TÜRKÇENİN İMLA (YAZIM) SORUNLARI Fatma ÜNAL Özet Günümüzde, başta dil bilimciler olmak üzere, Türk diline önem veren her birey tarafından, yazı dilindeki temel kurallara uymanın önemi üzerinde ısrarla durulmaktadır. Yazım (imla) konusu, bir dilin yapısının ve ses ahenginin korunabilmesi açısından büyük önem taşır. Dildeki kelime ve yapıların nasıl yazılacağı ve bunların nasıl söyleneceği, yazım kurallarıyla ilgilidir. Bu bakımdan Türkiye Türkçesinin güncel sorunlarından birisi de yazım konusundaki tartışmalardır. Ülkemizdeki bu tartışmalar, esasında çok öncelere dayanır.1928 de Dil Encümeni tarafından yayımlanan ilk imla kılavuzundan (İmlâ Lügati) beri yazım konusu, sürekli gündemde kalmıştır. Bu makalede geçmişten günümüze kadar imlamızda görülen değişiklikler üzerinde durulmuştur. Bu değişikliklerden yola çıkılarak günümüz Türkçesindeki imla konusu ve bu alanda yaşanan karmaşanın sonuçları değerlendirilmiştir. Türkçenin imla sorunlarını tespit etmek amacıyla bu konuda daha önce yapılan bilimsel araştırmalar incelenerek bazı çözüm önerileri sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: ses, alfabe, imla, kılavuz, TDK. Giriş İmla, Türkçe Sözlük te 1.Doldurma, doldurulma.2.yazım. şeklinde açıklanmaktadır (TDK, 1998: 1077). İmlâ bir dilin kelimelerinin doğru olarak yazıya geçirilmesini sağlayan müşterek yazı şekli; telâffuz ise kelimelerin söyleyiş biçimi olarak tanımlanabilir. Tarih boyunca milletler değişik alfabeler kullanarak konuştukları dilleri bir yazı sistemine geçirmeye çalışmışlardır. Alfabe, Türkçe Sözlük te Bir dilin seslerini gösteren, belirli bir sıraya göre dizilmiş belli sayıda verilen harflerin bütününe verilen ad (TDK, 1998: 80) şeklinde tanımlanmaktadır. Ergin (2000: 38) alfabeyi, Bir dildeki sesleri karşılayan harflerin hepsinin birden meydana getirdiği muayyen sıralı topluluk olarak tanımlar. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi. f_unal_06@ hotmail.com.
100 Fatma ÜNAL Her dilin kendine has bir millî alfabesi (abecesi) vardır. Millî alfabeler, bağlı olduğu dilin bütün seslerini ayrıntılarıyla gösterir. Bir dilin zenginliğini ve zaman içinde çıkacak ses hadiselerini, bu milli alfabe tespit eder. Bu bakımdan harf ve alfabe, dilin anahtarı sayılır (Akt: Parlakyıldız, 1995: 1). Bir milletin kullandığı alfabe, o milletin kültürel hayatıyla da ilgilidir. Alfabede görülen bir değişme, kültürel değişimin de bir işareti sayılabilir. Bazen toplum hayatındaki değişmeler, yeni bir alfabenin kullanılmasını gerektirebilir. Bir dilde düzenli imla biçimi oluşturmanın yolu, kullanılan alfabenin mümkün olduğunca, o dilin yapısına uygun olmasından geçer. Alfabe dile ne kadar uygun ise imla da o derece düzenli olur. İmla kuralları belirlenirken genellikle alışkanlıklar ve yaygınlık esas alınmaktadır. Bir dilin imlasında, tarih boyunca birtakım değişiklikler meydana gelebilir. Fakat toplumda uzun süre kullanılan bir alfabe sisteminde, artık çoğu kuralın oturmuş olması gerekir. Gereğinden fazla yapılan alfabe değişiklikleri, imla bozukluğuna, dolayısıyla da kültür kopukluğuna yol açar (Parlakyıldız, 1995: 19). Türkler de bugüne kadar çok çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Bunlardan uzun süreli kullanılarak millî alfabe hâline gelenler sırasıyla: Göktürk (Orhun), Uygur, Arap ve Lâtin alfabeleridir.1928 Harf İnkılâbı na kadar kullanılan alfabelerde birçok kültür ürünümüz oluşmuştur. Fakat bunlar zamanla ihtiyaçlarımıza cevap veremez hâle gelince Lâtin asıllı Türk alfabemiz kabul edilmiştir. 1 Kasım 1928 de M.Kemal, TBMM de söz alarak, alfabeyle ilgili görüşlerini şöyle açıklamaktadır: Büyük Türk Milleti, az bir çabayla cehaleti yenebilmek ve güzel dilini konuşabilmek için, Lâtin alfabesine geçilmelidir. Bunun yolu da Lâtin alfabesine dayanan Türk alfabesidir. Uygulamalar göstermiştir ki, Lâtin alfabesine dayanan Türk harfleri Türk diline oldukça uygundur. ( Akt: Parlakyıldız,1995: 49). Lâtin alfabesinin kabul edilmesinden sonra Dil Encümeni tarafından 1 Aralık 1928 de bir İmlâ Lügati yayımlamıştır. İmlâ Lügati nin hazırlanışındaki gaye, Arap harfleriyle yazılan kelimelerin yeni Türk harfleriyle nasıl yazılacağını göstermekti. Bu yüzden İmlâ Lügati nin tam anlamıyla bir kılavuz işlevi gördüğünü söyleyemeyiz. İmlâ Lügati nde kelime yazılışlarının fonetik olması göz önünde bulundurulmuştur. Yazı dili, konuşma diline yaklaştırılmaya çalışılmıştır. 13 yıl süreyle kullanılan İmlâ Lügati nin hazırlanış amacı da düşünülürse, imlâmızda bir birlik sağlayamadığı söylenebilir.
101 Fatma ÜNAL Güler (2006: 340) tarafından 1928 İmlâ Lügati nden günümüze kadar yayımlanan imla kılavuzları gösterdikleri farklılıklar yönünden değerlendirilmiştir. İncelenen 1993, 1996, 2000 ve 2005 yılları kılavuzlarında kurallar bakımından birçok farklılık olduğu görülmüştür. 1941 yılında yeni bir İmlâ Kılavuzu yayımlanmıştır. İmlâ Lügati ndeki eksiklikler giderilmeye çalışılmıştır. Büyük harflerin kullanım alanları, birleşik kelimelerin yazımı gibi kurallar yeniden belirlenmiştir. Ayrıca bu kılavuzda 1928 İmlâ Lügati ndeki kelimelerin Osmanlıca olarak yazım karşılığı kaldırılmıştır. Bunda, halkın yeni harfleri benimsemesinin de büyük payı olmuştur.1941 İmlâ Kılavuzu 15 yıl kullanıldıktan sonra 1956 da yeniden basılmıştır. 1948, 1956, 1957, 1960, 1962 yıllarında TDK tarafından çıkarılan imla kılavuzları,1941 İmlâ Kılavuzu nun fazla değişikliğe uğramayan ara baskıları olarak nitelendirilebilir. 1965 yılında çıkarılan Yeni İmla Kılavuzu nda kurallar bölümü yeniden düzenlenmiştir. Bu tarihte çıkarılan imla kılavuzunda 1941 1965 yılları arasında çıkarılan kılavuzlarda Türkçe kelimelerin gövdesini bozduğu gerekçesiyle söyliyen, olmıyan olarak yazılan kelimelerin söyleyen, olmayan olarak düzeltildiği belirtilmiştir. Ayrıca iki türlü yazılan tren tiren, plan-pilan gibi kelimelerin tek şekille yazılması esası getirilmiştir. 1965 Yeni İmla Kılavuzu aynı adla 1966, 1967, 1969 yıllarında da basılmıştır.1965 Yeni İma Kılavuzu 5.baskı olarak 1970 yılında Yeni Yazım (İmlâ) Kılavuzu adıyla çıkarılmıştır. İlk defa imlâ kelimesi yerine yazım kelimesi kullanılmıştır. Bu kılavuz 1970 te iki defa olmak üzere,1973,1975 yıllarında da aynı adla yayımlanmıştır. 1977 yılında yeniden düzenlenip basılan ve adı Yeni Yazım Kılavuzu olarak değiştirilen kılavuzda en belirgin fark düzeltme işaretinin kullanımıyla ilgilidir. Yeni Yazım Kılavuzu nda bazı zorunluluklar dışında düzeltme işaretinin kullanımdan kaldırıldığı belirtilmektedir.1977 Yeni Yazım Kılavuzu ndaki belirgin farklardan biri de terimlerle ilgilidir. Kılavuzda daha önceki kılavuzlarda geçen kelime, işaret, alfabe gibi terimler yerine sözcük, im, abece terimleri kullanılmıştır. Bu kılavuz 1980 ve 1981 yıllarında aynı adla tekrar basılmıştır. 1985 İmlâ Kılavuzu nda kurallar bölümü yeniden düzenlenmiştir.1985 İmla Kılavuzu nda özellikle düzeltme işaretleri bölümü tekrar ele alınmış ve çoğu kuralda 1965 Yeni İmlâ Kılavuzu ndaki kurallara dönülmüştür. Hatta yabancı dilden alma kelimelere düzeltme işareti konulması konusunda 1941 İmla Kılavuzu nun kuralları esas alınmıştır.1988
102 Fatma ÜNAL ve 1993 imla kılavuzları bazı değişiklikler içerse de 1985 İmla Kılavuzu nun ara baskısı olarak nitelendirilebilir (Güler, 2006: 341). Son olarak, 2005 Yazım Kılavuzu nda tekrar değişikliklere gidilmiştir. İlk olarak imlâ yerine yazım teriminin kullanılması kararlaştırılmıştır. Arapça, Farsça ve Batı dillerinden dilimize giren kelimelerdeki ince l ünsüzünden sonra gelen â ve û ünlüleri üzerine (kişi ve yer adları dışında) düzeltme işareti konmayacağı ( evlat, ahlak, plan, reklam; Halûk); hane kelimesiyle oluşturulan birleşik kelimelerin bitişik yazılacağı (çayhane, dershane ) fakat kullanımdaki yaygınlık sebebiyle eczahane, hastahane, pastahane, postahane kelimelerinin eczane, hastane, pastane, postane biçiminde yazılacağı gibi maddeler bu değişiklikler arasındadır. TDK tarafından zaman içerisinde çıkarılan yazım kılavuzlarındaki kurallar ve değişmeler yazarlarımız tarafından eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin en önemli olanları birleşik kelimelerin yazımı, düzeltme işaretinin kullanımı ve kılavuzlardaki kuralların çokluğu üzerinde toplanmaktadır. Özkan, Zaten bu kadar çok kuralı Türkçeyi yazmak durumunda bulunan ilköğretim ve lise öğrencisini bir yana bırakın yükseköğretim öğrencisine, hatta meslek sahiplerine bile öğretmek zor görünmektedir. kanaatindedir (Akt: Güler, 2006: 40). Bu kılavuzların dışında Millî Eğitim Bakanlığı tavsiyeli ya da tavsiyesiz olarak da birçok yazım kılavuzu basılmıştır. Bu konuda araştırma yapan Yusuf Çotuksöken 75 i aşkın imla kılavuzu tespit etmiş ve bir kaynakça hazırlamıştır ( Akt: Parlakyıldız, 1995: 60). Yine söz edilen araştırmada, ilk kılavuzun yayımlanmasından(1928), bugüne kadar yapılan bir tespitte 34; 1981 1990 arasında ise, yaklaşık olarak 30 tane olmak üzere, toplam 64 yazım kılavuzu yayımlanmıştır, denmektedir. İmla kılavuzlarının çok sayıda yayımlanmış olması, yazımda birliği sağlamak şöyle dursun, bu konudaki kargaşayı daha da artırmıştır. En büyük karmaşa ise doğrudan imla kelimesi üzerindedir. Kılavuzun adında bile bir birlik sağlanamıyorsa diğer konularda nasıl uzlaşmaya varılacağı merak konusudur. Yayımlanan imla kılavuzları, zaman zaman kendi içlerinde bile çelişkiye düşmüştür. Son olarak Türk Dil Kurumu tarafından 2005 te basılan Yazım Kılavuzu nda, düzeltme işareti için konulan, Batı kökenli kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır. şeklindeki kural ile Ses yansımalı kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır. şeklindeki kural bütünüyle kaldırılmıştır. Oysaki kısa bir süre önce yayımlanan kılavuzda bu kuralların
103 Fatma ÜNAL gerekliliği üzerinde önemle durulmuştur. Anlaşılmaktadır ki, birkaç yıl öncesinde gerekli görülen bu işaret, 2005 te, bir sebepten, gereksiz oluvermiştir. Ergin e göre de, imlada mutlak birlik olmaz. Bazı gelişmeler ve değişmeler sonucu imlada farklılıklar ortaya çıkabilir. Ancak büyük ölçüde bir imla birliğinin sağlanması da zorunludur. Unutmamak lazımdır ki imla bir doğru veya yanlış değil, bir alışkanlık ve umumî kullanış, bir yaygınlık meselesidir. (Ergin, 1998: 177). Ülkemizde imla konusuyla ilgili olarak birçok araştırma yapılmıştır. Biz burada, konuya açıklık getirecek belli başlı çalışmalara değineceğiz. Yıldızlar (1964), Özel ve Resmî İlköğretim Okulları 1.Kademe 4.Sınıf öğrencilerinin Yazma Hataları adındaki çalışmasında özel ve resmî ilköğretim okulu öğrencileri arasında yazma hataları bakımından bir karşılaştırma yapmıştır. Toplam 97 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, sözcükleri doğru yazma davranışını, özel okul öğrencilerinin %71 inin, resmi okul öğrencilerinin %61 inin gerçekleştirebildiğini ortaya konulmuştur. Araştırmacı, sonuçta öğrencilerin yazım becerileri bakımından tam öğrenme düzeyinin (%70) altında olduğu sonucuna varmıştır (Akt: Tan vd., 2006: 105). Mataracı (1998), İlköğretim Okulları 1. Kademe 5. Sınıf öğrencilerinin imla ve Noktalama İşaretleriyle İlgili Bilgi ve Beceri Düzeyleri adlı bir çalışma yapmıştır. Bu çalışma, 1996-1997 öğretim yılında Üsküdar, Ümraniye ve Kadıköy ilçelerindeki resmi ilköğretim okullarından 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiş olup öğrencilere dört değişik form uygulanarak yazım ve noktalama ile ilgili hata puanları hesaplanmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin yazım kurallarıyla ilgili bilgi ve beceri düzeylerinin yetersiz olduğu ortaya konmuştur (Akt: Tan vd., 2006: 105) Özbay (1995) tarafından ortaokul öğrencilerinin yazılı anlatım becerilerinin seviyesini tespit etmek ve test türü imtihanların bu becerilerin ölçülmesinde yeterli olup olmadığını belirlemek amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Yapılan bu araştırma, 1993-1994 öğretim yılında Ankara dan seçilen 10 ilköğretim okulu, 3 müstakil okul ve 2 lise (orta kısım) olmak üzere toplam 15 okulda gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kompozisyon kâğıtlarının okunup puanlanması neticesinde, genel başarı oranının %48,73 olduğu görülmüştür. İncelenen kompozisyonlara göre, öğrencilerin en önemli eksikliklerinin noktalama işaretlerini kullanamama, imla kurallarına uymama, maksada uygun kelime seçememe, mantıkça doğru ve dil kurallarına uygun cümleler kuramama olduğu tespit edilmiştir.
104 Fatma ÜNAL Yüksek öğrenim düzeyinde ise Duman ın (1997) yaptığı bir çalışma sonucunda da imla ve noktalama bilgisinin örgün eğitim kademelerinde yeterince işlenmediği sonucuna varılmıştır. Karakılıç Akı nın(2007), Türkçenin Güncel Problemleri konulu çalışmasında dilimizdeki yazım(imla) ve telaffuz yanlışlarına da yer verilmiştir. Türkçenin, her zaman konuşulduğu gibi yazılan ve yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığının altı çizilmiştir. Örneğin ağabey sözcüğünü konuşma dilindeki şekli ile abi şeklinde yazmak yanlıştır; bu yanlışların yaygın hâle gelmesi ise yazıda birliği bozacaktır. Tabak(1997), Yazılı İletişim Araçlarında Türkçenin Kullanımına İlişkin Bir Saha Araştırması adlı çalışması sonucunda gazetelerde kullanılan Türkçenin doğru, kurallı ve etkili olmadığı sonucuna varmıştır. Gültekin ve Demir, (2006: 330) Türkçe Ders Kitaplarında Görülen Dil Hataları Ve Bunun Türkçe Öğretimi Açısından Sakıncaları konulu araştırmalarında ise Talim Ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından ilköğretim 4. ve 5. sınıflarda ders kitabı olarak okutulmasına onay verilen bazı Türkçe ders kitaplarında birçok yazım yanlışı tespit etmişlerdir. Öğrencilerimize, ders hedeflerini kazandırmada bir araç olarak kullandığımız kitaplarda bile birçok yazım yanlışına rastlanması, imla konusundaki karmaşanın somut bir göstergesidir. Yazım yanlışlarıyla dolu bir ders kitabı, öğrencilerimizde dil bilinci oluşturmak bir yana dursun, onların belleklerine ileride telâfisi çok zor olabilecek hatalar yerleştirecektir. Kelimelerin doğru yazımını öğrenmeleri için imla kılavuzundan yararlanmalarını ve bunu alışkanlık hâline getirmelerini istediğimiz öğrencilerimiz, maalesef, diğer yandan da basın-yayın araçları ve internet ortamı vasıtasıyla birçok olumsuz yazım örnekleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu yüzden sadece Türkçe derslerinde verilen bir imla eğitimi yeterli olamamaktadır. Sonuç ve Öneriler Harf sistemini kullanan yazılarda sese, kökene ve geleneğe bağlı olmak üzere üç türlü imla düzeni vardır. Alfabesi yüzyıllardır değişmemiş olan dillerde geleneğe bağlı imla; yeni alfabelerin kullanıldığı dillerde ise söyleyişe bağlı imla benimsenmektedir. Türkçenin imlasında da alfabenin yakın bir zamanda değişmesin sebebiyle, söyleyişe bağlı imla düzeni öngörülmüştür (TDK, 2000: VII).
105 Fatma ÜNAL Makalemizde de belirttiğimiz gibi, 1928 de yapılan Harf İnkılâbı ndan bu yana ülkemizdeki imla ile ilgili sorunlar azalmamış, aksine, artarak devam etmiştir. Özellikle birleşik isimler, inceltme-uzatma işareti gibi konular hep bir karmaşa içinde kalmıştır. İmla konusunda zaman zaman çözüm üretmek yerine zıtlaşmalar ve keyfîlikler de ortaya çıkmıştır. Bu da okullarda ve diğer kurumlarda yazım birliğini bozmuştur. İmlâ kurallarımızın tam olarak oturmamış olması ve bu konuda bir uzlaşma sağlanamamasından dolayı ülkemizde imla konusu sürekli tartışılmıştır. Sonuç olarak yazım kılavuzlarındaki kuralların çokluğu, bazı kuralların tam olarak anlaşılır olmaması, birtakım kelimelerin kılavuzların dizininde yer almaması ve yer yer kurallarla çelişen yazımlar, imlamızın öğrenilmesi ve öğretilmesini zorlaştırmaktadır.12 yıl içerisinde çıkarılan kılavuzlarda bu derece farklılıkların görülmesi Türkçenin imlasının doğru bir şekilde öğrenmesini güçleştirmektedir. Türkçemizin doğru konuşulması ve doğru yazılması konusunda her birey, üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Bu konuda üniversitelere de büyük görev düşmektedir. Bilimsel eserlerde kullanılan dil açık, anlaşılır ve imla kurallarına uygun olmalıdır. İmla kılavuzlarının incelendiği tezlerde bile birçok imla hatasına rastlamaktayız. Bu gerçekten hareketle, bilimsel araştırmalarda imla konusuna daha fazla özen gösterilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kitap yazma komisyonları alanında uzman kişilerden oluşmalıdır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı kitap inceleme komisyonları, yazım yönünden mutlaka bir birlik sağlamalıdır. Türk Dil Kurumu, bilindiği üzere, yabancı kökenli kelimeler için Türkçe karşılıklar türetme çalışmaları yapmaktadır. Bu çalışmalara, yabancı kelimeler dilimize henüz yerleşmemişken başlanmalıdır. Çünkü bu kelimeler dilimizde yerleştiğinde ve kullanımları yaygınlaştığında, bunlara uygun karşılıklar türetilse bile çok geç kalınmış olacaktır. Toplum olarak en büyük eksikliğimiz kılavuzlara bakmamak ve kılavuzlara bakmayı kendimize yedirememektir. Bu alışkanlık verilemediği, doğru kullanımlar okullarda öğretilemediği için geçimini Türkçe metin yazmayla ve onu söz olarak dile getirmeyle sağlayanlarda bile yazım yanlışlıkları bulabiliyoruz. (Zülfikar, 2004: 763). Doğru bir Türkçe ile yazmak istiyorsak ilk olarak imlâ kılavuzlarındaki değişmeleri iyi takip etmemiz gerekir. İmla konusunda yaptığımız yanlışlarda diretmeden, genel kabule göre hareket etmemiz daha uygun olacaktır. İyi bir yazar, aynı zamanda iyi bir okuyucudur. Türkçe öğretmenleri olarak
106 Fatma ÜNAL öğrencilerimizin Türk Edebiyatının güzel eserlerini okumalarını sağlamalıyız. Bu sayede onlara imla kurallarını, kelimelerin doğru yazılışlarını sezdirmemiz mümkün olacaktır. Doğru yazmanın yolu öncelikle doğru konuşmaktan geçer. Doğru konuşmak ve yazabilmek de bir öğrenme olayıdır. Öğrenme en iyi şekilde okulda olur. Okullarımızda okuma-yazmanın yanı sıra imla kurallarını da iyi bir şekilde öğrenmemiz gerekir. Eskiden okullarda imlâ öğretimine önem verilirdi. Hatta imla, bir kişinin kültür ölçüsü olarak görülürdü. Günümüzde elbette, bir kişinin kültürü sadece imlasına bakılarak kültürü ölçülemez. Fakat öğrendiği kelimenin doğru yazılışını bilmeyen birine de dilini iyi öğrenmiş gözüyle bakılamaz (Çankaya, 1964: 5). Bu sebepten, okullarımızda imla eğitimine çok önem verilmeli ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Yazım Kılavuzu nun, ülkemizdeki her öğrenciye ulaşması sağlanmalıdır. Türkçemizin imla sorunlarının çözülmesi, gelecek nesillere iyi bir dil kullanma alışkanlığı kazandırılması bakımından önem arz etmektedir. Bu sorunun çözülmesi, eğitim ve kültür alanında dilimizin en doğru şekilde kullanılmasını da sağlayacaktır. İmla konusuna ancak millî bir mesele olarak bakıldığı zaman ortak bir görüşe varılabileceği kanaatindeyiz. KAYNAKÇA Çankaya, Feridun.(1964). İmlâ Öğretimi, Yüksel Yayınları, Konya. Parlakyıldız, Hayrettin.(1995). İmlâ Kılavuzları Üzerine Bir İnceleme (TDK nin Yayınları 1928-1993), Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Bilim Dalı, Ankara. Duman, A. (1997). Üniversitelerin Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümleri Dışındaki Bölümlerinde Türkçenin Eğitimi Ve Öğretimi., Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Ergin, Muharrem.(1988). Türk Dili (4.Baskı), İstanbul. Ergin, Muharrem.(2000). Türk Dil Bilgisi, İstanbul. Güler, Metin. (2008). Türkçe İmlâ Öğretiminde Yaşanan Karmaşada İmlâ Kılavuzlarından Kaynaklanan Sorunlar, M.E.B. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü Bahçeşehir Üniversitesi, Türkçe Öğretimi Kongresi (18-20 Mayıs), İstanbul.
107 Fatma ÜNAL Gültekin, İbrahim., Demir, Fatih. (2008). Türkçe Ders Kitaplarında Görülen Dil Hataları ve Bunun Türkçe Öğretimi Açısından Sakıncaları, MEB. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü Bahçeşehir Üniversitesi, Türkçe Öğretimi Kongresi ( 18-20 Mayıs), İstanbul. Karakılıç Akı, Serap.(2007). Türkçenin Güncel Problemleri, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Dili Bilim Dalı, Ankara. Mataracı, E.(1998), İlköğretim Okullarında I.Kademe 5.Sınıf Öğrencilerinin İmla ve Noktalama İşaretleri ile İlgili Bilgi ve Beceri Düzeyleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Özbay, Murat.(1995). Ankara Merkez Ortaokullarındaki Üçüncü Sınıf Öğrencilerinin Yazılı Anlatım Becerileri Üzerine Bir Araştırma), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Ana Bilim Dalı, Doktora tezi, Ankara. Tabak, Zülâl.(1997). Yazılı İletişim Araçlarında Türkçenin Kullanımına İlişkin Bir Saha Araştırması, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Tan Şeref., Elbir, Bilal., Sevinç, Ö.Seyfettin ve Erdoğmuş, Ertuğrul.(2008). Disiplinler arası Bir Yaklaşım Denemesi Olarak İmlâ, MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü Bahçeşehir Üniversitesi, Türkçe Öğretimi Kongresi (18-20 Mayıs) İstanbul. Türkçe Sözlük (1998).TDK, Cilt- I, Ankara. TDK.(2000) İmlâ Kılavuzu, Ankara. TDK.(2005) İmlâ Kılavuzu, Ankara. Zülfikar, Hamza.(2004). Doğru Yazalım Doğru Konuşalım, Türk Dili Dergisi, Sayı: 636. http://www.tdk.gov.tr. Erişim tarihi: 26.03.2011.