hematoloji -onkoloji Kanserin Erken Tanısında Tümör Tanımlayıcıları Necdet ÜSKENT*

Benzer belgeler
TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

ALFA FETOPROTEİN (TÜMÖR BELİRLEYİCİSİ)

TÜMÖR BELİRTEÇLERİ: BİYOKİMYASAL YAKLAŞIM. Prof. Dr. Erdinç DEVRİM Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya AD

TÜMÖR MARKIRLARI. Dr. Ömer DİZDAR. Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı

TÜMÖR GÖSTERGELERİ. Dr. Sezai Vatansever İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi

DETAYLI KADIN CHECK- UP

Aralıklarla Beta HCH ölçümü ne için yapılır?

Karaciğerde ve anne karnındaki bebeğin plasentasına yapılan bir proteindir. Doğumdan sonra miktarı düşer. Bkz: 4 lü test. Kandaki miktarı ölçülür.

Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl

Plazma Proteinlerinin Fonksiyonları -1-

Meme ve Over Kanserlerinde Laboratuvar: Klinisyenin Laboratuvardan Beklentisi

PRİMERİ BİLİNMEYEN AKSİLLER METASTAZ AYIRICI TANISINDA PATOLOJİNİN YERİ

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ

Üroonkoloji Derneği. Prostat Spesifik Antijen. Günümüzdeki Gelişmeler. 2 Nisan 2005,Mudanya

EVRE I SEMİNOM DIŞI TÜMÖRLERE YAKLAŞIM

Malignite ve Transplantasyon. Doç. Dr. Halil Yazıcı İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

ONAYLI. kanser tanı ve takip testi

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı

2. MUĞLA MULTİDİSİPLİNER ONKOLOJİK ARAŞTIRMALAR SEMPOZYUMU. ""Her Yönü ile Kanserde Tartışmalı Konular"" (MORE 2018) 05 Ekim 2018 CUMA

GEBELİK VE MEME KANSERİ

Tıkanma Sarılığı. Yrd. Doç. Dr. Zülfü Arıkanoğlu

KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

Bebekte doğum öncesinde kromozomsal ve genetik anormalliklerin tespiti amacıyla yapılır.

Kanserle mücadelede 3 temel yaklaşı. lmaktadır

SEMİNOM-DIŞI TESTİS TÜMÖRLERİNİN TEDAVİSİNDE RADYOTERAPİ. Doç. Dr. Mert Saynak

Meme Olgu Sunumu. Gürdeniz Serin. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı. 3 Kasım Antalya

AZ DİFERANSİYE TİROİD KANSERLERİ. Prof. Dr. Müfide Nuran AKÇAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ERZURUM

5. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi

GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER İnteraktif Olgu Sunumu Dr BENGÜ DEMİRAĞ

TÜRKİYE DE MİDE KANSERLİ HASTALARIN KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ: -Çok Merkezli Retrospektif Çalışma- Türk Onkoloji Grubu

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Meme Kanseri Teşhisi ve Evrelerini Belirlemede Bazı Enzimlerin Tanısal Performansının ROC (Receiver Operating Characteristics) Eğrisi ile

TÜMÖR BELİRTEÇLERİ. Prof.Dr.Gülnur Tokuç MÜ Ped. Hematoloji-Onkoloji BD

Onkolojide Sık Kullanılan Terimler. Yrd.Doç.Dr.Ümmügül Üyetürk 2013

AKADEMİSYEN YAYINEVİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KİTABI 2018 ONKOLOJİ

Ameliyat Öncesi Tanı / Nodüler Hastalıkta Kalsitonin Yeri

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım

Evre I Seminom Dışı Testis Tümörlerinde (NSGHT) Tedavi

Dr. Yaşar BEDÜK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

MENAPOZ DÖNEMİ MENAPOZ DÖNEM VE HORMONLAR

Dr. Fatma PAKSOY TÜRKÖZ Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

ONKOLOJİDE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ ORGAN YETMEZLİKLERİNDE ETKİLEŞİM

Pediatrik karaciğer kitlelerinde ayırıcı tanı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

Onkolojide Tümör Belirteçleri. Erhan Gökmen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İzmir

Akut Hepatit B ve Kronik Hepatit B Reaktivasyonu Ayrımı. Dr. Şafak Kaya SBÜ Gazi Yaşargil SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Adneksiyel Kitlelerde Maligniteyi Predikte Eden Faktörler

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

RADYOTERAPİYE BAĞLI KANSERLER

Primeri Bilinmeyen Aksiller Metastazda Cerrahi Yaklaşım. Dr. Ali İlker Filiz GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Genel Cerrahi Servisi

13/11/2018 Salı UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. 14/11/2018 Çarşamba POLKLİNİK VİZİTİ. Hekimin Hukuki Sorumlulukları Av. Sevim Ülkümen Çanak

BİRİNCİ BASAMAKTA AKILCI LABORATUVAR KULLANIMI

Nefrektomilerde lenfoid infiltrasyonlar

CEA seviyesini yükselten sebepler nelerdir?

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Bebekte doğum öncesinde kromozomsal ve genetik anormalliklerin tespiti amacıyla yapılır.

TESTİS KANSERİNDE TÜMÖR MARKERLARI Tanı, Tedavi ve Takipteki Yeri. Dr. Mert BAŞARAN İ.Ü. ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ

DETAYLI KADIN CHECK- UP

08/02/2019 Pazartesi 06/02/2019. Cuma 08: 30 10: 00 UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ. Çarşamba UZMANLA KLİNİK- POLKLİNİK VİZİTİ

ği Derne Üroonkoloji

Normalde kan potasyum seviyesi 3,6-5,0 mmol/l arasındadır.

ERKEK GENİTAL SİSTEMİ. Webmaster tarafından yazıldı. Pazartesi, 12 Ocak :39 - Son Güncelleme Perşembe, 15 Ocak :19

TTOD MEME KANSERİ GÜNCELLEME KURSU HAZİRAN 2015 İSTANBUL 08:25-08:30 Açılış 08:00-08:30 Pratiği değiştiren çalışmalar. (salonda kahvaltı ile)

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Kuramsal Ders Non-viral kronik karaciğer hastalıkları S. Cihan Yurdaydın

TESTİS TÜMÖRLERİ. Dr. Tahsin Turunç. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi

TAKD olgu sunumları- 21 Kasım Dr Şebnem Batur Dr Büge ÖZ İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Patoloji AD

06 Şubat Nisan SAAT P a z a r t e s i S a l ı Ç a r ş a m b a P e r ş e m b e C u m a

Genitoüriner Sistem Tümörlerinde Radyoloji Dr.Oğuz Dicle

YENİ DİYABET CHECK UP

Türkiye de Kanser İstatistikleri Kanser, Türkiye'de 1982 yılında 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 57. Maddesi gereğince "bildirimi zorunlu

109. Aşağıdaki myoma uteri tiplerinden hangisinde laparotomi dışında bir cerrahi girişim yapılabilir?

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

PI3K/AKT/mTOR Yolağı

TÜRKİYE DE MİDE KANSERLERİ SIKLIĞI, COĞRAFİ DAĞILIMI VE KLİNİK ÖZELLİKLERİ. Prof.Dr.Fikri İçli

SAAT P a z a r t e s i S a l ı Ç a r ş a m b a P e r ş e m b e C u m a. Pre-Operatif Hastaların Genel Değerlendirilmesi Yrd.Doç.Dr.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI.

Multipl Endokrin Neoplaziler. Dr. Tuba T. Duman-2012

10/04/ /04/2019 Pazartesi. Çarşamba

KLİNİK OLARAK BELİRGİN OLMAYAN ADRENAL KİTLEYE (İNSİDENTALOMA) YAKLAŞIM

Prof.Dr.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı Eğitim yılı

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI.

ENG Mesleki İngilizce-I İNGİLİZCE ENG Mesleki İngilizce-I İNGİLİZCE

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

III. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

BAYAN CHECK UP PAKETİ

T. C ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI.

İÇ HASTALIKLARI 1.GÜN

IV. KLİMUD Kongresi, Kasım 2017, Antalya

DEKSAMETAZON SÜPRESYON TESTİ

Malignite Kaynaklı Plevra Sıvılarında CEA, CA 15-3, CA 19-9, CA 125, CA 72-4 ve AFP Düzeyinin Tanısal Değeri

Akreditasyon Sertifikası Eki (Sayfa 1/5) Akreditasyon Kapsamı

17 Nisan Haziran SAAT P a z a r t e s i S a l ı Ç a r ş a m b a P e r ş e m b e C u m a

Transkript:

hematoloji -onkoloji Kanserin Erken Tanısında Tümör Tanımlayıcıları Necdet ÜSKENT* Kardiyovasküler hastalıklardan sonra dünyada ikinci ölüm nedenini oluşturan kanserin etkin tedavisi ancak erken evrede tanımlanmasıyla mümkün olmaktadır. Kanser probleminin çözümünde korunma, erken tam ve tedavi başlıca üç önemli yaklaşımdır. Korunmanın en uygun çözüm olduğu düşünülebilir. Ancak karsinojen maddelerin sınırsız çokluğu, gıda maddelerinde dahi karsinojen nitelikte maddelerin varlığı bu alternatifi olanaksız kılmaktadır. Bu nedenle kanser savaşında erken tanı daha fazla ümit vermektedir. Tedavide olumlu sonuçlar, hastalığın devrinin tesbiti ile ilgilidir. Hastalığın yaygınlığının saptanması, tedavinin cinsini ve yönünü belirlemekte, değişik evrelere uygulanacak nitelik ve nicelik bakımından farklı tedavi programlarının tesbitini mümkün kılmaktadır. Erken tanıya gidebilmek, hastalığın kapsamı hakkında bilgi edinmek ve hastalığın tedaviye verdiği cevabı gözlemek için ölçülebilir değerlere gereksinim vardır. Bilgisayarlı tomografi, Ultrasonografi, Anjiografi ve radyoizotop tartarlarının yanında, vücut sıvılarında ölçülebilen bazı biyokimyasal maddelerin erken tanı ve hastalık aktivitesinin izlenmesinde önemli parametreler olduğu bilinmektedir. Kandaki bazı maddelerin miktarındaki değişimlerin kanser varlığını gösterir bir tanımlayıcı olarak kullanılması yeni değildir. Kemik ve karaciğer metastazı ile seyreden tümörlerde alkalen fosfataz izoenziminin artması ve kronik granülositik lösemilerde lökosit alkalen fosfataz aktivitesinin azalması senelerdir bilinmektedir. Buna benzer olarak bazı hormonların ölçümleri de seçilmiş kanserlerde tümör tanımlayıcısı olarak kullanılmaktadır. Akciğerin yulaf hücreli kanserinde serum kortizol, tiroid medüller kanserlerinde serum kalsitonin ölçümleri, hormonal tümör tanımlayıcılarına örnek olarak verilebilir. Son yıllarda, özgül tümör tanımlayıcılarının saptanması için araştırmalar yoğunlaşmış ve çeşitli tiplerdeki kanserin tanısı, evrelere ayrılması ve tedavi yönteminin belirlenmesinde yararlı olduğu ileri sürülen birçok tümör "marker"i tanımlanmıştır. Ancak bunların hepsi ne yeterince duyarlı, ne de tümöre özgündür. Erken tanıda olduğu gibi, metastazların erken belirlenmesinde ve tümör hacminin, dolayısıyla klinik evresinin tayininde de tümör tanımlayıcılarından yararlanılabilir. Bir tümör tanımlayıcısının duyarlı, güçlü ve özgün olabilmesi ve klinik kullanıma girebilmesi için bazı kriterler gözönüne alınmalıdır. Bu kriterleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz: 1. Kandaki konsantrasyonları tümör hacmi ve büyüklüğü ile doğru orantılı olmalıdır. 2. Nüksleri erken belirleyebilmeli, tümörün tekrarını henüz hastalık klinik olarak saptanmadan haber vermelidir. 3. Tümöre özgü olmalıdır. Tümör tanımlayıcının plazma konsantrasyonu ile tümör hücre sayısı arasında doğru orantılı bir ilişki olmalıdır. 4. Tümör hacminin değişikliğine paralel olarak plazma konsantrasyonu da değişmelidir. 5. Normal plazma ve idrarda mevcut ise konsantrasyonu sabit olmalı ve tüm evreler için saptanan kanserli plazmadaki konsantrasyonlardan daha düşük olmalıdır. 6. Yöntemi kolay, tarama testine uygun ve ucuz olmalıdır. Kanserin erken tanısında ve klinik aktivitesinin izlenmesinde % 100 duyarlı ve % 100 özgül biyokimyasal bir tümör tanımlayıcısı henüz bulunmuş değildir. Bir çok tümör tanımlayıcısı, erken evrede değil, metastaz oluştuktan sonra pozitif olmaktadır. Bu nedenle ideal bir göstergeç olarak kabul edilemezler. Ancak fizik muayene, anamnez ve diğer biofiziksel ölçümlere yardımcı bir test olarak hastalığın seyri ve *G.A.T.A. Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Türkiye Klinikleri Cilt 6, Sayt 2, 1986

KANSERİN ERKEN TANISINDA TÜMÖR TANIMLAYICILARI Tablo - I Tümör Hücresine Karşı Organizmanın Yaptığı Maddeler MADDE NEOPLASTİK HASTALIK DİĞER BENİGN HASTALIKLAR Muramidaz Monoblastik ve Myelomonoblastik Lösemiler Chron Hastalığı Histiositik Lenfoma, Kolerektal Karsinoma Kronik Renal Yetmezlik Alf'a-2 II Ferritin Lenfoma, Hepatoma, Meme ve Pankreas Kanserleri Hepatit, Siroz ve Myokard Enfaktüsü (Izoferritin) Hidroksipirolin Yumuşak doku ve Kemik metastazları lliperparatiroidizm, Kemik metabolizması hastalıkları Heptaglobulin Tüm Kanserler, Enfeksiyon, Imflamasyon Bakır Lenfoma, Lösemi Enfeksiyon, Anemi Alfa-1 Antitripsin Tüm Kanserler Enfeksiyon, Imflamasyon tedaviye cevabın izlenmesinde klinisyene yardımcı olmaktadır. Tümör belirleyicileri başlıca üç ana kategoride incelenebilir: 1. Tümör hücresine karşı organizmanın yaptığı biyokimyasal maddeler: Bu maddeler tümöre özgün, spesifik maddeler değillerdir. Ancak plazma ve diğer vücut sıvılanndaki konsantrasyon değişimlerinin izlenmesi yararlı olabilir. Tümöre organizmanın cevabı içinde, tümöre spesifik olmayan akut faz proteinlerini sayabiliriz. Bunlar kaptaglobulin, alfa asitglikoprotein, alfa-1 antitripsin, serüloplazmin ve C reaktif proteindir. Solid tümör içindeki makrofajlardan ve parçalanan nötrofillerden salındığı düşünülen muramidaz, hematolojik orijinli tümörlerin tanı ve takibinde yararlı olan alfa-2 H Ferritin ve aminoasit kollojen metabolizması ürünü olan hidroksipirolin bu kategoriye giren diğer tümör tanımlayıcılarıdır (Tablo -I) (15). 2. Hücre membranında yer alan, fakat vücut sıvılarına ölçülebilir miktarda geçmeyen maddeler: Bu maddeler kanser hücre membranlarında mevcuttur, ancak vücut sıvılarına ölçülebilir miktarlarda geçmediklerinden yalnızca indirekt olarak ölçülebilirler. Bu maddeler serumda bulunan bazı maddelerin reseptörüdürler. Tümör hücrelerinin membranmdaki T antijeni reseptörlerini göstermek için komplike immünolojik testler geliştirilmiştir. Ancak tekniğin çok zor ve pahalı olması bu testlerin klinik kullanıma girmesini engellemektedir. Kanser hücresi temel proteini ile inkübe edilmiş tümör hücresini tanıması ve hidroliz kapasitesi olan enzimleri salgılaması, lenfosite dayalı ölçüm sisteminin esasını teşkil etmektedir. Enzimatik hidroliz ile, lökosit içine alman fluoresceindiacetate maddesinden fluorescein ortaya çıkmakta ve polarize ışığı çevirmektedir. Bu yöntemler ilginç olmakla birlikte duyarlılık ve özgünlükleri kesinlik kazanmamıştır (21). 3. Tümör hücreleri tarafından vücut sıvılarına salman maddeler: Bu maddeler, hücre membranında mevcut Sialoglikoprotein, hormon, enzim, antijen ve antikor olabileceği gibi biyolojik fonksiyonu olmayan maddeler de olabilir. Tümör tarafından salınır, ya da hücre membranmdan dökülerek vücut sıvılarına geçerler. Güncel teknolojik kolaylıklar sayesinde vücut sıvılarında kolay, güvenilir ve tekrarlanabilir şekilde ölçülebilirler. Bu kategoriye giren ve başlıca dört alt kategoride toplanabilen, tümör tanımlayıcılarından klinik kullanıma geçenler Tablo - H'de yer almaktadır (2, 15^6, 18). Tablolarda görüldüğü gibi araştırma amacıyla bir çok tümör tanımlayıcısı kullanılmakta ve listeye hergün yenisi eklenmektedir. Ancak klinisyene tedavi planlama, evrelendirme ve hastalık aktivitesinin izlenmesinde gerçek anlamda yardımcı ve yol gösterici olan başlıca altı tümör belirleyici tanımlanmıştır. Yaygın kullanım alanı bulan bu maddelerin belli başlı özellikleri ve duyarlılıkları aşağıda sıralanmıştır. KARSİNOEMBRİYONİK ANTİJEN (CEA) Gold ve Freedman tarafından bulunan Beta-globülin fraksiyonunda bir glikoprotein olan Karsinoembriyonik Antijen en yaygın kullanılan bir tümör tanımlayıcıdır. Moleküler ağırlığı 200000 dolayındadır. Embriyonal bir protein olmakla birlikte, neoplastik koşullarda da ortaya çıkar. CEA, gastrointestinal kanal kolumnar epitel hücrelerinde az miktarda üretilir. Bu nedenle, normal ve neoplastik olgularda yalnızca kantitatif bir farklılık gösterir. Başlangıçta yetişkin serumunda bulunan CEA'nın sadece kolorektal kanserin varlığı için özgül olduğu düşünülmüştü; ancak daha sonraları bu antijenin, çeşitli malign tümörlerde ve bazı benign koşullarda da saptandığı belirlendi. Serum CEA konsantrasyonu artışı ile karakterize

Necdet ÜS KENT ISI Tablo - II Tümör Hücresi Tarafından Vücut Sıvılarına Salınan Maddeler (I) MADDE NEOPLASTİK HASTALIK BENIGN HASTALIK 1. Hücre Membran Glikoproteinleri: A Sialic Asid (NANA) Lenfoma, Lösemi, Melanoma, Akciğer, Prostat, Gi Kanserler, Jinekolojik Kanserler Kollagen Hastalık, Hemoliz, Myokard İnfarktüsü B- Beta-2 Mikroglobulin Lenfoma, Lösemi, Multipl Myeloma Kollagen Hastalıklar, Kronik Renal 2. Hormonlar: Yetmezlik A- ACTH (N Terminal veya Büyük ACTH) Akciğer, Kolon, Pankreas, Over Cushing Hastalığı B- ADH Akciğer, Evving Sarkomu C- Prolactine Renal Hücreli Karsinom, Akciğer, Meme Prolaktinoma D- TSH Koryokarsinom. Mezotelyoma Pituiter E- Kalsitonin Medüller Tiroid Ca, Pankreas, Akciğer (Oat Celi) - F- Eritropoetin Renal Hücreli Karsinom, Nefroblastoma Myoma, Feokromositoma G- Parathormon Akciğer, Böbrek, Karaciğer Paratioid Adenom a n- VMA Nöroblastoma Feokromositoma 3. Enzimler: A- B- C- Prostatik Asit Fosfataz Plasental Alkalen Fosfataz 5'-Nukleotide Fosfodiesteraz Prostat Akciğer, Over, Seminoma, Meme Primer ve Sekonder Karaciğer Tümörleri - D- E- His tam i naz LDH 3 Tiroid Medüller Ca Kolon, Mide, Tiroid Kanserleri İntlamatuar Hastalıklar, Chron Hastalığı F- Nöron Spesifik Enolaz 4. Antijenler: Akciğer (Küçük hücreli) Nöroendokrin Tümörler Sinir Sistemi Nekrozu A- Beta-HCG Koryokarsinoma, Teratokarsinoma, Disgerminoma (Testis, Over, Mcdiasten) B- Alfa-HCG Karsinoid Sendrom - C- Alfa-Fetoprotein Hepatosellüler Karsinoma Malign Teratoma Kronik Aktif Hepatit Karaciğer rejenerasyonu, Nöral tüp delektleri, Intrauterin ölüm D- Beta-Oncofetal Antijen E- Karsino Embriyonik Antijen (CEA) F- Doku Polipcptit Antijen Kolon, Melanoma, Endometrial Tümörler Kolon, Pankreas, Mide, Akciğer, Meme, Over Meme, Akciğer, Kolon, Mide Fötal doku İnflamasyon, Ülseratif Kolit, Amfizem, S. Hepatit, Siroz, Diabet

152 KANSERİN ERKEN TANISINDA TÜMÖR TANIMLAYICILARI Tablo - 3 CM Anın Normalden Yüksek Görülme Sıklığı CEA'yı Yükselten Koşullar Normalden Yüksek Görülme Sıklığı NEOPLAZMALAR Kolon ve Rektum Karsinoması Pankreas Karsinoması Akciğer Karsinoması Mide Karsinoması Meme Karsinoması Jinekolojik Kanserler % 72-81 % 91 % 76 % 61 %47 % 65 MALİGN OLMAYAN HASTALIKLAR Kronik Obslnikfif Akciğer Hastalığı Aktif Ülseratif Koiilis Alkolik Siroz Kolesisüı Rektai Polipler Bcnign Meme Hastalıkları Paııkrcatit Sıhhatli Sigara İçmeyenler Sıhhatli Sigara İçenler % 57 %31 % 70 % 44 % 48 % 34 % 53 % 3 % 19 olan malign ve benign hastalıklar ve normalden yüksek görülme sıklığı Tablo - IH'de yer almaktadır (1,5, 21). Çeşitli klinik araştırmalarda CEA düzeylerinin tümörün klinik evresi ve prognozu ile ilişkisi gösterilmiştir. Muntazam aralıklarla yapılacak CEA ölçümleri ile klinik semptomlardan aylarca önce nüksleri belirlemek mümkün olmuştur (o, 9). En yüksek değerler ise hepatik ve kemik metastazları ile seyreden olgularda belirlenmiştir (9). CEA tek başına kanser tanısında tarama testi olarak kullanılabilecek kadar duyarlı ve özgül değildir. Ancak CEA konsantrasyonunun normal değerin 5-10 katı yüksek konsantrasyonlarda saptanması malignite olasılığım kuvvetlendirmektedir. Çeşitli araştırıcılar kolerektal ve akciğer kökenli malignitelerde CEA ölçümlerinin klinik evrelendirmede de yardımcı olabileceğini önermektedir (1, 5, 6, 7, 11). Tümörün cerrahi çıkarılmasından sonra CEA seviyelerinin düşmeye başladığı ve 1-4 hafta içinde normal düzeye ulaştığı bildirilmiştir. CEA düzeyinde yeni bir yükselme, erken bir nüksün habercisi olmaktadır (9,19). CEA ölçümü için immünoassay ve çift antikor yöntemleri kullanılmaktadır. Çeşitli tümörler tarafından üretilen CEA'lar birbirine benzemediğinden, farklı antikor üretimine neden olmaktadır; yöntemler arasındaki farklılık buradan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle her laboratuvarın kendi normal değerini belirlemesi önerilmektedir. ALFA-FÖTOPROTEİN Tek polipeptit zincirli bir glikoprotein olan alfa-fötoprotein 70.000 dalton molekül ağırlğmda bir fötal antijendir. Embriyonel yolk saik, fötal karaciğer ve çok az miktarda hepatositlerde bulunmaktadır. Fötüste albuminden sonra en yoğun konsantrasyonda bulunan alfa-fötoproteinin maternal antikorlara karşı koruyucu görev yaptığı sanılmaktadır. Fötüs alfa-fölopretein düzeyi 13. hafta civarında en yüksek düzeye ulaşır. Doğumdan sonra normal düzeye inmesi için 6-12 ay geçmesi gerekir. AFP normal serumda, enzimimmünoassay veya radioimmunoassay yöntemleri ile saptanabilir. Normal erişkinlerde normalin üst sınırı 40 ng/ml olarak belirlenmiştir (20). Alfa-fötoprotein ile ilgili klinik tanı çalışmaları iki ayrı başlık altında toplanabilir: 1. Antenatal Tanı: Spina bifida, anencephali gibi nöral tüp defektlerinin önceden belirlenmesi, intrauterin fötal ölümlerin saptanması, birden fazla gebeliklerin ortaya konması ve trofoblastik hastalıklardan ayrılmasında alfa-fötopretein yararlı olabilir. 2. Tümör işareti olarak: En fazla primer karaciğer kanserinde değer kazanmaktadır. Siroz ve kronik hepatit olgulannda da orta derecede yükselmekle birlikte, karaciğer kanserlerinin % 89'unda çok yüksek değerlere ulaşmaktadır. Yalancı negatif netice % 3 dolayındadır. Siroz zemininde gelişmemiş primer karaciğer kanserlerinde yalancı negatif sonuç % 45'e ka- TUrkiye Klinikleri Cilt 6, Sayı 2, 1986

Necdet ÜSKENT 153 dar çıkabilir (13). Bazı testis ve över kanserleri büyük miktarda alfa-fötoprotein üretirler. Testis teratokarsinoma olgularının % 75'inde alfa-fötoprotein düzeyi 40 ng/ml düzeyinin üzerindedir. Safra yolları kanserlerinin % 15'inde yüksek alfa-fötoprotein düzeylerine rastlanır (14). Alfa-fötoprotein düzeyi tedavinin takibinde de kullanılabilir. Hepatosellüler karsinoma ve testis kanserlerinde klinik cevap ile alfa-fötoprotein düzeyi arasında önemli korrelasyon olduğunu bildirir araştırılar birbirini izlemektedir (18). Kronik Aktif Hepatit olgularının % 31'inde, Ülseratif Kolitis'in % 16'sında yüksek bulunması ise tümöre özgül olmadığına delildir (14, 21). İNSAN KORYONÎK GONADOTROPİNİ (HCG) HCG, normal plasentanın sinsitiyotrofoblastlarından ve kısmen de sitotrofoblastlan tarafından sentez edilmektedir. Az miktarda hcg'ye benzer madde testis ve hipofizde de bulunmuştur. hcg'nin kovalan bağlanmış iki alt ünitesi vardır. Alfa alt ünitesi, molekül ağırlığı 14900 olup, LH-FSH ve TSH hormonlarının alfa subünitelerine benzerlik gösterir. Beta subünitesi 23.000 molekül ağırlığındadır ve LH hormonunun beta subünitesinden, karboksi terminalinde 30 aminoasit daha fazla ihtiva etmesi ile farklılık gösterir (14). hcg'nin beta alt ünitesi koryokarsinoma ve non seminomatöz testis tümörlerinde çok miktarda sentez edildiğinden tümör işareti olarak yaygın kullanım alanı bulmuştur. Testis tümörlerinden koryokarsinomada % 94 oranında ölçülebilir düzeyde hcg saptanır. Embriyonel karsinoma ve karışık hücreli teratoma olgularının ise yaklaşık 2/3'ü beta hcg salgılarlar. Alfa-fötoprotein ile kombine kullanıldığı takdirde non-seminoma testis kanserlerinin % 85-90'ında bu iki tümör tanımlayıcısından birinin müsbet olması beklenir (13,14). Mol Hidatiform ve koryokarsinomayı içeren gestasyonel trofoblastik hastalıklar erken dönemde tedavi edilirse kemoterapi ve cerrahi tedavi ile küratif anlamda tedavi edilebilirler. Seri Beta-hCG ölçümleri tedaviye cevabın izlenmesinde ve hastalığın tekrarının saptanmasında yararlı olur. Mol Hidatiform boşaltıldıktan sonra, hcg'nin progresif olarak yükselmesi veya altı haftadan fazla yüksek kalması yetersiz tedaviyi veya nüksü düşündürür (14). Trofoblastik tümörlerde olduğu kadar mide, karaciğer, pankreas, ovaryum ve meme kanserli hastaların serumlarında da düşük düzeyde hcg saptanmıştır. Ancak bu tümörler için Beta-hCG tayini sınırlı bir klinik değere sahiptir. PROSTATİK ASİT FOSFATAZ (PAP) Kan hücrelerinde, karaciğer, dalak ve böbreklerde bulunan bir enzim olan PAP, prostat epitel hücrelerinde ve prostat salgısında yoğun konsantrasyonlarda saptanır. Normalde serumda çok düşük düzeylerde asit fosfataz aktivitesi vardır. Prostatın malign değişimi sırasında, bu enzim hücreler arası boşluğa ve kana salınır. PAP'm ölçülmesinde enzimatik ve rodyoimmunassay yöntemleri kullanılır. Enzimatik yöntem, enzim aktivitesinin stabil olmaması ve birçok izomerlerinin bulunmaması nedeniyle sınırlı bilgi vermektedir. Solid faz radyoimmunassay yöntemlerinin gelişmesi ile PAP testinin duyarlılığı ve güvenilirliği artmıştır. Araştırmalara göre tanıdaki özgüllük % 94, duyarlılık ise % 70'dir. Ancak % 5-6 oranındaki yanlış pozitif sonuç dahi, PAP'ı ideal bir tümör tanımlayıcısı olmaktan uzaklaştırır (3, 8, 21). Serum PAP testinin prostat kanserini saptamadaki duyarlılığı, hastalığın klinik evresine bağımlı olarak da değişmektedir. D evresinde olguların % 80-90'ı yüksek PAP ölçümleri verirken, A ve B evresinde olguların ancak % 20-30'u yüksek PAP düzeyleri gösterir (10, 12, 13). Genelde, tümör kapsül dışına yayıldığında müsbetlik oranı da artmaktadır (evre C ve D). Prostat kanserinde yaşam süresi erken tanı ile doğrudan ilişkilidir. A evresinde 10 yıllık yaşam % 90 iken, D evresinde 5 yıllık yaşam % 6-30'a düşer. Rastgele seçilmiş hastalarda özgüllüğü % 94 olan ve erken evrelerde % 70-80 oranda yalancı negatif veren bir testin tarama testi olarak kullamlamıyacağı açıktır. Ancak yüksek riskli populasyonda yani 70 yaşın üstündeki erkek hastalarda ve prostatik nodülü olan olgularda testin duyarlılığı artmaktadır (3, 8, 10, 12). Nodul olan şahısta pozitif test elde edilirse bu olgunun karsinom olma olasılığı % 93 olmaktadır. Benign prostat hiperplazili olguların bir kısmında da yanlış pozitif sonuçlar alınması, PAP aktivitesinin ölçümü için daha özgül immünolojik yöntemlerin bulunmasını gerekli kılmaktadır. LİPİDE BAĞLI SİALİK ASİT (LSA) Sialik asit, pirüvik asidin monnozamin ile bir kondansasyon ürünü, 9 karbonlu bir türev monosakkaridi olan nörominik asitten türeyen bir bileşikler ailesidir (17). Nörominik asidin asetilleşmiş bir şekli olan sialik asidin diğer adı N-Asetil-Nörominik Asit (NANA)' dır. Sialik asidin insan ve hayvan vücudunda glikoproteinlerin, gangliosidlerin ve az miktarda da türev oligo ve polisakkaridlerin içinde yer aldığı, bunun dışında CMP-Sialik Asit ve Serbest Sialik Asit halinde bulunduğu bildirilmiştir (17). Hepatomalı fare serumlarında, sialogangliosidlerin yüksek düzeyde bulunduklarını ilk defa Skipski ve arkadaşları gösterdi. Daha sonra Dnistrian, hepatoma hücre membranlarının, normal karaciğer hücresi membranlanna kıyasla daha yüksek oranda sialogangliosid içerdiklerini kanıtladı. Bu sonuçlar, kandaki sialoganliosidlerin artışının tümör hücrelerinden kaynaklanabileceği görüşünü ortaya çıkardılar. Konu ile ilgili araştırılar birbirini izledi. Çeşitli araştırıcılar

154 KANSERİN ERKEN TANISINDA TÜMÖR TANIMLAYICILARI meme kanseri, prostat kanseri, mesane kanseri, malign melanoma, lefoma ve kolon kanserlerinde yüksek serum sialik asit düzeylerinin saptandığını bildirdiler (4, 17). Mayo klinikte yapılan bir çalışmada metastatik kolorektal kanserli olguların % 87'sinde yüksek LSA düzeyleri saptanmıştır. Lokalize hastalıkta ise oran % 28 bulunmuştur (4). Sialik asit ölçümlerinin sadece tanıya yardımcı değil, aynı zamanda tümörün evrelendirme, prognoz ve erken nüksüm belirleyici olarak yararlı olduğuna deygin sonuçlar yayınlanmıştır (17). Ancak sialik asidin belli bir tümör tipi için özgül olmayışı ve malign olmayan hastalıklarda da % 32'ye varan oranda yüksek bulunuşu, bir tümör tanımlayıcı olarak değerini sınırlamaktadır (4). LSA düzeyi tümörün yaygınlığı ile korrelasyon göstermektedir. Bu nedenle tümörün tedaviye verdiği cevabın izlenmesinde yararlı bir göstergeçtir. Özellikle diğer tümör tanımlayıcıları ile birlikte kullanıldığı takdirde yanlış negatif sonuçlar önemli ölçüde azalmaktadır. Normal CEA ölçümleri veren kolorektal kanserlerinde LSA' nın yüksek bulunuşu ve tümörün yaygınlığı ile LSA konsantrasyonunun değişmesi buna örnektir (4). Sonuç olarak, neoplastik hastalıkların tanısında, evrelendirmesinde ve prognozun belirlenmesinde yararlı olduğu ileri sürülen birçok tümör tanımlayıcı kullanılmaktadır. Ancak, bu testlerin büyük bir çoğunluğu duyarlılık ve özgüllük niteliğine birlikte sahip değildir. Bu nedenle, tarama testlerinde yüksek oranda yanlış negatif sonuçlar alınmaktadır. Vurgulanması gereken, tümör işaretlerinin, tümör tanısını koymak yerine, diğer yöntemler ile tanısı konmuş olgularda, tedaviye cevabın izlenmesi ve hastalığın yaygınlığının belirlenmesinde yararlı olduğudur. KAYNAKLAR 1. Beatty JD, C Romera, PN Brown, W JR Lawrence, JJ Terz: Clinical volue of carcinoembryonic antigen: Diagnosis, prognosis, and follow-up of patients with cancer. Arch. Surg. 114, 563-567, 1979. 2. Beyhan Z, N Oskent, T Kutluay: Lenfoma ve Lösemilerde serum ve serebrospinal sıvı beta-2 mikroglobulin ölçümlerinin aktivite göstergeci olarak değeri. T. Kİ. Tıp Bil. Araşt. Dergisi 2: 183, 1984. 3. Bruca A W, DE Mahan, WD Belville: The role of the radioimmunoassay for prostatic acid phosphatase in prostatic carcinoma. Urol. Clin. North. Am. 7: 645-652, 1980. 4. Erbil MK, JD Jones, GG Klee: Use and limitations of serum total and lipid-bound sialic acid as Markers for colorectal cancer. Cancer, 55 (2), 404-409, 1985. 5. Hansen 1I.J, JJ Synder, E Miller, JP Vande Voorde, ON Miller, LR (lines, JJ Burns: Carcinoembry onic antigen (CEA) assay: a laboratory adjunct in the diagnosis and management of cancer. Hum. Pathol. 5: 139-147, 1974. 6. Khoo SK, S Whitaker, I Dones, E Mackay: Predictive value of serial carcinoembryonic antigen levels in long-term follow-up of ovarian cancer. Cancer 43: 2471-2478, 1979. 7. Krupey J, P Gold and SD Frecdman: Physicochemical studies of the carcinoembryonic antigens of the human digestive system. J. Exp. Med. 128: 387, 1968. 8. Lindholm GR, MS Stirton, RJ Liedthe, JD Batjer: Prostatic acid phosphatase by radioimmunoassay: Sensitivity compared with enzymatic assay. J.A.M.A. 244: 2071-2073, 1980. 9. Lokich JJ, N Zamcheck, M Lowenstein: Sequentiol carcinoembryonic antigen levels in the thrapy of metastatic breast cancer: a predictor and monitor of response and relapse. Ann. Intern Med. 89: 902-906, 1978. 10. Murphy GP, J Karr, TM Chu: Prostatic acid phosphatase: Where are we CA 28: 258-264, 1978. 11. National Institutes of Health Concensus Development Conference: Carcinoembryonic Antigen: Its role as a marker in the management of cancer. Ann. Intern Med. 94:407-409, 1981. 12. Pontes JE: State of the art in immune diagnosis of early adenocarcinoma of the prostate. Urol. Clin. North Am. 7:667-673, 1980. 13. Schwartz MK, DS Young: Cancer in chemical diagnosis of discose edited by SS Brown, FL Mitchell, DS Young. New York, Else Vier/North Holland Biomedical Press, pp. 1293-1347, 1979. 14. Skinner MS, D Seckinger: Evaluation of beta-subunit chorionic gonadotropin as an aid in diagnosis of trophoblastic disease. An. Clin. Lab. Sei. 9: 347-352, 1979. 15. Stutland BE: Tumor markers. Diagn. Med. 4: 21-38 June 1981. 16. Tsou K, R Greech: 5'-Nucleotide Phosphodiesterase izozyme-v as a marker for liver metastases in breast cancer. Cancer 54: 1788-1793, 1984. 17. Oskent N, L Karaca, Karayılanoğlu: Malign lenfoma ve akut lösemilerde, serum lipide bağlı siyalik asidin marker olarak kullanılması. Türk Kıbrıs Hematoloji Simpozyumu. Tübitak Yayınları No: 609, p. 91, Ankara, 1985. 18. Oskent N, H Koç, O Berk: Dissemine Non-Seminoma testis kanserlerinde, aktivitenin markerlar ile izlenmesi. G.A.T.A. Bülteni, 27: 345-353, 1985. 19. Vincent RG, TM Chu, WW Lane: The volue of carcinoembryonic antigen in patients with carcinoma of the lung. Cancer 44: 685-691, 1979. 20. Waldmann AT: Tumor markers in diagnosis and in monitoring therapy. In: Cancer Medicine, p. 1068-1085, Holland, JF Second Edition, Lea Febiger, Philadelphia, 1982. 21. Laleli Y: Tümör Tanımlayıcılar. Düzen Matbaası, Ankara 1984.