1. Ulus, Ulusçuluk ve Azınlık Kavramları



Benzer belgeler
BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

Yonca Anzerliolu, Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix Yayınları, Ankara 2003, 376 s.

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

! "#$ % %&%' (! ) ) * ()#$ % (! ) ( + *)!! %, (! ) - )! ) ) +.- ) * (/ 01 ) "! %2.* ) 3."%$&(' "01 "0 4 *) / )/ ( +) ) ( )

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

stanbul, 11 Ekim /1021

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

MUSK MUALLM MEKTEBNDEN GÜNÜMÜZE MÜZK ÖRETMEN YETTRME PROGRAMLARINDAK YAYLI ÇALGI ÖRETMNE LKN SINAMA-ÖLÇME-DEERLENDRME DURUMLARININ NCELENMES

KATILIMCI YEREL YÖNET M ANLAYI INDA. H.Burçin HENDEN. Özet. Uluslararası nsan Bilimleri Dergisi ISSN:

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

ELEKTRK MÜHENDSLER ODASI MESLEK Ç SÜREKL ETM MERKEZ YÖNETMEL

İ Ç İ N D E K İ L E R

BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar

Amaç ve Kapsam. Yetki ve Sorumluluk

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm AZINLIK KAVRAMI BAŞLARKEN... 1


Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii ( ), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

ÜYE ADAYI BAŞVURU FORMU

ETK LKELER BANKACILIK ETK LKELER

DELTA MENKUL DEERLER A..

ARACI KURUMUN UNVANI :DELTA MENKUL DEERLER A.. Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

BANKALARIN KRED LEMLERNE LKN YÖNETMELKTE DEKLK YAPILMASINA LKN YÖNETMELK TASLAI

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetiim Sempozyumu Ekim 2007, zmir

OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

Dousan Boru Sanayi ve Ticaret A Tarihli Faaliyet Raporu. irket Merkezi Erzincan Sivas Karayolu 14 Km Pk 74 Erzincan

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

!" # $%!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

TEKSTL BANKASI ANONM RKET NN 15 MART 2010 TARHNDE YAPILAN 2009 YILI OLAAN GENEL KURUL TOPLANTI TUTANAI

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

BOYASAN TEKSTL SANAY VE TCARET ANONM RKET Sayfa No: 1 SER:XI NO:29 SAYILI TEBLE STNADEN HAZIRLANMI YÖNETM KURULU FAALYET RAPORU 31 MART 2010 TBARYLE

ÖZGEÇMİŞ Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası nın Kurduğu Hükümet Rejimi (1998)

Çada nternet Yönetimi

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

AZERBAYCAN YÖNETM SSTEM THE MANAGEMENT SYSTEM OF REPUBLIC OF AZERBAIJAN Recep REHML

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

Durum böyle olmakla birlikte, özet çeviri metninin okuyucuların gerçekten yararlanabilecekleri i levsel bir doküman oldu u ku kusuzdur.

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

!"#$ +&'"(#)#(*)#(), %&-./- 0 $ /&111/ & # $ $%&&'

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

ÜNVERSTELERN GÖREVLER

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

II. KURUMSAL YÖNETM LKELER UYUM RAPORU

II. Ara tırmanın Amacı III. Ara tırmanın Önemi

TÜM OTOBÜSÇÜLER VE LETMECLER FEDERASYONU KARAYOLU YOLCU TAIMACILII SEKTÖRÜNÜN TARHSEL GELM

Borsa : Vadeli lem ve Opsiyon Borsası A.. ni,

PIZZA DONALDO TÜRKYE. Mevcut Durum

TÜZEL KİŞİ ÜYE ADAYI BAŞVURU FORMU

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

LKÖRETM KNC KADEME (2005) TÜRKÇE DERS ÖRETM PROGRAMINDA GENEL AMAÇLAR - HEDEF/KAZANIMLAR

BÜLTEN. KONU: Mükelleflerin zahat (Özelge) Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik Yayınlanmıtır.

Türkiye de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Bakanlıklar Tarafından Uygulanması

Maliye Bakanlıından : VAKIFLARA VERG MUAFYET TANINMASI HAKKINDA GENEL TEBL (SER NO:1)

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI

Sosyo-Ekonomik Gelimilik Aratırması

Bu maddenin yürürlüe girdii tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almı mükelleflerin;

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

S R K Ü L E R : 2007 / 6

TÜS AD YÖNET M KURULU BA KANI ARZUHAN DO AN YALÇINDA IN GLOBAL L DERL K FORUMU AÇILI KONU MASI. 11 Mayıs 2007 Bahçe ehir Üniversitesi, stanbul

! " # $ % $ &'() % *! ) +

BLG SSTEMLERNN GÜVENLNE LKN OECD REHBER LKELER- GÜVENLK KÜLTÜRÜNE DORU

XIX. YÜZYILIN SONLARINDA KIREHR SANCAI NIN DEMOGRAFK YAPISI DEMOGRAPHIC SITUATION OF KIREHR AT THE END OF XIX CENTURY

Ümit GÜVEYİ. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde. Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. ÇALIŞMA HAYATINDA SOSYAL DİYALOĞUN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ

! " #$!" ## #! " $ $ # $ %%%! &' % ()! &'

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Avrupa Konseyi Proje No EC/1062

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

AMER KA B RLE K DEVLETLER SAYI TAYI

Esrar kullanımı dengeleniyor, gençler arasında gördüü rabetin azaldıına dair belirtiler var

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

Atlantis Yatırım Ortaklıı Anonim irketinin 30 Mart 2009 Tarihinde Yapılan Olaan Genel Kurul Toplantı Tutanaı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

GÜNCEL GELMELER IIINDA LKÖRETM: MATEMATK-FEN-TEKNOLOJ-YÖNETM

RUSYA-UKRAYNA ENERJ KRZ STRATEJK BR DEERLENDRME

Eitim-Öretim Yılında SDÜ Burdur Eitim Cansevil TEB

STANBUL TEKNK ÜNVERSTES FEN BLMLER ENSTTÜSÜ

Bilgi Notu ARA TIRMA VE TASN F GRUBU " ç Kontrol: Kamusal Hesapverme Sorumlulu u çin Bir Yapı Olu turulması" Hk.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Bilgi, Belge ve Açıklamaların Elektronik Ortamda mzalanarak Gönderilmesine likin Esaslar Hakkında Tebli

ÜNVERSTELERMZDE BAKA SORUNLAR DA VAR. Fikret enses 1

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

1946 BELEDYE SEÇMLER VE BU SEÇMLERDE KADIN SEÇMENLERN DURUMU. Kadir EKER ÖZET

Transkript:

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 8 Sayı: 38 Volume: 8 Issue: 38 Haziran 2015 June 2015 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 YUNAN MLLYETÇLNN VE MÜTEKABLYET LKESNN YUNANSTAN DAK MÜSLÜMAN- TÜRK AZINLIIN HAKLARINA ETKLER THE INFLUENCES OF GREEK NATIONALISM AND THE RECIPROCITY PRINCIPLE ON RIGHTS OF MUSLIM-TURKISH MINORITY IN GREECE Filiz ÇOBAN * Aslı Fatma BURULDAY** Öz Bu çalıma Yunanistan ın vatandalık ve kimlik politikalarında Müslüman-Türk azınlıın yerini tarihsel ve hukuksal açıdan deerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bunun için öncelikle ulus, ulusçuluk ve azınlıklar kavramlarına ilikin kavramsal bir çerçeve çizmektedir. Bu kavramsallatırmanın üzerine modernist milliyetçilik teorileri perspektifinden Yunanistan daki milliyetçiliinin geliimi ve Batı Trakya daki Müslüman-Türk azınlıın hak ve özgürlüklerinin tarihsel geliimi ele alınmaktadır. Makale, Osmanlı dönemindeki dine dayalı millet sistemi ve Lozan Antlaması sonrası ulus-devlet dönemindeki Türkiye ve Yunanistan arasındaki mütekabiliyet uygulamalarının Yunanistan ın kimlik ve azınlık politikalarında etkili olduunu iddia etmektedir. Son olarak, Avrupa Birlii uyumlatırma politikalarının iki devletin dini azınlıklara yaklaımında olumlu etkide bulunduu ortaya konulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yunanistan; Azınlıklar; Mütekabiliyet. Abstract This study searches for a historical and legal analysis of the status of Muslim-Turkish minority in Greece s citizenship and identity politics. For this purpose, first of all it draws a conceptual framework with the notions of nation, nationalism and minorities. On this conceptual framework, from the perspective of modernist theories of nationalism it examines the historical evolution of Greek nationalism and rights of Muslim-Turkish minority in Western Thrace. The article argues that religious based millet system in Ottoman period and applications of reciprocity between Turkey and Greece have been effective in Greece s identity and minority politics in the post- Lausanne Treaty nation-state period. Lastly, it is revealed that European Union harmonisation policies have made positive contributions in two states approaches to religious minorities. Keywords: Greece; Minorities; Reciprocity. Giri Roma, Bizans ve Osmanlı devletlerini Akdeniz de kurulmu, geni topraklara hükmetmi, uzun ömürlü, çokkültürlü imparatorluklar olarak deerlendirmek mümkündür. Yüzyıllar boyunca yaam süren imparatorluklar kendilerinden sonra oluan devletlere bir takım izler bırakarak tarih sahnesinden silinmilerdir. Yeni kurulan bir devlet kendisinden önce yıkılmı olan devletin izlerini taıyabilmektedir. Dolayısıyla yaklaık altı yüz yıllık tarihi ile Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarına yayılarak hüküm sürmü olan Osmanlı mparatorluu devlet düzeni, kurumları ve toplum yapısı üzerine tarihsel bir inceleme önemli çıkarımlar salayacaktır. Çalımada, bu bakı açısından hareketle Batı Trakya daki Türklerin hukuksal statüsüne ıık tutulmaya çalıılmaktadır. Oral Sander e göre (2000: 27-30), öncelikle Osmanlı nın bulunduu corafyanın kültürel çeitlilii, köklü bir devlet gelenei kurmasına imkân hazırlamıtır. kinci olarak, Osmanlıların Asya ile Avrupa; göçebelikle yerleiklik öelerini bir araya getiren dünya görüü, katı kültürel ve toplumsal sınırlamalardan uzak bir devlet oluturmalarında rol oynamıtır. Üçüncü unsursa, Osmanlı Devleti nin Hıristiyan tebaasına slam hukukuna * Aratırma Görevlisi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga..B. Fakültesi, Uluslararası likiler Bölümü. ** Harp Akademileri, Uluslararası likiler Doktora Programı, Özel Örenci. - 340 -

uygun ekilde tanıyıcı yaklaımıdır. slam Hukuku na göre hangi din ve etnik kökenden olursa olsun devlet sınırları içerisinde yaayan tüm toplumlar tebaa olarak kabul edilmekteydi. Bu toplumlar yaama, çalıma ve vicdan hürriyeti bakımından devletin himayesi altındaydı (Eryılmaz, 1990: 17). Carl Brown, mparatorluk Mirası: Balkanlarda ve Ortadou da Osmanlı Damgası (2000:16) adlı çalımasında milliyetçiliin önce Batı Avrupa devletlerinden Balkanlara, ardından mparatorluun her yanına yayılan, Osmanlıda karı konulmaz baskılar oluturduunu ifade etmitir. mparatorluun Avrupa kesimindeki etnik gruplar genellikle dier Avrupa devletlerinin desteiyle Osmanlı denetiminden kurtularak ulus-devletlere dönümülerdir. Yunanistan, Osmanlı Devleti nin daılmasıyla kurulan bu devletlerden biridir. Yunanistan da ulusal kimlik inasında ve azınlık politikalarında dini kimliin önemine bakıldıında Osmanlı millet sisteminin etkisi olduu iddia edilebilmektedir. Yunanistan ın Batı Trakya daki Türklere karı yaklaımında bu etkinin yanı sıra Lozan Antlaması yla Yunanistan ve Türkiye arasında tanımlanan mütekabiliyet hukuku da etkilidir. Bu çerçevede çalımanın ilk bölümü ulusçuluk ve azınlık kavramlarına teorik açıklama getirerek, devamında Yunanistan ın Batı Trakya daki Müslüman-Türk azınlık haklarına yaklaımında iki önemli etkenin altını çizmektedir: Osmanlı millet sistemi ve Lozan sonrası mütekabiliyet politikaları. Sonuç olarak, Osmanlı mparatorluu nda Müslüman ve gayrimüslim halkların hukuki, siyasi ve sosyal durumu, imparatorluk içerisinde millet sisteminde ne tür haklara sahip olduklarıyla ortaya koyulup, Türkiye ve Yunanistan arasındaki mütekabiliyet sorununun 2000 li yıllardaki geldii nokta tarihsel ve hukuksal açıdan deerlendirilmektedir. 1. Ulus, Ulusçuluk ve Azınlık Kavramları Ulusçuluk teorilerinde (Özkırımlı, 1999) ulusların douunu modern ulus-devletlerin ina süreçleriyle ilikisinde açıklayan yaklaımlar arasında en önemli çalımalardan biri Benedict Anderson un Hayali Cemaatler (1993) adlı kitabıdır. Anderson, ulusları hayal edilmi siyasal topluluklar olarak tanımlamaktadır. Bu düünceye göre, ulusun üyeleri dier üyelerle yüz yüze gelmeseler, tanımasalar da öncelikle ulus olduklarını hayal ederler; dier bir ifade ile ulusmu gibi düünüp davranmaya balarlar. Kısacası, ulus hem sınırlı hem de egemen olacak ekilde hayal edilmi siyasi bir topluluktur. nsanların her tür fedakârlıkta bulunmalarını, hatta milletleri uruna canlarını vermelerini salayan ite bu tahayyül edilen birlik duygusudur (Anderson, 1993: 87). Bu kabullerden hareketle, bu çalıma Yunanistan da ulus düüncesinin dini-ortodoks birlik tahayyülüne dayandıı için Batı Trakya daki Türk azınlıı Müslüman azınlık olarak tanımlamakta ısrarcı politikalar izlediini göstermektedir. Öte yandan 1920 lerden 20002 lere azınlıkların tanınmasındaki deiimin Yunanistan ın Türkiye ile ilikilerinden ve uluslararası gelimelerden etkilendii göz önünde tutularak uluslamanın dinamik bir süreç olduu vurgulanmaktadır. Uluslama fikri ve bilincini douran, toplumların yaadıkları olumsuzluklar, ortak kaderleri ve birlikte hareket etme arzusudur. Bu anlamda, uluslama bir süreçtir ve bu süreci belirleyen ulus olma bilincinin yaygınlamasıdır. Ernest Gellner, Uluslar ve Ulusçuluk (1992:28) isimli kitabında ulus kavramını u ekilde tanımlamıtır: ki insan ancak ve ancak aynı kültürü paylaıyorlarsa aynı ulustan sayılırlar. Kültür burada bir düünceler, iaretler ve çarıımlar, davranı ve iletiim biçimleri sistemi anlamına gelmektedir. Uluslar, uluslama hayali ve düüncesi ile bir araya gelerek ortak deerler sistemi yaratan ve bir topluluk halinde var olmayı kendi iradeleri ile seçen gruplardır (Gellner, 1992:101). Bu deerler sistemi siyasi ve hukuki bir düzen ekli olan devleti, devlet de ulusları oluturmutur. Buradan anlaılacaı gibi ortak irade ve ortak kültürün siyasal birimlerle birlemesi sonucunda uluslar var olmaktadır. Gellner e göre, ulusları ortaya çıkaran uluslamanın kendisidir. Yani, ulus, uluslamanın bir nedeni deil, sonucudur. Ulusçuluk ulusların bir ürünü deil, tam tersine ulusları meydana çıkaran ulusçuluun kendisidir. Uluslama ise sanayi toplumuna geçiin nedenlerinden ve bu toplumun kendi nesnel koullarından kaynaklanan bir süreçtir. Ulusçuluk, devlet politikaları sonucunda ortaya çıkmıtır. Eric Hobsbawm, Gellner in ulusları meydana getiren ulusçuluktur düüncesinden hareketle ulusçuluun gelenekler icat ederek kültürleri millete dönütürdüünü ifade etmitir. 1780 den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik te (1992), ulusların ortak deerlerini ön ulusal balar olarak nitelendirmektedir. Yıllarca süregelen alıkanlıklar ve deerler tekrarlanarak toplumsal normlar haline gelir. Uluslar bu normlar çerçevesinde hareket etmeye balayıp siyasal bir bütün oluturmaya balarlar. Böylelikle, bu normlar devlet politikaları haline gelmektedir. Bir ulus olma bilinci yaratan da bu politikalardır. Hobsbawm a göre ulusçuluk, yukarıdan ina edilen bir olgudur; ama sıradan insanların umutları, gereksinimleri, özlem ve çıkarları incelenmeden anlaılamamaktadır. Bu da ulusçuluun iki yönlü bir olgu olduunu göstermektedir. Ulus, uluslama, ulusçuluk ve ulus-devlet gibi kavramların içerdii anlamlardan çıkarımlara göre, ulusu ulus yapan aynı geçmii yaamı olmaları, kendilerini ortak bir kaderin oyuncuları gibi hissedebilmeleridir. Bir - 341 -

topluluun ortak bir kaderle bir araya gelmesini salayan ey de ulusçuluktur. Ulusçuluk düüncesi, bireyleri bir araya getirip ve bir araya gelen bireylerin bir toplulua ait olma bilincine sahip olmasını salamaktadır. Azınlık kavramı tanımı ilk olarak Uluslararası Daimi Adalet Divanı tarafından Birinci Dünya Savaı ndan sonra bazı devletlerin sınırları içerisinde kalan çounluktan ırk, dil, din bakımından farklı toplumların korunmasına ilikin antlamaların düzenlenmesi sürecinde ortaya çıkmıtır. Bu kurumun yaptıı azınlık tanımına göre; azınlık, bir devlette yerlemi bulunan ve nüfusu ayrı ırk, dil ya da dinden oluan toplumsal gruplarlardır (Hatipolu, 1998, s:2). Azınlık, Birlemi Milletler nsan Hakları Komisyonu tarafından u ekilde tanımlanmıtır 1 : Azınlık, devleti oluturan toplumun geri kalan kesimine nazaran sayı olarak aaıda bulunan, hâkim pozisyona sahip olmayan, mensupları söz konusu devletin vatandaı olan ancak etnik, din yahut dil özellikleri ile toplumun dier kesiminden ayrılan, aralarında en azından zımni olarak kendi kültürlerinin, geleneklerinin, dil ve dinlerinin korunmasına yönelik dayanıma duygusu bulunan bir gruptur. Ayrıca, azınlık kavramı, bir toplulukta sayıca azınlık oluturan çounluktan farklı niteliklere sahip topluluk olarak tanımlanmaktadır (Oran, 2004). Etnik kavramı ise, Yunanca ethnos (millet) kelimesinden türemi olup, belli bir kavme aidiyeti /mensubiyeti ifade etmektedir (Hatipolu, 1998:2). Etnik azınlık kavramı, kendi öz kimliine sahip olan mensupları aynı kökten gelen, çeitli ortak kültürel özellikler gösteren, aralarında önemli kesimlerin dayanımaya sahip olduu ve büyük nüfus çounluundan farklılıklar gösteren topluluklardır. Etnik grup olarak da nitelenen bu unsurlara din ve/veya dil azınlıkları dâhil edilmekte olup bunlar genellikle ortak bir tarihe sahip kader topluluklarıdır. Yunanistan daki etnik azınlıklar, Türkler, Makedonlar, Arnavutlar ve Ulahlardır. 2. Osmanlı Devleti nde Çokkültürlülük Yönetimi Bir sınır beylii olarak doan Osmanlı devleti, Ortodoks Hıristiyan Balkanlarla Müslüman Anadolu yu tek bir devlette birletiren çok dilli, çok inançlı ve çok kültürlü gerçek bir sınır mparatorluu olarak gelimitir (nalcık, 2005:13). Osmanlı mparatorluu, farklı etnik grup, ulus ve din mensuplarının yaadıı, çeitli dillerin konuulduu bir devlet olmasının yanı sıra Roma mparatorluu ndan sonra dini ayrıcalıkların en fazla görüldüü devletlerdendi (Ortaylı, 2005:175). Bernard Lewis (2004), Osmanlı mparatorluu nu kuruluundan yıkılıına kadar slam gücünün ve inancının savunmasına adanmı bir devlet olarak tanımlamaktadır. Gazi geleneince, gazanın süreklilii devletin temel ilkesiydiyse de mparatorluk, Ortodoks Kilisesiyle milyonlarca Ortodoks Hıristiyan ın koruyucusu olmutur. Din ve mezhep, Osmanlı Devleti nde toplulukları nitelendirmede kıstas olarak alınmıtır (Ortaylı, 1995: 997). Bu sebeple toplumlar etnik tabirlerle deil, dini kimliklerine göre anılmılardır. Örnein; Türk, Rum, Bulgar, Arap kavramları yerine Müslüman, Hıristiyan, Yahudi olarak sınıflandırılmılardır. Hıristiyan ve Yahudi toplulukları için kullanılan millet kelimesi ise modern ulus anlamında deil, dini cemaat anlamına gelmekteydi (Timur, 1998:160). Millet ayırımında dil ve ırk esası gözetilmemekle birlikte, aynı dili konuan Ermeniler, mensup oldukları etnik kökene göre deil, balı oldukları kiliseye göre Katolik ve Protestan olarak adlandırılmaktaydı. mparatorluun daılma dönemine kadar nüfus sayımında bile dinsel sınıflandırma esas alınmıtı (Ortaylı, 1995:177). Buradan anlaılacaı üzere, Osmanlı Devleti ndeki millet tabiri ulus anlamında deildir. Millet kavramı karılıını dini cemaat olarak bulmaktadır. Cemaatler, cemaat liderleri vasıtası ile devlet yönetimiyle iliki kurmakta, cemaat liderleri de cemaat üyelerinin davranıları ve dier yükümlülükleri açısından Osmanlı devletine karı sorumluluk taımaktaydılar (Eryılmaz, 1990: 33). 2.1. Osmanlı Millet Sistemi nde Müslümanlar ve Gayrimüslimler Osmanlı devletinde yaayan gayrimüslimler, gayrimüslim tebaa veya gayrimüslim reaya olarak adlandırılmaktaydılar. slam hukukuna göre gayrimüslimler siyasi yönden Ehl-i Harb ve Ehl-i Ahd olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadır. Ehl-i Harb, Müslümanlara karı sava halinde olanları kapsamaktadır. Ehl-i Ahd ise Müslümanlarla anlama yapmı olanları kapsar. Ehl-i Ahd olanlar da üç sınıfa ayrılmaktadır: lk olarak Zimmîler; slam devletinin himayesini kabul edenler, dier bir ismi ile ifade edecek olursak Ehl-i Zimme. kincisi, Muahedler; kendileri ile barı yapılmı olanlar (Ehl-i Hudne); üçüncüsü ise, Müsteminler; kendilerine eman verilmi olanlar (Ehl-i Eman) (Eryılmaz, 1990:7). Gayrimüslimlere ilikin temel prensipler esasen Medine döneminde ortaya çıkmı ve pratie dönümütür (Kenanolu, 2004:7). slam tarihindeki ilk yazılı anlama olarak bilinen ve anayasa nitelii taıyan Medine Vesikası, farklı dinlere mensup grupların bir arada barı ve güven içerisinde yaamalarına imkân salayan bir belge olarak slam hukukunda büyük önem taımaktadır. Osmanlı daki millet sistemi ve çok hukuklu uygulamaların temeli, Medine Vesikası denilen bu belgeye 1 Uluslararası hukukta azınlık hakları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: F. Arsava, Azınlık Kavramı ve Azınlık Haklarının Uluslararası Belgeler ve Özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Sözlemesinin 27. Maddesi Iıında ncelenmesi, Ankara: Siyasal Bilgiler Fakültesi, 1993. - 342 -

dayandırılabilmektedir. Anlamanın 25. maddesindeki, Yahudilerin dini kendine, Müslümanların dini de kendinedir eklindeki ifade, gayrimüslimler için din ve vicdan hürriyeti olduunun bir göstergesidir (Akyılmaz, 2015). Anlamada slam hukukunun geçerliliini ve son mercii olarak üstünlüünü vurgulayan maddelerse 23. ve 42. maddelerdir. Bu maddelere göre, gayrimüslimler arasında çıkan herhangi bir ihtilafta nihai kararı verecek olan merci slam hukukudur. Zimmîlik kavramı, slam ülkesinde yaayan gayrimüslimleri kapsamaktadır. Zimmet kelimesi verilmi söz, anlama anlamına gelmektedir. Zimmet, ahit, anlama, birinin emniyetini salama ve koruma demektir (Ercan, 2001:7). slam hukuku bakımından zimmet, Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında yapılan bir anlamadır. Bu anlamanın geçerli olabilmesi için gayrimüslimleri Ehl-i Kitab olmaları ve slam ülkesinde devamlı yaıyor olmaları gerekirdi. Bu anlama ya da sözleme slam ülkesinde yaayan gayrimüslimlere ülkede yaadıkları sürece haklarını koruma, güvenliklerini salama garantisi vermitir. Müslümanlar fethettikleri yerlerdeki insanları slam dinini kabul etmeye üç defa davet ederlerdi. Daveti kabul ederek Müslüman olanlar dier Müslümanlarla aynı hak mükellefiyetlere sahip olurlardı. Bu daveti kabul etmeyenler gayrimüslim topluluklar haraç ve cizye ödeyerek slam egemenlii altında yaamayı kabul ederlerse zimmi olarak adlandırılır ve slam devleti ile bu kimseler arasında yapılan anlamaya zimmet adı verilirdi (Bozkurt, 1989). Din deitirmeye zorlanmadan Darü l slam da sürekli oturma hakkına sahip olmaktaydılar (Kenanolu, 2004:12). Bu akitle slam devleti zimmîleri içten ve dıtan karılaabilecekleri her türlü tehlikeye karı korumayı, can, mal ve ırzlarını güvence altına almayı taahhüt etmektedir. 2.2. Osmanlı Devleti nde Gayrimüslimlerin Hak ve Özgürlükleri Osmanlı yönetiminde gayrimüslimlerin maddi ve manevi hayatı slam devleti tarafından korunarak, bir takım özel haklar verilmitir. Zimmîlerin korunması sadece slam devletini ilgilendiren bir konu deil aynı zamanda zimmîlerle beraber yaayan Müslümanları da balayan bir husustur (Ercan, 2001:8). Örnein, gayrimüslimlere ruhani liderlerinin gözetiminde ibadet ve ayinlerini rahatça uygulamaları için imtiyazlar verilmitir. badet yerlerinin hukuki durumları; kadim mi yoksa hadis mi olduu üzerine belirlenmekteydi. Buna göre kilise kadimse yani; Kilisenin yapıldıı tarih bilinmiyor, kilise öteden beri bulunduu yerde mevcut ise kiliseye dokunulmamakta ve tamirine izin verilmekteydi. Ancak kilise kadim deil de hadis ise yani; kilisenin yapıldıı tarih belli ise bu durumda kilisenin yıktırılması gerekmekteydi (Kenanolu, 2004:289). Zimmîlerin dini özgürlükleri bu ekilde korunmusa da dini görevinin yanı sıra idari görevleri bulunan kilise tekilatının Osmanlı idari yapısıyla uyumlu hale getirilmesi bir yapılanma sorununu beraberinde getirmitir. Bu sorun, millet sistemi düzenlemesiyle çözülmütür. Bu yapıya göre, her dini grup kendi lideri gözetiminde idare edilmitir. Dini liderler, idaresi altında bulunan cemaatleri ile ilgili bütün ilerden dolayı Osmanlı yönetimine karı sorumlu sayılmılar, devletle cemaatleri arasında aracı ve temsilci görevini üstlenmilerdir. Bununla birlikte, dini liderlerin kötü idarelerinden rahatsızlık duyan cemaat mensupları bu ikâyetlerini dorudan doruya Osmanlı yönetimine iletebilmilerdir. Stanford Shaw Osmanlı mparatorluu ve Modern Türkiye (1976) adlı eserinde Osmanlı mparatorluu nda oturan yabancı uyruklular millet statüsünün saladıklarıyla millet içinde millet, kendi balarına bir imparatorluk olup Osmanlı yetkililerinin müdahalesi olmadan istediklerini yapar hale geldiklerini ifade ederek, Osmanlı devletinin çokkültürlülük yönetim ve yapısını deerlendirmitir. Osmanlı Devleti corafi açıdan stanbul, Kudüs, Antakya, skenderiye, Tur-i Sina da olmak üzere be Rum patrikliini ve Kıbrıs Bapiskoposluu nu bünyesinde barındırmıtır (Kenanolu, 2004:151). Ortodoks Kilisesi ndeki hiyerariye göre patrik en üst konumdadır. Belgelerde patrik olanların istiklal-i memuriyetlerinin varlıına iaret eden ifadelere rastlanmaktadır. Bu belgelerde geçen bu ifade, devlete karı deil, kendi cemaat mensuplarına karı bir baımsızlıı ifade etmektedir. Yani cemaat mensuplarından hiç kimsenin Patrikhanenin ilerine müdahale etmemesi anlamını taır. Patrikle kendi cemaati arasındaki ilikilerde özellikle cemaatin alacak hakları ve rüsumları konusunda kadının devreye girdii görülmektedir (Kenanolu, 2004:156). Mühimme Defteri kayıtlarına bakıldıında ister ruhban sınıfından isterse reayadan olsun gayrimüslimlerin ceza hukukuna ilikin fiillerinin er i mahkemelerce ve slam Hukuku kurallarına göre cezalandırıldıı görülmektedir. Bu gibi durumlarda emirler dorudan kadıya ve dier devlet görevlilerine yöneltilmi olup suç ileyen bir papazın patrik tarafından tevkifi diye bir husus yoktur. Buradan anlaılacaı gibi bu tür hususlarda devlet organlarının müdahalesi ve yaptırımı söz konusu olmaktadır. Zimmîler kendilerine salanan himaye ve emniyete karılık devlete vergi ödemekle yükümlüdürler. Cizye, gayrimüslim halk içinde belli bir takım koulları taıyan kimselerden, kii baına alınan vergiydi. Koulları belli bir yata bulunmak, hasta, sakat ve isiz olmamak, Ehl-i zimmet olmaktı. Bu nitelikleri üzerinde taıyan her zimmî cizye ödemekle yükümlüydü (Ercan, 2001:251). Cizye haricinde gayrimüslimlerin ödemekle - 343 -

yükümlü oldukları birtakım mali mükellefiyetleri bulunmaktadır. Bunlar devlet tarafından gayrimüslimlerin birtakım faaliyetlerine veya verilen izinlere mukabil konulmu olan vergilerdir. Gayrimüslim ruhani liderlerin kilise hukukundan ve hiyerarik yapıdan kaynaklanan idari ve mali yetkilerinin denetim dıı kalmaması, devlet otoritesinin kaybolmaması ve reayanın ezilmesinin önüne geçilebilmesi için, kilise adamlarının toplayacaı vergiler, iltizam usulü ile kontrol altına alınmıtır. Devlet görevlilerince reayadan fazla akçe talep edilmemesi, eriata ve kadim kanuna aykırı uygulamalardan kaçınılması emredilmitir (Kenanolu, 2004:378). Geçit yerlerinde, kalelerde, adalarda ve sınır boylarında bulunan gayrimüslimler corafi konumları ve buralarda gördükleri hizmetler nedeni ile cizye ve dier vergilerden muaf tutulur veya daha az vergi öderlerdi. Müslümanlara ait bir kuruma vakfedilen topraklar üzerinde yaayanlardan, vergi toplanmasına yardım eden, zimmîyken Müslüman olan, verimsiz topraklarda oturan, çalıamayacak kadar yalanan zimmîlerden durumlarına göre kısmen veya tamamen vergi alınmazdı. Bir yerin fethi sırasında hizmeti görülen veya fetihten sonra o bölgede oturan zimmîlerin de bazen geçici bir süre için bazen de sürekli olarak vergileri baılanırdı. Osmanlı topraklarında ikamet eden yabancılar, elçileri ve konsoloslarının yönetiminde millet sistemine benzer özerk bir statüye sahiptiler. Söz konusu yabancılar, Osmanlı yasalarına göre deil, kendi ülkelerinin kanunlarına göre yönetilmekteydiler. Öte yandan, zimmîlerin istihdam edildii ilerin baında kethüdalık, kalfalık, iskele ve gümrük eminlii, mültezimlik ve mukataa eminlii gelmektedir (Kenanolu, 2004:332). Ermeniler ve Fenerli Rumlar devlete resmi ya da yarı resmi pozisyonlarda hizmet vermilerdir. Kanunlarda yer alan hükümler zimmîlerin orduda yer aldıını ve subaı olarak görev yaptıını da göstermektedir. Askeri inzibat, donanmalarda kürekçilik, baruthanenin korunması, tüccarlık ve divan tercümanlıı gibi görevlerde de bulunmulardır. Bu dönemlerde dinleri, gayrimüslimlerin Osmanlı ordusuna girmesine engel tekil etmemitir. Osmanlılar Balkanları fethederken bu bölgedeki bir kısım Hıristiyan feodal beyler sipahi olarak görev yapmılardır. Bununla birlikte gayrimüslimlerin ileri gelenlerine hem kendileri itaat ettikleri hem de halkın geri kalanının itaat etmelerini saladıkları için tımarlar verilmitir. Gayrimüslimlere tabip olarak da görev yapmılardır. Bununla birlikte Hassa gemilerde mimar olarak, kalelerde ok ve yay tamircisi olarak, top arabası imalinde, dergâh-muallâ çavuu olarak da görev yapmılardır. Öte yandan maslahatgüzar olarak görev yapanlar olduu gibi son dönemlerde vezir ve vali olarak görev yapan gayrimüslimlere de rastlanmaktadır. 3. Osmanlı da Rum Cemaati ve Yunan Milliyetçiliinin Douu Avrupalıların Grek ismi ile nitelendirdikleri Yunanların ulus-devleti, 21.yüzyılda Antik Yunan corafyasında yer almaktadır. Buna ramen, modern devletin klasik yönetimin bir devamı olduu iddiası yüzyıllar süren Osmanlı etkisinin göz ardı edilemeyecei iddiasıyla tarihçiler tarafından bir mit olarak kabul edilmektedir. Antik Yunan ın devamlılıı bir ulusal ideoloji olarak Helenizme dayanmaktadır. Oysa Helenizm, Helenlerin kendilerinden deil, Osmanlı idaresi altında ortaya çıkmıtır (Raptis, 1998: 85-86). Romalıların bölgeyi ele geçirerek hüküm altına almasıyla beraber Grekler Roma kelimesinden türetilen Rum ismini almılardır. Roma, Dou ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldıktan sonra halkı da Katolik ve Ortodoks ismiyle iki mezhebe ayrılmıtır. stanbul, Dou Roma nın merkezi, Roma da Batı Roma nın merkezi haline gelmitir. Rumlar geçmiten aldıkları ortak kültür mirasıyla temellerini Ortodokslua dayandırmılardır. Bizans mparatorluu nun tarihi, Hıristiyanlıın ve özellikle Ortodoks mezhebinin tarihiyle dorudan ilikilidir. Bu dinin öncü ve temel kurumu olan Kilisenin kuruluu, güçlenmesi ve temel ilkelerinin oluması, mezhebin kimliini ve kiiliini edinmesi, Ortodoksluun temel ilkelerinin belirlenmesi, öteki din ve mezheplerden ayrılıının oluması, Bizans döneminde gerçeklemitir. Bu tarih/din/kültür ilikisi Ortodoksluk ve Yunan dili aracılııyla çada Yunan kültürünü etkilemi ve hala da etkilemektedir. Konstantin döneminden Justinyanos dönemine kadar stanbul da konuulan resmi dil Latinceydi. Rum halkı Rumca konutuu için Dou Roma da Rumca resmi dil haline gelmiti. Osmanlı Devleti zamanında Rumlar inançlarına müdahale edilmeden yaadılar. 1453 sonrası Fatih Sultan Mehmet stanbul Rum Patrikhanesini Ortodoks mezhebinin merkezi haline getirmitir. Katoliklere karıt politikalar, Osmanlı yönetiminde Rumları korumaya tevik edici bir unsurdu. slam dini kanunlarınca azınlıkların din ve mezhep ilerine karımak doru olmadıından Rumlar inanç ve ibadet özgürlüüne sahiptiler (Cevdet, 1974). Rum cemaatinin baında bulunan ruhani liderler cemaatlerinin dini ve idari konulardaki meselelerini Osmanlı yönetiminin verdii yetkiyle çözmülerdir. Köy ve nahiyelerin özel idareleri, halk Müslümansa imam ve muhtarlara, Hıristiyansa papazlara verilmitir. 1814 lerin Avrupa devletlerinin ve Osmanlı Devleti nin içinde bulunduu politik, diplomatik ve entelektüel ortam Yunan syanı nın ortaya çıkıında önemli bir unsurdur. Onsekizinci yüzyılın balarında Osmanlı Devleti nin askeri ve ekonomik yönden gücü zayıflamaya balamıtır. Osmanlı Devleti ndeki bu çözülme Yunan syanı nın baarılı olmasının sebeplerinden bir tanesidir. Osmanlı mparatorluu onsekizinci - 344 -

yüzyılla beraber askeri, toprak bütünlüü ve iktisadi bakımından zayıflamı olduu için bu ayaklanma etkili biçimde yürütülmütür (Clogg, 1997:33). Askeri ve sava teknolojisi açısından gerileyi Osmanlı Devleti ni Rusya, Avusturya ve Pers mparatorluu gibi dı tehditlere karı daha savunmasız hale getirmitir. Dolayısıyla onyedinci yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti nin siyasi ve iktisadi bütünlüü sarsılmıtı. Yeniçeri disiplinsizliinin sebep olduu karmaa, imparatorluun geni toprakları üzerindeki bazı eyaletlerde baımsız birer yönetici gibi davranmaya balayan kiilerin türemesiyle aynı zamanda gerçeklemitir (Clogg, 1997:34). Kısacası, onsekizinci yüzyılda Osmanlı nın merkezi gücünün zayıflamı olduunu gösteren gelimeler, azınlıklara baımsızlık cesareti vermitir. Avrupa da siyasi ve ekonomik buhranla balayan Fransız ihtilali (1789), yönetim düzeninin deiip Fransa da cumhuriyet ilan edilmesiyle sonuçlanmıtı. Monari ile yönetilen halk, ileride bütün Avrupa devletlerine sıçrayacak olan halkların baımsızlık bilincine sahip olmasına yol açmı ve eitlik, özgürlük, kardelik gibi fikirlerin filizlenmesini salamıtır. Fransız ihtilali yalnızca cumhuriyeti deil, bir uluslama bilinci ve yurttalar ulusunu kurmutur (Furet, 1989:53). Fransız ihtilalinden sonra Avrupa da ruhban sınıfı ve aristokrasiye karı egemenlik ve iyi yönetilmek amacı ile gerçekleen halk hareketleri ulusçu bir nitelik kazandı. Baımsızlık kiiler için deil ulus için istenmeye balandı. Ondokuzuncu yüzyılın ilk on yılında Rum toplumu da milliyetçilik akımından etkilenmekte, giderek farklılamakta, hızlı bir deiimden geçmekteydi. Osmanlılar Ortodokslara millet-i Rum adını vermiti. Bu yanlı bir adlandırmaydı; çünkü yalnızca Yunanları deil, Bulgar, Romanyalı, Sırp, Ulah gibi imparatorlukta yaayan bütün Ortodoks Hıristiyanları içine almaktaydı. Öte yandan Ortodoks Kilisesi nin en yalı patrii ve millet baı olan, yönettii kilise hiyerarisinde geni etki alanı bulunan Konstantinopolis in evrensel patrii her zaman Yunandı. Ondokuzuncu yüzyılda milliyetçiliin büyümesiyle birlikte, Ortodoksların Rum egemenliinde olmasına Yunan olmayanların tepkileri giderek artmaya balamı ve bunun sonucunda ulusal kiliselerin kurulması Ortodoksluun tek bir yüce merkezden yönetilmesi ilkesini yıkmıtır (Clogg, 1997:23). Osmanlı yönetimine karı ayaklanma sürecini balatanların baını çeken Rigas Velestinlis in 1798 yılında Osmanlı yönetimi tarafından öldürülmesi Rum gençlerin ayaklanmasına neden olmutur (Milas, 2006:102). Mora Yarımadası nda balayan ayaklanma kısa sürede baımsızlık mücadelesine dönüerek baarı ile sonuçlanmı ve birkaç ay içerisinde tara hükümetleri kurulmutur. 1822 yılının ilk aylarında oluturulan anayasanın hazırlanmasında Avrupa dan alınan liberal görüler etkin olmutur. 1825 yılında brahim Paa nın güçlü baskınlarına maruz kalan Rumlar, büyük devletlerden yardım istemilerdir. ngiliz Dıileri Bakanı George Canning tarafından barıçıl bir müdahale diye tanımlanan bu politika doruk noktasına 1827 Ekim ayında yüzyılın en büyük deniz savalarından olan Navarin Savaıyla ulamıtır (Clogg, 1997:60). 1828 yılı Nisan ayında Rusya yla aralarında patlak veren ve Türk ordularının iyice geri çekilmelerine neden olan bir baka sava, Osmanlı nın içinde bulunduu durumu daha da zorlatırdı ve Yunanistan ın bir tür baımsız bir devlet kurmasını kaçınılmaz kıldı. Ruslar ile sava sonunda imzalanan Edirne Anlaması ile Osmanlılar Yunanistan ın özerkliini tanımak zorunda kaldılar (Oran, 1986:33). Rusya, Küçük Kaynarca Antlaması nda ülkedeki Ortodoks tebaa üzerinde kendi korumacılıını kurumsallatırmaya çalımıtır. Zamanla dı etkenlerin içine Fransa ve ngiltere de girmi ve Yunan baımsızlıında bu ülkeler belirleyici roller oynamılardır. Bu devletler, ngiltere de 3 ubat 1830 tarihinde toplanan konferansta Yunanistan ı baımsız bir devlet olarak ilan eden Londra Protokolü ne imza atmılardır. 1832 yılında yapılan anlamayla Yunanistan ı Babıâli nin de tanımasını salamılardır. Yunan ulusu, tıpkı Osmanlı Devleti ndeki olduu gibi dini kimlie göre bir sistem kurmutur 2. Yunan Anayasası nın 3. maddesinin 1. fıkrasında Yunanistan da hâkim din sa nın Dou Ortodoks kilisesidir eklinde bir ibare bulunmaktadır. Bu ibare, siyasi yaamda din öesini öne çıkaran bir konu olması bakımından önemlidir. Yunanistan daki azınlıkların dini kimliklerine göre deerlendirilmesinde Ortodoks Kilisesi nin oldukça büyük bir etkisi bulunmaktadır. Okullarda zorunlu din dersi dıında, okul örencileri okulda ders saatlerinden önce toplu halde ayin yapmaktadırlar. Mahkemelerde yargıçların arakasındaki duvarda Hz. sa nın çarmıha gerilmi resmi asılıdır. Ortodoks Hıristiyanlar trafik kazalarından korunmak için ehirlerarası yollarda küçük kilisecikler yaptırırlar. Yunanistan da özellikle kilisenin destekledii ve halkın büyük bir çounluunun katıldıı görüe göre, sa ya inanmayan Yunan deildir (Cin, 2003:171). Yunanistan Bapiskoposu Hristodulos un 25 Ekim 1995 tarihinde yaptıı bir açıklama din ve devlet kavramlarının nasıl iç içe geçtiini ve 2Yunanistan milliyetçiliinde dinin yeri üzerine ayrıntılı bir çalıma için bakınız: I. Grigoriadis, Instilling Religion in Greek and Turkish Nationalism, NY: Palgrave Macmillan, 2013. - 345 -

din olgusunun devlet yönetimindeki etkisini açıkça göstermektedir (Cin, 2003:171): Vatan ile kilise, din ile millet evlenmilerdir. Boanmayı düünmüyorlar Milletimizin temeli, dilimiz ve dinimizdir. Son olarak, Yunan hükümetinin Avrupa Birlii talepleri dorultusunda aldıı karar üzerine nüfus cüzdanlarından din hanesi çıkarılmıtır. Bunun üzerine Ortodoks kilisesi ve Yunan halkının youn tepkileri ile karılaılmıtır. Simitis in dinsel inançların özel hayatla ilgili bir konu olduu ve kimlik kartlarına bunun ilenmesi zorunluluu bulunmadıı yönündeki açıklamalarıyla kilisenin tepkisi daha da artmıtır. Kısacası, Yunan kültürünün ve toplum anlayıının temelinde Ortodoks Hıristiyanlık inancı önemli bir yer tekil etmektedir. Yunan Ortodoks anlayıa göre, Yunan vatandaı olmak için Ortodoks Hıristiyan dinine geçmek gerekmektedir. Ortodoks Kilisesi nde adı geçmeyenler farklı bir dinden oldukları gerekçesi ile yabancı olarak addedilmektedirler. Yunan olmada temel kıstas din olgusudur. 4.Yunanistan ın Azınlık Politikalarında Batı Trakya Türkleri Modern Yunanistan farklı uygarlıkların ve halkların etkilerinin toplamından olumu bir ülkedir. Bu etkiler, Roma, Bizans ve Osmanlı mparatorluu ndan, yakın dounun tüccarlarından, Fransa, Venedik ve talya dan, ülkeye yerleen ve igal eden Slavlardan, Arnavutlardan, Türklerden, talyanlardan ve ngilizlerden gelmitir (Poulton, 1993:210). Yunanistan 11 milyon civarında bir nüfusa sahiptir ve bu nüfusun yaklaık %98 inin Yunan Ortodoks olduu kabul edilmektedir. Ülkede resmi olarak tanınan en büyük azınlık grup Batı Trakya da yaamaktadır. Batı Trakya Türkleri özellikle ondördüncü yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti nin Balkan fetihleri sürecinde Anadolu dan gelerek bölgeye yerleen ve orada yerlileen Türklerin günümüze kadar aralıksız süregelen devamıdır. Altı yüzyıl boyunca bölgede Müslüman kimlikleriyle hâkim bir güç olmulardır. Batı Trakya bölgesi 1920 yılından sonra Yunanların eline geçmitir. Bugün bölgede 150 bin civarında Türk nüfus yaamaktadır. Yunanistan daki Türk azınlık, etnik kimlii inkâr edilerek uzun yıllar bu ülkede Müslüman azınlık statüsüne sahip tek topluluk olma özelliini taımıtır. Yunanistan, dine dayalı millet sistemin sahip olan Osmanlı Devleti nden kendini Türk ten çok Müslüman olarak tanımlayan bir topluluu miras edinmek durumunda kalmıtır. Bununla birlikte ulus-devlet sistemiyle birlikte vatandalık ve insan haklarının korunması etnik kimliklerinin de tanınmasını gerektirmitir. Özellikle 1945 sonrası insan haklarının korunması uluslararası antlamalarla garanti altına alınmaya çalıılmıtır (Acer ve Kaya, 2014:285-313). Uluslararası hukuk 3, azınlıkların korunması konusunda üç yol tanımaktadır: Birincisi, yaama hakkıdır; buna göre, bir azınlık fiziksel ve kültürel olarak varlıını koruyabilme hakkına sahiptir. Bu insan haklarının bir gereidir. kincisi, eitlik hakkıdır; buna göre tüm azınlıklara eit muamele ile yaklamak gereklidir. Üçüncüsü kimlik hakkıdır ve en önemlisi budur. Azınlıkların kimliklerini koruyup yaatabilmelerine imkân salanmalıdır (Sohn, 1982). Avrupa nsan Hakları Mahkemesi, Yunanistan ı azınlık haklarını ihlal ettii gerekçesiyle uluslararası hukuk önünde suçlu bulmutur. Aynı ekilde, Yunanistan daki azınlıklara ilikin olarak Uluslararası nsan Hakları Helsinki zleme Komitesi tarafından bir rapor hazırlanarak Yunanistan a bir takım tavsiyelerde bulunulmutur. Dolayısıyla Çalımanın bu bölümünde Batı Trakya Türklerin hak ve özgürlüklerinin tanınmasında iki faktörün etkili olduu ortaya konulmaktadır. Birincisi, Yunanistan ın azınlık tanımına eksik ve sorunlu yaklaımı; ikincisi Lozan da azınlıkların korunmasına ilikin getirilen mütekabiliyet ilkesinin uygulamada getirdii sorunlardır. 4.1. Yunanistan da Azınlıkların Tanımında Dini ve Etnik Kimliklerin Yeri Batı Trakya Türkleri veya Batı Trakya Müslüman-Türk azınlıı olarak adlandırılan topluluk, Yunanistan devleti tarafından sadece dini kimlii ön plana çıkartılarak Müslüman azınlık, hatta çounlukla Müslüman Helenler eklinde tanımlanmaktadır. Batı Trakya Türk azınlıının statüsü 1923 yılında imzalanan Lozan Barı Antlaması yla belirlenmiti. Türk azınlıın karılatıı en önemli sorunlardan birisi, Yunan devletinin söz konusu azınlık mensuplarının tabiiyetlerini nasıl kazandıına bakılmaksızın bütün Türk azınlıklar için Müslüman azınlık ifadesini kullanarak Türk kimliini reddetmesi olmutur. 1991 den bu yana Müslüman 3 Birlemi Milletler sisteminde azınlık haklarına ilikin düzenleyici belgeler: nsan Hakları Evrensel Bildirisi (1948), Her Türlü Irk Ayrımcılıının Tasfiyesi Sözlemesi (1965), kiz Sözlemeler, Kiisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözlemesi, özellikle Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözlemesi nin 2/2 sayılı maddesi (1966), Çocuk Hakları Sözlemesi (1989), Ulusal veya Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kiilerin Haklarına likin Bildirge (1992), Her Türlü Dini Hogörüsüzlüün Ortadan Kaldırılmasına likin nsan Hakları Komisyonu nun 2003/54 sayılı Kararı vb. Avrupa Konseyi: Avrupa nsan Hakları Sözlemesi (1950), Avrupa Sosyal artı (1961,1996), Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 1704/2010 sayılı Kararı, Irkçılıa ve Ayrımcılıa Karı Avrupa Komisyonu nun 7 Nolu Genel Politika Tavsiye Kararı, Avrupa Konseyi nin Dier Hukuki Araçları (AHS 12. Protokol), Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözlemesi (1995), Bölgesel veya Azınlık Dilleri Avrupa artıdır. Ayrıca, Avrupa Güvenlik ve birlii Tekilatınca imzalanan uluslararası belgeler Paris artı (1990), Kopenhag nsani Boyut Belgesi (1990), Ulusal Azınlık Uzmanları Cenevre Toplantısı (1991) ve Viyana Sonuç Belgesidir (1999). - 346 -

azınlıın üç etnik gruptan olutuu benimsenmektedir (Heraclides, 2002:299): Türkler; Pomaklar; Müslüman Çingeneler. Yunan politikacıların yaklaımına göre Türklük etnik bir ifadeden çok, bir devlet kimliinin adıydı ve eer bu ifade etnik temeller üzerine kurulursa Pomaklar ve Çingeneler gibi Türk olmayan dier unsurlar dılanmı olacaktı. Yunanistan, Türk ifadesinin ancak Türkiye devletinde yaayan insanlar için kullanılabileceini iddia etmekteydi. 1967 tarihindeki askeri darbe yönetimi Batı Trakya da etnik bir azınlıın bulunmadıını iddia ederek, Lozan Antlaması na göre Batı Trakya da dini bir azınlıın, yani Müslüman azınlıın bulunduunu ve azınlık mensuplarının bu sıfatla anılmasını ve bunun titizlikle uygulanmasını istemilerdir. Bunun sonucu olarak Türk lkokulu yazılı bütün tabelalar, Türk okullarından indirilmitir. Yerine Müslüman lkokulu veya Azınlık lkokulu yazan tabelalar asılmıtır (Cin, 2003:199). Batı Trakya Türklerine uygulanan baskılar temelde, Türk kelimesinin kullanılmasını engellemekteydi. 1913 Atina Muahedenamesi ve 1923 tarihli Lozan Barı Antlaması, Müslüman azınlıa kendi dillerinde eitim verebilecekleri okulları kurmak ve devletten gereken destei almak konusunda imtiyazlar verirken Türk azınlık eitim kurumlarını iletememekteydi (Oran, 1976:71). Yunan hükümeti, eitim kurumlarını Din ileri ve Eitim Bakanlıı na balamıtır ve bu kurumlar öretmenlerin ve ders kitaplarının seçimine, okul binalarının yapımına karar verme yetkisine sahiptiler (Mandacı ve Erdoan, 2001:15). Bu kısıtlamalar Türk kelimesi geçen sivil toplum kurulularının kapatılmasından, kendilerini Türk olarak tanımlayan kiilerin yargılanmasına kadar bir dizi ihlalleri içermektedirler (Grigoriadis, 2008: 23-41). Örnein (Mandacı ve Erdoan, 2001:4), 1987 Kasım ayında, Yunan Yüksek Mahkemesi, Trakya Yerel Mahkemesi nin aldıı bir kararı onamı ve Batı Trakya Türk Öretmenler Birlii ve Gümülcine Türk Gençler Birlii Dernei nin kapatılmasına karar vermitir. Bu kararın gerekçesi Türk sıfatının Yunan vatandaları ve Müslüman Yunanlar için kullanılamayacaı ve aksi yöndeki bir tutumun kamu düzenini bozabileceidir. 1989 seçim kampanyası esnasında Doktor Sadık Ahmet in daıttıı el ilanlarında geçen Türk, Türk-Müslüman, Batı Trakya Müslüman-Türk Azınlıı gibi ifadelerin yer alması anlamazlıa ve karmaaya yol açmıtır. Sadık Ahmet, Ceza Kanununun 192. maddesine göre suçlu bulunmu ve 1990 Ocak ından Mart ayına kadar süren bir hapis cezasına çarptırılmıtır. Buradaki Türkler, Yunan idaresinin Türk ifadesini sadece bireyi tanımlarken kullanmakta olmasını, fakat bir grubu tanımlarken aynı ifadeyi reddetmesini iddetle eletirmektedir. Yunan nüfusuyla yerel Türk sözcüleri arasındaki bölünmede, Yunanistan da yaayan azınlıklar Türkiye tarafından Türk olarak Yunanistan tarafındansa Müslüman olarak nitelendirilmilerdir (Demetriou, 2006:29). Yunanistan ın Batı Trakya da yaayan Müslümanların Yunanken sonradan Müslümanlatırılmı olduu iddiası ülkede azınlıkların dini kimliine göre adlandırdıının kanıtıdır. 4.2. Mütekabiliyet lkesinin Batı Trakya Türklerinin Hak ve Özgürlüklerinin Korunmasına Etkileri Yunanistan daki Batı Trakya Türklerinin hukuki statüsünü hem ulusal hem uluslararası belgeler tanımlamaktadır. Ayrıca, Türkiye ve Yunanistan ın imzaladıı ikili anlamalardan 1830 tarihli Londra Protokolü, 1881 tarihli stanbul Sözlemesi, 1913 te imzalanan Atina Antlaması ve 3 sayılı Protokol ün 11. maddesi, Sevr Antlaması (1920), Lozan Barı Antlaması nın (1923) 37-45 sayılı maddeleri (1923), Mübadele Sözlemesi ve Protokolüyle Kültür antlamaları (1951, 1968) belirlemektedir. Özellikle Lozan Antlaması nın 1. Bölüm, 3. Kesimi Azınlıkların Korunması balıı altındaki 37-45. maddeleri Batı Trakya Türklerinin hak ve özgürlüklerini koruyucu hükümler içermektedir. Azınlıkların hukuki statüsü, Antlama nın 45. maddesinin 3. bölümüyle Yunanistan ve Türkiye arasında kurulan mütekabiliyet hukukuna dayandırılmıtır 4. Bu madde, Türkiye deki gayrimüslimlerle Yunanistan daki Müslüman halkın insan hakları açısından benzer muamele görmeleri hususunda iki devlete karılıklı sorumluluk yüklemektedir. 1923 teki Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi nin yanı sıra milli ekonomi ve bürokrasi yapılandırılması birçok gayrimüslimin Anadolu dan göç etmesine neden olmutur. Öte yandan iki ülke arasındaki güvenlik, ibirlii ve ticaret antlamaları 1930 larda iyi ilikilerin kurulması, azınlıkların durumuna olumlu yansımıtır. kinci dünya savaı dönemi Avrupa da özellikle dini azınlıklar için oldukça zor bir dönemi balatmıtır. 1944 te Türkiye de gayrimüslimlerden alınmaya balanan varlık vergileri uygulamaları ve 1955 te Kıbrıs sorunuyla patlak veren 6-7 Eylül olayları, 8600 Rum un Türkiye yi terk etmesiyle sonuçlanmıtır. 1923 te 120.000 olan Rum nüfus 2007 de 4000 e gerilemitir (Tsitselikis, 2008:80). Aynı ekilde Ege deki Yunan adalarından Türkler ayrılmak zorunda kalmıtır. Yunanistan, temel olarak rakamsal mütekabiliyet (Tsitselikis, 2008:79) kaygısıyla hareket edip Türkiye de 4 Ayrıntılı hukuki bilgi için bakınız: S. Akgönül, Sources of Reciprocity: Threaty of Lausanne, in: Samim Akgönül (ed.), Reciprocity: Greek and Turkish Minorities, Law, Religion and Politics, stanbul, stanbul Bilgi University Press, 2008, 17-35. - 347 -

azalan Rum nüfusa karılık vatandalıa ilikin sınırlamalar getiren Anayasa nın 19. maddesini 5 Müslüman- Türk azınlıın göç etmesi için 1955-1998 tarihleri arasında etkili biçimde kullanmıtır (Grigoriadis, 2008:26). Bu ilkenin aleyhte ilemesinin en somut örnei, 1971 de Türkiye nin Heybeliada Ruhban Okulu nu kapatmasına karılık Yunanistan ın 1972 de Türk okullarını kapatma kararı almasıdır. 1981 den bu yana üye devlet olan Yunanistan, Avrupalılama süreciyle insan hakları ve demokrasinin korunmasında ilerleme kaydetmitir. Yine de azınlık hakları konusunda Yunanistan ın demokrasi karnesinin iyiletirilmesi gerekmektedir. Ocak 1990 daki Türk kimliinin tanınmasına ilikin protestolar, Konstantinos Mitsotakis hükümetinin Avrupamerkezli politikaları ve azınlıkları temsil eden baımsız parlamento üyeleri anayasal bazı deiikliklerin yapılmasını tevik etmitir (Grigoriadis, 2008:28). 1991 de Mitsotakis in Batı Trakya daki Müslüman azınlıın Türk ve Pomak gibi altkimlik gruplarını tanıması da tarihi önemdedir. Bunun üzerine Yunan kamuoyunda hükümetin Yunan çıkarlarını korumadıına ilikin yükselen iddialar ve artan honutsuzluk, 1993 seçimlerinde hükümetin yerini Andreas Papandreou nun popülist milliyetçi PASOK partisine bırakmasına neden olmutur. Aynı zamanda 1993 te tanımlanan Kopenhag Kriterleriyle insan hakları ve demokrasinin güçlendirilmesinin AB ye tam üyelik için ön koul olması Türkiye de de azınlık haklarının yasal güvence altına alınması için ciddi bir baskı yaratmaya balamıtır. 1990 ların sonunda Yunanistan da Konstantinos Simitis hükümeti Avrupa kimliini öne çıkaran politikalar takip etmitir. Balkanlara örnek olan güçlü bir Avrupa ülkesi imajı yaratmak için 1997 de azınlıkların korunmasına ilikin uluslararası konvansiyonlara imza atılmıtır. Ayrıca Lozan Antlamasıyla Batı Trakya daki Türklerin haklarının korunması Türkiye deki Rumların haklarının korunması artına balanması 1997 ve 1999 yılları arasında iki ülke arasında tansiyonun yükselmesine neden olmutur. Austos 1999 da yaanan büyük deprem felaketi ardından yardım için gelitirilen diplomatik ilikiler iki ülke arasındaki olumsuz algılamaların deimesinde rol oynamıtır. Türkiye, AB üyelii için demokratik reformlara hız kazandırarak Aralık ayında aday ülke statüsüne yükselmitir. Yunanistan da azınlık haklarının ihlaline yönelik olarak bir dier önemli konu din ve vicdan özgürlüklerinin kısıtlanmasına yönelik uygulanan politikalardır. 1913 tarihli Atina Antlaması, Müslümanların kendi bölgelerinde müftülerini kendilerinin seçebileceine onay vermitir. Ancak bu uygulama Yunanistan tarafından iptal edilerek Yunan yönetiminin atadıı müftüler göreve getirilmitir. Yunanistan ın bu karardaki gerekçesi ise müftülerin sadece dini fonksiyonu olmadıı, bununla birlikte toplumsal fonksiyonları da olduu için bu atamanın hükümet tarafından yapılmasının daha uygun olduudur. 1991 yılında uygulamaya konulan yasa ile müftü seçimi konusunda Yunanistan tek yetkili konuma gelmitir (Özkan, 2003:183). Söz konusu bu durum hukuki açıdan olumsuz sonuçlar dourmaktadır. Bu yasa, Lozan Antlaması nın 40. maddesine aykırılık tekil etmektedir (Akgönül, 2008:27). Yunanistan, Batı Trakya daki Müslüman azınlıın müftülerini kendi seçme özgürlüünün tanınmasını Türkiye nin Ruhban okulunu açması artına balamaktadır. Mütekabiliyet prensibi, devletlerarasında azınlık haklarında eitlik ve adalet için karılıklı saygının hukuki temini anlamına gelse de 45. madde Ankara ve Atina arasında bu ekilde yorumlanmayıp, misillemeye açık deerlendirilmektedir (Dayıolu ve Aslım, 2015: 38). Viyana Konvansiyonu nun 60. maddesi insan haklarının korunmasıyla ilgili misillemeye yönelik uygulamalara yasak getirmitir. Bu yüzden Avrupa nsan Hakları Mahkemesi davalarda devletlerin mütekabiliyet gerekçelerini reddetmitir 6. Yacıolu nun çalıması (2008) iki ülke arasındaki mütekabiliyet sorunsalının devletlerarası düzeyde olmadıını ve azınlıklar arasında da içselletirildiini ortaya koymutur. Öyle ki Türkiye de Rum-Ortodoks ve Yunanistan daki Müslüman-Türk azınlık üyeleri dier gruba karı daha sert politikalar izlenmesi gerektiini savunmaktadır (Yacıolu, 2008:112-113). Bu düünce yapısının aımı ve insan haklarına saygının yerlemesi için, Yacıolu bu iki azınlık üyeleri için bilisel terapiyi önermektedir. Böylelikle sosyal psikolojinin yardımıyla kökleri derin olan karılıklı olumsuz algı ve yaklaımların yerine yeni ve yapıcı düünce kalıplarının oluturulması salanabilecektir. Yunan hükümeti 2006 yılına dek, Türkiye deki Rum-Ortodoks vakıflarının durumu nedeniyle yabancılara ait vakıflardan vakıf vergisi aldıını inkâr etmekteydi. Mart 2007 de çıkarılan 3536 sayılı kanunla ilk kez Trakya vakıfları da vergiden muaf tutulmutur. Ayrıca kanunda, mütekabiliyetin Avrupa deerleriyle uyumlu olmadıı not düülmütür. Bu durum Tsitselikis in belirttii gibi (2008:90) mütekabiliyet dogmasının aılması için yeni bir yaklaımın kapısını aralar niteliktedir. 2010 yılında Yunanistan ın azınlık sorunlarını 5 1955 tarih ve 3370 sayılı Yunan Vatandalık Kanunu ve bu kanunun 19. maddesine göre Yunanistan a geri dönmeme amacıyla yurtdıına çıktıına hükmedilen bir Yunan soylu olmayan kii vatandalıktan çıkarılabilmektedir. 6 Ayrıca bakınız: A. Dayıolu, Yunanistan la likiler, in: Baskın Oran ed. Türk Dı Politikası, Kurtulu Savaından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, C. III, 2. B., stanbul, letiim Yayınları, 560-631, 2013. - 348 -

çileri Bakanlıı nın kontrolüne geçirmesi meselenin bir dı sorun deil vatandalık ya da insan hak ve özgürlükleriyle ilgili olduunun kabulüne dair bir iarettir. Hükümet, Türkiye den hiçbir karı adım beklemeden okullarda azınlıklar için Türkçe kitap basmıtır (Dayıolu ve Aslım, 2015:45). Bununla birlikte, 2011 de müftü seçimlerinin düzenlemesiyle ilgili bir önerge hazırlanmı fakat henüz yürürlüe konmamıtır. Türkiye de de Avrupa Birlii uyumlatırma yasalarına paralel olarak azınlık haklarında iyiletirilmeler yapılmaktadır. Cumhurbakanı R. T. Erdoan 1 Eylül 2014 te, Yunanistan ın Atina da iki cami ina etme sözünü tutmadıını hatırlatarak Yunanistan hükümeti sözünü tutarsa, Heybeliada Ruhban Okulu nu açmanın zor olmadıını ifade etmitir (Dayıolu ve Aslım, 2015:46). Ocak 2015 te Aleksis Tsipras liderliinde SYRIZA nın Yunanistan da seçim zaferi Batı Trakya daki Türklerin hak ve özgürlükleri için olumlu gelimelerin olabileceine iaret etmektedir. Seçimler öncesi Tsipras, Batı Trakyalıları Yunanlarla eit vatandalar olarak görmek istediini ifade etmitir. Dolayısıyla Türk azınlık SYRIZA ya destek vermektedir (Kazancı, 2015). Yunanistan da umut geliyor söylemiyle seçimi kazanan Tsipras ın politikaları sadece Yunan ulusu ve Türk azınlıın geleceini için deil, ekonomik ve politik krizle birlikte sorunlar yaayan Avrupa demokrasisi için de son derece önemlidir. Sonuç Ulus-devlet, devletin ve ulusçuluun ortaya çıkardıı norm ve deerlerle oluan bir siyasi düzendir. Ortak dil, ortak kültür ve ortak soy birlii etrafında bir araya gelen toplumlar ulusları oluturmu; bu ulusların bir araya geldii idari sistemler ulus-devletler olarak nitelendirilmitir. Osmanlı Devleti nde millet sistemi Müslüman ve gayrimüslim halkların çokkültürlülükle yönetimini mümkün kılmıtır. Yunanistan ın ulus ina sürecinde dine dayalı bir ayrımı temel alması ve Lozan Antlamasıyla Türkiye ve Yunanistan arasında azınlık haklarına ilikin tanımlanan mütekabiliyet prensibi, Batı Trakya Türkleri için olumsuz sonuçlar dourmutur. Yunanistan Batı Trakya da yaayan Türk azınlıı Müslüman Helenlerden oluan bir dini azınlık olarak gösterme çabası içerisinde olmutur. Yunanistan tarafından resmen tanındıı halde din, düünce, eitim, siyasal ve sosyal örgütlenme yönünden hakları ellerinden alınmı ve baskı altında tutulmulardır. Ancak, 1999 sonrası iki ülke arasındaki iyi ilikilerin kurulmaya balanması ve 2000 lerde Avrupa Birlii uyum politikalarının etkisiyle Batı Trakyalıların hak ve özgürlükleri için olumlu adımlar atılmaya balamıtır. Ayrıca, Yunanistan da 2015 teki seçimlerle SYRIZA nın iktidar olması, Türk azınlık ve Türkiye ile ilikilerde tarihi açmazların çözülebilecei bir dönemin balangıcı olarak yorumlanmaktadır. KAYNAKÇA ACER, Y. ve KAYA,. (2014). Uluslararası Hukuk, 5. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık. AKGÖNÜL, S. (2008). Reciprocity and its Application in International Law, in: Samim Akgönül (ed.), Reciprocity: Greek and Turkish Minorities, Law, Religion and Politics, stanbul: stanbul Bilgi University Press, 1-14. AKYILMAZ, G. (Eriim Tarihi: 17.05.2015.) Osmanlı Devleti nde Gayrimüslimlerin Hukuki Statüsü, http://www.eraren.org/mayıs2008/6.htm. ANDERSON, B. (1993). Hayali Cemaatler, stanbul, Metis Yayınları. ARSAVA, F. (1993). Azınlık Kavramı ve Azınlık Haklarının Uluslararası Belgeler ve Özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Sözlemesinin 27. Maddesi Iıında ncelenmesi Ankara: Siyasal Bilgiler Fakültesi. BROWN, C. (2000). mparatorluk Mirası: Balkanlarda ve Ortadou da Osmanlı Damgası, stanbul: letiim Yayınları. BOZKURT, G. (1989). Alman-ngiliz Belgelerinin Ve Siyasi Gelimelerin Iıı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandalarının Hukuki Durumu, Ankara: Türk Tarih Kurumu. CEVDET A. (1974). Cevdet Paa Tarihi, 1. 6. 11. 12. Cilt, stanbul: Üçdal Neriyat. CN, T. (2003). Yunanistan ın Batı Trakya Bölgesi ndeki Azınlık Türk mü Müslüman mı?, Avrasya Dosyası, Cilt:9 Sayı:3. CN, T. (2003). Yunanistan daki Müslüman Türk Azınlıın Din ve Vicdan Özgürlüü, Ankara: Seçkin Yayıncılık. CLOGG, R. (1999). Modern Yunanistan Tarihi, stanbul: letiim Yayınları. DAYIOLU, A. ve ASLIM,. (2015). Reciprocity Problem between Greece and Turkey: The Case of Muslim-Turkish and Greek Minorities, Athens Journal of History. DAYIOLU, A. (2013). Yunanistan la likiler, içinde Baskın Oran ed. Türk Dı Politikası, Kurtulu Savaından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, C. III, 2. B. stanbul: letiim Yayınları. DEMETRIOU, O. (2006). Streets Not Named: Discursive Dead Ends and the Politics of Orientation in Intercommunal Spatial Relations in Northern Greece, Oxford University: Cultural Antropology Oxford Press. DEMRTA, C. B. (2002). Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar Yeni Arayılar, Ankara: ASAM Yayınları. ERCAN, Y. (2001). Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, Ankara: Turhan Kitabevi. ERYILMAZ, B. (1990). Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaaanın Yönetimi, stanbul: Risale Yayınları. FURET, F. (1989). Fransız Devrimi ni Yorumlamak, stanbul: Alan Yayıncılık. GELLNER, E. (1992). Uluslar ve Ulusçuluk, stanbul: nsan Yayınları. GRIGORIADIS, I. (2013). Instilling Religion in Greek and Turkish Nationalism, NY: Palgrave Macmillan. - 349 -

GRIGORIADIS,, I. (2008). On the Europeanization of Minority Rights Protection: Comparing the Cases of Greece and Turkey, Mediterranean Politics, 13:1. HATPOLU, M. (1988). Yunanistan daki Gelimelerin Iıında Türk-Yunan likileri, Ankara: Türk Kültürünü Aratırma Enstitüsü Yayınları. HATPOLU, M. (1999). Yunanistan da Etnik Gruplar ve Azınlıklar, Ankara: SAEMK. HOBSBAWM, E. (1992). 1780 den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Cambridge University Press. NALCIK, H. (2005). Osmanlı mparatorluu Klasik Ça (1300 1600), stanbul: Yapı Kredi Yayınları. KAZANCI, H. (2015) Turkish minority and Greeks move left together, Anadolu Ajansı, (Eriim Tarihi: 10.05.2015). KENANOLU, M. (2004). Osmanlı Millet Sistemi, stanbul: Klasik Yayınları. MANDACI, N. ve ERDOAN B. (2001). Balkanlarda Azınlık Sorunu; Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan daki Azınlıklara Bir Bakı, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. LEWIS, B. (2004). Modern Türkiye nin Douu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. MLAS, H. (2006). Yunan Ulusunun Douu, stanbul: letiim Yayınları. MLAS, H. (2004). Geçmiten Bugüne Yunanlar, stanbul: letiim Yayınları. ORAN, B. (2004). Türkiye de Azınlıklar: Kavramlar, Lozan, Ic Mevzuat, Ictihat, Uygulama, Istanbul: TESEV Yayınları. ORAN B. (1996). Küreselleme ve Azınlıklar, Ankara: maj Yayıncılık. ORAN, B. (1986). Türk-Yunan likilerinde Batı Trakya Sorunu, Ankara: Mülkiyeliler Birlii Vakfı Yayınları. ORTAYLI,. (2005). mparatorluun En Uzun Yüzyılı,, stanbul: letiim Yayınları. ORTAYLI,.(1995). Osmanlı mparatorluu nda Millet, Tanzimat tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, 4. Cilt, stanbul: letiim Yayınları. ÖZKAN, A. (2003). Yunanistan Türkleri, Batı Trakya da Uygulanan Azınlık Hukuku, der. Erhan Türbedar, Balkan Türkleri Balkanlarda Türk Varlıı, Ankara, Asam Yayınları: Balkan Aratırmaları Dizisi. ÖZKIRIMLI, U. (1999). Milliyetçilik Kuramları, stanbul: Sarmal Yayınevi. POULTON, H. (1993). Balkanlar, Çatıan Azınlıklar, Çatıan Devletler, stanbul: Sarmal Yayınevi. SANDER, O. (2000). Anka nın Yükselii ve Düüü, Ankara: mge Kitabevi. SOHN, L.(1982). The New International Law: Protection of the Rights of Individuals rather than States, American University Law Review, Vol.32/1. TMUR T. (1998). Osmanlı Kimlii, Ankara: mge Kitabevi. TSITSELIKIS, K. (2008). Reciprocity as a Regulatory Pattern for the Treatment of Greece s Turkish/Muslim Minority, içinde Samim Akgönül (ed.), Reciprocity: Greek and Turkish Minorities, Law, Religion and Politics, stanbul: stanbul Bilgi University Press. YACIOLU, D. (2008). The Internalisation of Reciprocity by Many Members of Greek-Orthodox and Turkish-Muslim Minorities: How can it be Explained? içinde Samim Akgönül (ed.), Reciprocity: Greek and Turkish Minorities, Law, Religion and Politics, stanbul, stanbul Bilgi University Press. - 350 -