Ebeveynlik ve Okul Öncesi Dönemde Çocuğun Sosyal Gelişimi Bilge YAĞMURLU Doç. Dr., Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Đstanbul. e-posta: byagmurlu@ku.edu.tr Aslı CANDAN KODALAK Psk., Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Đstanbul. e-posta: akodalak@ku.edu.tr Sosyal Gelişim Çocuğun fiziksel, bilişsel ve dil gelişimiyle paralellik gösteren sosyal gelişim, toplumsallaşma, benlik ve kişilik oluşumu gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk, içinde yaşadığı sosyal çevrenin değerlerini öğrenir, hangi davranış ve duyguların ne kadar ve nasıl gösterilmesi gerektiği konusunda bilgi sahibi olarak ve önce başkalarının, özellikle ailedeki yetişkinlerin yönlendirmesi ile, daha sonra kendi öz kaynaklarını kullanarak, sosyal davranış ve duyguları beklenen yönde gösterme yolunda ilerler. Edinilen bu sosyal bilgi nin bir kısmı yetişkinlerin doğrudan öğretmesi yoluyla, çoğu ise dolaylı yollarla, yani aile ve toplum içindeki yaşantı sırasında görülerek, kendiliğinden kazanılır. Ancak sosyal gelişim, kişinin sadece yaşadığı çevrenin davranış ve değer sistemlerini öğrendiği süreçleri değil, özerk bir birey olarak farklılaştığı süreçleri de anlatır. Bu süreçlerin tümü hem çocukluk hem de ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde sergilenen sosyal davranışlar üzerinde belirleyici role sahiptir. Çocuğun erken dönemlerde geçirdiği deneyimlerin bu uzun süreli ve önemli etkileri, araştırmacıları okul öncesi çağı incelemeye ve ebeveynlerin bu süreçteki yerini daha iyi anlamaya sevk etmiştir. 1
Olumlu sosyal davranışlar, bir başkasının iyiliğini gözeterek gönüllü olarak yapılan yardım etme, paylaşma ve işbirliği yapma gibi yararlı davranışlardır 4. Toplumların uyumlu işleyişi için önem taşıyan sosyal ağların oluşmasına katkıda bulunduklarından, olumlu sosyal davranışlar sosyal gelişimin belli başlı bileşenlerinden biri olarak görülür 9. Olumlu sosyal davranışların sergilenmesinde empati büyük rol oynar 4. Empati, bir başkasının duygusal durumunu ve yaşadığı hissi kavrayıp, aynı veya benzer duyguyu kişinin bizzat kendisinin de yaşaması anlamına gelir. Çocuğun herhangi bir ödül veya onay beklemeden, empati ve içten gelen bir motivasyonla sergilediği olumlu sosyal davranışlarda, özellikle sıcak ve destekleyici ebeveynlik davranışlarının etkisi büyüktür. Sosyal gelişimin bir başka temel bileşeni ise anti-sosyal davranışlar, yani saldırgan ve yıkıcı davranışlardır. Olumsuz sosyal davranışların sıklığı, çocuğun yaşı büyüdükçe azalma eğilimi göstermesine rağmen 2,12,17, özellikle erken çocukluk döneminde yüksek seviyede görülen anti-sosyal davranışlar, ergenlik ve sonrasındaki dönemlerde akran reddi, düşük akademik performans, okulu terk ve suç işleme gibi sorunların habercisi olabilmektedir 5,6,10. Bu iki bileşen, olumlu ve olumsuz davranışlar, sosyal gelişim içinde birbirini tamamlayan bağımsız iki boyutu oluşturur. Yani bir çocuk hem saldırgan davranışları, hem de paylaşma ve yardım etme gibi pozitif davranışları çok az gösteriyor olabilir. Bir başka deyişle, çocuğun anti-sosyal davranışları göstermiyor olması, empati duygusunun yüksek olduğu ve olumlu davranışları gösterdiği anlamına gelmez. Oysa sosyal gelişim sürecinde hedeflenmesi gereken, anti-sosyal davranışları az göstermesinin yanı sıra, çocuğun olumlu sosyal davranışları da gerektiği gibi gösteren, empati becerisi yüksek bir birey olmasıdır. Araştırmalar, her iki davranış boyutunun gelişiminde hem biyolojik kökenli unsurların (örn., 2
mizaç), hem de çevresel faktörlerin (örn., ebeveyn davranışları, akran ilişkileri, medya) etkili olduğunu ortaya koymuştur. Biyolojik kökenli bir özellik: Mizaç Duygu, davranış ve dikkat süreçlerindeki biyolojik kökenli, kısmen sabit özellikler olarak tanımlanan mizacın 14, çocuğun çevresindeki kişilerle olan ilişkilerinde belirleyici bir rolü vardır. Bazı çocuklar sıcakkanlı ve sokulgan iken, bazıları insanlara ve sosyal ortamlara çekingen yaklaşırlar. Sosyal gelişimle ilişkili olarak, sıcakkanlı çocukların yardımlaşma ve paylaşma gibi davranışları çekingen çocuklara göre daha fazla gösterdikleri bulunmuştur. Daha iyi benlik düzenlemesi yapabilen, yani duygu ve davranışlarını daha iyi kontrol edebilen ve etrafındaki olayları daha doğru değerlendirerek uygun tepkiler verebilen çocuklar da daha kolay empati kurabilmekte ve olumlu davranışları daha çok göstermektedirler 4,18. Çocukluk dönemindeki anti-sosyal davranışların gelişiminde risk faktörü olarak ortaya çıkan mizaç özellikleri ise yüksek duygusal tepkisellik ve düşük sebatkârlıktır 1,16. Duygusal tepkisellik, özellikle kızgınlık ve öfke göstermeye yatkın olma, davranış kontrolünü zorlaştırır ve erken dönemde saldırgan davranışların ortaya çıkma olasılığını arttırır. Sebatkâr olmama, yani bir iş üzerinde gerektiği kadar zaman geçirmeme, işi tamamlamadan bırakma ise dikkat süreçleri ile ilgilidir. Sebatkâr olmayan çocuklar, dikkat dağınıklığına bağlı olarak etraflarında yaşananları doğru değerlendiremeyebilmekte ve olayları olduğundan daha olumsuz görebilmektedirler. Bu çocuklar, ebeveyn ve öğretmenlerinin yaptıkları açıklamaları da dikkat toplamada yaşadıkları güçlük sebebiyle iyi takip edememekte ve buna bağlı olarak da davranışlarını beklendiği gibi düzenleyemeyebilmektedirler. Çekingen mizaca sahip 3
çocuklar ise anti-sosyal davranış problemi geliştirmeye eğilimli değillerdir. Ancak utangaç ve ürkek olduklarından, olumlu sosyal davranış göstermede de çekimser kalabilmektedirler 4. Çevresel faktörler Toplumsallaşma, çocuğun sosyal gelişimindeki en önemli süreçlerden biridir. Bu süreçte, çocuk bireysel farklılıklarını korurken ait olduğu sosyal sistemin davranış kurallarını, inanç ve değerlerini edinir ve böylelikle yaşadığı bağlamda uyumlu ve etkili şekilde var olabilir 3. Doğum ile başlayıp bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bu süreçte, özellikle ilk çocukluk dönemindeki etkiler ve etkileşimler önemli görülmektedir. Çocuğun çevresindeki tüm kişilerle, örneğin anne-baba, kardeş, arkadaş, öğretmen ve akrabalarıyla olan ilişkileri, toplumsallaşma sürecine katkıda bulunur. Örneğin kardeş ilişkisi ele alındığında, araştırmalar küçük kardeşle zaman geçirmesi ve onun ihtiyaçlarına cevap vermesi beklenen çocuklarda, duygu ve düşünce kavrama becerilerinin daha çok geliştiğini ortaya koymuştur 4. Kardeşler arasındaki bu etki karşılıklıdır; büyük kardeşin küçüğe ilgi göstermesi kendisinin bilişsel ve duygusal becerilerini geliştirirken, küçük kardeş de ablasını veya ağabeyini model alarak olumlu veya olumsuz sosyal davranışlar sergileyebilir. Akranlarla olan ilişkilerin toplumsallaşmadaki etkisi ise daha çok orta çocukluk döneminden itibaren belirginleşir. Tüm bu ilişkiler çocuğun gelişim süreci içinde önem taşırken, okul öncesi dönemdeki sosyal gelişimde en belirleyici olanın ebeveyn-çocuk ilişkisi olduğu düşünülmektedir 13. Demokratik anne-babaların çocuklarında karşısındakinin duygularını anlama becerisi ve sosyal uyum, otoriter ebeveynlerin çocuklarına göre daha yüksektir. Ebeveynin baskıcı kontrolü ve sorgusuz itaat beklentisi, çocuğun hem aile içinde hem de akran grubu içinde gösterdiği olumlu sosyal davranışlarını azaltmakta, saldırgan davranış gösterme eğilimini ise arttırmaktadır 4. 4
Olumlu sosyal gelişime katkıda bulunan en önemli ebeveyn davranışlarının başında açıklayıcı akıl yürütme gelmektedir. Açıklayıcı akıl yürütmede, anne-baba çocuğuna olumsuz davranışının başkaları için doğurduğu sonuçları anlatarak, istenmeyen bu davranışı değiştirmeyi amaçlar 4. Burada hedeflenen sadece istenmeyen davranışın o an için bırakılması değil, o davranışın neden yapılmaması gerektiğinin çocuk tarafından anlaşılması ve benimsenmesidir. Bu yöntemde, çocuğun başkalarının bakış açısını almasını sağlamaya yönelik ( Sen Ali nin oyununu bozduğunda sence o ne hissetti? ) veya davranışının sonuçlarına yönelik ( Bu davranışın beni çok hayal kırıklığına uğrattı. ) değişik açıklamalar kullanmak mümkündür. Anne-babaların genel olarak çocuklarına sıcak ve duyarlı davrandıkları ailelerde bu açıklamalar çocuk tarafından daha çok benimsenmekte ve dolayısıyla daha da belirgin etki sağlamaktadır. Bilişsel gelişimin henüz başlarında olduğu için yapılan açıklamaları anlamayacağı düşünülen 1-2 yaşındaki çocuklara bile davranışının sonuçlarının belirgin ve güçlü şekilde söylenmesi, sadece yapmayı bırakmasını söylemekten çok daha etkilidir. Çocukta istenilmeyen davranışın olumsuz sonuçlarının değil de, istenilen davranışın olumlu sonuçlarının ön plana çıkarılması da etkili bir başka yoldur. Örneğin, yardım ederse karşısındaki kişinin sevineceği söylenen çocuklar, yardım etmezse karşısındakinin üzüleceği söylenen çocuklardan daha çok yardım etmektedir 9. Ev ortamında yardımlaşma, paylaşma, işbirliği ve olumlu davranışlara dair değerler gibi konularla ilgili çok konuşulması da çocukların daha çok olumlu sosyal davranış göstermeleriyle bağlantılıdır. Çocuklar, sosyal davranışları bir başkasını model alarak ve taklit ederek de öğrenebilirler. Model alınan kişi, çocuk tarafından etkili ve güçlü olarak algılanıyorsa veya sevilen biriyse, davranışlarının taklit edilme olasılığı daha yüksektir. Sonraki yıllarda 5
akranların etkisi artacak olmakla birlikte, okul öncesi dönemde anne-babalar en çok model alınan kişilerdir. Anne-babalar, kendi tutum ve davranışları ile çocuklarına olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar için kaynak oluştururlar. Örneğin, babasını bir komşunun eşyalarını taşımasına yardım ederken gören çocuk, kendisi yalnız başınayken de yardım gerektiren durumu daha çabuk algılayıp, uygun davranışları daha kolaylıkla gösterebilir. Benzer biçimde, başkalarının ihtiyaçlarını görmezden gelen veya gerekli yardım davranışlarını göstermekte çekimser davranan anne-babaların çocukları da bu davranışları örnek alırlar. Anti-sosyal davranışlar da aynen yardım etme davranışı gibi gözlem ve modelleme yolu ile kazanılabilir. Örneğin, anne veya babası vurma, itme, tekmeleme veya yalan söyleme gibi davranışlar gösteren çocuk, bu davranışları gözlemleyerek sosyal davranış dağarcığına ekler. Anne-baba gibi sevilen, etkin ve önemli figürler tarafından gösterilen bu davranışlar, çocuk için yapılması kabul gören, uygun davranışlardır. Çocuk bu süreçte, kişiler arası sorun yaşandığında saldırgan davranış göstermeyi veya yalana başvurmayı bir çözüm yolu olarak görmeyi öğrenir ve gerek duyduğunda kullanır. Kısaca, hem olumlu hem de olumsuz sosyal davranışlar söz konusu olduğunda ebeveynleri model alarak öğrenme etkili bir yoldur. Ödül ve Ceza: Đstenilen davranışı artırmak için, söz konusu davranışın hemen ardından çocuğu ödüllendirmek de etkili bir yöntem olabilir. Sosyal ödüller, özellikle kişilik özelliklerine yönelik atıflar ( Sen çok yardımsever, çok iyi kalpli bir çocuksun. ), çocukta olumlu benlik algısını güçlendirmekte ve böylelikle uyumlu davranışlarını artırıcı etki yapmaktadır. Đstenen davranış yapıldığında hediye verme gibi maddesel ödüller de olumlu sosyal davranışları kısa vadede arttırabilmekle birlikte, çocuğun yaptığı davranışı dışsal bir nedene bağlamasına sebep olmaktadır. Bu yöntem, çocuğun ancak bir başkası istediğinde ve iyi bir sonuç (hediye) alabileceği zaman olumlu davranış göstermesine yol açabilmektedir. 6
Güç kullanımı ve cezalandırıcı teknikler ise, çocuğun o anki itaatini arttırmakla birlikte, ileride suça giren davranışların sıklaşmasına sebep olmakta, yani hedeflenenin aksine, çocukta olumlu sosyal davranışların daha az gözlenmesine yol açmaktadır. Araştırmalar, şiddete dayalı fiziksel disiplin yöntemlerinin çocuklardaki duygusal ve davranışsal problemleri arttırıcı etkiye sahip olduğunu göstermektedir 7,8,11. Şiddete dayalı disiplin yöntemleri çocuğun fiziksel sağlığında bozulmanın yanı sıra, öz-güvende zedelenmeye, depresyon, kaygı bozuklukları ve anti-sosyal davranış problemlerinde ise artışa yol açmaktadır. Fiziksel cezanın, bir toplumda normatif olması, yani o kültürün disiplin yöntemleriyle uyumlu olması ve yaygın kullanımı, çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini azaltmamaktadır. Ebeveynlerin fiziksel disiplin uygulaması, kültürel normlara uygun olarak kabul edilse bile, çocuk için olumsuz etkisinin ortadan kalkmayacağı kanıtlanmış, annebabaların bu tür yöntemlerden kaçınmalarının önemi defaten ortaya konulmuştur. Sonuç Çocuğa gösterilen ilgi ve duyarlılık, tüm gelişim alanları içinde belki en çok olumlu sosyal gelişim için önemlidir. Demokratik tutum, anne-babaların çocuklarını birey olarak kabul ettikleri, aynı zamanda kontrolü de elden bırakmadıkları bir çocuk yetiştirme stilidir. Bu tutumu benimseyen anne-babalar, çocuklarının yaş ve mizaç özelliklerini de göz önünde bulundurarak makul kurallar koyar, bu kuralları nedenleriyle birlikte çocuğa anlatır ve uyulmasını beklerler. Demokratik tutumun benimsendiği ailelerde, kurallar konulduktan sonra tutarlı şekilde uygulanır, ancak gerektiğinde de bu kurallar sorgulanır, esnetilir ve değiştirilir. Bu aile tipinde yaygınlıkla kullanılan açıklayıcı akıl yürütme, Türkiye de genel olarak anne-babaların az başvurdukları bir disiplin yöntemidir. Ülkemizde ebeveynlerin, daha yaygınlıkla eğitim düzeyi düşük anne-babaların, kısa ve direktif veren, açıklayıcı olmayan sözel ifadeler kullandıkları söylenebilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu şekilde çocuğun 7
istenmeyen bir davranışı yapması engellenebilir. Ancak bu, davranışın sonuçlarını görme, başkalarının ne hissettiğini ve düşündüğünü kavrayabilme gibi hedef olan asıl becerilerin gelişmesini desteklemeyecektir. Anne-babaların, olumlu ve olumsuz davranışların sonuçlarına yönelik açıklama yapmaları, konuşmalarında duygu içeren ifadeler kullanmaları, kendilerinin ve başkalarının his ve düşüncelerinden söz etmeleri çocukların duygu gelişimini hızlandırmaya yardım edecek, empati ve olumlu sosyal davranışları artırıcı etki yapacaktır. Hem sözel yolla yardımlaşma, paylaşma gibi sosyal davranışların önemini belirten hem de bizzat kendisi olumlu sosyal davranış sergileyen ebeveynler çocuk için iyi birer model olacaktır. Devamlılık gösteren olumlu davranışlarının övgüyle pekiştirilmesi ( Bugün parkta Ahmet e ne güzel davrandın yine. gibi) de çocukta bu davranışları tekrarlama isteğini arttıracaktır. Olumlu davranışını samimi şekilde övmek ve sevecenlik göstererek takdir edildiğini hissettirmek (örn., kucaklamak), çocuğun ileride de aynı beğenilen davranışı gösterme olasılığını yükseltecektir. Çocuk olumsuz bir davranış sergilediğinde ise onun hoşuna gitmeyecek ama aynı zamanda ona fiziksel veya duygusal açıdan zarar vermeyecek disiplin yöntemleri seçmek önemlidir. Ebeveyn-çocuk ilişkisinin yanı sıra, çocukların kardeş ve akranlarıyla olan ilişkilerinin önemini de kısaca belirtmek isteriz. Çocukların birbirleriyle olan ilişkileri, sosyal becerilerinin gelişiminde büyük önem taşır. Özellikle yaşıtlarla olan ilişkiler ebeveyn-çocuk, öğretmen-çocuk veya kardeş ilişkilerinden farklıdır. Yaşıtlar birbirleriyle çok benzer gelişim düzeylerine sahiptirler; dolayısıyla bu ortamlarda yaşanılan çatışmalar gerçek bir otorite figüründen yoksundur. Bu eşit lik çocukları çeşitli şekillerde zorlar, onları birbirlerinin bakış açılarını anlamaya yöneltir ve problem çözme becerilerinin gelişimine katkı yapar. Çatışmanın çokça yaşandığı ama vazgeçilemeyecek kadar cazip olan arkadaş ilişkileri, çocukların hem sosyal ve duygusal, hem de bilişsel gelişimleri için çok önemli görülmektedir. 8
Yetişkinlerin olduğu ortamlarda büyüyen ve yaşıtlarıyla sınırlı ilişkisi olan çocuklarda, çözüm üretme ve uygun karar verme gibi sosyal problem çözme becerileri gerektiği gibi gelişemeyebilmektedir. Ebeveynlikle ilişkilendirmek gerekirse; kardeş ve akran ilişkileri için uygun ortam yaratmak ve sosyal çocuk oyunlarını teşvik etmek anne-babalar için bir başka olumlu sosyal gelişimi destekleme yolu olacaktır. Toplumların uyum ve barış içinde yaşamalarında çocukluktan başlayan olumlu sosyal gelişimin büyük önemi vardır. Çocukların sağduyulu ve şefkatli bir disiplin ile yetiştirilmesi, onlara karşı ilgili, tutarlı davranılması ve ihtiyaçları olan gelişme ortamlarının sunulması, sağlıklı sosyal gelişimlerinin anahtarları olacaktır. Kaynakça: 1. Azar, B. (1995, Nov). Timidity can develop in the first days of life. Monitor, 26. 2. Bongers, I. L., Koot, H. M., Van Der Ende, J., & Verhulst, F. C. (2004). Developmental trajectories of externalizing behaviors in childhood and adolescence. Child Development, 75, 1523-1537. 3. Durkin, K. (1995). Developmental Social Psychology: from infancy to old age. Blackwell, Cambridge, Mass. 4. Eisenberg, N., & Fabes, R. A. (1998). Prosocial development. W. Damon (series Ed) & N. Eisenberg (Ed.), Handbook of child psychology: Vol. 3. Social, emotional, and personality development (kitabında), s. 701-778, New York: Wiley. 5. Farrington, D. P. (1991). Childhood aggression and adult violence: Early precursors and later-life outcomes. D. J. Pepler & K. H. Rubin (Eds.), The development and 9
treatment of childhood aggression (kitabında), s. 5-25. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates. 6. Fergusson, D. M., Horwood, L. J., & Ridder, E. M. (2005). Show me the child at seven: the consequences of conduct problems in childhood for psychosocial functioning in adulthood. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46, 837 849. 7. Gershoff, E. T. (2002). Parental corporal punishment and associated child behaviors and experiences: A meta-analytic and theoretical review. Psychological Bulletin, 128(4), 539 576. 8. Graziano, A. M., Hamblen, J. L., & Plante, W. A. (1996). Subabusive violence in childrearing in middle-class American families. Pediatrics, 98(4), 845-848. 9. Grusec, J. E., Davidov, M., & Lundell, L. (2002). Prosocial and helping behavior. P. K. Smith & C. H. Hart (Eds.), Blackwell Handbook of Childhood Social Development (kitabında), s. 457-474, Oxford: Oxford Publishing. 10. Hinshaw, S. P. (1992). Externalizing behavior problems and academic underachievement in childhood and adolescence: Casual relationships underlying mechanisms. Psychological Bulletin, 111, 127 155. 11. McCord, J. (1996). Unintended consequences of punishment. Pediatrics, 98(4, Pt. 2), 832 834. 12. Miner, J. L., & Clarke-Stewart, K. A. (2008). Trajectories of externalizing behavior from age 2 to age 9: Relations with gender, temperament, ethnicity, parenting, and rater. Developmental Psychology, 44, 771-786. 13. Parke, R. D., Simpkins, S. D., McDowell, D. J., Kim, M., Killian, C., Dennis, J., Flyr, M. L., Wild, M., & Rah, Y. (2002). Relative contributions of families and peers to children's social development. P. K. Smith & C. H. Hart (Eds.), Blackwell Handbook 10
of Childhood Social Development (kitabında), s. 156-178. Oxford: Blackwell Publishing. 14. Rothbart, M. K. (1989). Temperament in childhood: A framework. G. A. Kohnstamm, J. E. Bates, & M. K. Rothbart (Eds.), Temperament in childhood (kitabında), s. 59-73. Chichester: Wiley. 15. Rothbart, M. K., & Bates, J. E. (1998). Temperament. W. Damon (series ed.) ve E. Eisenberg, Handbook of Child Psychology: Vol. 3. Social, Emotional and Personality Development (kitabında), Wiley, New York. 16. Sanson, A., Hemphill, S. A., & Smart, D. (2002). Temperament and social development. P. K. Smith & C. H. Hart (Eds.), Blackwell Handbook of Childhood Social Development (kitabında), s. 97-116. Oxford: Blackwell Publishing. 17. Ulu, Đ. P., & Fışıloğlu, H. (2002). The relationship between Turkish children s perceptions of marital conflict and their internalizing and externalizing problems. International Journal of Psychology, 37, 369-378. 18. Yağmurlu, B., Köymen, S. B., & Sanson, A. (2005). Ebeveynlerin ve çocuk mizacının olumlu sosyal davranış gelişimine etkileri: Zihin kuramının belirleyici rolü. Türk Psikoloji Dergisi, 20, 1-20. 11
Yazarlar Hakkında Bilge YAĞMURLU Doç.Dr., Gelişim Psikoloğu Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Đstanbul. e-posta: byagmurlu@ku.edu.tr Lisans ve yüksek lisans derecelerini O.D.T.Ü Psikoloji Bölümü nden ve doktora derecesini University of Melbourne dan alan Bilge Yağmurlu, 2003 yılından bu yana Koç Üniversitesi nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Araştırmaları, sosyoduygusal ve sosyobilişsel gelişim ile buna etki eden içsel ve çevresel unsurları incelemeyi, özellikle sosyokültürel bağlamın, çocuğun sosyal ve sosyobilişsel becerilerinin gelişimini dolaylı ve daha doğrudan yollarla nasıl etkilediğini anlamayı amaçlamaktadır. Araştırmalarının bir kısmı hem anneyi, hem çocuğu okul öncesi dönemlerden okul yaşlarına kadar izleyen uzunlamasına çalışmalardır. Bu çalışmalarda anne-çocuk ilişkisi ve çocuğun mizaç özellikleri çoklu yöntemlerle (gözlem, anket ve derinlemesine mülakat gibi) ölçülmektedir. Yağmurlu nun yurt içi ve yurt dışı araştırma fonlarıya desteklenen projeleri, sadece Türkiye nin farklı yörelerinde yaşayan çocukları ve ailelerini değil, yurt dışında (Almanya, Hollanda, Avustralya) yaşayan Türk çocuklarını ve ailelerini de incelemektedir. Böylelikle, farklı gelişimsel yörüngelere sahip olan çocukların gelişimsel süreçlerinin daha iyi anlaşılması hedeflenmektedir. Yetiştirme yuvalarında yaşayan çocuklar ile engelli ve otizmli çocukların sosyal ve sosyobilişsel gelişimlerine de odaklanan Yağmurlu nun araştırma çalışmaları, 2009 yılında Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Araştırma Teşvik Ödülü ne layık görülmüştür. 12
Aslı CANDAN KODALAK Psikolog, Sosyolog Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Đstanbul. e-posta: akodalak@ku.edu.tr Lisans derecelerini Koç Üniversitesi Psikoloji ve Sosyoloji Bölümleri nden alan Aslı Candan Kodalak, yüksek lisans dereceleri ile ilgili çalışmalarına halen Đstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ile Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü nde devam etmektedir. Ayrıca 2008 yılından bu yana Koç Üniversitesi nde araştırma ve öğretim asistanı olarak görev yapmaktadır. Gelişim Psikolojisi alanındaki çalışmalarında, çocukların bilişsel, duygusal ve olumlu sosyal gelişimlerini boylamsal olarak inceleyen bir araştırmanın parçası olarak, ebeveynlik davranışları ile çocuklardaki sosyal bilgi işlem becerileri ve dışsallaştırma davranışları arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Lisansüstü Sosyoloji çalışmalarında ise, 2. Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkelerin, Doğulu mistik dinlere ve yaşam tarzına olan ilgisi ve bu etkilenme süreci içerisinde görülen toplumsal hareketlerde, müzik ve edebiyatın aracı rolünü incelemektedir. 13