KAYIP ZAMANIN İZİNDE

Benzer belgeler
mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

GELECEĞİ DÜŞÜNEN ÇEVREYE SAYGILI % 70. tasarruf. Sokak, Park ve Bahçelerinizi Daha Az Ödeyerek Daha İyi Aydınlatmak Mümkün

Türkçe Dil Bilgisi B R N C BÖ LÜM SES B L G S. a b c ç d e f g h i j k l m n o ö p r s t u ü v y z TÖMER. Gazi Üniversitesi 17

Azad Ziya Eren Kitapları Şi ir: Diğer:

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

STAJ ARA DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ AYRINTILI SINAV KONULARI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

Açıldı göklerin bâbı

36. AVRUPA BRİÇ ŞAMPİYONASI WIESBADEN / ALMANYA

U MK E K A MP Ç IL IK E Ğ T İ M İ İ 2008

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 2. ÜNİTE: ELEKTRİK VE MANYETİZMA 4. Konu MANYETİZMA ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

Afetler ve İlişkilerimiz

Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında

Günlük GüneşlIk. Şarkılar. Ali Çolak

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN BANKALAR KANUNU NUN 46 NCI MADDESİNE GÖRE YAPACAKLARI TASDİKE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

BU KALEM UN(UFAK)* SEL YAYINCILIK. Enis Batur un yayınevimizdeki kitapları:

Fa zıl Hüs nü Dağ lar ca Ya pıt la rından bazıları:

Sistem-atik Membran Kapak Sipariş Takip ve Üretim Takip Sistemi;

DENKLEM KURMA PROBLEMLERİ

VE R M L ÇA LIŞ MA NIN L KE LE R

KÜRESEL AYNALAR BÖLÜM 26

Perihan Mağden Biz kimden kaçıyorduk Anne?

DÜZLEM AYNALAR BÖLÜM 25

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ


Abdullah Öcalan. Weşanên Serxwebûn 85

Behçet Necatigil Burhan Uygur

GAZ BASINCI. 1. Cıva seviyesine göre ba- sınç eşitliği yazılırsa, + h.d cıva

Ya ş a r K e m a l Asıl adı Ke mal Sa dık Gök çe li. Van Gö lü ne yakın Ernis (bugün Ünseli ) köyünden olan ailesinin Birinci Dün ya Sa va şı nda ki

KE00-SS.08YT05 DOĞAL SAYILAR ve TAM SAYILAR I

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

ÖDEV ve ÖLÇME AKILLI. Barış TEPECİK

ULUSLARARASI USKUDARSEMPOZYUMU

ABDULLAH ÖCALAN. PKK 5. Kongresi'ne sunulan POLİTİK RAPOR

KÜRESEL AYNALAR. 1. Çukur aynanın odağı F, merkezi M (2F) dir. Aşağıdaki ışınlar çukur aynada yansıdıktan sonra şekillerdeki gibi yol izler.

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

DİRİLİŞ TAMAMLANDI SIRA KURTULUŞTA

7. Sınıf MATEMATİK TAM SAYILARLA ÇARPMA VE BÖLME İŞLEMLERİ 1. I. ( 15) ( 1) 5. ( 125) : ( 25) 5 6. (+ 9) = (+ 14)

AĞUSTOS / 2017 AYI İTİBARİYLE K TÜRÜ YETKİ BELGESİ SÜRESİ BİTECEK FİRMALAR

inancım inancım inancım ÜNİTE

Abdullah Öcalan. SEÇME YAZILAR Cilt VI

Görsel İşitsel Politikasıyla Avrupa Birliği:

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

KÜMELER KÜMELER Kümeler Konu Özeti Konu Testleri (1 6) Kartezyen Çarpım Konu Özeti Konu Testleri (1 6)...

TEST 1. Hareketlilerin yere göre hızları; V L. = 4 m/s olarak veriliyor. K koşucusunun X aracına göre hızı; = 6 m/s V X.

Yeni Sınav Sistemi (TEOGES) Hakkında Bilgilendirme

ÖĞRETİM) PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) (ÖRGÜN ÖĞRETİM) 9 A Na*** Va*** PAZARLAMA ,000 88,0350 Kazandı

Eynu Bat Çin: Sar Uygurca ve Salarca Kuzeydoğu Güney Sibirya Şorca Sayan Türkçesi Bat Moğolistan Duha...

TORK VE DENGE BÖLÜM 8 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ. 4. Kuvvetlerin O noktasına

TÜRKİYE MİLLİ KÜLTÜR VAKFI

ÖDEV ve ÖLÇME AKILLI. Berna DEMİREL

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

Yayına Hazırlayanlar NAZAN AKSOY - BÜLENT AKSOY Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış

LAMBALAR BÖLÜM X 6. X MODEL SORU 1 DEK SORULARIN ÇÖZÜMLER. K anahtarı açık iken: Z ve T lambaları yanar. X ve Y lambaları = 2 dir.

TORK. τ = sin cos60.4 = = 12 N.m Çubuk ( ) yönde dönme hareketi yapar. τ K. τ = F 1. τ 1. τ 2. τ 3. τ

VEKTÖRLER BÖLÜM 1 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ MODEL SORU - 2 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

Deneyler ve Hayaletler

SIVI BASINCI. 3. K cis mi her iki K. sı vı da da yüzdü ğü ne gö re ci sim le re et ki eden kal dır ma kuv vet le ri eşittir. = F ky 2V.d X.

Din İstismarı Üzerine

T.C. EBELİK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) EBELİK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM)

ELEKTROSTATİK. 3. K kü re si ön ce L ye do kun - du rul du ğun da top lam yü kü ya rı çap la rıy la doğ ru oran tı lı ola rak pay la şır lar.

Weşanên Serxwebûn 107. Kutsallık ve lanetin simgesi URFA

DENEME 3 SAYISAL BÖLÜM ÇÖZÜMLERİ

30 MALİ BORÇLAR *** En çok bir yıl içinde ödenmesi gereken ve ödenmeleri dönen varlıklarla gerçekleştirilecek

1. sınıflar için. Öğretmen El Kitabı

Meh med Uzun. (Kürt Ede bi yat An to lo ji si), An to lo ji, iki cilt, 1995; Bî ra Qe de rê (Ka der Ku yu su), Ro man, 1995; Nar Çi çek le ri,

De ğer li Müş te ri miz, Al fa Ro meo yu seç ti ği niz için te şek kür ede riz.

ÖNSÖZ Doğan HASOL. UZMAN GÖRÜŞÜ Prof. Dr. Metin TAŞ. Yap -Endüstri Merkezi Araşt rma Bölümü - Önsöz

œ œ œ. œ œ œ œ œ œ œ œ

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Dilek Yördem Ceylan

T.C. Sıra No Aday No Kimlik No Ad Soyad Lisans Lisans Puanı Mülakat Puanı Nihai Ortalama

idea SPİNOZA 1. TANRI ÜZERİNE; 2. ANLIĞIN DOĞASI VE KÖKENI ÜZERINE TÖREBİLİM 1 İDEA E1 2011/04

3-P C ile h a b e r le şm e y e u y g u n b ir a r a b ir im. (IS A, P C I, U S B g ib i )

SERBEST MUHASEBECİLER, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN MESLEKİ FAALİYETLERİNDE UYACAKLARI ETİK İLKELER HAKKINDA

ATIŞLAR BÖLÜM 5. Alıştırmalar. Atışlar ÇÖZÜMLER. 3. a) I. Yol Ci sim t sa ni ye de ye re düş sün. 1. a) Cismin serbest bırakıldığı yükseklik,

le bir gü rül tü ç k yor du ki, bir sü re son ra ye rin al t n dan yük - se len u ul tu yu bi le du ya maz ol dum. Der hal böy le bir du - rum da ke

B T A n a l o g T r a n s m i t t e r. T e k n i k K ı l a v u z u. R e v 1. 2

D o sy a i n di rme iş l em i b i t t ik den s on ra zi p do sy an ı z ı c : \ ph p k l as ö rü i çi n e a ç ın. PHP b i rç ok d eğ iş ik yolda n

DEVRİMİN DİLİ VE EYLEMİ

SERBEST MUHASEBECİLİK, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MESLEKLERİNE İLİŞKİN HAKSIZ REKABET VE REKLAM YASAĞI YÖNETMELİĞİ

DENEME 8 SAYISAL BÖLÜM ÇÖZÜMLERİ

B NB R GECE MASALLARI

KATI BASINCI BÖLÜM 1. Alıştırmalar. Katı Basıncı ÇÖZÜMLER. 3. Cis min ağır lı ğı G ise, olur. Kap ters çev ril di ğinde ze mi ne ya pı lan ba sınç,

H A S T A N E E N F E K S İY O N L A R IN I Ö NLEM E. E L İF C O Ş K U N E n fe k s iy o n K o n tr o l H e m ş ir e s i

DE NÝZ leri Anmak, YA DEV RÝM YA Ö LÜM Þiarýný Haykýrmaktýr!

MELEK ve İNSAN. Ahmet Tomor

FRANZ KAFKA DAVA. Ahmet Cemal ROMAN. Almanca aslından çeviren

Transkript:

KAYIP ZAMANIN İZİNDE Mar cel Pro ust 10 Tem muz 1871 de Au teu il de doğ du. B üt ü n y aş am ın ı e tk il ey ec e k a st ı m k r i zl er in i n i lk in i 1881 de geçirdi. 1890 da Hukuk Fakültesi ne ve Siyas a l B i lg il e r O k ul u n a k a yd o ld u. Ayn ı y ı l M a up a ss a n t l a t an ı şt ı. A rk ad a şl ar ı yl a b i rl i kt e Le Ban qu et dergisini k u rd u ; b ur ad a e d eb iy a t e l e şt ir il er i y ay ı ml ad ı. 18 9 3 t e, Swann ın Bir Aş kı n ı n e sk iz i o l ab il ec e k n it el i kt e b i r metin yazdı. 1894 te Dreyfus olayı başladı. Marcel Proust D r e yf u s y a nl ıl ar ı nı destekledi. 18 9 5 t e f e ls ef e l is a ns ı d i pl om as ın ı a ld ı. 18 9 8 t e D r e yf u s o l ay ı b üy üd ü. Ayn ı y ı l Z ol a n ı n J a cc us e a dl ı a ç ı k m e kt ub u L A u ro re g az et es i n d e y ay ı ml a nd ı. P r ou s t 19 0 8 d e b üy ü k y ap ıt ın ı ( Ka yıp Z a m a n ı n İ z i n d e) y a zm ay a k oy u ld u. 1914 t e G u e r m a n t e s Ta ra f ı n ı G r a ss e t Yay ın ev i n e h az ı rl am ay a b a şl ad ı. 3 0 Ka sım 1918 de Çi ç e k A ç m ı ş G e n ç K ı z l a r ı n G ö l ge s i n d e y ay ı ml a nd ı. 10 A r al ı k 1919 d a b u k it a p G o nc ou r t ö d ül ü al dı. 30 Ni san 1921 de G u e r m a n t e s Ta ra f ı I I ile S o d o m ve Go mor ra yayımlandı. Aynı yıl Proust Gallimard Yayınevi ne S o d o m ve G o m o r ra I I ile S o d o m ve G o m o r ra I I I ün e ly a zm al ar ın ı v e rd i. 19 2 2 d e M a h p u s ile A l b e r t i n e K a y ı p (S o d o m ve G o m o r ra I I I) d a kt il oy a ç ek i lm ey e b a şl a nd ı. Pro ust, Ekim ayı ba şın da bir bron şit kri zi ge çir di, bu nu zatürree izledi. Yazar, 18 Kasım 1922 de öldü. Roza Hakmen 1956 da İzmir de doğdu. 30 yılı aşkın bir süredir İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dan edebiyat çevirileri yapıyor. Başlıca çevirileri: Marcel Proust, Kayıp Zamanın İzinde, Sainte-Beuve e Karşı, Hazlar ve Günler; Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijote; Henry James, Güvercinin Kanatları; Tim Parks, Kader, Avrupa; Anna Kavan, Kartal Yuvası; Marguerite Yourcenar, Rüya ve Kader; Alice Munro, Firar ve Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik; John Cheever Toplu Öyküler 2,3,4; Javier Marías, Yarınki Yüzün; Eduardo Berti, Düşlenen Ülke; Kazuo Ishiguro, Avunamayanlar.

Marcel Proust un YKY deki kitapları: Kayıp Zamanın İzinde: Swann ların Tarafı (1999) Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde (1996) Guermantes Tarafı (1997) Sodom ve Gomorra (1997) Mahpus (2001) Albertine Kayıp (2001) Yakalanan Zaman (2001) Kayıp Zamanın İzinde (Delta, 2010) Hazlar ve Günler (2013) Edebiyat ve Sanat Yazıları (2015) Üst Kat Komşusuna Mektuplar (2015) Stéphane Heuet nin uyarlaması ve çizimiyle Kayıp Zamanın İzinde: Swann ların Tarafı Combray Swann ların Tarafı Swann ın Bir Aşkı - I Swann ların Tarafı Swann ın Bir Aşkı - II Swann ların Tarafı Memleket İsimleri: İsim Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde - I

Marcel Proust KAYIP ZAMANIN İZİNDE I. Cilt SWANN LARIN TARAFI ÇİÇEK AÇMIŞ GENÇ KIZLARIN GÖLGESİNDE GUERMANTES TARAFI Çeviren Roza Hakmen

Ya pı Kre di Ya yın la rı - 3139 Del ta - 12 Kayıp Zamanın İzinde - I. Cilt / Marcel Proust Özgün Adı: À la recherche du temps perdu Du côté de chez Swann À l ombre des jeunes filles en fleurs Le Côté de Guermantes Çeviren: Roza Hakmen Şiir çevirileri: Ahmet Güntan Ki tap edi tö rü: Ersel Topraktepe Düzelti: İncilay Yılmazyurt Swann ların Tarafı Redaksiyon: Mehmet Rifat Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde Redaksiyon: Bahadır Gülmez Guermantes Tarafı Redaksiyon: Bahadır Gülmez Ka pak ta sa rı mı : Na hi de Di kel Uy gu la ma : Sü rey ya Er do ğan Baskı: Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş. Beysan Sanayi Sitesi, Birlik Caddesi, No: 26, Acar Binası 34524, Haramidere - Beylikdüzü / İstanbul Tel: (0 212) 422 18 34 Faks: (0 212) 422 18 04 www.acarbasim.com Sertifika No: 11957 1. bas kı: İs tan bul, Temmuz 2010 4. baskı: İstanbul, Haziran 2016 ISBN 978-975-08-1813-4 Takım ISBN 978-975-08-1812-7 Ya pı Kre di Kül tür Sa nat Ya yın cı lık Ti ca ret ve Sa na yi A.Ş., 2010 Sertifika No: 12334 Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. Kemeraltı Caddesi Karaköy Palas No: 4 Kat: 2-3 Karaköy 34425 İstanbul Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23 http://www.ykykultur.com.tr e-posta: ykykultur@ykykultur.com.tr İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık PEN International Publishers Circle üyesidir.

İç i ndek iler SWANN LARIN TARAFI BİRİNCİ BÖLÜM 5 Combray 7 İKİNCİ BÖLÜM 191 Swann ın Bir Aşkı 193 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 393 Memleket İsimleri: İsim 395 ÇİÇEK AÇMIŞ GENÇ KIZLARIN GÖLGESİNDE BİRİNCİ BÖLÜM 441 Mme Swann ın Çevresinde 443 İKİNCİ BÖLÜM 651 Memleket İsimleri: Memleket 653 GUERMANTES TARAFI GUERMANTES TARAFI I 961 GUERMANTES TARAFI II 1265 Birinci Bölüm 1267 İkinci Bölüm 1300

SWANN LARIN TARAFI

Sayın Gaston Calmette e Derin ve içten minnetimin ifadesidir. Marcel Proust

BİRİN Cİ BÖ LÜM

Combray I Uzun zaman, geceleri erkenden y a t t ı m. B a z e n d a h a mu mu s ö n d ü r ü r s ö n d ü r m e z, gö z l e r i m o k a d a r ç a b u k k a p a n ı v e r i r d i k i, u y k u y a d a l ı yor u m d i y e d ü ş ü n m e y e z a m a n b u l a m a z d ı m. A r a d a n y a r ı m s a a t g e ç t i k t e n s o n r a d a, a r t ı k u y k u y a g e ç m e v a k t i g e l d i ğ i d ü ş ü n c e s i y l e u y a n ı r d ı m ; h â l â e l i m d e z a n n e t t i ğ i m ki ta bı bı ra kıp ışı ğı mı sön dür mek is ter dim ; az ön ce oku dukl a r ı m h a k k ı n da fi kir yü rüt me ye uyur ken de de vam eder dim, a m a f i k i r l e r i m b i r a z f a r k l ı b i r s e y i r i z l e r d i ; k i t a p t a s ö z ü e d i l e n şey ben mi şim gi bi ge lir di ba na; bu bir ki li se de ola bi lir di, bir dört lü de, I. F r a n ç o i s y l a Ş a r l k e n a r a s ı n d a k i r e k a b e t d e. B u s a n ı u y a n ı ş ı m d a n s o n r a k i b i r k a ç s a n i y e b o y u n c a d a v a r l ı ğ ı n ı sür dürür dü ; man tı ğı ma ay kı rı düş mez, ama göz le ri me çe kilm i ş b i r p e r d e g i b i, mu mu n a r t ı k y a n m a d ı ğ ı n ı f a r k e t m e m i e n g e l l e r d i. A r d ı n d a n d a, ö n c e k i h a y a t t a v a r o l a n d ü ş ü n c e l e r i n ruh gö çün den son ra bi lin mez ol ma sı gi bi, be nim için an la şılm a z b i r h a l e g e l m e y e b a ş l a r d ı ; k i t a b ı n k o nu s u b e n d e n k o p a r d ı, onu dü şü nüp dü şün me mek te ser best olur dum ; ay nı an da görm e d u y u m a k a v u ş u r, e t r a f ı m d a gö z l e r i m i, b e l k i d a h a ç ok d a z i h n i m i d i n l e n d i r e n h o ş b i r k a r a n l ı k b u l u n c a ç ok ş a ş ı r ı r d ı m ; z i h n i m b u k a r a n l ı ğ ı s e b e p s i z, a n l a ş ı l m a z, g e r ç e k t e n k a r a n l ı k b i r ş e y ol a r a k a l g ı l a r d ı. S a a t i n k a ç ol d u ğ u nu m e r a k e d e r dim; uzak tan duyduğum tren düdükleri, tıpkı bir ormanda öten kuşlar gibi mesafeleri vurgular, ıssız kırların enginliğini b e t i m l e r d i, k ı r ı n or t a s ı n d a, y a k ı n d a k i i s t a s yo n a do ğ r u h ı z l ı hız lı iler le yen yolcuyu hayal eder, ye ni yer le re, alı şıl ma dık ha

8 KAYIP ZAMANIN İZİNDE re ket l e r e, a z ö n c e k i s o h b e t e, k e n d i s i n e g e c e n i n s e s s i z l i ğ i n d e h â l â e ş l i k e d e n, y a b a n c ı l a m b a n ı n a l t ı n d a k i v e d a l a ş m a l a r a v e ya kın da ya şa ya ca ğı dö nüş hu zu ru na borç lu ol du ğu he ye cansayesinde, izlediği bu küçük yolun ha fı za sı na nak şo la cağını düşünürdüm. Ya na ğı mı bir şef kat duy gu suy la yas tı ğın tıp kı ço cuk lu ğumu z d a k i y a n a k l a r g i b i t o m b u l v e k ör p e ol a n g ü z e l y a n a k l a r ı n a gö m e r d i m. S a a t i m e b a k m a k i ç i n b i r k i b r i t ç a k a r d ı m. N e r e d e y se gece y a r ı s ı. M e c b u r e n s e y a h a t e ç ı k ı p g e c e y i b i l m e d i ğ i b i r o t e l d e g e ç i r m e k z o r u n d a k a l a n h a s t a n ı n b i r n ö b e t l e u y a n d ı ğ ı v e k a p ı n ı n a l t ı n d a k i ı ş ı k hu z m e s i n i gö r e r e k s e v i n d i ğ i a n. N e mu t l u l u k, s a b a h ol mu ş b i l e! H i z m e t k â r l a r a z s o n r a k a l k a r, z i l i ç a l d ı ğ ı n d a i m d a d ı n a g e l i r l e r. A c ı l a r ı n ı n d i n e c e ğ i u mu d u, ı s t ı r a b ı n a k a t l a n m a m e t a n e t i v e r i r h a s t a y a. İ ş t e, a y a k s e s l e r i duy mak ta dır ; ses ler yak la şır, son ra uzak la şır. Ka pı nın al tınd a k i ı ş ı k hu z m e s i yok ol mu ş t u r. S a a t gece yarısı d ı r ; h a v a g a z ı n ı ka pat mış lar dır ; son hiz met kâr da git miş tir ve bü tün ge ce çare siz ıs tı rap çek me si ge re ke cek tir. Tek rar uy ku ya da lardım, ara sıra, bir iki sa ni ye li ği ne, doğra ma la rın can lıy mış ça sı na çı tır da ma sı nı işi te cek kadar, gözl e r i m i a ç ı p k a r a n l ı ğ ı n k a l e y do s k o p u n a b a k a c a k k a d a r, a n l ı k b i r b i l i n ç ı ş ı l t ı s ı s a y e s i n d e e ş y a l a r ı, o d a y ı v e b e n i m y a l n ı z c a kü çü cük bir par ça sı ol du ğum ve du yum suz lu ğu na he men dönü ver di ğim bü tü nü sar ma la yan uy ku nun ta dı na var ma ya anc a k y e t e c e k k a d a r k ı s a s ü r e l e r l e u y a n ı r d ı m. B a z e n d e u y k u m d a z a h m e t s i z c e, h a y a t ı m ı n i l k y ı l l a r ı n a, s o n s u z a d e k g e ç m i ş t e k a l a c a k b i r y a ş a dö n e r, ç o c u k ç a k or k u l a r ı m d a n b i r i n i, m e s e l a be nim için ye ni bir dö ne min baş lan gı cı nı sim ge le yen saçla rı mın ke sil di ği gü ne ka dar ya şa dı ğım bir kor ku yu, bü yük a m c a m ı n b u k l e l e r i m i ç e k m e s i k or k u s u nu t e k r a r y a ş a r d ı m. Uyur ken saç la rı mın ke sil di ği ni unut muş olur, bü yü kam camdan kur tu la bil mek için uyan ma yı ba şar dı ğım an, der hal hat ı r l a r d ı m, a m a r ü y a l a r â l e m i n e g e r i dö n m e d e n ö n c e t e d b i r i m i alıp ba şı mı sım sı kı yas tı ğı ma gö mer dim. B a z e n, u y k u m d a, b a c a ğ ı m ı n t e r s b i r d u r u ş u n d a n, Â d e m i n ka bur ga sın dan Hav va nın do ğu şu gi bi, bir ka dın do ğar dı. Tatmak üze re ol du ğum haz zı ba na haz dan vü cut bul muş olan

SWANN LARIN TARAFI 9 bu kadının sunduğunu zannederdim. Sıcaklığımı onun beden i nd e h i ss ed e n b ed en i m o nu nl a b i rl e şm e k i st e rd i, u y an ı rd ı m. Yanından henüz bir iki saniye önce ayrıldığım bu kadınla karş ıl a şt ır ı nc a, d iğ e r i ns a nl a r b an a p e k u z a k g el i rd i ; y an ağ ı md a öp üc üğ ünü n s ıc a kl ığ ın ı h i ss ed e rd i m, v üc ud u m o nu n a ğ ı rl ığ ı al tın da ezil miş olur du. Bu ka dın, ba zı de fa lar ol du ğu gi bi, hay a tt a d a t an ım ı ş old uğ u m b i r k a d ın ı n h a tl ar ın a s ah ips e e ğ e r, b üt ü n b e nl iğ i ml e t e k b i r a m ac a, t ı pk ı a rz ul ad ı kl ar ı b i r ş e hr i gö zl er i yl e görm e k i ç i n s ey ah at e ç ık a n v e h ay al i n b üy üs ünü gerçeklikte tadabileceklerini zanneden insanlar gibi, ona kav u şm ay a h a sr ed e rd i m k e nd im i. H at ır as ı y av a ş y av a ş s il in i rd i, rüyamdaki kızı unuturdum. Uyuyan kişi, saatlerin akışından, yılların ve dünyaların sır al a nm as ı nd a n ol uş a n b i r h a lk a yl a ç e vr el e nm i şt i r. U y an ı rk e n içgüdüsel olarak bunlara başvurup yeryüzünün hangi noktas ı nd a old uğ unu, u yk uy a d a ld ığ ı nd a n b er i n e k ad a r z am a n g e ç m i ş old uğ unu b i r ç ı rp ıd a ok uy uv er i r ; n e v a r k i s ır al am al a rd a karışıklıklar, kopukluklar olması mümkündür. Gece uykusuzl u k ç ek ip s ab ah a k a rş ı, a l ış ı lm ış ı n ç ok d ış ı nd a b i r p oz i syo nd a, e l i nd e k it ab ı yl a u y uy ak a lm ı şs a m es el a, h av ad a k a lm ı ş ol a n k ol u, g ün eş i d u rd ur up g er il e tm ey e y et e r, u y a nd ığ ı a nd a s aa t i bi le mez, az ön ce yat tı ğı nı zan ne der. Da ha da ters ve fark lı bir k onu md a, m es el a a kş a m y em eğ i nd e n s o nr a b i r k olt u kt a o t ur u r h a ld e u y u kl a rs a, o z am a n yör ü ng es i nd e n ç ık a n d ü ny al a r i y ic e al lak bul lak ola cak, si hir li kol tuk za man da ve uzay da son sü rat dol a şt ır ac a kt ı r k e nd is in i ; gö zl er in i a çt ığ ı a n, b i rk a ç a y ö nc e, b a şk a b i r ü lk ed e y a tm ı ş old uğ unu z a nn ed ec e kt i r. A m a b en i m k e nd i y at ağ ı md a b il e, z i hn im i t am am e n g e vş et e n d er i n b i r uykuya dalmam, zihnimi yattığım mekânın düzleminden kop a rm ay a y et e rd i, g ec en i n ort as ı nd a u y a nd ığ ı m z am a n, n er ed e old uğ umu h at ı rl am ad ığ ı m i ç i n, i l k a nd a k i m old uğ umu d ah i bil mez dim; en il kel, en ba sit şek liy le bel ki bir hay va nın için de kıpırdadığı şekliyle, varoluş hissini taşırdım sadece ; bir mağara ada mın dan daha âciz olur dum; ama son ra, ha tı ra de nen şey h enü z b ul u nd uğ u m y er i n h at ır as ı d eğ i ls e d e, d ah a ö nc e y aş a d ığ ı m v e ş i md i d e i ç i nd e b ul un ab il ec eğ i m y e rl e rd e n b i rk aç ın ı n h at ır as ı k e nd i b aş ım a i ç i nd e n ç ık am ay ac ağ ı m b u b o şl u kt a n

10 KAYIP ZAMANIN İZİNDE b en i ç ek ip a lm a k ü z er e göky üz ü nd e n u z at ı lm ı ş b i r y a rd ı m e l i gibi, bana geri dönerdi ; uygarlığın asırlarını bir saniyede aşıverirdim, petrol lambalarının, ardından devrik yakalı gömlekl er i n h ay a l m ey a l gör ün e n b ul an ı k s ur e tl er i, b e nl iğ im i n e s a s özelliklerini yavaş yavaş tekrar bir araya getirirdi. Ç e vr em i zd ek i n e sn el er i n d ur ağ a nl ığ ı, b u n e sn el er i n b a şk a n e sn el e r d eğ i l d e, o nl a r old u kl ar ı nd a n e m i n olm am ız ı n, y an i d üş ü nc em iz i n o nl ar ı n k a rş ıs ı nd a d ur ağ a n olm as ın ı n z or u nl u bir so nu cu dur bel ki de. Ne olur sa ol sun, şu ra sı bir ger çek ki, b u ş ek i ld e u y a nd ığ ı m z am a nl a r, z i hn i m n er ed e old uğ umu a nl ay ab i lm e k i ç i n b o ş y er e ç ı rp ın ı r, n e sn el e r, ü lk el e r, y ı ll a r, her şey etrafımdaki karanlığın içinde döner dururdu. Kıpırd ay am ay ac a k k ad a r u y u şmu ş ol a n b ed en i m, yorg u nl uğ unu n a ld ığ ı ş ek i ld e n yol a ç ık ar a k u z u vl ar ın ı n k onumunu s a pt am ay a çalışır, buna göre, duvarın yönünü, eşyaların yerlerini anlamaya, içinde bulunduğu odayı yeniden oluşturmaya, isimlendirmeye çabalardı. Bedenimin hafızası kaburgalarının, dizler in i n, o mu zl ar ın ı n h af ız as ı, y a tm ı ş old uğ u b i rç ok o d ay ı a r t a rd a s un a rd ı k e nd is in e ; b u a r ad a, h ay a l e d il e n o d an ı n ş e kl in e b a ğl ı ol ar a k y e r d eğ i şt ir e n gör ü nm e z d uv a rl a r z if ir i k ar a nl ı kt a fırıldak gibi dönerdi. Zamanların ve şekillerin eşiğinde duraksayan zihnim henüz ayrıntıları yan yana getirip odayı tanıyam am ı şk e n, b ed en i m t e k t e k h e r o d a yl a i lg il i ol ar a k, y at ağ ı n t ür ünü, k ap ıl ar ı n y er in i, p e nc er el er i n ı ş ı k a lm a d ur umu nu, b i r koridor olup olmadığını, ayrıca o odada uykuya dalarken akl ı md a n g eç e n v e u y a nd ığ ı md a t e kr a r a kl ım a g el e n d üş ü nc el er i h at ı rl a rd ı. Yönünü t a hm i n e tm ey e ç al ış a n, u y u şmu ş t a r a f ı m, k e nd is in i m es el a t ep es i s a yv a nl ı, b üy ü k b i r y at ağ a, d uv a r a dönü k ol ar a k u z a nm ı ş h ay a l e d e rd i ; b unu n ü z er in e d e rh a l, Şu işe bak, a nn e m b an a i y i g ec el e r d em ey e g e lm ed iğ i h a ld e, u y uy ak a lm ış ı m s onu nd a d iy e d üş ünü r, y ı ll a r ö nc e ölmü ş ol a n büyükbabamın sayfiyedeki evinde zannederdim kendimi ; zihn im i n k at iy e n u nu tm am ı ş olm as ı g er ek e n b i r g e çm iş i n v ef al ı bek çi le ri olan be de nim ve üstüne yatmış olduğum tarafım, büyükbabamların Combray deki evinde, yattığım odanın tavana ince zincirlerle asılı, kavanoz biçimli, Bohemya işi camd a n i d ar e l a mb as ın ı n a l ev in i, S ie n a m e rm er i nd e n ş öm i n e s in i

SWANN LARIN TARAFI 11 hatırlatırdı bana, o an da tam ola rak gö züm de can lan dı ra mam a kl a b i rl i kt e ş i md ik i z am a n z a nn e tt iğ i m, a z s o nr a t am am e n u y a nd ığ ı md a d ah a n e t ol ar a k gör ec eğ i m o ç ok e sk i g ü nl e rd ek i halleriyle hatırlardım hepsini. S o n r a b a şk a b i r p oz i syonu n h at ır as ı c a nl an ı r, d uv a r f a r kl ı bir yöne kaçıverirdi : Mme de Saint-Loup nun sayfiye evindeki odam da olur dum; aman Tan rım, sa at en aşa ğı on ol ma lı, a kş a m y em eğ in i b it i rm i şl e rd i r! H e r a kş a m, M m e d e S ai n t- Lo up y l a mut a t g ez i nt im i zd e n dö nd üğ ü md e, f r ak ım ı g i ym e d e n ö nc e y a pt ığ ı m ş ek e rl em ey i b u k e z f a zl a u z a tm ış ı m. Ö ğl e s o nr as ı g ez i nt is i nd e n e n g e ç dönü şl er im i zd e b il e, p e nc er em i n camında günbatımının kızıl yansımalarını gördüğüm Com - b ray gün le rin den bu ya na yıl lar geç miş tir çün kü. Mme de S ai n t- L oup nu n Ta ns o nv i ll e d ek i e v i nd e b a şk a t ü rl ü b i r h ay a t s ür ü lm e kt ed i r, s ad ec e g ec el er i d ış ar ı ç ı km a kt a n, b i r z am a nl a r güneşte oyun oynadığım yollarda şimdi ay ışığında yürümekten başka türlü bir zevk almaktayımdır ; akşam yemeği için giy i nm ed e n ö nc e u yk uy a d a ld ığ ım ı z a nn e tt iğ i m o d a, g ez i nt id e n dön e rk e n, u z a kt a n, g ec en i n i ç i nd ek i t e k f en e r ol a n l a mb an ı n ışığıyla aydınlanmış halde gördüğüm odadır. Bu fırıl fırıl dönen, karışık hatıralar en fazla birkaç saniy e s ür e rd i d ai m a ; ç oğ u nl u kl a, b ul u nd uğ u m y e r k onus u nd ak i kısa tereddüdüm sırasında, tıpkı koşan bir atı izlerken, kinet o sk op u n b iz e gö st e rd iğ i, b i rb ir in i i zl ey e n p oz i syo nl ar ı t e k t e k ayıramayışımız gibi, bu belirsizliği oluşturan çeşitli tahminler i b i rb ir i nd e n a y ır am a zd ı m. A m a h ay at ı m b oy u nc a y a tt ığ ı m o d al ar ı n k â h b ir in i k â h b a şk as ın ı görmü ş ol u r, u y a nd ı kt a n s o nr a d a ld ığ ı m u z u n t ah a yy ü ll e rd e d e, t e k t e k b üt ü n o d al ar ı h at ı rl a rd ı m : Yat a rk e n, y a st ığ ı n b i r k öş es i, yorg an ı n ü s t k ı sm ı, bir şa lın ucu, ya ta ğın ke na rı ve D éb a t s R ose s un bir sa yı sı gi bi, birbiriyle son derece ilgisiz şeylerle yaptığımız, kuşların tekn iğ i yl e, u z u n s ür e b a st ır ar a k a d et a p e rç i nl ed iğ im i z b i r y uv ay a başımızı gömdüğümüz kış odaları ; buz gibi havalarda, (yuval ar ın ı b i r y er a lt ı g eç id in i n d ib in e, s ıc a k t opr ağ ı n i ç in e k ur a n d en i zk ı rl a ng ı çl ar ı g ib i) d ış ar ıd a n k op u k o lm an ı n h a zz ın ı y aş ad ığ ım ı z, ş öm in ed ek i a t e ş b üt ü n g ec e y a nd ığ ı i ç i n, b i rd e n a l e vl en e n k or p ar ı lt ıl ar ın ı n d el ip g e çt iğ i, k oc am a n b i r s ıc a k

12 KAYIP ZAMANIN İZİNDE v e d um a nl ı h av a ört üs ü yl e s a rm al a nm ı ş, e ll e t ut ul am ay a n b i r g ir i nt in i n o d an ı n ort as ın a o y u lmu ş s ıc a k b i r m ağ ar a n ı n içinde, ısı sınırları değişken olan, köşelerden, pencereye yakın veya şömineye uzak, soğumuş bölgelerden esip yüzümüz ü s er i nl et e n e s i nt il e rl e h av al an a n b i r s ıc a k h av a k uş ağ ı nd a u y ud uğ umu z o d al a r a r al ı k p a nj u rl ar a y a sl a nm ı ş a y ı ş ığ ın ı n büyülü merdivenini yatağın ayakucuna kadar uzattığı, bir ışın ı n u c u nd a, e s i nt i yl e s a ll an a n b a şt a nk ar a g ib i, n er ed e ys e a ç ı k havada uyuduğumuz, ılık geceyle birleşmiş olmaktan hoşland ığ ım ı z y a z o d al ar ı b az e n, i l k g ec e b il e i ç i nd e f a zl a b e db a h t olm ad ığ ı m, t av an ı t ut a n i nc e, h af i f s üt u nl ar ı z ar af e tl e b i rb ir i n d e n u z a kl aş ar a k y at ağ ı n y er in i t ay i n e d e n o n eş el i, X V I. L ou i s ü sl ub u o d a ; b az e n a ks in e, t av an ı n orm a l b i r t av an ı n i k i k at ı y ü ks e kl iğ i nd ek i, p ir am i t b iç i ml i, k ı sm e n m au nl a k a pl a nm ı ş k ü ç ü k o d a : D ah a i l k a nd a n i t ib ar e n, y ab a nc ı v et iv e r k ok us u yl a m an e n z eh i rl e nd iğ i m, m or p e rd el er i n d ü şm a nl ığ ı nd a n v e b e n orada yokmuşum gibi bağıra çağıra gevezelik eden duvar saa t in i n k ü st a hç a u mu rs am a zl ığ ı nd a n h i ç k u şk u d u ym ad ığ ı m ; bir köşesini verevine kesen, dört köşe, ayaklı, garip ve acımas ı z a yn an ı n, a l ış ı lm ı ş gör ü ş a l an ım ı n y umuş a k b üt ü nl üğ ü nd e k e nd in e b e kl e nm ed i k, ç ı pl a k b i r y e r a çt ığ ı ; z i hn im i n ş e kl in e tam olarak kendini uydurabilmek, bu dev huniyi tepesine kadar doldurabilmek için, saatler boyunca parçalanmaya, kendin i y uk ar ı do ğr u u z a tm ay a ç ab al ay ar a k g ec el e r b oy u nc a a z a p ç e kt iğ i ; b en i ms e, gö zl er i m t av a nd a, k ul ağ ı m k a yg ıl a r i ç i nd e, burnum huysuzlanarak, kalbim çarparak yatağımda uzandığ ı m v e s onu nd a a l ı şk a nl ığ ı n p e rd el er i n r e ng in i d eğ i şt i rd iğ i, saati susturduğu, eğik ve zalim aynaya merhamet etmeyi öğr e tt iğ i, v et iv e r k ok us unu t a m ol ar a k k ov am as a d a g i zl ed iğ i v e tavanı adamakıllı alçalttığı o küçük oda. Alışkanlık! Zihnimiz i n h a ft al a r b oy u nc a g eç ic i b i r d üz e nd e a z a p ç e km es in e gö z yuman alışkanlık, ama o olmasa, ken di im kân la rıy la sı nır lı kalan zihnimizin bize içinde yaşanabilecek bir barınak sunamayacağı için, her şe ye rağ men bul du ğu zaman se vin di ği, o becerikli ama ağırkanlı düzenleyici! Şüp he siz ar tık iyi ce uyan mış olur dum, be de nim son bir kez dönmüş, iyilik meleği kesin bilgi, etrafımda dönüp duran eşya

SWANN LARIN TARAFI 13 l ar ı d u rd u rmu ş, b en i k e nd i o d a md a, yorg an ı n a lt ın a y at ı rm ı ş ve komodinimi, yazı masamı, şöminemi, sokağa bakan pencer ey i v e i k i k ap ıy ı a ş ağ ı y uk ar ı do ğr u y e rl er in e k o ymu ş ol u rd u. A m a u y an ı şt ak i c eh al et i n, n e t b i r gör ü nt üs ü nü s u nm as a d a e n azın dan var ol ma ih ti ma li ne beni hemen inan dır dı ğı oda lar da b ul u nm ad ığ ım ı n e k ad a r b i ls e m b i l e, h af ız a m h ar ek e t e g eç ir i l miş olurdu bir kez ; hemen uykuya dönmeye çalışmazdım gen e ll i kl e ; g ec en i n b üy ü k b öl ümünü b i r z am a nl a r C o m br a y d e, büyükhalamın evinde, Balbec te, Paris te, Doncières de, Vened i k t e v e d ah a b a şk a y e rl e rd e y aş ad ığ ım ı z h ay at ı, m ek â nl ar ı, or ad a t an ıd ığ ı m i ns a nl ar ı, o nl ar a i l i şk i n k e nd i gö zl e ml er im i v e başkalarının anlattıklarını hatırlamakla geçirirdim. C o m br a y d e h e r a kş amü st ü, a nn e md e n v e b üy ük a nn e md e n a yr ıl ı p u y uy am ad a n y a tm a k z or u n d a k a l a c a ğ ı m s aa tt e n ç ok ö nc e, y at a k o d a m k a yg ıl ar ım ı n s ab i t v e s a nc ıl ı o d ağ ı h al in e gelirdi. Beni fazlasıyla bedbaht gördükleri akşamlar, eğleney i m d iy e a kş a m y em eğ i nd e n ö nc e l a mb am ı n ü z er in e b i r s ih i rl i fe ner tak ma yı âdet edin miş ler di; bu fe ner, Go tik ça ğın en önd e g el e n m im a rl ar ın ı n v e c a m u st al ar ın ı n y a pt ığ ı g ib i, donu k d uv a rl ar ı c a nl a nd ır ıyor, t i tr e k v e a nl ı k b i r v i tr ay ı a nd ır a n, efsanelerin anlatıldığı, elle tutulamayan harelenmelerle, reng âr e n k, doğ aü st ü gör ü nt ül e rl e dold ur uyord u. A m a b u b en i m üzüntümü artırmaktan başka işe yaramıyordu, çünkü o değ iş i k ı ş ı k b il e, y a tm a i şk e nc es in i n d ış ı nd a o d am a t ah a mmü l e d eb i lm em i s a ğl ay a n a l ı şk a nl ığ ı yok e d iyord u. A rt ı k o d am ı ta nı ya mı yor, tren den inip ilk kez git ti ğim bir otel ve ya şa le odasındaymışım gibi tedirgin oluyordum. Golo, kafasında kötü emellerle, kesik kesik hareketlerle ilerl ey e n a t ın ı n ü z er i nd e, b i r t ep en i n y am ac ı nd a y e r a l a n k oy u y e ş i l, k ad if e ms i, ü çg e n k or ud a n ç ık a r, s ı çr ay a s ı çr ay a z av a ll ı B r a b a n t l ı G en ov ev a n ı n ş at os un a do ğr u yol a l ı rd ı. Ş at o, f en er i n ol u kl ar ın a s ür ül e n ç e rç ev e i ç i nd ek i o v a l c am ı n ş e kl in e u y ac a k b iç i md e y uv a rl a k k es i lm i şt i. G ör ün e n ş e y, ş at onu n d uv ar ın ı n b i r p a rç as ı yd ı s ad ec e, ö nü nd e d e, G en ov ev a n ı n, b el i nd e m av i k em er i yl e h ay a ll er e d a lm ı ş old uğ u g en i ş b i r f u nd al ı k v a rd ı. Şa toy la fun da lık sa rıy dı, ama ben on la rı gör me den de ne renk old u kl ar ın ı b il iyord u m, ç ü nk ü ç e rç ev en i n i ç i nd ek i c a md a n

14 KAYIP ZAMANIN İZİNDE ö nc e, B r ab a n t i sm in i n a lt ı n p ar ı lt ıl ı e sm e r t ın ıs ı, r e n kl er in i a ç ı kç a gö st e rm i şt i b an a. G olo b i r a n d ur u r, b üy ü kh al am ı n y ü ks e k s e sl e ok ud uğ u h ik ây ey i ü zg ü n ü zg ü n d i nl e r, g ay e t i y i a nl ıyormu ş g ib i göz ük ü r, i ht iş a md a n yoks u n s ay ıl am ay ac a k bir uysallıkla, hareketlerini metinde verilen bilgilere uydururd u ; s o nr a d a, a yn ı k es i k k es i k h ar ek e tl e rl e u z a kl aş ı rd ı. A t ın ı n ü z er i nd ek i a ğ ı r i l er l ey iş in i h i çb i r ş e y d u rd ur am a zd ı. F en e r y er i nd e n k ıp ı rd at ı ls a d a, G olo nu n a t ın ı n p e nc er ed ek i p e rd el e r i n ü z er i nd e i l e rl em ey e d ev a m e tt iğ in i, p e rd en i n k ı vr ı ml ar ı yl a şişip aralıklarına battığını görürdüm. Golo nun atı kadar doğ aü st ü y ar ad ıl ı şt ak i k e nd i b ed en i d e, k a rş ıs ın a ç ık a n b üt ü n m a dd i e ng e ll er i, yol unu k es e n n e sn el er i k e nd i k em i k y ap ıs ın a k at ı p i çs e ll e şt ir er e k, h e ps in i n ü st es i nd e n g el i rd i ; h a t t a k ap ı t okm ağ ın a b il e r a s tl as a, k ı rm ız ı g i ys is i v ey a h e p a yn ı a s al et i ve hüz nü ko ru yan, ama bu omur ga nak lin den ötü rü en ufak b i r ş a şk ı nl ı k b el i rt is i gö st e rm ey e n s olg u n ç e hr es i d e rh a l k ap ı tokmağının üzerine yerleşir, her zamanki yenilmezliğiyle üstünden kayıp geçerdi. M er ov e n jl e r dön em i nd e n ç ık ı p g e lm i ş d u yg us u v er e n v e b ö yl es in e e sk i b i r t ar ih i n y a ns ım al ar ın ı e tr af ı md a dol a şt ır a n bu parıltılı görüntülerde bir büyü buluyordum elbette. Bunu nl a b i rl i kt e, z am a n i ç i nd e k e nd i b e nl iğ i ml e dold u rd uğ u m, b e nl iğ i m g ib i o n a d a h e rh a ng i b i r d i kk a t gö st e rm ed iğ i m b i r o d ay a e sr ar ı n v e g üz e ll iğ i n b ö yl e z orl a g i rm es in i n b en i n e kadar huzursuz ettiğini anlatmam mümkün değildir. Alışkanl ığ ı n u y u şt ur uc u e tk is i ort ad a n k a lk ı nc a, s o n d er ec e hüz ü nl ü faaliyetlere girişiyor, yani düşünmeye, hissetmeye koyuluyord u m. K u ll an ım ı b en i m i ç i n n er ed e ys e i çg üd üs e l h al e g e lm i ş ol a n, s a nk i b e n ç ev i rm ed e n, k e nd i k e nd in e ç al ış ıyormu ş h i ss i ve ren ve bu yüz den de be nim gö züm de dün ya nın di ğer bü tün ka pı tok mak la rın dan fark lı olan oda mın ka pı tok ma ğı, bir de b ak ıyord u m, G olo y a a ur a i şl ev i gör üyord u. A kş a m y em eğ in i n ha zır ol du ğu nu ha ber ve ren zil ça lar çal maz, Go lo yu ve Ma vi S ak a l ı h i ç b i lm ey e n, b un a k a rş ıl ı k a nn e ml e b ab am a v e s ığ ı r haşlamasına aşina olan iri avizenin mutat ışığını yaydığı yem e k o d as ın a k oş uyor, B r ab a n t l ı G en ov ev a n ı n b a h ts ı zl ı kl ar ı yü zün den be nim için da ha da de ğer li ha le gel miş olan anne

SWANN LARIN TARAFI 15 m i n k oll ar ın a a t ıyord u m k e nd im i ; b u a r ad a G olo nu n i şl ed iğ i s u çl a r, b en i m k e nd i v i cd an ım ı d ah a b i r t it i zl i kl e i nc el em em e sebep oluyordu. Akşam yemeğinden az sonra, annem, hava güzelse bahçed e, k öt ü ys e h e rk es i n ç ek i ld iğ i k üç ü k s al o nd a k al ı p ö t ek il e rl e sohbet ederken, ben annemden ayrılmak zorundaydım maale sef. Kö tü ha va lar da her kes içe ri gi rer, bir tek b üy ük a nn e m d ış ar ıd a k al ı rd ı, ç ü nk ü b üy ük a nn e m, s a yf iy ed e e v i n i ç in e t ık ı lm ay ı g ün a h a dd ed e r, ç o k y a ğm u rl u g ü nl e rd e d ış ar ıd a d u rm am a i z i n v e rm ey i p b en i k it a p o k um ay a o d am a g ö n d e rd iğ i i ç i n b ab a ml a s ür e kl i t a rt ış ı rd ı. Ç oc uğ u g ü rb ü z v e e n e rj i k h al e g et i rm en i n y ol u b u d eğ i l d e rd i h üz ü nl e, ü st el i k bu yavrucağın hem bedenini, hem de iradesini güçlendirm es i g er ek iy o r. B ab a m o m u z s i lk i p b ar om e tr ey i i nc el e rd i, ç ü nk ü m et eo r ol oj id e n h o şl an ı rd ı ; b ab am ı r ah a ts ı z e tm em e k için gürültü yapmamaya çalışan annemse, şefkatli bir saygıyla ona ba kar, ama b ab am ı n ü st ü nl ü kl er in i n e sr ar ın a n üf u z e tm e k i st em ed iğ i nd e n, b u b ak ı şl ar ı ç o k d a f a zl a u z a tm a zd ı. O ys a b üy ük a nn em i, h e r h av ad a, h a t t a y a ğm ur u n b a rd a kt a n boşanırcasına yağdığı, Françoise ın kıymetli hasır koltuklar ı ı sl a nm as ı nl a r d iy e a l el ac el e i ç er i a ld ığ ı z am a nl a rd a b il e, yağmurun dövdüğü bomboş bahçede, alnı rüzgârın ve yağm ur u n s a ğl ı kl ı e tk is in e i y ic e a ç ı k o l s u n d iy e d ağ ı lm ı ş a k s a çl ar ın ı g er iy e a t a rk e n g ö rm e k m ü mk ü nd ü. N ih ay e t b i r n ef e s a l ab il iy or u z! d iy er e k b ab am ı n s ab a ht a n b er i h av a d üz el ec e k m i d iy e s o rd uğ u, t ab ia t d u yg us u nd a n y o ks u n y en i b a hç ıv an ı n b üy ük a nn em i n z e vk in e g ör e f a zl as ı yl a s im e tr i k o l ar a k d üz e nl ed iğ i i k i y an ı a ğ a çl ı, ı sl a k y o ll a rd a h ey ec a nl ı, kesik kesik, küçük adımlarla ilerlerdi ; yürüyüş ritmini belirl ey e n ş e y, k oy u m o r r e n kl i e t eğ in i b a şt a n a ş ağ ı l ek el ey i p h e r yağmurdan sonra oda hizmetçisini umutsuzluğa düşüren çam u rd a n k or u nm a k g ib i a sl a a kl ın a g e lm ey e n b i r k a yg ı d eğ i l d i k a t i y e n, f ı rt ın a s a rh o şl uğ un u n, s a ğl ı kl ı y aş am an ı n ö n em in i n, b en i m a pt a lc a e ğ it im im i n v e b a hç ed ek i s im e tr in i n r uh u nd a yarattığı çeşitli çalkantılardı. B üy ük a nn em i n b u b a hç e t u rl ar ı a kş a m y em eğ i nd e n s o nr a g e rç e kl e şt iğ i nd e, b i r t e k ş e y o nu i ç er i g i rm ey e i kn a e d e rd i ; o

16 KAYIP ZAMANIN İZİNDE da dönüp dolaşıp, düzenli aralıklarla, bir böcek gibi, içkil er i n o y u n m as as ın ı n ü z er in e d iz i lm i ş old uğ u k üç ü k s alonu a yd ı nl at a n ı ş ı kl ar ı n k a rş ıs ın a g e ld iğ i a nl ar ı n b ir i nd e büy ü kh al am ı n, k e nd is in e, B a th i ld e! G e l d e k oc an ı n k o ny a k i çm es in e e ng e l o l! d iy e s e sl e nm es i yd i. B üy ü kh al a m, büy ük a nn em i k ı zd ı rm a k i ç i n ( b üy ük a nn e m b ab am ı n a il es in e ö yl es in e f a r kl ı b i r z i hn iy e t g et i rm i şt i k i, h e rk e s o n a t ak ıl ı r, ü st ün e v ar ı rd ı), i çk i i çm es i y as a k ol a n b üy ü kb ab am a b i rk a ç y ud u m i ç ir i rd i g e rç e kt e n d e. Z av a ll ı b üy ük a nn e m i ç er i g ir e r, konyağın tadına bakmaması için kocasına hararetle yalvarırdı; b üy ü kb ab a m k ız a r, h e r ş ey e r a ğm e n b i r y ud u m k o ny ağ ın ı içer, b üy ük a nn e m d e ü zg ü n, c es ar et i k ır ı lm ı ş b i r h a ld e, a m a y in e d e g ül ü ms ey er e k b a hç ey e dön e rd i, ç ü nk ü s o n d er ec e alçakgönüllü, şefkat dolu bir insandı ve başkalarına beslediğ i s e vg i yl e k e nd i ş a hs ın a, k e nd i a c ıl ar ı n a k a rş ı a ld ır ı şs ı zl ığ ı, d ai m a b ak ı şl ar ı nd a b i r t eb e ss ü md e t opl an ı rd ı ; b u t eb e ss ü m, ç oğ u i ns an ı n ç e hr es i nd e gör ül en i n t e rs in e, s ad ec e k e nd is in e yön el e n b i r a l a y i ç er i r, b i zl er e i s e, s e vd i kl er in e a nc a k t u tk u yl a v e okş ay ar a k b ak ab il e n gö zl er i nd e n b i r öp üc ü k yoll a rd ı a d et a. B üy ü kh al am ı n k e nd is in e ç e kt i rd iğ i b u i şk e nc e, d ah a b a şt a n mağ lup olan büyükannemin büyükbabamın elinden içki kad eh in i a lm a k i ç i n gö st e rd iğ i n af il e ç ab a, b o ş y er e y ak ar ı şl ar ı v e ç ar es i zl iğ i, z am a n i ç i nd e görm ey e a l ı şt ığ ım ı z, h a t t a g ül er e k b ak ı p k e nd i k e nd im iz i i şk e nc e olm ad ı kl ar ın a i kn a e tm e k i ç i n k ar a rl ıl ı kl a, n eş e yl e i şk e nc ec in i n t ar af ın ı t u tt uğ umu z ol a y l a rd a nd ı ; o z am a nl a r b en i ö yl es in e d e hş et e d üş ür ü rl e rd i k i, b üy ü kh al am ı dö vm e k i st e rd i m. A m a d ah a, B a th i ld e! G e l d e k oc an ı n k o ny a k i çm es in e e ng e l ol! s ö zl er in i i ş i tt iğ i m a nd a alçaklık bakımından yetişkin bir erkeğe dönüşüverir, hepimiz i n b üy üd üğ ümü z z am a n, k a rş ım ı zd a a c ıl a r v e a d al e ts i zl i kl e r görd üğ ümü z z am a n y a pt ığ ım ı z ş ey i y ap a rd ı m : B u nl ar ı görm e k i st em e zd i m ; h ı çk ır a h ı çk ır a a ğl ay ar a k e v i n e n t ep es in e, d am ı n hemen altında, çalışma odasının yanındaki süsen kokulu küçük odaya çıkardım ; ayrıca dışarıdaki duvarın taşları arasınd a n f ı şk ı rm ı ş y ab an i f r e nk üz ümünü n, a r al ı k p e nc er ed e n i ç er i uzanmış çiçekli bir dalı da rayihasını yayardı bu odaya. Günd ü zl er i p e nc er es i nd e n R ou ss ai nv i ll e- l e- P i n k al es in i n b u r çl ar ı

SWANN LARIN TARAFI 17 bile görünen, aslında daha belirli ve bayağı bir kullanım amac ı yl a y ap ı lm ı ş ol a n, k u şk us u z k il i tl em em e i z i n v er il e n t e k o d a old uğ u nd a n, u z u n z am a n b oy u nc a, dok unu lm a z b i r y a ln ı zl ı k gerektiren bütün faaliyetlerimde, yani okuma, tahayyül, ağl am a v e t e ns e ll i k i ç i n b i r s ığ ın a k gör ev i y a pt ı b an a. H e yh a t! Bitmez tükenmez öğle sonrası ve akşam yürüyüşleri sırasında, b üy ük a nn em i n y a ş dönümü yl e b i rl i kt e, t ı pk ı s o nb ah a rd a s ür ü lmü ş t opr a kl a r g ib i n er ed e ys e m or b i r r e ng e dönü şmü ş olan, dışarı çıkarken takıp hafifçe yukarı kaldırdığı tülle ort ad a n i k iy e b öl ü nmü ş, ü z e rl er i nd e d ai m a y a s oğ u kt a n y a d a hüz ü nl ü b i r d üş ü nc ed e n k a yn a kl an a n i r ad e d ış ı gö zy a şl ar ın ı n kurumakta olduğu, çizgi çizgi, esmer yanaklarını, hafifçe yan a e ğ il er e k göky üz ün e ç e vr i lm i ş ol a n o g üz e l y üz ünü dönüp dol aş ı p ö nümü zd e n g eç e rk e n görd üğ ümü zd e, k e nd is in i ü z e n, kaygılandıran şeyin kocasının perhize aykırı ufak tefek kaç am a kl ar ı nd a n ç ok, b en i m i r ad es i zl iğ i m, s a ğl ı ks ı zl ığ ı m v e b u nl ar ı n i st i kb al im e d üş ü rd üğ ü gölg e old uğ unu b i lm iyord u m. Yatmak üzere yukarı çıkarken, tek tesellim, ben yatağa gird iğ i md e a nn em i n b en i öpm ey e g el ec eğ in i b i lm e kt i. A m a b u iyi ge ce ler öpü cü ğü o ka dar kı sa sü rer, an nem o ka dar ça buk a ş ağ ı i n e rd i k i, o nu n y uk ar ı ç ık ış ın ı, s o nr a d a m in i k h as ı r örg ü k ordo nl u, m av i mu sl i nd e n b a hç e e lb is es in i n ç i f t k ap ıl ı k or idord ak i h ış ı lt ıs ın ı i ş i tt iğ i m a n, b en i m i ç i n ı st ır a p dol u b i r a nd ı. K e nd i nd e n s o nr a g el ec e k ol a n â n ı, an ne min ya nım dan ayrılıp tekrar aşağıya ineceği ânı haber verirdi bana. Bu yüzden de, o ka dar sev di ğim bu iyi ge ce ler öpü cü ğü nün müm kün old uğ u nc a g e ç g e rç e kl e şm es in i, a nn em i n h enü z g e lm em i ş old uğ u r ah a t s ür en i n u z am as ın ı i st e r h al e g el i rd i m. B az e n, annem beni öptükten sonra odadan çıkmak üzere kapıyı açtığın da, onu ça ğır mak, bir öpü cük da ha ver de mek is ter dim, a m a y üz ünü n d e rh a l a s ıl ac ağ ın ı b il i rd i m, ç ü nk ü an ne min yukarıya beni öpmeye çıkarak, bana bu huzur öpücüğünü get ir er e k ü z ü nt üm e v e s ık ı nt ım a v e rd iğ i t av i z, b u m er as i ml er i s a çm a b ul a n b ab am ı k ı zd ır ıyord u ; a nn e m d e, k ap ın ı n e ş iğ in e v a rm ı şk e n f a zl ad a n b i r öp üc ü k i st em ey i a l ı şk a nl ı k e d i nm em e izin ver mek şöy le dur sun, bu iyi ge ce ler öpü cük le rin den, bu ihtiyaçtan, alışkanlıktan toptan kurtulmamı istiyordu. Anne

18 KAYIP ZAMANIN İZİNDE mi kız gın gör mek se, da ha bir sa ni ye ön ce, eğilerek yüzünü yatağıma yaklaştırdığında, sanki ben dudaklarımla onun gerçek varlığını ve uykuya dalabilme gücünü çekip alabileyim diye, K omü nyo n a y in i nd e k u ts a nm ı ş e km eğ i u z at ı r c a s ı n a b a n a sunduğu o sevecen çehresinde bul du ğum hu zu ru ta ma men k aç ır ı rd ı. Y in e d e, a nn em i n a sl ı nd a o d a md a p e k k ıs a b i r s ür e k a ld ığ ı b u a kş a ml a r, y em eğ e m is af ir im i z old uğ u i ç i n y uk ar ıy a, bana iyi geceler dilemeye çıkmadığı akşamlarla karşılaştırıld ığ ı nd a ç ok h o ş s ay ıl ı rd ı. M is af i rl e r, k ıs a s ür el iğ in e c iv a rd a b ul un a n b i rk a ç y ab a nc ın ı n d ış ı nd a, C o m br a y d ek i e v im iz e g el e n t e k k iş i s ay ıl ab il ec e k M. Sw a n n l a s ın ı rl ı yd ı g en e ld e ; komşumuz olan M. Swann bazen akşam yemeğine (o uyguns u z e vl il iğ i y a pt ığ ı nd a n b er i, an nem le b ab a m k ar ıs ın ı m is af i r e tm e k i st em ed i kl er i nd e n, y em eğ e d ah a s e yr e k g el i r olmu şt u), b az e n d e y em e kt e n s o nr a h ab e rs i z g el i rd i. E v i n ö nü nd ek i u l u kestane ağacının altında, demir masanın etrafında oturduğumu z a kş a ml a r, b a hç en i n g ir iş i nd e n, z il i ç a lm ad a n g ir e n e v halkından birinin harekete geçirdiği, madeni, susmak bilmeyen, ürpertici gürültüsüyle geleni sağır eden, yaygaracı çıngır ağ ı d eğ i l d e, y ab a nc ıl ar ı n ç a ld ığ ı z il i n u t a ng a ç, o v a l, y a ld ı zl ı ç i ft e ç ı nl am as ın ı d u yd uğ umu zd a, h e rk e s d e rh a l, M is af i r m i, k i m a c ab a? d iy e s or a rd ı, o ys a g el en i n M. Swann dan baş ka sı olamayacağını pekâlâ bilirdik ; büyükhalam, davranışı sözler in e t e r s d ü şm es i n d iy e y ü ks e k s e sl e, doğ a l olm as ın a g a yr e t e tt iğ i b i r t o nd a k onuş ar a k, a r am ı zd a f ıs ı ld a şm am am ız ı, g el e n in san için bu nun son dere ce tat sı z oldu ğu nu, hak kın da duym am as ı g er ek e n ş e yl e r k on u şt uğ um uz u z a nn ed eb il ec eğ in i s ö yl e rd i ; k eş i f k ol u ol ar a k k ap ıy a gö nd er il e n b üy ük a nn e m h e m f a zl ad a n b i r b a hç e t ur u y a pm as ın a b ah an e ç ı kt ığ ı i ç i n h e r z am a n s ev in i r, h e m d e b u f ı rs a tt a n f a yd al an ı p, o ğl unu n, b e rb er i n i y ic e y ap ı şt ı rd ığ ı s a çl ar ın ı p a rm a kl ar ı yl a k ab a rt a n bir a nn e g ib i, yold a n g eç e rk e n g ü ll er e b ir a z ols u n doğ a ll ı k k az a nd ır ab i lm e k i ç i n, f id a nl ar ı d i k t ut a n s ır ı kl a rd a n b i rk aç ın ı gizlice yerinden sökerdi. Hepimiz, sanki çok sayıda muhtemel saldırgandan kuşkulanabilirmişiz gibi, büyükannemin düşman hakkında getirec eğ i h ab er i b e kl e rd i k k ıp ı rd am ad a n ; a z s o nr a b üy ü kb ab a m,

SWANN LARIN TARAFI 19 Swann ın se si bu, ta nı dım der di. Ger çek ten de ken di si ni ancak se sin den ta nır, ke mer li bir bur na, ye şil göz le re ve Bres sant t a rz ı nd a t ar a nm ı ş, k ız ıl a ç al a n s ar ı s a çl a rl a ç e vr il i g en i ş b i r a ln a s ah ip ç e hr es in i p e k s eç em e zd i k, ç ü nk ü s i vr is in e kl e rd e n k or u nm a k i ç i n b a hç e d e mü mk ü n old uğ u nc a a z ı ş ı k y ak ıl ı rd ı ; b e n, b e ll i e tm ed e n, ş ur upl ar ı g et i rm el er in i s ö yl em e k i ç i n i ç er i ye giderdim ; büyükannem şurupların sadece misafir olduğund a i kr a m e d il e n, i st i sn a i b i r ş e ym i ş g ib i gör ü nm em es in i d ah a kibarca bulduğundan, buna çok önem verirdi. M. Swann, büy ü kb ab a md a n ç ok d ah a g e n ç olm a kl a b i rl i kt e, k e nd is i yl e ç ok s am im i yd i ; h ay a tt a yk e n b üy ü kb ab am ı n e n y ak ı n do s tl ar ı nd a n b ir i ol a n b ab as ın ı n b az e n b i r h i ç y üz ü nd e n c o şk ul ar ı s e kt ey e u ğr ay a n, d üş ü nc el er in i n yönü d eğ iş e n, ü st ü n n it el i kl i, a m a g ar ip b i r a d a m old uğ u s ö yl en i rd i. B üy ü kb ab a m s o fr ad a s ı k sık, b ab a Sw a n n ı n g ec e g ü nd ü z b aş ı nd a b e kl ed iğ i k ar ıs ın ı n ölümünden sonraki tutumuna ilişkin, hiç değişmeyen anekdo tl a r a nl at ı rd ı. A rk ad aş ın ı u z u n z am a nd ı r görm em i ş ol a n b üy ü kb ab a m, Sw a n n l ar ı n C o m br a y y ak ın ı nd ak i k ö şk ün e, o nu görm ey e k o şmu ş, n aa ş ı n t ab ut a k onuş un a ş ah i t olm as ın ı i st em ed iğ i, gö zy a şl ar ı i ç i nd ek i M. Swann ı bir sü re li ği ne ölü o d as ı nd a n ç ık a rm ay ı b aş a rm ı ş. H af i f g ün e şl i b a hç ed e k üç ü k b i r y ür üy üş e ç ı km ı şl a r. M. Sw a n n, a ns ız ı n, b üy ü kb ab am ı n koluna girerek haykırmış : Ah! Kadim dostum, bu güzel hava da si zin le do laş mak ne bü yük mut lu luk! Bü tün bu ağaç lar, akdikenler, takdirinizi hiç belirtmediğiniz gölüm, bütün bunlar güzel gel mi yor mu si ze? Yü zü nüz den dü şen bin par ça. Şu tatlı esintiyi hissediyor musunuz? Oh! Kim ne derse desin, hay at ı n g üz e l y a nl ar ı d a v a r, s e vg il i A m éd é e! S o nr a b i rd e nb ir e, ölmü ş ol a n k ar ıs ın ı h at ı rl am ı ş v e h e rh a ld e b ö yl e b i r a nd a b i r mu tl ul u k h i ss in e n as ı l k ap ı ld ığ ın ı a nl am ay a ç al ı şm an ı n f a zl a ç e tr ef i l b i r i ş ol ac ağ ın ı d üş ü nmü ş ol ac a k k i, a kl ın a z or b i r s or u takıldığında daima yaptığı gibi, eliyle alnını sıvazlayıp gözler in i o v u şt ur ar a k k el eb e k gö zl üğ ünü n c a ml ar ın ı t em i zl em e kl e y et i nm i ş. B unu nl a b i rl i kt e, k ar ıs ın ı n öl ümünü n ü z ü nt üs ünü b i r t ü rl ü a tl at am am ı ş, a m a b u t ar i ht e n öl ümün e k ad a r g eç e n iki yıl bo yun ca b üy ü kb ab am a, N e t uh a f, z av a ll ı k ar ım ı ç ok sık düşünüyorum, ama her seferinde azar azar düşünebiliyo

20 KAYIP ZAMANIN İZİNDE rum an cak der miş. Rah met li Swann ın de yi şiy le, sık sık, ama her se fe rin de azar azar, b üy ü kb ab am ı n e n s e vd iğ i i f ad el e rd e n biri haline gelmişti ve çok çeşitli şeylerle ilgili olarak bu ifadey i k u ll an ı rd ı. B an a k a ls a, Sw a n n ı n b ab as ın ı b i r c an av a r ol ar a k gör ü rd ü m, a m a y a rg ıs ın a d ah a ç ok g üv e nd iğ i m v e b en i m i ç i n m a hk em e k ar ar ı n it el iğ i nd ek i hük ü ml er i yl e i l er id e m a hk û m e tm e e ğ il im i nd e ol ac ağ ı m h at al ar ı a ff e tm em i s a ğl ay ac a k ol a n bü yükba bam, Hiç olur mu! Melek gi bi adam dı! de miş ti. O ğl u M. Swann, özel lik le ev len me den ön ce, uzun yıl lar boyunca Combray de kendilerini sık sık ziyaret ettiği halde, büy ü kh al a m, b üy ük a nn e m v e b üy ü kb ab a m, M. Sw a n n ı n k at iy e n v a kt i yl e a il es in i n gör ü şt üğ ü ç e vr ed e y aş am ad ığ ın ı v e e v im i zd e Sw a n n s oy ad ı s ay es i nd e a d et a k i ml iğ i g i zl en e n b u a d am ı n a sl ı nd a J o ck e y K ul üb ü nü n e n s e çk i n ü y el er i nd e n b ir i, P ar i s Kon tu nun ve Gal ler Pren si nin en aziz dos tu, Sa int-ger ma in muh it i y ü ks e k s o sy et es in i n e l ü st ü nd e t u tt uğ u b i r k iş i old uğ u nu b i lm ed e n ü nl ü b i r s oy g u nc uy u b ar ı nd ır a n n amu sl u o t e lc i lerin yüzde yüz masumiyetiyle akıllarından bile geçirmediler. Swann ın sürdüğü bu parlak yüksek sosyete hayatı konus u nd ak i c eh al et im i z, k ı sm e n ölç ül ü v e k et u m k iş il iğ i nd e n kaynaklanıyordu şüphesiz, ama kısmen de, o dönemde burj uv al ar ı n t opl umu h e rk es i n doğ umu nd a n i t ib ar e n k e nd in i a il es in i n m e vk is i n e y e rl e şm i ş b u ld uğ u v e i st i sn a i b i r m e sl e k h ay at ın ı n y a d a b e kl e nm ed i k b i r e vl il iğ i n s a ğl ad ığ ı f ı rs a tl a r olm ad ı kç a b u m e vk id e n d ah a ü s t d üz e yd e b i r k a st a nüf u z e d e mediği, kapalı kastlardan oluşan bir tür Hindistan gibi tasavv u r e tm el er in i n s onuc u yd u. B ab a Sw a n n s a rr a ft ı ; o ğ u l Sw a n n d a, h ay at ı b oy u nc a, s e rv e tl er i n, t ı pk ı b el i rl i b i r v e rg i mük e ll e f leri kategorisindeki gibi, belli gelir düzeyleri arasında oynadığ ı b i r k a st ı n ü y es i olm a k d ur umu nd a yd ı. B ab as ın ı n k i ml e rl e gör ü şt üğ ü b il i nd iğ i nd e n, k e nd is in i n d e k i ml e rl e gör ü şt üğ ü, kimlerle ilişki kurmak durumunda olduğu belliydi. Başkalarıyla düşüp kalkıyorsa, bunlar delikanlılık ilişkileriydi ve bab a ml a r g ib i e sk i a il e a hb a pl ar ı b u i l i şk il er i görm e zd e n g el iyor, M. Swann yetim kaldığından beri, büyük bir sadakatle ziyaret im iz e g e lm ey e d ev a m e tt iğ i nd e n, b u k onud a ö z e l b i r h o şgör ü gösteriyorlardı ; ama bizim tanımadığımız bu dostlarının, ya

SWANN LARIN TARAFI 21 n ım ı zd a yk e n r a s tl as a, s el a m v e rm ey e u t an ac ağ ı t ü rd e n k iş il e r old u kl ar ın a b a hs e g ir eb il i rd i k. Sw a n n a i ll e d e a il es i yl e e ş i t k onu md ak i d iğ e r s a rr a f e vl a tl ar ı a r as ı nd a, ş a hs i b i r t opl u ms a l k a ts ay ı b iç i lm e k i st e ns e, b u k a ts ay ı b ir a z d üş ü k ol u rd u, ç ü nk ü çok sade bir insan olduğu ve antika eşyalara, resme, öteden ber i a ş ır ı b i r d ü şk ü nl ü k s e rg il ed iğ i i ç i n, a rt ı k k ol e ks iyo nl ar ın ı yığ dı ğı es ki bir ko nak ta otu ru yor du, ne var ki, b üy ük a nn em i n g id ip görm ey i ç ok i st ed iğ i b u k on a k, b üy ü kh al am ı n o t u rm ay ı yüzkarası saydığı bir semt olan Orléans Rıhtımı nda bulunuyor du. Ba ri bu ko nu da uz man mı sı nız? Si zin iyi li ği niz için s or uyor u m ; s at ıc ıl a r s iz e s a ht e r es i ml e r k ak al ıyord u r mu tl ak a d e rd i b üy ü kh al a m Sw a n n a ; Sw a n n ı n a sl ı nd a h i çb i r k o nud a söz sahibi olmadığını düşünür, sohbet sırasında ciddi konul a rd a n k aç ın a n, s ad ec e e n k üç ü k a yr ı nt ıl ar ın ı b il e a tl am ad a n y em e k t ar i fl er i v e rd iğ i nd e d eğ i l, b üy ük a nn em i n k ı z k a rd e şl er i s an a t k onul ar ın a d eğ i nd iğ i nd e d e i nc el i kt e n t am am e n u z a k b i r k es i nl i k m er ak ı s e rg il ey e n Sw a n n a e nt el e kt üe l a ç ıd a n d a ols a, f a zl a d eğ e r v e rm e zd i. B üy ük a nn em i n k ı z k a rd e şl er i k e nd is in i bir resim konusundaki fikirlerini söylemeye, takdirini belirtm ey e z orl ad ı kl ar ı nd a, Sw a n n n er ed e ys e k ır ıc ı s ay ıl ab il ec e k b i r s u sk u nl uğ a gömül ü r, b u n a k a rş ıl ı k, r e sm i n h a ng i müz ed e b u l u nd uğ u v ey a h a ng i t ar i ht e y ap ı ld ığ ı k onus u nd a s omu t b i r bilgi verebiliyorsa, açığını kapatırdı. Yine de her ziyaretinde bizim tanıdığımız insanlarla, Combray nin eczacısıyla, aşçımızl a, a r ab ac ım ı zl a i lg il i, b aş ı nd a n y ak ı n z am a nd a g e çm i ş y en i b i r olayı anlatıp bizi eğlendirmekle yetinirdi genellikle. Bu hikây el e r b üy ü kh al am ı g ü ld ür ü rd ü e lb e tt e, a m a Sw a n n ı n a nl a tt ığ ı ol a yl a rd a d ai m a k e nd in e y ak ı şt ı rd ığ ı g ül ü n ç r ol y üz ü nd e n m i, esprili anlatımından ötürü mü güldüğünü pek bilmez, Haki ka ten bir âlem siniz Mon sieur Swann der di. B üy ü kh al a m ailemizin biraz bayağı sayılabilecek tek ferdi olduğundan, yab a nc ıl ar ı n y an ı nd a Sw a n n d a n s ö z a ç ıl ı nc a, i st es e H au s sm a n n B u lv ar ı n d a v ey a O p ér a C a dd es i n d e o t ur ab il ec eğ in i, b ab as ı M. Swann dan ken di si ne en az dört beş mil yon luk bir mi ras kal dığ ın ı, a m a b ö yl e t uh a f b i r h ev es e k ap ı lm ı ş old uğ unu b el i r tm ey i ihmal etmezdi. Bu tuhaf hevesin insanlara o kadar eğlencel i g e ld iğ in i d üş ünü rd ü k i, M. Sw a n n y ı lb a şl ar ı nd a b i r k ut u

22 KAYIP ZAMANIN İZİNDE k e st an e ş ek er i yl e P ar i s t ek i e v in e z iy ar et e g e ld iğ i nd e, b a şk a m is af ir i v a rs a, mu tl ak a, S ö yl ey i n b ak al ı m M o ns ie u r Sw a n n, Lyo n a g id e rk e n t r en i k aç ı rm ay ac ağ ın ı zd a n e m i n olm a k i ç i n h âl â Ş ar a p D ep os u nu n y ak ın ı nd a m ı o t ur uyors unu z? d e rd i. A rd ı nd a n d a k el eb e k gö zl üğ ünü n ü z er i nd e n, gö z u c u yl a ö t ek i konuklara bakardı. Ama oğul Swann sıfatıyla, burjuvazinin kaymak tabakas ı n ı n, P ar i s i n e n s a yg ıd eğ e r n ot e rl er in i n, d av a v ek i ll er in i n evlerinde ağırlanma hakkına pekâlâ sahip olan (ve bu ayrıca lı ğı bi raz boş la yan) bu Swann ın, ade ta giz li, bam baş ka bir h ay at ı old uğ unu, P ar i s t e, y a tm ay a e v in e g i tt iğ in i s ö yl ey er e k b i zd e n ç ı kt ığ ı nd a k öş ey i dön e r dö nm e z yol unu d eğ i şt ir ip o güne dek hiçbir sarrafın veya sarraf ortağının uzaktan yakınd a n görm ed iğ i b i r s alon a g i tt iğ i n i b üy ü kh al am a s ö yl es el e r, b üy ü kh al am k u l a k l a r ı n a i n a n a m a z d ı ; A r i st aio s l a a rk ad a şl ı k etmek, Aristaios un kendisiyle sohbet ettikten sonra, (Vergilius un anlattığına göre coşkuyla karşılandığı) Thetis in krall ığ ın a, öl ü ml ü gö zl er i n gör em ed iğ i b i r â l em e d a lm as ı d a h a kültürlü bir hanıma ne kadar şaşırtıcı gelirse, büyükhalam da o kadar şaşırırdı; büyükhalamın aklına gelmesi daha muhtemel bir ben zet me ya pa cak olur sak, bu du ru mu, (Comb ray de ki p a st a t ab a kl ar ım ı zd a r es i ml er in i görd üğ ü) A l i B ab a n ı n k e nd i e v in e a kş a m y em eğ in e g e lm es i, s o nr a d a, t e k b aş ın a k al ı nc a, a k l a g e lm ed i k h az in el er i b ar ı nd ır a n gö z k am a şt ır ıc ı m ağ ar ay a girmesi kadar olağanüstü bulurdu. Swann bir gün Paris te, akşam yemeğinden sonra ziyaretimize geldiğinde, frak giymiş olduğu için özür dilemiş, Franç o i s e, o g i tt i kt e n s o nr a, a r ab ac ıd a n, Sw a n n ı n b i r pr e ns es i n e v i nd e a kş a m y em eğ i y ed iğ in i ö ğr e nd iğ in i s ö yl ey i nc e, b üy ü k halam başını örgüsünden kaldırmadan omuz silkip Evet, kib a r f ah iş el e r â l em i nd e n b i r pr e ns es i n e v i nd e! d iy e s er i nk a nl ı bir alaycılıkla cevap vermişti. Bu yüz den de, b üy ü kh al a m Sw a n n a old u kç a k ab a d a v r an ı rd ı. B iz i m d av e tl er im iz i Sw a n n ı n b i r l üt u f k ab u l e tm es i g er e kt iğ in i d üş ü nd üğ ü nd e n, y a z m e vs im i nd e z iy ar et im iz e mutlaka bahçesinden toplanmış bir sepet dolusu şeftaliyle vey a a hud ud u yl a g e lm es in i, h e r İ t a ly a s ey ah at i nd e n b ana sa nat şaheserlerinin fotoğraflarını getirmesini çok doğal bulurdu.