Benzer belgeler

Difüz interstisyel akciğer hastalıklarında tedavi

Sarkoidoz Olgusunun Yönetimi. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir

Olgu Tartışması Kronik HP. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

Olgu sunumu. Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast.

DR.ENVER YALNIZ İZMİR DR. SUAT SEREN GÖĞÜS HASTALIKLARI VE CERRAHİSİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

SARKOİDOZ lu hasta yönetimi

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD

İntertisyel pnömonilere patolojik yaklaşım. Dr Büge Öz İstanbul Üniversitesi, Cerrahpasa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

İnterstisyel hastalıklar. klarında klinik değerlendirme. erlendirme

YAYGIN DANSİTE ININ BT İLE AYIRICI TANISI. Dr. Çetin Atasoy

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

NEFROTİK SENDROM. INTERN DR. H.RUMEYSA DAĞ Eylül 2013

ENFEKSİYON SEKELLERİ

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

İNVAZİV PULMONER ASPERJİLLOZ Dr. Münire Gökırmak. Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları A.D.

ENDOJEN POSTERİOR ÜVEİTLERDE MEDİKAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ DR ŞENGÜL ÖZDEK

ININ BT İLE AYIRICI TANISI

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

İnterstisyel Hastalığı aklaşım

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?

İdiyopatik pulmoner fibrozis (IPF, UIP) (2,3) 50 yaşından büyük ve daha çok erkek hastalar. Periferal retiküler opasiteler (özellikle akciğerlerin pos

Difüz interstisyel akciğer hastalıklarına yaklaşım Restriktif solunum fonksiyon bozukluğu, difüzyon kapasitesinde (DLCO) düşüş, istirahat veya eforla

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 4 GÖĞÜS HASTALIKLARI STAJ TANITIM REHBERİ

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

IPF Tedavisinde Güncel Durum. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

İnterstisyel akciğer hastalığının tanısında VATS: Beş olgu sunumu

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Temel SFT Yorumlama. Prof. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ

İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARI

Düşük Doz Makrolid ile Tedavi Edilen İki Kriptojenik Organize Pnömoni Olgusu

Kronik HCV İnfeksiyonlarında Güncel Tedavi Yaklaşımları Dr. Kaya Süer

Kor Pulmonale hipertrofi dilatasyonu

NEFRİTİK SENDROMLAR. Dr.LATİFE ERDOĞAN Ekim 2013

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı


Kronik ürtikerde güncel tedaviler

Kriptojenik Organize Pnömoni (KOP) Songül Özyurt

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV

Ameliyat Riskinin Değerlendirilmesinde Akciğer Kapasitesi Akif Turna

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

Öksürük. Pınar Çelik

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

BÖLÜM İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARI

Vaxoral. Tekrarlayan bakteriyel solunum yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde 5. Şimdi. Zamanı. KOAH Kronik bronşit Sigara kullanımı

İĞER HASTALIKLARI ESKİŞ TIP FAKÜLTES

Bronşiyolitis Obliterans Organize Pnömoni: Olgu Sunumu

BEHÇET SENDROMU NDA GÖZ TUTULUMU VE TEDAVİSİ

REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

PULMONER HİPERTANSİYONUN. Prof Dr Sait Karakurt Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Ana Bilim Dalı

1/3 Üst Üst loblar AL süp. seg. 2/3 Alt. Gurney JW. Radiology 1988;167: Ventilasyon %30 Perfüzyon %5 Lenf akımı: TB,Sarkoidoz Silikoz, E.G.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.


Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

DOÇ. DR. GÜNAY ERTEM S. B. Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi

ÜRÜN BİLGİSİ. CLAVOMED FORTE 250 mg / 62,5 mg Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ. Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum ÜVEİT EL KİTABI

Dönem 3 Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri:

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ

ASTIM EPİDEMİYOLOJİ PATOFİZYOLOJİ HAVA YOLU OBSTRUKSİYONUN FİZYOLOJİK SONUÇLARI HAVA YOLU OBSTRUKSİYONUN FİZYOLOJİK SONUÇLARI

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde Febril Nötropenik Hasta Antifungal Tedavi Uygulama Prosedürü

Çocuklarda Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS) ve Tedavisi. Tolga F. Köroğlu Dokuz Eylül Üniversitesi

BİRİNCİ BASAMAKTA KORTİKOSTEROİD KULLANIMI. Dr. Gökhan Keser Reçete Günleri 19 Nisan 2012

Dr.Yıldız Yıldırmak Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi,İstanbul

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALARINDA EVDE SAĞLIK UYGULAMALARI

HBV Reaktivasyonunda Rehber Önerileri

Eğitim Yılı. Dönem V. Göğüs Hastalıkları. Staj Eğitim Programı

Sert Metal Akciğer Hastalığı

İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARI

Enfeksiyon Bakıs Ac ısı ile Biyolojik Ajan Kullanımı. Rehberler Es lig inde Hasta Yo netimi

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Türk Pediatrik Hematoloji Derneği (TPHD) Hemofilide Cerrahi Çalıştayı Uzlaşı Raporu

Temel Solunum Fonksiyon Testi Uygulamaları. Dr. Şermin BÖREKÇİ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı

VI. Ulusal Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Kongresi

Endobronşiyal Brakiterapi

İdiyopatik İnterstisyel Pnömonilerin Yeni Sınıflaması ve Klinik Özellikleri

Pulmoner Emboli Profilaksisi. Tanım. Giriş. Giriş Dr. Mustafa YILDIZ Fırat Üniversitesi Acil Tıp AD. Pulmoneremboli(PE):

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Serbest Çalışma / Akademik Danışma Görüşme Elektrokardiyografi Çekim Tekniği ve uygulama Nilüfer Ekşi Duran

Prof. Dr. Cengizhan Erdem Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı

Deomed Yay nc l k. Birinci bask Deomed, 2012.

Transkript:

DİFFÜZ İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARI TANISAL YAKLAŞIM Dr. Oya Kayacan Ankara Üniversitesi Diffüz interstisyel akciğer hastalıkları (DİAH), akciğer interstisyumunu tutan, bilinen veya bilinmeyen nedenlere bağlı gelişen, yaklaşık 150 hastalıktan oluşan heterojen bir hastalık grubudur. Akciğer interstisyumunu tuttuğu için İnterstisyel Akciğer Hastalıkları olarak adlandırılmasının yanı sıra son yıllarda diffüz bir tutulum olması nedeniyle DİAH olarak adlandırılmaktadır. Akciğer infeksiyonu veya malignitesi olmayan, immün sistemi normal bir olguda, efor dispnesi, öksürük, akciğer radyografisinde bilateral diffüz infiltratlar, restriktif solunum fonksiyon bozukluğu, diffüzyon kapasitesinde (DLCO) düşüş, istirahat veya eforla alveolo-arteryel gradientte (P A-a O 2 ) artış, histopatolojik olarak akciğerde fibrozis, inflamasyon, granülomatö değişiklikler veya eşlik eden sekonder vasküler değişikliklerin varlığında DİAH düşünülmelidir (1). DİAH nda alveol, kapiller endoteli veya alveol epitelinden kaynaklanan bir inflamasyon söz konusudur. Bu inflamasyon, DİAH nın temel patolojisini oluşturan alveolittir. Lenfositik, nötrofilik ve eozinofilik olmak üzere üç tip alveolit vardır. Bazı alveolitler bazı DİAH nda ön planda olmakla beraber birçok hastalıkta bunlar bir arada görülebilirler. ANAMNEZ Anamnezde dikkat edilecek bazı noktalar ayırıcı tanıda yararlı olabilir (2 ). Yaş, cinsiyet, sigara öyküsü, çevresel ve mesleki maruziyetler, ilaç kullanımı, soy geçmiş ve eski akciğer grafileri özellikle gözden geçirilmelidir. Sarkoidoz, bağ dokusu hastalıklarının akciğer tutulumu, eozinofilik granülom ve lenfanjioleyomiyomatozis daha çok genç erişkinlerde görülürken kronik eozinofilik pnömoni orta yaşlı kadınlarda, İPF 50 yaş ve sonrasında görülmektedir. Anamnezde ayrıca sigara öyküsü, mesleki ve çevresel maruziyetler, hemoptizi, tekrarlayan pnömotoraks ve sinüzit ve aile öyküsü dikkatle alınmalıdır. SEMPTOM VE FİZİK MUAYENE BULGULARI DİAH nda başlıca semptomlar dispne, öksürük, hemoptizi, hışıltılı solunum ve yan ağrısıdır (2, 3). Semptomların süresi ve tipi ayırıcı tanıda yol gösterebilir. DİAH nda fizik muayene bulguları tanı koydurmaz, ancak yönlendirici olabilir. İnspeksiyonda çomak parmağın görülmesi öncelikle İPF yi düşündürmelidir. IPF li olguların %40-70 inde çomak parmak bulunur. Benzer şekilde romatoid artritli olgularda da görülebilir. Skleroderma, sarkoidoz, hipersensitivite pnömonisi, Langerhans hücreli histiositozda ise nadirdir. Eritema nodozum gibi deri döküntüleri Sarkoidozun akut formunda ve tüberkülozda dikkati çeken bir bulgu olabilir. Oskültasyonda, özellikle akciğer tabanlarında, tüm inspiriumu dolduran ince nitelikli raller (Velcro rali veya selofan ral) başta IPF olmak üzere birçok DİAH nda duyulur (2, 3). Tükürük bezi büyümesi sarkoidoz ve lenfositik interstisyel pnömonide, lenfadenopati sarkoidoz, eozinofilik granülom ve neoplazmlarda saptanabilir. Sarkoidoz düşünlen olgularda, özellikle epitroklear lenf bezlerinin muayenesi unutulmamalıdır. İleri olgularda pulmoner hipertansiyon ve kronik kor pulmonaleye ait semptom ve bulgular da eklenebilir. LABORATUVAR BULGULARI Eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) artmıştır. Tam kan sayımında anemi, lökositoz veya lökopeni, trombositopeni ve eozinofili görülebilir. Ayrıca kanda çeşitli antikor, immün kompleks ve gamaglobulinler bakılabilir. Kan biyokimyasında değişiklikler görülebilir. Böbrek tutulumunda idrar bulguları da görülebilir. Akciğerlerde restriksiyona yol açan bu hastalıklar grubunda solunum fonksiyon testlerinde restriktif ve bazen obstrüktif değişiklikler, difüzyon kapasitesinde düşme, gaz alımveriminde bozulma saptanır.

RADYOLOJİK BULGULAR DİAH nda çeşitli radyolojik paternler görülebilir. P-A akciğer grafisinde sıklıkla lineer, retiküler, nodüler, retikülonodüler, konsolidasyon ve kistik değişiklikler izlenir. Son yıllarda DAH nda akciğer parankimindeki lezyonların paterni, dağılım yeri ve sıklığının ortaya konması için yüksek rezolüsyonlu (çözünürlüklü) bilgisayarlı tomografiye (YRBT) baş vurulmaktadır. Bu, aynı zamanda bir takip kriteri olarak da kullanılır. BRONKOSKOPİ Bronkoskopide görülebilecek çok fazla bir bulgu yoktur. Ancak sarkoidozun endobronşial tutulumunda pürtüklü mukoza görünümü oldukça tipiktir. Bronkoskopinin başlıca amacı materyal alarak histopatolojik tanıya gitmektir. Bronkoalveoler lavaj (BAL) ve transbronşial akciğer biyopsisi (TBAB) en önemli materyallerdir. Bronkoalveoler Lavaj (BAL) BAL akciğer parankim hastalığını güvenilir bir şekilde gösteren bir materyaldir. Alınan sıvı sitolojik, bakteriyolojik ve biyokimyasal çeşitli yöntemlerle incelenir. BAL incelemesine diferansiyel sitoloji ile başlanarak Aktif alveolit var mı? sorusuna yanıt aranmalıdır. Lenfositik, nötrofilik ve eozinofilik olmak üzere üç tip alveolit vardır. Alveolit tiplerinin birbiriyle örtüştüğü unutulmamalıdır. BAL incelemesi, alveoler dolum hastalıkları, infeksiyonlar ve maligniteler dışındaki DİAH nda kesin tanı vermez, ancak ortaya koyduğu alveolit tipiyle ayırıcı tanıda yol gösterici olur. Bundan sonraki aşamada, özellikle lenfositik alveolitlerde, lenfosit alt gruplarına bakılarak ayırıcı tanı yapılmalıdır. BAL hücrelerinin aktivite kriterleri immünsitolojik inceleme ile ortaya konur (4). BAL da diferansiyel sitolojik inceleme yapılmadan sadece immünsitolojik inceleme ile tanı konulamaz. Bronş Mukoza Biyopsisi Sarkoidoz mukozada lezyon yapabildiği için bu olgularda mukoza biyopsisi sonuç verebilir. Özellikle trakea, karina ve ana bronşlardan mukoza örneği alınabilir. Transbronşial Akciğer Biyopsisi (TBAB) Fiberoptik bronkoskopla akciğer parankiminden transbronşial akciğer biyopsisi (TBAB) almak mümkündür. TBAB, yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide patolojik görünen yerlerden alınır. Ancak bu bölgeler fibrozun yoğun olduğu yerler olduğundan buradan alınan TBAB tanı vermeyebilir. İnfiltratif görünümün burada yoğunlaştığı durumlar dışında orta lob ve linguladan TBAB almaktan kaçınılmalıdır. TBAB nin, görünen belirgin anormal bölgelere komşu, normal görünümlü yerlerden alınması daha uygundur. Toplam 2-4 örnek alınması tanı olasılığını arttıracaktır. Alınan örneklerin yeterli kabul edilebilmesi için alveol dokusu içermelidir. Bakteriyolojik inceleme Balgam ve bronkoskopik materyalin bakteriyolojik incelemesi unutulmamalıdır. Özellikle kronik milier tüberkülozlu olgularda yayma negatif bile olsa kültürde üreme görülebilir. CERRAHİ AKCİĞER BİYOPSİSİ (CAB) DİAH nda en güvenilir tanı yöntemi cerrahi akciğer biyopsisi (CAB)dir. Torakotomiyle açık akciğer biyopsisi (AAB) şeklinde veya torakoskopi eşliğinde akciğer biyopsisi (TEAB) yapılabilir. CAB nin endikasyonları 65 yaşın altında, tüm incelemelere karşın tanı konulamayan olgular ateş, kilo kaybı, hemoptizi varlığı ailede DİAH/İPF öyküsü olması tekrarlayan pnömotoraks öyküsü periferik vaskülit semptom ve bulguları açıklanamayan ekstrapulmoner bulgular açıklanamayan pulmoner hipertansiyon açıklanamayan kardiyomegali hızlı progresyon gösteren DİAH

uzun süre stabil kalan bir olguda yeni eklenen klinik ve radyolojik bulguların varlığı. Bazı olgulara ise klinik, fizyolojik ve radyolojik parametrelere bakılarak tanıya ulaşılabilir. CAB nin gerekmediği durumlar 65 yaş üzerindeki olgular İPF ye özgü ve stabil radyolojik görünüm efor dispnesini açıklayacak başka bir patolojinin bulunmaması kollagen vasküler hastalık varlığı tipik fizyolojik bozukluklar bulunması. İPF için, ATS ve ERS nin ortak uzlaşı raporlarına göre (5,6) bazı kriterlere göre tanı konabilir (Tablo). Tablo. İPF de tanı kriterleri 1. Major kriterler: a. İlaç toksisitesi, çevresel maruziyetler ve bağ dokusu hastalıkları gibi bilinen DİAH nedenleri ekarte edilmelidir. b. Restriktif solunum fonksiyon bozukluğu ve gaz alım veriminde bozulma. c. İki taraflı, bazallerde retiküler değişiklikler, YRBT de minimal buzlu cam görünümü. d. TBAB veya BAL da başka bir hastalık varlığının gösterilememesi. 2. Minor kriterler: a. Yaş > 50. b. Nedeni açıklanamayan, sinsi başlangıçlı efor dispnesi. c. Hastalık süresi > 3 ay. d. İki taraflı, bazallerde inspiratuar raller (Velcro ralleri). Dört major ve üç minor kriter tanı için yeterlidir. KAYNAKLAR: 1) Raghu G. Interstitial lung diseae: A clinical overview and general approach. In: Fishman AP ed. Fishman s Pulmonary Diseases and Disorders. 3rd edition. Mc Graw Hill, 1998: 1037-1053. 2) Talmadge E. King, jr. Approach to the patient with interstitial lung disease. In: Crapo JD, Glassroth J, Karlinsky JB, King TE,Jr. (Eds) Baum s Textbook of Pulmonary Diseases. 7th edition. Lippincott Williams and Wilkins. 2004; 455-468. 3) Glaspole I, Conron M, du Bois RM. Clinical features of diffuse parenchymal lung disease. In: Olivieri D, du Bois RM eds. Interstitial Lung Diseases. Eur Respir Monograph 2000; 5 (monograph 14): 1-14. 4) Teschler H, Costabel U. Lungenparenchymerkrankungen: Differenzierung mittels bronchoalveolaerer Lavage. In: Konietzko G, Costabel U, Müller K-M eds. Generalizierte Lungenparenchymerkrankungen. Steinkopff Verlag Darmstadt 1990: 48-74. 5) The Joint Satatement of the American Thoracic Society and The European Respiratory Society. Idiopathic Pulmonary Fibrosis: Diagnosis and Treatment. International Consensus Statement. Am J Respir Crit Care Med 2000; 161: 646-664.

6) du Bois RM, Wells AU. Cryptogenic fibrosing alveolitis/idiopathic pulmonary fibrosis. Eur Respir J 2001; 18: Suppl. 32, 43s-55s. DİFÜZ İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARINDA TEDAVİ Çeşitli etyolojilere bağlı gelişen ve akciğer parankimini tutan çeşitli hastalıklar Diffüz İnterstisyel Akciğer Hastalıkları (DİAH) adı altında toplanır. Çok çeşitli etyoloji ve patogeneze sahip bu hastalıkların pek çoğu idyopatiktir. Buna karşın tedavilerinde ortak özellikler vardır. Tedavide başlıca, 1. Kortikosteroidler 2. İmmünsüpresifler kullanır. Bu yazıda, başlıca nedeni bilinmeyen DİAH dan İdyopatik İnterstisyel Pnömoniler (İİP) ve Sarkoidozun tedavisinden söz edilecektir. İDYOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLERDE TEDAVİ IIP de tanı kadar tedavi kararı da hekimi zorlayan bir durumdur. Hastanın yaşı, eşlik eden başka hastalığı olup olmadığı, mevcut lezyonlarının aktivitesi, klinik durumu gibi faktörler klinisyeni, tedavi verip vermeme, tedavi verilecekse nasıl bir tedavi uygulanacağı konusunda karar vermek açısından etkilemektedir (1). Bu durumda kullanılacak ilaçların yan etkileri de göz önünde bulundurularak en az yan etkiyle en iyi yararı sağlamak hedef olmalıdır. Dolaşım yetmezliği, osteoporoz, diabet, hipertansiyon ve ileri yaş gibi kortikosteroidlerin kullanımını engelleyecek klinik durumların varlığı hekimin tedavi kararında etkili olmalıdır. Bu gibi eşlik eden hastalıklar olmasa da 3-6 aylık tedaviye klinik, radyolojik ve fizyolojik parametrelerin kontroluyla yanıt vermeyen veya ciddi yan etkiler gelişen olgular semptomatik tedavi ile izlenmelidir. Burada öncelikle tedavide kullanılan ilaçlar ve özelliklerinden söz edilecek daha sonra teker teker alt gruptaki hastalıklarda tedavi anlatılacaktır. İİP de ortak kullanılan başlıca ilaçlar şunlardır: Kortikosteroidler Siklofosfamid Azatioprin Kolşisin Metotreksat Penisilamin Siklosporin Önce bu ilaçların etki mekanizmaları, dozları, kullanım süreleri ve yan etkilerinden söz edilecektir. Kortikosteroidler Tek başına kortikosteroidlerle tedavi, bu ilaçların 1948 de ilk kez klinik tıbba girmesiyle birlikte İPF nin temel tedavisini oluşturdu (2). Ancak İİP in sınıflaması son halini yeni aldığından daha önceleri kortikosteroidlere iyi yanıt veren NSİP, DİP, COP gibi olgular da İPF adıyla tedavi ediliyordu. Bu da tedavi yanıtlarının değerlendirilmesinde hatalara yol açmaktaydı. Bugün tanı kriterleri ve sınıflama çok daha dikkatli şekilde yapılmakta ve olgular buna göre takip edilmektedirler. Tablo 1 de tek başına steroid tedavisine iyi yanıt kriterleri görülmektedir (3,4).

Tablo 1. Kortikosteroid Tedavisine İyi Yanıt Kriterleri Yaşın genç olması (<50) Kadın cinsiyet Semptom süresinin kısa olması (<1 yıl) Dispnenin hafif, solunum fonksiyonlarının korunmuş olması YRBT de buzlu cam dansitesi ve retiküler görünüm bulunması Bronkoalveoler lavaj incelemesinde lenfosit hakimiyeti Akciğer biyopsisinde aktif inflamasyon bulunması Tanı aldığında sigara içiyor olmak 3-6 aylık tedaviden yarar görme veya hastalığın stabil kalması Kortikosteriodler çeşitli mekanizmalarla İİP de etkili olmaktadır (Tablo2). Tablo 2. Kortikosteroidlerin Etki Mekanizması Fibroblast proliferasyonuna neden olan inflamatuar sitokinleri inhibe eder. Proteazların (metalloproteazlar dahil) sentezini azaltır. Akciğerlere nötrofil ve lenfosit göçünü engeller. Lenfosit ölümüne yol açar. Fonksiyon gösteren nötrofil sayısını azaltır. Endotel yüzeylerine nötrofil adhezyonunu azaltır. Alveoler makrofajların fonksiyonunu değiştirir. (Proteolitik enzim sekresyonunu ve kemotaktik faktör salınımını azaltarak.) İmmün kompleks düzeyini azaltır. Kortikosteroidler, 0.5-1mg/kg/gün dozunda oral, tek dozda uygulanır. Günlük doz 60mg/gün ü geçmemelidir. Tedavinin 2. Haftasında hasta ilacı tolere edip edemediği açısından kontrol edilmelidir. 2-3 aylık tedaviden sonra hasta klinik, radyolojik ve fizyolojik parametrelere kontrol edilir. İyileşme veya stabil hastalık söz konusuysa steroid dozu haftada 1-2 mg azaltılarak 0.25mg/kg/gün e düşürülür. Bu dozda 3-6 ay daha devam edilir. Takip sırasında klinik, radyolojik ve fizyolojik parametrelerde bozulma olursa ilaç dozu arttırılmalıdır. Tedavinin ne kadar süreceği konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Ancak bu olgular sıklıkla, hayat boyu, idame dozda steroide gereksinim duymaktadırlar (1). Agresif ve ciddi hastalık durumlarında kortikosteroidler, intermittan, yüksek doz, parenteral kullanılabilir (pulse kortikosteroid tedavi). 3-5 gün 6 saat arayla 250 mg metilprednizolon i.v. verilebilir. Yüksek doz ilacın etkisi daha iyi olmakla birlikte yan etkilerinin de daha fazla olacağı unutulmamalıdır (1). Kortikosteriodler, birçok yan etkiye sahip, iki yanı keskin bıçak denilebilecek ilaçlardır (Tablo 3). Hastalar, kortikosteriodlerin yan etkileri açısından dikkatle izlenmelidirler (1). Ülkemizde özellikle tüberküloz prevalansının yüksek olmasından dolayı 3 haftadan uzun süreyle 15 mg/gün den yüksek dozda steroid alacak hastalara 6 ay süreyle INH profilaksisi verilmelidir (1, 5).

Tablo 3. Kortikosteroidlerin yan etkileri Kilo artışı Su ve tuz retansiyonu ile kardiyovasküler hastalığın alevlenmesi Cilt değişiklikleri Hiperglisemi / aşikar diabet Uykusuzluk, huzursuzluk, depresyon, psikoz (sıklıkla yaşlı kadınlarda) Osteoporoz ve eklem bozuklukları Peptik ülser İmmünsüpresyon ve fırsatçı enfeksiyonlar Diğer: hipokalemi, hipertansiyon, böbrek taşı, yara iyileşmesinde gecikme, katarakt, ekimoz, flebit, hirsutizm. Siklofosfamid Siklofosfamid alkilleyici bir ajan olup lenfositleri azaltarak fonksiyonlarını bozar. İdame dozdaki steroide ilave olarak 2 mg/kg/gün oral verilir. Günlük en yüksek dozu 150 mg olup 25 mg/gün başlanıp yavaş yavaş arttırılarak bu doza ulaşılır. İlk 3 ay 2 haftada bir daha sonra ayda bir lökosit sayısı izlenir. Lökosit sayısı 4 000 / mm3 ün altına düşmemelidir. Hasta ayrıca hemorajik sistit açısından da gözlenmeli ve bol su içmesi önerilmelidir (1). Azatioprin Azatioprin, siklofosfamidden daha az toksik olup İİP tedavisinde etkili bir ilaçtır. Bir pürin analoğudur ve DNA sentezi sırasında pürinlerin yerine geçer. Ayrıca adenin deaminaz eksikliğine çok duyarlı olan lenfositleri bu enzimi inhibe ederek etkisiz hale getirir. Doğal öldürücü hücre aktivitesini baskılar. Antiinflamatuar etkisini prostoglandin sentezini ve inflame dokuya nötrofil trafiğini inhibe ederek gösterdiği düşünülür (4). Günlük dozu 2 mg/kg/gün olup oral kullanılır. 25 mg/gün başlanıp yavaş yavaş arttırılarak 100 mg/gün doza çıkılır. Lökosit sayısı 4 000/mm3 ün, trombosit sayısı 100 000/mm3 ün altına düşmemelidir. Hematolojik etkilerinin yanı sıra daha sıklıkla bulantı kusma, nadiren de peptik ulkus, kolestaz gibi yan etkilere yol açabilir (1, 6). Kolşisin Kolşisin çeşitli mekanizmalarla fibrozu önleyici etki göstererek İPF tedavisinde yer almıştır (Tablo 4) (1,8). Günlük doz olarak 1-2x0.6 mg/gün önerilmekle birlikte ülkemizde 0.5mg lık tabletleri olduğundan günde 2-3 tablet kullanılabilir. Kolşisin, iyi tolere edilmesi ve yan etkilerinin az olması özellikle yaşlılarda tercih nedenidir. Ancak çalışmalar ve klinik gözlemlerde çok etkili olduğu gösterilememiştir. Gastrointestinal yan etkilere yol açabilir (1,8). Tablo 4. Kolşisinin Antifibrotik Etki Mekanizması Alveoler makrofajlardan fibronektin ve alveoler makrofaj kaynaklı büyüme faktörü (AMDGF) salınımını, Tubuline bağlanarak hücre replikasyonunu, Polimorfonükleer lökositlerden sitokin salınımını inhibe eder. Fibroblastlardan kollagen sekresyonunu azaltır. Kollajenazın etkisini arttırarak kollajen yıkımına yol açar. Metotreksat Metotreksat dihidrofolat redüktazı inhibe eden bir folik asid analoğudur. T ve muhtemelen B lenfositlerin replikasyon ve fonksiyonlarını inhibe eder. Ayrıca, nötrofil kemotaksisini bozar. Oral veya i.m. kullanılır. Başlangıçta haftada 7.5 mg ile başlanıp haftada bir 2.5 mg arttırılarak haftada 15 mg a

çıkılır. Etkisini değerlendirmek için en az 4-6 ay kullanılması önerilir. Karaciğer enzimleri ve lökosit sayısı takip edilmelidir. Bunun yanı sıra kemik iliği süpresyonu, bulantı, saç dökülmesi, deri döküntüleri görülebilir (1). Penisilamin Kollajen sentezini inhibe eder. Per oral 125-250 mg/gün başlanıp 4-8 hafta içinde arttırılarak 500 mg a çıkılır. Tolere edebilen olgularda 1000 mg a dek çıkılabilir. Gastrointestinal, hematolojik, dermatolojik, renal yan etkileri olabilir (1). Siklosporin Siklosporin başlıca allograft reddini önlemede kullanılır. DİAH patogenezinde Th2 immün yanıtın rol oynaması olasılığından dolayı siklosporine ilgi artmıştır. T hücre fonksiyonlarını inhibe eder. Tedavi dozunda kemik iliği süpresyonu yapmaz. Tedavini ilk 3-9 ayında 5-10 mg/kg/gün 16 dozda verilir. Hastalık stabil hale gelince 5 mg/kg/gün dozda idameye geçilir. Böbrek fonksiyonunda bozukluk, tremor, hirsutizm, hipertansiyon ve diş eti hipertrofisi yapabilir (1). İDYOPATİK PULMONER FİBROZ (İPF) TEDAVİSİ İdyopatik İnterstisyel Pnömoniler içinde Usual Interstitial Pneumonia (UIP) İPF olarak adlandırılmaktadır. Böylece tedaviye daha iyi yanıt veren Deskuamatif İnterstisyel Pnömoni (DIP), Nonspesifik İnterstisyel Pnömoni (NSIP) gibi patolojiler dışlanarak klinik olarak daha homojen bir grup oluşturulmaktadır. Kortikosteroid ve İmmünsüpresif Kombinasyon Tedavisi American Thoracic Society (ATS) ve European Respiratory Society (ERS) nin 2000 yılında ortaya koyduğu uzlaşı raporuna göre, tedavide kortikosteroidlerle immünsüpresiflerin kombine edilmesi, hasta tarafından iyi tolere edilebilen ve daha iyi yanıt alınabilen bir tedavi şeması oluşturmaktadır (5,6). Tablo 5 te İPF tedavisinde kullanılan ilaçlar ve dozları görülmektedir. Hastanın vücut ağırlığı olarak ideal vücut ağırlığı (lean body weight) alınarak doz hesaplanır. Tablo 5. İPF de Kombine Tedavi Prednisolon Azatioprin (İmuran tab 50mg) Siklofosfamid 0.5 mg.kg/gün p.o. 4 hafta 0.25 mg.kg/gün p.o. 8 hafta. Sonra, 0.125 mg.kg/gün veya 0.25 mg.kg/gün aşırı ARTI 2-3 mg.kg/gün (en fazla: 200mg/gün) 25-50 mg/gün başlanır. 1-2 haftada bir 25 mg arttırılarak tam doza ulaşılır. VEYA 2 mg.kg/gün (en fazla: 150 mg/gün) 25-50 mg/gün başlanır. 1-2 haftada bir 25 mg arttırılarak tam doza ulaşılır. Bu tedavi en az 3 ay uygulanmalı, komplikasyon veya yan etki görülmüyorsa 6 aya tamamlanmalıdır (5). Altı ayın sonunda hasta daha kötüye gidiyorsa medikal tedavi değiştirilmeli veya akciğer transplantasyonu düşünülmelidir. Hasta iyileşiyor veya stabil kalıyorsa ilaçlar aynı dozda 18 aya kadar devam edilebilir. Bundan sonra hastaya göre karar verilmelidir. Tedavi yanıtı klinik, radyolojik ve fizyolojik parametrelerle değerlendirilir. Tablo 6 da iyi yanıt, stabil durum ve yanıtsızlık kriterleri görülmektedir.

Tablo 6. İPF de Tedavi Yanıtı Kriterleri İyi Yanıt Stabil Yanıt Yok Klinik Dispne ve öksürük azalır. Değişiklik olmaz. Dispne ve öksürük artar. Radyolojik P-A ve YRBT de parankim değişiklikleri geriler. Fizyolojik -TLC veya VC > %10 (veya en az > 200 ml) -DL co > %15 (veya en az 3 ml/dak/mmhg) -SaO2 > % 4 (veya egzersizde PaO2 >4 mmhg) artar. Değişiklik olmaz. -TLC veya VC < %10 < 200 ml) -DL co < %15 (veya < 3 ml/dak/mmhg) -SaO2 < % 4 (veya (veya egzersizde PaO2 < 4 mmhg) artar. P-A ve YRBT de opasiteler artar, bal peteği görünümü ve pulmoner bulguları eklenir. hipertansiyon -TLC veya VC > %10 (veya en az > 200 ml) -DL co > %15 (veya en az 3 ml/dak/mmhg) -SaO2 > % 4 (veya egzersizde PaO2 >4 mmhg) azalır. IFN ların fibrogenezi düzenlemede rol oynadıkları bilinmektedir. Bunlardan birisi İnterferon (IFN) γ1b, son yıllarda araştırma aşamasında olup, ümit veren ilaçlardandır. IFN γ1b, Protein sentezini regüle eder, Alveoler makrofaj ve fibroblastların proliferasyonunu düzenleyerek antifibrotik etki gösterir, Th2 sitokini olup fibroblast proliferasyonunu ve bağ dokusu matri1 proteini sentezini uyaran TGFβ yı antagonize eder. Haftada 3 gün 200µg s.c. uygulanır. Yan etkileri ateş, titreme ve kas ağrısıdır. IFN γ1b, 18 dirençli İPF olgusunda denenmiş. Olguların bir kısmına sadece prednizon verilirken bir kısmına ise prednizonla birlikte IFN γ1b verilmiş. Bir yıl sonraki kontrolde kombine tedavi grubunda total akciğer kapasitesi ile istirahat ve maksimal eforla PaO2 de belirgin düzelme saptanmış (1,9). Bu ümit vaat eden ilaçla incelemeler sürmektedir. Bir başka antifibrotik ilaç olan pirfenidon oral kullanılmaktadır. Fibrotik sitokinleri inhibe eder. 54 ileri İPF olgusunda kullanılmış, iyi tolere edildiği ve SFT parametrelerindeki bozulmayı yavaşlattığı bildirilmiştir (10). Diğer Tedavi Yöntemleri İnflamatuar hücrelerden salınan O2 radikallerinin İPF patogenezinde rolü olduğu düşünülür (11). Ayrıca İPF li olguların alveol yüzey epitelinde önemli bir antioksidan olan glutatyonun eksik olduğu gösterilmiştir (12). Hem oksidan stresin artmış olması hem de antioksidan sistemdeki eksiklik bir glutatyon prekürsörü olan N-asetil sistein (N-AC) in tedavide denenmesine yol açmıştır (13). Etkinliği tam olarak bilinmemekle beraber güvenli olması, iyi tolere edilebilmesi ve teorik yararı olması nedeniyle önerilmektedir. En az 12 hafta süreyle 3x600mg/gün p.o. verilir. ACE inhibitörleri (Captopril), endotelin antagonistleri ve statinler (Lovastatin) de antifibrotik etkileri nedeniyle halen İPF de denenmektedir. İki yeni anti-tgf ajan olan etanercept ve infliximab da araştırılmakta olan ilaçlardır (1). İPF li olguların %85-95 inde gastroözofageal reflü saptanmıştır (14). Bunun İPF nin nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu bilinmemektedir. Gerçek ne olursa olsun GÖR saptanan olgulara proton pompa

inhibitörleri verilmesi, hatta cerrahi yaklaşımların düşünülmesi semptomatik tedavinin bir parçası olmalıdır. Destek Tedavi Kortikosteriod ve immünsüpresiflerin yanı sıra des16 tedavi de uygulanmalıdır (1). Tablo 7 de destek tedavide yapılabilecekler görülmektedir. Tablo 7. İPF de Destek Tedavi O2 desteği Aşılar Solunum fizyoterapisi Proton pompa inhibitörleri Ca kanal blokörü/ Prostasiklin Derin ven trombozu ve tromboemboli profilaksisi Sa O2 > %90 olacak şekilde 5 yılda bir Streptococcus pneumoniae ve her yıl sonbaharda influenza aşısı Solunum kaslarını (özellikle diafrağmı) etkin kullanarak akciğer volümünü arttırıp dispne hissini azaltabilir. Gastroözofageal reflüsü olan olguda Pulmoner hipertansiyonda Özellikle yatağa bağımlı, kronik hipoksemik ve kronik kor pulmonale gelişmiş olgularda Ca kanal blokörü ve prostasiklinin etkinliğini gösteren yeterli klinik çalışma yoksa da pulmoner hipertansiyon gelişmiş olgularda denebilir. İPF de Akut Alevlenme Bazı olgular akut ve hızlı ilerleyen bir hastalık tablosuna girebilirler. Bu, akut alevlenme veya akselere evre olarak tanımlanabilir. Hastanın dispnesi veya öksürüğü artar, ateş, halsizlik, kilo kaybı gibi sistemik semptomlar eşlik edebilir. Radyolojik bulgularda ilerleme ve solunum fizyolojisinde bozulma izlenir. Mekanik ventilasyona gereksinim duyulacak düzeyde bir solunum yetmezliği gelişir. Olguların %90 dan fazlası 6 ay içinde kaybedilir (1). Bunun dışında İPF li olguların kliniğini bozabilecek diğer faktörler Tablo 8 de görülmektedir. Kontrollerde bunlara dikkat edilmelidir. Tablo 8. İPF li Olguların Kliniğini Bozabilecek Faktörler Fırsatçı akciğer enfeksiyonları Pnömotoraks Kardiyovasküler hastalık İlaç yan etkileri Pulmoner emboli Akciğer kanseri Çok yaşlı ve son dönem hastalığı (bal peteği akciğer, DLco < %20) olgularda sadece destek ve palyatif tedavi verilir. İPF de Akciğer Transplantasyonu İlaç tedavisine yanıt vermeyen ve hızlı progresyon gösteren olgular akciğer transplantasyonu adayıdırlar. Transplantasyon endikasyonları Tablo 9 da, kontrendikasyonları ise Tablo 10 da görülmektedir.

Tablo 9. İPF de Transplantasyon Endikasyonları VC veya TLC < %60 DL co < %40 Oksijene bağımlılık Tablo 10. İPF de Transplantasyon Kontrendikasyonları Yaş > 60 Psikososyal sorunlar Önemli ekstrapulmoner bozukluklar: o Karaciğer o Kalp o Böbrek bozukluğu Prognoz Tüm çabalara karşın İPF de prognoz kötüdür. Beş yıllık sağ kalım % 20-30 olarak bildirilmiştir. Diğer İİP lerde Tedavi Diğer İİP lerde de tedavi benzerdir. Tek başına steroid veya yanısıra immünsüpresifler kullanılabilir. Ancak tedaviye verilen yanıt değişmektedir. NSIP li olguların çoğu steroid tedavisine iyi yanıt verir. Bu yanıt başlangıştaki fibrozisin düzeyiyle ilgilidir. Olguların az bir kısmı 5-10 yıl içinde progresyon göstererek kaybedilirler. DIP in tedavisinde en önemli faktör sigaranın bırakılmasıdır. Bununla bile spontan remisyon görülebilir, tekrar sigaraya başlayan veya pasif dumana maruz kalanlarda bile nüksler görülebilir. RB-ILD de de sigaranın bırakılması çok önemlidir. Kortikosteroidlere yanıt çok iyi olup prognoz amfizemin derecesine bağlıdır. COP lu olguların 1/3 ü steroid tedavisine klinik, radyolojik ve fizyolojik parametrelerin düzelmesiyle yanıt verirler. Ancak rölapslar sık görülür. Bu durumda da aynı tedavi verilir. Yanıt vermeyen olgularda sitotoksik ajanlar eklenmelidir. AIP de temel tedavi destek tedavidir. Olguların çoğu solunum yetmezliğinde olduğu için mekanik ventilasyon gerekebilir. Steroid tedavisi başlangıçta yararlı olabilir, ancak geç proliferatif ve fibrotik faza geçildiğinde yanıt alınmaz. Olguların %60 ı 6 ay içinde kaybedilir (1). SARKOİDOZ TEDAVİSİ Sarkoidoz, lenfoproliferatif dokuyu sistemik olarak tutan, benign, granülomatöz bir hastalıktır. En sık tutulum yeri akciğerler ve mediasten olduğundan göğüs hastalıkları uzmanlarını yakından ilgilendirmektedir. Sarkoidozda tanı konulduktan sonra ilk iş, Bu hasta tedavi edilmeli mi, yoksa edilmemeli mi? sorusuna yanıt aranmasıdır. Çünkü sarkoidoz spontan remisyon gösteren, bunun yanı sıra da steroid verildiğinde daha sık nüks gözlenen bir hastalıktır. Evrelerine göre çeşitli oranda remisyon görülür. Erken evrede ve akut klinik tablo gösteren olgularda spontan remisyon daha sıktır (15). Olguların %10 u progresyon göstererek tedaviye ihtiyaç duyarlar ve organ yetmezliğine girebilirler (16, 17,18) (Tablo 11).

Tablo 11. Sarkoidozda Spontan Remisyon Oranları Evre I de % 50-90 Evre II de % 40-70 Evre III de <% 30 Evre IV de 0 Kortikosteroidler Sarkoidozda tedavinin temelini kortikosteroidler oluşturur. Kortikosteroidler sarkoidozda rol oynayan momonükleer fagositler ve T-lenfositlere etki ederek inflamasyonu önler veya hafifletirler. Steroidler hücre sitoplazmasına girip steroid reseptörlerine bağlanırlar. Bu steroid-reseptör kompleksi nukleusa girip gen transkripsiyonunu değiştirir. Bunun sonucunda nükleer faktör kappa B inaktive olur. Sitokin genlerini aktive eden ve TNF nin proinflamatuar etkisinin mediatörü olan bu proteinin (nükleer faktör kappa B) inaktivasyonu sitokinlerin sentezinin bozulmasına ve steroidlerin temel immünsupresif etkilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Böylece, sarkoidoz patogenezinde rolü olduğu düşünülen başlıca sitokinler olan TNF-α, IL-1 ve 2, granülosit koloni stimüle edici faktör, INF-γ inhibe olurlar (16). Sarkoidozda tedaviye başlamadan önce olgunun tedaviye gereksinimi olup olmadığına karar verilmelidir. Olgular önce 3-6 aylık aralarla klinik, radyolojik ve fizyolojik verilerle izlenmelidir (16). İzlemde tutulması önerilen olgular Tablo 12 de gösterilmiştir. Tablo 12. Sarkoidozda izlemde tutulması gereken olgular Asemptomatik Evre I olgular (Eritema nodozum olsun veya olmasın) Solunum fonksiyonları normal veya hafif restriktif veya obstrüktif bozukluk gösteren, arter kan gazı normal Evre II olgular (Bunların %50 sinde 3 yıl içinde rezolüsyon görülebilir.) Solunum fonksiyonları normal veya hafif restriktif veya obstrüktif bozukluk gösteren, arter kan gazı normal Evre III olgular (Bunların %33 ünde 5 yıl içinde rezolüsyon görülebilir, ancak büyük kısmı tedaviye ihtiyaç gösterir.) Tablo 13 te sarkoidozda tedavi endikasyonları görülmektedir. Kortikosteroidler oküler fibrozis ve körlüğü, akciğer fibrozisini ve kalsiyum metabolizasını düzenleyerek nefrokalsinozisi engeller. Tedavi verilecek olgular dikkatle seçilmelidir. Gerçekten gereksinimi olmayan olgularda hem istenmeyen ilaç etkileriyle klinik tablo karmaşık bir hal alır, hem de steroid verilen olgularda nüksler daha sık olmaktadır. İlaç dozu konusunda tam bir fikir birliği olmamakla birlikte ideal vücut ağırlığına göre 0.5-1 mg/kg /gün (30-60mg/gün) prednizolon veya eş değeri önerilir. Hastalar 4-6 hafta sonra kontrol edilir. Bu sürenin sonunda stabil kalan veya düzelen hastalarda doz, 4-8 haftada bir 5-10 mg düşürülerek 0.25 mg/kg /gün (10-15mg/gün) e inilir. İdame doz en az 6 ay, toplam tedavi ise 12 ay sürdürülmelidir. Takip sırasında semptomları artan olgulara idame doza 10-20 mg daha eklenerek 16rar azaltma yapılabilir (16).

Tablo 13. Sarkoidozda Tedavi Endikasyonları Orta şiddetli veya progressif semptomlu Evre II ve III olgular Israrlı sistemik semptomlar: Ateş, kilo kaybı, iştahsızlık, halsizlik Nörolojik tutulum Posterior uveit / Topikal steroide yanıt vermeyen anterior uveit Üst solunum yolu tutulumu Kardiak tutulum Karaciğer tutulumu: Organomegali / fonksiyon bozukluğu Hipersplenizm Trombositopeni Malign hiperkalsemi / Hiperkalsiüri Böbrek tutulumu Görünümü bozan cilt lezyonları / lenfadenopatiler Parotis tutulumuna bağlı ağız kuruluğu Lakrimal bez tutulumuna bağlı göz kuruluğu Steroidin, gün aşırı verilmesi yan etki oranını azaltacağından 1-3 ay, günde 40mg uygulandıktan sonra azaltılarak gün aşırı 10-20mg a düşülmesi de önerilen şemalardandır. Genellikle 1-2 ayda tedavi yanıtı gözlemlenir. Üç ayda yanıt görülmüyorsa olgu steroide rezistan kabul edilmeli ve ilaç kesilmelidir (15). Yüksek doz steroid tedavisi (80-100mg/gün) kalp, göz, üst solunum yolu ve nörolojik tutulumu olan olgularda önerilir (16). İnhaler steroidler Sarkoidozlu olguların önemli bir bölümünde yalnızca akciğer tutulumu olması, lezyonların bronkosentrik yerleşimi ve lenfositik alveolitin bulunması topikal steroid tedavisinin yararlı olabileceğini düşündürmektedir. Bu nedenle çeşitli serilerde inhaler steroidler kullanılmıştır. Bu klinik çalışmaların sonucunda radyolojik ve fonksiyonel olarak çok belirgin yarar sağlanamasa da klinik rahatlama olmakta, sistemik steroid gereksinimi azalmaktadır. Bu nedenle nüks eden olgularda ve idame tedavide yeri olabileceği düşünülmektedir (19,20). Öksürüğü, semptom ve akciğer fonksiyonları bozukluğu hafif olan erken dönem olgularda da önerilebilir (16). Alternatif tedaviler Steroid almak istemeyen, yan etkileri nedeniyle steroid kullanamayan olgularda 16 başına veya steroid tutucu etkilerinden yararlanmak üzere steroidle kombine edilerek alternatif ilaçlar kullanılabilir. Sitotoksik ilaçlar: Steroide yanıt vermeyen veya ciddi yan etkiler ortaya çıkan olgularda sitotoksik ilaçlara baş vurulur (16,21). Tablo 14 te başlıca sitostatikler ve özellikleri görülmektedir. Nonsteroidal antiinflamatuarlar: Akut eksudatif sarkoidozda oksifenbutazon, naproksen, indometazin gibi antiinflamatuarlar kullanılabilir (22,23). Eritema nodozum, sarkoid poliartriti, akut üveit, fliktenli konjonktivit gibi klinik durumlarda yarar sağladıkları gösterilmiştir. Antimalaryal ilaçlar: Klorokin ve hidroksiklorokin antiinflamatuar etkileri nedeniyle özellikle deri sarkoidozunda kullanılmaktadır. 200mg/gün p.o. verilir. Retinopati yapabildiği için hastalara bu açıdan izlenmelidir. Ayrıca hidroksiklorokinin, eksternal D vitamini sentezini inhibe ederek hiperkalsemi ve hiperkalsiüride etkili olduğu gösterilmiştir. Karaciğer ve santral sinir sistemi tutulumlarında steroide alternatif olarak kullanılabilir (24).

Kolşisin: Sarkoid artritinde kullanılabilir. Allopürinol: Kronik dissemine deri sarkoidozunda remisyonu sağlayabilir. Ketokonazol: Bir antifungal olan ketokonazol D-vitamini sentezini inhibe eder. Özellikle hiperkalsemili olguları tedavisinde yararlı olabilir. Günde 600-800mg önerilir (16). Tablo 14. Sarkoidozda İyi ve Kötü Prognoz Göstergeleri Beyaz ırk İYİ Löfgren Sendromu HLA-DR 17 pozitifliği KÖTÜ Afrika kökenli Amerikalı Yaş > 40 Progresif akciğer tutulumu Nefrokalsinozis Nörosarkoidozis Kemik tutulumu Lupus pernio Antisitokinler: 1. Pentoksifilin: TNF ve IL-12 salınımını inhibe eder. Tek başına veya steroidle beraber olumlu etkileri bildirilmiş (25). 2. Talidomid: TNF-α üretimini baskılar. Deri sarkoidozunda kullanılmıştır. Teratojeniktir (26). 3. Infliximab: TNF-α antikoru olup kortikosteroide yanıt vermeyen olgularda uygulanmıştır. İdeal vücut ağırlığına göre 5mg/kg dozda başlangıçta ve iki, dört ve 12. haftada i.v infüzyonla uygulanır. 4. Etanercept: Solubl p75tnf-α reseptörü olup TNF-α ya doğal reseptörden daha uzun süreli bağlanabilir. Progresif Evre II ve III olgularda denenmiş ve tedavi başarısızlığı gözlenmiştir (16). Diğer tedaviler: Çeşitli sistemlerin tutulumuna bağlı komplikasyonlara yönelik tedaviler de uygulanır (15). Kalp tutulumunda antiaritmik, kalp yetmezliği tedavisi, pace-maker, kardiyoverter-defibrilatör yerleştirilmesi gerekebilir. Nörosarkoidozda hidrosefali veya kitle lezyonlar için cerrahi girişim, hatta radyoterapi önerilmiştir. Göz tutulumunda sikloplejikler ve cerrahi girişin gerekebilir. Hiperkalsiüride düşük kalsiyum içerikli diyet, bol sıvı, diüretik, güneş ışınlarından kaçınma önerilir. Akciğerde kistik lezyonlar geliştiğinde aspergilloma oluşabilir. Antifungaller (Itraconazole) ve cerrahi girişim önerilir. Solunum yetmezliğinde O2 tedavisi verilmelidir.

Transplantasyon: Medikal tedaviye yanıt vermeyen olgularda akciğer transplantasyonu önerilir. Allograftta sarkoidoz 16rarlaması sık olmakla birlikte klinik önemi yoktur. Börek, karaciğer, kalp ve kalp-akciğer transplantasyonları da uygulanmıştır (16,2). Radyoterapi: Santral sinir sistemi tutulumlarında düşük dozda tüm beyin ve spinal kord ışınlaması diğer tedaviler denendikten sonra kullanılabilir (16). Prognoz: Prognoz hastalığın evresine, hastanın ırkına ve HLA tipine göre değişmektedir. Erken evre olguların spontan remisyon gösterdiği, evre ilerledikçe bunun oranının azaldığı bilinmektedir. Tablo 14 te iyi ve kötü prognoz göstergeleri izlenmektedir. Olguların %10 u sekel lezyon taşır. İki yıldan uzun süredir hastalığı olan olan olguların yalnızca %15 i spontan remisyon gösterir. Evre I olguların bir kısmında hiler lenfadenopatiler yıllarca stabil kalabilir (1). KAYNAKLAR: 1. King Jr TE. İdiopathic interstitial pneumonias In: Schwarz MI, King Jr TE eds. Interstitial Lung Disease, 3rd edition, BC Decker Inc, Hamilton, London, 2003; 701-786. 2. Freudenberger T, Ragu G. Idiopathic pulmonary fibrosis: an evolving approach to diagnosis and treatment. Eur Respir Mon, 2000; 14: 79-95. 3. Nagai S, Kitaichi M. Idiopathic Interstitial Pneumonias. In: Crapo JD, Glassroth J, Karlinsky JB, King,Jr TE. Eds. Baum s Te1tbook of Pulmonary Diseases. 7th edition. Lippincott Williams and Wilkins, 2004; 469-480. 4. Haslam PI, TurtonCW, Lukoszeka A, et al. Bronchoalveolar lavage fluid cell counts in cryptogenic fibrosing alveolitis and their relation to therapy. Thora1 1980; 35: 328-339. 5. ATS/ERS. Idiopathic pulmonary fibrosis: diagnosis and treatment (International consensus statement) Am J Respir Crit Care Med 200; 161: 646-664. 6. Costabel U, King TE. International consensus statement on idiopathic pulmonary fibrosis. Eur Respir J 2001; 161: 1172-1178. 7. Douglas WW, Ryu JH, Schroeder DR. Idiopathic pulmonary fibrosis. Am J Respir Crit Care Med 2000; 161: 1172-1178. 8. Douglas WW, Ryu JH, Swense SJ, et al. Colchisine versus prednisone in the treatment of idiopathic pulmonary fibrosis. Am J Respir Crit Care Med 1998; 158: 220-225. 9. Ziesche R, Hofbauer E, Wittmann K, et al. A preliminary study of long-term treatment with interferon gamma-1b and low dose prednisolone in patients with idiopathic pulmonary fibrosis. N Engl J Med 1999; 341: 1264-1269. 10. Ragu G, Johson WC, Lockhatr D, Mageto Y. Treatment of idiopathic pulmonary fibrosis with a new antifibrotic agent, pirfenidone. Am J Respir Crit Care Med 1999; 159: 1061-1069. 11. Behr J, Maier K, Krombach F, et al. Pathogenetic significance of reactive oxygen species in diffuse fibrosing alveolitis. Am Rev Respir Dis 1991; 144: 146-150. 12. Cantin AM, Hubbard RC, Crystal RG. Glutathione deficiency in the epithelial lining fluid of the lower respiratory tract in idiopathic pulmonary fibrosis. Am Rev Respir Dis 1989; 139: 370-372. 13. Behr J, Maier K, Degenkolb B, Krombach F, Vogel meier C. Antio1idative and clinical effects of high-dose N-acetylcystein in fibrosing alveolitis. Am J Respir Crit Care Med 1997; 156: 1897-1901. 14. Tobin RW, Pope CE, Pellegrini CA, Edmond MJ, Sillery J, Raghu G. Increased prevalence of gastrooesophageal reflu1 in patients with idiopathic pulmonary fibrosis. Am J Respir Crit Care Med 1998; 158: 1804-1808. 15. Eklund A, Grünewald J. Sarcoidosis. In Olivieri D, du Bois RM. Eds. Intestitial Lung Diseases. Eur Respir Mon 2000; 14 : 96-119. 16. Westall GP, Stirling RG, Cullinan P, du Bois RM. Sarcoidosis. In: Schwarz MI, King Jr TE eds. Interstitial Lung Disease, 3rd edition, BC Decker Inc, Hamilton, London, 2003; 332-386.

17. Baughman RP. Pulmonary sarcoidosis. Clin Chest Med 2004; 25: 521-530. 18. Baughman RP, Lower EE. New therapies in sarcoidosis. Clinical pulmonary medicine 2004; 11(3): 154-160. 19. Özdemir Kumbasar Ö. Sarkoidoz Tedavisi. Güncel Bilgiler Işığı Altında Sarkoidoz. Editörler: Alper D, Özdemir Kumbasar Ö. Bilimsel Tıp Yayınevi, 1999, Ankara. S: 121-127. 20. Selroos. Inhaled corticosteroids and pulmonary sarcoidosis. Sarcoidosis 1988; 5: 104-105. 21. du Bois RM, Greenhalgh PM, Southcott AM, Jonson N MCL, Harris TAJ. Randomized trial of inhaled fluticazone propionate in chronic stable sarcoidosis: a pilot study. Eur Respir J 1999; 13: 1345-1350. 22. Lynch JP, Mc Cune WJ. Immunosuppressive and cytoto1ic pharmacotherapy for pulmonary disoders. Am J Respir Crit Care Med 1997; 155: 395-420. 23. Baughman RP, Lower EE. Alternatives to corticosteroids in the treatment of sarcoidosis. Sarc Vasc Diff Lung Dis 1997 ; 14: 121-130. 24. Siltzbach LE, Tierstein AS. Chloroquine therapy in 43 patients with intrathoracic and cutaneous sarcoidosis. Acta Med Scand 1964; 425: S 302-S 308. 25. Zabel P, Entzian P, Dalhoff K, Schlaak M. Penthoxifylline in treatment of sarcoidosis. Am J Respir Crit Care Med 1997 ; 155: 1665-1669. 26. Moller DR, Wysocka M, Greenlee BM, et al. Inhibition of IL-12 production by thalidomide J Immunol 1997; 159: 5157-5161.