ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNİN ÜRETİM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Benzer belgeler
YÜKSEK ENFLASYON ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNİ ARTIRIYOR MU?

RASYONEL BEKLENTLER DOAL ORAN HPOTEZ Türkiye çin Zaman Serisi Bulguları

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sayı: / 24 Mayıs 2010 EKONOMİ NOTLARI

KONYA İLİ SICAKLIK VERİLERİNİN ÇİFTDOĞRUSAL ZAMAN SERİSİ MODELİ İLE MODELLENMESİ

BİRİM KÖK TESTLERİNDE YAPISAL KIRILMA ZAMANININ İÇSEL OLARAK BELİRLENMESİ PROBLEMİ: ALTERNATİF YAKLAŞIMLARIN PERFORMANSLARI

PETROL FİYATLARININ BORSA İSTANBUL SANAYİ FİYAT ENDEKSİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Dolar Kurundaki Günlük Hareketler Üzerine Bazı Gözlemler

FAİZ ORANINDAKİ BİR ARTIŞ CARİ İŞLEMLER AÇIĞINI ARTIRIR MI?

Reel Kesim Güven Endeksi ile İMKB 100 Endeksi arasındaki dinamik nedensellik ilişkisi

Türkiye nin İthalat ve İhracat Bağımlılığı: Seçilmiş Ülke Örnekleri Üzerine Ampirik Bir Uygulama


Türkiye de Tüketim Eğilimi ve Maliye Politikası

PARA ARZININ ÇIKTI ÜZERİNE ETKİLERİ

AYÇİÇEK VE SOYA YAĞI İTHALAT TALEBİNİN ANALİZİ

Teknolojik bir değişiklik veya üretim arttırıcı bir yatırımın sonucunda ihracatta, üretim miktarında vs. önemli artışlar olabilir.

TCMB FAĐZ KARARLARININ HĐSSE SENEDĐ PĐYASALARI ÜZERĐNE ETKĐSĐ

Türkiye de Kırmızı Et Üretiminin Box-Jenkins Yöntemiyle Modellenmesi ve Üretim Projeksiyonu

BÖLÜM 5 İKTİSAT POLİTİKALARININ UZUN DÖNEMLİ BÜYÜMEYE ETKİLERİ: İÇSEL BÜYÜME TEORİLERİ ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRME

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü, Ankara e-posta: Geliş Tarihi/Received:

A. ENFLASYON VE İŞSİZLİK A.1. Enflasyon ve Tanımı: Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışlardır. Temel olarak ortaya çıkış nedenleri üçe ayrılır:

ENFLASYON-BÜYÜME SÜRECİNDE SABİT SERMAYE YATIRIMLARI

Türkiye de Faiz Kanalı İle Parasal Aktarım Mekanizması

İŞSİZLİK VE İNTİHAR İLİŞKİSİ: VAR ANALİZİ Ferhat TOPBAŞ *

SORU SETİ 02 (REVİZE EDİLDİ) FİNAL KONULARI

ÜCRET-FİYAT SPİRALİ: TÜRK İMALAT SANAYİ ÖRNEĞİ

Borsa Getiri Oranı ve Faiz Oranı Arasındaki İlişkinin Doğrusal Olmayan Yöntemlerle Analizi: Türkiye Örneği

FARKLI BELİRSİZLİK DÜZEYLERİNDE FAİZ ORANININ MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLERE ETKİLERİ: TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLEŞİMLİ VEKTÖR OTOREGRESİF MODELİ UYGULAMASI

Reel ve Nominal Şokların Reel ve Nominal Döviz Kurları Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği

Eurasian Journal of Researches in Social and Economics Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi ISSN:

AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi. Cilt : 6 Sayı : 15 Sayfa: Kasım 2018 Türkiye. Araştırma Makalesi

Zaman Serisi Modelleri: Birim Kök Testleri, Eşbütünleşme, Hata Düzeltme Modelleri

A Study on the Estimation of Supply Response of Cotton in Cukurova Region

C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 11, Sayı 1,

TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜME VE DÖVİZ KURU CARİ AÇIK ÜZERİNDE ETKİLİ MİDİR? BİR NEDENSELLİK ANALİZİ

İŞSİZLİK VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİNDE ASİMETRİ ASYMMETRY IN THE RELATIONSHIP BETWEEN UNEMPLOYMENT AND ECONOMIC GROWTH

Türkiye nin Kabuklu Fındık Üretiminde Üretim-Fiyat İlişkisinin Koyck Yaklaşımı İle Analizi

TÜRKİYE DE ELEKTRİK TÜKETİMİ, İSTİHDAM VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ

Türkiye Ekonomisinde Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme

Box-Jenkıns Modelleri ile Aylık Döviz Kuru Tahmini Üzerine Bir Uygulama

REEL DÖVİZ KURU VE DIŞ TİCARET DENGESİ İLİŞKİSİ:

Rasyonel Beklentiler Hipotezinin Testi: Enflasyon, Faiz ve Kur 1

Finansal İstikrarın Bankacılık Sisteminin Borç Verme Politikaları Üzerindeki Etkisi: 2008 Küresel Krizi Çerçevesinde Türkiye Üzerine Bir İnceleme

Sabit Sermaye Yatırımları ve Ekonomik Büyüme: Ampirik Bir Analiz

Tüketici Güveni ve Hisse Senedi Fiyatları Arasındaki Nedensellik İlişkisi: Türkiye Örneği (2004: :01)

THE CAUSALITY RELATION BETWEEN CONSUMER CONFIDENCE AND STOCK PRICES: CASE OF TURKEY. Abstract

Para Talebinin Belirleyenleri ve İstikrarı Üzerine Bir Uygulama: Türkiye Örneği

Türkiye de İktisadi Çıkarsama Üzerine Bir Açımlama: Sürprizler Gerçekten Kaçınılmaz mı?

TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN NAIRU TAHMİNİ

DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ GECİKMELİ İLİŞKİLER: Dağıtılmış Gecikme ve Otoregresiv Modeller

Belirsizliğin Özel Tüketim Harcamaları Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği

Erkan Özata 1. Econometric Investigation of the Relationships Between Energy Consumption and Economic Growth in Turkey

Zekeriya Yıldırım ENFLASYON REJİMLERİ VE ÜRETİCİ ENFLASYONUNDAN TÜKETİCİ ENFLASYONUNA GEÇİŞKENLİK

YABANCI HİSSE SENEDİ YATIRIMCILARI TÜRKİYE DE DÖVİZ KURU VOLATİLİTESİNİ ŞİDDETLENDİRİYOR MU?

DÖVİZ KURU VE HİSSE SENETLERİ FİYATLARI ARASINDAKİ NEDENSELLİK İLİŞKİSİ

Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliğ No:09/5

YÜKSEK ENFLASYON ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNİ ARTIRIYOR MU?

TÜRKİYE DE İNŞAAT SEKTÖRÜ VE PARA POLİTİKALARI ARASINDAKİ NEDENSELLİK İLİŞKİLERİ

Türkiye nin İthalat ve İhracat Bağımlılığı: Seçilmiş Ülke Örnekleri Üzerine Ampirik Bir Uygulama

TAYLOR KURALI: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

CAGAN IN PARA TALEBİ MODELİ VE ENFLASYON İLİŞKİSİ: AMPİRİK ANALİZ ( ) *

NET YABANCI İŞLEM HACMİ İLE HİSSE SENEDİ GETİRİLERİ ARASINDA UZUN DÖNEMLİ İLİŞKİ VAR MIDIR? Cüneyt AKAR (*)

Para Politikası, Parasal Büyüklükler ve Küresel Mali Kriz Sonrası Gelişmeler. K. Azim Özdemir

TÜRKİYE DE DIŞ TİCARET VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİNİN ANALİZİ ANALYSIS OF RELATIONSHIP BETWEEN FOREIGN TRADE AND ECONOMIC GROWTH IN TURKEY

TÜRKİYE DE REEL DÖVİZ KURU İLE KISA VE UZUN VADELİ SERMAYE HAREKETLERİ İLİŞKİSİ

Yaz Saati Uygulaması Anomalisinin İMKB 100 Endeks Getirisine Etkisinin Test Edilmesi

SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL SSSjournal (ISSN: )

DOĞAL GAZ DEPOLAMA ġġrketlerġ ĠÇĠN TARĠFE HESAPLAMA USUL VE ESASLARI. BĠRĠNCĠ KISIM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Ġstenecek Veriler

ÇOKLU DOĞRUSAL BAĞLANTI

HİSSE SENEDİ FİYATLARI, ALTIN FİYATLARI VE HAM PETROL FİYATLARI ARASINDAKİ NEDENSELLİK İLİŞKİSİNİN ANALİZİ

sbd.anadolu.edu.tr 73 Anadolu University Journal of Social Sciences Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

Türkiye Ekonomisi nde Para ve Maliye Politikalarının Etkinlii Effectiveness of Monetary and Fiscal Policies in Turkish Economy

TÜRKİYE'DE ŞEKER FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMİN OLASI ETKİLERİNİN TAHMİNİ: BİR SİMÜLASYON DENEMESİ

Reel Döviz Kuru Endeksinin Otoregresif Koşullu Değişen Varyanslılığının Analizi: İki Eşikli Tarch Yöntemi İle Modellenmesi

eğrileri ve sözel göstergeler olarak dört temel gruba ayırmak mümkündür. ** Bu göstergeleri, parasal göstergeler, faiz oranları, getiri

Finansal Gelişme ve Ekonomik Büyüme Arasındaki Đlişkinin Ampirik Bir Analizi: Türkiye Örneği

Asymmetric Relationship Between Consumer Loans and Money Velocity: An Application On Turkey

Birim Kök Testleri. Zaman Serisi Modelleri: Birim Kök Testleri, Eşbütünleşme, Hata Düzeltme Modelleri

FİNANSAL PİYASA VOLATİLİTESİ VE EKONOMİ

Döviz Kuru Belirsizliğinin İhracata Etkisi: Türkiye İçin Bir Uygulama

Şeyma Çalışkan Çavdar Yildiz Technical University ISSN : scavdar@yildiz.edu.tr Istanbul-Turkey

TÜRKİYE DE DÖVİZ KURU KANALININ İŞLEYİŞİ: VAR MODELİ İLE BİR ANALİZ. Seyfettin ERDOĞAN * Durmuş Çağrı YILDIRIM **

Satın Alma Gücü Paritesinin Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan İçin Geçerliliği: Birim Kök ve Eşbütünleşme Analizi

Birim Kök Testleri. Random Walk. Bir stokastiksürecin birim kök içerip içermediğini nasıl anlarız? Hatırlarsak aşağıdaki AR(1) sürecinde

İMKB NİN LATİN AMERİKA BORSALARIYLA İLİŞKİSİ ÜZERİNE ÇOK DEĞİŞKENLİ GARCH MODELLEMESİ

Araştırma Makalesi. Selçuk Üniversitesi Selçuk Tarım ve Gıda Bilimleri Dergisi 26 (2): (2012) ISSN:

SIVILAŞTIRILMIŞ DOĞAL GAZ DEPOLAMA ŞİRKETLERİ İÇİN TARİFE HESAPLAMA USUL VE ESASLARI

GÖRÜNMEZ AMA HĐSSEDĐLMEZ DEĞĐL: TÜRKĐYE'DE ÇIKTI AÇIĞI

TÜSİAD - KOÇ ÜNİVERSİTESİ EKONOMİK ARAŞTIRMA FORUMU KONFERANSI. Zafer A. YAVAN - TÜSİAD Yasemin TÜRKER KAYA - BDDK

Effects of Agricultural Support and Technology Policies on Corn Farming in Çukurova Region

ALTIN FİYATLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN TESPİTİ ÜZERİNE: MGARCH MODELİ İLE BİR İNCELEME

BİR YATIRIM ARACI OLARAK ALTIN İLE HİSSE SENEDİ ENDEKSİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ANALİZİ: TÜRKİYE ÜZERİNE AMPİRİK UYGULAMA 1

TÜRK EKONOMİSİNİN ENERJİ BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE BİR EŞ-BÜTÜNLEŞME ANALİZİ A CO-INTEGRATION ANALYSIS ON THE ENERGY DEPENDENCY OF THE TURKISH ECONOMY

Cari İşlemler Açığının Sürdürülebilirliğinin Çoklu Yapısal Kırılmalı Eşbütünleşme Yöntemi ile Sınanması

TÜRKİYE DE FAİZ, DÖVİZ VE BORSA: FİYAT VE OYNAKLIK YAYILMA ETKİLERİ

HİSSE SENEDİ FİYATLARI VE DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ

Dağıtılmış Gecikme ve Otoregresiv Modeller. Mehmet Vedat PAZARLIOĞLU

Enflasyonun Borsa Performansı Üzerindeki Etkisi

FİSHER HİPOTEZİNİN TÜRKİYE İÇİN SINANMASI: DOĞRUSAL OLMAYAN EŞBÜTÜNLEŞME ANALİZİ

Enflasyon Hedeflemesi, Büyüme ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

Transkript:

Doğuş Üniversiesi Dergisi, 9 (2) 2008, 191-206 ENFLASYON BELİRSİZLİĞİNİN ÜRETİM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ EFFECTS OF INFLATION UNCERTAINTY ON OUTPUT: THE CASE OF TURKEY Mübariz HASANOV Haceepe Üniversiesi, İkisadi ve İdari Bilimler Fakülesi, İkisa Bölümü ÖZET: Bu çalışmada, Türkiye için enflasyon belirsizliğinin üreim açığı üzerindeki ekisi, 1986-2006 dönemi verileri kullanılarak ahmin edilmişir. Analizin kapsadığı dönem, hem yüksek enflasyon, hem de düşük enflasyon dönemlerini içerdiği için enflasyon belirsizliğinin ekilerini analiz emek açısından ilginç bir örneklem oluşurmakadır. Yapılan analizler, enflasyon belirsizliğinin, hem yüksek enflasyon döneminde, hem de dezenflasyon sürecinde üreim açığı üzerinde negaif ve isaiksel olarak anlamlı ekiye sahip olduğunu gösermekedir. Elde edilen bu sonuçlar, enflasyon oranını düşürmenin yanısıra, düşük düzeyde sabi uulmasının da büyüme açısından önemli olduğunu oraya koymakadır. Anahar Kelimeler: Enflasyon belirsizliği ; Yapısal kırılma ; Üreim açığı ABSTRACT: In his paper we esimae he effecs of inflaion uncerainy on oupu gap in Turkey using monhly daa for he 1986-2006 period. Since i includes boh high and low inflaionary periods, he said period offers a good sample for assessing he effecs of uncerainy on oupu. The resuls sugges ha inflaion uncerainy had negaive and saisically significan effecs on oupu boh in high inflaion and disinflaion periods. Our findings imply imporance of sabilising inflaion a low levels for economic growh. Keywords: Inflaion uncerainy ; Srucural break ; Oupu gap 1. Giriş Makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkiyi anlamak, hem ikisaçılar, hem de poliika yapanlar açısından son derece önemlidir. Özellikle 2. Dünya Savaşı ndan sonra enflasyon ile üreim ve isihdam arasındaki ilişki, ikisaçılar arafından en çok incelenen konulardan biri olmuşur. Farklı amorisman yönemleri, vergi siseminin yapısı ve işleyişi, işgücü ve mal piyasandaki aksaklıklar gibi yapısal özelliklerden kaynaklanan ekiler hariç, beklenen enflasyonun reel değişkenler üzerinde herhangi bir ekiye sahip olmadığı, beklenmeyen enflasyonun ise sadece kısa dönemde reel değişkenleri ekilediği ikisa lieraüründe genel kabul gören bir görüşür (Taylor, 1981; Fischer, 1981; Jansen, 1989; Temple, 2000) 1. Yapısal ekenlerin dışında, ekonomik karar birimlerinin göreli fiyaları doğru olarak algılamalarını zorlaşırdığı ve belirsizliği arırdığı için enflasyonun reel ekonomik değişkenleri ekileyebileceği, ikisaçılar arafından uzun zamandan beri kabul edilmekedir. Alfred Marshall, daha 19. Yüzyılın sonlarında İngiliz Serlin in gelecekeki değeri ile ilgili belirsizliğin üreim üzerinde negaif eki doğurabileceğini ifade emekeydi (Jansen, 1989: 43). Belirsizlik oramının ekonomik akivieyi olumsuz olarak ekilediği görüşünün genel kabul görmesine karşın, enflasyon 1 Enflasyon ve enflasyon belirsizliğinin ekonomi üzerindeki ekileri konusundaki ayrınılı lieraür araması için bakınız Temple (2000).

192 Mübariz HASANOV belirsizliğinin ekonomi üzerindeki ekileri, ilk defa Okun (1971), Gordon (1971), Klein (1975) arafından ampirik olarak incelenmiş, Friedman (1977) arafından kuramsal çerçeveye ourulmuşur. Friedman (1977), yüksek enflasyon oranının, fiyaların geleceke izleyeceği yol hakkında belirsizliğe neden olacağını, bu belirsizlik sonucunda ekonomide ekinliğin azalacağını ve büyümenin olumsuz ekilemeyeceğini belirmişir. Enflasyon belirsizliği, yüksek enflasyon dönemlerinde uygulanacak poliikalar konusundaki belirsizliken ve poliika oorielerinin kararlılığı konusundaki kuşkulardan kaynaklanmakadır. Yüksek enflasyon dönemlerinde uygulanacak poliikalar konusundaki belirsizlik, para ooriesinin bir ikilemle karşı karşıya olmasından kaynaklanmakadır. Para ooriesi, yüksek enflasyonu düşürmek isemeke, faka enflasyonu düşürmek amacıyla uygulayacağı poliikaların reel ekonomik akivieyi olumsuz ekilemesinden çekinmekedir. Para poliikası ile enflasyonu düşürmek mümkün olsa da, enflasyonu düşürmek için uygulanacak poliikaların ekilerinin gecikmeli olarak oraya çıkığı, reel ekonomiyi olumsuz ekilediği, büyüme oranını düşürdüğü ve işsizliği arırdığı bilinmekedir. Daralıcı para poliikası sonucunda ekonominin resesyona girmesi halinde poliika oorielerinin ekonomiyi canlandırmak için ekrar enflasyonis poliikaya döneceği konusunda bekleniler armakadır. Bu durum, açıklanan ani-enflasyonis poliikaların güvenilirliğini düşürmeke ve enflasyon belirsizliğini arırmakadır. Zira, Ball (1992) arafından da belirildiği gibi, enflasyon oranı yükseldikçe hükümeler gerçekçi olmayan isikrar programları ilan emekedirler ki, bu da, enflasyonun geleceke izleyeceği yön hakkında belirsizliği arırmakadır. Ayrıca, yüksek enflasyon dönemlerinde poliika ooriesinin ani-enflasyonis poliikaları ne zaman uygulamaya koyacağını ve söz konusu poliikaların ne zaman eki gösereceğini ahmin emek zor olduğu için, enflasyon belirsizliği daha da arırmakadır. Friedman (1977) ve Ball (1992), enflasyon belirsizliğini enflasyonun bir maliyei olarak görmeke ve oralama enflasyon oranı arıkça enflasyon belirsizliğinin de aracağını savunmakadırlar. Cukierman ve Melzer (1986), Devereux (1989) ve Cukierman (1992) ise enflasyon belirsiliğindeki arışın, oralama enflasyon oranını arırdığını ileri sürmüşlerdir. Söz konusu yazarlara göre, belirsizlik oramında merkez bankaları şok enflasyon yaraarak kısa vadeli çıkarlar elde emek iseyebilirler. Faka, rasyonel bireyler, böylesi bir oramda şok poliika uygulanabileceğini ahmin edecekleri için, geleceğe ilişkin enflasyon beklenilerini arıracaklardır ki, bu da oralama enflasyon oranının armasına yol açacakır. Bu durumda, belirsizlik enflasyonun bir sonucu değil, nedeni olmakadır. Oralama enflasyon oranı ile enflasyon belirsizliği arasında poziif bir ilişki olduğu konusunda görüş birliği sağlanmış olsa da, bu iki değişken arasındaki nedenselliğin yönü konusunda arışmalar devam emekedir. Ampirik çalışmalar, değişik ülkeler için farklı sonuçlar oraya koymuşur. Örneğin, Grier ve Perry (1998), G7 ülkeleri için yapıkları ampirik çalışmada, ele alınan ülkelerin amamında oralama enflasyon oranının enflasyon belirsizliğini arırdığına ilişkin kuvveli kanılar bulmuşken, enflasyon belirsizliğinin enflasyona neden olduğuna ilişkin güçlü bir kanı bulamamışlardır. Founas v.d. (2004), alı Avrupa ülkesi için yapıkları çalışmada, Almanya hariç üm ülkelerede enflasyonun enflasyon belirsizliğine neden olduğu sonucuna ulaşmalarına karşın, enflasyon belirsizliğinin değişik ülkelerde enflasyonu farklı şekilde ekilediği sonucuna varmakadırlar. Telaar ve Telaar (2003), Akyazı ve Aran (2004), Özer ve Türkyılmaz (2005) Türkiye için sadece enflasyon oranından enflasyon belirsizliğine doğru ek yönlü nedensellik ilişkisi bulmuşlardır. Olulular ve Terzi (2006), enflasyon ve enflasyon belirsizliği arasında çif yönlü nedensellik ilişkisi espi emelerine karşın, sadece enflasyondan enflasyon belirsizliğine olan nedensellik ilişkisinin isaiksel olarak anlamlı olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Benzer şekilde, Nas ve Perry (2000) de,

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 193 enflasyonun enflasyon belirsizliğine neden olduğuna ilişkin kuvveli kanı bulmalarına karşın, enflasyon belirsizliğinin enflasyon üzerindeki ekisinin, ele alınan döneme bağlı olarak değişiğini espi emişlerdir. Friedman (1977), enflasyon belirsizliğinin ekonomik ekinliği azalarak büyümeyi düşüreceğini ve işsizlik oranını yükseleceğini ifade emişir. Friedman ın bu öngörüsü, bir çok ikisaçı arafından ampirik olarak incelenmişir. Örneğin, Mullineaux (1980), Holland (1988), Driver ve Moreon (1991), Davis ve Kanago (1996), Grier ve Perry (2000), Elder (2004), enflasyon belirsizliğinin büyüme ve isihdam üzerinde negaif ekiye sahip olduğu sonucuna varırken, Kasimbris (1985), Jansen (1989), Bohara ve Sauer (1994), Friedman ın öngörüsünü desekleyici sonuçlar elde edememişlerdir. Telaar (1996), Çein (2004), Nas ve Perry (2001) ve Aran (2006) Türkiye de enflasyon belirsizliğinin büyüme üzerinde negaif ekiye sahip olduğunu gösermişlerdir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye için 1986-2006 döneminde enflasyon belirsizliğinin üreim üzerindeki ekisini analiz emekir. Söz konusu dönemde Türkiye ekonomisi, yüksek ve değişken enflasyon oranı ile karakerize edilebilir. Türkiye, yaklaşık olarak ouz yıl aradan sonra ancak 2004 yılında enflasyon oranını ek haneli rakamlara indirmeyi başarmışır. Analizin kapsadığı dönemde, Türkiye ekonomisi Cumhuriye arihinin en derin iki krizi ile karşılaşmışır. Belirilen dönemde sık sık hüküme değişiklikleri yaşandığı için uygulanan ekonomi poliikaları da sık sık değişikliklere maruz kalmışır ki, bu da enflasyon belirsizliğinin daha da armasına neden olmuşur. Dolayısı ile, ele alınan dönem, enflasyon belirsizliğinin ekilerini analiz emek açısından ilginç bir örneklem oluşurmakadır. Daha önceki çalışmalardan farklı olarak, enflasyon oranının ek haneli rakamlara indiği dönemler de analize dahil edildiğinden, farklı enflasyon oramlarında enflasyon belirsizliğinin reel ekonomi üzerindeki ekisini inceleme olanağı doğmuşur. Ayrıca, önceki çalışmalarda enflasyon belirsizliğinin büyüme oranı üzerindeki ekisine bakılmışken, bu çalışmada, üreim açığına ekisi analiz edilmekedir. Elde edilen sonuçlar, hem yüksek enflasyon döneminde, hem de dezenflasyon sürecinde enflasyon belirsiziliğinin üreim açığı üzerinde negaif ve anlamlı ekiye sahip olduğunu gösermekedir. 2. Enflasyon Belirsizliği ve Üreim İlişkisi Enflasyon belirsizliğinin reel ekonomi üzerindeki ekisi, kuramsal olarak ilk defa Friedman (1977) arafından analiz edilmişir. Friedman a göre, beklenen veya gerçekleşen enflasyonun değişkenliği, iki değişik yoldan doğal işsizlik oranının armasına neden olabilir. Birincisi, enflasyon belirsizliğindeki arış, uzun dönemli sözleşmelerin opimal süresini azalmaka ve endekslemeyi daha kârlı hale geirmekedir. Endeksleme ise, sabi enflasyon oranını am olarak ikame edemez. Çünkü fiya endeksleri gecikmeli olarak belirlenmeke ve sözleşmelerin uyarlanması ise daha da gecikmeli olarak yapılabilmekedir. Dolayısıyla, enflasyon belirsizliğindeki arış sözleşmelerin uyarlanmasını gecikirmeke ve sonuç olarak ekonomik ekinliği azalmakadır. Ayrıca, sözleşmelerin yenilenmesi de maliyeli olduğu için, kı kaynakların ekonomik olarak verimli olmayan alanlarda kullanılmasına yol açmakadır. Enflasyon belirsizliğinin ikinci olumsuz ekisi ise, ekonomik karar birimlerinin reel fiyaları doğru olarak algılamalarını zorlaşırmasından kaynaklanmakadır. Fiya siseminin emel işlevi, bireylerin yaırım, üreim ve ükeim kararlarını verirken ihiyaç duydukları göreli fiyalarla ilgili bilgileri, ekin ve düşük maliyele akarmasıdır. Fiya oranı sabiken veya sabi oranda değişirken, parasal fiyalardan göreli fiyalarda meydana gelen değişmeleri

194 Mübariz HASANOV hesaplamak kolay olacakır. Faka enflasyon oranı değişken olursa, parasal fiyalardan göreli fiyalar hakkında bilgi edinmek daha da zorlaşacakır. Ball ve Romer (1993), göreli fiya değişkenliğinin maliyeinin, uzun dönemli sözleşmelerin ekinliğini azalması dolayısıyla oraya çıkığını ifade emekedirler. Fiya değişkenliğinin yüksek olduğu dönemlerde cari fiyalara bakarak gelecek dönemdeki fiyaları ahmin emek zor olduğu için, ekonomik karar birimleri, daha kısa vadeli ve daha az ekin olan sözleşmeler yapmakadırlar. Tommasi (1994) de, fiyalardaki değişkenliğin, cari fiyaların gelecek fiyalarla ilgili olarak içerdiği bilgiyi azalığını ifade emekedir. Bu durumda alıcılar fiyalarla ilgili bilgi edinmek için isekli olmayacaklardır. Alıcıların daha az bilgiye sahip olması, firmaların mark-up marjlarını arırmalarına ve ekin olmayan üreicilerin saışlarını arırmalarına izin vermekedir. Dolayısıyla, üreim daha az ekin olan yüksek maliyeli firmalara kaymakadır. Bu ise, ekonominin ekinliğini azalığı için üreimin de düşmesine yol açmakadır. Gelecekle ilgili belirsizlik, ekonomik karar birimlerinin, yaırım ve dayanıklı mal saın alımı gibi geri dönülmesi güç olan kararları alma konusunda çekingen davranmalarına neden olmakadır. Pindyck (1991), geri dönülmesi güç olan yaırımların, gelecekeki mal fiyaları ve işleme giderleri ile ilgili belirsizlik, gelecekeki faiz oranları ile ilgili belirsizlik ve yaırımın zamanlaması ve maliyei gibi risk fakörlerine duyarlı olduğunu ifade emekedir. O halde, belirsizlik oramında firmalar yaırım yapmak yerine, yaırımın zamanlamasını ve kârlılığını ekileyebilecek yeni bilgilerin gelmesini ercih edebilirler. Belirsizliğin arması, firmaların yaırım kararlarını erelemelerine neden olmakadır. Comin (2000) de, belirsizlik oramında maddi duran varlıklara yapılan yaırımların azaldığını, mali varlıklara ve dönen varlıklara yapılan yaırımın ise arığını gösermekedir. Beaudry vd. (2001) arafından da belirildiği gibi, enflasyon belirsizliği fiyaların aşıdığı bilgi içeriğini azalığı için, değişik sekörlerdeki yaırım olanakları ile ilgili bilgiler yaırımcılara doğru olarak akarılamayacak ve dolayısıyla ekin kaynak dağılımı sağlanamayacakır. Chan (1994) ve Huizinga (1993) ise, enflasyon belirsizliğindeki arışın, faiz oranı kanalıyla reel ekonomik faaliyei olumsuz ekilediğini ifade emekedirler. Finans eorisine göre, risk fiyalandırılmakadır. Dolayısıyla, enflasyon belirsizliği ile nominal faiz oranı arasında poziif bir ilişki olmalıdır. Ayrıca, varlık değerlendirme modelleri ve faizin vade yapısı yaklaşımına göre de enflasyon belirsizliği ile faiz oranı arasında poziif ilişki bulunmakadır. Enflasyon belirsizliğindeki bir arış, risk primini arırmak surei ile faiz oranlarının da yükselmesine neden olacakır. Faiz oranlarındaki arış ise, yaırım ve dayanıklı mal ükeimi gibi faize duyarlı harcamaların azalmasına neden olmakadır. Bunun dışında, beklenen enflasyon oranının belirsiz hale gelmesi, Fisher ekisi dolayısıyla, gelecekeki faiz oranlarının da belirsiz olmasına neden olmakadır. Gelecekeki faiz oranlarının belirsiz olması ise, Pindyck (1991) arafından da belirildiği gibi, yaırımların azalmasına yol açmakadır. Juser ve Wachel (1972a, 1972b) e göre, ükeiciler yüksek enflasyon dönemlerinde nominal ücrelerin enflasyona kıyasla daha az değişken olmasını bekliyorlar ise, fiyaların aracağı yönündeki bir bekleni, reel gelirin değişkenliğini de arıracakır. Beklenen reel gelirin değişkenliğinin arması durumunda, reel gelirin yükselme ve düşme olasılıkları aynı olsa bile, ükeiciler psikolojik veya sosyolojik nedenlerden dolayı gelirlerinin düşme olasılığına karşı daha duyarlı olabilirler. O halde reel gelirin düşme olasalığının ükeici davranışları üzerindeki ekisi daha çok olacakır. Dolayısı ile, yüksek ve değişken enflasyon dönemlerinde, ükeiciler, geleceke reel gelirlerinin

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 195 düşebileceği endişesi ile, reel gelirlerindeki olası kaybı elafi emek amacıyla dayanıklı mal ükeimlerini kısmaka ve asarruflarını arırmakadırlar. Jorda ve Salyer (2003), mali piyasalarda aksaklık olması durumunda, para poliikası ile ilgili belirsizliğin, hanehalkının bankalarda liki olarak uuğu varlıkların armasına yol açacağını gösermekedir. Uzun vadeli finansal varlıkların hanehalkı porföyündeki payının azalması, sonuç olarak ekonomide yaırımların da azalmasına neden olmakadır. Fiyaların gelecekeki seyri ile ilgili belirsizlik, reel ücre düzeyinin de belirsiz hale gelmesine yol açmakadır (Rai, 1985; Huizinga, 1993). İşçiler için nominal ücre düzeyinden ziyade reel ücre düzeyi önemli olduğu için, reel ücrelerdeki belirsizlik işgücü arzını azalacakır. Benzer şekilde, firmalar da daha az işgücü alep edeceklerdir (Seyfried ve Ewing, 2001). Ücreler firmaların önemli maliye kalemlerinden olduğu için, reel ücrelerdeki belirsizlik, firmaların gelecekeki maliyelerinin de belirsiz olmasına yol açacak ve dolayısıyla yaırımlar da azalacakır. Ayrıca, Juser ve Wachel (1972a, 1972b) arafından da göserildiği gibi, reel ücrelerin belirsiz hale gelmesi, hanehalkının dayanıklı mal ükeimini azalmakadır. Açık ekonomilerde, enflasyon değişkenliği reel döviz kuru kanalıyla da üreimi ekileyebilmekedir (Temple, 2000). Nominal kaılıkların olması halinde beklenmedik parasal şoklar reel döviz kurunun değişmesine yol açacakır. Faka hükümeler nominal döviz kurlarını sabilemeye çalışırlarsa, bu reel döviz kurlarında uzun dönemli sapmalara yol açabilir. Lile vd (1993), gelişmeke olan ülkelerde reel döviz kurundaki sapmaların, enflasyonun başlıca negaif ekilerinden biri olduğunu belirmekedir. Gylfason (1999) ise, yüksek ve değişken enflasyon dönemlerinde ihracaın oplam üreimdeki payının düşüğünü, bunun da büyüme üzerinde bir engel oluşurduğunu ifade emekedir. Ekonomik karar birimlerinin üreim, yaırım ve ükeim kararlarını almasında, fiyalar, faiz, döviz kuru, ücreler gibi ekonomik değişkenlerin geleceke alacağı değerlerle ilgili ahminleri önemli rol oynamakadır. Bireyler, söz konusu değişkenlerle ilgili beklenilerini piyasadan elde eikleri bilgilere dayanarak oluşurmakadırlar. Faka belirsizlik dönemlerinde değişkenlerin cari dönem değerlerinin, gelecekle ilgili olarak içerdiği bilgiler azalmakadır. Ayrıca, belirsizlik oramında bilgi edinmek ve edinilen bilginin de ekin bir şekilde kullanılması zorlaşmakadır. Özellikle, finansal piyasaların gelişmediği, vadeli işlemler piyasalarının bulunmadığı ve dolayısıyla yaırımcı ve üreicilerin ekonomik dalgalanmalara karşı korunmasız olduğu Türkiye gibi gelişmeke olan ülkelerde belirsizlik oramının reel ekonomik faaliyeler üzerindeki negaif ekisi daha büyük olmakadır. Türkiye ekonomisinin son ouz yıllık dönemi, yüksek ve değişken enflasyon oranı, yüksek kamu açıkları, yüksek faiz oranı ve değişken büyüme oranı ile karakerize edilebilir. Söz konusu dönemde enflasyon oranı en yüksek seviyesine %107.3 ile ekonomik kriz yılı olan 1994 senesinde çıkmış, en düşük düzeyi olan %7.7 seviyesine ise, kapsamlı isikrar poliikalarının uygulanması sonucunda 2005 yılında inmişir. Aynı dönemde en yüksek büyüme oranı %9.9 ile 2004 yılında, en düşük büyüme oranı -%9.5 ile yine kriz yılı olan 2001 yılında gerçekleşmişir. Türkiye de gözlemlenen yüksek enflasyon oranının ve ekonomik isikrarsızlığın emel nedeni, yüksek düzeylerde seyreden kamu açıkları ve buna bağlı olarak oraya çıkan mali isikrarsızlık olmuşur (Celasun vd, 1999; Nas ve Perry, 2000; Telaar vd, 2003). Mali isikrarsızlığın emelinde, kamu harcamalarının kamu gelirlerinden daha hızlı arması ve oluşan açığın iç borçlanma yönemi ile finase edilmesi yamakadır. Yüksek

196 Mübariz HASANOV düzeylerde seyreden kamu açıklarının finansmanında iç borçlanma yönemine ağırlıklı olarak başvurulması, faiz oranlarının yükselmesine yol açmışır. İç borçların önemli bir özelliği, kısa vadeli olmasıdır. Kısa vadeli borçlanma, faiz ve ana para geri ödemeleri için borçlanma gereksinimini arırmışır. Kamunun borçlanma gereksiniminin arması, mali piyasalarda baskının armasına ve faiz oranlarının yükselmesine yol açmışır. Aran faiz ödemeleri nedeni ile kamu açıkları da hızlanarak armaya devam emiş, bu da faiz oranlarını yükselerek, yüksek kamu açığı-yüksek faiz oranı sarmalına yol açmışır. Bu kısır döngü, bir arafan faize duyarlı harcamaların azalmasına, diğer arafan ise enflasyonun yükselmesine neden olmuşur. Sargen ve Wallace (1981) arafından oraya aılan hoş olmayan monearis arimeik önermesine göre, sürekli hale gelmiş büçe açıklarının iç borçlanma yolu ile finanse edilmesi, uzun dönemde parasal finansmandan daha enflasyonis sonuca yol açabilmekedir. Kamu açıklarının nihai olarak merkez bankası kaynaklarına başvurularak finanse edilmesi, doğal olarak para arzını arırmakadır. Para mikarındaki arışın bir kısmı mal ve hizme alımına yöneldiği için fiyaların yükselmesine neden olmakadır. Arışın bir kısmı da dövize olan alebi arırdığı için döviz kuru yükselmeke ve sonuç olarak maliye arışları dolayısıyla enflasyonun yükselmesine kakı yapmakadır. Dolayısıyla, büçe açıkları sonuç olarak enflasyon oranının armasına neden olmakadır. Telaar (2002) arafından da ampirik olarak göserildiği gibi, kamu açıkları Türkiye de enflasyon oranının belirlenmesinde önemli rol oynamışır. Bu çalışmada, enflasyon belirsizliğinin üreim üzerindeki ekisi, regresyon analizi yardımı ile ahmin edilecekir. Bunun için, enflasyon belirsizliğinin de dahil edildiği Lucas arz fonksiyonundan yaralanılmışır. Lucas arz fonksiyonu, rasyonel bekleniler kuramına dayanmakadır. Rasyonel bekleniler kuramı, Muh (1961) arafından gelişirilmiş ve Lucas (1972) arafından ikisa lieraürüne kazandırılmışır. Rasyonel bekleniler hipoezi, ikisadi arışmaları yeni bir zemine ourmuş ve gelişirilmesinden sonra oraya çıkan yeni ikisa kuramlarının emelini oluşurmuşur. Beklenilerin oluşurulma süreci ilk defa Cagan (1956) arafından modellenmiş ve adapif bekleniler kuramı gelişirilmişir. Adapif bekleniler kuramı çerçevesinde değişkenlerin gelecekeki değerleri ile ilgili bekleniler, söz konusu değişkenin geçmiş değerlerine bağlı olarak kolayca modellenebildiği için ampirik ve eorik çalışmalarda yaygın olarak kullanılmış ve Parasalcı ikisa eorisinin emel aşlarından biri olmuşur. Parasalcı ikisaçılar, ekonomi poliikalarının ekilerini, adapif bekleniler kuramı çerçevesinde analiz emişlerdir. Parasalcı ikisaçılara göre, para arzındaki bir arış, kısa dönemde hem üreimin, hem de fiyalar genel düzeyinin armasına neden olacakır. İnsanlar başlangıça fiyaların sabi olduğunu bekliyorlar ise, gelecek dönem geçerli olacak ücre ve fiyalar da buna göre espi edilmiş olacakır (Friedman, 1968). İnsanların yeni alep düzeyine uyum sağlamaları zaman aldığı için, oplam alebin armasına başlangıça üreiciler üreimi arırarak, işçiler ise daha çok çalışarak epki vereceklerdir. Friedman a (1968) göre, bu, sadece para arzı arışına ilk ekpidir. Toplam alepeki arışa mal fiyaları fakör fiyalarından daha çabuk uyum sağladığı için başlangıça reel ücreler düşecek ve firmalar daha çok işçi çalışırmak iseyeceklerdir. İşçiler de aldıkları nominal ücreleri önceki fiya düzeyine bakarak değerlendirdikleri için daha çok çalışmak iseyeceklerdir. Faka, işçiler zamanla fiyaların arığını ve reel ücrelerinin düşüğünü görecekleri için daha yüksek nominal ücre alep edecek ve daha az çalışmak iseyeceklerdir. İşgücü arzı azaldığı, alebi ise arığı için, reel ücreler de başlangıçaki düzeyine yükselecek, isihdam ve üreim önceki düzeyine geri dönecekir.

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 197 Parasalcı ikisaçılar, beklenilerin adapif olarak belirlendiğini, yani bireylerin beklenilerini oluşururken geleceğe değil, geçmişe bakıklarını varsaydıkları için, önceden bilinen para poliikasının üreimi ekileyebileceği sonucu oraya çıkmakadır. Rasyonel bekleniler kuramına göre ise, bireyler bir değişkenin gelecekeki değeri ile ilgili bekleni oluşururken, söz konusu değişkeni ekileyebilecek olan her ürlü durumla ilgili mevcu üm bilgileri kullanmakadırlar. Beklenilerin rasyonel olması, bireylerin mevcu üm bilgiyi kullandığı ve dolayısıyla, öngörülebilir ve sisemaik haa yapmadıkları anlamını aşımakadır. Bireyler mevcu üm bilgileri kullandıkları için, poliika değişiklikerinin ileride ne gibi eki doğuracağını ahmin edebilecek ve dolayısıyla, ön görülen poliika değişiklikleri, kısa dönemde bile reel ekonomik değişkenleri ekilemeyecekir. Bu yaklaşımın en önemli sonuçlarından biri de, Sargen ve Wallace (1975) arafından oraya aılan poliika ekinsizliği önermesidir. Söz konusu önermeye göre, sisemaik ve dolayısıyla öngörülebilir para poliikalarının, kısa dönemde bile üreim ve isihdam üzerinde herhangi bir ekisi olmayacakır. Rasyonel bekleniler yaklaşımına göre öngörülen ve öngörülmeyen poliika ayırımı önem kazanmakadır. Bekleniler rasyonel olarak oluşurulduğu zaman sadece önceden öngörülemeyen poliikaların üreimi ekilemesine karşın, enflasyon ile işsizlik arasında bir ödünleme ilişkisi olduğu sonucu da oraya çıkabilmekedir. Faka, bu ilişki, ekonomik karar birimlerinin, gözlemledikleri şokları yanlış algılama sından kaynaklanmakadır. Lucas a (1972) göre, piyasa fiyalarının saıcılara akardığı bilginin, reel şokları parasal şoklardan ayır emek için yeersiz kalması durumunda, kendi saığı malın fiyaının arığını gözlemleyen rasyonel birey, bu fiya arışının ekonominin amamını ekileyen alep arışından mı, yoksa göreli alep değişmelerinden mi meydana geldiğini am olarak bilemez. O halde, saığı malın fiyaının arığını gören bireyler, beklenmeyen üm fiya arışları karşısında üreimlerini arıracaklardır; faka bu arış, fiya yükselmesinin göreli alep değişmelerinden kaynaklandığının am olarak bilinmesi durumunda meydana gelecek olan arışan daha az olacakır. Yukarıda da özele açıklandığı gibi, enflasyon belirsizliği, değişik kanallardan üreimi olumsuz yönde ekilemekedir. Ayrıca, önceden öngörülebilen enflasyonun üreim üzerinde herhangi bir ekisi olmamasına karşın, beklenmeyen enflasyon, sadece kısa dönemde üreimi arırmakadır. Dolayısıyla, bu çalışmada, üreim denklemi, Lucas arz fonksiyonu yardımı ile modellenmişir. Bir sonraki bölümde, enflasyon belirsizliğinin üreim üzerindeki ekisini ölçmek için kullanılan ekonomerik model açıklanmaka ve elde edilen sonuçlar verilmekedir. 3. Ekonomerik Model ve Tahmin Sonuçları Evans (1991) arafından da belirildiği gibi, enflasyon oranının ölçülen her değişkenliği, belirsizlik değildir. Örneğin, enflasyonda çok az değişkenlik olsa bile, bireyler çok az bilgiye sahiplerse, gelecek onlar için belirsiz olacakır. Benzer şekilde, enflasonda çok fazla değişkenlik gözlemlense bile, bireyler, söz gelimi, para poliikasında bir değişiklik olduğunu önceden biliyorlarsa, onlar açısından çok az enflasyon belirsizliği söz konusu olabilir. O halde, ex-pos enflasyon oranından hesaplanan enflasyonun sandar sapması veya enflasyonun bir başka değişkenlik ölçüü, bireylerin algıladığı değişkenliğin iyi bir gösergesi olamaz. Ayrıca, bireyler, gelecekle ilgili beklenilerini oluşururken mevcu bilgilerden yararlanmakadırlar. Dolayısıyla, enflasyon beklenisinin ve değişkenliğinin, bir bilgi kümesine bağlı olarak anımlanması gerekmekedir. Bu çalışmada enflasyon belirsizliği, Telaar (1996), Grier ve Perry (1998), Founas vd (2004), Akyazı ve Aran (2004) ve Özer ve Türkyılmaz a (2005) benzer şekilde enflasyon sürecinin koşullu varyansı olarak anımlanmışır.

198 Mübariz HASANOV Enflasyonun koşullu varyansı, Engle (1982) arafından gelişirilen Ooregresif Koşullu Değişken Varyans (ARCH) modeli ile ahmin edilmişir. Enflasyon oranı π ile göserilir ise, enflasyon için aşağıdaki gibi bir ARCH modeli anımlanmışır: m n p k r 0 + α iπ i + β iδm i + γr i + δ i y i + ϕiδe i ε (3.1) i= 1 i= 0 i= 0 i= 0 i= 0 π = α + h 2 ε Ω ~ N(0, h ) (3.2) 2 = + p 2 0 φ ε + ρπ i i 1 i= 1 φ (3.3) Burada m para arzını, y üreim açığını, e döviz kurunu, r faiz oranını ε ise, arihinde mevcu olan bilgi kümesi Ω ye dayanarak ahmin edilemeyen enflasyon şoklarını gösermekedir. Enflasyon şokları ε nin, normal dağılıma uyduğu ve geçmiş dönem öngörü haalarının karesini de içeren z açıklayıcı değişkenlerin doğrusal fonksiyonu 2 olarak modellenebilen değişken varsyansa ( h ) sahip olduğu varsayılmakadır. Enflasyon belirsizliğinin enflsayon düzeyine bağlı olup olmadığını es emek için, (3.3) ile verilen enflasyonun koşullu varyans denklemine enflasyon oranının gecikmeli değeri de dahil edilmişir. Söz konusu denklemde enflasyon değişkeninin parameresi olan ρ parameersinin poziif ve anlamlı bulunması, enflasyon belirsilizliğinin enflasyon oranına bağlı olarak arığını iddia eden Friedman-Ball hipoezinin Türkiye için geçerli olduğu şeklinde yorumlanabilir. Enflasyonu ahmin emek için kullanılan değişkenlerin seçilmesinde, hem ilgili lieraür, hem de Türkiye ekonomisinin kendine özgü koşulları dikkae alınmışır. Yukarıda da özele açıklandığı gibi, Türkiye de gözlemlenen isikrarsızlığın ve yüksek enflasyon oranının emel nedeni, yüksek düzeylerde seyreden kamu açıklarının yol açığı mali isikrarsızlık olmuşur. Kamu açıklarının mali piyasalardaki baskısının bir gösergesi olarak, faiz oranı enflasyon denklemine dahil edilmişir. Kamu açıkları nihai olarak moneizasyon yönemi ile finanse edildiği için para arzı da genişlemekedir. Para mikarındaki arışın bir kısmı mal ve hizme alımına yöneldiği için fiyaların yükselmesine neden olmakadır. Arışın bir kısmı da dövize olan alebi arırdığı için döviz kuru da armakadır. Döviz kurundaki arışlar, bir arafan ihal edilen malların fiyalarını arırmaka, diğer arafan da ara girdi ve hammalda ihalaa bağlı olan firmaların maliyelerini yükselerek enflasyon oranının armasına neden olmakadır. Dolayısıyla, para arzı ve döviz kurundaki değişmeler de enflasyon oranının emel belirleyenleri haline gelmekedir. Ayrıca, Phillips eğrisi çerçevesinde, enflasyon oranı ile işsizlik arasında ers yönlü bir ilişki bulunmakadır. Faka, söz konusu dönemde Türkiye de aylık işsizlik verileri derlenmediğinden ve Okun Yasası (1962) gereğince işsizlik oranı ile üreim açığı arasında yakın ilişki bulunduğundan, üreim açığı da enflasyon denklemine dahil edilmişir. Enflasyon belirsizliğinin üreim açığı üzerindeki ekilerini ölçmek için, sadece beklenmeyen enflasyon ile enflasyon belirsizliğinin üreim üzerinde ekiye sahip olduğu görüşünden harekele, aşağıdaki gibi bir Lucas arz fonksiyonu ahmin edilecekir: y p = a + a y + ε + ψh + η 0 i i 1 1 (3.4) i= 1

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 199 Burada, y üreimin bir ölçüünü, ε beklenmeyen enlasyonu, h enflasyon belirsizliğini, η ise arz şoklarını gösermekedir. 3.1. Veri Sei ve Durağanlık Tesleri Bu çalışmada, Uluslararası Para Fonu nun Uluslararası Mali İsaisikler veri abanından elde edilen ve 1986:04-2006:05 dönemini kapsayan aylık veriler kullanılmışır. Üreimin bir ölçüü olarak, mevsimselliken arındırılmış sanayi üreim endeksi, enflasyon oranı olarak ise ükeici fiya endeksi logarimasının birinci farkı kullanılmışır. Enflasyon denkleminin ahmin edilmesinde para arzının gösergesi olarak mevsimselliken arındırılmış dar anımlı para soku (M1), faiz oranı olarak bankalararası faiz oranı, nominal döviz kuru olarak ise ABD Doları kuru kullanılmışır. Yüzde olarak ifade edilen faiz oranı hariç, üm değişkenlerin logarimaları alınmışır. Bu çalışmanın emel inceleme konusunu oluşuran enflasyon oranı ve sanayi üreim endeksinin grafikleri, Şekil 3.1 de verilmişir. 5.0 4.8 4.6 4.4 4.2 4.0.20.16.12.08.04.00 3.8 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 -.04 86 88 90 92 94 96 98 00 02 04 a) Sanayi Üreim Endeksi b) Aylık Enflasyon Oranı Şekil 3.1. Sanayi Üreim Endeksi ve Enflasyon Oranı Anlamlı ampirik sonuçlar elde edilebilmesi için, yukarıdaki (3.1)-(3.4) denklemlerinin ahmininde kullanılan üm değişkenlerin durağan olması gerekmekedir. Bu amaçla uygulanan ADF birim kök esi sonuçları Tablo 3.1 de verilmişir. Tablo 3.1. ADF Birim Kök Tesi Sonuçları Değişken ADF Tes Sonucu Sabi Sabi ve Trend Enflasyon oranı -2.946(4)** -8.073(0) *** Sanayi üreim endeksi -0.917(2) -3.403(2)* Para arzı -1.260(1) -0.187(1) Döviz kuru -1.748(1) 0.604(1) Faiz oranı -5.069(1)*** -5.177(1)*** Para arzı değişim oranı -22.733(0)*** -22.794(0)*** Döviz kuru değişim oranı -11.406(0)*** -11.618(0)*** Nolar: Para arzı ve döviz kuru değişim oranları, ilgili değişkenlerin logarimalarının birinci farkları bulunarak hesaplanmışır. ADF esinde kullanılan gecikme sayısı Schwarz Bilgi Krieri kullanılarak espi edilmişir. Paranez içindeki rakamlar, kullanılan gecikme sayısını gösermekedir. *, ** ve ***, sırasıyla, %10, %5 ve %1 anlamlılık düzeyinde birim kök sıfır ön savının reddedildiği anlamındadır. Tablodan da görüldüğü gibi, sadece enflasyon oranı ve faiz oranı için birim kök ön savı %5 anlamlılık düzeyinde reddedilmekedir. Sanayi üreim endeksi içinse, ADF regresyonuna rend dahil edildiğinde birim kök ön savı %10 anlamlılık düzeyinde reddedilmekedir. Faka, yukarıdaki grafiken de görülebileceği gibi, sanayi üreim endeksinde, 1994 ve 2001 krizleri döneminde yapısal kırılmalar olmuşur. Perron

200 Mübariz HASANOV (1989), zaman serilerinde yapısal kırılma olduğu zaman ADF esinin gücünün azaldığını gösermiş ve uygun bir es prosedürü gelişirmişir. Perron (1989) arafından gelişirilen es prosedürü, yapısal kırılma arihinin önceden bilinmesini gerekirmekedir. Zivo ve Andrews (1992), verilerin görsel incelenmesi veya ön bilgiye dayanarak kırılma arihinin önceden seçilmesinin, birim kök ön savının reddedilmesi olasılığını arıracağını iddia emişler. Lumsdaine ve Papell (1997) ise, zaman serilerinde iki farklı arihe meydana gelen yapısal kırılmayı dikkae alan es prosedürü gelişirmişlerdir. Dolayısıyla, sanayi üreim endeksinin durağanlığı, Lumsdaine ve Papell (1997) arafından gelişirilen es prosedürü uygulanarak da sınamışır. Söz konusu es prosedürü, aşağıdaki regresyon yardımı ile hesaplanmakadır: Δy = μ + β + θdu1 + γdt1 + ωdu 2 + ψdt 2 + αy + c Δy + ε (3.8) Burada, DU1 ve DU2, sırasıyla, TB1 ve TB2 arihlerinde zaman serisinin oralamasında, DT1 ve DT2 ise, söz konusu arihlerde meydana gelen rend kırılmaları için kullanılan kukla değişkenlerdir. Yani, DU1 = 1 ( > TB1), DU 2 = 1 ( > TB2), DT1 = ( TB1) 1 ( > TB1) ve DT 2 = ( TB2) 1 ( > TB2) olarak anımlanmışır. Bu modelde, kırılma arihleri TB1 ve TB2 nin önceden bilinmediği kabul edilmekedir. Söz konusu kırılma arihleri, = 1,2, K,T örnekleminde α = 0 sıfır hipoezi için hesaplanan -isaisiğinin minimum değerinin bulunması ile espi edilmekedir. Sanayi üreim endeksi için ahmin edilen (3.8) denkleminin sonuçları Tablo 3.2 de verilmişir. Tablo 3.2. Lumsdaine ve Papell (1997) Birim Kök Tesi Sonuçları Tahmin Edilen Yapısal Kırılma Tarihleri TB1 1994:02 TB2 2000:12 Paramere Tahmin Edilen Kasayılar Kasayıların -isaisiği μ 2.044*** 8.411 β 0.003*** 7.629 θ 0.018 0.464 γ -0.0004* -1.723 ω -0.410*** -4.705 ψ 0.001*** 3.956 α -0.552*** -8.452 Nolar: *, ** ve ***, sırasıyla, %10, %5 ve %1 düzeyinde anlamlılığı ifade emekedir. Yapısal kırılma arihleri, 1994 ve 2001 krizlerinin hemen öncesine denk gelmekedir 2. Analizin kapsadığı dönemde 1990 Körfez Savaşı, 1997 Rusya ve 1998 Uzak Doğu krizleri ve 1999 Ağusos depremi gibi önemli arz şoklarının yaşanmasına karşın ekonomik kriz arihlerinin yapısal kırılma arihleri olarak belirlenmesi, Telaar (1996) arafından da belirildiği gibi, Türkiye gibi gelişmeke olan ülkelerde iç yapısal dengesizliklerin daha önemli olduğunu gösermekedir. 1 p i= 1 i i 2 Sadece ek bir yapısal kırılmaya karşı gelişirilen Zivo ve Andrews (1992) birim kök esinde yapısal kırılma arihi 2000:12 olarak belirlenmişir. Söz konusu esin sonucuna göre, sanayi üreim endeksinin birim kök içerdiği yönündeki sıfır hipoezi %5 anlamlılık düzeyinde reddedilmekedir.

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 201 Tablo 3.2 den de kolayca görülebileceği gibi, (3.8) denkleminde α = 0 sıfır hipoezi için hesaplanan -isaisiği -8.452 olarak bulunmuşur ki, bu da %1 anlamlık düzeyi için kriik değer olan -7.34 sayısından daha küçükür. Bu sonuç, sanayi üreim endeksinden yapısal kırılmalar nedeni ile oluşan rendler arındırıldıkan sonra üreim endeksinin durağan olduğu anlamına gelmekedir. Dolayısıyla, bu çalışmada, üreim endeksi, ahmin edilen kırılma arihleri de dikkae alındıkan sonra rendden arındırılarak kullanılmışır. Üreim endeksinin uzun dönem büyüme rendi poansiyel üreim düzeyini emsil eiğinden, bundan sonraki ampirik analizlerde kullanılan rendden sapmalar, üreim açığı olarak isimlendirilecekir. 3.2. Tahmin Sonuçları 3.2.1. Enflasyon Denkleminin Tahmini Yukarıdaki (3.1)-(3.3) denklemlerinde verilen ARCH modelinin uygulanabilmesi için ahmin edilen denklemin değişken varyansa sahip olup olmadığının belirlenmesi gerekmekedir. Bu amaçla öncelikle enflasyon denklemi ahmin edilmişir. Oralama enflasyon oranı için uygun bir regresyon modelini bulmak amacıyla, (3.1) denkleminde kullanılan her bir açıklayııcı değişkenin gecikme sayısı Schwarz Bilgi Krierinden yararlanılarak espi edilmişir. Tahmin edilen regresyon modeli ve haa erimlerine uygulanan Engel in (1982) değişen varyans esinin sonuçları, Tablo 3.3 e verilmişir: Tablo 3.3. Enflasyon Denklemi: En Küçük Kareler Tahmini Değişken Tahmin Edilen Kasayılar Kasayıların -isaisiği Sabi 0.010*** 4.435 π -1 0.468*** 9.761 Δm 0.048*** 3.117 r -0.002-0.826 r -1 0.013*** 4.964 Δe 0.124*** 5.821 y 0.026 1.371 D -0.005*** -2.615 2 R 0.621 D.W. İsaisiği 2.098 F İsaisiği 57.248 [0.000] ARCH LM Tesi İsaisiği 7.771 [0.005] Nolar: Tahmin edilen enflasyon denklemine uygulanan Chow esi sonucunda bir çok arihe yapısal kırılma olduğu gözlemlenmişir. Dolayısıyla, Chow eslerinde espi edilen en küçük olasılık değerinin bulunduğu 1994 yılı Nisan ayı ve sonraki arihlerde 1, önceki arihlerde ise 0 değerini alan D kukla değişkeni de modele dahil edilmişir. *, ** ve ***, sırasıyla, %10, %5 ve %1 düzeyinde anlamlılığı ifade emekedir. Kare paranez içindeki sayılar, ilgili isaisiklerin olasılık değerleridir. Tahmin sonuçlarından da kolayca görülebileceği gibi, ahmin edilen enflasyon denkleminden elde edilen haa erimlerine uygulanan ARCH LM esi sonucuna göre, haa erimlerinin sabi varysansa sahip olduğunu öne süren sıfır ön savı %1 anlamlık düzeyinde reddedilmekedir. Haa erimlerinin varyansı değişken olduğu için ARCH modelleri ile modellenmesi gerekmekedir. Dolayısı ile, oralama enflasyon oranı ve değişken varyansı, (3.1)-(3.3) denklemlerinde verildiği gibi modellenmişir. Söz konusu denklemlerin Maksimum Olabilirlilik Yönemi ile elde edilen ahmin sonuçları, aşağıdaki Tablo 3.4 e sunulmuşur.

202 Mübariz HASANOV Tablo 3.4. Enflasyon için ARCH Modelinin Tahmin Sonuçları Oralama Enflasyon Oranının Tahmini Değişkenler Tahmin Edilen Kasayılar Kasayıların -isaisiği Sabi 0.004** 2.050 π -1 0.578*** 10.980 Δm 0.026* 1.846 r 0.004*** 2.740 r -1 0.016*** 6.346 Δe 0.043*** 2.598 y 0.014 0.766 D -0.003** -2.354 Varyans Denkleminin Tahmini Sabi 3.86x10-5 ** 2.078 ε 2-1 0.454*** 3.924 π -1 0.001** 2.250 Nolar: *, ** ve ***, sırasıyla, %10, %5 ve %1 düzeyinde anlamlılığı ifade emekedir. Tablo 3.4. en de görülebileceği gibi, ahmin edilen ARCH modelinde üm paramereler beklenen işaree sahipir. Para arzı ve döviz kuru, beklendiği gibi, enflasyon oranı üzerinde poziif ve isaiksel olarak anlamlı ekiye sahipir. Faiz oranın da ekisi, poziif ve anlamlı olarak bulunmuşur. Bu sonuç, Fisher ilişkisi ile açıklanabilir. Reel faiz oranı sabi olarak kabul edilirse, nominal faiz oranının yükselmesi, enflasyon beklenilerinin yükselmesi anlamına gelmekedir. Dolayısıyla, nominal faiz oranlarında arış olması halinde enflsayon oranı da yükselecekir. Bir önceki bölümde özele açıklandığı gibi yüksek faiz oranlarının emel nedeni kamu kesiminin yüksek borçlanma gereksinimi olduğu için, elde edilen bu bulgular, Türkiye de maliye poliikasının enflasyon sürecinin önemli bir belirleyicisi olduğu şeklinde de yorumlanabilir. Üreim açığının enflasyona ekisinin poziif olmasına karşın, isaiksel olarak anlamsız bulunuşur. Oralama enflasyon oranının enflasyon değişkenliği üzerindeki ekisi, poziif ve isaiksel olarak anlamlı bulunmuşur. Bu sonuç, Telaar (2003), Telaar ve Telaar (2003), Akyazı ve Aran (2004), Özer ve Türkyılmaz ın (2005) bulguları ile örüşmeke ve Friedman-Ball hipoezinin Türkiye için geçerli olduğunu gösermekedir. 3.2.2. Lucas Arz Fonksiyonunun Tahmin Sonuçları Bu çalışmada enflasyon belirsizliğinin gözlemlenen değeri yerine ahmin edilen değeri kullanıldığı için üreilmiş açıklayıcı değişken sorunu dolayısıyla Lucas arz fonksiyonu ahmini sorunlu olabilir. Pagan (1984) ile Pagan ve Ullah (1988), ahmin ve yorumda üreilmiş açıklayıcı değişken sorununu analiz emişlerdir. Pagan ve Ullah (1988) arafından da belirildiği gibi, beklenen değişmeyi ölçmek için yanlış bir model kullanıldığı zaman beklenen kısım yanlış ahmin edilecekir. Bu durumda beklenmeyen kısımda (şoklarda) büyük değişmeler ahmin edilmiş olacak ki, bu da, yanlışlıkla belirsizlik olarak anımlanabilir. Pagan ve Ullah (1988) bu sorunu gidermek amacıyla Tam Bilgi Maksimum Olabilirlik Yönemi nin kullanılmasını önermekedirler. Dolayısıyla, enflasyon denklemi ve Lucas arz fonksiyonu, Maksimum Olabilirlik Yönemi ile ahmin edilmişir. Analizin kapsadığı 1986-2006 döneminde Türkiye ekonomisi, yüksek ve değişken enflasyon oranı ile karakerize edilebilir. Söz konusu dönemde, enflasyon oranı %107,3 ile arihinin en yüksek seviyesine çıkmış ve 2001 yılından iibaren uygulanan sıkı ikisa poliikaları sonucunda, yaklaşık ouz yıl aradan sonra 2004 yılında ek haneli rakamlara inmişir. Enflasyon belirsizliğinin ekilerini daha iyi anlamak ve karşılaşırma yapmak amacıyla, (3.7) numaralı denklem, ele alınan dönemin amamı

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 203 için, 2001 krizi öncesi ve sonrası için ayrı ayrı ahmin edilmişir. Tahmin sonuçları Tablo 3.5 e sunulmuşur. Tablo 3.5. Lucas Arz Fonksiyonunun Tahmini Dönemler Değişken 1986:05-2006:05 1986:05-2001:02 2001:03-2006:05 Kasayı -isaisiği Kasayı -isaisiği Kasayı -isaisiği Sabi 0.007*** 2.645 0.008** 2.456 0.014*** 3.581 y -1 0.220*** 3.983 0.247*** 3.669 0.012 0.108 y -2 0.343*** 6.745 0.390*** 6.280 0.118 1.084 h -1-0.503*** -2.784-0.445** -2.104-1.827*** -5.067 ε -1 0.097 0.799 0.009 0.065-0.221-0.534 Nolar: *, ** ve ***, sırasıyla, %10, %5 ve %1 düzeyinde anlamlılığı ifade emekedir. Tablo 3.5 e sunulan ahmin sonuçlarından da kolayca görülebileceği gibi, enflasyon belirsizliğinin bir ölçüü olarak kullanılan enflasyonun koşullu varyansının kare kökünün (h ) üreim açığı üzerindeki ekisi, Friedman (1977) hipoezine uygun olarak, her üç regresyonda da negaif ve isaiksel olarak anlamlı bulunmuşur. Bu sonuç, enflasyon belirsizliğinin, enflasyon oranından bağımsız olarak, üreim üzerinde negaif ekiye sahip olduğu anlamını aşımakadır. Yukarıda da özele anlaıldığı gibi, enflasyon belirsizliği, değişik akarım mekanizmalarıyla, yaırım, üreim ve ükeimin azalmasına yol açmakadır. Dolayısıyla, iser düşük, iserse de yüksek enflasyon dönemlerinde, enflasyonun geleceke izleyeceği yol hakkında oluşabilecek belirsizlikler, reel ekonomik akivieyi olumsuz olarak ekileyecekir. Zira, Türkiye ekonomisi için sadece yüksek enflasyon dönemlerini kapsayan önceki çalışmalarda (Telaar, 1996; Çein, 2004; Nas ve Perry, 2001; Aran, 2006) da, ABD ve Avrupa ülkeleri gibi düşük enflasyona sahip ekonomilerde olduğu gibi, enflasyon belirsizliğinin üreim üzerindeki ekisi negaif olarak espi edilmişir. Friedman a (1977) göre enflasyon belirsizliği yüksek enflasyon oranının bir maliyeidir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, enflasyonun diğer maliyelerinden farklı olarak, fiyaların geleceke izleyeceği yol hakkındaki belirsizliğin oluşurduğu olumsuz ekilerin, oralama enflasyon oranından bağımsız olarak oraya çıkığını bir daha gösermekedir. 2001-2006 dönemi için yapılan regregresyon analizi haricinde, diğer iki analizde de beklenmeyen enflasyon oranının üreim üzerindeki ekisi, eorik beklenilere uygun olarak poziif, faka isaiksel olarak anlamsız bulunmuşur. Bu sonuç, Lucas (1972) arafından oraya aılan öngörülmedik poliikaların üreim üzerinde poziif ekiye sahip olduğu görüşü ile örüşmemekedir. 4. Sonuç Bu çalışmada, Türkiye için 1986-2006 döneminde enflasyon belirsizliğinin üreim açığı üzerindeki ekileri, ampirik olarak analiz edilmişir. Enflasyon belirsizliği, aylık enflasyon oranının koşullu değişken varyansının karekökü, üreim açığı ise, sanayi üreim endeksinin uzun dönem büyüme rendinden sapması olarak anımlanmışır. Analizin kapsadığı dönem, yüksek ve değişken enflasyon oranı ile karakerize edilebilir. Türkiye, son ouz yılı yüksek enflasyonla mücadele eiken sonra, 2001 ekonomik krizi sonrasında uygulamaya konan sıkı ikisa poliikarı sonucunda ancak 2004 yılında enflasyon oranını ek haneli rakamlara indirmeyi başarmışır. Ele alınan dönem, bu özelliği ile, enflasyon belirsizliğinin ekilerini analiz emek açısından ilginç bir örneklem sağlamakadır. Enflasyon belirsizliğinin ekilerini daha iyi anlamak ve

204 Mübariz HASANOV karşılaşırma yapmak amacıyla, enflasyon belirsizliğinin üreim açığı üzerindeki ekisi, 1986-2006, 1986-2001 ve 2001-2006 dönemleri için ayrı ayrı ahmin edilmişir. Kamu açıklarının mali piyasalardaki baskısının bir gösergesi olarak enflasyon denkleminde kullanılan faiz oranının ekisi poziif ve anlamlı bulunduğundan, analizin kapsadığı dönemde maliye poliikasının enflasyonun emel belirleyicilerinden biri olduğu sonucu oraya çıkmakadır. Kamu açıkları nihai olarak moneizasyon yönemi ile finanse edildiği için para arzı da genişlemekedir. Para mikarındaki arışın bir kısmı mal ve hizme alımına yöneldiği için fiyaların yükselmesine neden olmakadır. Arışın bir kısmı da dövize olan alebi arırdığı için döviz kuru da armakadır. Döviz kurundaki arışlar, bir arafan ihal edilen malların fiyalarını arırmaka, diğer arafan da ara girdi ve hammalda ihalaa bağlı olan firmaların maliyelerini yükselerek enflasyon oranının armasına neden olmakadır. Dolayısıyla, yüksek kamu açıkları Türkiye de enflasyon sürecinin emel belirleyeni haline gelmişir. Ayrıca, oralama enflasyon oranının enflasyon belirsizliğini arırdığı espi edilmişir ki, bu da, Friedman-Ball hipoezinin Türkiye için geçerli olduğunu gösermekedir. Tahmin edilen üreim denkleminin sonuçları, enflasyon belirsizliğinin ele alınan dönemden bağımsız olarak, üreim açığı üzerinde negaif ve isaiksel olarak anlamlı ekiye sahip olduğunu gösermekedir. Söz konusu bulgular, gelecekeki enflasyon oranı ile ilgili olarak oluşabilecek her ürlü belirsizliğin, hem yüksek enflasyon dönemlerinde, hem de düşük enflasyon dönemlerinde reel ekonomik faaliyei olumsuz ekileyeceğini, oralama enflasyon oranını düşürmenin yanısıra, enflasyonu düşük oranda sabi umanın da büyüme için önemli olduğunu oraya koymakadır. Son olarak, enflasyon şoklarının üreim üzerinde ekisinin, isaiksel olarak anlamlı olmadığı espi edilmişir. Referanslar AKYAZI, H., ARTAN, S. (2004). Türkiye de enflasyon-enflasyon belirsizliği ilişkisi ve enflasyon hedeflemesinin enflasyon belirsizliğini azalmadaki rolü. TBB Bankacılar Dergisi, cil 48, 3-17 ss. ARTAN, S. (2006). Türkiye de enflasyon, enflasyon belirsizliği ve büyüme. Türkiye Ekonomi Kurumu, Tarşıma Meni 2006/14. BALL, L. (1992). Why does high inflaion raise inflaion uncerainy? Journal of Moneary Economics, vol. 29, pp. 371-388. BALL, L., ROMER, D. (1993). Inflaion and he informaiveness of prices. NBER Working Paper No: 4267. BOHARA, A.K., SAUER C. (1994). The role of inflaion uncerainy in Germany: Friedman s hypohesis revisied. Empirical Economics, vol. 19, pp.611-27 BEAUDRY, P., CAGLAYAN, M., SCHIANTARELLI, F. (2001). Moneary insabiliy, he predicabiliy of prices, and he allocaion of invesmen: an empirical invesigaion using U.K. panel daa. American Economic Review, vol. 91, pp. 648-662. CAGAN, P. (1956). The moneary dynamics of inflaion. In: M. FRIEDMAN (Ed.), Sudies in he Quaniy Theory of Money, Universiy of Chicago Press, Chicago CELASUN, O., DENİZER, C., HE, D. (1999). Capial flows, macroeconomic managemen, and he financial sysem: Turkey, 1989-1997. The World Bank Policy Research Working Paper Series No: 2141 CHAN, L.K.C. (1994). Consumpion, inflaion risk, and real ineres rae: an empirical analysis. Journal of Business vol. 67, pp. 69-96 COMIN, D. (2000). An uncerainy-driven heory of he produciviy slowdown: manufacuring. C.V. Sarr Cenre for Applied Economics, New York Universiy CUKIERMAN, A. (1992) Cenral bank sraegy, credibiliy, and independence, MIT Press Cambridge, M.A. CUKIERMAN, A., MELTZER, A. (1986). A heory of ambiguiy, credibiliy, and inflaion under discreion and asymmeric informaion. Economerica, vol. 54, pp. 1099 1128.

Enflasyon Belirsizliğinin Üreim Üzerindeki Ekileri: Türkiye Örneği 205 ÇETİN, A. (2004). Enflasyon, büyüme ve reel-nominal belirsizlikler arasinda nedensellik ilişkileri. İkisa, İşleme ve Finans, cil 19, sayı 221, 71-79.ss. DAVIS, G.K., KANAGO, B. (1996) On measuring he effec of inflaion uncerainy on real GNP growh. Oxford Economic Papers, vol. 48, pp. 163-75. DEVEREUX, M. (1989). A posiive heory of inflaion and inflaion variance. Economic Inquiry, vol. 27, pp. 105-116. DRIVER, C., MORETON, D. (1991). The influence of uncerainy on UK manufacuring invesmen. Economic Journal, vol. 101, pp.1452-1459. ELDER, J. (2004). Anoher perspecive on he effecs of inflaion uncerainy. Journal of Money, Credi and Banking, vol. 36, pp.911-928. ENGLE, R.F. (1982). Auoregressive condiional heeroscedasiciy wih esimaes of he variance of Unied Kingdom inflaion. Economerica, vol. 50, pp. 987-1007. EVANS, M. (1991). Discovering he ling beween inflaion raes and inflaion uncerainy. Journal of Money, Credi and Banking, vol. 23, pp.169-184. FISCHER, S. (1981). Towards an undersanding of he coss of inflaion: ll. Carnegie-Rocheser Conference Series on Public Policy, Auumn, pp. 5-42. FOUNTAS S., IOANNIDIS, A., KARANASOS, M. (2004). Inflaion, inflaion uncerainy and a common European moneary policy, Mancheser School, vol. 72, pp. 221-242. FRIEDMAN, M. (1968). The role of moneary policy: presidenial address o AEA. American Economic Review, vol. 58, pp.1-17.. (1977). Nobel lecure: inflaion and unemploymen. Journal of Poliical Economy, vol. 85, pp.451 472. GORDON, R.J. (1971). Seady anicipaed inflaion: mirage or oasis? Brookings Papers on Economic Aciviy, vol. 2, pp. 499-510. GRIER, K.B., PERRY, M.J. (1998) On inflaion and inflaion uncerainy in he G7 counries. Journal of Inernaional Money and Finance, vol.17, pp.671-689. GRIER, K.B., PERRY, M.J. (2000). The effecs of real and nominal uncerainy on inflaion and oupu growh: some GARCH-M evidence. Journal of Applied Economerics, vol. 15, pp. 45-58. GYLFASON, T. (1999). Expors, inflaion and growh. World Developmen, vol. 27, pp.1031-1057. HOLLAND, A.S. (1988) Indexaion and he effec of inflaion uncerainy on real GNP. Journal of Business, vol. 61, pp. 473 484. HUIZINGA, J. (1993) Inflaion uncerainy, relaive price uncerainy, and invesmen in US manufacuring. Journal of Money, Credi, and Banking, vol. 25, pp.521-549. JANSEN, D.W. (1989) Does inflaion uncerainy affec oupu growh? Furher Evidence. Federal Reserve Bank of S. Louis Review, July, pp.43-54. JORDA, O., SALYER, KD. (2003). The response of erm raes o moneary policy uncerainy. Review of Economic Dynamics, vol. 6, pp.941-962. JUSTER, F.T., WACHTEL, P. (1972a) Inflaion and he consumer. Brookings Papers, vol. 1, pp.71-114.. (1972b) A noe on inflaion and saving rae. Brookings Papers, vol. 3, pp.765-778. KATSIMBRIS, G.M. (1985). The relaionship beween he inflaion rae, is variabiliy, and oupu growh variabiliy: disaggregaed inernaional evidence. Journal of Money, Credi and Banking, vol. 17, no. 2, 179-88. KLEIN, B. (1975) Our new moneary sandard: he measuremen and effecs of price uncerainy. 1880-1973. Economic Inquiry, vol. 13, pp. 461-483. LITTLE, I.M.D., COOPER, R.N., CORBEN, W.M., RAJAPATIRANA, S. (1993), Boom, crisis, and adjusmen: he macroeconomic experience of developing counries. Oxford Universiy Press, New York. LUCAS, R.E. (1972). Expecaions and he neuraliy of money. Journal of Economic Theory, vol. 4, 103-124. LUMSDAINE, R., PAPELL, D. (1997). Muliple rend breaks and he uni roo hypohesis. Review of Economics and Saisics, vol. 79, pp. 212 18. MULLINEAUX, D.J. (1980). Unemploymen, indusrial producion and inflaion uncerainy in he Unied Saes. The Review of Economics and Saisics, vol. 62, pp.163-169.