUM OLARAK EĞİTİM KURUMLARI

TOPLUMSAL KURUM OLARAK EĞİTİM KURUMLARI TOPLUM Sınırları belirli bir doğal çevrede, ortak amaçlar için biraraya gelen, karģılıklı benimsenen kurallara bağlı, iģbirliği ve dayanıģma anlayıģında olan insanlardan oluģur. TOPLUMSAL KURUM OLARAK

Detaylı

DOĞURGANLIĞI BELİRLEYEN DİĞER ARA DEĞİŞKENLER 7

DOĞURGANLIĞI BELİRLEYEN DİĞER ARA DEĞİŞKENLER 7 DOĞURGANLIĞI BELİRLEYEN DİĞER ARA DEĞİŞKENLER 7 Banu Akadlı Ergöçmen ve Mehmet Ali Eryurt Bu bölümde gebeliği önleyici yöntem kullanımı dışında kadının gebe kalma riskini etkileyen temel faktörler incelenmektedir.

Detaylı

EKSTRA ANLATILAN DERSLER

EKSTRA ANLATILAN DERSLER MESLEK ELEMANI DERS İÇERİĞİ AİLE EĞİTİMİ ZÜMRESİ AİLEDE DİN EĞİTİMİ (4 SAAT) Dini Açıdan Ailenin Önemi 4 saat Aile Bireylerin Eğitimi Hz Muhammed in Aile Hayatı Ailede Din Kaynaklı Sorunların Çözümü İnanç

Detaylı

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ

KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. Eğitimde Sanatın Önceliği. Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ KAYNAK: Birol, K. Bülent. 2006. "Eğitimde Sanatın Önceliği." Eğitişim Dergisi. Sayı: 13 (Ekim 2006). 1. GİRİŞ Sanat, günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır. Sanat, yalnızca resim, müzik,

Detaylı

SOS113U-DAVRANIŞ BİLİMLERİ I Ünite 4: Aile ve Toplumsal Gruplar

SOS113U-DAVRANIŞ BİLİMLERİ I Ünite 4: Aile ve Toplumsal Gruplar AİLE KAVRAMI VE GLOBAL BİR BAKIŞ 1. Günümüzde aile ile kamusal alan ilişkisi nasıl oluşmaktadır? Açıklayınız. Günümüzde aile ilişkileri insanın özel ve mahrem bir alanını oluşturmakla beraber, ailenin

Detaylı

Yani insanların yaşam tarzını belli davranış örnekleriyle planlayan sistemli bütün, sosyal kurum olarak adlandırılır.

Yani insanların yaşam tarzını belli davranış örnekleriyle planlayan sistemli bütün, sosyal kurum olarak adlandırılır. SOSYAL KURUMLAR 1. SOSYAL KURUM KAVRAMI VE TANIMI Yani insanların yaşam tarzını belli davranış örnekleriyle planlayan sistemli bütün, sosyal kurum olarak adlandırılır. Kısaca sosyal kurum, çoğunluğun paylaştığı

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER

Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Doç. Dr. S. EKER TÜRK DİLİ ÜZERİNE BİRKAÇ NOT Başkent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doç. Dr. S. EKER 1 Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir Dilin millî ve zengin olması millî

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı.

ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE. Sağlıklı örgüt için gerekenler: Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan. Örgüt Sağlığı. Örgüt Sağlığı. ÖRGÜT SAĞLIĞI OKULDA SAĞLIK, İKLİM VE KÜLTÜR Yrd. Doç. Dr. Çetin Erdoğan Örgütün amaçlarına uygun olarak görevlerini yerine getirebilmesi, yaşamını sürdürmesi, karşılaştığı sorunları çözmesi ve gelişimini

Detaylı

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler

2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar. 5 Çocuk hakları ve aile rolü. 8 Demokrasi ve değerler 1 Güncel konular ve sosyal ilişkiler 2 Aile yapısı ve yaşam şekli, yaşam evresi merasimleri ve dini bayramlar 3 Eşitlik ve ayrımcılığa karşı mücadele 4 Sağlık, ve özellikle cinsel sağlık ve uyuşturucuyu

Detaylı

Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK Evlilikte uyum ve Dayanışma Evilik, iki kişinin farklı değerler, farklı kültürlerle ve iki ayrı aile öyküsüyle bir araya geldikleri ve kendilerini

Detaylı

Androgojik ve Pedagojik Yaklaşım

Androgojik ve Pedagojik Yaklaşım Androgojik ve Pedagojik Yaklaşım Pedagoji, Yunanca; paid (çocuk) ve agogos (rehberlik) köklerinden türetilmiştir ve özellikle "çocuklara öğretmenin bilim ve sanatı" anlamına gelir. Androgoji (ya da adragoloji)

Detaylı

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre,

Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre, GERİATRİ 1 Yaşlanma her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, süregen ve evrensel bir süreç olarak tanımlanabilir. Organizmanın molekül, hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde, zamanın

Detaylı

İktisat Tarihi II. I. Hafta

İktisat Tarihi II. I. Hafta İktisat Tarihi II I. Hafta Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır Çağı Tunç veya Bronz Çağı Tarihsel gelişim türün sürdürülmesi ve çoğalmasına katkıda bulunma ölçütüne göre de yargılanabilir.

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar Sosyoloji Konular ve Sorunlar Ontoloji (Varlık) Felsefe Aksiyoloji (Değer) Epistemoloji (Bilgi) 2 Felsefe Aksiyoloji (Değer) Etik Estetik Hukuk Felsefesi 3 Bilim (Olgular) Deney Gözlem Felsefe Düşünme

Detaylı

Lion Leo İletişiminde Yetişkin Boyutu

Lion Leo İletişiminde Yetişkin Boyutu Lion Leo İletişiminde Yetişkin Boyutu Cahit Kişioğlu, İzmir 9 Eylül Lions Kulübü ÖZET: Lion ve Leo iletişiminde kullanılan eleştirel veya koruyucu yetişkin tarzını yetişkin boyutuna taşıyarak, Lion - Leo

Detaylı

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4:

ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: ÜNİTE 1: Sosyal Düzen Kuralları ÜNİTE 2: Hukuk Kurallarının Yaptırımı ÜNİTE 3: Hukuk Kurallarının Geçerlilik,Yürürlük ve Uygulama Sorunu ÜNİTE 4: Normlar Hiyerarşisinin Denetimi ÜNİTE 5: Yargı Örgütü 1

Detaylı

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI

YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI YÖNETİMDE SİSTEM YAKLAŞIMI Sistem yaklaşımı veya sistem analizi diye adlandırılan bu yaklaşım biyolog olan Ludwig Van Bertalanffy tarafından ortaya atılan ve modern yönetim teorisinin felsefe temelini

Detaylı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Tanrı Tasavvuru Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Peker e göre: Kişinin bebekliğinden itibaren, zeka gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre, Tanrı yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi

Detaylı

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON Bireylerin günlük hayatlarının yaklaşık üçte birini geçirdikleri işyerleri, kişi için önemli bir ortamdır. İşyerlerinde

Detaylı

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ 2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ Psikolojik Danışma ve Rehberlik 1. Hizmet alanlarına göre 2. Temel işlevlerine göre 3. Birey Sayısına göre 4. Öğretim basamaklarına göre 5. Problem alanlarına

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

SAĞLIK HUKUKU VE MEVZUATI. Ders 1. Temel Hukuk Kavramları. Öğr. Gör. Hüseyin ARI

SAĞLIK HUKUKU VE MEVZUATI. Ders 1. Temel Hukuk Kavramları. Öğr. Gör. Hüseyin ARI SAĞLIK HUKUKU VE MEVZUATI Ders 1 Temel Hukuk Kavramları Temel Hukuk Kavramları: Kural Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilkelere kural denir. Toplum içinde sürdürülen yaşam, çeşitli kurallara

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı YÖNETİM Sistem Yaklaşımı Prof.Dr.A.Barış BARAZ 1 Modern Yönetim Yaklaşımı Yönetim biliminin geçirdiği aşamalar: v İlk dönem (bilimsel yönetim öncesi dönem). v Klasik Yönetim dönemi (bilimsel yönetim, yönetim

Detaylı

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

İktisat Tarihi II. 1. Hafta İktisat Tarihi II 1. Hafta İktisat tarihinin görevi ekonomilerin performanslarında ve yapılarında zaman içinde meydana gelen değişiklikleri açıklamaktır. Tarih Öncesi Çağların Bölümlenmesi Taş Çağı Bakır

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI

MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK İLKOKULU ETİK KOMİSYONU FAALİYET PROGRAMI ETİK Etik, Latince ethica kelimesinden Batı dillerine geçmiştir. Ahlaksal olanın özünü ve temellerini araştıran bilim, insanın kişisel ve

Detaylı

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024

YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA /YAŞLANMA ÇEŞİTLERİ VE TEORİLERİ BEYZA KESKINKARDEŞLER 0341110024 YAŞLANMA Hücre yapısını ve organelleri oluşturan moleküler yapılarından başlayıp hücre organelleri,hücre,doku,organ ve organ sistemlerine

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YÖNETİM İşletme amaçlarına etkili ve verimli bir şekilde ulaşmak üzere planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetimin yapılması sürecidir. 2 YÖNETİM TEORİLERİ KLASİK

Detaylı

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan

ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER. Prof.Dr.Emine Olhan ULUSLAR ARASI TARIMSAL İLİŞKİLER Prof.Dr.Emine Olhan olhan@agri.ankara.edu.tr Ulusal Tarım Politikasını Etkileyen Nedenler İçsel Faktörler: doğal koşullar, tarımsal yapı ve uygulanan tarım sistemleri Dışsal

Detaylı

KARŞILIKLI BAĞIMLILIK KURAMI

KARŞILIKLI BAĞIMLILIK KURAMI KARŞILIKLI BAĞIMLILIK KURAMI n İLİŞKİ DOYUMU için KD (Mutlu muyum?) n İLİŞKİ BAĞLANIMI için KDseç (Sürdürmeli miyim?) YATIRIM MODELİ (Rusbult, 1980,1983) n BAĞLANIMIN belirleyicileri; q İlişki doyumu (KD)

Detaylı

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ 445 TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ Aydeniz ALİSBAH TUSKAN* 1 İnsanların bir biçimde sınıflanarak genel kategoriler oturtulması sonucunda ortaya çıkan kalıplar ya da bir

Detaylı

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER

KARİYER YÖNETİMİ. Kariyer teorisi iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER KARİYER YÖNETİMİ Öğr. Grv.. M. Volkan TÜRKER 7 KARİYER YÖNETİMİ Kariyer, bireyin mesleği ile ilgili pozisyonları, çalışma hayatı boyunca peş peşe kullanması ve organizasyonun üst kademelerine doğru ilerlemesidir.

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu Türkisch Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu Veliler için Bilgiler Januar 2008 / Türkisch 2 / 6 Zürih Kantonu İlköğretim Okulu Hedefler ve Hedefe Yönelik Görüşler Zürih kantonunda devlet ilköğretim okulu

Detaylı

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız Disiplinlerüstü Temalar Kim Olduğumuz Bulunduğumuz mekan ve zaman Kendimizi ifade etme Kendimizi Gezegeni paylaşmak Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel,

Detaylı

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ

Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar. Doç. Dr. Ersin KAVİ Çalışma Hayatında Psikolojik Sorunlar Doç. Dr. Ersin KAVİ Davranış Nedir? İnsan hem içten,hem dıştan gelen uyarıcıların karmaşık etkisi (güdü) ile faaliyete geçer ve birtakım hareketlerde (tepki) bulunur.

Detaylı