Ni te kim Ha run Yah ya'nın eser le ri Hin dis - tan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspanya'dan Brezilya'ya,



Benzer belgeler
Gü ven ce He sa b Mü dü rü

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

DÜZLEM AYNALAR BÖLÜM 25

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 2. ÜNİTE: ELEKTRİK VE MANYETİZMA 4. Konu MANYETİZMA ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

KULEDEKI KÜÇÜK ADAM. Harun Yahya- Adnan Oktar

STAJ ARA DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ AYRINTILI SINAV KONULARI

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

KÜRESEL AYNALAR BÖLÜM 26

Afetler ve İlişkilerimiz

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

VE R M L ÇA LIŞ MA NIN L KE LE R

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN BANKALAR KANUNU NUN 46 NCI MADDESİNE GÖRE YAPACAKLARI TASDİKE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

Görsel İşitsel Politikasıyla Avrupa Birliği:

VEKTÖRLER BÖLÜM 1 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ MODEL SORU - 2 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

36. AVRUPA BRİÇ ŞAMPİYONASI WIESBADEN / ALMANYA

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

inancım inancım inancım ÜNİTE

PRİZMALAR VE RENKLER BÖLÜM 7. Test. Prizmalar ÇÖZÜMLER

TEST 1. Hareketlilerin yere göre hızları; V L. = 4 m/s olarak veriliyor. K koşucusunun X aracına göre hızı; = 6 m/s V X.

Abdullah Öcalan. Weşanên Serxwebûn 85

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

7. Sınıf MATEMATİK TAM SAYILARLA ÇARPMA VE BÖLME İŞLEMLERİ 1. I. ( 15) ( 1) 5. ( 125) : ( 25) 5 6. (+ 9) = (+ 14)

BU KALEM UN(UFAK)* SEL YAYINCILIK. Enis Batur un yayınevimizdeki kitapları:

KÜMELER KÜMELER Kümeler Konu Özeti Konu Testleri (1 6) Kartezyen Çarpım Konu Özeti Konu Testleri (1 6)...

Eynu Bat Çin: Sar Uygurca ve Salarca Kuzeydoğu Güney Sibirya Şorca Sayan Türkçesi Bat Moğolistan Duha...

MERCEKLER BÖLÜM 6. Alıştırmalar. Mercekler ÇÖZÜMLER OPTİK 179 I 1 I 2

De ğer li Müş te ri miz, Al fa Ro meo yu seç ti ği niz için te şek kür ede riz.

ÖDEV ve ÖLÇME AKILLI. Berna DEMİREL

YANSIMA VE DÜZLEM AYNALAR

Abdullah Öcalan. SEÇME YAZILAR Cilt VI

Yayına Hazırlayanlar NAZAN AKSOY - BÜLENT AKSOY Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış

TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ

Türkçe Dil Bilgisi B R N C BÖ LÜM SES B L G S. a b c ç d e f g h i j k l m n o ö p r s t u ü v y z TÖMER. Gazi Üniversitesi 17

Weşanên Serxwebûn 107. Kutsallık ve lanetin simgesi URFA


Perihan Mağden Biz kimden kaçıyorduk Anne?

30 MALİ BORÇLAR *** En çok bir yıl içinde ödenmesi gereken ve ödenmeleri dönen varlıklarla gerçekleştirilecek

DİRİLİŞ TAMAMLANDI SIRA KURTULUŞTA

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

GAZ BASINCI. 1. Cıva seviyesine göre ba- sınç eşitliği yazılırsa, + h.d cıva

SERBEST MUHASEBECİLER, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN MESLEKİ FAALİYETLERİNDE UYACAKLARI ETİK İLKELER HAKKINDA

1. sınıflar için. Öğretmen El Kitabı

SIVI BASINCI. 3. K cis mi her iki K. sı vı da da yüzdü ğü ne gö re ci sim le re et ki eden kal dır ma kuv vet le ri eşittir. = F ky 2V.d X.

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

ÖDEV ve ÖLÇME AKILLI. Barış TEPECİK

DENEME 8 SAYISAL BÖLÜM ÇÖZÜMLERİ

Değerli Müşterimiz, Bu sayfalarda yer alan ilgili semboller ile belirtilen uyar lar ve aç klamalar, dikkatle okuman z tavsiye ediyoruz:

YAY DALGALARI. 1. m. 4. y(cm) Şe kil de 25 cm lik kıs mı 2,5 dal ga ya kar şı lık ge lir.

ÝÇÝNDEKÝLER. 1. ÜNÝTE Kümeler. 2. ÜNÝTE Bölünebilme Kurallarý ve Kesirler

RENKLER BÖLÜM 28 MODEL SORU 1 DEK SORULARIN ÇÖZÜMLER

BAĞIL HAREKET. 4. kuzey. Şekilde görüldüğü gibi, K aracındaki gözlemci L yi doğuya, M yi güneye, N yi güneybatıya doğru gidiyormuş gibi görür.

ULUSLARARASI USKUDARSEMPOZYUMU

Günlük GüneşlIk. Şarkılar. Ali Çolak

SERBEST MUHASEBECİLİK, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK MESLEKLERİNE İLİŞKİN HAKSIZ REKABET VE REKLAM YASAĞI YÖNETMELİĞİ

MELEK ve İNSAN. Ahmet Tomor

ABDULLAH ÖCALAN. PKK 5. Kongresi'ne sunulan POLİTİK RAPOR

TÜRKİYE MİLLİ KÜLTÜR VAKFI

DE NÝZ leri Anmak, YA DEV RÝM YA Ö LÜM Þiarýný Haykýrmaktýr!

idea SPİNOZA 1. TANRI ÜZERİNE; 2. ANLIĞIN DOĞASI VE KÖKENI ÜZERINE TÖREBİLİM 1 İDEA E1 2011/04

KE00-SS.08YT05 DOĞAL SAYILAR ve TAM SAYILAR I

VEKTÖRLER. 1. Ve ri len kuv vet le ri bi le şen le ri ne ayı rır sak, x y. kuv vet le ri ( 1) ile çar pı lıp top lanır. ve F 3

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

BAĞIL HAREKET BÖLÜM 2. Alıştırmalar. Bağıl Hareket ÇÖZÜMLER. 4. kuzey

TORK VE DENGE BÖLÜM 8 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ. 4. Kuvvetlerin O noktasına

TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ YÖNETMELİĞİ

Değerli Müşterimiz, Bu sayfalarda yer alan ilgili semboller ile belirtilen uyar lar ve aç klamalar, dikkatle okuman z tavsiye ediyoruz:

DENEME 3 SAYISAL BÖLÜM ÇÖZÜMLERİ

Medeniyet: Kayıp Cennetin Peşinde

sınıflar için. Öğretmen El Kitabı

PKK (Partiya Karkerên Kurdistan) Program ve Tüzüğü. Weşanên Serxwebûn 71. Yayınevinin notu PROGRAM VE TÜZÜK

ÖNSÖZ Doğan HASOL. UZMAN GÖRÜŞÜ Prof. Dr. Metin TAŞ. Yap -Endüstri Merkezi Araşt rma Bölümü - Önsöz

Seçme Röportajlar ABDULLAH ÖCALAN. Onbinlerce İnsan Ölmesin. Abdullah Öcalan. Cilt-III. WeŞanen SerxWebûn 84

Merhaba Genç Yoldaþlar;

Fa zıl Hüs nü Dağ lar ca Ya pıt la rından bazıları:

KARINCA & POLEN YAYINLARI

Din İstismarı Üzerine

YETİŞKİNLİK DÖNEMİ DİN EĞİTİMİ

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

Azad Ziya Eren Kitapları Şi ir: Diğer:

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI YÖNETMELİĞİ

Morpa Kampüs Çocukları Okuma Yazmaya Hazırlamanın ve Öğretmenin Neden En Kolay Yolu?

İbn Sînâ nın Kutsal Akıl Öğretisi

GÜNEŞİN ELEKTROMANYETİK SPEKTRUMU

GIDA SEKTÖRÜNDE GIDA KAYIPLARI ve GIDA İSRAFI PROJESİ

ATIŞLAR BÖLÜM 5. Alıştırmalar. Atışlar ÇÖZÜMLER. 3. a) I. Yol Ci sim t sa ni ye de ye re düş sün. 1. a) Cismin serbest bırakıldığı yükseklik,

YGER ÇEK TEN HA BER VE RiR

YAS YA NIN BAH TI NIN MÝF TA HI, MEÞ VE RET VE ÞÛ RÂ DIR

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MADDE VE ÖZELLİKLERİ

PRİZMALAR VE RENKLER


Kardeþliðimizi unutmayalým

ASYA NIN BAHTININ MÝFTAHI, MEÞVERET VE ÞÛRÂDIR. 24 ARALIK 2010 CUMA/ 75 Kr CEHALET, FAKÝRLÝK AYRIMCILIK ESERLERÝMÝ ONDAN ALDIÐIM ÝLHAMLA YAZDIM

OPTİK SİSTEMLERDE AYDINLANMA

Dinlerarası Diyaloğa Karşı İnsanî Diyalog

Transkript:

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 yı lın da An ka ra'da doğ du. İlk, or ta ve li se öğ re ni mi ni An ka - ra'da tamamladı. Daha sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğrenim gördü. 1980'li yıllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser hazırladı. Bunların yanı sıra, yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadır. Harun Yahya'nın eserleri yaklaşık 30.000 resmin yer aldığı toplam 45.000 say fa lık bir kül li yat tır ve bu kül li yat 60 fark lı di le çev - rilmiştir. Yazarın müstear ismi, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki peygamberin hatıralarına hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur. Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Kerim'in Al lah'ın son ki ta bı ve son sö zü, Pey gam be ri miz (sav)'in de ha tem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiştir. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'ın mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır. Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, Kuran'ın teb li ği ni dün ya ya ulaş tır mak, böy le lik le in san la rı Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir. Ni te kim Ha run Yah ya'nın eser le ri Hin dis - tan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, İspanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan İtalya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyanın daha pek 2

çok ül ke sin de be ğe niy le okun mak ta dır. İn gi liz ce, Fran sız ca, Al man ca, İtal yan ca, İs - pan yol ca, Por te kiz ce, Ur du ca, Arap ça, Ar na vut ça, Rus ça, Boş nak ça, Uy gur ca, En do - nezyaca, Malayca, Bengoli, Sırpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullanı lı yor), Hau sa (Af ri ka'da yay gın ola rak kul la nı lı yor), Dhi ve hi (Ma uri tus'ta kul la - nılıyor), Danimarkaca ve İsveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt dışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Dün ya nın dört bir ya nın da ola ğa nüs tü tak dir top la yan bu eser ler pek çok in sa - nın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlaşılır ve samimi üslubun, akılcı ve ilmi yaklaşımın farkına varmaktadır. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düşünen insanların, artık materyalist felsefeyi, ateizmi ve diğer sapkın görüş ve felsefelerin hiçbirini samimi ola rak sa vu na bil me le ri müm kün de ğil dir. Bun dan son ra sa vun sa lar da an cak duy - gu sal bir inat la sa vu na cak lar dır, çün kü fik ri da ya nak la rı çü rü tül müş tür. Ça ğı mız - daki tüm inkarcı akımlar, Harun Yahya Külliyatı karşısında fikren mağlup olmuşlardır. Kuşkusuz bu özellikler, Kuran'ın hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır. Yazarın kendisi bu eserlerden dolayı bir övünme içinde değildir, yalnızca Allah'ın hidayetine vesile olmaya niyet etmiştir. Ayrıca bu eserlerin basımında ve yayınlanmasında herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir. Bu ger çek ler göz önün de bu lun du rul du ğun da, in san la rın gör me dik le ri ni gör - me le ri ni sağ la yan, hi da yet le ri ne ve si le olan bu eser le rin okun ma sı nı teş vik et me - nin de, çok önemli bir hizmet olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu de ğer li eser le ri ta nıt mak ye ri ne, in san la rın zi hin le ri ni bu lan dı ran, fik ri kar - maşa meydana getiren, kuşku ve tereddütleri dağıtmada, imanı kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmadığı genel tecrübe ile sabit olan kitapları yaymak ise, emek ve zaman kaybına neden olacaktır. İmanı kurtarma amacından ziyade, yazarının edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyeceği açıktır. Bu ko nu da kuş ku su olan lar var sa, Ha run Yah ya'nın eser le ri nin tek ama cı nın din - sizliği çürütmek ve Kuran ahlakını yaymak olduğunu, bu hizmetteki etki, başarı ve samimiyetin açıkça görüldüğünü okuyucuların genel kanaatinden anlayabilirler. Bi lin me li dir ki, dün ya üze rin de ki zu lüm ve kar ma şa la rın, Müs lü man la rın çek - tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizliğin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsizliğin fikren mağlup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konması ve Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılmasıdır. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Aksi halde çok geç kalınabilir. Bu önem li hiz met te ön cü ro lü üst len miş olan Ha run Yah ya Kül li ya tı, Al lah'ın iz - niy le, 21. yüz yıl da dün ya in san la rı nı Ku ran'da ta rif edi len hu zur ve ba rı şa, doğ ru - luk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır. 3

4

5

Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 150 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tekbir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür. Belirtilmesi gereken bir diğer husus,bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm kitaplarında imanikonular, Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedir. Allah'ın ayetleri ile ilgilitümkonular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanmaktadır. Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade veakıcı üslup ise kitapların yediden yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili veyalın anlatım sayesinde,kitaplar "bir solukta okunan kitaplar"deyimine tam olarak uymaktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu inkar edememektedirler. Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gibi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları,konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlıolacaktır. Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da okunmasının teşvik edilmesidir. Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önemli sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yararlanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır. Bu eserlerde,diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba vesaygıyadikkat edilmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara rastlayamazsınız. Bu kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı "Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır. 1. Baskı: Ocak, 2002 / 2.Baskı: Aralık, 2009 ARAŞTIRMA YAYINCILIK Talatpaşa Mah. Emirgazi Caddesi İbrahim Elmas İş Merkezi A Blok Kat 4 Okmeydanı - İstanbul Tel: (0 212) 222 00 88 Baskı: Seçil Ofset / 100. Yıl Mahallesi MAS-SİT Matbaacılar Sitesi 4. Cadde No: 77 Bağcılar-İstanbul Tel: (0 212) 629 06 15 www.harunyahya.org -www.harunyahya.net

ÖNEMLİ AÇIKLAMA: MADDENİN ARDINDAKI SIR KONUSU, VAHDET-İ VÜCUT DEĞİLDİR...10 Dışarıda Madde Vardır, Ancak Biz Maddenin Aslına Ulaşamayız!...12 GİRİŞ...16 BEYİNDEKİ KÜÇÜK DÜNYA...20 Dışarıda Işık Yoktur...22 Gören, Göz Değildir...25 Dış Dünya ile Sizin Aranızdaki Üç Aşamalı Duvar...28 Kendi Bedenimiz ve Rüyalarımız...31 KULENİN ZİRVESİNDEKİ KÜÇÜK ADAM...38 Kule ve Zirvedeki Kapalı Oda...41 KULEYE İNANMANIN SAÇMALIĞI...50 His ve Vehim Mertebesinde Yaratılmış Olan Madde...52 Materyalizm: Dünya Hayatının Gerçek Zannedilen Zahiri Yorumu...56 Mekan Kavramının Ortadan Kalkması...58 Allah'ın Belirlediği Sebep-Sonuç İlişkileri...63 SONUÇ...66 EK I- KULEDEKİ ADAM HAKKINDA YORUMLAR...68 Günümüzdeki Bilim Adamları ve Düşünürlerin Bu Konudaki Yorumları...68 EK II- EVRİM YANILGISI...74

Kuledeki Küçük Adam Maddenin ardındaki sır konusu, bazı kişilerin itirazlarına neden olmaktadır. Sözkonusu kişiler, bu konunun özünü yanlış anladıkları için, bu konunun vahdet-i vücut öğretisi ile aynı olduğunu iddia etmektedirler. Öncelikle şunu belirtelim ki, bu eserlerin yazarı ehl-i sünnet inancına sıkı sıkıya bağlıdır ve vahdet-i vücud öğretisini savunmamaktadır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, vahdet-i vücut öğretisi Muhyiddin İbn Arabî gibi çok büyük İslam alimleri tarafından savunulmuştur. Vahdet-i vücud düşüncesini anlatan birçok önemli İslam aliminin, geçmişte, bu kitaplarda yer alan bazı konuları tefekkür ederek anlattıkları doğrudur. Ancak bu eserlerde anlatılanlar vahdet-i vücud düşüncesi ile aynı değildir. Örneğin vahdet-i vücud düşüncesini savunanların bir kısmı yanlış fikirlere kapılarak, Kuran'a ve ehl-i sünnet inancına aykırı bazı iddialarda bulunmuşlar; örneğin Allah'ın yarattığı varlıkları tamamen yok saymışlardır. Oysa, maddenin ardındaki sır konusu anlatılırken kesinlikle böyle bir iddiada bulunulmamaktadır. Bu konu, Allah'ın tüm varlıkları yarattığını, ancak yarattığı varlıkların aslını Allah'ın gördüğünü, insanların ise bu varlıkların beyinlerinde oluşan görüntülerini görebildiklerini açıklamaktadır. 10

Harun Yahya (Adnan Oktar) Gördüğümüz tüm varlıklar, dağlar, ovalar, çiçekler, insanlar, denizler, kısacası gördüğümüz herşey, Allah'ın Kuran'da var olduğunu, yoktan var ettiğini belirttiği her varlık, yaratılmıştır ve vardır. Ancak, insanlar bu varlıkların asıllarını duyu organları yoluyla göremez veya hissedemez veya duyamazlar. Gördükleri ve hissettikleri, bu varlıkların beyinlerindeki kopyalarıdır. Bu ilmi bir gerçektir ve bugün başta tıp fakülteleri olmak üzere tüm okullarda öğreti- Bir cisimden gözümüze ulaşan ışık demetleri elektrik sinyallerine dönüşerek beyinde bir etki oluştururlar. Görüyorum derken aslında zihnimizdeki elektrik sinyallerinin etkisini seyrederiz. Beyne giden sinirler kesildiğinde beyinde hiçbir görüntü oluşmayacaktır. 11

Kuledeki Küçük Adam len bilimsel bir konudur. Örneğin şu anda bu yazıyı okuyan bir insan, bu yazının aslını göremez, bu yazının aslına dokunamaz. Bu yazının aslından gelen ışık, insanın gözündeki bazı hücreler tarafından elektrik sinyaline dönüştürülür. Bu elektrik sinyali, beynin arkasındaki görme merkezine giderek, bu merkezi uyarır. Ve insanın beyninin arkasında bu yazının görüntüsü oluşur. Yani siz şu anda gözünüzle, gözünüzün önündeki bir yazıyı okumuyorsunuz. Bu yazı sizin beyninizin arkasındaki görme merkezinde oluşuyor. Sizin okuduğunuz yazı, beyninizin arkasındaki "kopya yazı"dır. Bu yazının aslını ise Allah görür. Sonuç olarak, maddenin beynimizde oluşan bir hayal olması onu "yok" hale getirmez. Ancak bize, insanın muhatap olduğu maddenin mahiyeti hakkında bilgi verir, ki bu da maddenin aslı ile hiçbir insanın muhatap olamadığı gerçeğidir. Bu gerçek İdealizm, Matrix Felsefesi ve Maddenin Gerçeği isimli kitabımızda şu şekilde dile getirilmiştir: Dışarıda Madde Vardır, Ancak Biz Maddenin Aslına Ulaşamayız! Madde hayaldir demek, madde yoktur demek değildir. Aksine biz görsek de görmesek de maddesel bir dünya vardır. Ancak biz bu dünyayı beynimizin içinde bir kopya -diğer bir deyişle algılarımızın yorumu olarak- görürüz. Dolayısıyla madde, bizim için hayaldir. 12

Harun Yahya (Adnan Oktar) Kaldı ki dışarıda maddenin varlığını, bizden başka gören varlıklar da vardır. Allah'ın melekleri, yazıcı olarak tayin ettiği elçileri de bu dünyaya şahitlik etmektedirler: Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır. (Kaf Suresi, 17-18) Herşeyden önemlisi, en başta Allah herşeyi görmektedir. Bu dünyayı her türlü detayıyla Allah yaratmıştır ve Allah her haliyle görmektedir. Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmektedir:... Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 233) De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır, görendir." (İsra Suresi, 96) Ayrıca unutmamak gerekir ki, Allah tüm olayları "Levh-i Mahfuz" isimli kitapta kayıtlı tutmaktadır. Biz görmesek de bunların tamamı Levh-i Mahfuz'da vardır. Herşeyin, Allah'ın Katında, Levh-i Mahfuz olarak isimlendirilen "Ana Kitap"ta saklandığı şöyle bildirilmektedir: Şüphesiz o, Bizim Katımızda olan Ana Kitap'tadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4)... Katımızda (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4) Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın. (Neml Suresi, 75) 13

Kuledeki Küçük Adam GİRİŞ N asıl bir dünyada yaşıyorsunuz? Sert bir zeminin üzerinde uzanan, içinde insanların, ağaçların, denizlerin veya binaların bulunduğu, üzerinde bulutların gezindiği, daha yukarıda dev bir uzay boşluğunun uzandığı bir dün ya mı bu ra sı? Siz de bu dünyanın içindeki milyarlarca insandan birisi misiniz? Eğer bu sorulara "evet" cevabı verirseniz yanılmış olursunuz. Eğer bu sorulara "evet" cevabı veriyorsanız, sizin için çok önemli olan bir gerçeği muhtemelen hayatınız boyunca göz ardı etmişsiniz demektir. Çünkü siz üstte tarif edildiği gibi bir dünyada yaşamıyorsunuz. Aslında dünyanız çok daha küçük. Bu dünyanın içinde, değil milyarlarca kilometrelik mesafeler ya da ışık yılı uzaklığındaki galaksiler, bir kaç met re lik bir uzak lık da hi yok. Siz as lın da çok kü çük ve ka pa lı bir me kan da ya şı yor su nuz: dev bir ku le nin te pe sin de ki kü çü cük, ka pı - sı mü hür len miş bir oda da. Bu oda dan ha ya tı nız bo yun ca hiç çık ma dı - nız. Bu oda yı terk edip hiç bir ye re gi de me di niz. Sa de ce, oda nın du var - 16

Harun Yahya (Adnan Oktar) larına yansıtılan farklı şekiller, insanlar, mekanlar gördünüz. Odanın için de ki giz li ho par lör ler den çı kan ses le ri duy du nuz. Ger çek te ku le - nin tepesindeki bu küçük odada sizden başka hiç kimse yok. Yapayalnızsınız! Söz konusu kule sizin bedeniniz, bu kulenin tepesindeki küçük oda (yani sizin dünyanız) ise beyninizdir. Beyniniz, sizin içinden hiçbir zaman çıkamadığınız kapalı bir odadır; çünkü sizin aslını gördüğünüzü zannettiğiniz herşey, aslında beyninizin görme, işitme veya dokunma merkezlerinde duyumsadığınız algılardan ibarettir. Hiçbir zaman algılarınızı aşıp "gerçek madde"ye, dışarıda var olan maddenin aslına asla ulaşamazsınız. Beyninizin görme merkezine gelen elektrik sinyallerini seyreder, hiçbir zaman bu sinyallerin gerçek kaynağını göremezsiniz. Adeta, kapalı odanızın duvarındaki sinema perdesini seyreder, ama hiçbir zaman perde üzerindeki görüntülerin aslına ulaşamazsınız. Bu ki tap ta si ze bu ger çe ği an la ta ca ğız. Bu ra da an la tı lan lar, şim - diye kadar alışmış olduğunuz pek çok düşünce ve kavramla büyük olasılıkla ters düşecektir. Ancak burada anlatılanlar, felsefi bir görüş ya da farklı bir yorum biçimi değil, bilimin ortaya koyduğu delillere dayanan somut bir gerçektir. Bu nedenle, alışkanlıklara dayanmadan, akıl ve mantıkla düşünüldüğünde bu gerçeğin reddedilmesi mümkün değildir. Ve unutmayın ki, gerçeği göz ardı etmek, düşünmemek insanlara hiçbir şey kazandırmaz. Eğer kişi, "hayır ben kapalı bir odada değil, dev bir evrenin içindeki bir gezegenin üzerinde yaşıyorum" diyorsa, bunu ispat etmesi gerekir. İspat edemediği halde böyle bir düşünceye körü körüne inanmak, insanı ancak yanılgılara sürükler. 17

Kuledeki Küçük Adam -I- BEYİNDEKİ KÜÇÜK DÜNYA İ nsanlar, oldukça inandırıcı görünen görüntülere aldanabilir ve bu görüntüleri "gerçek madde" sanabilirler. Tarihteki ilk "sinema gösterisi", bunun ilginç bir örneğidir. 1895 yılında Auguste ve Louis Lumierez adlı iki Fransız mucidin Paris'te yaptıkları bu ilk gösteride, istasyona yaklaşmakta olan bir trenin görüntüsü perdeye yansıtılmış, ancak salondaki izleyicilerin çoğu, trenin kendilerini ezeceğinden korkarak panik halinde dışarı kaçmışlardır. Bu ör nek ten de an la şıl dı ğı gi bi, bir gö rün tü yü "ger çek" sa na - bilmemiz, görüntüdeki teknik kalite ile yakından ilgilidir. İlk kez bir si ne ma per de si gö ren in san lar, bu o dö nem için çok üs tün bir teknoloji olduğu için, gördükleri trenin "gerçek" olduğunu sanmış ve paniğe kapılmışlardır. Bugün ise aynı etki, hologram (üç boyutlu gö rün tü) oluş tu ran özel göz lük ler sa ye sin de el de edi le bil mek te - dir. Bu gözlüğü takan insanlar, gözlerinin önünde oluşturulan sanal 20

Harun Yahya (Adnan Oktar) 1895 yılındaki ilk sinema gösterisinde izleyiciler, sinema perdesindeki treni gerçek zannedip panik halinde dışarı kaçmışlardır. dünyanın gerçek olduğu hissine kapılmakta, bu hisse göre davranmaktadırlar. Oysa bu esnada, bunun tamamen sanal bir görüntü olduğunu kesin olarak bilmektedirler. Günümüzde üç boyutlu görüntü oluşturan özel gözlükler sayesinde, izlenen görüntülerin gerçekten var olduğu hissi uyanmaktadır. 21

Kuledeki Küçük Adam Peki "gerçek dünya" dediğimiz görüntülerin durumu nedir? Bunlar da teknik kaliteleri nedeniyle bizi yanıltan birer hologram olabilirler mi? Bu sorunun cevabını bulmak için, öncelikle "görme"nin ne olduğu hakkındaki bilgilerimizi yeniden düşünmemiz gerekir. Dı şa rı da Işık Yok tur Günümüzde bilim adamlarının son bilimsel bulgular ışığında vardıkları ilginç bir gerçek vardır: Dünyamız gerçekte zifiri karanlıktır. Çünkü bugün artık bilinmektedir ki, ışık tamamen subjektif bir kavramdır; yani insanların beyninde bir algı olarak oluşur. Gerçekte dış dünyada ışık yoktur. Ne lambalarımız, ne araba farları, ne de en büyük ışık kaynağımız olarak bildiğimiz Güneş gerçekte ışık saçmaz. Gü neş ve di ğer "ışık kay nak la rı", sa de ce çok çe şit li dal ga boy - la rın da fark lı tür de elekt ro man ye tik par ça cık lar sa çar. Bu par ça cık - lar, ya pı la rı nın ön gör dü ğü şe kil de ev re ne ya yı lır. Bun lar dan bir kıs - mı dünyamıza ulaşır ve yine yapılarının gerektirdiği çeşitli etkiler oluş tu rur. Bu et ki ler, par ça cı ğın hac mi ne, ağır lı ğı na, hı zı na, fre kan - sına göre değişir. Örneğin birçok radyoaktif parçacık vücudumuzun içinden geçip gi der. On la rı an cak kur şun lev ha lar dur du ra bi lir. Bu par ça cık la - rın ba zı la rı o den li ağır ve ener ji yük lü dür ler ki, ço ğu za man çarp - tıkları molekülü parçalayarak yollarına pek sapmadan devam ederler. Bu, radyasyonun kansere yol açmasının altında yatan nedendir. Da ha güç süz bir tür rad yas yon olan rönt gen ışın la rın dan ya rar la nı - 22

Harun Yahya (Adnan Oktar) Gözle göremediğimiz ışınlardan birisi de tıpta kullanılan X ışınlarıdır. larak röntgen makinaları üretilmiştir. Bu makinaların yaptığı iş, rad yo dal ga la rı nın oluş tur du ğu etkiyi "görülebilen ışığa" çevirmek, yani gözlerimiz tarafından algılanabilir hale getirmektir. Rad yo dal ga la rı par ça cık içermedikleri için çarpışma anında insana zarar vermezler. Bu dalgalar hiçbir duyumuz tarafından al gı la na maz, an cak ev le ri - mizdeki radyolar bunları kulaklarımız tarafından duyulabilir ses dalgalarına çevirir. Radyoda bir Radyo dalgaları hiçbir duyumuz tarafından algılanamaz, ancak evlerimizdeki radyolar bunları kulaklarımız tarafından duyulabilir ses dalgalarına çevirir. 23

Kuledeki Küçük Adam yayın yokken duyulan hışırtı, aslında Güneş ve tüm yıldızlar tarafından evrenin başlangıcından bu yana yayılan kozmik fon radyasyonunun "sesidir". Burada "ses" kelimesi ile kastedilen, bu dalgaların rad yo la rı mız ta ra fın dan iş le ne rek ku lak la rı mız ta ra fın dan du yu - labilir hale getirilmesinden sonra beynimizde oluşturdukları algıdır. "Işık" dediğimiz algıya kaynaklık eden fotonlar ise çok daha hafif parçacıklardır ve çoğunlukla ilk çarptıkları atomdan sekerler. Üstelik bunu yaparken çarptıkları yere pek bir zarar da vermezler. Frekansları, yani titreşim hızları nedeniyle daha fazla enerji yüklü olan mo rö te si (ult ra vi yo le) ışın la rı, cil di mi ze nü fuz ede bi lir ve ba - zen genetik şifremizde bozulmalara neden olabilir. Belli saatlerde güneş ışığına çok fazla maruz kalmanın kansere neden olabilmesi bundandır. Fre kans la rı ge re ği kı zıl ö te si (enf ra ruj) ola rak ad lan dı rı lan fo - tonlar ise çarptıkları yüzeyde enerjilerinin bir kısmını bırakırlar ve bu ra da ki atom la rın tit re şim hı zı nı, ya ni ısı sı nı ar tı rır lar. Bu yön le - riy le kı zıl ö te si ışın lar, ısı ışın la rı ola rak da ad lan dı rı lır. Ak kor ha li - 1010nm 106nm 700 nm 600 nm 500 nm 400 nm 102 nm 10-2 nm 10-4 nm kızıl ötesi ışınları mor ötesi ışınları x ışınları Gözlerimiz sadece mor ötesi ile kızıl ötesi ışınlarının arasında kalan ışınları görebilir. 24

Harun Yahya (Adnan Oktar) ne gel miş bir kö mür so ba sı veya bir elektrik sobası bol miktarda kızıl ötesi ışın yayar. Bu ışınlar cildimiz tarafından sıcaklık hissi olarak "görülür", yani algılanır. İşte fotonların bir kısmı da var dır ki fre kans la rı morötesi ve kızıl ötesi ışınların arasında kalmıştır. Bunlar gözümüzün arkasındaki retina tabakasına düştüğünde buradaki hücreler tarafın- Akkor haline gelen soba kızıl ötesi ışın yayar. dan elektrik sinyaline çevrilirler. Biz de gerçekte birer parçacık olan fo ton la rı "ışık" ola rak al gı la rız. Eğer gö zü müz de ki hüc re ler fo ton - ları "ısı parçacıkları" olarak algılasalardı, o zaman bizim için ışık, renk ve ka ran lık ola rak ad lan dır dı ğı mız kav ram lar hiç bir za man ol - mayacak, cisimlere baktığımızda onların sadece "sıcak" veya "soğuk" olduklarını hissedecektik. Gö ren, Göz De ğil dir Bu ana kadar radyasyon türleri üzerinde bu şekilde teknik açıklamalar yapmamızın nedeni, bunların bulundukları ortamda "ışık" adlı bir etki oluşturmadıklarının anlaşılması içindi. Söz konusu radyoaktif parçalar hareket ederler, çarparlar, sekerler, bazen kırar ve bozarlar, fiziksel ve kimyasal etkiler oluştururlar. Fakat oluşturdukları et ki le rin hiç bi ri ışık ola rak ad lan dı rı la maz. 25

Kuledeki Küçük Adam Bi zim bu par ça la rın ba zı la rı nı "ışık ışın la rı" ola rak ad lan - dırmamızın tek nedeni, bunların gözümüz tarafından algılanmasıdır. Gözümüzün arkasındaki retina tabakasına düşen fotonlar, buradaki algı hücreleri tarafından elektrik akımına dönüştürülürler. Bu elekt rik akı mı si nir ler ta ra fın dan be yin de ki gör me mer ke - zine taşınır. Beyindeki görme merkezi bu elektrik akımlarını yorumlayarak bir görüntü oluşturur. Bu sisteme baktığımızda ilginç bir sonuca varırız: Aslında gözümüzün "görme" gibi bir özelliği yoktur. Göz, sadece fotonla rı elekt rik sin ya li ne çe vi ren bir ara bi rim dir. İd rak et me ka bi li - yeti yoktur. Çevremizi sardığını düşündüğümüz pırıl pırıl dünyayı sey re den göz de ğil dir. Işık ve ya renk his si göz de oluş maz. Bu konuyu daha iyi kavrayabilmek için görmenin teknik tanımını biraz daha detaylandıralım. Aslında gözümüzün "görme" gibi bir özelliği yoktur. Göz, sadece fotonları elektrik sinyaline çeviren bir ara birimdir. 26

Harun Yahya (Adnan Oktar) Biz her bir fre kans ta ki (tit re şim de ki) fo ton la ra bir renk adı ve - ririz. Fotonun titreşim boyuna göre kırmızı, mavi veya sarı deriz. Tüm frekansların bileşimi ise beyazı oluşturur. Kağıt beyazdır, çünkü her frekansı yansıtır ve bunların bileşimi beyazı meydana getirir. Yap rak ye şil dir, çün kü yal nız ca ye şil renk his si ve ren fre kans lar da - ki fo ton la rı yan sı tır, ge ri ka lan la rı emer. Cam say dam dır, çün kü fo - tonlar hemen hemen hiçbir engelle karşılaşmadan camın içinden geçerek bize ulaşabilirler. Siyah bir kumaş, tüm fotonları soğurduğu için geriye hiçbir şey yansımaz. Yani buradan gözümüze fotonlar ulaş maz, biz de onu ka ran lık ya ni si yah ola rak al gı la rız. Ay na gö - rüntüyü kopyalar, çünkü yansıtma yüzeyi pürüzsüzdür ve gelen ışınlar çarpıp sektikleri anda birbirlerine olan paralellikleri hemen hemen hiç bozulmaz. Bu bilgiler, ışık, karanlık, beyaz, yeşil, saydam gibi kavramların beyinde oluşan algıdan ibaret, tamamen göreceli tanımlar olduğu nu gös ter mek te dir. Ger çek te dış dün ya da ne ışık, ne de renk var - dır. Sadece bizim bu şekilde yorumladığımız radyasyon türleri vardır. Yo rum ta ma men bi ze ait tir. Göz de olu şa cak bir ha ta ve ya ya pı - sal bir fark lı lık, ge len fo ton la rı fark lı elekt rik sin yal le ri ne dö nüş tü - re cek ve be yin de ki gör me mer ke zi ay nı özel lik te da hi ol sa, göz ta - rafından işlenen sinyaller, aynı cismin çok farklı şekillerde algılanmasına neden olacaktır. Renk körleriyle normal görenlerin belli renkleri çok farklı algılamaları ve yorumlamaları bundandır. Kısacası, bizim ışık veya renk olarak yorumladığımız foton ha re ket le ri, zi fi ri ka ran lık bir or tam da ger çek le şen fi zik sel olay lar - dan baş ka bir şey de ğil dir. Göz de da hil ol mak üze re tüm vü cu du - muz ve 3 boyutlu, rengarenk bir mekan olarak gördüğümüz, kimi 27

Kuledeki Küçük Adam insanların kesin olarak var olduğunu iddia ettikleri tüm maddi alem, bu ka ran lı ğın için de yer alır. Dış Dün ya ile Si zin Ara nız da ki Üç Aşa ma lı Du var Dikkat edilirse, bilimin ortaya koyduğu bu sonuçlar bize çok önem li bir ger çe ği gös ter mek te dir: Biz dış dün ya da ki mad de nin as - lı ile hiçbir zaman muhatap olamayız. Örneğin karşısına geçip seyrettiğimiz bir televizyonun kendisini hiçbir zaman göremeyiz. Bize sadece bu televizyondan çıkıp gelen veya ona çarpıp yansıyan fotonlar ulaşır. Bunlar ışık değil, par ça cık lar dır. Bir du va ra çar pan te nis to pu nun ge ri sek me si ve bi - zim de sa de ce bu to pu gör me miz gi bi bir du rum dur bu. Ya ni da ha bu aşamada televizyonun aslından bir aşama kopmuş oluruz. Fotonlar gözümüze gelip retina hücrelerine çarptığında ise, buradaki en zim ler ta ra fın dan elekt rik ener ji si ne çev ri lir ler. Ya ni te le viz yo - nun as lın dan ikin ci bir aşa ma da ha ko pa rız. Bu elekt rik ener ji si si - nirler tarafından beynimizdeki görüntü merkezine ulaştırıldığında, bir kez da ha de ği şik li ğe uğ rar ve "gö rün tü" de di ği miz for ma bü rü - nür. Bu, üçün cü aşa ma dır. Tek bir aşa ma bi le "ger çek te le viz yon" ile bizim aramızdaki bağlantıyı koparmaya yetecek iken, bu iş tam üç farklı aşamada üç kez gerçekleşir. Bir örnek vermek gerekirse, bu, birbirine kapılarla bağlanmış 3 ayrı odanın içindeki 3 kişiyle kulaktan kulağa oynamak gibidir. Si zin ku la ğı nı za fı sıl da nan cüm le yi ger çek ten ilk ki şi mi söy le miş - tir; ikinci veya üçüncü kişi bunu değiştirerek mi aktarmışlardır; 28

Harun Yahya (Adnan Oktar) Görüntü üç aşamadan geçerek beynimize ulaşır. Bu tıpkı 'kulaktan kulağa' oyunundaki gibidir. Son kişinin kulağına fısıldanan sözcüklerin ilk kişinin fısıldadığı sözcüklerle aynı olduğundan hiçbir zaman emin olamayız. üçüncü kişi bunu tamamen kendisi mi ortaya atmıştır; bunların hiçbi rin den emin ola maz sı nız. İlk ve ikinci kişilerin aslen neyi söylediklerinden bile emin olamazsınız. Konuyu daha da iyi açıklayacak bir başka örneği şöyle verebiliriz: Sizi bir deney için 1 yıllığına dış dünyaya tamamen kapalı bir yeraltı odasına kapattıklarını farz edin. Dış dünyayla yegane bağlan tı nız da önü nüz de ki ka pa lı dev re te le viz yon ek ra nı ol sun. Oda ya girip de ekranı ilk açtığınızda şöyle bir yazıyla karşılaşıyorsunuz: "Bu ekranda izleyeceğiniz görüntüler, Afrika kıtasında canlı olarak yayın yapan kameralardan aktarılmaktadır. Bu kameraların tespit ettiği görüntüler canlı olarak uydulara aktarılmakta, uydulardan bu odanın yukarısındaki vericilere yollanmakta, buradan da sizin ekranınıza taşınmaktadır". Bu mesajın doğru olup olmadığından hiçbir zaman emin olamazsınız, çünkü görüntünün aktarıldığı her aşamada, görüntünün yapay bir kaynaktan gelmesi mümkündür. Afrika kıtasında çekim yaptığı iddia edilen kameralar, aslında yıllar önce çekilmiş bir video kaseti gösteriyor ve uydu üzerinden bu kaset size ulaşıyor olabilir. 29

Kuledeki Küçük Adam Dahası, ortada hiçbir kamera ve uydu olmayıp, size sadece yan odadaki bir video cihazından kaset izlettiriliyor olabilir. Afrika kıtasına bizzat gitmedikçe bunu bilemezsiniz. Ama odadan çıkamadığınıza göre, Afrika'ya gidip olayların "aslını" görmeniz de asla mümkün olmaz. Bu na rağ men yi ne de bu oda ya gir me den ön ce dış dün ya hak - kında edindiğiniz bilgiler ve bu odadan bir zaman sonra tekrar çıkacak olduğunuzu bilmeniz, size ekranda gördüklerinizin "asıl" olduğu na da ir bir ka na at sağ la ya bi lir. An cak eğer bu oda, si zin doğ du - ğunuz günden bu yana hayatınızı geçirdiğiniz yer ise? Hayatınız boyunca bu odadan hiç çıkmıyorsanız? Hayatınız boyunca "dış dünya" olarak sadece önünüzdeki ekranı görüyorsanız? O zaman, bu Ekranda canlı olarak izlediğimizi zannettiğimiz görüntünün aslında yan odadaki bant yayını ile bize ulaştırıldığını bilemeyiz. 30